hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 46.Vakıa suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 28. September 2008, 01:28 AM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Vakıa sûresi’ne giriş

Adını 1. ayetteki “el Vakıa” sözcüğünden alan sure Mekke’de 46. sırada nazil olmuştur. Ancak sure, resmî mushafı düzenleyen sahabe tarafından, içerik olarak bu sureye çok benzeyen ve Medine’de 97. sırada inmiş olan Rahman suresinin arkasından tertip edilmiştir. Ayetler arasındaki uyum dikkate alındığında, bir defada topluca indiği kanaati uyandıran sureye “el Vakıye (koruyucu)” ve “el Münciye (kurtarıcı)” adları da verilmiştir.
Kıyamet sahneleri ile başlayan bu surede; ahirette oluşturulacak insan grupları ve bu gurupların karşılaşacakları sonuçlar açıklanmış, ayrıca afakî (çevresel) ve enfüsî (içsel) kanıtlar gösterilmek suretiyle Allah’ın varlığı, birliği ve gücünün sonsuzluğu ispatlanmış, böylece de müşriklerin, “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” tarzındaki sorularına cevap verilmiştir.
Vakıa suresi ile ilgili olarak; bu surenin okuyanları fakirlikten kurtarıp zenginleştireceğine dair, ne yazık ki peygamberimize fatura edilmiş rivayetler mevcuttur. Ancak bize göre; Kur’an’ı, “öğüt” ve “kılavuz” özelliklerinin ötesinde bu tip şeylere alet etmeye yönelik olan bu nakiller birer uydurma, bu uydurmaları peygamberimize atfetmek ise iftiradan başka bir şey değildir.

46 / VAKIA SURESİ

Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam 288. Bölüm Vakıa Suresi 1. Bölüm

Hakkı Yılma'ın Kur'an ve İslam 289. Bölüm. Vakıa Suresi 2. Bölüm.

Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam 290. Bölüm Vakıa Suresi 3. Bölüm.

Hakkı Yılmaz'ın Kur'an ve İslam 291. Bölüm Vakıa Suresi 4.Bölüm





Rahman Rahîm Allah adına

Ayetlerin meali:

1–6- Olacak o vak’a olduğu zaman. -Ki onun (o vak’anın) oluşu için yalan söyleyen yoktur. O (o vak’a), alçaltıcıdır, yükselticidir.- Yeryüzü şiddetle sarsıldıkça sarsıldığı ve dağlar ufalandıkça ufalanıp da toza dumana dönüşüverdiği zaman.
7- Ve sizler üç eş (sınıf) olduğunuz zaman.
8- İşte sağın ashabı; sağın ashabı nedir?
9- Ve solun ashabı; solun ashabı nedir?
10- Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11- İşte onlar (öne geçenler), yaklaştırılanlardır.
12- İşte onlar (öne geçenler), Naim cennetlerindedirler.
13, 14- Bir topluluk (çoğu) evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir.
15–26- (Onlar) Yaptıklarına karşılık olarak; mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Yüz yüze onların üzerinde yaslanırlar. Üzerlerinde (çevrelerinde), kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler, kadehler -ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir- beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; süreklileştirilmiş (hep aynı bırakılmış) çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. Orada lağv (boş söz, saçmalama) ve günaha sokan işitmezler. Sadece söz olarak: “selâm!”, “selâm!”
27–34- Ve sağın yaranı, nedir o sağın yaranı! (Onlar), dikensiz kirazlar, meyve dizili muzlar, uzamış gölgeler, fışkıran su, kesilmeyen (tükenmeyen) ve yasaklanmayan birçok meyveler ve yükseltilmiş döşekler içindedirler.
35–38- Şüphesiz Biz onları (kiraz, muz, gölgeler, fışkıran su…) öyle bir inşa ile inşa ettik (yarattık). Ki onları, sağın ashabı için albenili ve hepsi bir ayarda bakireler (dokunulmamışlar) kıldık (yaptık).
39, 40- Bir cemaat (çoğu) öncekilerdendir. Bir cemaat da sonrakilerdendir.
41- Ve solun ashabı; nedir o solun ashabı?
42–44- Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
45–48- Şüphesiz onlar (solun ashabı) bundan önce mütref (varlık içinde sefahate dalanlar) idiler. Ve büyük günah (şirk) üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı.
49–56- De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/ randevu yerine mutlaka toplanacaklardır. Sonra şüphesiz siz, ey sapıklar, yalanlayıcılar! Kesinlikle zakkumdan bir ağaçtan yiyeceksiniz de karınlarınızı onunla dolduracaksınız. Sonra da onun üstüne kaynar su içeceksiniz. Hem de susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.” İşte bu, din gününde onların ziyafetleridir.
57–59- Biz, sizi yarattık; doğrulamanız gerekmez mi? Peki döküp durduğunu şeyi (meniyi, yumurtayı) gördünüz mü? Siz mi yaratıyorsunuz onu, Biz mi yaratıcılarız?
60, 61- Ölümü aranızda Biz takdir ettik Biz. Ve Biz, sizi benzerlerinize değiştirmemiz ve sizi bilmediğiniz bir şeyde inşa etmemiz üzerine önüne geçilenler değiliz.
62- Ve ant olsun, ilk yaratılışı bildiniz. Peki, düşünüp öğüt almanız gerekmez mi?
63- Peki, ekip durduğunuz şeyleri gördünüz mü?
64- Siz mi bitiriyorsunuz onu, yoksa Biz mi bitirenleriz?
65–67- Dileseydik Biz, kesinlikle onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız: “Şüphesiz biz borç altına girenleriz! Daha doğrusu, biz mahrum olanlarız!”
68- Peki, içip durduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Siz mi buluttan indirdiniz onu, yoksa Biz mi indirenleriz?
70- Dileseydik onu tuzlu yapardık. O hâlde şükretmeniz (karşılığını ödemeniz) gerekmez mi?
71- Peki yakıp durduğunuz o ateşi gördünüz mü?
72- Siz mi onun (ateşin) ağacını yarattınız, yoksa Biz mi yaratanlarız?
73- Biz onu (ateşi) bir ibret / hatırlatma ve çöl yolcularına bir fayda kıldık.
74- Öyleyse büyük Rabbinin adını tesbih et!
75–80- Artık hayır. Necmlerin (her indirilmede gelen ayetlerin) yerlerini / zamanlarını (inişini) kanıt gösteririm ki -ve eğer bilirseniz bu büyük bir yemindir (kanıt gösterimidir)-, hiç kuşkusuz o, şerefli Kur’an’dır. Saklanmış (korunmuş) bir kitaptadır. Ona mutahherlerden (temizlenmişlerden) başkası temas edemez. (O) Âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Peki, şimdi siz bu Söz’ü mü (Kur’an’ı mı) küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı, şüphesiz kendi yalanlamanızı mı kılıyorsunuz?
83, 84- Ancak o boğaza gelip dayandığı zaman ve o zaman siz nazar edip duruyorsunuzdur (onun karşısında bulunuyorsunuz).
85- Biz ise ona sizden daha yakınız. Velâkin siz görmezsiniz.
86, 87- Peki, mademki cezalandırılmayacakmışsınız, eğer doğrulardan iseniz onu (boğaza gelmiş, çıkmakta olan canı) geri çevirmeniz gerekmez mi?
88, 89- Amma eğer o, yaklaştırılanlardan (Sabikun’dan) ise, artık rahatlık, güzel kokulu rızk ve Naim cenneti vardır.
90, 91- Ve eğer o, sağın ashabından ise; artık sana sağın ashabından selâm!
92–94- Ve ama yalanlayıcılardan (solun ashabından) ise; işte kaynar sudan bir ziyafet! Ve cahime (cehenneme) atılma!
95- Şüphesiz işte bu (Bizim naklettiklerimiz), kesin bilginin, gerçeğin ta kendisidir.
96- Öyle ise büyük Rabbinin adını tesbih et!
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
giriş, sûresi’ne, vakıa


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:44 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam