hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Şirk ve Müşrikler > Şirk

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 14. November 2011, 07:16 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Şirk ve İnkârın Psikolojik Altyapısı.Bencillik.

Kendisine takvası ve fücuru (günah işleme, ahlaka aykırı davranma, sefahat) doğuştan verilen insan, cazip şeylerin çekimine kapılarak şerre (kötülüğe) doğru yol almaya daha meyillidir.
Öyle ise:
Takva; bilgi, doğruluk, emek, sabır, azimet isteyen bir istikamet doğruluğudur.
Öyle ise o, güzel ahlaktan, temiz vicdanlılıktan başka bir şey değildir.
Hikmet sahibi olmak, akletmeyi elden bırakmamaktır.
Demek ki, bu yol cahilin yolu değil, ilim sahibinin yoludur. Taklitle muttaki olunmaz. Hikmet ehli olmak ise, aklı çalıştırmak ve önceden temizleyip, temiz tuttuğu vicdanına danışmayı ilke yapmakla mümkündür. Takva ilim işidir. İlmin başı ise iyi ile kötünün bilimidir. Bunu bilen insan ise, ancak doğruluğu tercih de ederse takvaya ulaşır. Hem iyi olduğunu bilmek, hem de bilmekle kalmayıp, onu istemek ve yapmak gerek. Takva ise hak dinin olması gereken insanlaşma koşuludur. Yani ideal insanı budur, borç ödemede (Deyne-din) örnek budur. Kitap bunun için inmiştir(Bakara-2.). Takva güzel ahlaktır. Korku ve tutkuya maruz kalındığında ahlaken gelişmemiş insanın tavrı, korktuğu veya tutkulu olduğu şeye kendisini daha da yaklaştırırken, muttakiyi Allah’a sığındırır. Güçlü gördüğüne sığınmak bu türdendir. Yok olmamak için onu yok etmek isteyene alçalarak sığınmak gibi. Kötü ruhlara bu nedenlerle tapım da bu türdendir.

İki şeyden dolayı eşyaya karşı tutku önemlidir. Bunun sebepllerinden birisi, eşyanın kendisine karşı olan tutku ve doymazlık; diğeri ise geçim ve gelecek endişesidir.

Geçim ve gelecek endişesi, insanı kendinden güçlü gördüğünü ve koruyacağını düşünerek veli edinmek ve ona sığınmakla müşrik yaparken, mülkleşme mülk ve mülk tutkusuyla kibirlenmek ve nüfuz tutkusuyla şeylere tutkulu olmak şeklindeki mülkperestlik tutumu ise putperestliktir.

Çünkü Allah’ı her şeyden çok sevmek ve sadece ona dayanmanın kanıtı kavam üzere yaşamakken, bundan dönülmesi, koruma ve hamiliğin Allah dışında kalan kişi ve nesnelere yöneltilmesi, onu ilahlaştırmaktır. Rabbim Allah deyip, sonra da kavam üzere tam dayanışmalı toplumu kurmak yerine, hami-mahmi(koruyan-korunan-sınıflı) sisteminde kalarak veya onu tercih ederek, rızkını ve korunmasını Melelerden(para babalarından) istemek veya isteyecek durumu sürdürmek, Meleleri ilahlaştırmaktan(Korumak ve himayeden) başka bir şey değildir. Üstelik dua kavramının içinde var olan, rica, niyaz ve yalvarmayı ona yönelttiği için, Fatiha suresindeki verdiği sözü ve ahdini ikrar edişini inkâr etmiştir.

MÜŞRİK, PUTPEREST VE KAFİR TANIMI

“(Böyle iken inkârcılar) Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır''.(Furkan-55)

Furkan suresinin bu ayeti anlamı birçok kesimi ve isyan türünü kapsayan bir mânâ ifade eder. İlk akla gelen Diyalektik Materyalistler olsa da, her türlü münker ve müşriki kapsayan bir anlatımdır.

Bu insan tipine El Kâfir dersek ve anlamını da şirk koşmayı da aşarak, Allah’ı, onun yaratışını, yaratılış felsefesini inkar edenler, yani toptan inkar eden diyebiliriz. Böyle birsi, haliyle sırf Allah varlığını inkarla kalmamış, onun Resul gödereceğini, kitap indireceğini de kabul etmemiş olur. Başka bir nesne veya olguya veya olaya işleri bağlamıştır.

Şimdi Müşrik tanımını da yaparak durumu netleştirelim. Alimler şirki, toptan inkardan ayıran sade bir tanım yapmışlar. O tanım şudur.

ŞİRK: İçinde hak bulunan batıldır.

Bu, kısa, öz ve doğru bir tanımdır. Müşrik şirk koşan kafirdir. Allah vardır der, ama bazı kimseleri Allah'ın sıfatlarının, yönetsel gücünün ve hükmetme tekelinin ortakları olarak, onlara paylar çıkartır. Hükmetme tekeline pay çıkaranlar bilindiği gibi, bazı melek veya gözlerinde kutsiyet verdikleri insanlara hüküm günü iltimasçıları olarak yer verirler. Bunlar böyle yaparak, Allah’ın iki güzel ismi olan Adalet ve Rahmet içeren isimlerini küçümserler.

Allah adildir. İnsanları yargılama gününde haksızlıklarından dolayı yargılarken tek şeye bakar: Kim kimin haklarına tecavüz ederek zalim olmuştur? Allah tanıyan mı, tanımayan mı diye bakmaz. Haksızlığa uğrayanın da bu niteliğine bakmaz; hak haktır der. Allah nezdinde şefaatçiler arayanlar, Allah haklarına bu tutumla haksızlık yaparak, Allah’a zulmetmişlerdir. Kulun haklarına tecavüzden yargılanırken, bir de bu zulümlerinden dolayı yargıyı hak etmişlerdir.

Yargıda şefaatçi arayanlar, Allah’ın Rahman ismine de haksızlık yapmışlardır. Kim Allah’tan daha merhametlidir ki, Allah karşına çıkarak, ''ben bu insana senden çok acıyanım, bilirsin sen sadece rahimsin, ben ise Rahman ve Rahim’in şu insana acı ne olur'' desin? Böyle birisi her şeyden önce imanlı olabilir mi? Allah insana fayda veren ve buna bütün engellemelere rağmen yapabilen kavi ve kudretli olandır. Onun takdir ettiği zararı da kimse engelleyemez. Ama çok rahim olduğu için, fayda vermekte gayret gösterdiği halde cezalandırmakta çok hâlidir. Eğer haksızlıkların cezasını hemen verseydi, yeryüzünde tek bir canlı kalmazdı.

Şimdi de, Allah’ın İlah ve Rab ve El Rezzak isimlerine karşı haksızlık yapılarak, kişileri ona ortak ve faydalı ve lüzumlu şeylere sevgi duymak ve bunu bir madde bağımlısı gibi tutku haline getirmek şeklindeki şirk ve nankörlük küfrünü açalım. Bu hal hem nimet verene nankörlük, hem de şirk içermektedir

Muhakkak ki, rızkın sahibi Allah’tır. Rızık veren olarak sadece onu bilmek gerekir. Allah yakın sebepleri de yaratmıştır. Akılsızlık zahire bakıp arka plana geçememektir. Ahmaklık ise, bunu bildiği halde bilmez görünmekten şahsi çıkarı olduğu için bilmez görünmektir. Çünkü bencildir. Bu hal, aynı düşüncedekiler açısından zekilik ve uyanıklık olarak vasıflandırılıp müşrik(Bencil) takdir edilse de, çok az olan dünya menfaati için ebedi saadeti ucuza sattığı için evrensel kıstasta ahmaktır. Demek ki, şirk bencillik nedeniyledir; onun eylemi hakikatte ahmaklıktır. Hami-mahmi sistemlerinin insanlarından olup da bu sistemi savunanlar, rızık için insana dua ve insana yalvardıkları, ona teşekkür ettikleri için çıkarlarına dua eden benciller olarak müşriklikle itham edilirler.

Mümin Allah’ı veli bilen, ona sığınan gani gönüllü ve diğerkamlı insandır. Birini hami bilmek ve onun hamiliğini kabul ederek sığınmak, sığınan açısından sığınılanı ilahlaştırmaktır.

Nemrut ve Firavun, tebaasından bunu istemiş, halkın çoğu buna uyarak onu ilahlaştırmış(hami bilmiş) buna sadece fityan ehli İbrahim, Lût ve bir avuç fityan ehli arkadaşı(mülk şehvetinden arınmış, yiğit ve idealist insanlar) karşı durmuştur. Mısır halkının kahır ekseriyeti Firavun (baş mele) ve onun toprak ağaları ve şehir burjuvazisini hami( koruyucu, ilah) bilip müşrik olurken, yine fityan ehli(muttakiler kollektivizminin mensupları) şirkten uzak hanif bir yaşam sürdükleri için, zina iftirasıyla yargılanmıştır.

Çünkü hami- Mahmi sistemine son vermek, zalimlerin kan damarlarını kesmektir.Bunun cezası olarak, kadınların kabasına müthiş bir dayak atma cezası(Zina nedeniyle) uygulanıp sağ bırakılırlarken, çocuklara gayrı meşru çocuğa uygulanan öldürme cezası verilmiştir. Bu da bize İslam ceza mevzuatında zâniyi ölüme mahkum etmenin Selam ona İbrahim’le gelen ve Yusuf’la Mısır'a yerleşen İsrail oğullarının şeraitlerinde dahi olmadığını, Kuran’la gelenin, İbrahim dinini tasdik ederek zinaya CELDE sopa cezası verdiğinin bir, geçmişte nasıl bir aşırılığa yöneldiğimizin açık kanıtıdır. Allah, Musa’yı da, annesini de bu iftiradan zarardan korumuştur. (Celde vurma cezası çok orijinal bir ceza olup,inşallah bir vesile ile Sayın Hasan Akçay'dan aktaracağım.G.Y.)

İşte Kasas-5 ayette belirtildiği gibi, Kompradorlar tarafından her dönemde olduğu gibi ezilip zayıflatılan, mağdur ve mahrum bırakılan zayıf ve elverişli vasıtalara sahip olmayan ve ırgatlaştırılanların lehine işleyecek ve hami-mahmisi olmayan sınıfsız bir halkçı sistemi Allah emri olarak tebliğ edip uygulamakla, bu mümkün olmadığında, ezilenleri oradan çıkartıp, bağımsız bir milleti, bağımsız bir ülkede halkçı bir sistemi kurmak için Selam onlara Musa ve kardeşi Harun görevlendirilmiştir. Mısır'daki ıslah hareketlerinde, yine hak ve adaletin yanında olan hanif kesim fityan ehlidir. Mısır yerlileri ve İsrail oğullarının büyük bir kısmı ağalar ve şehir burjuvası hamilerin(Kendilerini ilahlaştıranların) yanında yer aldıklarını bize Kuran haber vermektedir. Hamiliğe soyunmak Allah’ın ismi olan “Hayyü’l Kayyum ismine talip olmak açısından küfür iken, sınıflı toplumu benimseyip, ölümlü insanı Hay olan Allah’la bir tutup ona maiyet olmakla korunacaklarına inananların eylem ve tutumları ise müşrikliktir. Firavuna inanların onu ilahlaştırarak hamilik izafe etmesi şirktir. Melerlin hamiliğe(İlahen) soyunması ise ilahlaşma çabası olarak küfür niteliklidir. Melenin bu olaydaki tutumu putperestlik tanımı içindedir. Çünkü onun mülkleşme tutkusu, eşyaya olan bağlı ve bağımlılığı, ona dayanarak güç kazanmak ve kendisini güçlü hissetmesi ve ağniya(kimseye muhtaç olmadığı yargısı) ile mutmain olmaktır. Putperestlikte budur zaten. Ayrıca her iki tarafın tutumu nimete nankörlüktür. Yönetici kadro bu tutumu, mülkten çok fazla pay alma, kibir, bencillik saikiyle yapar. Sınıflı ve hiyerarşik sistemi benimseyenler de, buradan menfaat umdukları, bunların rızık vermekte cömert olduklarına, bir gün kendilerinin de piramidin tepesine çıkma ümitleri olduğu için çıkar hesabıyla şirk olan işe taraftar olmuşlardır.

Oysa Yüce Allah onlara hem dünyada saadet getirecek, sömürüleni de, sömüreni de olmayan adil bir yaşam biçimi önerdiği, bunu için resuller ve kitaplar gönderdiği, kıstın ayakta tutulmasının birinci görev olduğunu bildirerek rahmet ettiği apaçıkken bunu inkar ederler. Yani kimisi Allah’ın resul göndermesi hakikatini, kimisi bencilliği yasaklayan hükümlerini inkar ve isyan ederek gönlünün çektiğini yapma yolunu tutmuşlardır. Yani “serbest yerciliği” yeğlemişlerdir. Yani inkar tür ve derecelerinden birsini veya hepini işlemişlerdir.

SAKINMALARI İÇİN UYARILDIKLARINI YAKİN İLE BİLMEDEN, MÜJDELİK İŞLERİ BİLEMEZLER.

Bu iş iyi ile, kötünü bilimini bilmektir

”(Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.”(Furkan-56)

Bu ayeti, surenin ismi olan ve iyilik ve kötülüğün bilimi anlamına gelen niteliğini akılda tutarak düşündüğümüzde, insan için hakikatte yararlı olan ve yapması onun iyiliğine olanı bilmesi için, öncelikle kötülüğün ne olduğunu bilmesi gerekir. Bunun için de Resullerin mutlaka bencilliğin, zahiren isteyene iyilik gibi gelse de hakikatte hem kendisine hem de ötekiler açısından zulüm ürettiği için, şer olduğunu bildirmesiyle mümkündür. Geçmişte iyi olarak zannedilip, gerek yeryüzünde ve gerekse ahirette uğrayacakları zararların anlatılması ibretli olaylardır(kıssa). Yani kötülük olan öğrenip de denenmiş olan kötü şeyi, bir de ben deneyeyim ahmaklığına sapılmaması için anlatılarak kötülüğünün kanıtlanmasından ders alıp yapmama yerine, denemeye kalkmak, hem ahmaklık, hem gaflet, hem de Resul haberine inanmamak veya isyan etmekle küfür cinsinden suçtur.

İDEALİZME DAVET, İDALİSTE ÜCRET OLARAK YETER.

”De ki: Buna karşılık, sizden, Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanız) dışında herhangi bir ücret istemiyorum.”(Furkan-57)

Rahmet ehli olmanın göstergesi, yanlışa, kötüye, eğriliğe giden yolu anlatarak, güzel ahlaklı olmanın hem kendisine, hem de toplumuna yararlı olacağının insanlara bıkmadan anlatılması diğerkamlılığın ve güzel ahlakın gereğidir. Ama yakin(Kur'an) bilgisiyle bilip, önce kendisiyle çelişmez bir bilgiyi iyice bilmelidir. Başkaları tarafından alelacele hükme bağlanmış şeyleri fişek gibi arka arkaya atmakla alakası olmayan, titizlik ve sözün sorumluluğunu bilerek yapmalı ve kötü olarak açıkladığının da, iyi olarak açıkladığının da sebep ve sonuçlarını bilerek ve delillerini sunarak anlatmalıdır. “Şu keramet ehli, bu fakih söyledi, sebep sorma, o ne demişse doğrudur. Dinde anlamak eğil, kör itaat gereklidir” demek, hak olan tebliğ değildir. Böyle baştan savmalıkla, dinin amacı olan yüksek ahlaklı insan yetişmez. Kuran bize, sadece “anlayamadığınız zaman, bilen ve anlayana uyun” der. Demek ki, işe taklitle değil, önce anlamak için yoğun bir çaba, günlerce sürecek araştırma ve yine de işin içinden çıkılamaması halinde “Şimdilik” kaydıyla uymak vardır. İlim herkese farz olduğuna göre, daima en doğruyu en güzeli bizzat araştırma mecburiyetinden (Farz) vazgeçilemez. Resulleri Allah, yüksek ahlaklı kılmıştır. İnsanlara Yakin/ Kur'an bilgi kaynağını ve onun üzerinde yoğunlaşmalarını tavsiye eder.

Yolların hepsi insanı Allah’a ulaştırmaz, yani onun amaçladığı hak olan doğru yola. Yollardan sadece birisi götürür. Safsatacılar da güya erdem öğretir ve bundan para alırlar. Bunlar doğru sözü kimseye çıkarsız göstermez. Ya Yunan sofistleri gibi dorudan bu iş için para alırlar, ya da mülk cinsinden bir beklentisi vardır.

Nitekim, selam ona Musa hakkı söylerken, Firavun ve yandaşları ona, “Mülk senin olsun diye mi çabalıyorsun” diyorlar.

Allah ve onun peygamber kulları, nefsine zulmedenleri, kendi nefisleri de olsa, merhametlerinden dolayı onları nefsine zulmetmemeleri için hakka davet ederler. Bundan daha yüce bir duygu ve güzel ahlak olabilir mi? Onun için Resuller ve din sevdalıları, Rahmet olgusunu vurgulamayı hayrı müjdelemede ön sıraya alırlar. Adalette kalmayıp, merhametin icrasını önemserler. Furkan suresi de, ismi rahman olan ve hem de Hayyü’l kayyum olması nedeniyle dünya ve ahirette gerçek kayyumluk yapacak olanın sadece Allah olduğunu, onun hakkıyla Rabb olduğunu(Eğitip öğreten, hakkıyla yöneten ve yönetim yasalarının evrensel sahibi…) bilinmesi gerektiğini vurgulayarak hatırlatır.

Allah kendisine Hami demez, “Diri olan, Kayyum” der. Çünkü hamiler, gerçek koruyucular değil, insanların kulağını kesip ağzına veren ve zarar üreten odaklardır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
(Av.İlhami Çetin'den alıntıdır.)

Konu galipyetkin tarafından (3. May 2016 Saat 11:53 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (15. November 2011), hiiic (19. November 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
altyapısıbencillik, psikolojik, ınkârın, şirk


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:12 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam