|
8. August 2010, 11:39 PM | #1 |
Site Yöneticisi
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 234
Tesekkür: 60
55 Mesajina 155 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000 |
Talâk Suresi
99 (65). Talâk Suresi
MEDENÎ, 12 ÂYET GİRİŞ Adını 1-7. âyetlerdeki talâk konusundan alan sûrenin, Medîne'de 99. sırada indiği kabul edilir. Bu sûrede, ekserisi Bakara sûresi'nde yer alan boşama-boşanma, iddet ve emzirme, emzirme ücreti ve boşanmış kadının barınması ile ilgili tamamlayıcı hükümler yer almaktadır. “Küçük Nisâ sûresi” de denilen bu sûrenin âyetlerinin neden ayrı bir sûre yapıldığının makul bir açıklaması yoktur. RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA MEAL: 1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'a takvâlı davranın. Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. 2-3. Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları ma‘rûf ile tutun, yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. 4. Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmalarıdır [doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır]. Kim Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], ona işinde bir kolaylık kılar. 5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], onun kötülüklerini örter ve onun için mükâfâtı büyütür. 6. O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla zararlaşmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın [nafaka verin]. Sonra sizin için emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda ma‘rûf ile müşâvere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık onun [babası] için, başka bir kadın emzirecektir. 7. Geniş imkânları olan, geniş imkânlarına göre harcasınlar [nafaka versinler]. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık kılacaktır. 8. Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. 9. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. 10-11. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. 12. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur. TAHLİL: 1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'a takvâlı davranın. Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. 2-3. Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları ma‘rûf ile tutun, yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. Bu âyetler, aile hukukunun temel kurallarından birisi olan “boşama/boşanma” konusunun ilkelerini belirler. Burada muhatap, kamu otoritesidir. O dönemde kamu otoritesinin başı olması münasebetiyle hitap Rasûlullah'a yapılmıştır. O nedenle buradaki emirler, kişilere değil kamuya yöneliktir. Boşanma hem erkeği, hem kadını, hem çocukları, hem de onların ailelerini ilgilendiren ciddi bir mesele olup duygusal davranacak kimselerin kontrolüne verilemeyecek kadar önemlidir. Boşama/boşanma konusunda daha önce şu âyetler inmişti: Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hakk sahibidirler. Onların da aleyhlerindeki gibi, ma‘rûf ile kendileri için de vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah azîz'dir, hakîm'dir. Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya ma‘rûf ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını ikâme edememekten korkmaları başkadır. Artık eğer siz bunların, Allah'ın sınırlarını ikâme edememelerinden korktuysanız, kadının fidye vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, zâlimlerin ta kendisidir. (Bakara/228-229) Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini de bitirdiklerinde, artık onları ya ma‘rûf ile tutun veya ma‘rûf ile salın, hakklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] hatırlayıp düşünün. Hem Allah'a takvâlı davranın ve şüphesiz Allah'ın her şeyi en iyi bilen olduğunu bilin. Ve siz kadınları boşayıp da onlar, sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında ma‘rûf ile [meşru bir şekilde] rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu, sizden Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimselerin kendisi ile öğütleneceğidir. İşte bu, sizin için daha uygun ve daha nezihtir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara/231-232) Salâtları ve en hayırlı salâtı muhafaza edin [elbirlik koruyun]. Ve Allah için sürekli saygıda durarak kalkın [işe koyulun; eğitim-öğretim ve sosyal yardım kurumunu işletin]. Ama, eğer korktuysanız, o zaman yaya veya binekli olarak giderken muhafaza edin. Sonra da güvene erdiğinizde bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah'ı hemen zikredin. (Bakara/238-239) Ve eğer ikisinin [karı-kocanın] arasının açılmasından korktuysanız, o zaman bir hakem onun [erkeğin] yakınlarından, bir hakem de onun [kadının] yakınlarından kendilerine gönderin. Bu ikisi [karı-koca] gerçekten düzeltme [barışmak] isterlerse, Allah onların [karı-kocanın] arasında geçim verir. Şüphesiz Allah, alîm'dir, habîr'dir. (Nisâ/35) Yukarıdaki âyetlerdeki hükümleri tamamlayıcı mahiyette olan bu âyetlerde şu hükümler yer almaktadır: • Kadınlar boşandığı zaman, iddetleri için boşanmalı; iddetsiz boşanmamalı ve iddet sayılmalıdır. • Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, kadınlar evlerinden çıkarılmamalı, kendileri de çıkmamalıdır. • Sürelerinin sonuna vardıklarında kadınlar ya ma‘rûf ile tutulmalı [nikâh yenilenmeli], yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılınmalıdır. • Bu gelişmelere adalet sahibi iki kişi şâhit tutulmalıdır. • Şâhitlik Allah için ayakta tutulmalı, hiçbir şeyden etkilenilmemelidir. Bu ilkelerin yanısıra insanlara ve kamu otoritesine de birtakım ihtarlarda bulunulmaktadır: Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. 4. Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmalarıdır [doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır]. Kim Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], ona işinde bir kolaylık kılar. 5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], onun kötülüklerini örter ve onun için mükâfâtı büyütür. Yukarıdaki pasajda, Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın ve O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir] buyurulmuştu. Burada ise iddet ve onun müddeti bildirilmektedir. Şöyle ki: • Yaşlılık sebebiyle hayızdan kesilmiş kadınların iddeti üç aydır. • Henüz hayız görmeyen kadınların iddeti de aybaşından kesilmiş kadınlarınkinin aynısıdır. Âyette geçen ay hâli olmayanlar ifadesiyle, “anormal olarak ay hâli olmayanlar” kastedilmiştir; çocuk yaştaki evlendirmelerle ilgisi yoktur. Rüşd evliliğe bağlandığından, cinsel yönden gelişmemiş çocukların evlendirilmesi İslâmî açıdan cinâyettir. Çünkü bu evlilik ve cinsel birleşme, o çocuğun hem fizikî gelişimi, hem de psikolojik durumu açısından çok sakıncalıdır. • Hamile kadınların bekleme süresi [iddet], doğum ile sona erer. Bu âyetin iniş sebebi ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir: Mukâtil dedi ki: Yüce Allah'ın, Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kuru müddeti beklerler (Bakara/228) buyruğu zikredilince, Hallad b. en-Nu‘mân, “Ey Allah'ın Rasûlü! Peki ay hâli görmeyen kadın ile ay hâlinden kesilmiş olan kadının ve hamile kadının iddeti nedir?” diye sordu. Bunun üzerine, Kadınlarınız arasından ay hâlinden kesilmiş olanlarla... (yani, artık ay hâli görmeyen kadınlarla…) âyeti nâzil oldu.[1] Rivâyet olunduğuna göre Mu‘âz b. Cebel, “Ey Allah'ın Rasûlü! Biz hayız gören kadınların iddetinin ne olduğunu öğrendik. Peki, hayız görmeyenlerin iddeti nedir?” deyince, Cenâb-ı Hakk, işbu âyetini indirdi.[2] Daha evvel iddetle ilgili şu âyetler inmiş ve diğer iddet hükümleri bildirilmişti: İçinizden vefat edip ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on (gün) beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında ma‘rûf ile yaptıklarında sizin için bir günah yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Bakara/234) Eğer boşamaya karar vermişlerse de, şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hakk sahibidirler. Onların da aleyhlerindeki gibi, ma‘rûf ile kendileri için de vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah azîz'dir, hakîm'dir. (Bakara/227-228) Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin. (Ahzâb/49) 6. O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla zararlaşmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın [nafaka verin]. Sonra sizin için emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda ma‘rûf ile müşâvere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık onun [babası] için, başka bir kadın emzirecektir. 7. Geniş imkânları olan, geniş imkânlarına göre harcasınlar [nafaka versinler]. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık kılacaktır. Bu âyetlerde de aile hukukuna dair bazı ilkeler ortaya konulmaktadır. Şöyle ki: • Boşanan kadınlar, imkânlar ölçüsünde ikâmetgâhın bir bölümünde oturtulmalı ve onları sıkıştırmak için onlara zarar verilmemeli onlardan da zarar görülmemelidir. • Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verilmelidir. • Bebeklerini emzirirlerse onlara ücretleri verilmeli ve kendileriyle ma‘rûf ile müşâvere yapılmalıdır. • Eğer güçlük çekerseniz [kadın emzirmek istemezse, ücret konusunda anlaşmazlık olursa], masrafı baba karşılamak sûretiyle çocuk başka bir kadına emzirtilmelidir. Eğer çocuk öz annesinden başkasının memesini kabul etmeyecek olursa, o takdirde anne çocuğunu emzirmekle yükümlüdür. • İmkânı geniş olan geniş imkânlarına göre, rızkı kısıtlı tutulan da Allah'ın kendisine verdiğinden imkânları ölçüsünde harcamalıdır [nafaka vermelidir]. Bakara sûresi'nde boşamada uygulanması gereken ilkelerle ilgili şu âyetler yer almıştı: Anneler çocuklarını, –emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için– tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da onların [emzirenlerin] yiyecekleri ve giyecekleri ma‘rûf üzere bir borçtur. Kişi sadece gücüne göre mükellef olur. Ve çocuğu sebebiyle bir anne, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Vârise de bunun aynı borçtur. Eğer ikisi [ana ve baba] birbirleriyle istişâre edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu sütten ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğinizi ma‘rûf ile teslim ettiğiniz zaman, bunda da size bir günah yoktur. Ve Allah'a takvâlı davranın ve şüphesiz Allah'ın yaptıklarınızı çok iyi gören olduğunu bilin. İçinizden vefat edip ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on (gün) beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında ma‘rûf ile yaptıklarında sizin için bir günah yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. Ve bu kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya içinizde tutmanızda size bir günah yoktur. Allah, şüphesiz sizin onları anacağınızı bilir. Fakat ma‘rûf bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan süre sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin [kesin karar vermeyin]. Bilin ki şüphesiz Allah içinizdekini bilir. Öyle ise O'ndan sakının. Yine bilin ki şüphesiz Allah gafûr'dur, halîm'dir. Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Ma‘rûfa göre kazanç, muhsinler [iyilik-güzellik üretenler] üzerine bir borçtur. (Bakara/233-236) 8. Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. 9. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. 10-11. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. 12. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur. Bu âyet grubu, Ra‘d/43'de, Sen gönderilmiş elçi değilsin diyen kâfirlere/müşriklere bir ültimatomdur. Onlar, bu âyetlerdeki tehditlerle daha evvel de muhatap olmuşlardı. Burada da onlar ilk önce, Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır şeklinde tehdit edilmiş, ardından da, O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur buyurularak kurtuluşa çağrılmışlardır. Allah doğrusunu en iyi bilendir. [1] Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân. [2] Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb |
Taner Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | hiiic (4. November 2010) |
9. September 2016, 07:21 PM | #2 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Alıntı:
yukardaki açiklamayi yapan sayin Hakki Yilmaz'a göre cinayettir ama Elmalili ve DiB eski baskani Süleyman Ates'e göre caizdir. Nurettin Yildiz'a göre ise 6 yasindaki kizlarla dahi evlenilebilir. Bundan ne anlamaliyiz? |
|
10. September 2016, 12:00 AM | #3 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 11
9 Mesajina 16 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Son günlerde tartışılan ve küçük kızların evlenebileceğine dair delil gösterilen Talak 4 ayetindeki 'adet görmeyen kadınlar' ifadesinin ne anlama geldiğini fıkhi ve tıbbi açıdan inceleyerk bu tezin çůrütüldůğů Fatih Orum ile birlikte yazdığımız (Ankara Ilahiyat Dergisinde yayımlanan) makaleyi tavsiye ederim. Ilgili makalenin linki; http://dergiler.ankara.edu.tr/dergil...1936/20288.pdf
Zeki Bayraktar |
11. September 2016, 01:33 AM | #4 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sayin Zeki Bayraktar,
Makalenizi okumaya çalistim ama o kadar gereksiz sözlerle doldurmussunuz ki SIKILDIM, vaktime yazik oluyor duygusuna kapildim. Oysa ilgili ayette dile getirilen gerçek basittir: Ilk âdetini görmemisken bosamakta oldugunuz esinizin bekleme süresi 3 tane 29.5 gündür. Yani ülkemizde yapilan arastirmalarin ortaya koydugu üzere ilk âdet yaşi yaklasik 13 olduguna göre 13'ÜNDEN ÖNCE bosuyorsunuz esinizi. Peki... elmalilarin, mevdudilerin, nurettin yildizlarin, süleyman ateslerin icazetine dayanarak* napmistiniz? 13'ÜNDEN ÖNCE nikahiniza almistiniz onu. Âdet görmesi normal olan bir kizi ilk âdetini görecegi 13'ünden önce bosamak üzere 11'inde nikahiniza alir misiniz? Isleyen AKIL ne der buna? Evlenecek olgunluga ermemis kizlarla evlenme icazeti isleyen aklin geregi degildir, DUMURA UGRAMIS aklin yedigi nanedir. ASIL vurgulanmasi gereken ise sayin Hakki Yilmaz'in anormal âdet diye andigi gecikmis ilk âdettir (delayed menarche). Zira bir kiz eger örnegin bahçedeki hurma agaçlarini sulamak için kuyudan kovayla su çekmek gibi sürekli agir isler yaparsa o kizin ilk âdeti gecikebilir. Makalenizde göremedim onu, var mi? ________________________________ *DUMURA UGRAMIS AKIL Elmalili: Bunlar… henüz büluga ermemis olduklarindan dolayi hayiz görmemis olanlari da kapsamaktadir. Mevdudi: Büluga ermedigi için hayiz görmeyen… kadinlar. Nurettin Yildiz: Evlilikle ilgili şeriatimiz islamin yaş haddi yoktur. Bu ne demek? Bülug çagindan önce de bir çocuk evlenebilir... Süleyman Ates: "وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ, Henüz âdet görmemis olanlar da böyledir" cümlesi âdet çaginin altinda olan… kadinlari da kapsar. Konu Hasan Akçay tarafından (12. September 2016 Saat 01:52 PM ) değiştirilmiştir. |
12. September 2016, 01:09 AM | #5 |
Katılımcı Üye
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 11
9 Mesajina 16 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0 |
Bu site Hakkı Yılmaz'ın mı?
|
12. September 2016, 12:29 PM | #6 |
Super Moderator
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17 |
Hakkı Yılmaz'ın sitesi değil. Forum kuralları çerçevesinde paylaşım yapan herkesin faydalandığı bir site olması için gayret gösterenler var.
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40 |
kamer Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi: | bartsimpson (12. September 2016), dost1 (13. September 2016) |
13. September 2016, 07:43 PM | #7 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Alıntı:
Sitemizin "İndiriliş Sırasına Göre Necm Necm Kuran'ın Türkçe Meali" başlığı altındaki Talak Suresi'nde bazı açıklamalarımız olmuştu. Fakat konu "nesep" konusuna kaydığından gerekli açıklamalar orada yapılamamıştı. Pedofili konusundan sonra yeniden değinmeye çalışacağım. Çünkü Talak Suresinin konusu karı-koca hukuku, evlenme-boşanma değil. Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (14. September 2016 Saat 07:20 PM ) değiştirilmiştir. |
|
19. September 2016, 08:50 AM | #8 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25 |
Pedofilinin Cumhurbaşkanı'nın oğlunun başkanı olduğu eğitim vakfının icraatlarından erkek dişi fark etmeden sübyancılık olduğunu öğrenmiştik; hatırlamanız lazım. Hani kafası mafası kapalı, galiba aileden sorumlu, bir kadın bakan vardı da çocuğu değil de vakfı korumuştu ya!
Her ne ise..... Gelelim sure'nin ilk başlangıç kelimesi" Ey Peygamber"e. "İddialara göre erkeklerin kadınları boşamalarını ve bunun devamındaki olayları anlatan bir surenin ilk ayeti acaba neden "Ey Peygamber" diye başlar da "Ey Erkekler" diye başlamaz. Bir bilen lütfen bunu bir izah ediverirse mutlu olurum. Aklım ermiyor. İlişki kuramıyorum. "Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın". İddetleri için boşayın ne demek? Ve bir de bunun yanında: İddeti sayın? Kadınlar iddeti sayacaklar, yani eğer bu arada bir çocuk doğarsa neseb karışıklığını önlemek/babanın kimliğini saptayabilmek için bu müddet zarfında cinsel ilişkide bulunmayacaklar. Ya erkekler? Neden? Kadın bu yönden matemde erkek ise başka kadınlarla "vur patlasın, çal oynasın" hakkına sahip. Hangi adalete sığar bu ki hele boşanmaya erkek sebep olmuşsa! Denecek ki "yaratılışa". Ama konu yaratılış değil "adalet". Allah adildir. Ama bu uygulama adil değil! O halde bu deyiş Allah'tan değil. İddeti saymaya ne zaman başlayacağız? Boşandıktan sonra mı. boşanmadan evvel mi? Evvel ise ya kadın "Dün gece beraber olduk. Bana sahip oldu." derse? Öbür yandan ise kadın hür, çekip gitme hakkına sahip. Zorla tutamazsınız. Ne yapabilirsınız? Hiç bir şey. Aksi suç olur. ".......Apaçık bir fâhşa yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar." "fahşa" kelimesi edeple ilgili bir davranış ifadesi değildir. Bu kelime "ekonomik" bir davranışı anlatır ve de "ihtiyaçtan fazlasını hem de aşırı surette tüketmek/harcamak" demektir. Hadi diyelim ki bu ifadeyi bir edep ifadesi olarak kabul edelim: "boşanmalarına rağmen bunlar aynı evde yaşıyorlar" dedikodularına rağmen kadın evden ayrılmadı ve de siz de onu fahşa yaptığı için dışarı çıkartmıyorsunuz! Hangi hakla.... Yahu boşadın artık... Sana ne !... Ne yaparsa yapar. Meali iyi okuyun; ilişkisi fahşaya varmaz ise , kadının dışarı çıkmasına izin vermeye mecbursunuz. Hatta Sayın Taner'in yukarıda verdiği çeviriyi bir daha okursanız "fahşa yapmaları dışında evlerinden çıkarmayın, yani fuhuş yapacaklarsa çıkartın" dediğini fark edeceksiniz. Allah'ın günü üç posta dayak yiyen kadın boşandıktan sonra o kadınlara "kendileri de çıkmasınlar" diyeceksiniz ha! Var mı öyle bir cesur? Daha birinci ayeti şöyle üstünkörü irdelediğimizde görüyoruz ki saçmalıklar ve aykırılıklar dolayısı ile bu ayet ve sure boşanma ile ilgili değildir. Tamamı müteşabih olan bu ayetler indiği zamanki ortama uygun bu günkü iş hukuku ayetleridir. Biz bunu daha önce sitemizin "Nüzül Sırasına Göre Necm Necm Kur'an'ın Türkçe Meali" kısmında verilmiş Talak suresinin analizinde (konu neseb konusuna kaymıştı) analiz etmiştik. Şurada: http://www.hanifler.com/showthread.p...0022#post20022 Şöyle: "Nisa-3 ayetini açıklarken ,İslam ekonomik sistemindeki unsurlardan biri olan ve "Beyt Sistemi" içerisinde serbest iş tutanlara, devlete vereceğiniz vergi/zekat karşılığı yerine, yetimlere gerek diğer gerek kendi iş yerlerinizde iş vererek bunlara bir "mehir/maharetlerine göre veya maharet kazanmaları için iş" vermeleri istendiğini yazmıştık. Aynı şekilde böyle bir görev de dini ve kurulmakta olan devleti temsil eden Peygamber'e de verilmiştir. Bilhassa 59.Haşr Suresi:6-7-8-9. ayetleri devleti meydana getirecek toplumun nasıl hareket etmesi gerektiğini anlatır ve 9.Tevbe suresi l03. ayetinde devlet başkanı olarak Peygamber'e şöyle denir:"Onların mallarından bir sadaka al ki, böylece onları temizleyesin, onunla kendilerini arındırasın.........." Evvelki yazılarımızda İslam ekonomik sisteminde merkeziyetçilik ve onun etrafında belli kurallara uyan serbest çalışanlar olduğunu belirtmiştik. Merkezdekilere yani devlete çalışanlara çalışmaları karşılığı olarak geçimlikleri verilir ve geçimlikten fazla olarak ürettikleri de devlete bırakırlırdı. Bu bırakılana/devlete verilene "sadaka" dendiğini yazmıştık. Bazı kişiler 9/103'de "bunların mallarından sadaka/zekat al" diye çeviri yapıyorlar. Yalnıştır. Zekat ile sadakada amaç aynı olabilir ama nitelik olarak aynı imiş gibi gösterilemez. Zekât kendi nam ve hesabına çalışan serbest çalışanlardan alınır. Sadaka ise devlet nam ve hesabına çalışanlardan çalışmalarının karşılığı hak edişlerinden kesilen ihtiyaçtan fazlasıdır. Bu "yetim" diye geçen Mekke'den Medine'ye gelen işsiz-güçsüz kişilerden ve çıplak muhacirlerden "sadaka" nasıl alınır? Benim anlayışıma göre nasıl özel iş sahibi olanlar bu işsiz kısımdan bazılarına iş yaratarak veya işini genişleterek yanında çalıştırıyor ve zekat/vergi vermeleri sağlanıyorsa, din ve devlet başkanı Peygamber'e verilen emir de "bunları kurulmakta olan devlette çalıştır ve istihkaklarından arta kalanı da "sadaka" olarak al ve onları mal mülk sahibi yap" dır. Mesela Peygambere "karı" olarak yamanmak istenen kadınlar da Peygamber'e veya evine yardımcı olsalar da, bu kadınlar, Peygamber din ve devlet başkanı olduğundan Peygamber tarafından gerek şahsi gerek din ve devletin ihtiyacı için sadaka karşılığı çalıştırılmış işçi statüsündedirler ve tümü de yetim kadınlardır. İslamda başlangıçtaki iş hayatını irdeledikten sonra "işveren" ile "işçi" arasındaki "nikah"ta muhtemel uyuşmazlıklara/çekişmelere uygulanacak hükümler de Bakara, Nisa, Ahzab Surelerine serpiştirildiği gibi Talak Suresi de bu uyuşmazlıklara uygulanacak hükümlerdendir. Ben ayette geçen ifadeleri şöyle anlıyorum: "nikâh" ifadesini: İş, iş edinme, görevlendirme "nisa" ifadesini:1-Dişi. 2-fiziki güç, yani bedeni çalışma, efor gerektiren iş ve işi birine veya bir yere bağlı olarak yapan edilgen, talimat alan konumda olan, işçi (çalıştıran değil, çalıştırılan, edilgen) "ünsa" ifadesini: 1-Dişi/edilgen unsurun/bir işi yapmak için emir alanın, bir işin yapılması karşılığı azimle üstün gelip işi bitirme ve karşılığında elde ettiği menfaat/ücret, maaş. "fahşa" ifadesini ekonomik bir ifade olarak, ihtiyacı aşırı şekilde ve devamlı aşacak şekilde harcama. "mehir" ifadesini: maharet, beceri, yetenek. Meselâ ben Talak 1. ayetinin şoyle başladığını zannediyorum:".....Kadınları boşamaya niyetlendiğinizde(=çalışanların işlerine son vermeye niyetlendiğinizde); iddetlerini(=fesih sürelerini) dikkate alarak "ay hallerinden temizlendikten sonra(=ellerindeki işi bitirdikten sonra) onları boşayın(=işlerine son verin) ve iddeti"........." Saygılarımla. Galip Yetkin. Konu galipyetkin tarafından (19. December 2017 Saat 11:27 AM ) değiştirilmiştir. |
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | bartsimpson (19. September 2016) |
18. November 2016, 12:30 PM | #9 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
17 Kasim 2016 tarihinde
alti AKP milletvekili TBMM'ne bir yasa önergesi verdi. Önergenin tam metni şöyle: Türkiye Büyük Millet Meclisi Baskanligina Görüsülmekte olan Kanun Tasarisinin Geçici 1. maddesine asagidaki fikranin eklenmesini arz ve teklif ederiz. (2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen baska bir neden olmaksizin 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan magdurla failin evlenmesi durumunda ceza açiklamasinin geri birakilmasina, hüküm verilmiş ise cezanin infazinin ertelenmesine karar verilir. Zaman asimi süresi içinde evliligin failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkindaki hüküm açiklanir veya cezanin infazina devam olunur. Bu fikra uyarinca fail hakkindaki hükmün açiklanmasinin geri birakilmasina veya cezanin infazinin ertelenmesine karar verilmesi durumunda suça azmettiren veya suçun islenisine yardim edenler hakkinda kamu davasinin düsmesine veya infazinin ortadan kaldirilmasina karar verilir. * Adalet Bakani Bekir Bozdag'in açiklamasindan alintilar: Düzenleme sadece evlenmis ama yas sarti nedeniyle nikah yapamamis olanlarin resmi nikahla evlenmeleri halinde uygulanacaktır. Dügün yapilmis, dernek yapilmis. Gelmisler, hediyeleri takmislar, resmen (fiilen HA) evlenmisler; medeni kanun anlaminda degil, yani halk arasinda kabul seklinde... Yani bu tür evlilikler nedeniyle ortaya çıkan bir durum var. Bunu ortadan kaldirmak... Bu kanunun olusturdugu yeni kültüre daha etkin bir sekilde gelecekte yaşamasini saglamak. Çünkü geçici konuyor bu. Ileriye dönük bir uygulamasi bunun kesinlikle olmayacak. * Aklima takilan sorular: Bu af 1. potansiyel tecavüzcüleri suça tesvik eder mi? 2. yol olur mu yani tecavüzcülerin bundan sonra da af edilmeleri için örnek teskil eder mi? 3. Yasal evlilik yasindan küçük kizlarla evlenenlere ceza verilmeyecegini gösterir mi? 4. Örnegin 13 yaşindaki kizlarla evlenmeyi din adina (?) caiz gören yaratiklara devletin arka çiktigini gösterir mi? Bkz http://www.cumhuriyet.com.tr/video/v...rilebilir.html 5. Toplumun resmî nikahsiz evlenmeleri onaylamasina yol açar mi? Konu Hasan Akçay tarafından (19. November 2016 Saat 03:42 AM ) değiştirilmiştir. |
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (19. November 2016) |
19. November 2016, 02:46 AM | #10 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 819
Tesekkür: 0
160 Mesajina 228 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Korunmasi Gereken Çocuklar Sempozyumu'nda kanusan
Gümüshane Üniversitesi ögretim üyesi bizzat yaşadigi hadiseyi anlatti: Yol kenarinda bir kiz çocugunu, kucaginda bebegiyle, aglarken gördüm. 16 yasindayken evlendirilmis, anne olmus, bebeginin eli yanmis, ne yapacagini bilmiyor, bebegiyle birlikte agliyordu. Aslinda orda bir annne aglamiyordu, iki çocuk agliyordu. Yilmaz Özdil SÖZCÜ http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarla...orlar-1517170/ |
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler: | dost1 (19. November 2016) |
Bookmarks |
Etiketler |
suresi, talâk |
|
|