hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Peygamberlere İman > Kuran'da adı geçen Peygamberler > İsa Peygamber

 
 
Seçenekler Stil
Alt 2. June 2010, 10:13 PM   #11
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Ali Rıza Borazan Kardeşim!

Alıntı:
Ali Rıza Borazan Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
selamün aleyküm Dost Kardeşim Meryem bitki değil yetişme şekli bitki gibi yani iblisin mucura kaptırması yok o anlamda. yoksa bitkilerin yaratılışı ile insanların yaratılışı arasında dağlar kadar fark vardır. Zekeriya meryemden sorumludur. karısı dışında allah kimseyi kimseden sorumlu tutmaz bunlar kavranmazsa ayetler çözülemez.
Yazılarınızda Zekeriya peygamberi Meryem Validenin eşi, İsa Peygamberin babası olarak belirtiyorsunuz. Bu saptamanıza göre İsa peygamber ile Yahya Peygamber de kardeş oluyorlar.

İsterseniz Öncelikle Zekeriya Peygamber ile ilgili bilgilere bakalım.

KUR’ÂN'DA ZEKERİYA (Aleyhisselam)

(Meryem: 3–15) Bir zamanlar o, Rabbine gizli olarak seslenmişti. Dedi ki: "Rabbim! Şüphesiz benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım ağarmış saçıyla alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de Rabbim, bedbaht olmadım. Ve gerçekten ben, arkamdan mevalimden [yakınlarımdan, amcaoğullarımdan] endişedeyim. Karım da kısırdır. Onun için katından bana, bana da mirasçı olacak, Ya’kûb ailesine de miras olacak bir velî [yakın, yardımcı] bağışla. Rabbim, onu sen rızanı kazanan biri kıl!" "Ey Zekeriyyâ! Şüphesiz Biz sana ismi Yahyâ bir delikanlıyı müjdeliyoruz. Bundan önce ona hiçbir adaş kılmadık. O, [Zekeriyyâ] "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken benim nasıl bir delikanlım olabilir?" dedi. O [Allah] dedi ki: "Öyledir! Rabbin buyurdu ki, o bana kolaydır. Bundan önce de Ben seni, sen hiçbir şey değilken yarattım." O, [Zekeriyyâ] "Rabbim! Bana bir Âyet [alâmet] ver." dedi. O [Allah] "Senin alâmetin, sapasağlam olduğun hâlde, üç gece insanlarla konuşmamandır." buyurdu. O, [Zekeriyyâ] bunun üzerine mihraptan kavminin /halkının karşısına çıkıp onlara, sabah akşam [daima, her zaman] tespih etmelerini vahyetti. [işaret etti] "Ey Yahyâ! Kitap'ı kuvvetle al!" O henüz sabi [çocuk] iken ona yasa, tarafımızdan sevecenlik ve temizlik verdik ve o çok takvalı davranan biriydi. Ve anne babasına çok iyi davranandı. Ve o bir zorba ve bir isyankâr olmadı. Ve doğurulduğu gün ve öleceği gün ve yeniden diri olarak kaldırılacağı gün ona selâm olsun!

(Enbiyâ: 89–90) Ve Zekeriyyâ hani Rabbine seslenmişti: "Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen vârislerin en hayırlısısın." Biz de onun için icabet ettik de kendisine Yahyâ'yı ihsan ettik. Ve onun için eşini düzelttik. [doğum yapmaya elverişli hâle getirdik] Şüphesiz onlar hayırlarda yarışıyorlar, umarak ve korkarak Bize yalvarıyorlardı. Ve Bize karşı derin saygı duyuyorlardı.

Âl-i (İmrân: 38–41) Orada Zekeriyyâ, Rabbine yakardı: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil ver. Şüphesiz Sen, duayı en iyi işitensin." dedi. O [Zekeriyyâ] mihrapta dikilip namaz kılarken/sosyal destek sağlarken melekler ona seslendiler: "Şüphesiz Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve Sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeliyor." O, [Zekeriyyâ] "Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, karım da kısırken benim için bir delikanlı nasıl olabilir?" dedi. O [Allah]: "Öyledir, Allah dilediğini yapar" dedi. O, [Zekeriyyâ] "Rabbim! Benim için bir Âyet [alâmet] kıl." dedi. O, [Allah] "Senin Âyetin [alâmetin], işaretle hariç, insanlara üç gün, konuşmamandır. Ve Rabbini çok an, sabah akşam [daima] tesbih et!" dedi.

İNCİL'DE ZEKERİYÂ (Aleyhisselam)
Yahudiye Kralı Hirodes zamanında, Aviya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Hârûn soyundan gelen karısının adı ise Elizabet’ti. Her ikisi de Tanrı'nın gözünde doğru kişilerdi, Rabb'in bütün buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı. Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti. Zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün, Tanrı'nın önünde kâhinlik görevini yerine getiriyordu. Kâhinlik geleneği uyarınca Rabb'in Tapınağı'na girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti. Buhur yakma saatinde bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu. Bu sırada, Rabb'in bir meleği buhur sunağının sağında durup Zekeriya'ya göründü. Zekeriya onu görünce şaşırdı, korkuya kapıldı. Melek "Korkma, Zekeriya!" dedi, "Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahyâ koyacaksın. Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun doğumuna sevinecek. O, Rabb'in gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh'la dolacak. İsrâîloğulları'ndan birçoğunu, Tanrıları Rabb'e döndürecek. Babaların yüreklerini çocuklarına döndürmek, söz dinlemeyenleri doğru kişilerin anlayışına yöneltmek ve Rabb için hazırlanmış bir halk yetiştirmek üzere, İlyas'ın ruhu ve gücüyle Rabb'in önünden gidecektir." Zekeriya meleğe: "Bundan nasıl emin olabilirim?" dedi. "Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi." Melek ona şöyle karşılık verdi: "Ben Tanrı'nın huzurunda duran Cebrail'im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim. 20- İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın." Zekeriya'yı bekleyen halk, onun tapınakta bu kadar uzun süre kalmasına şaştı. Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu. Görev süresi bitince Zekeriya evine döndü. Bir süre sonra karısı Elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı. "Bunu benim için yapan Rabb'dir" dedi. "Bu günlerde benimle ilgilenerek insanlar arasında utancımı giderdi." Elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Dâvûd'un soyundan Yûsuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem'di. Onun yanına giren melek, "Selâm, ey Tanrı'nın lütfuna erişen kız! Rabb seninledir" dedi. Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selâmın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. Ama melek ona "Korkma Meryem!" dedi, "Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin. Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını Îsâ koyacaksın. O büyük olacak, kendisine 'Yüceler Yücesi'nin Oğlu' denecek. Rabb Tanrı ona, atası Dâvûd'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir." Meryem meleğe "Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki" dedi. Melek ona söyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek. Bak, senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır. Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur." "Ben Rabb'in kuluyum" dedi Meryem, "Bana dediğin gibi olsun." Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı. O günlerde Meryem kalkıp aceleyle Yahuda'nın dağlık bölgesindeki bir kente gitti. Zekeriya'nın evine girip Elizabet'i selâmladı. Elizabet Meryem'in selâmını duyunca rahmindeki çocuk hopladı. Kutsal Ruh'la dolan Elizabet yüksek sesle şöyle dedi: "Kadınlar arasında kutsanmış bulunuyorsun, rahminin ürünü de kutsanmıştır! Nasıl oldu da Rabbimin annesi yanıma geldi? Bak, selâmın kulaklarıma eriştiği an, çocuk rahmimde sevinçle hopladı. İman eden kadına ne mutlu! Çünkü Rabb'in ona söylediği sözler gerçekleşecektir." Meryem de şöyle dedi: "Canım Rabb'i yüceltir; Ruhum, Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar. Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi. İşte, bundan böyle bütün kuşaklar beni mutlu sayacak. Çünkü Güçlü Olan, benim için büyük işler yaptı. O'nun adı kutsaldır. Kuşaklar boyunca kendisinden korkanlara merhamet eder. Bileğiyle büyük işler yaptı; gururluları yüreklerindeki kuruntularla darmadağın etti. Hükümdarları tahtlarından indirdi, sıradan insanları yükseltti. Aç olanları iyiliklerle doyurdu, zenginleri ise elleri boş çevirdi. Atalarımıza söz verdiği gibi, İbrâhîm'e ve onun soyuna sonsuza dek merhamet etmeyi unutmayarak kulu İsrâil'in yardımına yetişti." Meryem, üç ay kadar Elizabet'in yanında kaldı, sonra kendi evine döndü. Elizabet'in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu. Komşularıyla akrabaları, Rabb'in ona ne büyük merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar. Sekizinci gün çocuğun sünnetine geldiler. Ona babası Zekeriya'nın adını vereceklerdi. Ama annesi, "Hayır, adı Yahyâ olacak" dedi. Ona, "Akrabaların arasında bu adı taşıyan kimse yok ki" dediler. Bunun üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular. Zekeriya bir yazı levhası istedi ve "Adı Yahya'dır" diye yazdı. Herkes şaşakaldı. O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü. Tanrı'yı överek konuşmaya başladı. Çevrede oturanların hepsi korkuya kapıldı. Bütün bu olaylar, Yahudiye'nin dağlık bölgesinin her yanında konuşulur oldu. Duyan herkes derin derin düşünüyor, "Acaba bu çocuk ne olacak?" diyordu. Çünkü Rabb onunla birlikteydi. Çocuğun babası Zekeriya, Kutsal Ruh'la dolarak şu peygamberlikte bulundu: "İsrâil'in Tanrısı Rabb'e övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı. Eski çağlardan beri Kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, kulu Davud'un soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı. Düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı. Böylece atalarımıza merhamet ederek Kutsal antlaşmasını anmış oldu. Nitekim bizi düşmanlarımızın elinden kurtaracağına ve ömrümüz boyunca Kendi önünde kutsallık ve doğruluk içinde, korkusuzca kendisine tapınmamızı sağlayacağına dair Atamız İbrâhîm'e ant içerek söz vermişti. Sen de, ey çocuk, Yüceler Yücesi'nin peygamberi diye anılacaksın. Rabb'in yollarını hazırlamak üzere önünden gidecek ve O'nun halkına, Günahlarının bağışlanmasıyla kurtulacaklarını bildireceksin. Çünkü Tanrı'mızın yüreği merhamet doludur. O'nun merhameti sayesinde, yücelerden doğan güneş, karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere yardımımıza gelecektir." Çocuk büyüyor, ruhsal yönden güçleniyordu. İsrâil halkına görüneceği güne dek ıssız yerlerde yaşadı. [44–4] (Luka, 1:5-80)

TARİHE GÖRE ZEKERİYÂ
Zekeriya’nın konumu: Hârûn'un (a.s) torunlarından biri olan Hazreti. Zekeriya’nın (aleyhisselam) konumunu anlayabilmek için İsrâîloğulları arasında yaygın olan rahiplik geleneği ile ilgili bilgiye sahip olmak gerekir.

Filistin'in fethinden sonra topraklar Ya’kûb (aleyhisselam)'ın zürriyetinden olan 12 kabile arasında miras olarak dağıtıldı. 13. kabile olan Levililere de dini hizmetler ve görevler emanet edildi. Levililer arasında da "en mukaddes şeyleri takdis etmek, Rabbin önünde buhur yakmak, ona hizmet eylemek ve ebediyyen onun ismiyle mübarek kılmak üzere" seçilen aile Hârûn (a.s)’ın oğulları idi. Diğer Levililerin mabede girmesine izin verilmiyordu. "Çünkü onların vazifesi Rab evinin hizmeti için avlularda, odalarda ve bütün mukaddes şeyleri temizlemekte Allah Evinin hizmet işinde Hârûn oğulları'nın yanında bulunmak... ve sebt günlerinde, aybaşlarında ve belli bayramlarda yapılan bütün takdimeleri Rabbe arzetmekti."

Hârûnoğulları 24 aileye bölünmüştü ve bu 24 aile sıra ile Rabbin evine hizmet ediyorlardı. Bu ailelerden biri Zekeriyyâ (a.s)’ın liderliğindeki Abiya ailesi idi. Bu nedenle ailesinin sırası geldiğinde mabede gidip buhur yapmak Zekeriyyâ (a.s)’ın göreviydi. [44-5] (Mevdûdî; Tefhimu'l-Kur’ân)

Şimdi de Meryem Valide ve İsa Peygamberle ilgili bilgilere bakalım.

Kur’ân'ın Meryem ve Îsâ peygamberin doğumu hakkında verdiği bilgiler :

(Meryem: 16–33.36.34) Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, ehlinden [ailesinden, yakınlarından] ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Sonra ehliyle kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu gönderdik. O [ruhu getiren Elçi] ona [Meryem'e] mükemmel bir beşeri örnek verdi. O, [Meryem] "Ben senden Rahmân'a sığınırım. Eğer sen takiyy [takva sahibi birisi/Takiyy] isen..." dedi. O, [Elçi, Zekeriyyâ peygamber] "Ben sadece, sana tertemiz bir delikanlı bağışlamam /bağışlamak için, Rabbinin Elçisiyim" dedi. O, [Meryem] "Benim nasıl delikanlım olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamıştır. Ben bir bağıyy [iffetsiz biri] de değilim" dedi. O, [Elçi] "Öyledir! Rabbin buyurdu ki: Bu, [babasız çocuk vermek] Bana pek kolaydır. Hem Biz onu nezdimizden insanlara bir mu’cize ve rahmet kılacağız." Ve o gerçekleştirilmiş bir iş oldu. Sonunda o [Meryem] ona [delikanlıya] gebe kaldı. Sonra da onunla uzak bir yere çekildi. Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. "Keşke bundan önce ölseydim ve büsbütün unutulan biri olsaydım!" dedi. Sonra ona aşağısından/aşağısındaki kişi seslendi: "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir su arkı akıttı. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurmalar düşsün. Sonra ye, iç, gözün aydın olsun. Sonra eğer beşerden birini görürsen ‘Ben Rahmân'a bir oruç adadım, onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım' de!" Sonra O [Meryem] onu [çocuğunu] yüklenerek kavmine getirdi. Onlar [kavmi] dediler ki: "Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın. Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kişi değildi, annen de bağiy [iffetsiz] bir kadın değildi." Bunun üzerine o, [Meryem] ona [çocuğa] işaret etti. Onlar: "Biz beşikte bir sabi olan kimseyle nasıl konuşuruz?" dediler. O [Beşikteki çocuk] dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni bir peygamber kıldı. [yaptı] Beni, ben nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe bana namazı/sosyal desteği ve zekâtı tavsiye etti. Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse. (kıldı) Ve beni bir zorba, bir mutsuz kılmadı. Ve doğurulduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak ba's olacağım gün selâm benim üzerimedir. Ve şüphesiz Allah benim Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O hâlde ona ibadet edin, işte bu, dosdoğru yoldur." İşte bu, hakk söze göre, hakkında ihtilâf edip durdukları Meryem oğlu Îsâ'dır.

(Âl-i İmrân: 35–47) Bir zaman İmrân'ın karısı: "Rabbim! Kesinlikle ben karnımdakini tam hür olarak senin için adadım. Sen de benden kabul et, şüphesiz Sen en iyi işitensin, en çok bilensin!" demişti. Onu doğurunca da: "Rabbim, onu kız doğurdum; -hâlbuki Allah onun doğurduğu şeyi daha iyi bilir- erkek, kız gibi değildir. Ve ona Meryem adını verdim. Ve ben onu ve soyunu Şeytân-ı Racîmden Sana sığındırırım" dedi. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul etti. Ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi. Ve ona Zekeriyyâ kefil oldu. Zekeriyyâ ne zaman onun üzerine, mihraba girse, onun yanında bir rızk bulurdu. O, [Zekeriyyâ] "Ey Meryem! Bu sana nereden?" dedi. O da: [Meryem] "O, Allah katındandır" dedi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızk verir.
(Âl-i İmrân: 42–47) Ve hani melekler: "Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınlarına seçti. Ey Meryem! Rabbine gönülden kul ol, ona boyun eğ ve rükû edenlerle [rükû eden erkeklerle] beraber rükû et!" demişlerdi. İşte bu, gaybın önemli haberlerinden sana vahyet tiklerimizdir. Ve Meryem'e hangisi kefil olacağına kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Ve onlar tartışırlarken sen yanlarında değildin. Hani melekler demişti ki: "Ey Meryem! Şüphesiz Allah sana, dünyada ve âhirette itibarlı ve çok yakınlardan biri olarak adı, Meryem oğlu Îsâ Mesih olan kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor." Ve beşikte, yetişkin çağında insanlarla konuşacak ve o Sâlihlerdendir. [Meryem] "Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim için çocuk nasıl olur?" dedi. [Allah] "Öyledir! Allah dilediği şeyi yaratır; O, bir işe karar verdiği zaman onun için ‘OL!' der, o da hemen oluverir" dedi.
(Tahrim: 12) Ve Allah, ırzını bir kale gibi koruyan İmrân kızı Meryem'i de örnek verdi. Biz onun içine ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdikledi ve içten bağlananlardan oldu.

(Enbiyâ: 91) Ve o, ırzını titizle koruyan kadın. Ona ruhumuzdan üfledik de onu ve oğlunu âlemler için bir mu’cize yaptık.

(Nîsâ: 171) Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılığa gitmeyin. Ve Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu Îsâ Mesih, Allah'ın Elçisi ve kelimesidir. Ki Meryem'e ilka ettiği/ulaştırdığı kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Artık Allah'a ve Elçilerine inanın. "Üçtür" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vahid'dir, tek ve biricik ilâhtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekîl olarak Allah yeter.

Bu ayetler ışığında değerlendirmelerimizi gözden geçirmek gerekir.
Yeter ki Kur'an'ın metnine sadık kalalım. Meryem valide ile ilgili kullanılan zamirlere erkeklik dişilik yönünden de dikkat edelim.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (3. June 2010), hiiic (2. June 2010), kamer (4. June 2010), Miralay (3. June 2010)
 

Bookmarks

Etiketler
doğumu, isa, markos, nasıra, İsanın, yuhanna


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:12 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam