Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14. September 2011, 12:22 AM   #17
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

البيعةBEY'AT

Sözcüğün anlamı “itaat”, “itaatleşme” demek iken, “bir konuda ölümü pahasına, itaat etmeye, sadık kalmaya sözleşme” olarak terimleşmiştir.

Müslümanların Rasülüllah ile bey’atleştiklerini Kur’an’daki âyetlerden öğreniyoruz.

Şüphesiz sana bağlılık yemini eden şu kimseler, gerçekte Allah'a bağlılık yemini etmektedirler. Allah'ın gücü; nimetleri, yardımları onların güçlerinin; yardımlarının, hizmetlerinin üzerindedir. O nedenle kim sözünden dönerse, artık sadece kendisi aleyhine olmak üzere dönmüştür. Kim de Allah'a verdiği söze vefa gösterirse, Allah ona hemen büyük bir ödül verecektir. (Fetih/ 10)

Andolsun o ağacın altında sana bağlılık yemini ederlerken Allah, mü’minlerden razı olmuştur. İşte kalplerinde olanı bilmiş, onlara kalbi teskin eden, güven ve yatışma duygusu/ moral indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetler ile ödüllendirmiştir. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. (Fetih/ 18)

Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, ma’rufta; herkesçe kabul gören/vahye uygun hususlarda sana isyan etmemeleri üzerine bağlılık yemini ederek gelirlerse, hemen onların bağlılık yeminlerini al ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir. (Mümtehıne/ 12)

Mümtehıne; 12’deki “ma’rufta; herkesçe kabul gören/vahye uygun hususlarda” ifadesi dikkat çekicidir. Buradan anlaşılıyor ki bey’at, sadece Ma’ruf’tadır. Maruf olmayan konularda peygambere bile biat edilmez.

Âyetlerin ilk muhatabı olan ve hayatında en güzelini uygulayan Rasülüllah da bu ilkeyi, "Âllahu Teâlâ'ya isyan olan yer ve konuda mahlûka itaat yoktur. İtaat ancak ma'ruftadır" diye deklera etmiştir. (Müslim, İmâre, 39; Ebû Davûd, Cihad, 87; Nesâî, Bey'at, 34; İbn Mâce, Cihad, 40)

Ayrıca Rabbimiz birçok âyetinde Elçisi Muhammed’i muhatap alarak; hevasına uyan, Allah’ın zikrinden gâfil, kafir, münafık, ahıreti yalanlayan, çok yemin eden, aşağılık, alaycı, gammaz; arkadan çekiştiren, arabozucu, kovuculuk için gezip duran, mal ve oğulları var diye hayrı engelleyen, saldırgan, günaha batmış, kaba/obur, sonra da kötülükle damgalı olan, günahkar, nankör, kimselere itaati yasaklamıştır. Şu âyette ise hepsini icmalen Müslümanlara emretmiştir.

Semûd, gönderilmişleri [elçileri, mesajları] yalanladı.

Hani kardeşleri Sâlih onlara demişti ki: “Allah'ın koruması altına girmez misiniz? Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'ın koruması altına girin ve bana itaat edin. Ben sizden hiçbir ücret istemiyorum da. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi üzerinedir. Siz burada; bahçelerde, pınarlarda ve ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız? Ve siz dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın koruması altına girin ve benim dediklerimi yapın. Ve yeryüzünde bozgunculuk yapıp ıslah etmeyen o aşırı giden kimselerin emrine uymayın.”

Onlar dediler ki: “Sen, kesinlikle büyülenmişlerdensin! Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir alâmet/gösterge getir.”

Sâlih: “İşte bu Destek Kurumu'dur, onun yaşaması için desteklenmesi gerekir; kazancınızın bir bölümü onun için ayrılmalıdır. Onu ayakta tutun. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir” dedi.

Buna rağmen onlar Destek Kurumu'nu, gelir kaynaklarını kurutarak yok ettiler de pişman olanlar olarak sabahladılar.

Bunun üzerine onları azap yakalayıverdi. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır, ama onların çoğu iman etmediler.

Ve Şüphesiz ki Rabbin, kesinlikle en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olanın, engin merhametlinin ta kendisidir. (47/26, Şu‘arâ/141-159)



Müslümanlar kendilerinden ehil kimselerle “Ülülemr”i oluştururken; vekâlet ve velâyet verirken aynı zamanda ma’rufta, ölüm pahasına da olsa Ülülemr’e uyacaklarına, “Ülülemr”e itaat edeceklerine, sadakat göstereceklerine, anarşi çıkarmayacaklarına söz verirler. Böylece Müslümanların devleti sağlıklı bir şekilde işler.

Çağımızda siyasi Vekâlet, Velâyet ve Bey’at işleri sandıklarda oy kullanılması şeklinde icra edilmektedir. Müslümanlar oy verme işlemlerinde yukarıda konu edilen “Vekâlet”, “Velâyet” ve “Bey’at” hükümlerini mutlaka dikkate almak zorundadırlar.

İslâmi yönetimde seçilmişler, yöneticiler küçüğünden en büyüğüne kadar topluma hizmet ederek Allah’a kulluk yapan memurlardır. Herhangi bir kutsiyetleri, dokunulmazlıkları yoktur. Hepsi hem Allah’a karşı hem de halka karşı mukayyet ve sorumludurlar. Her zaman hesap verirler ve gözetim altında tutulurlar. Ma’ruf’tan (İslâm ilkelerinden) saptıkları anda görevden alınır ve sorgulanırlar.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
merdem (3. July 2013)