Tekil Mesaj gösterimi
Alt 8. April 2013, 10:03 PM   #6
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

2. KUR’ÂN’I ALLAH’IN ELÇİSİNİN UYGULAMASI
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا.
“Sizin için; Allah’a ve ahiret gününe umut bağlayan ve Allah’ı çok anan (Allah’ın kitabını çok okuyan) herkes için Allah’ın Elçisi’nde güzel örnek vardır.” (Ahzab 33/21)
Allah’ın Elçisinin âyetler arası ilişkileri iyi bildiğinde ve uygulamayı ona göre yaptığında şüphe yoktur. Alimler, bu ilişkileri kurmada hata edebilirler. Ama Allah’ın Elçisinin, tespit ve uygulamaları denetim altında olduğu için bu konuda ona tam olarak güvenilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ. لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ. ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ. فَمَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ.
“Eğer o Elçi bize karşı bir takım sözler uydursaydı onu en güçlü yerinden yakalardık, sonra şah damarını koparırdık, artık sizden hiçbiri bunun önüne geçemezdi.” (Hâkka 69/44-47)
يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ.
“Ey Elçi! Rabbinden sana her indirileni tebliğ et, etmezsen onun elçiliğini yerine getirmiş olmazsın. Allah seni insanlardan korur. Allah kâfirleri yola getirmez.” (Mâide 5/67)
Teblîğ; görevi eksiksiz yerine getirmektir. İnen âyetleri, Allah’ın Elçisinin insanlara bildirmesi tebliğ olduğu gibi uygulaması da tebliğdir. O, Veda Hutbesinin her bölümünü, “dikkat edin, tebliğ ettim mi?” sözüyle bitirmiş ve bunu üç kere tekrarlamıştı. Dinleyenler de “evet tebliğ ettin”, diye cevap vermişlerdi.
Allah’ın Elçisi’nin, hangi sünnetinin hangi âyetlerle ilgili olduğu hemen anlaşılmayabilir. Kur’ân’a ters ya da kendi içinde çelişkili görülerek kenara itilmiş çok sayıda hadis vardır. Ama onların ilgili olduğu âyet tespit edilirse çelişki ortadan kalkar. Buna şufa yani önalım hakkı ile ilgili hadis örnek verilebilir:
Câbir b. Abdullah’ın bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi, paylaşılmamış her şeyde şufa kararı vermiştir. Sınırlar çizilip yollar ayrıldıktan sonra şufa olmaz.[39]
Şufa şöyle tarif edilir: Satın alınan bir taşınmazı, müşteriye kaça mal olduysa o miktar ile kendine mal etmektir.[40] Mesela bir arsada ortak iki kişiden biri kendi payını, ortağına sormadan satsa, ortak bu satışa razı değilse, maloluş fiyatını ödeyip o payı müşterinin elinden alabilir. Halbuki müşteri, arsadaki payın yeni sahibi olmuştur; onu ondan zorla almak şu âyete ters düşer:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ.
“Müminler, mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; karşılıklı rızaya dayalı bir ticaretle olursa yiyebilirsiniz.” (Nisa 4/29)
Allah’ın Elçisi, Kur’ân’a aykırı davranamayacağı için şufa hakkı, istisnai bir durum olabilir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur:
وَقَدْ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلاَّ مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ.
“Allah size neyi yasaklamışsa açık açık bildirmiştir; zor durumda kaldıysanız başka.” (En’am 6/119)
Demek ki zor durumda kalan için farklı uygulama olabilir. Taşınmazdaki bir payın başkasına satılması, ortağı zora sokar. Şufa hakkı bu zorluğu giderme yoludur. Bu hakkın varlığını bilerek o taşınmazı satın alan, sonucuna katlanır. Peygamberimizin şufa ile ilgili sünneti bu âyetin uygulaması olur.
Sünnet Kur’ân’a tabidir. Kur’ân’dan bağımsız bir kaynak değildir. Allah Teâlâ Elçisi’ne şöyle buyurur:
إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ.
“De ki: Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım.” (Yunus 10/15)
اتَّبِعْ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ.
“(Ey Elçi!) Rabbin’den sana ne vahyedildi ise ona uy. O’ndan başka ilah yoktur, müşriklerden de yüz çevir.” (En’am 6/106)
Sünnet Kur’ân’a tabi olduğundan onu Kurân’dan ayrı değerlendirmek olmaz. Kur’ân önde, o arkada olmak üzere her konu, Kur’ân ve Sünnet bütünlüğü içinde ele alınmalıdır. O zaman, Peygamberimizin genel kurala aykırı veya çelişkili gibi gözüken söz ve uygulamalarının farklı alanlarla ilgili olduğu ortaya çıkar. Sünnet konusunda aceleci davranmamalı, onun ilgili olacağı âyet, mutlaka bulunmalıdır. Bu metot, uydurma hadisler için de kalkan görevi görür. Örnek olsun diye evlenmede velâyet ve faiz ile ilgili açıklamalara bakılabilir.[41]
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla