Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30. December 2010, 03:43 AM   #7
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

5. Tenasüh Safsatası Allah'ın (C.C.) Emir ve İrâdesine Zıttır:

Cenâb-ı Hakk'ın tasarrufu her şeyi kapsamaktadır. Her mahlûk gibi insan da, bu tasarrufun dışında değildir.

İnsan, düşünceleriyle, meyilleriyle, arzularıyla... her an durmadan değişmektedir. Bütün bu değişiklikler hem zaman, hem de mekân itibariyle olmaktadır. Bilip yaşadığımız bu hakikati, Allahü Azîmüşşân Kuran-ı kerimin bir çok âyetlerinde, farklı yönleriyle ifade etmektedir. Bu âyetlerden bir kaçını, meâlen takdim edelim:

"Şânım hakkı için biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülâsadan yarattık. Sonra onu sarp ve metin bir karargâhta bir nutfe yaptık. Sonra o nutfeyi bir kan pıhtısı hâline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnem et yaptık, o bir çiğnem eti de kemik (ler)e dönüştürdük. Suret yapanların en güzeli olan Allah'ın şânı (bak) ne yücedir! Sonra siz bunun arkasından, hiç şüphe yok ki, ölüler (olacaksınız). Sonra siz kıyamet gününde muhakak dirilip kaldırılacaksınız." (Mü'minûn: 12,13,14,15,16)

Bu âyetler, insanın ilk yaratılışından tâ kıyamet gününde diriltilmesine kadar geçirdiği bütün hâl ve merhalelerde, yalnız ve yalnız Allahü Azîmüşşân'ın tasarrufu altında olduğunu göstermektedir. Bu âyetlerde, yaratılışa ait ince sırlar ve hikmetler dokuz aşamada ifade edilmektedir.

1- Hak Teâlâ, beşerin kalıp ve şekli mevcut değilken, insan tohumuna da gerek kalmadan, Hz. Âdem'in süzülmüş bir çamurdan, taklitsiz ve gayet mükemmel bir şekilde, yaratıldığını ifade etmektedir.

2- İnsan neslinin bekası için ana rahminde yerleşen spermin, yani beyaz kanın yaratılmasını beyan etmekte, neslin devamını kanunlaştırmakta, kudretinin tasarrufunu nazara vermektedir.

3- İnsan mahiyetini, nutfeden alâkaya, yani spermden kan pıhtısına dönüştürüldüğünü, ifade ile değişmedeki yükselme ve terbiyeyi nazara vermektedir.

4- Sonra, o mahiyetin alâkadan mudgaya, yani kan pıhtısı hâlinden bir çiğnemlik et parçası hâline dönüştürüldüğünü ifâde buyurmaktadır.

5- Daha sonra, onun, beden çatısını teşkil edecek temel direk ve sütunlarının yaratılışını akla göstermektedir. İşte bu safha, mudgadan izama geçiş, yani, bir çiğnemlik et parçasından kemiklerin yaratılmasına geçiş safhasıdır.

6- Bu merhaleden sonra, o kemiklere et giydirildiğini buyurarak, tasarrufundaki güzellik ve hikmeti vicdan ve akıllara havale etmektedir.

7- "Sonra onu, bambaşka bir halk ve icat ile inşâ eyledik." fermanıyla da, insana takılan bütün maddi ve mânevi cihazları nazara vererek, insanın ne derece nazlı, lâtif, mükemmel yaratıldığını ifade etmektedir. Artık boy ve endamı ile, seziş ve duyusuyla, his ve vicdanı ile, ruh ve kalbi ile bir san'at hârikası, bir hilkat şaheseri "Allah'ın isimlerine ait hayret edilecek şeylerin fihristi ", "Allah'a ait fiil ve işlerin bir ölçeği" ve "Kâinattaki âlemlerin bir ölçütü" olan insanın yaratılışı tamamlanmıştır. İnsanı bu nitelikte yaratan Zât-ı Akdes, elbette Ahsenü'l-Hâlıkîn'dir (yaratıcıların en mükemmeli). İnsan da, yaratılmışların en güzelidir. İnsanı bu derece üstün fıtratta yaratan Cenâb-ı Hakk, onun ruhunu hiç hayvanların seviyesine indirir mi?

8- Sonra, onun iradesiyle ölümü tadacağımızı,

9- Sonra da, muhakkak kıyamet gününde diriltileceğimizi buyurmaktadır.

Âyetlerde geçen dokuz merhale gösteriyor ki, insan hayatının hiçbir safhası, hiçbir anı Allahü Azimüşşân'ın tasarruf ve irâdesinden hariç değildir. Hükümranlığı ebedi olan Cenâb-ı Hakk'ın, insanı bu derece ulvi yaratmasının hikmeti, onu birtakım ciddi emanetlerle, büyük tekliflerle sorumlu kılmak içindir. Yeryüzünün halifesi olduğunu iradesiyle, hayat ve felsefesiyle tescil ettirmesi içindir. Ebedi saadete aday olduğunu imanıyla, ahlakıyla, ameliyle, hayatı ile göstermesi içindir. Elbette, Cenâb-ı Hak, insanı ne dünyada, ne de âhirette kendi hâline bırakmaz. Evet, Âyet-i Kur'aniye'nin beyanıyla, kıyamet kopacak ve her insan tek tek hesaba çekilecektir. Peygamberlerin en büyük bir dâvası, iddiası âhiret olduğu gibi, Kur'ân-ı Kerîm'in de dörtte üçü haşirden, âhiretten bahsetmektedir. Güneş gibi zahir olan bu hakikate karşı, tenâsühçülerin vehim ve vesveselerinin ne önemi olabilir?
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
FEDAKARADAM Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (30. December 2010)