16. March 2015, 08:40 AM | #21 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
http://tr.wikipedia....wiki/Panenteizm: Panenteizm ya da Kamusaltanrıcılık, panteizmde olduğu gibi evrenin kendisinin Tanrı olduğunu, panteizmden farklı olarak ilk devindirici olan tanrının evren ve tüm varlıkları özünden yarattığı ve evrene aşkın, evrenin bilincinde mutlak ve değişmez bir varlık olarak egemen olduğu inancıdır. Panteizmde her şey Tanrı'dır. Panenteizmde ise, her şey Tanrı'dan sudur etmiştir (oluşmuştur). Ruhun tek amacı, oluştuğu Tanrı'ya dönmektir. Bunun da yolu tek evrensel yasa olan evrim (tekâmül)'den geçmektir. Somut anlamda tanrının bütünleştiği evrenin ve varlıkların, evrim ile diyalektik olarak değiştiği ve geliştiği, gelişimini tamamladıktan sonra dönüşün yine ezeli ve ebedi olan tanrıya olacağı bu geri dönüşte tekamülünü tamamlayan ruhların da tanrıya kavuşacağına inanılır. Panenteizme göre tanrı, hem değişmeyen (mutlak), hem de değişen (göreli) dir. Hem zamanın içinde, hem dışında; hem sonlu, hem de sonsuzdur. Aynı zamanda hem tikel, hem tümel; hem neden, hem sonuçtur. Platon - Yeni Platoncular - Hegel - Muhyiddin İbn Arabi - Bruno - Whitehead - Spinoza - Hartshorne - Hallac-ı Mansur - Mevlana'nın fikirlerinden destek alır.
Sonsuz, sonlu olan tarafından tam anlamıyla bilinemez. Ama Sonsuz'un bilinebilir, anlaşılabilir, tasavvur edilebilir yönleri de vardır. İşte evren dediğimiz enerji okyanusu... Sonsuz'un bilinebilir, anlaşılabilir, tasavvur edilebilir yönlerini tezahür ettirmesidir. Bu tezahür Sonsuz'un kendinden bir görüntüdür. Kendi görüntüsü değildir, böyle görünmeyi dilediği için böyle görünür. Kendisi ise hiç değildir, çünkü bir görüntüden ibarettir. Aynadaki görüntünün hem olması, hem olmaması gibi, evren hem vardır hem yoktur. Sonsuz'un aslını ise bilemeyiz. Çünkü onun bilinebilir yönlerini zaten evren görüntüsünde görürken, Evren görüntüsünde olmayan ise, zaten bilinemez, anlaşılamaz, tasavvur edilemez yönleridir. Ona “O”, “Bilinmezin Bilinmezi” der ve bırakırız. O halde bir Kuran beyanı olarak.. gördüğümüz herşey Allah'dır, O'ndan bir tezahürdür. Ve o evren, tekamülde bir aşama, bir görüntü, geçici bir yanılsamadır. Zatın kendisi değildir. Sonsuzluk, kendinden bazı bölgeleri perdelerle çevirip ayırıyor. Perdenin içindeki kendisi, perdenin dışındaki kendisini bilemediği için, Kendisinin ayrı bir varlık olduğu ilüzyonuna düşüyor. Perdenin içindeki kendisi, kendi isteğiyle, bildiklerini unutunca, Bunları "hatırlama" süreci, yani tekamül etme başlıyor. Gökte bir yerde zannettiği kendine dönmeye uğraşıp duruyor. Aslında ne bir gök var, ne de dönülecek bir kendi. Tekamülün tamamlanması, perdenin kalkmasından ibaret. Perde kalkınca perdenin içindeki kendisi görüyor ki, arayıp durduğu kendisiymiş. |
16. March 2015, 08:55 AM | #22 | |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
Alıntı:
Sen evreni kendine zıt konumlandırdığın için, beni de kendine zıt konumlandırıyorsun. Bilim, eldeki bilinmeyenlerle elde olmayan bilinmeyenlerin düzenlenmesinden başka bir şey değil. Bilim adamları maddeyi ve enerjiyi, zamanı ve mekanı, yerçekimini, uzayı, elektriği anlayamayacaklar. Çünkü anlayacak bir şey yok, hepsi ilüzyon. Onlar bir rüyanın kanunlarını çözmeye çalışıyorlar. Ama hangi yöne ilerlerseler ilerlesinler, vardıkları bilinmezden ibaret. Bilinecek bir gerçeklik yok ki bilebilsinler. Quantum fiziği bunları bize anlatıyor artık. Ama onu da bilimin çılgın bir faraziyesi kabul edip gözlerimizi kapatıyoruz. Oysa akıllı olan çılgın, çılgın olan akıllı. |
|
16. March 2015, 09:23 AM | #23 | |||||||||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
Alıntı:
Böyle görünmek istediği için böyle görünüyor. Bu görüntü uzay-zaman sürekliliği içindeyken, Zatın kendisi zamanda ve mekandan münezzeh. Allah sonsuz olduğundan, görüntüsü de sonsuz olmalı. Oysa evrenimizin sınırları var. Buradan da bilimdeki sonsuz evrenler kuramına geliriz. Her bir evren/görünüm bir geçici nefs. Alıntı:
Sorun yok. Evet dokudur (fabric) ama ne olduğu anlaşılamadı. Yeteri kadar ileri gittiğimiz diğer her konu gibi. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Zıttı ayet paylaşımı olursa okumak isterim. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Diğer her varlık gibi onlar da Allah'ın ilham verdikleri. Alıntı:
Umulur ki farklı algılar birbirine ilham olsun yol olsun. Bugün olmaz yarın olur; sonsuzda zaman yok ki acele olsun. |
|||||||||
17. March 2015, 06:16 PM | #24 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sayın özkanates.
1-Allah'ın(O'nun) yaratması ile, O'nun parçası veya O'ndan parça olmanın arasında bir fark görüyor musunuz? Basitçe: yaratılma ile ondan parça olma(ondan olma) arasında ayrım var mı? 2-İnsanın düşüncesi/veya iradesi ile O'nun arasında bir ilişki kuruyor musunuz? Nasıl? Saygılarımla. Galip yetkin. Konu galipyetkin tarafından (18. March 2015 Saat 09:57 AM ) değiştirilmiştir. |
18. March 2015, 03:35 PM | #25 | ||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
Alıntı:
Alıntı:
Bir üst-evrenden, yaratıcının düzleminden baktığımızda ise... bizim düşüncemiz ve irademiz zaten O'nun düşüncesi ve iradesi. Çünkü ben dediğim, O'nun kendini perdelemesinden, örtmesinden başkası değil. Bu örtü yüzünden kendi kendimi göremiyor, göremediğim bu örtülü halime Özkan, Özkan ile konuşan başka bir örtülü halime da Galip diyorum. Örtü kalktığında ise ne Özkan var ne Galip; sadece O var. Benzetme olarak... bu sohbetimizi rüyamda görsem, rüyamdaki Özkan ve rüyamdaki Galip her ne düşünseler, her ne söyleseler, her ne yapsalar, hepsi benim düşüncem, benim sözüm, benim yaptığım, benim irademdir. Bunun gibi, içinden olduğumuz evrenden değil de üst-evrenden baktığımda, her ne olursa olsun, hepsi O'nun düşüncesi, sözü, yaptığı, iradesidir. . Konu ozkanates tarafından (19. March 2015 Saat 05:06 AM ) değiştirilmiştir. |
||
19. March 2015, 06:07 AM | #26 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
Çift yarık deneyi:
Birbirine yakın iki yarığa doğru tek tek elektronlar gönderiyoruz. Yarıkların arkasındaki düzlemde girişim deseni oluşuyor. Bu durumda anlıyoruz ki elektron dalga yapısında her iki delikten de geçiyor. Şimdi yarıkların başına dedektör koyup elektronların geçişini gözlemlediğimizde, bu sefer arka düzlemde girişim deseni değil yarıkların şekli ortaya çıkıyor. Dedektör de elektronun tek bir tanecik olduğunu ve tek bir delikten geçtiğini doğruluyor. Dedektörü kaldırınca tekrar iki delikten geçen dalga yapısı, dedektörü koyunca tek delikten geçen tanecik yapısı. Bu testi ışık fotonlarıyla, diğer atom altı parçacıklarla yapıyoruz, sonuç aynı. Dalga yapısında ilerleyen atom altı parçacık, konumunu belirlemek için gözlemlediğimizde konum sahibi bir tanecik oluyor. Yani o, bizim ona bakışımıza göre davranıyor. Atomaltı parçacıklarla ilgili kurallar, atomüstü dünyada aynen geçerli. Ancak bunu gözlemleyemeyiz çünkü konu plank sabiti ile ilişkili ve bu sabit çok küçük olduğundan (10 üzeri -43) ancak atomaltı dünyada doğrudan gözlemleyebiliyoruz. Atomüstü dünyada ise, gözlemleyenin gözlemlenenin üzerindeki sürekli etkisi, uzun vadede gözlemlenenin gözlemleyenin bakış açısına, beklentisine, iradesine göre hareket etmesine sebep oluyor. Bu yüzden, gözlemlediğimiz/gördüğümüz şeyleri sadece görmekle kalmayız, elektron örneğine olduğu üzere onları yaratırız. Ve bu şekilde, çevremiz kuşatan her şey, evren, kendi yaratımımızdan ibaret. Elektron örneği bu durumu güzel açıklıyor. Elektronun nerede olduğuna bakan yoksa, elektron hem her yerde hem hiç bir yerdedir ve bu yapıya dalga denir. Elektronun nerede olduğunu gözlemleyen biri varsa, elektron tek bir yerde olur ve bu yapıya parçacık denir. Her yerde ve hiç bir yerde olan elektron, gözlemleyenin gözlemlemesi ile tek bir konuma inerek tanecik olur. O halde gözlemleyenin algısı sonucu tanecik olan elektron... dalga olan elektronun geçici bir tezahürü, geçici bir görünümü olarak ortaya çıkar. Gözlemleyenin gözlemlemesi bittiğinde, tanecik/konum sahibi olan elektron, yine aslına, dalga yapısına, yani her yerde ve hiç bir yerde olan elektron yapısına döner. İşte Varlık da böyle. Bir gözlemleyen yokken Varlık, hem her yerde (sonsuzluk) hem hiç bir yerdedir (hiçlik). Her yerde olan ve hiç bir yerde olmayan Varlık, Bir gözlemleyen varken, gözlemleyenin gözlemlemesinden ibaret geçici bir konum, geçici bir görünüm kazanır ve buna da evren diyoruz. Gözlemleyenin gözlemlemesi bittiğinde Varlık yine aslına yani hem her yerde hem de hiç bir yerde yapısına döner. Bu işin nasıl böyle yürüdüğüne gelirsek, çünkü hepsi ilüzyondan ibaret. Ben bilgim dahilinde zihnimde çeşitli görüntüler oluşturabilirim. O görüntüler ben onları kurguladığım sürece vardırlar, var olmanın, gerçekliğin tüm görünümlerini gerçeklerler. Onları görürüm, duyarım, tadarım, koklarım, dokunum. Ben onları kurgulamayı bırakınca onlar yok olur ve zihnim aslına, hem her şey olan hem de artık hiç bir şey olmayan kendine döner. Ta ki ben yeni bir kurgu başlatana kadar. Eğer bilgim sonsuz ise, kurgularım da sonsuz çeşitlilikte olur ve bu şekilde sonsuz bilgim, kurguladığım sonsuz çeşitlilikte ve sayıda sonlularda tezahür eder. Benim durumum ise, bu sonluların hem her birini yaratan olmak, hem de her birinin kendisi olan olmaktır. Özetle evrenimiz sonsuz bilincin kurguladığı, tasavvur ettiği sonsuz sayıdaki sonlulardan biri ve evrenimizdeki her bir obje de, her bir elektron dahil olmak üzere yine aynı. Ancak hepimiz bu kurgunun kanunları ile sınırlandığımız/sonlu olduğumuz için, durumu, ancak kurgunun sınırlarına yani sonsuza (evrenimizin sınırlarına, big bange, kara deliklere) veya hiçe (atomaltı dünyaya) doğru ilerledikçe gözlemleyebilir hale geliyoruz. Rüya görmekte olup rüyasında kendine "ben rüyada mıyım" acaba diyen kişi gibi, rüyanın rüya olduğunu kavradığında rüya kurgusunun sınırları kalkıyor, rüya bitiyor. Varlık yeniden hem her şey olan (sonsuzluk), hem de hiç bir şey olmayan (hiçlik) haline, kendine dönüyor. . Konu ozkanates tarafından (19. March 2015 Saat 07:09 AM ) değiştirilmiştir. |
19. March 2015, 06:08 AM | #27 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
|
19. March 2015, 09:43 AM | #28 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Sayın özkanates
Demişsiniz ki: "... varlıklara seçenekler sunulur ve varlıklar bunlar içinden seçimlerini özgürce yaparlar. Onlara sunulan her seçenek yaratıcının yaratımıdır ve dolayısıyla yaratıcının iradesidir. ... bizim düşüncemiz ve irademiz zaten O'nun düşüncesi ve iradesi." O zaman kişinin kişiliği ne oldu? Özgürce seçime ne oldu da çoğunluk cehenneme gitti? Kendilerine eziyet edilmesinden, acı çektirilmesinden zevk alanlardan mıydılar? Bizim irademiz O'nun iradesi ise cehennemi biz özgürce seçmiyor tam tersine O'nun tarafından sevk ediliyoruz. Biz her şeyin Allah'la aynılık gösterdiğini yani Allah'tan olduğunu değil, Allah'ın yaratma gücünden oluştuğuna inanıyoruz. Siz Lütfen devam edin. Biz öğreti olarak kuantum fiziği ve türevleri öğretisine erişemedik ve de merak etmeye de vaktimiz olmadı. Sizi takip etmekten zevk alıyorum. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
19. March 2015, 02:24 PM | #29 | |||
Uzman Üye
Üyelik tarihi: May 2014
Mesajlar: 299
Tesekkür: 8
56 Mesajina 69 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 21 |
Alıntı:
Ceza ve ödül var ama gelecekte değil anda. Gelecekte olacak olan bizim onları bilmemiz. http://hanifler.com/showpost.php?p=19121&postcount=1 Bir gezegen düşünelim, hep aydınlık olsun. Oradaki varlıklar, aydınlığı deneyimlerler ama onun aydınlık olduğunu bilemezler. Çünkü aydınlığın bilgisi/tanımı karanlıktan gelir; karanlığın tanımı da aydınlıktan. Her kavram sadece kendi zıttıyla tanımlı. Bu yüzden tekamül, Zıtların her ikisini (şeylerin yok ve var hallerini) deneyimleme, Yok hallerinden var hallerine doğru bir yürüyüş. Var olan atomik titreşimdir, atomik titreşimin algılanmadığı hale "soğuk" adı verilir. Var olan fotondur, fotonun algılanmadığı hale "karanlık" adı verilir. Var olan sevgidir, sevginin algılanmadığı hale "korku" adı verilir. "Kötü" dediklerimiz, sevginin daha az algılandığı, evvelki halleri deneyimleyenler. "İyi" dediklerimiz, sevginin daha fazla algılandığı sonraki halleri deneyimleyenler. İyi ve kötü diye ayrıştırdıklarımız, aynı yolculuğun farklı anları. Kötü dediğimiz, iyinin sunum/giriş bölümü. Aslında sevgiden başka bir şey yok. Tekamül bunu bilmenin yolculuğu. Alıntı:
Her şey Allah'ın yaratma gücünden oluştu. Savım bu yaratmanın O'nun düşüncesinde olduğu. Hiç biri gerçekte yok, tek var olan yaratıcının kendisi. Alıntı:
Sıfır, +1 ve -1 olarak ikiye ayrılabilir. Bu +1 ve -1 tekrar birleştiğinde yine sıfır olurlar. Hiçlik de madde ve anti-madde olarak ikiye ayrılır. Elektron, anti-elektron, proton, anti-proton, nötron, anti-nötron, tüm atom altı parçacıklar ve onların antileri. Bu ikiliklerden ikisi de, madde ve anti-maddenin ikisi de varlıktır. Fakat birleştiklerinde yeniden hiçlik olurlar. Peki biraz önce var olan o iki varlık şimdi neredeler? Yoklar çünkü aslında hiç var olmadılar. Onlar ancak hiçliğin geçici bir görüntüsü, geçici bir tezahürü olarak varlar. Atom altı alemde bu tezahür (hiçlikten var olmak ve zıtla birleşerek yeniden hiç olmak), durmaksızın gerçekleşir ve biz bunu gözlemleriz. Aynı şekilde, tüm evrenimiz de, hiçliğin madde ve anti-madde olarak ayrışmasından oluştu. Bu ayrışma bittiğinde, evren yine aslına, hiçliğe dönecek. Daha enteresanı bugün varlık dediğimiz evren de, aslında varlıkla yokluğun birlikte tezahürüdür. Bir filmi seyrederken dakikada 16 resim görürüz. Yani resimleri oluşturan ışık ekranda her saniye 16 kere vardır ve 16 kere yoktur. Algımızın sınırlılığıyla bu değişimleri algılayamayıp bir süreklilik olarak algılamamız gibi... evren de, saniyede 10 üzeri 43 kere yaratılıp 10 üzeri 43 kere yok olur (en küçük zaman birimi 10 üzeri eksi 43 saniye, plank sabiti). Bu geçişleri algılayamadığımızdan, var ve yokun birlikte tezahürü olan evreni bir süreklilik olarak algılar, uzay-zaman sürekliliği (space-time continuity) diye isimlendiririz. Evrenin yaratılmasından önceki hale ve evrendeki kara deliklerin merkezindeki hale, yani mekanın ve zamanın olmadığı hale ise... uzay-zaman TEKilliği (space-time singularity) deriz. TEK = Bir = Tevhid. TEKilliğin karşıtı çokluk (plurality). Evrenin yaratılışında uzay-zaman TEKilliği çokluğa dönüşür, yani evrene/bize. Ve çokluk/evren da kara deliklerde tekrar TEKilliğe: Vahdette kesret, kesrette vahdet. Bilmukabil Galip kardeşim, ben de sizlerden çok faydalanıyor, keyif alıyorum. |
|||
20. March 2015, 09:57 PM | #30 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Ozkan kardes hani hersey ilizyondu ? Hangi sinirdan bahsediyorsun ilizyonun sinirimi olur?
Evren zatın kendi görüntüsü değil. Böyle görünmek istediği için böyle görünüyor. Bu su demek olmuyor yani; kendi goruntusu!!!! Bu görüntü uzay-zaman sürekliliği içindeyken, Simdi uzay zaman surekliligi dedigin sey ilizyon olduguna gore bu cumleyi kurma sebebini anlayamadim.... Zatın kendisi zamanda ve mekandan münezzeh. Zaman yada mekan olmadigina gore nasil munezzeh oluyor!!!! Allah sonsuz olduğundan, görüntüsü de sonsuz olmalı. Oysa evrenimizin sınırları var. Burasi da bir tuhaf; evrenin basi ve sonu ve sinirlari var!!! Var olmayanin siniri nasil oluyor???? Buradan da bilimdeki sonsuz evrenler kuramına geliriz. Her bir evren/görünüm bir geçici nefs.* Simdi de sonsuz evren kurami. Olmayan evrenlerin olmayan sonsuz kurami. Ozkan kardes evren yok bilim zaten ilizyon ile ugrasiyor nerden cikariyorsunuz bu kurami !? Olmayan sonsuz evrenler kurami... biraz tuhaf olmuyor mu soyledikleriniz!!! Madde yogunlasmis enerji diyorsunuz. Hani illizyondu??? Ne zaman gercek olduguda yogunlasmis enerji oldu... Bir karar verin madde ilizyon mu yyoksa yogunlasmis enerjimi ??? Tebrik ederim ilizyon evrenimizde fabric oldugunu yani doku oldugunuda soylediniz . ( Bu fabric denilen sey baska bir konu icin soylenmis olmasin... yani evrenin ic yapisi yerine baska bir konuda) Tasavufu quantum ile iliskilendirerek renklendirmek ben tasavufcularin yaptigi en buyuk yanlis. Kuantum olasilik anlatir gercek farkli olabilir. Sicim kurami sonsuz evren kurami dedigim gibi olasilik ancak fizik degil... Neyseki ilizyondayiz bir an icin urktum... |
Bookmarks |
Etiketler |
İnsanın, yolculuğu |
|
|