26. February 2013, 04:35 PM | #751 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Jan 2013
Mesajlar: 231
Tesekkür: 406
80 Mesajina 206 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Nisâ Sûresi
Bismillahirrahmanirrahiym. 17-Allah'ın üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerinkidir. İşte bunlar, Allah'ın tevbelerini kabul ettikleridir. Allah, en iyi bilendir, en iyi hüküm koyandır. 18-Ve tevbe, kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: “Ben, şimdi gerçekten tevbe ettim” diyenler ve de kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden birileri olarak ölenler için değildir. İşte bunlar, Bizim, kendileri için acı bir azap hazırladıklarımızdır.
__________________
Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym [Bakara131'den] أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِي Eslemtu li rabbil âlemîn Ben, âlemlerin Rabbine teslim oldum. |
26. February 2013, 06:39 PM | #752 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 582
Tesekkür: 819
299 Mesajina 561 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Rahmân.78
Azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip, saygınlaştırma sahibi Rabbinin adı, ne cömerttir! |
27. February 2013, 05:27 AM | #754 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24 |
Gâşiye 17 üzerine.
İşte Kur'an'dan. ''17. Âyette geçen إبل - ibil sözcüğü, ilk Mushaflarda ا - ب - ل : e - b - l harfleriyle harekesiz olarak yazılıdır. Bu sözcüğü harekelerken [ses verirken] إبل - ibil veya إبّل - ibbil olarak okumak mümkündür. Sözcük ibil şeklinde okunursa "deve"; ibbil şeklinde okunursa "yağmur yüklü bulut" anlamına gelmektedir. [68–01] Derim ki: el-Asmaî Ebu Sa'îd Abdulmelik b. Kurayb'ın naklettiğine göre, Ebu Amr şöyle demiştir: Artık onlar bakmazlar mı devenin nasıl ya*ratıldığına? buyruğundaki İbil kelimesini şeddesiz olarak okuyanların bu okuyuşu ile maksat devedir. Çünkü deve dört ayaklılardandır. Yere çöker ve üzerine yük vurulur. Diğerleri ise dört ayaklı olmakla birlikte, yük on*lara ayakta oldukları halde vurulur. Bu kelimeyi şeddeli olarak okuyanların okuyuşuna göre ise, bununla su ve yağmur taşıyan bulutlar kastedilmiş olur. [68–02] Kelimenin kıraati genelde إبل - ibil = deve diye kabul görmüş olsa da, biz her iki okuyuşa göre de değerlendirme yapacağız: İBİL: DEVE Vahyin ilk muhatapları olan Arapların dikkati yaşam alanlarındaki en önemli hayvan olan deveye çekilmiş, devenin yaratılış özellikleri üzerinde düşünerek Allah'ı tanımaları, takdir etmeleri sonucuna varmaları istenmiştir. Gözlem yapıldığında, Allah'ın deveyi insana boyun eğdirdiği, küçük bir çocuğun bile deveyi yönlendirebildiği görülür. Deve birçok hayvanın özelliğini topluca taşır. Rabbimiz, insanlarca yetiştirilen hayvanları çeşitli maksatlardan ötürü; kimini eti yenilsin, kimini sütü içilsin, kimini yolculukta binilsin, kimini de insanların eşyalarını taşısın diye yaratmıştır. Bu hayvanların içinde insanlara süs ve güzellik olsun diye yaratılanlar da vardır. Gerçek şu ki, sayılan bu özelliklerin hepsi de devede mevcuttur. Çünkü eti yenir, sütü içilir, yük taşıtılır, üzerine binilir, dersinden ve yününden istifade edilir. Bu özellikleriyle bölge insanının en gözde varlığıdır. (Yâ–Sîn: 71–73) Ve onlar görmediler mi ki: Biz şüphesiz onlar için ellerimizin [kudretimizin] meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yarattık da onlar, onlara sahip bulunuyorlar. Ve onları, kendileri için zelil kıldık da. Bu yüzden binekleri onlardandır. Onlardan yiyip duruyorlar da. Ve onlarda daha birçok menfaatler ve içecekler var. Hâlâ şükür etmeyecekler mi? (Nahl: 5–8) Hayvanları O yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Siz onlardan bir kısmını da yersiniz. Ve onlarda [hayvanlarda], akşam vakti getirdiğinizde ve sabahleyin saldığınızda sizin için bir güzellik vardır. Ve onlar [hayvanlar], ancak canınızın bir parçası tükenerek ulaşabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz, kesinlikle çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Ve O [Allah], kendilerine binesiniz, hem de ziynet olsun diye atları, katırları ve eşekleri yarattı. Ve O, bilmediğiniz şeyleri yaratıyor. Devenin herkesçe bilinen başka özellikleri de vardır: Her şeyden önce, vücudundaki her detay ayrı bir yaratılış mucizesidir. Çölün kavurucu sıcağında her türlü canlının en büyük ihtiyacı sudur. Çölde su bulmak ise son derece zordur. Ayrıca uçsuz bucaksız kum denizinin ortasında yiyecek bulmak da su temin etmekten daha kolay değildir. Bütün bu zorluklar, çölde yaşayabilecek bir hayvanın açlık ve susuzluğa çok dayanıklı olmasını gerektirmektedir. Nitekim deve açlık ve susuzluğa son derece dayanıklı yaratılmıştır. Öyle ki, 50 derece sıcaklıkta tam 8 gün boyunca aç ve susuz yaşayabilir. Günlerce susuz yaşayabilen deve, bir su kaynağı bulduğunda kendisine uzun süre yetecek miktarda su depo etme yeteneğiyle yaratılmıştır. 10 dakikada vücut ağırlıklarının üçte biri oranında su içebilirler. Bu miktar bazen tek seferde 130 litre suya ulaşabilmektedir. Açlığa karşı devenin vücudunda özel bir besin deposu yaratılmıştır. Bu depo devenin sırtındaki hörgücüdür. Hörgüç içinde 40 kiloya yakın yağ depolanır. Bu depo sayesinde deve günler boyunca hiç yemek yemeden yol alabilir. Çölde bulunan yiyeceklerin çoğu kuru ve dikenlidir. Ne var ki, devenin sindirim sistemi bu zor şartlara da uygun olarak yaratılmıştır. Hayvanın dudakları ve dişleri sivri dikenleri bile rahatlıkla yemesini sağlayacak yapıdadır. Özel bir tasarıma sahip midesi ise çöldeki hemen her bitkiyi öğütebilecek kadar güçlüdür. Çöller ansızın bastıran şiddetli rüzgârları ile ünlüdür. Bu rüzgârlar genellikle kum fırtınaları şeklinde eserler. Bu fırtınaların savurduğu keskin kum tanecikleri boğucu ve kör edicidir. Yüce Allah, bu güç şartları aşabilmesi için devenin vücudunda yine özel koruma sistemleri yaratmıştır. Devenin göz kapakları şeffaftır. Bu kapaklar hayvanın gözlerini hem tozdan ve kum tanelerinden korur, hem de gözleri kapalıyken bile ışığı görebilmesini sağlar. Uzun ve sık kirpikleri ise gözüne toz girmesine izin vermeyecek şekilde yaratılmıştır. Devenin burnunda da özel bir tasarım vardır. Kum fırtınası başladığı anda, burun delikleri özel kapakçıklarla kapanır. Çölde yolculuk yapan bir araç için en büyük tehlikelerden biri kuma saplanmaktır. Ancak yüzlerce kilo yük taşımasına rağmen deve için böyle bir tehlike yoktur. Çünkü devenin ayakları da çöl için özel yaratılmıştır. Hayvanın geniş ayak parmakları kuma gömülmesini engeller ve bir kar ayakkabısı gibi görev yapar. Devenin uzun bacakları da gövdesini çöl zemininin yakıcı sıcağından uzak tutar. Devenin vücudu sık ve sert tüylerle kaplıdır. Bu post, hayvanı hem güneşin yakıcı ışınlarından, hem de güneş battıktan sonra başlayan çöl soğuğundan korur. Devenin vücudunun belirli bölgelerinde kalın ve koruyucu deri tabakaları vardır. Bu sert tabakalar, deve kızgın kuma oturduğu zaman kumla temas edecek bölgelere yerleştirilmiştir. Bu sayede hayvanın derisi sıcaktan kavrulmaz. Bu sert deri tabakaları zamanla oluşan birer nasır değildir. Deve bunlarla birlikte doğar. Bu özel tasarım, devenin yaratılışındaki mükemmelliği bir kez daha göstermektedir. Devenin tüm bu özellikleri üzerinde dikkatle düşünülmelidir: Susuzluğa dayanmasını sağlayacak özel sistemleri, açlığa dayanmasını sağlayacak hörgücü, kuma gömülmesini engelleyen ayak yapısı, gözlerini kumdan koruyan şeffaf göz kapakları, kirpikleri, kum fırtınalarına karşı özel tasarıma sahip burnu, dikenleri ve çöl bitkilerini yiyebilmesini sağlayan ağız, diş ve dudak yapısı, her türlü yiyeceği sindirmesini sağlayan sindirim sistemi, kızgın kumdan derisini koruyan özel deri tabakaları, hem sıcaktan hem soğuktan korunmak için tasarlanmış özel kürkü tesadüf eseri olmayıp bu hayvanın akıllı bir tasarımla yaratıldığını gösterir. Böyle bir mucize yaratık da yalnızca Allah'ın eseri olabilir. إبّل - İBBİL = YAĞMUR YÜKLÜ BULUT: Sözcüğü bu anlamıyla ele aldığımızda Rabbimiz Arabistan ortamındaki suya hasret kimselerin dikkatlerini yağmur yüklü bulutlara çekmiş olmaktadır. Yağmur yüklü bulutların o kimselerin hayatındaki önemi ve bulutların çok uzak yerlerden oluşturulup onların üzerine getirilişi üzerinde düşünmeleri istenmiştir. Bu anlam, Âyetin mesajının Arabistan ortamından çıkarılıp tüm evrene şamil olması açısından tercihe şayandır. Zira suyun buharlaşması, buharın göğe yükselmesi, yoğunlaşması ve sonunda yere düşmesi şeklindeki olağanüstü dönüşümlü sürece çekilen dikkat, deveye çekilen dikkatten daha uygun düşmektedir. Bu anlam aynı zamanda pasajda dikkat çekilen "gökyüzü, dağlar ve yeryüzü" ile de daha uyumlu olmaktadır.'' Saygılarımla. Galip Yetkin. |
27. February 2013, 05:35 AM | #755 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2012
Mesajlar: 123
Tesekkür: 151
44 Mesajina 111 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
(Lokmân: 21) Ve onlara, "Allah'ın indirdiğine tâbi olun!" dendiği zaman, "Aksine, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" dediler. Ya şeytân onları cehennemin azabına çağırıyor idiyse!
|
27. February 2013, 11:13 AM | #756 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 1.606
Tesekkür: 667
710 Mesajina 1.305 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Devenin hakkini Deve'ye vermek gerekir
Degerli Galip Kardesim,
Bulut ve Yagmur hakkinda Kur'an'da yeteri kadar Ayetler vardir. Bu yüzden icinde DEVE sözcügü gecen bir Ayetin, devenin özellikleri dolayisiyla gercekten deveden bahsedildigine kanaat getiriyorum. Rabbimizin bu kadar mükemmel bir sekilde yarattigi bir hayvan elbette bahsedilmeye degerdir. 2:22 - O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın. 2:264 - Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez. 2:265 - Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür. 6:6 - Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol yağmur indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helak ettik. Ve kendilerinden sonra başka bir nesil yarattık. 12:49 - "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak." 24:43 - Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor; sonra onları biraraya getirip üstüste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasında yağmur çıkıyor. O, gökten, sanki oradaki dağlardan da dolu indirir. Artık onu dilediğine isabet ettirir; dilediğinden de onu uzak tutar; bu bulutlardan çıkan şimşeğin parıltısı nerdeyse gözleri alır! 26:173 - Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu! 27:58 - Onların üzerlerine öyle bir yağmur indirdik ki, ne kötü idi uyarılanların yağmuru! 30:48 - Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer, parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi derhal yüzleri güler. 42:28 - İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur. 46:24 - O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." dediler. Hud ise: "O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır. 57:20 - Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. 71:11 - "Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın." Selam ve dua ile. |
27. February 2013, 11:45 AM | #757 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Dec 2012
Mesajlar: 123
Tesekkür: 151
44 Mesajina 111 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
maide 59. De ki: "Ey Kitap Ehli! Bizim, sadece Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamız ve şüphesiz sizin çoğunuzun fâsık olması yüzünden mi bizden hoşlanmıyorsunuz?"
|
27. February 2013, 03:57 PM | #758 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 582
Tesekkür: 819
299 Mesajina 561 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Furkan:68-71
Ve işte Rahmân'ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın haram ettiği canı öldürmezler. -Ancak hak ile öldürürler.- Zina da etmezler. -Ve kim bunları yaparsa, günahla karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler bunun dışındadır. İşte Allah, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.- |
27. February 2013, 04:02 PM | #759 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Jan 2013
Mesajlar: 231
Tesekkür: 406
80 Mesajina 206 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22 |
Enfâl Suresi
Bismillâhirrahmânirrahîm. 29-Ey iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girerseniz, O, size hakkı bâtıldan ayırdedecek bir anlayış verir ve sizden kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah çok büyük armağan sahibidir.
__________________
Euzubillahimineşşeytanirraciym Bismillahirrahmanirrahiym [Bakara131'den] أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِي Eslemtu li rabbil âlemîn Ben, âlemlerin Rabbine teslim oldum. |
27. February 2013, 07:41 PM | #760 |
Uzman Üye
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 582
Tesekkür: 819
299 Mesajina 561 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23 |
Tevbe:71-72İnanan erkekler ve inanan kadınlar; bunların bazısı bazılarının koruyucu, yol gösterici yakınlarıdırlar. Bunlar herkesçe kabul gören iyi şeyleri emrederler, tüm kötü şeylerden vazgeçirirler, salâtı ikame ederler [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturur, ayakta tutarlar], zekâtı/vergiyi verirler, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne itaat ederler. İşte bunlar, Allah onlara rahmet edecektir. Şüphesiz Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde sürekli kalanlar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde hoş meskenler vaat etti. Allah'ın rızası ise daha büyüktür. İşte bu, çok büyük kurtuluşun ta kendisidir. |
Bookmarks |
Etiketler |
ant, ayet, bir, hergün, ibret, kolay, öğüt |
|
|