hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > EĞİTİM - ÖĞRETİM > Paranormal Olaylar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 18. December 2012, 06:50 AM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart Paranın nasıl üretildiğini bilmiyor musunuz?

Kanada’da mesleği ekonomi olmayan üniversite ve üstü mezunu başarılı insanlar arasında bir anket yapılmış. Anketten çıkan çarpıcı sonuca göre hiçbirisi paranın nasıl üretildiğini bilmiyormuş.

Yine ilginç şekilde hepsi parayı devletin bastığını zannediyormuş. Ayrıca paranın büyük oranının (%90) bankalarca havadan yaratıldığından haberleri yokmuş.

Şöyle bir iddia da ortaya atılabilir. Anketi Türkiye için yapalım ve içine ekonomi öğrenimi görmüş olanları da dahil edelim. Çıkacak sonuç pek farklı olmayacaktır. Hatta daha da ileri gidip devletin en üst düzeyinde görev yapan insanların da işin fazlaca farkında olmadığı söylenebilir.

İddiayı destekleyen çok sayıda kanıttan birisi zamanın İngiltere Başbakanı David Lloyd George’un hikâyesi. Diğeri ise Malezya’nın efsanevi başbakanı Mahathir’e ait. Malezya’yı içine sokulduğu 1997 krizinden IMF’ye rağmen çıkarmayı başaran efsanevi liderin krize kadar paranın nasıl üretildiğine dair bilgisinin olmadığının itiraf edilmesi anlamlı. Evdeki doktor kitabında bunu açık yüreklilikle ifade ediyor.

İnsanların bu kadar yoğun şekilde hayatının parçası olmuş para gibi bir ölçü aracının nasıl üretildiğinin öğretilmemesi veya öğrenilememesini hele üniversite mezunu insanların bu konuda bilgisizliğini nasıl izah edebilirsiniz? Özellikle bu bilgisizlik dünya çapındaysa.

Anketteki herkes paranın devlet tarafından basıldığını zannediyor. Halbuki madeni paralar hariç tüm paralar devlet dışı kurumlarca basılmaktadır.

Süreci Açıklayalım

Öncelikle ortalıkta dolaşan parayı çeşitlendirmek gerekiyor. Bunlar; çok azını teşkil eden madeni paralar, kâğıt paralar ve bankalar tarafından “yaratılan” diğer para şeklinde. İlk iki kısımdakiler fiziksel olarak elimizde bulundurduğumuz para. Bu kısım mevcut paranın %10’dan az bir kısmını oluşturuyor. Kalan %90’ın üzerindeki kısmı ise kısmi rezerv (fractional reserve) dediğimiz yöntemle bankalar havadan üretmektedirler.
Önce ceplerimizde fiziksel olarak dolaştırdığımız parayı ele alalım. Cebinizden madeni bir para çıkarın örneğin 50 kuruş ya da 1 TL. Üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazmaktadır. Yani devletin ürettiğini gösteriyor. Bu madeni paralar tüm para içinde çok az bir miktardır.

Gelelim asıl fiziksel meblağa yani kâğıt paralara. Cebinizden rastgele bir kâğıt para çıkarın. Üzerinde “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” yazmaktadır. Dikkat edin “Türkiye Cumhuriyeti” değil zira “Cumhuriyeti” ifadesi devlete aidiyeti belirtir. Oysa “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.” ortaklarını devlet bankaları, özel bankalar ve özel şahsiyetlerin ve kuruluşların oluşturduğu anonim şirkettir. Kâğıt paraları basmada tekel olan tek kuruluş olup yarı özel bir yapıdadır.






Paralarda Önemli Cumhuriyet Farkı

Eğer ülkelerdeki Merkez Bankalarını devlete ait zannediyorsanız bu anket grubu içindesiniz. Örneğin ABD’deki para basımında tekelleşmiş kuruluş olan FED özel bankaların kendi aralarında kurduğu bir birliktir.

Kâğıt Para Basma İşlemi

Diyelim ki devlet 1 milyar TL’lik para basmak istedi. Ne var canım basıversin diyeceksiniz. Hayır! Öyle kolay değil. Koca devlet baba aynı sizin gibi bir konumda. Borç verecek kurum aramaya başlar. Bu amaçla adına hazine bonosu veya devlet tahvili denen kâğıtlar üretir. Ne olarak isimlendirildiğine ve küçük farklara bakmayın. Devlet tahvili denen şey işlevsel olarak borçlanma senedinden başka bir şey değil. Yani bankadan kredi aldığınızda size imzalatılan senetin benzeri.

Sonra o ülkedeki çeşitli düzenlemelere göre Merkez Bankası, diğer bankalar veya dış ülkeler bu cicili bicili kâğıtları belli faiz geliri elde etme karşılığı satın alırlar. Yani devlete bu faiz yüzdesiyle borç verirler. Devlet, borçlanabildiği miktardaki tahviller karşılığında Merkez Bankasından para basmasını talep eder. Merkez Bankası da bu parayı havadan borca dayalı olarak yaratır.

Devlet, borçlanma senedindeki 1 milyar tutarındaki paranın fiziksel karşılığını kâğıt para olarak basan Merkez Bankasından alır ve kullanıma sokar. Sistemin en büyük problemi paranın borca dayalı olarak üretilmesidir.

Lütfen Aşağıdaki yazıları inceleyiniz.

KURULU DÜZENLER (para)
KURULU DÜZENLER (banka)


Yani bu sistemde borç eşittir paradır. Diğer bir deyişle devletin borcunun tamamını ödemesi piyasadan tüm parayı çekmesi demektir ki ekonominin çöküşü anlamına geleceğinden hiçbir devlet bunu yapamaz. Bu durum “ABD borçlarını neden ödeyemez?” (http://www.haber7.com/haber/20110811...n-odeyemez.php) başlıklı yazıda rakamlarla açıklanmıştı.

Burada dikkat edilmesi gereken diğer önemli nokta şu: Devlet borçlanma yoluyla Merkez Bankasının ürettiği kâğıt parayı temin etmekte ancak ödenecek faiz miktarı para sistemde hiçbir şekilde üretilmemektedir. “O adada siz olsaydınız?” (http://www.haber7.com/haber/20110818...yapardiniz.php) yazısını anlayan okurlarımız hiç üretilmeyen bu para tutarında servetin insanlardan vergi gibi yollarla çıkacağını ve mutlaka yeni faiz parasının katlanarak basılması gerektiğini anlamışlardır. Sistemi anlamak için ada hikâyesindeki ilk yıl ada halkından çıkan 50 ada lirasını anlamalısınız.

Paranın %90’lık Kısmını Bankalar Havadan Yaratıyor

Tedavülde olan ve cebinizde gezdirdiğiniz kâğıt paranın, devlete ait sandığınız yarı özel tekelleşmiş kuruluşu olan “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş.” tarafından nasıl üretildiği basitçe anlatıldı. Ancak olayın asıl vahim kısmı buradan sonra başlıyor. Zira geriye kalan çoğunluk durumundaki %90’lık para bankalar tarafından havadan yaratılıyor.

Peki, bu %90 para nasıl var ediliyor ve açıklanacağı üzere yok ediliyor? Bu mekanizmanın adına kısmi rezerv (fractional reserve) sistemi deniyor. Diyelim ki bir bankanın elinde 1,000 lira var. Mevcut sınırlamalara göre banka %10’unu tutarak geri kalan %90’ı kredi olarak veriyor. Böylece aşağıda açıklanacağı şekilde olmayan 9,000 lirayı insanlara kredi olarak veriyor ve bundan rant elde ediyor. Tabi Merkez Bankasında olduğu gibi para borç olarak üretilirken faizi hiçbir şekilde üretilmemektedir.

Bu havadan para yaratma işlemi sistemin doğal sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Şöyle: Bankanın elinde 1,000 lirası olduğuna göre 100 lirayı tutup bankaya gelen birisine %90’ını yani 900 lirasını kredi olarak verir. Krediyi alan kişi parasını yine bankada tuttuğundan getirip sistem içerisinde ya aynı bankaya ya da başkasına yatırır. Gelen 900 liranın 90 lirası banka tarafından tutulup 810 TL tekrar borç olarak verilir. Bu kez 810 lirayı getirip bankaya yatırırlar. Banka 81 TL tutup 729 TL borç verir. Bu süreç içerisinde banka kendi parası olan 1,000 TL haricinde 9,000 TL’yi havadan yaratmış olur (1000+900+810+729+656+590+531+ 478+…..=10,000).

Borç alanların tümü borçlarını ödediklerinde daha önce yoktan var edilen ve üzerinden faiz elde edilen 9,000 lira yok edilir. O yüzden paranın bu havadan tabir caizse yoktan var etme ve yok etme sürecini bir bankacının “Ben Tanrı’nın işini üstlenen bankerim” şeklinde ifade etmesi gayet düşündürücü değil mi?

Bu sisteme göre Türkiye’de dolaşımdaki paranın ve bankalardaki toplam mevduatın durumunu hatırlatmakta yarar var. Ülkemizde piyasadaki nakit olarak mevcut para 53 milyar TL. Pekiyi bankalardaki toplam mevduat ne kadar? Bu rakam yaklaşık 606 milyar TL.

Yani paranın %9’undan az bir miktarı mevcut olup diğerleri anlatıldığı şekilde borca dayalı olarak üretilen para.

Pek çok kişi, bankalar ellerindeki parayı kredi olarak veriyor zannederek yanılmaktadırlar. Bankalar olmayan parayı eldekinin 9 katı var eder ve üzerinden rant elde ederek borçlular geri ödeme yaptığında otomatik olarak yok ederler. Arada hiç üretilmeyen faiz ise kişilerin servetlerinden bankaya aktarılır. Olmayan parayı borç olarak verip faiz elde etmenin yasal durumunu hukukçulara bırakıyoruz.

Birisine sahte para veya resmi evrak vermeye kalksanız sizi iğfal kabiliyeti kanunundan dolayı içeriye atarlar.

Ya da aynı evi aynı zaman biriminde 10 ayrı kişiye satar veya kiralarsanız hukuk yakanıza yapışır.
Ancak banka iseniz bunu kısmi rezerv yöntemiyle rahatlıkla gerçekleştirebilirsiniz.

Peki, sistemin en zayıf noktası nedir? Mudiler aynı zamanda bankaya gelip paralarını çekmek isterse sistem çöker. Zira sadece %10 paranın fiziksel olarak karşılığı vardır.

Bunu tıpkı sandalye kapmaca oyununa benzetebilirsiniz. Müzik devam ettiği sürece problem yok. Ancak müzik kesilip insanlar bankaya koşturduğunda (bank run) bankaların elinde sadece %10 var olduğundan ödeme yapmaları mümkün değil. Bu nedenle sistemi ayakta tutabilmek için Merkez Bankaları belli rezerv para bulundurmak zorundalar. Merkez Bankalarının rezerv paralarının da hiçbir surette yeterli olmaması nedeniyle İsviçre’de Merkez Bankalarının Bankası denilen “Bank for International Settlements” isimli bir banka kurulmuştur. İşin ilginç tarafı merkez bankaları başta olmak üzere bu bankalarda ağırlıklı şekilde özel şahısların ortaklıkları bulunmaktadır.

Parayı ölçü olmaktan çıkaran borca dayalı para sistemi denilen bu hile düzeninin neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hem anayasada hem de yasalarda teminat altına alınan en temel hakları ihlal eden bu yapıyı sorgulayacak hukukçular nerede?

Not: Yaratmak Allah’a mahsustur. Buradaki yaratma kelimesi sürekli tırnak içinde yazılmış olup paranın havadan yani hiç yoktan üretilmesini kastetmektedir.

Prof. Dr. Gültekin Çetiner
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (27. December 2012), sevginur (1. February 2013)
Alt 19. December 2012, 10:32 AM   #2
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. December 2012, 02:54 PM   #3
seckin
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 74
Tesekkür: 11
12 Mesajina 17 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
seckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Diğeri ise Malezya’nın efsanevi başbakanı Mahathir’e ait. Malezya’yı içine sokulduğu 1997 krizinden IMF’ye rağmen çıkarmayı başaran efsanevi liderin krize kadar paranın nasıl üretildiğine dair bilgisinin olmadığının itiraf edilmesi anlamlı. Evdeki doktor kitabında bunu açık yüreklilikle ifade ediyor.
Bir ülkeyi yönetenlerin para yapılanmasından haberdar olmamaları çok garip.
seckin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. December 2012, 07:46 PM   #4
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Alıntı:
seckin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir ülkeyi yönetenlerin para yapılanmasından haberdar olmamaları çok garip.
Haberleri olmaz olur mu? ))))))))))
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 27. December 2012, 06:16 AM   #5
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Eğer bir insan o ülkeyi yönetmeye liyakati yoksa haberi olmaz. Ülkeleri yönetmez kuklalar; yönettirilirler.

Piyon
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (27. December 2012)
Alt 7. January 2013, 01:54 PM   #6
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Çözüm Nedir?

Problem doğru tanımlanmadan çözümü mümkün değildir diye sürekli ifade etmekteyiz. Bu, özellikle BDPS dediğimiz meselede çok daha önemlidir.
Meseleyi henüz kavramadan “peki çözümünüz nedir?” diyenler var. Biraz incelediğinizde aslında sorunu anlamadıkları görülüyor. Bu durumda akla hemen şu hikâye geliyor.
Derler ki; Nasreddin Hoca vaazında uzun uzun Leyla ile Mecnun’un hikayesini anlatmış. Cemaat pür dikkat. Anlamış gibi gözüküyor. Hoca memnun lakin yine de bir kontrol edeyim demiş. “Sorusu olan veya anlamayan var mı?” demiş. Dikkatle dinleyenlerden birisi; “Hocam sağ olun herşeyi çok güzel anladım. Yalnız bir şeyi anlayamadım. Leyla Mecnun’un nesiydi?” diye soruvermiş.
BDPS/KRS diye anlatıp durduğumuz mesele de buna benziyor. Sorunun çözümünü anlamak için insanların önce sorunu iyice anlaması gerekiyor. Bunun için de paradigma değiştirmeleri gerekiyor ki zor olan da bu... Ancak, bu sağlanmadan çözümü de anlamaları mümkün değil.
Çözüme girmeden önce paradigmayı sorgulayalım. Çünkü BDPS paradigması içinde çözüm aramak samanlıkta kaybolan iğneyi aydınlık diyerek sokakta aramaktan farksız ve bulmak da imkansız. Eğer mümkün diyorlarsa Dünyanın en kral ekonomistleriyle her türlü şekilde tartışmaya hazırız.
Neden bu kadar kendimizden emin konuşuyoruz? Çünkü bir paradigma içinde çözümü mümkün olmayan şey diğer bir paradigmayla rahatlıkla çözülebilir. O yüzden başta ekonomistler olmak üzere tüm ilgilileri bu paradigma felcinden kurtulmaya çağırıyoruz. Bu sistem içinde çözüm mümkün değil. Bunu kavramak için “Issız Ada Hikayesi” ve birkaç makaleyi okuyup anlamak yeterlidir. Aslında bunu anlamak için ekonomist olmaya da gerek yok. Meseleyi anlayan ekonomi alanı dışından bir insanın paradigma felcine uğramış bir ekonomisti alt etmesinin sırrı da bizlerin mevcut paradigma dışında konuşmamızdan kaynaklanıyor.
Bu meselede ilk önce paranın işlevinin sorgulanması gerekiyor. Para artık ekonomilerde alınıp satılmak suretiyle mal haline getirilen bir nesnedir. Ekonomistlerin bir türlü anlamadığı şey ölçü aracı olan bir şeyin biriktirilmeyeceği, üzerine faiz/kar payı vs fazlalık koyarak diğer mallar gibi muamele edilmeyeceğidir. Biz parayı ölçü aracı ve buna bağlı olarak mübadeleyi sağlayan bir araç olması dışına iten işlevleri reddediyoruz. Servet depolama aracı olarak kullanılması ve üzerine kar koyarak alınıp satılması paranın ölçü aracı olma vasfını kaybettirir ve onu mal haline getirir.
Ayrıca bu malın ilk çıkışı da borç olduğundan ve diğer malların aksine hiç tükenmeyerek bileşik faizle sürekli arttığından bu malı ortaya çıkaran sahiplerinin diğer insanları sistematik şekilde köleleştirmesine yol açmaktadır.
Örneğin bir mal olarak muzu düşünün; yenip bitiriliyor. Ama para öyle mi? Borç olarak ortaya çıkıyor ve bileşik faizle miktarının yeni borçlar olarak sürekli artması durumu söz konusu. Bu durumda “malın sahibi kimdir?” sorusu önem kazanıyor. Baktığımızda bunun sahibi sanılanın aksine devletler değil. Mal, Merkez Bankalarının gözüküyor. Ya bunlar devletin değil ya da olsa bile bunların malına (para) devletlerin nasıl eriştiği önem arzediyor. Devletler bunu bankalara borçlanarak elde ediyor. Pekiyi nasıl oluyor bu? Merkez Bankaları bu malı devletin borcuna karşılık basıyor. Diğer deyişle bu malın var olması için devletlerin borçlanması gerekiyor. Bu malın arkasında insanların zanlarının aksine ne altın ne de başka bir şey var. Arkasında sadece borç var. Devlet borçlanırsa para var oluyor. Devlet borçlanmazsa bu kağıt para da yok.
Borçlanma araçları da devlet tahvilleri veya bugünlerde yaygınlaştırmaya çalıştıkları bizim “Helal Kesim Domuz Eti” diye nitelediğimiz sukuk gibi şeyler.
Merkez Bankasının ürettiği bu malı bankalar faizli olarak alıyor. Merkez Bankası da bunlardan faizli alıyor. Bankalar bu malı devlet tahvili gibi yukarıda zikredilen araçlarla devlete satıyor, yani borçlandırıyor. Devlet dediğiniz kim. Siz, biz; yani hepimiz. Bunlar; vergi ve harçlar, zamlar, özelleştirme ve kamu varlıklarının sürekli satışı olarak hepimizden çıkıyor.
Sorgulanması gereken diğer önemli nokta şu. Devlet nasıl bankalardan bu kadar parayı alıyor? Bankalar bu kadar parayı nereden buluyor? İşte burada Kısmi Rezerv Sistemi’nin (KRS) anlaşılması gerekiyor. Bu malın %8-10 gibi bir kısmını Merkez Bankaları üretiyor. Kalan %92’lik kısım KRS’yle bankalar tarafından havadan üretiliyor. Yani aslında devlet bankalardan borç aldığında gerçekte para almıyor. Bankalar bu parayı havadan var ediyor. Tıpkı vatandaşların kredi çekmesiyle var ettikleri gibi. Bankaların zorunlu karşılık oranlarıyla para üretmelerinin sınırlandırıldığı söyleniyor. Ama pratikte bunun pek de sınırı yok. Bugün mevcut paranın 13 katından fazlası bu şekilde bankalarca üretilmiş durumda.
Birkaç bankacı ve bürokrat borçlandırma ihaleleriyle hepimizi borçlandırıyor. Bu borçlandırma hepimiz adına, hatta henüz doğmamış torunlarımız adına yapılıyor.
Paradigma felci olmuş ekonomistlerin tek söyledikleri “iyi ama hala borçlanabiliyoruz” ötesine gitmiyor. Bu büyük bir zulümdür veya sürdürülmesi mümkün değil diyen ekonomistler var mı? Biz bunları söylüyoruz.
Sorunu anlayanlar için artık çözümden bahsedebiliriz.
Her problemin çözümünün iki boyutu vardır. Birisi “Ne yapılmalı?” sorusunun cevabıdır. Diğeriyse “Nasıl yapılmalı?” sorusuna taalluk eder. Birincisi işlevsel çözümdür. Bunlar olması gereken genel çözümlerdir. Sorunu çözmek için yapılacak şeyleri ifade eder. Ama nasıl yapılacağı sorusu soruna spesifik çözümleri barındırır ve “yaratıcı” problem çözme tekniklerini içerir. Biz işlevsel çözümü her zeminde dile getiriyoruz. Yineleyelim.
Öncelikle para bir mal olmaktan çıkarılmalı, sadece ve sadece ölçü aracı olmalıdır. Para borca dayalı olarak üretilmemelidir. Paranın üzerinde hiçbir fazlalık (riba) olmamalıdır. Faiz veya kar payı, basit veya bileşik faiz, paranın temininde ortaya çıkışında üzerindeki her türlü fazlalık onu ölçü aracı olmaktan çıkarır.
Paranın topluma yayılması ise tavandan değil tabandan yapılmalıdır. Paranın tavandan tabana yayılmadığı küresel sistemde, paranın faizin fazla olduğu ülkelere sıcak para şeklinde akarak tüm insanlığı felakete götürdüğü açıktır.
Paranın miktarı ekonomideki mal/hizmetin devinimini sağlayacak miktarda olmalı, ne eksik ne de fazla olmamalıdır. Eksik olması deflasyon, fazla olması enflasyon dediğimiz olguyu getirir.
Para borç olarak üretilmemeli ve bankaların para yaratması anlamına gelen KRS kaldırılmalıdır. Bugün piyasalardaki paranın %92’si KRS’yle üretilmektedir.
Her şeyden önemlisi de şu: Paranın üretimi, miktarı ve kontrolü devletçe yapılmalıdır. Zira her zaman söylediğimiz gibi parayı kim üretip kontrol ediyorsa devlet odur. Bunu gerçekleştirebilmek için Merkez Bankası millileştirilmelidir. Ancak hükümetlerin gelişigüzel para miktarını artırmamaları için şeffaf, adil, profesyonel kriterlere sahip bir devlet kurumuna dönüşmelidir.
Devletin kendi parasını basması hem hakkı hem de en önemli sorumluluğudur.
Böyle bir devlet kurumu piyasada gerekli para miktarını hesaplar ve faizsiz/kar paysız şekilde basarak projeler dahilinde ve borç olmaksızın topluma yayar. Piyasada paranın eksik olması durumunda çözüm gayet kolay. Para basma yetkisi devletin olduğundan faizsiz olarak gereken fazlalığı basar ve uygun yöntemlerle topluma dağıtır.
BDPS dediğimiz sistemde vergilerin alınması zorunluluktur. Olmazsa olmazdır. Nedeni de paranın bankalarca borç olarak üretilmesi ve devlet/halkın borçlandırılmasıdır. Borcun bileşik faizle artması nedeniyle sürekli yeni paraya ihtiyaç duyulmakta ve bunlar alınan vergi ve harçlar, özelleştirmelerle bankalara aktarılmaktadır.
Piyasadaki para miktarı fazlaysa uygun vergilendirmeyle vergi olarak toplar ve yeni mal ve hizmetlerin üretilmesi durumunda tekrar geriye dağıtır. Değilse bu fazlalığı imha eder. Yani çözüm önerimizde eğer piyasada para fazlası varsa vergiye ihtiyaç bulunmaktadır. Birisinde vergiler bankalara faiz ödemeleri için diğerindeyse mal/hizmet ve para miktarı arasındaki dengeyi korumak için toplanır.
İşte size çözüm!
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. January 2013, 05:31 AM   #7
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

1- Yukarıdaki ''Zeitgeist'' izlendikten sonra bir de 1, 2, .... diye sıra numarasını takip eden yapımcı Gürkan Hacır'ın Erol Bilbilik '' zamanın ruhu''nda izlenmeli ve ''Türk Bilderbergleri'' röportajı da mutlaka; tıklayın:

http://www.youtube.com/watch?v=wiGarp5Hl8k

2- Sayın pramid'in ''çözüm nedir'' diye, bir memlekette kapitalist düzenin ''stabl'' kalması üzerine çözüm getiren Sayın Prof. Dr. Gültekin Çınar'ın sağlık verdiği ''görüşün-yazının'' da eleştirisi, yarım yamalak değil, toplumcu bir bakışla, yetkin bir ekonomist tarafından yapılmalıdır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (13. January 2013 Saat 09:19 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
bilmiyor, musunuz, nasıl, paranın, üretildiğini


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:26 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam