Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25. April 2009, 09:40 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 56.Saffat Suresi

SAFFAT SÛRESİ’NE GİRİŞ
Adını birinci ayetteki “ الصّفّاتSaffat” sözcüğünden alan sure, Mekke’de 56. sırada inmiştir. Surenin pasajları arasındaki ilişki, bu pasajları oluşturan necmlerin -En’am suresinde olduğu gibi- yakın aralıklarla indiğini göstermektedir.
Surenin iniş senesi, ayı ve günü maalesef bilinmemektedir. Ancak içeriği göz önüne alındığında, peygamberimizin ve çevresindeki Müslümanların sıkıntılı günlerinde indiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, surenin eksenini Kur’an ve Kur’an’ın temel öğretisi olan tevhid ilkesi ile bu ilkenin yerleştirilmesi sürecinde Rasûlüllah’ın ve Müslümanların motive edilerek desteklenmesi oluşturmaktadır. Müşriklere birçok kez uyarı yapılan surede, müşrik ve muttakilere ilişkin ahirete ait birçok tablo da sergilenmektedir. İbrahim peygamberin hayatından çok önemli kesitlerin etkili bir üslupla verildiği surede, ayrıca Nuh, İbrahim, İsmail, Musa, Harun, İlyas ve Lut peygamberlerin kıssalarına da değinilmektedir.
Saffat Suresi, ayet sayısı itibariyle Kur’an’ın beşinci uzun suresidir. Ayetleri kısa olup her birinde ileri derecede edebi sanatlar sergilenmiştir


https://youtu.be/iIPhJKdoCsg Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 346. Bölüm Saffet Süresi 1. Bölüm

https://youtu.be/TbKzG9oKCnE Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 347. Bölüm Saffat Suresi 2. Bölüm.

https://youtu.be/aHeL9UqzBQA Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 348. Bölüm Saffat Suresi 3. Bölüm.

https://youtu.be/mSnPG6FQPa0 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 349. Bölüm Saffat Suresi 4. Bölüm.

MEAL:

RAHMAN RAHİM ALLAH ADINA

1 – 5 - O saflar halinde dizilenlere/ dizenlere, sonra da haykırıp sürükleyenlere, sonra da (haykırıp sürükleyince de) öğüt okuyanlara kasem olsun ki, [bunlar, o saflar halinde dizilenler kanıttır ki,] sizin İlahınız kesinlikle Bir Tek’tir. O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. Doğuların da Rabbidir.
6- Gerçekten Biz en alt semayı ziynetlerle, yıldızlarla süsledik.
7- 10- Ve mele-i a’lâdan bir kırıntı kapan ve kendisini şihab-ı sakıp takip edenler hariç, sürekli azap içinde olan, kovulmak için her taraftan taşlanan ve mele-i a’lâya hiç kulak vermeyen ‘şeytan-ı marid’in tümünden koruduk. Ve asi inatçı şeytanın tümünden koruduk.
11 - Şimdi onlara sor: “Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa Bizim yarattığımız kimseler mi?” Şüphesiz Biz onları cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12 – Aslında sen hayret ettin, onlar ise eğleniyorlar.
13 - Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt kabul etmiyorlar.
14 – Ve bir ayet gördükleri zaman eğlenceye alıyorlar.
15 – 17- Ve onlar: “Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir. Öldüğümüz ve toprak, kemik olduğumuz zaman mı, gerçekten mi biz tekrar dirilecekmişiz? Önceki atalarımız da mı?” diyorlar.
18 - De ki: “Evet, siz de çok aşağılanmış olarak...”
19, 20 - Artık o zorlu bir haykırıştan ibarettir. Bir de bakmışsın ki, onlar karşıda duruverirler. Ve “Eyvah bizlere! İşte bu, Din Günü’dür!” derler.
21 – -“İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz Ayırma Günü’dür!” -
22- 23 - Toplayın o zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ın astlarından tapmış oldukları şeyleri. Sonra da onları cahimin [cehennemin] yoluna kılavuzlayın.
24, 25 - Ve durdurun onları; şüphesiz onlar sorguya çekilecekler: “Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?”
26 - Aksine, bugün onlar teslim olmuşlardır.
27 – Ve onların bazısı bazısına, dönmüş [yüz yüze gelmiş] soruşuyorlar [birbirlerini sorumlu tutuyorlar].
28 - Onlar: “Şüphesiz siz bize Yeminden [sağ elden, hak yoldan/ iyi konumdan/ güçten kuvvetten] gelir dururdunuz” derler.
29 -32- Diğerleri derler ki: “Bilakis, siz müminler olmamıştınız. Bizim size karşı bir gücümüz de yoktu. Bilakis siz azmış bir kavimdiniz. Onun için üzerimize Rabbimizin Söz’ü hak oldu. Şüphesiz biz tadıcılarız. Sonra biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz kışkırtıcılar idik.”
33 – Şu halde şüphesiz onlar, o gün azapta ortaktırlar.
34- Şüphesiz Biz, günahkârlara böyle yaparız.
35, 36 – Şüphesiz onlar, kendilerine: “Allah`tan başka ilâh diye bir şey yoktur” denildiği zaman büyüklük taslıyorlar ve “Şüphesiz biz, mecnun bir şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?” diyorlar.
37 - Bilakis o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti.
38, 39- Şüphesiz siz, o acı azabı tadacaksınız ve sadece yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız.
40 - Allah`ın arıtılmış kulları müstesnadır.
41 – 49- İşte onlar [Allah’ın arıtılmış kulları], kendileri için belli bir rızık; meyveler olanlardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı olarak tahtlar üzerinde ikram görenlerdir. İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş, kendisinde zararlı bir yön olmayan, sarhoşluk da vermeyen bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Yanlarında da gözlerini kendilerine dikmiş iri gözlüler vardır. Korunmuş yumurta gibidir onlar.
50 – Sonra da bazısı bazısına dönüp birbirlerine sorarlar.
51- 53- Onlardan bir sözcü der ki: “Şüphesiz benim ‘Sen gerçekten, kesinlikle doğrulayanlardan mısın? Öldüğümüz ve toprak, kemik olduğumuz zaman mı, gerçekten mi biz karşılık göreceğiz?’ diyen bir karinim [yaşıtım, yakın arkadaşım] vardı.”
54 - Dedi ki: “Siz muttali olanlar mısınız [onu tanıyan, bilen biri misiniz]?”
55 - Derken kendisi muttali oldu da onu cahimin [cehennemin] ta ortasında gördü.
56 -59- Dedi ki: “Allah`a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin. Rabbimin nimeti olmasaydı, kesinlikle ben de bu hazır bulundurulanlardan olacaktım. Peki, nasılmış bak! Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız?”
60 – Şüphesiz işte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.
61 – Artık, çalışanlar, sadece bunun [büyük kurtuluşun] gibisi için çalışsınlar.
62 – İkram olarak bu mu daha hayırlı yahut zakkum ağacı mı?
63 – Şüphesiz Biz onu zalimler için bir fitne kıldık.
64, 65 – Şüphesiz o [zakkum ağacı], cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları şeytanların [boynuzlu yılanların] başları gibidir.
66 – İşte, kesinlikle onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır.
67 – Sonra şüphesiz onlar için, bunun üzerine kaynar su karışımı bir içecek vardır.
68 - Sonra da şüphesiz dönecekleri yer, kesinlikle Cahim’dir [cehennemdir].
69 - Şüphesiz onlar, atalarını sapık kimseler olarak buldular.
70 - Şimdi de kendileri onların izleri üzerinde koşturuyorlar.
71 – Ve ant olsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıktı.
72 –Ant olsun Biz onların içlerinde uyarıcılar da gönderdik.
73, 74 – Şimdi bir bak, Allah’ın arıtılmış kulları dışındaki o uyarılanların sonu nasıl oldu?
75 - Ve ant olsun ki, Nuh, Bize seslenip dua etmişti. –İşte Biz ne güzel cevap verenleriz!-
76 - Biz de onu ve ehlini [ailesini, yakınlarını, inananlarını] o büyük sıkıntıdan kurtardık.
77 - Ve onun neslini baki kalanların ta kendisi kıldık.
78 - Ve Biz sonradan gelenler içinde onun hakkında … bıraktık.
79 - -Âlemler içinde Nuh’a selam olsun!
80 – Şüphesiz Biz, iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız.
81 - Şüphesiz o [Nuh], Bizim mümin kullarımızdandı.
82 - Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Hiç kuşkusuz İbrahim de onun [Nuh’un] grubundandı.
84- Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.
85, 86 /88, 89- Çünkü o [İbrahim], yıldızlara öyle bir bakış baktı ki! Sonra da ‘Şüphesiz ben hastayım [sancılıyım, fikir sancısı çekiyorum]’ dedi.
87- 89/ 85- 87- Hani o, babasına ve toplumuna: “Siz neye kulluk ediyorsunuz? Allah’ın astlarından birtakım uydurma ilahları mı istiyorsunuz? Peki, âlemlerin Rabbi hakkında kanaatiniz nedir?” demişti.
90- Bunun üzerine onlar [babası ve kavmi], ondan [İbrahim’den] arkalarını dönerek geri durdular [onunla ilişkiyi kestiler].
91, 92- Sonra da o, onların ilahlarına sokulup ‘Yemez misiniz/ nasiplenmez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?” dedi.
93- Hemen sağ eliyle/yemini nedeniyle bir vuruşla sokuldu.
94- Bir süre sonra, onlar [İbrahim’in halkı] koşarak İbrahim’le yüz yüze geldiler.
95, 96- O [İbrahim]: ‘Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki sizi ve yaptığınız şeyleri Allah yaratmıştır’ dedi.
97- Onlar: “Şunun için bir bina yapın da bunu cahimin [çılgınca yanan ateşin] içine atın!” dediler.
98- Onlar, ona [İbrahim’e] tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik.
99, 100- Ve o [İbrahim]: ‘Kuşkunuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek: Rabbim! Bana salihlerden birini lütfet!’ demişti.
101- Bunun üzerine Biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik.
102- Sonra ne zaman ki o [müjdelenen çocuk] onunla birlikte koşacak duruma/onunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman o [İbrahim]: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, uykumda; şüphesiz kendimi seni boğazlıyor [helak; perişan, mağdur ediyor] görüyorum. Bak bakalım sen ne görürsün [sen ne düşünürsün]?” dedi. O [Oğlu]: “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap! İnşaallah beni (sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere) sabredenlerden bulacaksın” dedi.
103- 105- Sonra ne zaman ki ikisi de İslamlaştılar ve O [İbrahim], onu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz ona “Ey İbrahim! Sen o rüyayı kesinlikle onayladın” diye seslendik, … -Şüphesiz Biz, muhsinleri [iyilik- güzellik üretenleri] işte onun gibi karşılıklandırırız/ödüllendiririz.-
106- Şüphesiz bu [oğulu yüzüstü bırakma işi], kesinlikle apaçık bir beladır.
107- Ve Biz ona [İbrahim’e], bu boğazlayacağı [helak; perişan, mağdur edeceği] çok büyük şey karşılığında/sebebiyle bedel [bahşiş] verdik.
108- Ve sonradan gelenler içinde onun hakkında ... bıraktık.
109- Selam olsun İbrahim’e!
110- İşte Biz iyilik- güzellik üretenleri onun gibi ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o, Bizim inanan kullarımızdandır.
112- Ve Biz ona salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı müjdeledik.
113 – Ona [İbrahim’e] ve İshak’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de iyilik- güzellik üreten ile açıkça kendi nefsine zulmeden vardır.
114, 115 – Ve ant olsun ki, Biz, Musa ile Harun`a da nimetler verdik. Ve o ikisini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
116 – Ve Biz, onlara yardım ettik de onlar galip gelenlerin ta kendileri oldular.
117 – Ve Biz, kendilerine o apaçık gösteren Kitap’ı verdik.
118 – Ve kendilerini dosdoğru yola kılavuzladık.
119 – Ve sonrakiler içinde o ikisine bıraktık.
120 - Selam olsun, Musa ve Harun`a!
121 – Şüphesiz Biz, Muhsinleri [iyilik-güzellik sergileyenleri] böyle mükâfatlandırırız.
122 – Şüphesiz o ikisi Bizim mümin kullarımızdandır.
123 - Şüphesiz İlyas da kesinlikle gönderilenlerdendir [elçilerdendir].
124- 127 - Hani o, kavmine: “Siz takvalı davranmaz mısınız? Yaratanların en güzeli, sizin Rabbiniz ve daha önceki atalarınızın Rabbi Allah`ı bırakıp da Baal’e mi yalvarıyorsunuz?" demişti de onlar, onu yalanlamışlardı. Bu yüzden onlar kesinlikle hazır bulundurulacaklardır.
128 - Ancak Allah`ın arıtılmış kulları müstesna.
129 – Ve sonradan gelenler içinde onun hakkında ... bıraktık.
130 - -Selam olsun İlyâsîn`e!-
131 - Şüphesiz Biz, Muhsinleri [iyilik-güzellik üretenleri] böyle mükâfatlandırırız.
132 – Şüphesiz o, Bizim mümin kullarımızdandır.
133 - Şüphesiz Lût da gönderilenlerdendir [elçilerdendir].
134- 136 - Hani Biz, onu ve geride kalıp batanlar içinde kalan bahtsız kadın hariç ehlinin tamamını kurtarmıştık. Sonra diğerlerini helak etmiştik.
137- 138 - Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onların üzerine uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ akletmiyor musunuz?
139- Elbette Yunus da gönderilenlerdendir [elçilerdendir].
140- Hani o, dolu bir gemiye doğru kaçak bir köle gibi kaçmıştı.
141-Sonra o, ok çekişti, sonra da kanıtı iptal edilenlerden [tezi çürütülenlerden] oldu.
142- Sonra onu Hût [açgözlülük- bunalım] yutmuştu. O ise kınayıcıydı [pişman olmuştu].
143, 144- Sonra eğer, şüphesiz o, Allah`ı tesbih edenlerden olmasaydı, kesinlikle diriltilecekleri güne kadar onun [hût’un] karnında [karanlıklarda, bunalımda] kalacaktı.
145- Sonra Biz, o hasta iken [fikir sancısı çekerken] onu sahile attık.
146- Onun üzerine geniş yapraklılardan bir ağaç bitirdik.
147- Ve onu, yüz bin hatta daha çok kişiye elçi olarak gönderdik.
148. Sonunda inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149 - Şimdi sor onlara: Kız çocuklar Rabbinin, oğlan çocuklar onların mı?
150 - Yoksa Biz melekleri dişi yaratmışız onlar da şahitler miymiş?
151,152 – Gözünüzü açın! Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı “Kesinlikle Allah doğurdu” diyorlar. Ve hiç şüphesiz onlar, kesinlikle yalancıdırlar.
153 - O [Allah], kızları oğullara tercih mi etmiş?
154 - Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
155 - Hala düşünmüyor musunuz?
156 - Yoksa sizin için açık bir güç mü/ kanıt mı var?
157 - O halde, eğer doğru kimseler iseniz getirin kitabınızı.
158 – Ve onlar, O’nun [Allah] ile cinler arasında bir nesep [hısımlık bağı] kıldılar. Oysa ant olsun, cinler kendilerinin mutlaka hazır edilenler [mahşerde toplananlar] olduklarını bilirler.
159 - Allah, onların nitelediği şeylerden münezzehtir.
160 - - Ancak Allah`ın arıtılmış kulları müstesna... (Onlar, Allah`ı böyle şirk ile nitelemezler).
161- 163 - Artık siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, O’na [Allah`a] karşı fitneye sürükleyemezsiniz [ateşe atamazsınız].
164- 166 - Ve "Bizden her birimizin mutlaka belli bir makamı vardır. Ve biz kesinlikle saf saf dizilenlerin/dizenlerin ta kendisiyiz. Biz, tesbih edenlerin de [Allah’ı noksanlıklardan arındıranların da] ta kendisiyiz” derler.
167- 169 – Ve onlar kesinlikle diyorlardı ki: “Şüphesiz eğer yanımızda öncekilerden bir öğüt/kitap olsaydı, elbette biz de Allah’ın arıtılmış kulları olurduk.”
170 - Şimdi de onu inkâr ettiler. Artık yakında bileceklerdir.
171- 173 – Ve ant olsun ki gönderilen kullarımız [elçilerimiz] hakkında bizim sözümüz geçmiştir: “Şüphesiz onlar, kesinlikle galip olanların ta kendisidir. Şüphesiz Bizim ordularımız kesinlikle galip gelenlerin ta kendisidir.”
174, 175 - Artık sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Ve onları gözetle. Onlar da yakında göreceklerdir.
176 - Ya şimdi onlar, Bizim azabımızı çabuk gelsin mi istiyorlar?
177 - Fakat o [azabımız], onların sahasına indiği zaman da uyarılanların sabahı ne kötüdür!
178, 179 – Yine sen, bir zamana kadar onlardan yüz çevir ve onları gözetle! Onlar da yakında göreceklerdir.
180 – İzzetin [güç, kuvvet, yenilmezlik, şan ve şerefin] Rabbi olan senin Rabbin, onların nitelediği şeylerden münezzehtir.
181-Ve selam gönderilenleredir [elçileredir]!
182- Hamd de âlemlerin Rabbi Allah’adır.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla