hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Takva

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. October 2008, 08:47 AM   #1
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart takva=yüce allah’a ulaşmak”

“TAKVA=YÜCE ALLAH’A ULAŞMAK”

Saygıdeğerler, TAKVANIN lügatteki anlamını, SAKINMAK, ÇEKİNMEK ve KORKMAK olduğunu görüyoruz, ama Hz. KUR’AN’DEKİ TAKVA kelimesinin geçtiği yerlerin ifade ettiği manalara baktığımızda ve her TAKVA kelimesinin geçtiği yere sakınmak, çekinmek, korkmak anlamlarını koyduğumuz zaman YÜCE ALLAH’IN TAKVA kelimesiyle bizlere ulaştırmak istediği mesajın RUHUNU, algılamakta zorlanırız. Algılaya bildiğimiz kadarıyla YÜCE ALLAH, Hz. KUR’AN’DA Yedi kademede TAKVADAN BAHSEDİYOR. Bu yedi kademedeki TAKVAYI Sakınmak, Çekinmek veya Korkmak anlamlarıyla manalandırmak istersek Hz. KUR’AN’DA bahsedilen TAKVA kelimesiyle bize ulaştırmak istediği mesajın RUHUNA varamayız.

O halde TAKVA kelimesiyle YÜCE ALLAH’TAN bize yansıyan mesajın ruhunu hakkıyla anlayabilmemiz için YÜCE ALLAHIN mesajı Hz. KUR’AN’IN bu konuyla alakalı ayetlerini tek tek araştırmamız gerekiyor. Bu bağlamda görüyoruz ki YÜCE ALLAH kendine yönelişleri kademeler şeklinde adlandırıyor bunu tanım düzeyinde de algılayabiliriz, Hak ediş makamları şeklinde de anlayabiliriz. Bunlara farklı kademelerde tanımlan sada genel anlamda TAKVA ehli olanlar deriz. Bunları şöyle sıralar isek bakınız:

1. İnanlar=YÜCE ALLAH’IN varlığına birliğine inanmak ve ALLAH ELÇİSİNE inanmak barış ve esenliği kuruyarak yaşamak=Bu birinci TAKVA olarak algılaya biliriz…

2. İman edenler=AMENÜ OLANLAR

3. Müminler ve Hak Müminler TAKVASI…

Saygıdeğerler, yukarıdaki sıralamaya göre Hz. KUR’AN’A baktığınızda YÜCE ALLAH’A inanan herkese Mümün diyemiyoruz, neden bunu böyle söylüyoruz, çünkü YÜCE ALLAH Mümün kavramını bizlere iki şekilde anlatıyor, bir müminler, birde HAK müminler. Hiç kimse YÜCE ALLAH’A inanıyorum demekle HAK Mümün olduğunu iddia etmemeli, neden Enfal suresinin muhtelif ayetlerinde YÜCE ALLAH bu ayrımı koymuş bakınız:

…İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, ALLAH anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara ALLAH’IN ayetleri okunduğunda, bu onların İMANLARINI ARTIRIR. Ve onlar yalnız RABLERİNE güvenip dayanırlar. …Namazı dosdoğru kılarlar onlar. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden bol bol dağıtırlar. …GERÇEK (HAK) ANLAMDA MÜMİNLER, işte bunlardır. RABLERİ katında DERECELER, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için. Enfal suresinin/2.3.4.

Yukarıdaki ayetten anlaşılan ve HZ. RESULULLAH efendimize atfedilen bir söz var bilirsiniz. Arab’ın acemden üstünlüğü veya insanların birbirine üstünlüğü ne ile? TAKVA ile şimdi siz TAKVA’NIN Sakınmak, Çekinmek, Korkmak olan lügat manasını dikkate alırsanız YÜCE ALLAH’A yaklaşamazsınız, yaklaşamadığınız için kişi sakındığından, çekindiğinden ve korktuğundan ne yapar yaklaşması gerekenden uzaklaşır, o halde TAKVA’NIN lügat manası bizi hedeflere ulaştırmayacak demektir. Yine Enfal Suresine baktığımız zaman bakınız:

…Ey İMAN sahipleri! Eğer ALLAH'A sığınıp korunursanız, ALLAH size hakla batılı/iyiyle kötüyü ayırma (Furkan) gücü verir, kötülüklerinizi örter. ALLAH, o büyük lütfun sahibidir. Enfal Suresi/29

Saygıdeğerler, işte burada iman edenlerin daha henüz ALLAH’A ulaşmayı dilememiş ve ALLAH’A ulaşmayı dilemediği için de TAKVA sahibi olmadığını ifade ediyor ve FURKANLARI almadığını söylüyor. Peki, bu, Kişi YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilediği zaman hangi FURKANLARI alacak, bir kere önce TAKVA sahibi olursunuz diyor yani ALLAH’A ulaşmayı dilerseniz, YÜCE ALLAH’A karşı TAKVA sahibi olursunuz, işte yüce ALLAH’A ulaşmaya dilemenin ardından geliyor bütün bunlar. Bununla birlikte HZ. KUR’AN’A baktığınızda nasıl TAKVA sahibi olacağız bakınız:

…O 'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın; …Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür. Rum Suresi/31.32
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (24. October 2008 Saat 10:13 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. October 2008, 08:49 AM   #2
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Ayetten de anlaşıldığı gibi nasıl TAKVA sahibi olacağız ALLAH’A Münip olun, ona yönelin, ALLAH’A ulaşmayı dileyin ve TAKVA sahibi olun diyor YÜCE ALLAH ve böylece müşriklerden olmuyorsunuz, sonra o müşriklerden olmayın ki onlar dinlerinde fırkalara ayrılmışlardır ve her gurup kendi elindekiyle ferahlanıyor, böylece müşriklerin de kimler olduğunu biliyor YÜCE ALLAH, böylece kişi yani müşriklerden olan kişilerin fırkalara ayrıldığını ve bu kişilerin de TAKVA sahibi olmadıklarını da anlıyoruz!!! Bundan şu çıkarımı yapabiliriz, demek ki ALLAH’A ulaşmayı deneyen kişinin TAKVA sahibi olduğunu söylüyor YÜCE YARADAN ve TAKVA sahibi olan insanların ancak üstün olduğunu söylüyor, yani TAKVALARI yükseldikçe ALLAH indinde dereceleri arttıkça onların ancak üstünlüğünün olduğunu söylüyor. Demek oluyor ki bu insanlar ALLAH’A yakın daha çok yakın olan insanları YÜCE ALLAH kastediyor. YÜCE ALLAH HZ. KUR’AN’DA değişik önermelerde YÜCE ALLAH’A yaklaşım basamağından bahsediyor. Böylece birinci önermedeki takvada AMENÜLER=İMAN edenlerin takvası deriz. Bu bağlamda araştırmalarımıza devam edersek hemen karşımıza Yunus Suresi ayetleri gelir ki bakınız:

…Gözünüzü açın! ALLAH'IN velileri(dostları) için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. …Onlar inanmış, TAKVAYA sarılmışlardır. …Dünya hayatında da ahirette de müjde vardır onlara. ALLAH'IN kelimelerinde değişme/değiştirme olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş. Yunus Suresi/62.63.64

İşte onlar AMENÜ=İMAN etmişler ve TAKVA’YA ulaşmışlar ama nasıl bir AMENÜ=İMAN oluş yani ben YÜCE ALLAH’A inanıyorum o zaman TAKVA sahibiyiz diyebilirmiyiz? Hayır, YÜCE ALLAH’A MÜLAKİ olmayı dilemiyorsa, YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilemiyorsa, Rum Suresi/31 ayeti gereğince O’na münip olun O’na yönelin YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dileyin ve TAKVA sahibi olun! İşaretinden nedir? Kişi yoksundur! YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilemek şarttır! İşte, Yunus Suresi/62.63.64 de gördüğümüz şu ki YÜCE ALLAH’IN dostları (velileri) için hiçbir korku yoktur.

Hani TAKVA korkmaktı!? Demek ki lügat manası, buradaki ruha=bilgiye uygun düşmüyor çünkü ALLAH’IN dostlarına korku olmadığını söylüyor çünkü onlar TAKVA sahibi. Ve kişi sevdiğine ne yapar? Koşar, yaklaşır işte burada da AMENÜ olan YÜCE ALLAH’A yönelen, YÜCE ALLAH’A münip olan kişi YÜCE ALLAH’A doğru bir yaklaşmanın bir koşmanın arifesinde. YÜCE ALLAH’A ulaşmayı diliyor, TAKVA sahibi oluyor işte burada birinci TAKVANIN bu olduğunu görüyoruz. YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dileyenlerin AMENÜ=İMAN edenlerin TAKVASINI görüyoruz ve aynı zamanda, Yunus Suresi/62.63 bu insanlar ne alıyorlar, YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilediler ve TAKVA sahibi oldular ve sonra onlara müjdeler vardır Dünya hayatlarında da ahirette de.

Saygıdeğerler görebiliyor muyuz buradaki inceliği, yani YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilediği anda, kişi ne yapıyor hem dünya hayatının hem ahiret yaşantısının müjdesini alıyor. O halde YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilemek bu kadar önemli. Burada şu tespiti atlamadan hemen vurgulayalım yani NİYET AMELDEN ÜSTÜN!!! Her kim YÜCE ALLAH’A MÜLAKİ OLMAYI DİLEDİĞİ ANDAN İTİBAREN, Yunus Suresi/64 ayetinde olduğu gibi bu dünya hayatında müjdeyi alıyor. Hem ahir yaşantısı için. Hem dünya yaşantısı için, niye böyle işte baktığımız zaman İSLAMIN farklı safhalarda teslimden ibaret olduğunu görüyoruz.

Ne demişti Enfal Suresinin 29 ayeti… Ey İMAN sahipleri! Eğer ALLAH'A sığınıp korunursanız, ALLAH size hakla batılı/iyiyle kötüyü ayırma (Furkan) gücü verir, kötülüklerinizi örter. ALLAH, o büyük lütfun sahibidir. Görüyoruz ki YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilerseniz size FURKANLAR verir işte bu FURKANLARA baktığımız zaman kim YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dilediği andan itibaren bu FURKANLARI alıyor. FURKAN nedir? FURKAN=HAKKI BATILDAN AYIRT EDEBİLME ÖZELLİĞİ… İşte YÜCE ALLAH’A ULAŞMAYA dileyen kişiye YÜCE ALLAH FURKANLAR vermek suretiyle o kişiyi diğerlerinden ayırmaya başlıyor. Nedir bu FURKANLAR baktığımız zaman İsra Suresinin 45 ve 46 ayeti kerimelerinde YÜCE ALLAH buyuruyor ki bakınız:

…KUR'AN okuduğunda, seninle, ahirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz. …Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. RABBİNİ yalnız KUR'AN'DA andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar. İsra Suresi/45.46

Derki YÜCE ALLAH o kişinin baş gözlerinde HİCAB-I MESDURE denilen bir perdeden bahsediyor YÜCE ALLAH işte bu bir engeldir, neden engeldir? YÜCE ALLAH’IN HAK SÖZLERİNİ getiren RUHSAL REHBERİ olan HİDAYETÇİSİNİ, RAHMAN-İ olup olmadığını ayırt edip etmemeyi sağlayan bir engel (Bunların RUHDAN-CİNDEN ve İNSANDAN olanları var dır!). Şayet gözümde HİCAB-I MESDURE olan kimse YÜCE ALLAH’IN HİDAYETÇİSİNİ ayırt edebilecek durumda değildir ki, Nas Suresi/4.5,6 ayetleri buları işaret eder bakınız:

…Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden, …İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o; …Cinlerden de insanlardan da olur o!" Nas Suresi/4.5,6
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (26. October 2008 Saat 11:39 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. October 2008, 08:50 AM   #3
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

YÜCE ALLAH FURKANLARI vererek RUHSAL REHBERİ=HİDAYETÇİSİNİ, RAHMANİ olanın dışındakilerle ayırt edebilmek için o kişinin gözünden HİCAB-I MESDURE’Yİ kaldırıyor. İkinci olarak o kişinin kulaklarından VAKRA’YI alıyor ki yine RUHSAL REHBERİ=HİDAYETCİSİNİN getirdiği HAK SÖZLERİ işite bilsin diye ve üçüncü bir en engel olarak ise kalbinden EKİNETİ almak suretiyle RUHSAL REHBERİN=HİDAYETÇİSİNİN getirdiği HAK SÖZLERİ o kişi tarafından işitilmesini ve KALBİNDE FIKIH edilebilmesi için YÜCE ALLAH o kişinin kalbine aynı zamanda neyi koyuyor? İHBATI koyuyor.

Böylece YÜCE ALLAH o kişinin üzerindeki üç tane fiziki engeli kaldırır ve o kişiye RUHSAL REHBERİ=HİDAYETÇİSİNİ, RAHMAN-İ olup olmadığını ayırt edebilmesi sözlerini işitebilmesi ve fıkıh edebilmesi için üzerindeki bu engelleri kaldırdı bu FURKANLARI o kişiye tevdi=ilham etti YÜCE ALLAH. Ne demiştik Enfal Suresinin/29. ayetinde kerimesinde, kim AMENÜ olur yani YÜCE ALLAH’A ULAŞMAYI dileyen bir kişide bu sistemleri değiştiriyor işte bu FURKANLARI o kişiye tevdi ediyor. Demek ki birinci TAKVADA YÜCE ALLAH bu kişiye FURKANLARI veriyor.

Saygıdeğerler gelelim bir sonraki TAKVAYA bakıyoruz ki Maide Suresinin otuz beşinci ayeti kerimesine YÜCE ALLAH şöyle söylüyor bakınız:

…Ey İMAN edenler! ALLAH'IN buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya VESİLE arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz. Maide Suresi/35

Evet, kişinin YÜCE ALLAH’TAN VESİLEYİ kendini YÜCE ALLAH’A ulaştıracak VESİLEYİ YÜCE ALLAH’TAN istemesi neye bağlı? Biraz önce söylediğimiz YÜCE ALLAH’A ULAŞMAYI diledikten sonra onun üzerindeki sistemleri YÜCE ALLAH’IN değiştirmesine bağlı. YÜCE ALLAH, SEMİÜL ÂLİM, işitir görür bilir nereyi? Kalbe bakıyor, işte burada ona yönelme var ise ona karşı bir meyil var ise o zaman sistemleri değiştiriyor, Gözlerinizden HİCAB-I MESDUREYİ, Kulaklarınızdan VAKRAYI, Kalbinizden EKİNETİ alıyor ve yerine kalbimize İHBATI koyuyor daha ötede hassalarınızın üzerinden engellerli de kaldırması suretiyle SEMİ hassasının üzerindeki mührü, BASAR hassanın üzerindeki ĞIŞAVETİ ve kalbimizdeki mühürleri açmak suretiyle sistemleri o değiştiriyor YÜCE ALLAH değiştiriyor size düşen sadece bir dilek ve bundan sonra Kalbinize ulaşıyor kalbinizi O’na döndürüyor ve kalbinize HİDAYETİ=YÜCE ALLAH’A ULAŞMA ARZUSUNU hulul ettiriyor.

HİDAYETİN ne olduğuna baktığımızda (İNNEL HÜDA-HÜDALLAH) Diyor YÜCE ALLAH İNNA muhakkak ki EL-HÜDA YÜCE ALLAH’A HİDAYET olmak, HÜDALLAH=YÜCE ALLAH’A ULAŞMAKTIR. İNNA HÜDALLAHİ HÜVVEL HÜDA=YÜCE ALLAH’A ULAŞMAK VAR YA İŞTE O HİDAYETTİR. Yani YÜCE ALLAH’A ulaşma arzusunu sizin kalbinize koyan YÜCE ALLAH’HU TAALA, yine ne yapıyor sizin kalbiniz ile göğsünüz arasında YÜCE ALLAH bir NUR yolları açıyor ve göğsünüzü Enam suresi yüz yirmi beşinci ayeti kerimesinde buyurduğu gibi bakınız:

…ALLAH, iyiye ve güzele götürmek istediğinin GÖĞSÜNÜ İSLAM'A AÇAR. Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. ALLAH, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir. Enam Suresi/125

Saygıdeğerler, YÜCE ALLAH’IN bu ayette işaret ettiği gibi göğsünüzü ŞERH ediyor ki, siz ZİKİR=ALLAH’IN üzerinizdeki nimetlerini andığınız ve şükrünü eda ettiğiniz zaman YÜCE ALLAH’IN katından gelen NURLAR, açılan NUR yollarından ŞERH edilen göğsünüzden içeriye girer açılan NUR yollarını takip ederek kalbimize ulaşır. Bir kimsenin göğsü ŞERH edilmemişse bunu şöyle de anlatabiliriz sanıyorum hani hepimiz biliriz ön göğüs kafesinin birleştiği yere iman tahtası derler, neden iman tahtası deniyor, demek ki YÜCE ALLAH göğsü şerh edilmediği zaman YÜCE ALLAH’IN katından gelen nurların ŞERH edilen göğüsten içeriye girip de kalbe=akla ulaşması ve kalpte huşuyu oluşturması mümkün değil gelen NURLAR belki yoğun YÜCE ALLAH’A yönelme ibadet adı altında çeşitli yönelmeler yapıyor ola bilirsiniz fakat göğsünüz şerh edilmemişse ve kalpte HUŞU sistemi faaliyete geçmemişse bu nurlar görevini yapamadan tekrar YÜCE ALLAH’IN katına görevini yapamadan dönerler.

İşte şerh edilen göğsünüzden açılan nur yollarından kalbinize ulaşan yüce ALLAH’IN NURU neyi oluşturuyor? Huşuyu oluşturuyor, huşuya ulaşmayan kişi; gelen nurlar belli bir orana yükselecek ki aydınlık meydana getirecek ki huşuya ulaşa bilesiniz huşuya ulaşmadığınız takdirde vesileyi yüce ALLAH’TAN isteye bilmeniz mümkün değil! Niye? YÜCE ALLAH çok güç bir iş olduğunu söylüyor bakara suresi kırk beşinci ayeti kerimesinde şöyle buyurur YÜCE ALLAH bakınız:

…Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuskusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir. Bakara Suresi/45

Vesteğünü bi-Sabrihi bis-salât=sabırla ve namazla benden istianeyi isteyin ama illa heleki kebiretün=o zor bir iştir illa elelhaşiyn=huşuya ulaşanlar için değil. Demek ki vesileyi isteyebilmesi, FURKANLARI almasına ve bu sistemlerle farklı kademelerde ihsanı almasına bağlı ancak bu ihsanı alan kişi ikinci TAKVANIN sahip olabilmesi için YÜCE ALLAH’TAN VESİLEYİ YANİ KENDİSİNE TAYİN EDİLECEK OLAN RUHSAL REHBERİNİ=HİDAYETCİSİNİ istiyor. Böyle bir taleple YÜCE ALLAH yönelen kişiye YÜCE ALLAH mutlak RUHSAL REHBERİNE=HİDAYETÇİSİNE ulaştırır.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (26. October 2008 Saat 11:55 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. October 2008, 08:51 AM   #4
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Saygıdeğerler belki içinizden RUHSAL REHBERİN varlığını hissetmediğini iddia edenlerde olabilir ama şurası muhakkak ki sizin kalbinizin içinde samimi olarak böyle bir samimiyet var ise YÜCE ALLAH’DA kalbinize bakıyor ise O abesle iştigal etmez. Mutlak suretle sizin hak ettiğiniz ve sizin hakkınız doğrultusunda YÜCE YARADAN sizin RUHSAL REHBERİNİZİ=HİDAYETÇİNİZİ hissettirecek beklide size gösterecektir. Bu HİDAYETÇİ nedir ve kimdir diyenleriniz olacaktır. Hani hep deriz ya MUHAMMED-İ RUH falan hah şimdi anlamaya başlıyoruz işte bu HİDAYETÇİ, YÜCE ALLAH katında talim görmüş MUHAMMED-İ RUHLAR işte bu MUHAMMED-İ RUHLARDAN bir payda siz hak etmiş oluyorsunuz ve hakkınızı almayı talep ediyorsunuz ve YÜCE RABBİMİZ sizin önünüzde ve arkanızdan siz korumak ve size HİDAYET REHBERLİĞİ etmesi için şahsa özel ÜSTAT REHBER TAYİN EDER veya buna ÜSTAT RUHDA deriz. YÜCE ALLAH size RUHSAL REHBERİNİZİ hissettirdiği veya gösterdiği zaman bir üst TAKVAYA daha ulaşmış oluyorsunuz ve akabinde YÜCE ALLAH size değişik kademede nimetler verir bu nimetlerden bahsettiğimizde şunu görüyoruz ki o gün şahsımıza tahsis edilmiş, YÜCE ALLAH katında eğitim görmüş bir RUHU YEDEDİYOR, Mücadele Suresinin yirmi ikinci ayeti kerimesine baktığımızda YÜCE YARADANIMIZ buyuruyor ki bakınız:

…ALLAH'A ve AHİRET gününe İNANAN bir topluluğun, ALLAH'A ve RESULÜNA karşı çıkanlarla SEVGİYE dayalı bir dostluk kurduğunu göremezsin. Bunlar onların ister BABALARI olsun, ister ÇOÇUKLARI olsun, ister KARDEŞLERİ olsun, ister AKRABALARI olsun. ALLAH onların KALPLERİNE İMANI YAZMIŞ ve ONLARI KENDİNDEN BİR RUHLA DESTEKLEMİŞTİR. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; sürekli kalacaklardır orada. ALLAH onlardan HOŞNUT OLMUŞTUR, onlar da ALLAH'TAN HOŞNUT OLMUŞTUR. ALLAH'IN HİZBİ İŞTE BUNLARDIR. DİKKAT EDİN, ALLAH'IN HİZBİ, BAŞARIYA ULAŞANLARIN TA KENDİLERİDİR!. Mücadele Suresi/22

AMANÜ olan + YÜCE ALLAH’A ulaşmayı dileyen + RUHSAL REHBERİNİ talep eden + RUHSAL REHBERİNİN farkındalığını yaşayan ve buna nail olana hangi nimeti sunar YÜCE ALLAH, Furkan Suresi yetmişinci ayeti kerimesine baktığımız zaman YÜCE RAHMAN şöyle buyuruyor bakınız:

…Tövbe ederek inanan ve barışa yönelik iyi bir iş yapan müstesna. ALLAH, BÖYLELERİNİN KÖTÜLÜKLERİNİ GÜZELLİĞE DÖNÜŞTÜRÜR. ALLAH GAFUR'DUR, RAHİM'DİR. Furkan Suresi/70

YÜCE ALLAH Yukarıda ki ayet gereğince, günahlarımızı sevaba çeviriyor ve o gün RUHUMUZ SIRAT-I MÜSTAKİM üzerinde YÜCE ALLAH’A doğru bir yola çıkıyor. Nefsinizde değişik kademelerde TESKİYE olmak üzere faaliyete başlıyor, FİZİK vücudunuzla YÜCE ALLAH’A kul olmak üzere İLAHİ realiteye geçiş yapıyorsunuz. İşte bu yedi nimeti alan kişiye, YÜCE ALLAH, kişiyi bir üst TAKVANIN sahibi yapıyor! Bu nimetleri aldıktan sonra kişi, RUHSAL REHBERİNİN manevi irşadıyla RUHUNU yükselttikçe yükseltiyor, YÜCE RABBİNİ bilme, takdir ve tenzih etme bilgisine, görgüsüne sahip oluyor. Bu yükseliş ilahi nihaiyidir. Fakat RUHSAL REHBERİNİZİN manevi koruması ve RABBİNİZDEN gelen rahmet ilhamlarının tesiriyle, NEFSİN arızalarını giderme çalışmalarına başlar.

Nedir bu çalışmalar? RUH, Nefsi Emmare, Levvame, Mülheme, Mutmaine, Rabiyye, Nabiye ve Telsiye kademelerini birer birer atlar iken ve arınırken her nefis kademesinde alınan NUR YÜCE ALLAH’IN katından kalbine/aklına ulaşır. Nefis kademelerinde RUH, SIRAT-I MÜSTAKİM üzerinde her nefis kademesine paralel olarak birer GÖK KATI aşmak suretiyle GÖK KATLARINI geçecek ve yedi ÂLEM geçtikten sonrada YÜCE ALLAH’IN KATINA RUH ULAŞMIŞ OLACAK…

Saygıdeğerler, FİZİK vücut ta bu arada RUHSAL REHBERİ=HİDAYETÇİ’SİNDEN almış olduğu ilhamlarla somut âlemdeki hayatına tatbik etmekle ne yaptı YÜCE ALLAH’IN kulları arasında yer almaya başladı. Netice itibariyle bu aşamada FİZİK vücut YÜCE ALLAH’A kulluk görevini yerine getiriyor, RUHU YÜCE ALLAH’A RÜCÜ ETMEK suretiyle RUHU YÜCE ALLAH’A DÖNÜYOR ve NEFSİDE farklı kademelerde TESKİYE oluyor. İşte burada kişi bir TAKVANIN daha sahibi oluyor ki, Kaf Suresinin otuz bir, otuz iki, otuz üçüncü ayeti kerimelerinde YÜCE ALLAH bize şöyle sesleniyor bakınız:

…Ve cennet, TAKVA sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir. …İşte size vaat edilen budur. ALLAH'A sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese... …Görmediği halde RAHMAN'DAN ürperen ve ALLAH'A YÖNELİK bir KALP getiren herkese... Kaf Suresi/31.32.33

İşte hadise, CENNET TAKVA sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırdı, işte vaad olunduğunuz şey bütün EVVAB ve HAFİZ olanlar içindir diyor YÜCE YARADAN. RUHUMUZ yedi GÖK KADEMESİ geçip YÜCE ALLAH’IN katına ulaştığında ne oluyor? YÜCE ALLAH bizim RUHUMUZA EVVAB’TIR, RUHUMUZ ONA SIĞINMIŞTIR ve YÜCE YARADAN bizim RUHUMUZU orada muhafaza altına almıştır ve kişi işte burada üçüncü TAKVANIN sahibi yani EVVAP ve HAFİZ olanlar için YÜCE ALLAH CENNETİ O TAKVA sahipleri için yaklaştırıyor. Ve bir üst TAKVA kademesine ulaşıyoruz Maide suresinin doksan üçüncü ayeti kerimesin vasıtasıyla bize şöyle sesleniyor YÜCE ALLAH, bakınız:

…İMAN edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra TAKVAYA SARILIP İMANDA KEMALE ERDİKLERİ, SONRA BİR MERTEBE DAHA KORUNUP GÜZELLİKLER SERGİLEDİKLERİ TAKDİRDE, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. ALLAH, GÜZEL DÜŞÜNÜP GÜZEL DAVRANANLARI SEVER. Maide suresi/93

AMENÜ olanlar ve ıslah edici amel işleyenler yani NEFİS tezkiyesi yapanlar üzerine TAKVA elbiseleri giyenler yani 1. AMENÜ=İMAN edenler. 2. AMENÜ olun ve RUHSAL REHBERİ=HİDAYETÇİSİNE ulaşıp ıslah edici amel işleyenler. 3. AMENÜ olun ve RUHSAL REHBERİNİ=HİDAYETÇİSİNE ulaşıp ıslah edici amel işleyenler. Yediklerinden dolayı bir günah yoktur AMENÜ olun ve ISLAH edici AMEL yapın sonrada TAKVA sahibi olun 4. AMENÜ olun ve RUHSAL REHBERİNİ=HİDAYETÇİSİNE ulaşıp ıslah edici amel işleyenler. Yediklerinden dolayı bir günah yoktur AMENÜ olun ve ISLAH edici AMEL yapın sonrada TAKVA sahibi olun. TAKVA sahibi olun ve AHSEN olun. Ancak AHSEN olmak nerde gerçekleşiyor? Kim RUHSAL bedenini YÜCE ALLAH’A teslim ettikten sonra, FİZİK bedenini de YÜCE ALLAH’A teslim etmişse işte onlar AHSEN olmuşlardır yani dördüncü TAKVANIN sahibi olmuşlardır. İşte Maide Suresinin doksan üçüncü ayeti kerimesinde dört tane TAKVANIN ardı ardına ifade edildiğini görüyoruz.

Saygıdeğerler, bundan sonra kişi daimi YÖNELMENİN yani EVVAB olacak ve daimi YÖNELMEYE ulaştığında kişi ULÜL-ELBAB TAKVASI’NIN sahibi olacaktır. Araf Suresinin yirmi altıncı ayeti kerimesinde YÜCE ALLAH bahsediyor bakınız;

…Ey âdemoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama TAKVA giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, ALLAH'IN ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor. Araf Suresi/26

Ayette TEZEKKÜR ederler, kimdir TEZEKKÜR edenler? Ancak daimi YÖNELMEYE EVVAB’LIK mertebesine ulaşan kalp kulağı, kalp gözü açılmış olan EHLİ-TEZAKKÜR, EHLİ-HAYIR ve ULÜL-ELBAB’IN ancak TEZEKKÜR etme hakkı elde ettiğini biliyoruz ve burada o TEZEKKÜR eden TAKVA sahiplerinin daimi YÖNELMEYE ulaşmış beşinci TAKVANIN sahibi olan ULÜL-ELBAB’LARI görüyoruz vesselam.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (26. October 2008 Saat 12:35 PM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. October 2008, 10:50 AM   #5
TEBYİN
Uzman Üye
 
TEBYİN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 240
Tesekkür: 141
173 Mesajina 603 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
TEBYİN is on a distinguished road
Standart

istifade edilecek güzel bir konuyu ele almışsınız,
emeğinize sağlık abim,
Rabbimilminizi/ilmimizi arttırsın inş.
TEBYİN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
TEBYİN Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
EVVAB_İNSAN (2. September 2010)
Alt 24. October 2008, 10:12 AM   #6
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

Selam…

Bize ülaşan talep üzere üst konu başlığı "takva=yüce ALLAH'A ulaşmak" yazımızın biraz daha açılması istenmiştir. Bizlerde konuyu birazdaha açmaya gayret edeceğiz inşALLAH. Konunun iyice anlaşılması için evvela HZ. KUR’AN’IN işaret ettiği Ruh ve Melek kavramlarına bakmamız gerekmektedir bu noktada faydalanacağımız eserde Tebyin-ül Kur’an olacaktır Tebyün-ül kur’an’da ruh kavramı şöyledir.

“الرّوح RUH”

“RUH” sözcüğünün esas anlamı “CAN (VÜCUDU DİRİ TUTAN CEVHER)” demektir. (Lisanü’l-Arab; c. 4, s. 290. Ruh mad.)

Ancak sözcük HZ. KUR’AN’DA bu anlamda değil, “KİŞİ VE TOPLUMLARI TOPLUMSAL HAYATTA DİRİ, SAĞLIKLI KILAN CAN, VAHİY” anlamında kullanılmıştır.

“ القدس KUDÜS”

“KUDÜS” sözcüğünün ne anlama geldiği, bu sözcüğün hangi sözcükten geldiğine dair yapılacak kabule bağlıdır ve bunun için iki olasılık söz konusudur:

1- Sözcüğün “TEMİZLİK” anlamındaki “KUDS” sözcüğünden geldiği kabul edilirse, “KUDÜS” sözcüğü de “TEMİZ” anlamına geliyor demektir. “KUDS” sözcüğü ve onun “MUKADDES”, “MUKADESSAT”, “NÜKADDİSÜ” gibi türevleri HZ. KUR’AN’DAN on bir yerde geçmektedir.

2- Sözcüğün YÜCE ALLAH’IN isimlerinden biri olan “ قدّوس KUDDÜS” sözcüğünden bozulduğu kabul edilirse, “KUDÜS” sözcüğü de “TÜM KİRLİLİKLERDEN ARINIK, TEMİZ” anlamına geliyor demektir. Sadece YÜCE ALLAH için kullanılan “KUDDÜS” sözcüğü, HAŞR suresinin 23. ve CUMA suresinin 1. ayetlerinde olmak üzere HZ. KUR’AN’DA iki yerde geçmektedir.

…ALLAH’A ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, ALLAH’A ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte ALLAH onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir RUH ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. ALLAH onlardan razı olmuş, onlar da ALLAH’TAN razı olmuşlardır. İşte onlar, ALLAH’IN tarafında olanlardır. İyi bilin ki, ALLAH’IN tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Mücadele Suresi/22

Yukarda ki “Ruh” ve “Ruh-ul kudüs” kavramlarından ne anlıyoruz? Ruh=kişi ve toplumları toplumsal hayata diri, sağlıklı kılan can, vahy=insandan cinden hiçbirinin müdahalesinin olmadığı saf temiz bilgi, bu olguyu melek kavramıyla birleştirdiğimizde ise ne olur? Melek kavramına bakar isek; “MELEK” sözcüğünün iki farklı kökten de gelebileceğini, ئلوك ÜLUK” kökünden geliyorsa “ELÇİLER (HABERCİLER)”, “ ملك MİLK” kökünden geliyorsa “YÖNETİM GÜÇLERİ” anlamlarına geldiğini anlıyoruz. “MELEK-MELAİKE”, “MELEKLERİN İNİŞİ (GİRİŞİ)” ve “RUH” kavramlarının doğru bilinmesine bağlıdır. Bu kavramlar HZ. KUR’AN’DAN öğrenilmeyip örf bilgileri ile değerlendirilirse, bu kavramlar anlaşılamaz ya da yanlış anlaşılır.

…ALLAH, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. Nahıl Suresi/2

…Melekler (haberciler), içlerinde ruh olduğu halde, RABBLERİNİN izniyle iner dururlar/ hulûl eder dururlar; her bir işten. Kadr Suresi/4

Ayette geçen “ تنزّل TENEZZELÜ” kelimesinin aslı “ تتنزّل TETENEZZELÜ”DÜR. Kullanıldığı kalıp, gramer yapısı itibariyle tefe’ul babından tekellüf manası içerir. Yani bir olgudan sonra başka bir olgunun tekrar olduğunu anlatır. O zaman, bu ifade “melekler iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder), sonra yine iner (hulûl eder)… İnmeyi (hulûl etmeyi) sürdürür” şeklinde anlaşılmalıdır. Bunu da dilimizde ancak “iner dururlar/ hulûl eder dururlar” veya “iner de iner, hulûl eder de hulûl eder” tarzında ifade etmek en uygunu olur.

“NÜZUL” sözcüğünün esas anlamı; “HULÜL (GİRMEK, İÇE İŞLEMEK, NÜFUZ ETMEK)” demektir. Ama bu giriş “DUHUL” sözcüğüyle ifade edilenden farklı bir giriştir. Bu giriş; gizlice, haber etmeden, fiziksel bir etki yapmadan girip, homojen olarak girdiği nesnenin her bir zerresine yerleşmek şeklinde bir giriştir (İbn-ü Menzur; Lisan ül Arab Cilt.8, S.523, Darülhadis Kahire–2003). Nitekim aşağıda vereceğimiz MÜMİN suresinin 15. ayetinte ruhun hululü (içe yerleştirilmesi) “تنزّل TENEZZÜL” sözcüğüyle değil “ القائ İLKA (KOYMAK, BIRAKMAK)” sözcüğüyle ifade edilmiştir.

…O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, iradesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. Mümin Suresi/51

…Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak ALLAH’IN izniyle, dilediği ve hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. Necm Suresi/26

Ayette geçen “شفاعة حسنة şefaat-ı hasene (iyi ve güzele aracılık ve yardım)”; iman edip YÜCE ALLAH’IN ve kullarının haklarına riayetle beraber, müminlerin iyiliği ve yararı için uğraşmak, onları kötülüklerden ve zararlardan korumaya çalışmak demektir. “ شفاعة سيّئة Şefaat-ı seyyie (kötü ve zararlıya aracılık ve öncülük etmek)” ise; müminlerin ve insanların zarara uğramaları ve kötülüklere düşmeleri için çalışmak ve kötülük çığırları açmak demektir. HZ. KUR’AN, hem “şeffat-ı hasane”de bulunanların hem de “şeffat-ı seyyie”de bulunanların, dünyada ve ahirette bu davranışlarının sonuçlarından pay alacaklarını bildirmektedir.

Yukarıdaki HZ. KUR’AN ayetleri ışığında anlıyoruz ki, konumuz olan Necm/26. ayette geçen “MELEKLERİN ŞEFAATİ”, bu dünyaya yönelik şefaattir ve bu şefaat, müşriklerin, şans tanrısı, bereket tanrısı, yağmur ve rahmet tanrısı, onların melek şefaatçisi, insanların ALLAH’A yaklaştırıcısı gibi inançları ile asla bağdaşmaz. Ayette sözü edilen şefaat, YÜCE ALLAH’IN, kendilerinden razı olduğu ve haklarında yardım takdir ettiği kulları için, doğadaki melekleri/ güçleri harekete geçirerek bu kullara yardım ettirmesidir.


…Şu bir gerçek ki, “RABBİMİZ ALLAH’TIR” deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler iner durur (hulûl eder durur); “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin. Biz size, dünya hayatında da ahirette de (YOL GÖSTEREN, YARDIM EDEN) Yakınlarız. Orada sizin için nefislerinizin arzuladığı şey var. Orada sizin için istediğiniz şey var. GAFUR ve RAHİM ALLAH’TAN bir ikram olarak.” Fussılet Suresi/30–32

…Hani sen inananlara, “RABBİNİZİN, indirilen/ hulûl ettirilen üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. Âl-i Imran Suresi/124

Yukarıdaki RUH=CAN (VÜCUDU DİRİ TUTAN CEVHER) İşte bu açılımla ANLIYORUZ Kİ Ruh=Saf temiz bilgi konumuzla ilintili MELEK kavramının ise, “ELÇİLER (HABERCİLER)” anlamında kastedilen; “HZ. KUR’AN AYETLERİ” dir. Üst konu başlıklı “TAKVA=YÜCE ALLAH’A ULAŞMAK” Yazımızla ULU RABBIMIZDAN bizlere inen RUH=SAF TEMİ BİLGİ iner de iner, hulûl eder de hulûl ettirir.

…Kullarından dilediğine melekleri, emrinden (kendine özgü iş) olan ruh ile: “Gerçek şu ki: Benden başka ilâh yok, o hâlde benden sakının.” diye uyarmaları için indirir/ hulûl ettirir. Nahl Suresi/2

Saygı değer kardeşlerim takva sahibi olduklarını zanneden birtakım şahıslarda HZ. KUR’AN’DAN konuşurlar, bizde ama bir farkla biz hanifler dini ALLAH’A has kılar RABBIMIZA özgüleriz, onlar ise kendilerinin HİDAYETE erdirici olduğunu söyleyerek kendi RABLİKLERİNİ ilan eder kendilerine özgülerler.

Muhammed’i ruh=Muhammed’i saf temiz bilgi ve duruş, yukarıdaki verilen bilgilerin manadan dışa vurumu kemale erimidir. Bir başka deyişle varlık âlemine, Muhammed adı altında zuhur eden mananın ortaya çıkmasıdır, yansımasıdır vesselam.

__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (26. October 2008 Saat 12:42 PM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. January 2009, 03:32 PM   #7
hasyetullah
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 77
Tesekkür: 13
24 Mesajina 33 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
hasyetullah will become famous soon enoughhasyetullah will become famous soon enough
Standart

Nur; 52: Ve kim Allah’a ve Elçi’sine boyun eğer, Allah’tan korkar (يخشى الله yehşallaâhe) ve O’ndan sakınırsa (و يتقه ve yetteghi), işte başarıya ulaşanlar, onlardır.

buyrun arkadaşlar özet olarak bu ayet kafidir

takva demek haşyet duyup o hayranlıkdan o saydında uzak kalma ve mahrum olma korkusu adına kendini sakındırma olarak adlandırılır şahsi algılamamdır

haşyeti açmak gerekirse

Haşyet”; bilgi, idrak neticesinde oluşan hayranlık ve saygının doğurduğu hasret kalma, uzak düşme korkusudur

Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz'dir, Gafûr'dur.

Ve minen nasi ved devabbi vel en'ami muhtelifun elvanuhu kezalik, innema yahşellahe min ibadihil ulema', innellahe azizun ğafûr. fatır 28
hasyetullah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hasyetullah Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
EVVAB_İNSAN (2. September 2010)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
allah’a, takvayüce, ulaşmak”


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:54 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam