Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28. September 2008, 12:03 AM   #3
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart

Allah Aziz’dir Hakiym’dir


Ayetin sonunda yer alan bu iki sıfat, Rabbimizin mutlak galip olduğunu ve en iyi yasa koyucu olduğunu vurgulamaktadır. Yani, O’nun tasarrufuna kimsenin mani olamayacağı ve bütün direnmelere rağmen O’nun yasalarını indirerek rahmetini göndereceği, bu sıfatlarla da ortaya konmuş olmaktadır.

3. Ayet:

Ey insanlar! Size gökten ve yerden rızk veren Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? O’ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. O hâlde nasıl döndürülüyorsunuz!

Bu ayette “Ey insanlar!” hitabıyla tüm insanlara seslenilmekte ve Yüce Allah’ın rahmeti, yani verdiği nimetler hatırlatılarak herkesin aklını başına alması istenmektedir: “Yaratan ve rızk veren sadece Allah olmasına rağmen nasıl olup da taştan ağaçtan, madenden, melekten, elçiden, azizden, vs’den yardım istiyor, onları ilâhlaştırıyorsunuz?”
Bu uyarı, daha fazla ayrıntı vererek Yunus suresinde de yapılmıştır:

Yunus; 31, 32: De ki: “Sizi gökten ve yeryüzünden den kim rızklandırıyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim sahip oluyor? Ve ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Ve bütün işleri kim düzenliyor?” Hemen; “Allah” diyecekler. O zaman de ki: “O hâlde hâlâ takvalı davranmayacak mısınız?”
Öyleyse işte O, sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Artık gerçekten sonra sapıklıktan başka ne olabilir! O hâlde nasıl da çevriliyorsunuz?

Bilindiği gibi Kur’an’ın indiği dönemlerde Araplar Allah’a inanıyorlar ama O’nun Arş üzerinde kurulduğunu, yeryüzünü ise O’nun meleklerinin ve kendi ilâhlarının idare ettiğini zannediyorlardı. Bu zihniyet Kur’an’da hep reddedilmiş, her fırsatta Allah’ın tasarrufta bulunurken aracı kullanmadığı gerçeği ifade edilmiştir.

4. Ayet:

Ve eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, kesinlikle senden önce de elçiler yalanlanmıştı. Ve işler yalnızca Allah’a döndürülür.

Peygamberimize güç vermek için inmiş olan bu ayet; ister bir parantez cümlesi olarak kabul edilsin, isterse mushafın tertibindeki bir yerleştirme hatası olarak kabul edilsin, insanlığa yapılan genel açıklamayı bölerek uyarıların arasına girmiş olan bir teselli cümlesidir. Burada peygamberimize; “Bu yalanlama, karşı çıkma ve taciz, ilk kez yapılmış olmayıp senden evvelkilere de aynı şeyler yapılmıştı. Ama müsterih ol, her şey, her iş Allah’a döndürülür; onun hesabı mutlaka görülür.” denilmektedir.
Bu ayetteki gibi, daha önceki elçilerin de yalanlandığının bildirilmesi suretiyle yapılan tesellilerle Kur’an’da birçok ayette karşılaşmak mümkündür:

Hacc; 42: Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nuh’un kavmi, Ad ve Semud da yalanlamışlardı.

Âl-i Imran; 184: Eğer şimdi seni yalanladılarsa, bil ki senden önce açık deliller, sayfalar ve aydınlatıcı kitap ile gelen elçiler de yalanlanmıştı.

Ankebut; 18: Ve eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki birtakım ümmetler de yalanlamıştı. Elçiye düşen de apaçık tebliğden başka bir şey değildir.

En’âm; 34: Elbette ki senden önce de peygamberler yalanlanmıştı da kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet olunmaya sabretmişlerdi. Ve Allah’ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Hiç şüphesiz ki sana, peygamberlerin haberlerinden bir kısmı gelmiştir de.

Ayetin sonundaki “Ve işler yalnızca Allah’a döndürülür.” ifadesi, hem yalanlayıcıların cezalandırılacaklarını bildiren bir tehdit, hem de inananların ödüllerini alacaklarını bildiren bir vaat olup, bu ifade birçok ayette yer almaktadır:

Bakara; 210: Onlar sadece Allah’ın, buluttan gölgeler içinde gelmesini, meleklerin gelmesini ve işin bitirilivermesini mi bekliyorlar? Hâlbuki bütün işler yalnızca Allah’a döndürülür.

Âl-i Imran; 109: Ve göklerde ve yeryüzünde ne varsa Allah’ındır. Ve bütün işler yalnızca Allah’a döndürülür.

Ayrıca, Enfal; 44, Hacc; 76, Hadid; 5, Lokman; 22, Şura; 53. ayetlere de bakılabilir.




5. Ayet:

Ey insanlar! Hiç şüphesiz, Allah’ın vaadi gerçektir. Onun için bu basit yaşam sizi aldatmasın. Ve sakın o aldatıcı, sizi, Allah ile aldatmasın.

Bu ayette yine tüm insanlara seslenilerek, Allah’ın vadinin mutlaka gerçekleşeceği bildirilmiş ve insanlar “basit yaşamın zevklerine, tutkularına kanmamaları” ve “aldatıcılar tarafından Allah ile aldatılmamaları” konularında uyarılmıştır.
Allah’ın vaadinden dönmeyeceğine ve Allah’ın vadinin gerçekliğine (ahirette dirilmenin olacağına, orada inananların ödüllendirileceğine ve inançsızların cezalandırılacağına) dair Kur’an’da pek çok ayet vardır:

Âl-i Imran; 194: Rabbimiz! Ve bize, elçilerin üzerine vaat ettiğin şeyleri ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz Sen verdiğin sözden dönmezsin.

Ra’d; 31: Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an olsaydı (yine bu Kur’an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah’ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir belâ çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez / miadını şaşırmaz.

Hacc; 47: Ve senden azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Hâlbuki Allah sözünden asla caymayacaktır. Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.

Rum; 6: Allah’ın vaadi. Allah, vaadinden dönmez. Ama insanların çoğu bilmezler.

Zümer; 20: Lâkin o, Rabblerine takvalı davrananlar için Allah’ın vaadi olarak altlarından ırmaklar akan, gurfe üstüne yapılmış gurfeler (köşk üstünde köşkler) vardır. Allah vaadinden caymaz.

İnsanların aldatıcılarından olan “basit yaşam” için de Rabbimiz yine birçok ayetle uyarıda bulunmuş ve bu dünyadaki yaşam uğruna ebedî olan ahiret yurdunun feda edilmemesini istemiştir:

Casiye; 35: İşte bunlar, sizin Allah’ın ayetlerini alaya almanız ve basit yaşamın sizi aldatması sebebiyledir. Artık bugün onlar, ondan (ateşten) çıkarılmaz ve özür dilemeleri de kabul edilmez.

En’âm; 70: Ve dinlerini oyun ve eğlence edinmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur’an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığıyla helâke düşerse onun, Allah’ın astlarından bir Yakın Kimsesi ve şefaatçisi söz konusu olmaz. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıkları ile helâke düşenlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır.

En’âm; 130: Ey cinn ve ins topluluğu (tüm insanlar)! Size ayetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran kendinizden elçiler gelmedi mi? Onlar; “Kendi aleyhimize şahidiz” dediler. Basit yaşam onları aldattı ve onlar kendilerinin kesinlikle kâfir olduklarına şahitlik ettiler.

A’râf; 50, 51: Ve Ateş’in ashabı, Cennet’in ashabına; “Bize biraz su veya Allah’ın sizi rızklandırdığı şeylerden aktarın” diye seslendiler. Onlar da “Allah, dinlerini alaya ve eğlenceye alan, basit, iğreti hayata aldanan inkârcılara ikisini de gerçekten onları yasaklamıştır!” dediler. -Bu günle karşılaşacaklarını umursamadıkları, ayetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi, Biz de bugün onları umursamayacağız.-

İnfitar; 6: Ey insan, üstün kerem sahibi olan Rabbine karşı seni aldatıp yanıltan nedir?

Lokman; 33: Ey insanlar! Rabbinize takvalı davranın. Ve babanın çocuğuna hiçbir fayda vermediği, çocuğun da babasına hiçbir şeyle fayda sağlamadığı günden ürperin. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O hâlde basit yaşam sizi aldatmasın. Ve sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah ile.

Âl-i Imran; 185: Her nefis ölümü tadacaktır. Ve şüphesiz kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete girdirilirse bilsin ki o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Ve basit yaşam, aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir.

Hadid; 20: Bilin ki, iğreti yaşam ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘ تكاثرçoğalma tutkusudur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin, ekicilerin (veya kâfirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o bir çer çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap, Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. İğreti yaşam, aldanış metaından (malından, malzemesinden) başka bir şey değildir.

Konumuz olan ayette, aldanma ile ilgili olarak Rabbimizin temas ettiği diğer çok önemli nokta; aldatanın, insanları Allah ile aldatmasıdır. Allah ile aldatmak; Allah’ın emretmediği veya yasaklamadığı şeyleri bilmezlere Allah adına emretmek veya yasaklamak, Allah’ın Rahman, Rahîm, Ğafur ve Vekil gibi sıfatlarını çarpıtarak, insanların O’nun bu sıfatlarının çarpıtılmış hâline güvenmelerini ve böylece günaha ve şirke girmelerine yol açmaktır. Bu konuda insanların çok uyanık olması gerekmektedir. Çünkü bu tip aldatmalar genellikle “din adamı” kisveli kişilerce yapılmaktadır. Rabbimiz Kur’an’da bu konu üzerinde çokça durmuştur:

Bakara; 79: Artık yazıklar olsun o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz paraya satmak için “Bu Allah katındandır.” derler. Artık o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, yazıklar olsun o kazandıkları şeyler yüzünden yazıklar olsun onlara!

Âl-i Imran; 78: Ve onlardan (Kitap ehlinden), o kitaptan olmamasına rağmen, siz onu kitaptan sanasınız diye, dillerini kitaba doğru eğip büken bir güruh vardır. O, Allah katından olmadığı hâlde; “Bu, Allah katındandır.” derler. Kendileri bilip dururken, Allah’a karşı, yalan söylerler.

En’âm; 21: Ve Allah’a karşı yalan uydurandan veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki bu zalimler kurtuluşa eremezler.

A’râf; 37: Öyleyse, Allah’a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? İşte onlara Kitap’tan payları erişecektir; sonunda elçilerimiz canlarını almak üzere onlara gelince; “Allah’ın astlarından yakardıklarınız nerede?” derler. Onlar; “Onlar (yakardıklarımız) bizden sapıp ayrıldılar” derler ve inkârcı olduklarına bizzat kendileri tanıklık ederler.

Yunus; 17: Öyleyse bir yalanı Allah’a uyduran veya O’nun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz bu günahkârlar kurtuluşa eremezler.

Hud; 18: Ve bir yalanı Allah’a uydurandan daha zalim kim olabilir? Bunlar Rabblerine arz olunacaklar, şahitler de “İşte bunlar Rabblerine karşı yalan söyleyenlerdir” diyecekler. İyi bilin ki, Allah’ın lâneti bu zalimlerin üzerinedir.

Kehf; 15: Şunlar, Allah’ın astlarından ilâhlar edinen bizim kavmimizdir. Onlara dair açık bir delil getirselerdi ya! Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?

Ankebut; 68: Ve Allah’a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, hakkı yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde bir yer mi yok!

Zümer; 32: Öyleyse Allah’a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Kâfirler için cehennemde bir sığınak yok mu!

Ayetteki “ğarur (aldatan)” sözcüğünün sadece İblis’i işaret ettiğini düşünmek bize göre yanlıştır. Aldatıcının Kur’an’daki ilk örneği şüphesiz İblis’tir. O, Âdem ve eşine “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizin de birer melek / melik olmanız ya da ebedî kalıcılardan olmanız için sizi şu ağaçtan men etti.” demek suretiyle Allah adına vesvese vermiş ve uydurduğu yalanla her ikisini de aldatmıştır. Ama Kur’an’da şeytanların da aldatıcı olduğu bildirilmektedir. Dolayısıyla buradaki “ğarur (aldatan)” sözcüğü hem İblis hem de tüm insan şeytanları ifade etmektedir.
Bu konuda mesajlarına iyi kulak verilmesi gereken ayetler aşağıdadır:

Nisa; 120: O (Şeytan) onlara vaat eder ve onları kuruntulandırır. Oysa şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.

En’âm; 112–113: Böylece Biz her peygamber için cinn ve ins şeytanlarını düşman kıldık: Ki dünya malına aldanmaktan dolayı, ahirete inanmayan kimselerin kalpleri ona kansın, ondan memnun olsun ve yapmakta olduklarını yapsınlar diye bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü vahyeder (gizlice telkinde bulunur / fısıldar). -Ve şayet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları ve uydurdukları şeyleri bırak!-

İsra; 64: “Onlardan gücünü yetirdiklerini sesinle sars. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygara kopar! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaatlerde bulun.” Ve şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.

Hadid; 13, 14: O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere: “Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım.” derler. Denildi ki; “Arkanıza dönün de nur arayın!” sonra da aralarına içinde rahmet, dışında da azap olan kapılı bir sur vurulur (çekilir).
Onlara; “Biz sizinle beraber değil miydik?” diye seslenirler. Onlar (Müminler): “Evet ama siz kendi canlarınızı ateşe attınız, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı. O çok aldatan da sizi, Allah ile aldattı.

6. Ayet:

Şüphesiz o şeytan sizin için düşmandır. Onun için siz de onu düşman edinin. Şüphesiz o (şeytan) kendi taraftarlarını alevli ateşin ashabından olmaları için çağırır.

Bu ayette insanı en çok aldatan, en fazla tuzağa düşüren düşman ele alınmış ve insanlar ona karşı uyarılmıştır. Burada konu edilen şeytan; iğvalarıyla, yumuşak girişleriyle insanı en fazla yanlışa sürükleyen İblis’tir. Bu sebeple de Rabbimiz onu bize tanıtmış, onun bizden kıyamete kadar ayrılmayacağını hem haber cümleleriyle hem de temsilî anlatımlarla bildirmiştir:

Ya Sin; 59–62: Ve ey günahkârlar! Bugün (şimdi) siz hadi ayrılın! Ben; “Ey âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin, kesinlikle o size apaçık bir düşmandır ve Bana kulluk edin, işte bu dosdoğru yoldur ve ant olsun ki o (şeytan) sizden birçok nesilleri saptırdı.” diye size ahd vermedim mi? Hâlâ aklını kullananlar değil miydiniz!

Nisa; 118, 119: Allah ona (şeytana) lânet etti. Ve o; “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını bozacaklar.” dedi. Ve her kim Allah’ın astından şeytanı veliy edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyan ile ziyana uğrar.

Kehf; 50: Hani Biz meleklere; “Âdem’e secde edin” demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, Benim astlarımdan onu ve onun soyunu veliyler (yol gösteren, koruyan, yardım edenler) mi ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!

7. Ayet:

Şu inkâr etmiş olanlar; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman etmiş ve salihatı işlemiş kişiler; onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

Bu ayette yine, Kur’an’da çok sık rastlanan yönteme uygun olarak, uyarılardan sonra inananlar ile inanmayanların akıbetleri beyan edilmektedir.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla