|
26. March 2010, 12:40 AM | #1 |
Yeni Üye
Üyelik tarihi: Jan 2010
Mesajlar: 16
Tesekkür: 15
13 Mesajina 28 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Yüzünü allah'ın fıtratına doğrult
Öncelikle günümüzü düşünelim. 2000’li yıllarda yaşıyoruz. Dünya nüfusu oldukça yoğun. Ve herkes Kur’an’la tanışma fırsatına erişmiş değil. Bugün Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan insanların Kur’an’la tanışmaları oldukça güç. İnsanların mali durumları, psikolojik yapıları, iletişim araçlardan faydalanma durumları farklı farklı. Farklı diller, Arapça'nın her dile aynı berraklıkta çevrilemeyişi, herkesin Arapça bilme mecburiyetinde olmayışı. Sadece kız oldukları için okula gönderilmeyen ve okuma yazma bilmeyen insanlar var. Dünyanın herhangi bir köşesinde şehir dışında köy hayatı süren, adalarda yaşayan insanlar var. Tarihe bakalım. Kur’an’dan önceki dönemlere. Adem’le birlikte sınav başladı. Adem’in yaşadığı tarihi tespit etmek mümkün değil. Ancak bilimsel veriler M.Ö 40.000’den daha eskileri işaret ediyor. Yazı yok, okuma yok, kitap yok, iletişim araçları yok. Nuh zamanı, İbrahim zamanı keza öyle. Hz.İbrahim’in M.Ö 2000’li yıllarda Sümerde yaşadığı tespit edilmiş durumda. Yani binlerce yıllık insanlık tarihinde, çok geniş bir dünya coğrafyasında, milyarlarca insan, milyarlarca durum. Ama biz biliyoruz ki, insanlar ahirete gittiklerine Rablerine karşı bir mazeret ileri süremeyecekler. Yani biz bilmiyorduk, bize elçi gelmedi, bize kitap gelmedi, beni okutmadılar, karnımı doyurmaya çalışmaktan fırsat bulamadım gibi mazeretler olmayacak. Ancak imtihanda bir adalet olmalı. Bir eşitlik olmalı. Yani tarihten bu yana yaşayan herkes birtakım şeylere vakıf olmalı ki bu adalet sağlanabilsin. Yine biz biliyoruz ki Hz.Muhammed dahil herkes ancak müminlere işittirebilir, öğüt verebilir. Yoldan çıkmış birini bizim yola getirmemiz imkansız. Yoldan çıkmış birinin Kur’an okuduğunu düşünelim. O Kur’an’ın ona hiçbir faydası olmayacaktır. Yani Kur’an ona öğüt olmayacaktır. Çünkü ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. Yoldan çıkmış kişi afak ve enfüsteki ayetleri görmemekte aynı zamanda Kur’an’ı da görmemektedir. Gerek afak ve enfüstekiler gerekse Kur’an hepsi birer ayettir. Kur’an’daki ayetlerin yazılı olması birşeyi değiştirmez. O halde Allah’a imanı olan ama Kur’an’la tanışma fırsatı bulamamış bir insan aynı Kur’an okur gibi afak ve enfüsteki ayetleri görerek evrenin kuruluşundan bu yana işlemekte olan İslam’ın kurallarına vakıf olabilir. Ve en az Kur’an okuyan bir insan kadar bilgi sahibi de olabilir. Aksini düşünmek imtihanda adaletsizlik olacağı anlamına gelir. Kur’an okuyanla, afak ve enfüsteki ayetleri gören insan arasındaki fark terminoloji farkı olacaktır. Farklı kelimeler kullanılır fakat eynı şey kastedilir. Buraya kadar yaptığımız anlatım Rum 30’un anlatımıdır. Şimdi Rum 30’u okuyalım:
“O halde sen yüzünü, hanif olarak [eski inançlarını terk eden biri olarak] dine, insanları üzerine ilk olarak yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik söz konusu değildir. Dosdoğru/ayakta tutan din, budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar” Konu canneylesin tarafından (26. March 2010 Saat 01:10 AM ) değiştirilmiştir. |
27. March 2010, 02:17 AM | #2 | |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.023
Tesekkür: 3.573
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Selamun Aleykum! Değerli Canneylesin Kardeşim!
Alıntı:
İsra;15: Menihteda feinnema yehtediy li nefsih* ve men dalle feinnema yedıllu aleyha* ve la teziru vaziretun vizre uhra* ve ma künna muazzibiyne hatta neb'ase Rasûla; Kim doğru yolu bulursa ancak kendi nefsi için doğru yolu bulmuş olur, kim de saparsa ancak kendi nefsi aleyhine sapmış olur... Hiç bir yük/günah taşıyıcı, bir başkasının yükünü taşımaz... Ve biz bir Rasûl ba’setmedikçe/göndermedikçe azabediciler değiliz. Enbiya;23: La yüs'elu amma yef'alu ve hüm yüs'elun; (O) yaptığından sual edilmez. Onlar sual edilirler. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay |
|
Bookmarks |
Etiketler |
allahın, doğrult, fıtratına, yüzünü |
|
|