hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > HADİS ve SÜNNET > Kuran Işığında Sünnet

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 26. September 2008, 01:44 PM   #1
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart Islami düşüncenin yöntem sorunu

İSLAMİ DÜŞÜNCENİN YÖNTEM SORUNU

İSLAM tarihi içinde yapılan birçok tartışma, halkın pratik uygulamalarında değişikliğe sebep olmadığı için; zamanında çok ihtilafla, hatta kan dökülmesine sebep olan bu tartışmalar geniş MÜSLÜMAN kitle tarafından unutulmuştur diyebiliriz. Örneğin HZ. KUR’AN’IN yaratılmış olup olmadığına dair tartışma böylesi bir ihtilaftır. Geniş halk kitleleri “KUR’AN ALLAH kelamıdır” inancını yeterli görmekte, bu imanlarını ilk zamanların hareketli tartışmalarını hiç bilmeden muhafaza etmekte ve de önemli bir bölümü HZ. KUR’AN’IN yaratılmış olup olmadığı tartışmasıyla hiç yüzleşmeden yaşamlarını tamamlamaktadırlar.

Fakat İSLAMİ düşüncenin yöntem sorunu, olmuş bitmiş ve tarihte kalmış bir tartışma değildir. Çünkü MÜSLÜMANLARIN her gün yaşadıkları hayatın nasıl olacağı ve olması gerektiği metodolojik bu sorunda nasıl bir tavır alınacağıyla ilgilidir. Erkekler sakal bırakmalı mı? Kadınlar başörtüsü giymeli mi, giymeliyse bu başörtüsünün şekli nasıl olmalı? Farklı mezhep üyeleriyle evlenilir mi? Sol elle yemek yenilir mi? Haremlik-selamlık uygulaması yapılmalı mı? Saydığımız tüm bu sorular ve daha binlercesi günlük yaşama içkin sorulardır, bu sorulara verilecek cevap günlük yaşamın nasıl yaşanacağına, insanlar arası ilişkilerin nasıl belirleneceğine sebep olmaktadır.

Bundan 2 – 3 asır önce toplumu şekillendiren DİN ve GELENEK ile erkeklerin ve kadınların kıyafeti, kadın – erkek arası ilişkiler ve yemek yemeden, insan ilişkilerine kadar geniş bir yaşantı düzeni belirleniyordu. Böylesi bir ortamda halkın zihninde DİN ve GELENEK önemli ölçüde özdeşleşmişti ve yaşamın her alanı din ve geleneğin ayırt edilemeyecek şekilde karıştığı bu değerler dizisinin belirleyiciliği altındaydı. Ama aydınlanma, pozitivizm, modernleşme, hümanizm, feminizm, laiklik gibi akım ve düşüncelerle bu paradigma sarsıldı.

En son olarak da küreselleşmenin belirleyiciliği iyice geleneğin yerine geçti. Küreselleşme ile bu sürecin bayraktarlığını yapan Batı medeniyetinin değerleri de küreselleşti. Böylece erkeklerin ve kadınların kıyafetlerinden, kadın – erkek arası ilişkilerden hayatın hemen hemen her alanına kadar küreselleşmenin değerleri gelenek – din karması paradigmaya rakip oldu

Bu rekabet, İSLAMİ düşüncenin yöntem sorunu üzerine olan tartışmaları da alevlendirdi. Artık neyin GELENEĞE, neyin DİNE ait olduğunun belirlenmesi yaşamın pratikleri açısından önemli hale geldi. Sakalını kesmeyen erkeğin iş bulması, başörtüsünü çıkarmayan kızın okuması veya haremlik-selamlık uygulamasına bağlı bir kişinin gündelik ilişkiler ağının çok büyük bir bölümüne katılamaması tehlikesi doğdu. İnsanların önemli bir bölümü “GERÇEKTEN DİN” olan için fedakârlık yapmaya hazırdırlar. Fakat sadece “GELENEK” için aynısı söylenemez. Bu ortamda medyada ortaya çıkan tartışmalar halkın kafasını iyice karıştırdı. Başörtüsünün veya haremlik-selamlığın dinde olup olmadığı tartışıldı ama bu tartışmaya katılanların çoğu yöntem açısından tutarlı bir tavır sergileyemediler. Bazen hadislerin güvenilir olmadığını söyleyip bir tavır belirleyenler, diğer bir tartışmada en zayıf kabul edilen hadisler ile fikirlerini desteklemeye çalıştılar.

Tüm bunlar şunu göstermektedir ki eğer İSLAMİ yöntem konusunda baştan bir tavır belirlenmeden tikel konular üzerinde karar verilmeye kalkılırsa; birincisi şahıslar hevalarına göre din oluşturacaklardır, ikincisi ortaya çıkacak kafa karışıklığı artarak devam edecektir. Varılacak sonuçların tutarlı olmasına karşıt iki tane de sakınılması gereken tehdit gözükmektedir:

1. Tarih içinde oluşan insan yapısı GELENEĞİN, İLAHİ olan DİN gibi sunulmasının tehlikesi. BU TARİHTEN GELEN TEHTİTTİR.

2. Küreselleşmenin oluşturduğu insan yapısı geleneklere oluşan özenti ile İLAHİ olan DİNİ, zorlama çekiştirmelerle küresel değerlere uydurmanın tehlikesi. BU GÜNÜMÜZDEN GELEN TEHTİTTİR.

GELENEK, tarihsel kabulü ve uzun zaman dönemindeki geçmişten aldığı güçle belirleyiciliğe soyunur. GELENEĞİN anti tezi olan MODERNİTE ise belli bir fikrin yeni olmasını üstünlük vesilesi sayar ve birçok zaman “YENİ”Yİ “DOĞRU” olarak empoze eder. İLAHİ vahiy bildirgelerine dayanan din ise İLAHİ bildirimleri her türlü otoritenin üzerinde görür ve her alanda mutlaklığını ilan eder. İLAHİ DİN, kendine karşıt olacak GELENEK ile veya MODERNİTE ile uzlaşması düşünülemez.

İLAHİ otoriteye karşı tarihten gelmeye dayalı bir meşruiyet de, “YENİ”Yİ “DOĞRU” ile karıştıran bir anlayış da kabul edilemez; bu yüzden İLAHİ DİN kendisiyle çelişen GELENEĞİ de MODERNİTEYİ de reddeder.

Fakat, İLADİ DİNİN, kendisi ile çelişmeyen GELENEĞİ veya MODERNİTEYİ reddetmesi için bir sebep yoktur. HZ. KUR’AN’DAN dinde açıklanmayan hususların “BAĞIŞLANMIŞ” alanda olduğunu anlıyoruz (5-Maide Suresi – 101).

… Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer KUR’AN indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) ALLAH onları bağışlamıştır. ALLAH, çok bağışlayandır, HALİMDİR (hemen cezalandırmaz, mühlet verir. Maide Suresi/101

O halde, DİN alanının dışındaki bu “BAĞIŞLANMIŞ” alanın bireyin inisiyatifinde olduğunu kabul etmek gerekir. Burada asıl olan, doğru bir yöntem ile GELENEĞİ DİNDEN ayırarak ve bu ayrımı yaparken küreselleşmenin değerlerine göre çekiştirme yapmamaya özen göstererek neyin “DİN” neyin “BAĞIŞLANMIŞ” olan olduğunu belirleyebilmektedir.

Örneğin böylesi bir kaygıyla erkeklerin kıyafetlerinin DİNEN nasıl olması gerektiği sorununu ele aldığımızı düşünelim. Ortaya koyulan yöntem sonucunda şalvar, sarık, cübbe gibi kıyafetler giymenin veya sarı, kırmızı kıyafetler giymemenin DİN ile alakası olmadığı kanaatine vardığımızı düşünelim. Vardığımız sonuç kravat veya ceket giymenin DİNEN daha iyi olduğu anlamını taşımaz.

Artık geleneğin kıyafetleri olan şalvar, sarık, cübbe ile modernite sonucu yaygınlaşan kravat veya ceket giymenin hangisinin “DAHA UYGUN” kıyafetler olduğu bir modernite-gelenek tartışması olarak yapılabilir. Ama ortaya konan yöntem erkek kıyafeti ile ilgili bu alanı Maide Suresi 101’deki “BAĞIŞLANMIŞ” alan olarak tespit ediyorsa; bu yöntem MODERNİTE-GELENEK arasındaki gerilimin DİN-MODERNİTE veya DİN-GELENEK şeklinde bir geleneğe dönüştürülmemesi, tartışmalarda DİNİN alet olarak kullanılarak bir görüşün diğerine üstünlük sağlaması amacıyla kullanılmasıdır.

Ortaya çıkan sorunların önemli bir kaynağının kıyafetten tuvalet adabına, yatış şeklinden gündelik hayatın hemen hemen her yönüne tüm yaşantıların DİNSEL referansla meşrulaştırılmaya çalışması olduğu gözükmektedir. Böylesi geniş bir alanın DİNSEL meşrulaştırılma ile belirlenmeye çalışılması, İLAHİ DİNİN insan fikirleri ile genişletilmesine sebep olmuştur ve olmaktadır. Sonuçta “İSLAM” denilince akla gelen hayata dair pratiklerin önemli bir kısmı halkın zannettiğinin aksine, İLAHİ olmak yerine İNSANİ oluvermiştir.

İnsani olan unsurlara referans olan gündelik hayata dair şekillendirme yapmak kolay değildir. Fakat ontolojisinin merkezinde YÜCE ALLAH’IN yer aldığı DİNİN, bu ontolojisinden alınan güçle gündelik hayatın tüm detaylarını “SEVAP”, “GÜNAH” gibi başlıklar altında belirlemenin gücünden faydalanmak istenmiştir ve istenmektedir. Bu yönden aslen “İNSANİ” olan alanın, İLAHİ olarak (DİN olarak) sunulmasını sağlayan yöntemler ön plana çıkartılmıştır. Birçok zaman bu, DİNE zarar vermek adına veya DİNİ tahrif etmek için yapılmamıştır. Fakat niyet ne olursa olsun sonuç “İNSANİ” unsurların İLAHİ DİN ile karışmasına yol açmıştır.

Bu anlayışın ortaya çıkmasına yol açan yöntemlerin ortaya konmasında özellikle İmam Şafi’nin rolü çok önemlidir. O, sünnetin dindeki otoritesini HZ. KUR’AN ile eşitlemiştir. Şafi’den önce ve O’nun dönemindeki insanların birçoğu sünnet ile tuvaletten sofra adabına kadar çok geniş bir alanı algılamıyorlardı. O’nunla beraber Sünnet’in ne olduğu, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği ile ilgili soruya; Sünnet’i mümkün olan en geniş şekilde anlayan anlayış hâkim olmaya başlamıştır. Üçüncü ve dördüncü yüzyılda yazılan ünlü hadis kitapları ile haberi vahidlerin; tek bir ravi zinciri ile nakledilen hadislerin dindeki otoritesi iyice güçlendi. Sünnet ile hadisler birbirine eşitlendi. Bu ise hadis yönteminin tüm sorunlarının İSLAM düşüncesinin en önemli yöntem sorunu olmasına yol açtı.

HZ. KUR’AN’IN 6500 civarındaki ayetine karşılık yüz binlerce hadis ortaya çıkmıştı. Her ne kadar “MAKAM” olarak hadislerin otoritesinin ikinci sırada olduğu söylendiyse de; doğruluğun güvenilir kaynağı olmakta haberi vahidler ile HZ. KUR’AN ayetlerinin arası ayrılmadı. Bu ise hacim olarak HZ. KUR’AN’DAN kat kat fazla olan hadislerin dindeki belirleyiciliğini HZ. KUR’AN’IN da önüne geçirdi. Oysa Buhari gibi birçok ünlü hadis bilgini mana ile rivayeti meşru görmüşlerdi.

Bu ise, hadisin gerçek anlamını anlamayan ravilerin ve yorumların HZ. RASÜLÜLLAH efendimizin anlayışına ciddi tahribat yapabilmesine kapıları açmak demekti. Ayrıca hadis yöntemindeki tartışmalarda CERH-TADİL gibi konularda otoritelerin uzlaşamaması; bir âlimin “en güvenilir” gördüğü kişinin, diğer bir âlimce “insanların en güvenilmezi” kabul edilmesi de birçok mevzu hadisin ayıklanamadığının en çarpıcı göstergelerinden biridir. Ayrıca recm konusu gibi bazı olaylarda hadislerin, HZ. KUR’AN’IN hükmünü nesh edebileceği de söylenmiştir ki bu aslında, kimi durumlarda hadislerin otoritesinin HZ. KUR’AN’IN otoritesinin üzerine çıkarıldığını gösterir.

İSLAM üzerine yapılacak bir yöntem girişiminin -ki mutlaka yapılmalıdır- en başta Şafi’nin ortaya koyduğu yöntem ile ve haberi vahidlerin dindeki otoritesiyle hesaplaşması gerekmektedir. Günümüzdeki Hanefi mezhebinin bile ehli-rey kimliğinden çıkartılarak Şafi’nin yöntemine göre değişime uğratıldığı görülmektedir. Bizim kanaatimizce, HZ. KUR’AN’IN otoritesini genişleten, haberi vahidlerin otoritesini sorgulayan ve dinin belirlemesinin dışında geniş bir “BAĞIŞLANMIŞ” alan olduğunu gösteren bir yöntemin oluşturulması gereklidir.

DİNİ İSLAM’I daha iyi anlamak ve anlatmak için oluşturulan bir yöntemin, toplumların geniş bir kesiminin dinsel pratiklerini belirleyen tasavvuf düşüncesi ve tarikat geleneklerini de sorgulaması gerekir. Bazı tarikatlar “şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” gibi bizce mevzu olan hadisler ile ve “ölünün kendisini ölü yıkayıcısına teslim ettiği gibi şeyhine bırakma” gibi ilkeler ile müntesiplerini şeyhin mutlak otoritesini teslim ettirmekte ve bu teslimiyeti dinsel bir gereklilik gibi göstermeye çalışmaktadırlar.

İSLAMİ yöntem açısından, tarikatta olanların ve olmayanların ayrı yöntemlere bağlı olmaları düşünülemez. HZ. KUR’AN’IN otoritesi bir tarikat mensubu için neyse, mensubu olmayan için de aynıdır. Bu ilke birçok kişi tarafından dile getirilse de uygulamada çok aksaklıklar olmuştur. Mevzu hadislerin dinsel alanı genişletmesine engel olmak gerektiği gibi, şeyhlerin rüyaları, batıni bilgileri veya seyri süluklarıyla “YENİ DİNSEL BİLGİLER” üretmelerinin mümkün olmadığının da ortaya konacak yöntemi de önemle belirtilmesi gerekir.

Ortaya konacak yöntemdeki düzeltilmesi gerekli olan en temel sorunlar bizce şöyledir:

1. Haberi vahidlerin dindeki otoritesi.
2. Mezhep mukallitliği ile din anlama.
3. Dinsel alanı genişleten “SAHTE OTORİTELERİN” deşifresi

HZ. KUR’AN’IN dindeki otoritesini güçlendirmeye ve Maide Suresi 101’de de işaret edilen “BAĞIŞLANMIŞ” alanın genişletilmesine dayandırılmasının gerektiğini düşündüğümüz yöntemdeki dikkat edilmesi gerekli iki tehlike ise şöyledir:

1. DİN ile karışan GELENEKLERİN gücünden çekinme veya bu geleneklerle zihnin yoğrulması yüzünden, İLAHİ DİN ile karışan İNSANİ GELENEKLERİ ayıklayamama.

2. Küreselleşme ile gelen değerlerinin popülerliği ve cazibesi ile, bu değerlere DİNİ uydurmaya çalışarak DİNDE TAHRİBAT YAPMAK.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (31. October 2008 Saat 08:23 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
EVVAB_İNSAN Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (10. May 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
düşüncenin, islami, sorunu, yöntem


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:00 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam