Tekil Mesaj gösterimi
Alt 1. March 2011, 06:56 AM   #4
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

http://kuraninkaybolanyorumlari.blogcu.com

Sitesinden alıntıdır.


HAZRETİ YUNUS ve NİNOVA TOPLUMU


Hazreti Yunus peygamberimiz Kur’an’da, Yunus: 10/98, Enbiyâ: 21/87-88, Saffat: 37/143148, Kalem: 68/48-50 sûrelerinde anlatılmaktadır. Kur’an, Hz. Yunus peygamberin yaşadığı yerin ve kavmini ismini açıklamamaktadır. Hz. Yunus kıssasını daha iyi anlamak için, M.Ö. tarihî ve Tevrat bilgilerine ihtiyaç vardır.
ÖNCE KUR’AN’DAN ÖĞRENELİM:

(1) O Yunus’u da an, hani o gücümüzün kendisine ulaşamayacağını sanarak, izinsiz öfkeyle çıkıp gitmişti. (2) Yunus’da şüphesiz elçilerimizden biriydi. Kaçak bir köle gibi, yüklü bir gemiye binip kaçmıştı. Sonra gemide kur’a çekilmiş, Yunus kura’da kaybedenlerden olmuştu. Sonra onu denize attılar ve denizde büyük balık tarafından yutulmuştu, çünkü kınananlardan biriydi. Fakat sonra düştüğü bunalımın derin karanlığın içinde: “Senden başka ilâh yok! Sınırsız kudret ve yüceliğinle Sen her şeyin üstündesin, doğrusu ben gerçekten büyük bir haksızlık yaptım!” Diye seslenmişti. Eğer o, en derin bunalım anlarında bile, Allah’ın sınırsız şanını yüceltenlerden olmasaydı, herkesin yeniden dirileceği günü kadar o balığın karnında kalmış olacaktı. (3) Bunun üzerine, Biz de onun bu yakarışına karşılık vermiş onu düştüğü bunalımdan, sıkıntıdan kurtarmıştık. İnananları Biz işte böyle kurtarırız.

(4) Fakat Biz, onu manevî çöküntü ve iç huzursuzluğu içinde ıssız bir kıyıya çıkarttık ve Yunus’un üzerinde -gölge olsun diye- çorak toprakta yetişen bir bodur fidan yeşerttik. Onu bir kez daha kendi halkına, yüz bin veya daha fazla kişiye gönderdik. Onlar bu defa ona inandılar, bunun üzerine Biz, verilen süre zarfında onlara mutlu bir hayat yaşattık. (5) Durum buysa, Rabb’inin hükmüne sabrederek razı ol, kızıp ta nefsine uyduktan sonra, üzüntü içinde pişmanlık duyan büyük balık sahibi gibi olma, hatırla: Rabb’inin rahmeti onu kuşatmamış olsaydı, aşağılanmış şekilde, zillet içinde ıssız bir sahile atılırdı. Fakat Rabb’in onu alıp dürüst ve erdemliler arasına bıraktı.

(6) Çünkü ne yazık ki, Yunus Toplumu’ndan başka, bütün bireyleriyle topyekûn imana erişen ve böylece imanın vereceği huzur ve güvenliği tadan herhangi bir cemaat henüz çıkmadı. Yunus’un soydaşları inandıkları zaman, dünya hayatında sürüklenebilecekleri alçalmanın, bayağılaşmanın yol açacağı acıyı ve sıkıntıyı onlardan uzaklaştırdık ve belli bir süre varlıklarını sürdürmeleri için kendilerine fırsat verdik.

Kur’an: 1) 21/87, 2) 37/139-144, 3) 21/88, 4) 37/145-148, 5) 68/48-50, 6) 10/98

TEVRAT’TAN ÖĞRENELİM:

RAB bir gün Amittay oğlu Yunus'a, "Kalk, Ninova'ya, o büyük kente git ve halkı uyar" diye seslendi, "Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi." Ne var ki, Yunus RAB'bin huzurundan Tarşiş'e kaçmaya kalkıştı. Yafa'ya inip Tarşiş'e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, RAB'den uzaklaşmak için Tarşiş'e doğru yola çıktı. Yolda RAB şiddetli bir rüzgâr gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı. Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı. Gemi kaptanı Yunus'un yanına gidip, "Hey! Nasıl uyursun sen? Kalk, tanrına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız." Dedi.

Sonra denizciler birbirlerine, "Gelin, kura çekelim" dediler, "Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi." Kura çektiler, kura Yunus'a düştü.

Bunun üzerine Yunus'a, "Söyle bize!" dediler, "Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?"

Yunus, "İbrani'yim" diye karşılık verdi, "Denizi ve karayı yaratan Göklerin Tanrısı RAB'be taparım."

Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. "Neden yaptın bunu?" diye sordular. Yunus'un RAB'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı. Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus'a, "Denizin dinmesi için sana ne yapalım?" diye sordular. Yunus, "Beni kaldırıp denize atın" (Bu intihardır, hiçbir Resul buna tevessül etmez.) diye yanıtladı, "O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız."

Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu. RAB'be seslenerek, "Ya RAB, yalvarıyoruz" dediler, "Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya RAB." Sonra Yunus'u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti. Bu olaydan ötürü denizciler RAB'den öyle korktular ki, O'na kurbanlar sundular, adaklar adadılar.

Bu arada RAB Yunus'u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı. Yunus balığın karnından Tanrısı RAB'be şöyle dua etti: "Ya RAB, sıkıntı içinde sana yakardım, Yanıtladın beni. Yardım istedim ölüler diyarının bağrından, Kulak verdin sesime. Beni engine, denizin ta dibine fırlattın. Sular sardı çevremi. Azgın dalgalar geçti üzerimden. 'Huzurundan kovuldum' dedim, 'Yine de göreceğim kutsal tapınağını.' Sular boğacak kadar kuşattı beni, Çevremi enginler sardı, Yosunlar dolaştı başıma. Dağların köklerine kadar battım, Dünya sonsuza dek sürgülendi arkamdan; Ama ya RAB, Tanrım, Canımı sen kurtardın çukurdan. Soluğum tükenince seni andım, ya RAB, Duam sana, kutsal tapınağına erişti. Değersiz putlara tapanlar, Vefasızlık etmiş olurlar. Ama şükranla kurban sunacağım sana, Adağımı yerine getireceğim. Kurtuluş senden gelir, ya RAB!" RAB balığa buyruk verdi ve balık Yunus'u karaya kustu.

TARİHTEN ÖĞRENELİM:

Milâttan önceki yıllarda Musul bölgesinin de içinde bulunduğu “Mezopotamya” üzerinde çok önemli uygarlıklar kurulduğu bilinmektedir. Bunların en önemlileri “Asur” ve “Babil” uygarlıklarıdır.

Asur Devleti’nin merkezi olan Ninova; Dicle nehrinin karşısında ve doğu yönünde, Musul’un yanı başındadır. Ninova şehrini kuran Ninova veya Ninos. Ninova; Asurluların hükümdarı olup 52 sene hükümran olmuştur. Asur Devleti yaklaşık 1300 yıl varlığını sürdürmüştür.

Asurlulardan sonra Babil Devleti’nin bölgeye tamamıyla hâkim olduğu görülmektedir. Fakat Babil’in hâkimiyeti Pers tecavüzleri karşısında uzun sürmemiş ve Musul-Kerkük bölgesi Perslilerin eline geçtikten sonra buraya çok kalabalık şekilde Pers nüfusu iskân ettirilmiştir.

İskender’in işgaline de marûz kalan Musul bölgesi ahalisi, Hıristiyanlığın ortaya çıkışından sonra bu dine yöneldi. Hıristiyanlığın nüfuz etmiş olduğu Musul, II. yüzyılın başından itibaren Asurluların dinî merkezi olan Ninova’nın yerini aldı. Hz. Yunus bu zamanda ve bu şehirde yaşadı.

YORUM

Tarihî bilgiden de, M.Ö. 200 yıllara kadar hüküm süren Asur Devleti’nin dinî merkezinin Ninova olduğunu öğreniyoruz. Ninova’nın, Mezopotamya topraklarında Dicle nehri kıyısında denizden çok uzak olan Musul yakınlarında bir yer olduğunu öğrenmekteyiz.

Tevrat, Hz. Yunus’un çok kötü ve adaletsiz bir sosyal hayat yaşanan Ninova şehrine gönderildiğini fakat Hz. Yunus’un bu görevden kaçtığını öğrenmekteyiz.

Kur’an, Hz. Yunus’un ne zaman ve nerede ilâhî emirleri tebliğ etmekle görevlendirildiği açıklamamaktadır. Hz. Yunus, kendisine ve tebliğ ettiği ilâhî emirlere inanmayan toplumun karşı koymasına sabretmeyerek, bıkkınlık içinde görevini ve toplumunu terk ederek kaçtığını öğrenmekteyiz.

Kur’an, Hz. Yunus’un görevini ve görev yerini terk ederek kaçmasının büyük bir hata olduğunu açıklıyor. Fakat nereye kaçtığı ve bindiği geminin nereye gittiği hakkında bilgi vermemektedir.

Tevrat ise, Hz. Yunus’un görevini ve görev yerini terk ederek, Ninova’dan Akdeniz kıyısındaki Yafa’ya kaçmasının büyük bir hata olduğunu ve Tarsus’a giden bir gemiye bindiğini açıklamaktadır.

Kur’an ve Tevrat’ın açıklamalarından anlıyoruz ki, Hz. Yunus görevini terk ederek kaçıyor ve bir gemiye biniyor. Gemide ve denizde olumsuzluklara, tehlikelere marûz kaldıkların da batıl bir geleneğe inanan gemiciler, aralarındaki uğursuz insanı çektikleri kur’a ile tespit ediyorlar. Bundan sonra ki açıklamalar tamamen mecazîdir.

Ticaret gemilerinde çalışanların en çok korktukları husus, fırtına ve korsanlardır. Gemileri soyan korsanlara denizciler ve toplum “Büyük balık küçük balıkları yutar.” Değimine uygun mecazî anlamla “Büyük balık” deyimini deniz korsanları için kullanmaktaydılar.

Hz. Yunus’un bindiği geminin önü korsanlar tarafından kesilince, gemiciler, korsanlara memnun olacakları eşya, yiyecek, giyecek ve gemilerde köle olarak kürek çekecek insan vererek, gemilerinin talan edilmesini önlüyorlardı. Gemiciler genellikle aralarından kimi korsanlara vereceklerini kur’a ile tespit ediyorlardı ve bu sefer de kur’a Hz. Yunus’a çıktı. Fakat Tevrat’a göre Hz. Yunus gönüllü olarak kendisinin korsanlara atılmasını talep etmiş. Kur’an ve Tevrat bilgilerine göre, Hz. Yunus korsan gemisinin karnında uzun süreler, belki birkaç sene kürek mahkûmu hapsinde kaldı ve devamlı tövbe ederek, Allah’tan af edilmesine dua etti. Allah’ın takdir ettiği kadar kürek mahkûmluğu yaptı, fizikî olarak da çok güçsüz düştüğünden korsanların işine yaramadığından ıssız bir kıyıya atıldı.

Hz. Yunus’un tövbesini kabul eden Allah, çok güçsüz hâlde olan Hz. Yunus’un kuvvetlenmesi için besleyecek ve kötü hava koşullarından koruyacak insanları ona yönlendirdi. Böylece eski gücüne ulaşan Hz. Yunus tekrar kavminin gitti, kavmi de Hz. Yunus’a ve tebliğ ettiği ilâhi mesajlara inanarak yaşamaya başladılar. Allah’da Hz. Yunus’un kavminden, alçaltıcı eza ve cefaları uzaklaştırarak, adalet içinde mutlu yaşamalarını nasip etti.

Kur’an’daki resullerin kıssaları, tarihi bilgiler olarak anlatıldığından, okuyanlara günlük ve gelecek yaşantıları için yardım etmemektedir. Kıssalar kıyâmet gününe kadar güncel ve tazedirler. Çünkü Kur’an inananların tüm sorunlarını kıyâmete kadar çözen, rahmet, mutluluk veren ve kolaylıklar sağlayan hayat kaynağıdır. Hz. Yunus kıssasından, resullerin Allah’ın izni olmadan kavmini terk edemeyeceğini, hicret yapamayacağını öğrenmekteyiz. İşlenen suç ne kadar ağır olursa olsun, tüm duygularla pişman olarak yapılan tövbeyi Allah’ın kabul ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz.

İnandıklarını iddia edenlerin, 1400 seneden beri kaçtıkları görevlerini yapmak için Hz. Yunus gibi tövbe ederek, bir an evvel görevlerinin başına dönmelidirler. Unutanlara hatırlatmak ve kaçanlarla yarın ahrette Allah’ın huzurunda hesaplaşmak için yorumlanan bu kıssa, inşallah hayırlara vesile olur.

Sözün doğrusuna ve en güzeline uyanlara selâmlar olsun.



Turan GÖZLEVELİ
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Miralay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Derin Düşünce (1. March 2011), hiiic (4. March 2011)