hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > MAKALELER(DİNİ ve SİYASİ) > Siyaset

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 18. July 2016, 09:40 AM   #11
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Bi darbe kisisel degilse kimseldir?

Darbecibasi
kendisi olarak davranmaz da
baskasi olarak mi davranir?

27 Mayis 1960 darbecileri halkin alyanslarini toplayip kendi hanimlarina verdiler,
kimsel olarak yaptilar bunu?

15 Temmuz darbecileri
kendi geleceklerini degil de baskalarinin geleceklerini mi
güvenceye almak istediler?

Minareli darbeciler
kendi ailelerine, kendi yandaslarina degil de karsitlarina mi
kiyak geçiyor?

Konu Hasan Akçay tarafından (18. July 2016 Saat 09:57 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 18. July 2016, 09:57 AM   #12
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

Yok hocam ne desem boş sana.

Demek darbe yapanlar bunu kariyer için yapıyorlar emekliliklerinde rahat etsinler diye....

Demek 27 maydıçıların eşlerine alyans alacak parası yoktu darbe yaptılar.

Kenan evrenidir emeklilikte para durumu bozulur diye darbe yaptı

Darbeyi yapan emekli paşa G. Kurmay Başkan'ı olup emekli maaşını artırma çabasınday dı
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 18. July 2016, 04:32 PM   #13
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

-Hakim Bey hilafet gelmeli mi?
-evet

-Mimar Bey halk devrimi olup komünizm gelmeli mi?
-evet

-Barzo Bey kürt devleti kurulmalı mı?
-evet

-Sayın Çölaşan R.T.E idam edilmeli mi?
-evet

Sayın Perinçek Türkiye Nato dan çıkmalı mı?
-evet

-Chp li arkadaş Akp darbeyle indirilmeli mi?
-evet

herkesin kendine göre bir fikri var Sayın Akçay.

Siz benim kafamdan geçenleri bilseniz Hitler in resmini bu melekmiş diye alıp odanıza asarsınız.
Tabi ne kadar olsa internet orta mı. Az çok yazılarımızdan ne fikirde olduğumuz anlaşılsa da bende bilmiyorum siz gerçekte kimsiniz.
Bu ülkede her fikirden, her düşünceden, her inançtan insanla birlikte dostça yaşayıp ülkemizi olduğundan daha ileriye taşıyacaksak, kanunlara nizamlara uyup ortak bir paydada buluşmamız lazım. O yüzden Hakim onu dedi, şu şunu dedi gibi havada kalacak laflarla ve edebi anlatım diliyle geçiştiremezsiniz.

Bir de en azından Sözcü avenesi kadar açık olun lütfen. Bu yapılan neydi? Kim yaptı? Niye yaptı? Kimler destek verdi?
Ama lütfen somut şeylerle anlatın, ve sizden ricam Yargıç Ahmet onu dedi, Bakkal Rıza bunu dedi gibi estrümanlar kullanmayın.

Bundan sonra yazacağım iki konu
1)- Erdoğan travması
2)- Türkiye de darbeler

Ne yapalım! madem kimse baklayı ağzından çıkarmıyor. Bari biz konuya girelim.
__________________
(FOR RAVEN)
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 18. July 2016, 05:00 PM   #14
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Bu yapilan neydi?
Darbe girisimi.

Kim yapti?
Fethullah Gülen'e bagli askerler, deniyor.
Yargilanacaklar.
Gerçekten kim olduklarini mahkeme karari ortaya koyacak.

Niye yapti(lar)?
Yine söylentiye göre,
önümüzdeki günlerde yapilacak Yüksek Askerî Şurada ordudan atilacaklarmis.
Her halde daha önce davranip atilmalarini önlemek için yaptilar.

Kimler destek verdi?
Bunu da mahkeme karari ortaya koyacak.

Sayin Khaos, sz bundan daha somut seyler söyleyebiliyorsaniz lütfen buyurun söyleyin.
Önyargili asla degilim, anlamaya çalisirim.

Kim olduguma gelince
bu forumdaki yazilarim ortada,
O yazdiklarimda ne diyorsam FiKREN oyum,
SAHSEN ise
1960'dan beri bütün darbe girisimlerine tanik olmus ve onlardan birinde yer almis biriyim.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 18. July 2016, 06:21 PM   #15
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

Sayın Akçay,

Size yakışır şekilde içtenlikle verdiğiniz cevap için teşekkür ederim.

Kim olduğunuzu aslında şahsınızda sorgulamıyordum. Bu genel olarak yaptığım bir yorumdu. Dikkat ederseniz yazımda

Bu ülkede her fikirden, her düşünceden, her inançtan insanla birlikte dostça yaşayıp ülkemizi olduğundan daha ileriye taşıyacaksak, kanunlara nizamlara uyup ortak bir paydada buluşmamız lazım.

diyorum.

Ben darbelerin ülkeyi hem siyasi,hem iktisadi hemde psikolojik olarak derinden yaraladığı kanaatindeyim.

Bir darbeye tanık olmuş hatta içinde yer almış biri olarak anılarınızdan yararlanmak isterim.

15 temmuz gecesi başlayan kalkışmaya gelince hala aynı fikirdeyim. Bu darbe girişiminin CIA ve Nato temelli FETÖ tarafından yapıldığı kanaatindeyim.

Başkomutana! gelince bence sadece işi her anlamda yaver gitti. Ondan sonra olan olaylar ise tamamen propagandaya ve siyasi ranta dönüştü.

Türkiye için asıl olan bu saaten sonra Anayasa ya kanun ve nizamlara göre hareket etmektir. Hiç kimsenin hukuku çiğnenmeden bu iş en doğru şekilde bitirilmeli cadı avına dönüştürülmemelidir. Burada en önemli görev muhalefete, yargıya, medyaya, stklara düşmektedir. Artık ülkenin gerçekten toplumsal bir mutabakata ihtiyacı var çünkü.
__________________
(FOR RAVEN)
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. July 2016, 12:50 AM   #16
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Herkesin aklı kendine...

Olay TSK'yı tamamen itibarsızlaştırıp NATO nezdinde de pasifize ederek federatif bir Türkiyeye zemin hazırlamaktır.

Merak eden yabancı medyadan ve internetten de doğrular.
İletişim çağında yaşıyoruz.
Ne diyor Kuran "OKU"

Şu kadının dediklerini bir okuyup araştırın.

https://www.facebook.com/BanuAVAR/?fref=ts
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa."

Konu bartsimpson tarafından (19. July 2016 Saat 12:52 AM ) değiştirilmiştir.
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. July 2016, 01:22 AM   #17
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

IKI NUMARALI MAHKEME
alinti:

ÖNSÖZ

İKİ NUMARALI MAHKEME 1963 yılının yaz aylarında Kara Harb Okulunda çalıştı. Harb Okulu öğrencilerini yargıladı. İsmet İnönü hükümetini silah zoruyla devirmeye kalkışmaktan 75 Harbiyeliyi dört yıl ikişer ay hapis cezasına çarptı.

Bir de Bir Numaralı Mahkeme vardı. Ama o, Mamak'ta çalıştı. Darbe girişiminde ele başılık eden Harb Okulu öğrencileri ile emekli albay Talat Aydemir ve emekli binbaşı Fethi Gürcan gibi darbeci subayları yargıladı. Bu iki subay ölüm cezasına çarpıldı, asılarak idam edildi.

İKİ NUMARALI MAHKEME Mamak'takilerin değil, Harb Okulu'nda yargılanan "bin dört yüz elli dokuz harbiyeli"nin öyküsü. Duruşmalar sırasında tuttuğum notların üstüne kurulmuştur. Olayın henüz dumanı tüterken yazılan bu defter bu günlerden o günlere değil, o günlerden o günlere bir bakıştır. Belki biraz çocuksu ama son derece içten bir bakış.

25 Haziran 1965 tarihli AKŞAM gazetesinde Çetin Altan o harbiyelilerin davranışını "çocuksu iyi niyet"e yorar ve ekler: "Türkiye'de hiçkimse acemiliğini onlar kadar ve o yaşta ödememiştir."

Gerçekten öyleydi. Bıyığı yeni yeni terlemeye başlayan birer çocuktuk. Ülkenin yazgısıyla oynayan koca koca adamlar değildik. Ama bazı koca koca adamlar kendi siyasi oyunlarını oynarken ayaklar altında biz kaldık. HARBİYELİ ALDANMAZ diye bağıra bağıra aldandık; hüngür hüngür ağladık ve kahkahalarla güldük. "Çocukça ve iyiniyetle".

İlhan Selçuk ise 17 Aralık 1964 tarihli CUMHURİYET gazetesinde "bazı tarih gerçeklerinin üstüne ışık serpmek"ten söz ediyor. İyi güzel de o gerçeklerin üstüne kimin feneri tutulacak? Sanırım olaya bir de ayaklar altında kalan o "çocuklar"ın gözüyle bakmakta yarar var.

Belki bu defter o işi yapar. Öyle ki okunduğunda kulaklara o çocukların ağlama sesleri ve kahkahaları gelir. Ve inşallah bir gün tam demokrasi ülkemizde yerleşir; bu öykü, masal olur.



*

KAÇMAYI AKLIMDAN BiLE GEÇiRMEDiM

1962-1963, okul yaşantımın son ders yılı olacaktı.
Yıl sonu sınavları yapılıyordu.
Bir hafta önce başlamıştı. Bir hafta sonra bitecekti.

24.00'e kadar sınıfta ders çalışma izni vardı. Arkadaşların çoğu o vakte kadar çalışıyordu ama benim ilkem yıl içinde düzenli çalışıp yıl sonunda rahat etmekti. Onun için her zamanki gibi 22.00'de yattım.Yenice uyumuşum. "Alarm var!" feryatlarıyla uyandım. "Kalkın arkadaşlar! Haydi arkadaşlar!" Herkes telaş içinde kalkıp gidiyordu. Koğuşta yalnızca iki ya da üç kişi kalmıştık. Ben de acele giyinip aşağı indim.

Depoda kendi silahımı bulamadım. Rast gele bir silah aldım. Palaska da bana uymadı. Elime gelen birini takıştırıp dışarı koştum. Bölüğüm iç avludaki toplanma yerinde yoktu. Okul kapısı ise sonuna kadar açıktı. Nöbetçi yoktu. Bölüğe Meclis yolunda yetiştim.

Oldukça düzgün bir yürüyüş kolu içinde gidiyorlardı.
Kısım çavuşu bir bağ mermi verdi.

"Nolmuş? Nereye gidiyoruz?"
"Şimdilik biz de bilmiyoruz."

Herkes birbirini uyarıyordu:

"Aman arkadaşlar!
Silahınızı güvene alın; namluyu havaya tutun."

Mermi de aldığımıza göre bu bir eğitim yürüyüşü değildi.

Az sonra "Conguroglu'nu gördün mü? Talat Aydemir gelmiş," gibi sözler dolaşmaya başladı. Durumu anladım.Talat Aydemir bir yıl önce Harb Okulu komutanıydı. Conguroglu ise onun maiyetindeki bir subay. 22 Şubat 1962'de İsmet İnönü hükümetini devirmeye kalkıştıkları için emekli edilmişlerdi. Simdi demek bir darbe girişimi daha başlatıyorlardı. Ve biz onlarla birlikte hareket ediyorduk.

Daha önce kendi aramızdaki söyleşilerde ihtilalden söz ederdik.
Ben şakaya vurup "Öyle bir şey olursa kaçarım!" derdim. Ama o anda kaçmayı aklımdan bile geçirmedim.

Parola: harbiyeli
Isareti: aldanmaz


*

HARBiYELi ALDANMAZ.

26 Şubat 1962’de Başbakan İsmet İnönü Mecliste bir konuşma yapar; "Harbiyeliler aldatılmıştır," der. Bazı harbiyeliler ertesi gün Taksim’deki Atatürk anıtına çelenk koyup İnönü’nün bu sözünü protesto ederler. Çelengin üzerindeki yazı: HARBİYELİ ALDANMAZ.

Fotoğraftaki gazete haberi:

"HARBİYELİ KANDIRILAMAZ" – Sömestr izinlerini geçirmek üzere şehrimize gelmiş bulunan Harbiye talebeleri dün Taksimdeki Atatürk anıtına üzerinde "Atatürk ve Türk ulusu, Harbiyeli aldanmaz" ibaresi bulunan bir çelenk koymuşlardır. Resimde, Harbiyelilerin çelengi görülüyor.

*

UZAYLILAR

Saat 24:30. Uykuyla uyanıklık arasındaki zaman.
Yaprak kımıldamıyor.
Evlerinde herkes uykuda olmalı. Yalnız biz kıpır kıpırdık. Dünyayı ele geçirmek üzere olan uzaylılar gibi.

Genel Kurmay'ın önüne gelince ateş yedik. Kendimizi yerlere attık. Yenice yağmur yağmıştı. Üstümüz başımız fena battı. Bir kaç saniye sonra ateş kesildi. Ve biz ordan sanki az önce ateş edilmemiş ve bir daha da edilmezmiş gibi elimizi kolumuzu sallaya sallaya yolumuza devam ettik.

İçişleri Bakanlığı’nın önüne gelince "Başımızda kimse yok mu?" diye arandık. Conguroglu varmış; yok olmuş. "Arkadaşlar! 22 nci Kısım, Tarım Bakanlığı’nın önüne!" dendi. Oraya gittik.

Bakanlığın doğusundaki yapı, Yüksek Denetleme Kurulu. Cadde yukarda kalıyor. Yani orda bir bakıma siper var. 22 nci Kısımdan İsmet Öztürk’le orda siper aldık. Ortalık şimdilik sakin. "Kimse var mı?" diye seslendik. Bakanlığın önünde epey arkadaş varmış. Yapının üst katındaki bir pencerede ışık yandı. İsmet işkillendi.

"Yahu, kim ki o?"
"Bilmem."
"Bize ateş etmesin?"
"Yok canım."

Sesimi yükselttim:

"Bizim kimseye zararımız yok.
Hem arkadan vurmak olur o. Yakışır mı!
O bize ateş etse bile ben ona ateşetmem."

"İşi amma da iyi ayarlamışlar!" diyorduk.

Az ilerdeki kavşakta birileri arabaları durduruyor,
denetliyor, geri çeviriyordu.
Orda bir de tank vardı. Sahipsiz.

Tek tük silah sesi duyuluyordu.

Sonra önümüzden asker dolu GMC'ler geçti; karşımızdaki ağaçların arasına girdiler. İsmet ve ben bakanlığın önündeki arkadaşların yanına geçtik. Coğunluğun yanında olmak insana güven veriyordu.

Biraz sonra sürüne sürüne Adnan Midyat geldi. Heyecanlıydı. "Bize ateş ettiler," dedi. Adnan karşılık vermek istemiş ama "bu meret" tutukluk etmiş. Mermi yatağını, tetiği kurcaladı. Silah birden ateş aldı. "Vay canına yahu," dedi. "Orda ateş almamıştı." Bizim bulunduğumuz yerden çıkan tek silah sesi bu oldu.

Sınıf arkadaşım Erdoğan Gülsoy da ordaydı. Morali bozuktu. "Bu iş yaş," diyordu. "Bir kere karşılıklı ateş edilmeye başlandı mı o işten hayır gelmez. "Karşımızdaki ağaçların arasından birden ateş edilmeye başlandı. Sanki Erdoğan'ı haklı çıkarmak için.

Yüksek Denetleme Kurulu ile Tarım Bakanlığının arasında bir sokak var. Ordaki bir kapının girintisine sığındık. Erdoğan çömük ben ayakta beklemeye başladık.

"Burdan çıkmayalım," dedim. "Ne zaman bizi almaya gelen olur o zaman çıkalım." Epey bekledik. Sabaha doğru bir ses duyduk. Önce uzaktan. Sonra ses giderek yaklaştı: "Ateş etmek yok! Ateş etmek yok! Onlar sizin kardeşleriniz. Harbiyeliler sizin kardeşleriniz." Giderek yaklaştı: "Gelin evlatlarım. Gelin yavrularım." "Hadi Erdoğan."

Çıktık.


*

SiLAH VE NAMUS

Ordan burdan gelenlerle yirmi kişi kadar olduk. Seslenen, bir albaydı. Sırtında kışlık palto, onun altında yazlık giysi. Yanında subaylar, ardında avcı koluna göre dizilmiş eli tomsonlu erler. "Verin silahlarınızı." Bir kaç arkadaş verdi. Hüseyin Dirhem de silahını uzattı. Ama birden heyecanlandı.

"Ben silahımı vermem!"
"Neden?"
"Silah benim namusumdur!"

Albay babacandı.

"Evladım," dedi. "Ben de askerim. Namusunu bana teslim etmez misin?"
"Hayır!"
"Al, ben sana tabancamı vereyim."

Tabancasını uzattı. Hüseyin onu da almadı. "Benim silahım var," dedi.

Albay silahlarımızı almayı bıraktı. Toplananları da geri verdi.
Silahların mekanizmalarını istedi. Onları itirazsız verdik.

Bir GMC yanaştı. "Binin," dedi. Ali İhsan Yılmaz davranınca silahı kazayla ateş etti. Albay dövünmeye başladı: "Evladım, birbirinizi vuracaksınız. Silahları bunun için istedim." Neyse, baska bir aksilik olmadı. Hareket ettik.


*

ARA YORUM 1:
Güler misin ağlar mısın?

Bir sürü avukatımız vardı ama kendi savunmamı kendim yapmaya kararlıydım. Onun için duruşmalar sırasında sürekli notlar aldım. Aklanıp köyüme gelince onları işte böyle temize çekiyorum.

Okul komutanı bizi serbest bırakırken uyardı: "Gittiğiniz yerlerde halk size soğuk davranacak. Dikkatli olun; sırtınızdaki giysinin onurunu lekelemeyin." Şimdi burada onun merakı içindeyim. Komutan haklı olabilir mi?

Köylülerim beni önce bir yokluyor: "Talat Aydemir başaramadı. Yazık."

"Ne yani?" diyorum. "Aydemir'in ihtilal yapma yetkisi mi var? Kimden almış o yetkiyi? Albaymış. Olsun. Emekli edilmiş. Sen neysen o da o. İhtilal yapmaya senin hakkın var mı? Hem başarsa ne olurdu? Yol olurdu; eline silah geçiren ihtilal yapmaya kalkardı. Suriye'ye dönerdik."

Beni bu kadar uzun konuşturmuyorlar bile. "Yok, canım!" diyorlar. "Biz Aydemir haklı, demiyoruz. Ona ceza vermek haklı. O kadar öğrencinin başını yaktı. Onlara acıyoruz. Onlar emir kulu. Öğrencilerin ne günahı var? Bunca yıl dirsek çürüt; oku. Tam subay çıkmak üzereyken umutların yıkılsın. İnsanın içi yanıyor."

Ama bana acınması hiç hoş değil. Acınacak nerem var benim! Şu dünyada acından ölen mi var? Allah bir kapıyı kaparsa başka bir kapıyı açar.

Bir de benim tanıdığım Nurcular var. Onlar Cumhuriyet okullarına karşıdır. "Aha," diyor birisi. "Okudunuz da n'oldu? Laik öğretim çürük meyvalı bir agaçtır. Silkelediler işte yine. Sapır sapır döküldünüz."

Tabii onlar biraz gazete okuyor. Ankara'da olup bitenden haberleri var. Geçen gün "Belki bizi okuldan atarlar," dedim. Bir birlerinin yüzüne bakıp bilgiç bilgiç başlarını salladılar. Daha ben gelmeden anama "Hasan okuldan atılacak," demişler. Anam onlara ermiş gözüyle bakıyor. "Bildiler, bildiler!" diyor. "Bööle olceeni bildiler." Haberi gayptan aldıklarına inanıyor. Babamın bunlara öfkesi burnunda. "Bilemezler!" diye bağırıyor. "Gaybı yalnızca Allah bilir." Onlar da babama ateş püskürüyor. Beş vakit namazında niyazında olan babamı nerdeyse dinsiz ilan edecekler.

Gerçekte halkın HEPSİ aynı tavrın içinde değil. Herkes kendi siyasî eğilimine göre tavır alıyor. İsmet Paşa’cılar var; Demokrat Partililer, Nurcular …

Bense ne yapacağımı bilemiyorum,
güleyim mi ağlayayım mı?

Hani (sepetçi) Mustafa dayım namazdan önce camide anlattıydı. Sabah dağa giderken alaca karanlıkta arabasının tekeri çukura düşmüş. Onu kurtarayım derken dingilin ucu dizine çarpmış. Öyle canı yanmış ki basmış kahkahayı. Bir yandan da "İyi ki kimse görmüyor!" dermiş içinden.

Babam çok gergin.
İkide bir soruyor: "Hasan, haber var mı? Emir geldi mi?"
Sofrada yemek bekler gibi okuldan emir bekliyor.
Tarlalarından birini satıp bana bisiklet aldı.



*

KiMDEN YANAYIZ?

Kamyonu bir binbaşı sürüyordu. Genel Kurmayın önüne geldik. Ordan yine ateş ediliyordu. Durmak zorunda kaldık. Binbaşı, elinde tabanca, indi. "Arkadaşlar," dedi. "Şu anda neler hissettiğinizi biliyorum çünkü ben de harbiyeliyim. Şimdi sizi teker teker bırakacağım. İstediğiniz yere gidin. Ama benim başımı yakmayın. İki küçük çocuğum var. Beni emekli ettirip onların ahını almayın."

Bir arkadaş kamyondan atlayacak oldu. Binbaşı, "Yoo," dedi. "Daha değil! Bekleyin. Zamanı gelince ben söylerim."

Sonra binbaşı yok oldu. Sürücü mahalline bir teğmen bindi.
Geri döndük. Çankaya'ya doğru hızla yol almaya başladık.
Ama kesin olarak nereye gittiğimizi bilmiyorduk.

Dokunsalar ağlayacak gibiydik. Arkada kalan arkadaşlara ihanet ettiğimizi düşünüyorduk. Burnumuzu soktuğumuz işin pisliğini hissediyorduk. Utanıyorduk. Korkuyorduk. Çünkü yarınımız artık belirsizdi. En yüreklimiz Ali Nihat Erhan olmalıydı. Bölük baş çavuşumuz. Onun da dizlerinin bağı çözülmüş gibiydi; dişleri takır takır bir birine vuruyordu.

Bir yerde durduk. Kamyonun çevresini tomsonlu erler aldı. Bir yüzbaşı karşıladı bizi.

"Niye geldiniz, yahu?"
"Getirdiler, efendim."
"İyi. Hoş geldiniz."

Silahlarımızı aldılar. Artik kimse vermem demiyordu. Silahını veren, bir odaya giriyordu. Biri "Efendim, erler karışmasın bana!" diye bağırdı. "Ben bir ay sonra subay çıkacağım." Yüzbaşı erlere, "Siz çekilin," dedi. İbrahim Nazlısöz: "Yüzbaşım! Erler dipçikle vuruyor. Vuruyor, yüzbaşım!" Erler uzaklaştırıldı.

Burası Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı imiş. İçi sandalye dolu bir odadayız. Bir derslik. Sandalyelere perişan oturduk. Başımıza tomsonlu bir teğmen koydular. Vakit ilerledikçe teğmene "Durum nasıl?" diye soruyorduk. Karışıkmış. "Kimin ne mok yedigi belli değil. Buraya gelmekle en iyisini siz ettiniz."

Bazı arkadaşlar, "Sigaramız yok," dediler.
Bir yüzbaşı kendi sigara paketini ortaya attı.

Teğmen yedek subaydı. Sivilde kaymakammış. Hukuk mezunuymuş. Hukuk fakülteleri ve dersler hakkında sorular sorduk. Harb Okulundan atılırsak gireriz diye.

Ortalık ağarınca uçaklar dolaşmaya başladı. Biri geldi gümbür diye bir şey bıraktı. Kendimizi yerlere attık. Teğmen, silahını üstümüze doğrultup "Kıpırdamayın, yakarım!"diye bağırdı. Ortalık yatışınca bir öğrenci, "Noluyor, teğmenim?" dedi. Bizi vuracak mıydınız?"

"Kaçana şakam yok."
"Kim kaçacak, teğmenim? Siz kovsanız bile giden kim?"

Sonra öğrendik; darbe girişimi sırasında Muhafız Alayı ÜÇ ŞEHİT vermiş. Alayın komutanı tanık olarak dinlenirken yargıç sordu: Olayda can kaybınız nasıl oldu? Tanık: Bir subayla iki erim UÇAKLARIN ATEŞİYLE şehid oldu.

Sonra gelenlere soruyorduk: "Dışarda durum nasıl?" Onlar bizden perişan. Üst baş yırtılmış, çamur içinde. Bet beniz atmış. Biz onlara şaşkın şaşkın bakıyoruz onlar bize. "Uçaklar Genel Kurmaya sabah 7.00'ye kadar süre tanımış. Teslim olmazsa bombalayacaklarmış."

Hangi taraf kazanırsa kazansın halimiz dumandı çünkü biz hiç kimseden yana değildik. İhtilalcilere göre "hain"dik, hükümete göre asi. Yüz numaraya baş vuru sırasına göre iki erin gözetiminde gidebiliyorduk. Erin biri önde, biri arkada. Çevredeki erler yüz numaraya giden arkadaşa fena sövüyormuş. Erlere, "Harbiyeliler hemşerilerinizi vurdu," demişler.


*

DAYAK

Odaya savaş giysili bir yüzbaşı girdi. Belinde tabanca, ayağında botlar. Yüzünden düşen bin parça. "Kalkın ayağa!" diye bağırdı. Kalkış o kalkış. Bir daha"Oturun!" demedi. Kimliğimizi tesbite başladı.

Bir yandan tesbit bir yandan dayak.

"Sen nerelisin?"
"İzmir'li."
"Ulan sen Rum tohumusun, ulan!"

Ve yumruk, tekme, tokat. Payını alan dışarı çıkıyor.

"Sen nerelisin?"
"Kars'lı."
"Ulan, senin ananı Ruslar mı sin kaf?"

Isparta'lıları şehit Ali İhsan Kalmaz'ın kentinden diye, Malatya'lıları İnönü'nün kentinden diye, babası çiftçi olanları "Baban senden ihtilal yapmanı mı istedi?" diye, babası subay olanları "Baban sana ihtilal yapmayı mı öğretti?" diye dövdü. Dayak yiyen Harbiyeli hüngür hüngür ağlıyordu.

"Ulan sen katilsin!"
"Hayır, değilim."
"Katilsin, katilsiiiin!"

Dayak yiyenin çevresinde sekiz tane tomsonlu er. Öz saygının yerlerde süründüğü an.

Kepimi yüzüme bastırdım.
Ağlıyayım diyorum ağlıyamıyorum.
Başımı kaldırıp bakamıyorum.

Herkes bir an önce sırasını savmak için öne atılıyor. Ben gerilerdeyim. Biri kapıdan, "Yüzbaşım, sizi çağırıyorlar," dedi. Yüzbaşı, işini teğmene bıraktı; "Simdi gelirim," deyip gitti. Teğmen alabildiğine nazikti. Sıramı savmadan yüzbaşı geliverirse diye herkesin içi cız ediyordu.

Ve sıra bendeyken çıkageldi.

Cebimde ne varsa boşalttım: bir dolmakalem, cüzdan, mendil, babamdan gelen bir mektup, tarak. Kimlik tesbitim bitti. "Mektubu bırak, ötekileri al," dedi. Aldım. "Çık!" dedi. Yüzüne bakıyorum, tokatı ne zaman çakacak? I-ıh, tokat yok. Elimi kalçama götürdüm bir tekme bekliyerek. I-ıh, tekme de yok. Çıktım. Ama dayak yemişten beter oldum. Dayak bekleyip dövülmemek te zor.

Ondan sonra kimseyi dövmedi.
Sonradan öğrendik, Alay Komutanı, "Harbiyelileri dövmeyin!" demiş.

Nerdeyse öğlen oldu. Saat 10. Alayin yemekhanesine götürdüler bizi.
Bize meydan dayağı atanlar, üstüne bir de kahvaltı verirler mi?

Konu Hasan Akçay tarafından (19. July 2016 Saat 03:44 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 19. July 2016, 08:31 AM   #18
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

ISMET PASA'YI ÖLDÜRMÜSLER!

Bir yil önceki darbe girişimi sırasında olanlar da
sürü psikolojisi (mob psychology) açısından ilginçtir.

O zaman komutan, Talat Aydemir'di.

22 Şubat 1962,
akşam 19.00 gibi aniden alarm verildi.
İç avluya koştuk.

"Ne olmuş?"
"İsyan olmuş."
"İnönü’yü öldürmüşler!"
"Eyvaaah!"

Çok üzüldüğümü anımsıyorum.
İçimizde ağlayanlar vardı.
Tabur komutanımız Binbaşı Ahmet Eroğlu göründü.

Çevresini sardık.

"Binbaşım, biz napıcaz?"
"Bi dakka çocuklar."

İç avlunun orta yerinde üstü tahtalarla kapatılmış kuru bir havuz vardı. Biraz yüksekçe olduğu için tekmiller orda alınırdı. Tabur komutanımız oraya çıkıp konuştu.

"Dinleyin! Daha önce size söylemediğim şeyler oluyor Türkiye'de. Söylemedim çünkü istedim ki yalnızca derslerinize verin kendinizi. Ama şimdi vaktidir. Bizim milli şefimiz kimdir?"

Sessizlik. Aklımıza İSMET İNÖNÜ gelmedi nedense. Komutanımız devam etti: "İnönü! Evet, İnönü… Bazı maceracılar bugün milli şefimize karşı harekete geçtiler."

Binbaşı Eroğlu, "Milli şefimiz!" dedikce biz hep birden "İnönü!" diye bağırdık. Tıpkı stadda takım destekler gibi. Adamcağız sözünün sonunu bir türlü getiremedi. Ya da belki o da öyle yapmamızı istiyordu.

"Milli şefimiz!"
"İnönü!"
"Milli şefimiz!"
"İnönü!"
"Milli şefimiz!"
"İnönü!"

Sonra birden çatık kaşlı bazı abiler peydahlandı. Komutanımızı tuttukları gibi hiç te nazik olmayan bir şekilde götürdüler. Bize de zılgıt geçtiler:

"Yahu, biz hükümet darbesi yapıyoruz, siz napıyosunuz!"
"Ama İnönü’yü öldürmüşler!"
"Şimdilik yok öyle bi şey. Hem... gerekirse o da öldürülür."
"?!"
"Evet, bu hareket mevcut hükümete karşıdır."
"Abi, daha önce niye söylemediniz? Valla bilmiyoduk."
"Ata'mıza ihanet eden bu eyyamcılardan Türkiye kurtulacak."
"Tamam abi, görev verin yapalım."
"Güzel. Şimdi sınıflarınıza gidin, bekleyin."

Sabaha kadar sınıflarımızda bekledik. Ha şimdi çağıracaklar, ha birazdan çağıracaklar da ihtilal yapcez diye. Bir türlü çağırmadılar. Öyle alındık ki.


*

TÜNEGiNDE VURULAN TAVUKLAR

21 Mayıs 1963 sabahı. Hezimet. Muhafız Alayının otobüsüne bindirildik. Harb Okuluna dönüyoruz. Ben koltuğa oturur oturmaz başımı dirseklerimin arasına gömdüm. Halkın bakışlarını görmek istemiyordum. Hareket ettik.

Yanımdaki koltukta oturan arkadaş bir süre sonra dirseğiyle dürttü. "Kana bak!" Baktım. Okula gelmiştik. Koru duvarının dibi sofra genişliğinde kan olmuş.

Bunun öyküsünü
sonra
sınıf arkadaşım Yüksel Ulukal’dan dinledim.

Koruda duvarın üstünde birinci sınıftan bir arkadaşla oturuyorduk. Ölümden filan söz ediyorduk. Bir uçak geldi. Koruyu önce bir süzdü. Pilota el salladık. Sonra yine geldi. Birden üstümüze ateş etti. Duvarın arkasına düştüm. Kalktım.

Arkadaş duvarın önünde çırpınıyordu. Mermi tam tepesine denk gelmiş. Başından bilek kalınlığında kan fışkırıyordu. Kucağıma aldım. Bir şey söyler mi diye ağzına eğildim. Acayip sesler çıkarıyordu. Yakında bir cip vardı. Ona götürdüm. Ama cipe koyduğumda ölmüştü.

Sonradan farkına vardım,
mermi beni yanlamasına görüp yalnızca sıyırtmış,
ben o itmeyle düşmüşüm,
sonra arkadaşın başına saplanmış.


Tüneğine saklanan tavuklar gibi okulunun korusuna saklanan harbiyelilerin kime ne zararı vardı ki üzerlerine uçaklardan ateş açıldı?

Konu Hasan Akçay tarafından (19. July 2016 Saat 07:14 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 20. July 2016, 12:17 AM   #19
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Tekrar nedeniyle iptal.

Konu Hasan Akçay tarafından (29. September 2017 Saat 06:21 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 21. July 2016, 07:01 AM   #20
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Durusmalarda
harbiyelilerin
en çok söyledigi sözlerden biri:

Orduevinin önünde subaylar
"Harbiyeliler! Esnek olun! Rüzgar nereye eserse oraya yelken açin!"
diyordu.


Yani bekleyeceksin,
darbeciler üstün gelmekte ise darbeci olacaksin,
hükümet güçleri üstün gelmekte ise hükümetçi.

Böyle yapanlara YELKENCi adini taktik.

Durusmada taniklik eden biri aleyhimize konusmaya basladi mi
yargica
"Efendim bu adam YELKENCi!" derdik.

Simdi merak ediyorum,
acaba 15 Temmuz kalkismasinda
basta genel kurmay baskani
bazi subaylar
rüzgar nereye estiyse oraya yelken açti mi?

*

Mahkeme salonunda pek çok,
hem de kahkahalarla gülüyorduk.

Güldügümüz seylerse
çogu kez
arkadaslarin yarim yamalak cümleleriydi.

Iste onlardan bir kaçi:

-Yürüye yürüye radyo evine yürüdüm.
-Ananos (anons) mananos duymadim.
-Çok karanlikti, anons duymadim.
-Bi renoya bindim, sey... bi cemseye. Biraz sonra cip durdu, indim.
-Sinifta DERS ÇALISIYORDUM, "Alarm var!" feryatlariyla UYANDIM.
-Merdivenin üstünde apartman vardi.
-Hani, nizamiyede duvar gibi direkler... ("Sütun, sütun!" sesleri)
-Bize agabey muamelesi yaptigi için sayin savciya tesekkür ederim. (Salonda "Yagciii" sesleri)
-Ne var, ne oluyor, kim kimi YiYOR diye nerak ettim.
-Uçaklar bomba GiBi biseyler atiyorlardi.
-Üstegmen "Valla kardesim, ben daha yeni evlendim. Beni bu ise karistirma" dedi.
-Ben orda 90 derece gibi duruyordum.
-O MENFUR gecede ben de koruda uyudum.
-Kurmay albayla kucaklastik. O agladi. Ben de agladim.
-Ben radyo evine gitmedim, onun yanindaki Kiz Teknige gittim. Zaten her zaman giderdim.
-Belki bi daha gelemem diye radyo evinde son defa bi tur attim.
-
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
darbesi, ezan, temmuz


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:38 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam