hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > BİLİM VE TEKNOLOJİ > İlim ve cehalet

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 11. March 2012, 05:22 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart İlim, Bilim, Bilgi.

'' İnsan bilgisinin bir sınırı vardır. Onun için onun ulaştığı ilimden payına bilgi ve kendisine bilgin denilir. İlim ve bilim kavramlarının farkı sadece birisin Arapça isimlendirme, diğerinin Türkçe isimlendirmeden ibaret olması değildir. İlim kuşatıcı, gerçek ve bilimlerin tümünü içine alandır. Aynı zamanda kesin bilgi ve evrenseldir. Bilim ve Bilgi kesin olmadığından izafi ve zamanla sonuçları değişebilir. Yani daha önce varmış olduğunuz bir sonuçtan farklı bir sonuca varabilir, önceki kuralınızı ve yasanızı değiştirebilirsiniz.''... Çünkü insan çeşitli bilimlerde bilgisini geliştirdikçe bakma ve görme kapasitesi de mükemmelleşir. Zamanla daha doğru bir sonuca ulaştığınızda ''eski bilgi'' eğrilmiş veya yıpranmıştır. Artık eğrilmiş veya yıpranmış bilgi bırakılap yeni izafi doğruya göre davranılır.

”İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve nebilik(Vahi alarak elçilik yapma) verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar (kâfirler) bunları inkâr ederse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz''(Enam-89).

Bilim gelişen bir şeydir; her bir bilme ve bilim de İlimden pay almadır. Kitap ve hikmetle donanımlı kimse ilim denen evrenselden daha çok ve daha doğru pay alır.

Burada kitap sözcüğüne değineceğiz. Çünkü vahi her zaman kitap anlamına gelmez. Kuran da her zaman kitap anlamına gelmez. Kodifikasyon anlamında toplamaya ise Mushaf denilir. Yine “Kitap ve Hikmet” vahi öncesindeki bir hazırlık safhası gibi sunulur ayetlerde. Bunun için Resul-Nebi’lerin vahi görevine hazırlanması ve daha sonra da uslamlama yaparak ondan en doğru ve zamanın ihtiyacı olan yorumu çıkarmak da bu safhada verilen Kitap-Hikmet ikilisinin verdiği bilgelikle mümkündür. Ayrıca yukarıdaki güzel insanlara vahi verilmeden önce hikmet(felsefi düşünce yetisi) ve kitap verildiğinden yukarıdaki ayette bahsedilmiştir. İbrahim’le ilgili ayetlerde dikkat edilirse, İbrahim'e Nebilik verilmeden önce bir yetenek takviyesi ve belli kıvama getirme uygulaması ve burada ilme ulaşma ve güzel ahlak gibi iki yönden hazırlama vardır. İşte ''kitap'' vahi öncesi verilen olgunluk ve bilhassa araştırma, derine inme sebep sonuç ilişkisi kurma kısacası uslamlama yapma, hakikat nedir diye merak etme ve bizzat araştırma merakı daha doğrusu bilme ve bilim sevgisidir. Buna zaten bilgelik dememizin sebebi hakkı ve hakikati aramada bıkıp usanmamaktır.

Kitap kavramının meşhur olmuş anlamlarını bir tarafa bırakarak onun daha ziyade içeriği hakkında bilgi edinmek gerekir(Enam-89). Bunun için de kavramın Büyük Larousse’da 6. sırada verilen anlamına dikkat çekmek istemekteyiz. Çünkü seçilen insanlara Nebilik verilip vahinin üst üste gönderilme sürecinin evvelinde hikmetle birlikte verilen, ''kitap''la neyin kasdedildiğini ortaya koyma bakımından konu ele alınacaktır.

Allah sofistliği ve sofistlerin peşine takılıp, aklını çalıştırmadan duyduğu şeylere inanan ve onları ilim zannederek tekrarlayıp duranları ''ümmi''ler diye niteler (Bakara-78). Bunun iki anlamından birisi, hiç kitap okumamış, önceki vahi kitapları üzerinde talim yapmamış anlamıdır. Diğeri ise zanlarına uyanlardır. Bunlar kainat kitabından bile habersiz ve yere-göğe bakarak akletmeyi hiç denememiş olanlardır.

Sofistler ve onların müritleri Allah kitabından ziyade taparcasına aşık oldukları ve kuyruklarından ayrılmadıkları nefsi hoş eden sözlerle akıl dışı duyumlara itibar ettiklerinden bunları yollarından çevirmek daha zordur. Zaten Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağacağını ayetle bildirmekle yetinmez, bunların akletmezliğini ve basiretsizliğini “Kör ve sağırlar” olarak niteler. Bunların kendi hallerine bırakılıp, hikmetle hidayete layık görülmemelerinden dolayı ''kalpleri mühürlü''dür. Artık onlar ayetleri öncellemek yerine hayali şefaatçilerin kuyrukçularıdır. Ayetleri uslamlama yerine, kulaktan dolma sözlerle amel edenlerin dizginlerinin üzerine atılıp, kendi “rableştirdiklerinin” peşine düşmeye Allah, “kalpleri mühürledik der.” Bunun açık anlamı Allah’a hakkıyla sığınmadıkları için Allah onlara hikmetle hidayet etmeye son vermiştir. Gerek tabiat kitabını hakkını vererek okuyanlar, gerek bilinçlerini tamamlamış olanlar böyle değildir. Onlar Allah hidayetiyle(doğru yoluyla) yeri göğü kuşatan Nur’dan ışık alanlardır.

Sofist ve sofist yardakçıları karanlığın adamlarına en mükemmel ve binlerce sahifelik açık vahi gelse de, yarasalar gibi ışıktan kaçar ve karanlığı tercih ederken, üstelik bunu aydınlık zannederken, diğerleri ilim sevgisi taşıdıklarından ilmin zerresinden tefekkürle (düşünüşle) onu dünyalar kadar çoğaltırlar. Nur suresinde tanımlanan kimseler bu “ilim ve bilimseverler”dir. Bunlar sözü ister tutsun, ister tutmasın atıverenler gibi değildir. Bunlar ''Nur''dan yani aydınlıktan kurtuluşu bulmuş, aydınlığı arayanlardır. İbrahim ışığı aradığı için, bu eğilimi Allah'ça hikmet ve kitapla takviye edilmiştir. İlim ve amelce olgunlaşınca da, kendisine nebe(vahyi) alan anlamında ''Nebilik'' uygun görüldü. Öyle ise öncelikle, bu Nebilik görevini önceleyen dönemde Allah’ın seçeceği insan üzerinde ki ınkılabı(Kalplerin bilgelik ve erdemlilik) istikametinde şuurlanması yetisi, azim ve kararlılıkla ''doğru nedir?'' araştırtmasına iştahla yönelmesine sebep olan ve ''hakikatin nuru'' anlamındaki hidayetinden olan ve hikmetle birlikte bahşedilen “Kitap” kavramının bu alana özgün anlamını önce Büyük Larousse’de altıncı şık olarak verilen yerden alıp açılayalım.

“ Sökebilen, tadına varabilen için bir bilgi, öğreti, eğitim kaynağı olan şey. Doğa kitabını sonuna kadar okumak, hayat kitabını sonuna kadar okuyarak yetişmek.''
İşte hikmetle kitap kavramının birarda zikredilmesinin özü budur.

Avrupa’da aydınlanmanın kötü damarı diye isimlendirdiğimiz şey bunun tersiydi. Avrupalı,''maddi yararı ne sağlıyor''un üzerinde yoğunlaşma eğilimindedir. Biz buna yukarıdaki anlamda “Kitapsızlık” veya ''kitap ve hikmetin terki'' de diyebiliriz. Üzümü ye, bağını sorma kaygısızlık ve ciddiyetsizliği de denebilir. İşte gelinen durum ortadadır. Kan ve göz yaşını artırmaktan başka işe yaramamıştır.

Şimdi “sökebilen” sözcüğünü açalım ki, bir örtüyü daha kaldırmış olalım. Bunun birinci anlamı, ''zor olan bir işi azim ve kararlılıkla başarmaktır.''.Mesela ''Aferin Ali'ye, onbeş gün içinde okuma-yazmayı söktü''.''

İkinci anlamı ise, tadına vararak bilgi edinmek. Mesela ''Bu benim bedensel çalışmam, alın terim, göz nurum''. Buna bilgiseverlik denilir ki, filozofun ayrılmaz unsuru budur. Sofuca-bilgisizce değil; ilim ve hikmeti kullanarak anlama ve anlatma. Sevgi ve merak bıkıp usanmadan hakkı ve hakikati aramak; ve hikmet ancak hakikat ve bilme doyumsuzluğundan başka şeyle başarılamaz. Bunun için kitap ve hikmet peşpeşe sayılmış, daha önce ilim ve hakikat tutkusu ve sonra hikmet insan için öngörülmüştür.

"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele(Cedel) et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir." Nahl-125

AYETLER MİSTİZMLE DEĞİL, DÜŞÜNMEYLE ÇÖZÜMLENİR.

“Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.”(Bakara-242)

Demek ki, iki önemli anlamı olan hikmetin anlamlarından birisi idealist felsefe ve mantık bilim, diğeri ise bir meseleyi sebep ve sonuçlarıyla birlikte bilimsel olarak ortaya koyma ve çelişmeyen hükümlere varma.

Hele bir de vahiyi izah ediyorsan, hem somut mesele kendi içinde çelişmeyecek sonuca kavuşmalı, hem de diğer ayet ve surelerle çelişmemeli, hem de evrensel akıl ve evrensellerle çelişmemelidir. Hikmet (İdealist felsefe felsefi düşünce ve bakış açısı) bir peygamber için çok önemli olduğu için, Allah kuluna önce felsefi düşünce yetisi verir. İşte birçok insan derin düşünceyi, çelişkileri atmayı, mantık kurallarına göre bakmayı, ilim ve bilhassa hakikatini, aslını, alışkanlığını sıkıcı bulur ve duyduğu ve zahiren anladığı (zannettiği) ile yetinir. İşte ilim ve mantıklı düşünme kendilerine sevdirilen insanlara evrensel literatürde ''Kitap verme'' denilir. İşte hikmetle birlikte Enam-89 ayette zikredilen kitap, ansiklopedide altıncı şık olarak sayılan azim sahibi ilim doymazlarıdır. Böyle bir ön hazırlığı olmayanlara nebilik verilmemiştir. Akletmekten uzaklaştırılan insanların siyasi ve mistik sofistlerin elinde kurban edilişleri artarak sürmektedir. Oysa insan hakkın ve hakikatin araştırılmasından vazgeçemez. Bunu tam algılayamasak, “Allah dilediğinin kalbini İslam’a açar veya doğru yola iletir, dilediğinin kalbini mühürler'' yaklaşık mealinde geçen ''dilediğini'' ifadesini ve ayetleri yanlış anlarız. Bunlar en güzel fikirleri en güzel amelleri araştırmayı terk edenlerdir. Yani insan araştırmaya devam edecek, araştıracak ve kalbi islama açılacak; ya da araştırmayı bırakıp başkalarının peşine düşerek kalbi mühürlenecek. Hert iki halde de fail insandır ve fiilinin neticesinde olması gereken olacaktır. Allah kimsenin helak olmasını istemez, ama bütün doğruya davet edilmelerine Kuran hiçbir şeyi eksik bırakmadan insanın dünya ve ahiret saadeti için furkan örnekleri sunmasına rağmen, buna aldırış etmeyeni Allah illa da doğru yola getirmeye mecbur değildir. Allah böylelerinin “İlk halleri üzerinde bırakılmalarını” ayetle söylemesiyle bütün yanlış değerlendirmeleri kesip atmıştır. Bunun anlamlarından birisi genetik kodlarında bulunan azimeti terk etme mizaçlarında bırakılmasıdır.

”Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit vermiştik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık”.(Taha-115)

VAHİYLE BİLDİRMEK ÇOK ÖNEMLİDİR AMA İNSANLAR AZİMET VE RUHSAT AÇISINDAN ÜÇ TUTUM SERGİLERLER.(Bu ayet hikmetle verilen özel kitaplılık dışında bilinen ehli kitap olmakla ilgilidir):

”Sonra Kitab'ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.''(Fatır-32)


SOFİTLER VE SOFİSTLERE İNANAN CAHİLLER HEM VAHİ ANLAMINDAKİ KİTAPTAN DEĞİL, ZANLARDAN BESLENİRLER, HEM DE HİKMMETE EHİL OLMA ANLAMINDA KİTAPSIZDIRLAR.

“İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab'ı bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.(Bakara-78)

ALLAH İNSANA İDRAK ETME YETİSİ VERMİŞTİR ONU KULLANMAZLAR. ALLAH’IN Kuranda kendilerine, “onlar hayvanlar gibidir, hatta yolca onlardan da aşağıdadırlar” der.

ALLAH NUR’UN(AYDINLIĞIN) KENDİSİDİR.ISRARLA KÖRLÜĞÜ TERCİH EDEN ŞUURSUZLAR KENDİ KALPLERİNİ KENDİLERİ MÜHÜRLEMİŞ OLURLAR.

”(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.(Enam-104)

KURAN DAHA ÖNCEKİ KİTAPLARDA ÖZET OLARAK BAHSEDİLEN BİRÇOK KONUYU VE YENİ KONULARI DETAYLI BİR ŞEKİKDE BİLDİREN BİR KİTAPTIR.

”Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, "Sen ders almışsın" desinler de biz de anlayan toplum için Kuran'ı iyice açıklayalım.(Enam-105)

“Rabbinden sana vahyolunana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir.(Enam-106)

ŞEYTAN ALLAH’A RAĞMEN DEĞİL, EZELİ DEĞİL, SONRADAN YARATILMIŞ OLUP, AYDINLIĞIN EVRENSEL ÇAPTA ZITTI DEĞİL, DÜNYA YÜZÜNDE İMTİHAN İÇİN SERBESTTİR.YANİ İYİLİK VE ERDEMİN TİMSALİ OLAN ALLAH’IN RAKİBİ DEĞİLDİR. EVRENSEL BİR GÜÇ DEĞİLDİR YARATILMIŞTIR. MELEKÜTTE YERİ YOKTUR.

İlahi yasalar irade üzerine insan için uygun görülmüştür. Nefis ve iblis insan üzerinde galip gelsin veya gelmesin diye bir ilahi irade yoktur. Meleklerin uyduğu yasa ise şirk koşmamak üzeredir, ayet bunu anlatıyor. Yoksa Rahmet menbağı olan Allah, her insanın şirk koşmayarak kurtuluşa ermesini temenni eder:

”Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsin.''(Enam-107)

Hakkın çeşitli yönleriyle açıklanması ortada iken, hakkı seçip, “Rabbim Allah’tır deyip, sonra da dosdoğru olup yürüyenin seçimi bu olduğu için Allah bu insana bu yolu cazip gösterir. Başkalarını ve ''şey''leri veli edinme üzere bir seçim yapmışsa, ona da o yolu cazip gösterir. Bu ilahi yasadır:

”Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.(Enam-108)

MUCİZELER ANCAK ALLAH KATINDANDIR.

Kitabı ''hikmet ve uslamlama yetisini kullanmayarak köreltenler'', akli delilleri hüccet(kanıt) saymaz ve mucize ararlar. Bu mistik sofistlerin müritlerine de bulaşmış bir eski hastalıktır.Bütün peygamberlerden bunu istemişlerdir. Aşağıdaki ayette iki ikaz var. Mucizenin yaratıcısı Allah’tır. Hiçbir insanoğlu buna güç yetiremez. Ama insanın dikkatli olması gerekir, çünkü illüzyonistlerin taklidini ve kişide bulunan yanıltıcı hayal görmeleri Allah vasıtasıyla olan gerçeğiyle karıştırmamaları ikaz edilir. Halkı dine ısındırmak için mucize göstermede Allah yardımı isteyen mistik lidere de ikaz vardır. Bir kısım insan mucize meraklısı ise onlarda hak manada hayır yoktur. Bu işe kalkışarak onları müşrik kendinizi de günahkar yapmayın. Peygamberlerin yolu dahi hikmet(İdealist felsefeye yatkınlık ) ön hazırlığından ve azim irade ve bilgiye doymazlık(Kitaplılık) üzerine iken, keramet gösterme yolu gereksiz ve zararlıdır. Çünkü Allah dinin hakiki bekçileri hüccet getirerek aklı yoğun bir şekilde kullananlardır. Diğer yöntem insanı akılı kullanmama alışkanlığına sürükleyerek kitapsız(Bilgi sevmez) ve hikmetsizliğe demirletir.

”Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah'a and içtiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?''(Enam-109)

Allah öylelerine bir başka ayette, “Kalbini küfre açanlar” der.İşte bu insanlara Allah hidayet ederek hikmet ehli olmalarını dilemişken, bundan vazgeçmeleriyle kalpleri eski haline döner. Artık basiretleri kapanmış, doğruyu bulamazlar, kendi karanlıkları içinde kalırlar. Bütün bu izahatları şunun için veriyoruz. Kalbin mühürlenmesi ve Allah’ın istediğine hidayet etmesi detaylı bir şekilde izah edilmediği için cahiller burada bir keyfi davranış var zannediyorlar. İmansızların bu bahanelerini “Hikmetle izah” ise, hem peygambere, hem de peygamberlerin varisleri ilim adamlarına yüklenmiş bir farzdır.

”Yine O'na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde bırakırız.(Enam-110)


İMANSIZLIK VE BASİRETSİZLİK KENDİNDEN, MÜHRÜN KALDIRILMASI ALLAH’TANDIR.

Aşağıdaki ayette bu gerçek önemine binaen tekrar vurgulanmaktadır. İnsan gaybı gözleriyle de görse bundan kesin bir iman doğmaz. İman hususunda Allah yardımı kitap(İlim severlik) ve hikmet(Felsefi düşünce ve uslamlama) bahşederek yardım edilmesidir. Bu ise Nahl-125 ayette Resulullah’a tavsiye edilen ''güzel Cedel'’ (güzel sözle mücadele)dir. Yine kâfirler cedel'le inkarı seçtikleri için, sen de cedel’le iknâya çalış deniliyor. Ama satır arsında öyle bir incelik var ki, onlar güzellik içermeyen Cedel türüyle karşına çıkarlar, sen “Hüsn-ü Cedel” ile karşılarına çık. Böylece Cedel’in iki türünün olduğunu Kuran bize gösteriyor. Cedel’in çirkin olanı ile hakkı ortaya çıkarmak için değil, hakkı gizlemek, üzerini örtmek metodu ve sırf galip gelmek amacıyla tartışılır. İşte çirkin olan Cedel Deccal teriminin geldiği kavramlardan birisi olan decelci, karanlıklar adamının hakkı örtmek ve batılı zahir etmek için kullandığı yöntemdir. Çünkü sofist hakkın ortaya çıkması için değil, kendisinin galip gelmesi için tartışandır.

”Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.(Enam-111)

SOFİSTLİK ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN MEZİYETİDİR. DELİLLE KANITLAMAK İSE SÜNNETULALAH’TANDIR.

”Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.(Enam-112)

SİYASETİN, TİCARETİN, DİNİN SOFİST YALANCILARI BOY GÖSTERİYORSA, ALLAH, O TOPLUMUN BU TÜR İNSANINDAN HİDAYETİNİ GERİ ALMIŞTIR.

Ahirete hakkıyla inanmayanlar, hak ve hukuktan hesaba çekileceklerini yeteri kadar önemsemeyenlerdir. Sözde inanıp, özde inanmayanlar bu kesimi de kapsar. Onun için ayete bu anlamda da bakmak gerekir. Bir kapitalist ve toplumculuk düşmanının imanının namaz ehli olmasına rağmen nasıl sakat ve ikiyüzlü olduğunu bize maun suresi anlatır. Buna ahirete inanmayan diyebilir miyiz? Bu kimselerin imanları sözde kalmıştır. Çünkü insani ilişkilerde eşitlikçi adaleti umursamamışlardır. Ahirette kul haklarından sıkı bir hesaba çekinmeye hakkıyla inansalardı, eşitlikçi toplumsal oluşumlardan kaçıp, nefret ederler miydi? Bu kesim hatiplerin hislere hitap eden heyecan verici nefsin hoşuna giden yalanlardan hoşlanırlar. Sözün doğruluğuna değil, izafi değerler yükledikleri zatın kendisine bakarak kanarlar. Ayet sofistlere, şeytanlaşmış insanlar demektedir.

”Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).(Enam-113)

AKLEDENLERLE AKLETMEYENLER ARASINDAKİ İHTİLAFTA. ALLAH KİTABI BİR HAKEMDİR.

“(De ki): Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kuran'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!'' (Enam-114)

ALLAH HAKEMLİĞİ DOĞRULUK VE ADALET ÜZERE TAMAMLANMIŞTIR.

”Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.''(Enam-115)

Allah kitabından nasiplenmenin kaçınılmaz şartı ise, ilim severlik, bilgiye doyumsuzluk ve hikmet(felsefi düşünce) ile donatılmış olmakla doğru orantılıdır. Doğru düşünmek çelişmezlikle; doğru amel de eğriliği helak eden, doğruluğu hakim kılandır. Bunun için de, eğriliğin ve doğruluğun ilmini bilmek kaçınılmaz şarttır. Kitap(İlim severlik) ve Hikmet ile donanımlı olmak gerekir. Bu asla zanna uymakla, zannına uyanların ardına takılmakla olamaz, felsefi bilgi edinme yolu olan analiz ve sentez yapabilme yeteneği kazanmak için mantık ilmini hakkıyla bilmekle olur. Yanlış ise, kelam ilmi ve felsefenin kötü gösterilerek, mistizmin peşine milyonları takmakla yapılmıştır. Akletmeyen bir toplum bırakınız Ahiret kurtuluşunu, dünyada bile düşman istilasından, sömürülmekten fakr-u zaruretten ve zilletten kurtulamaz. Böyle bir toplum ise giderek küfre sürüklenir''

Saygılarımla.
Hikmet Çetin'den.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (27. August 2012 Saat 02:32 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
dost1 (12. March 2012), GALİP ACAR (24. March 2014), yeşil (11. March 2012)
Alt 12. March 2012, 12:17 AM   #2
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Her zaman şahit olduğum bir olaya geçenlerde yine şahit oldum;

-Kuran her şeyi yazmaz, alimlerden hocalardan öğrenilmeli, fıkıh mıkıh... diyen adama..
-Kuranda herşey yok, bilim adamları geliştiriyor, sosyal bilimciler hayat kuralları geliştiriyor dediğimde; "Kuranda herşey var ondan başka yol gösterici aramak haramdır, Allahın indirdiğiyle hükmedeceğiz" v.s. laf gebelikleri dedi.

İçine düştüğü çelişkiyi dahi sorgulayamıyacak kadar karaktersiz insanlarla dolu heryer. Hem herşey yazmaz hem herşey var.

**
İşin aslı şudur; Kuranda herşey yazmaz, bilimle bulunmalıdır.
Ancak düşünüp öüt alanlar için Kuranda din hakkında yeterli bilgiler verilmiştir. Din hakkında daha fazla sorgulamak, Haricini aramak sapıklıktır.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
GALİP ACAR (24. March 2014), yeşil (12. March 2012)
Alt 12. March 2012, 02:19 AM   #3
yeşil
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2011
Mesajlar: 107
Tesekkür: 791
69 Mesajina 174 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
yeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud ofyeşil has much to be proud of
Standart

İşte yukardaki anlattığın duruma kısaca ''kılıfına uydurmak'' denir hiic kardeşim. Her zamanki yaptıkları gibi...
yeşil isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
yeşil Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
hiiic (13. March 2012)
Alt 13. March 2012, 03:55 PM   #4
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Uydursunlar bakalım...
Gerçekler gözler önünde, batıl inançlardan temizlenenler (ki Kur'an'ın amacı da budur) toplumlarını ve kendilerini her açıdan geliştiriyorlar. Biz ise elimizde En son çıkan batıl temizleyici SABUN olmasına rağmen kirlendikçe kirleniyoruz.

Hep dinin SİYASİ güç olarak kullanılmasından kaynaklanıyor. Kafirler almışlar Kur'anı ellerine, saf, akılsız ne kadar inanmaya meğilli varsa takmış peşine götürüyor GAYYA kuyusuna. ÜStelik ayetleri tahrif ede ede, üstelik dine pislik kata kata...
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
GALİP ACAR (24. March 2014), yeşil (14. March 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
bilgi, bilim, ılim


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:57 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam