hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kitaplar'a İman > Kur'an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. April 2011, 05:06 PM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart Muhkem müteşabih ve furkan

Kuran’ın kullandığı iki ifade var. Ayetlerin bir kısmı “muhkem” bir kısmı ise “müteşabih”tir. (3/7, 39/23)

Genellikle muhkem ayetlerle müteşabih ayetler biribirine karıştırılıyor..

Muhkem (Hikmet ile aynı kök) ayetler El-Hikmet’ten vahyedilmiş olan ayetlerdirki bunlar kitabın izlenecek kısmıdır. (39/23) Bu ayetlerde “ümmül kitap” ifadesinin kullanılması ise oldukça güzel.“Ümmü” sözcüğü “imam” ile aynı kökten geliyor. Sözcüğün kök anlamı “izlemek”. Muhkem ayetler yani yaşadığımız koşullara hitap eden ayetler kitaptan izleyeceğimiz kısımlar. Müteşabih olan ayetler ise Allah indindeki gerçeklikleri anlattığı için onların ardına kapılıp bir de üstüne tevil etmeye kalkışmak dağılmaya neden oluyor. Yeri gelmişken “tevil” sözcüğünün de “yorumlamak” anlamına gelmediğini söylemek gerek. “Tevil” sözcüğü “sonuçlandırmak” anlamına geliyor.

3/81 – Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: “Size Kitap ve Hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. [...]

Dikkat edilirse “peygamberler” olarak çoğul bir hitabın karşılığında verilenler (Kitap ve Hikmet) tekildir. Allah tüm peygamberlere aynı kaynaktan, aynı bilgileri vermiştir.

15/1 – Elif, Lam, Ra. Bunlar, El-Kitap’ın ve apaçık olan Kur’an’ın ayetleridir.

Yine bu ayetten görüleceği üzere El-Kitap ve Kuran biribirinden farklıdır. Kuran El-Kitap’ın küçücük bir parçası, açıklamasıdır.

10/37 – Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve El-Kitab’ı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir.

17/39 – Bunlar, Rabbinin sana El-Hikmetten vahyettikleridir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma, yoksa yerilmiş, kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.

Bu ayetten de görüleceği üzere Kuran’ın bir kısmı ise Hikmetten vahyedilmiştir. Yani Kuran’ın bir bölümü El-Kitap’tan bir bölümü El-Hikmet’ten oluşur.

***

Hatırlatma:
* Allah Yusuf’a rüyaların yorumunu öğretmedi. Bu çevirmenlerin uydurması. Yusuf’a öğretilen “tevili ehadis” hadislerin (olayların) sonuçlanması bilgisiydi.

* Musa’nın yol arkadaşı üçün olaydan sonra Musa’ya; “Şimdi sabredemediğin o olayların sonucunu (tevil) bildireyim sana” demişti.

* Yusuf ve Musa’nın olaylarına genel çerçevede baktığınızda da “tevil”in ne demek olduğu uygulamalı biçimde görülür… Yusuf bir şey görmüştü, gördüğü şey sürecin işleyip sonuçlanmasıydı. Musa’nın arkadaşı gemiyi delmişti, eğer süreç işleyip sonuçlansaydı zorbalar el koyacaklardı. Aynı şekilde süreç işleyip sonuçlansaydı öldürülen o çocuk ana babasına asi olacaktı.

1-) EL HİKMET
El-Hikmet yaşadığımız gezegenin koşullarına hitap eden ayetlerdir yani muhkemdir. Muhkem ayetler kesin bilgi içerir, zamana ve mekana göre göreceli olabilirler… Arabanın olmadığı zaman binek eşektir vb., günümüzde çeşitli endüstriyel araçlardır. Her ikisinin üzerine bindiğimizde bunu bizim emrimize veren Allah’a hamd olsun denmeli ve bunlara Allah izin vermeseydi bizim güç yetiremeyeceğimizin bilincinde olmalıyız.
2-) EL-KİTAP
Müteşabih ayetler ise El-Kitabın ayetleridir. Müteşabihi nedense herkes kaypak zeminli ayetler olarak düşünüyor ve algılıyor. Herkes müteşabih ayetlerden korkuyor. Oysa müteşabih ayetler zaten öyle olmak zorunda. Başka türlü olması beklenemez. Şöyle anlatayım; Müteşabih sözcüğü “teşbih edilmiş” yani “benzetilmiş” demektir. El-Kitap ise Allah indindeki gerçeklikleri anlatır.

Allah indindeki gerçeklikleri bizim bu dilimizle, bu algılayışımızla kavramamız söz konusu değil. Bu nedenle Allah bu gerçeklikleri benzeterek yani müteşabih olarak anlatıyor.Örneğin; cennet, cehennem kavramları… Gerçek hallerini şuanda bilemeyeceğimiz için benzetme yollu bir anlatımla bir fikir sahibi olmamız sağlanıyor.

El-Kitap ayetleri (yani müteşabihler), Allah indindeki gerçeklikleri anlattığı için onların gerçek anlamını Allah’tan başkası bilmez.(Bilemez) İlimde derinleşenler ise onların mahiyeti konusunda fikir sahibi olabilirler ancak buna rağmen “gerçek” hallerini algılayamayacakları için “İnandık hepsi rabbimizin katındadır” derler. (3/7) Eğer müteşabihl ayetler, anlaşılmaz, bilinmez ayet gurupları olsa kitapta ne işi vardır. Kuran kendini apaçık olarak tanıtır.

Yani müteşabihlerin sürecinin nasıl işleyip nasıl sonuçlanacağını (tevil) yalnızca Allah bilir.Örneğin benzetilmiş ayetlerin ardına düşüp işaretler arayarak kıyamet saatini hesaplamaya çalışan, göğü kaplayan duman ayetine bakıp ince hesaplar yapıp bir şeyler bulmaya çalışan, rakamlanmış kitap ayetine bakıp ince hesaplar yapıp bir şeyler bulmaya çalışan zevat muhkemi (bu yaşam açısını) izlemeyi indirgeyip, tevili Allah’a ait olan bu konularda zaman boşa zaman kaybediyorlar diyebiliriz.

Özetle iki tür bilgi vardır.
1-) İnsanların (yaratılmışların) katından bakıldığındaki bilgi (muhkemler)
2-) Allah katındaki gerçek bilgi (müteşabihler)

Bu iki farklı açı;
1. madde için El-Hikmet,
2. madde için El-Kitap şeklinde “[ayırt ediliyor]” ki bu da Furkandır.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (14. April 2011), dost1 (13. April 2011), Miralay (14. April 2011), yeşil (10. November 2011)
Alt 9. November 2011, 09:46 PM   #2
ozaner
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Oct 2011
Mesajlar: 35
Tesekkür: 7
19 Mesajina 40 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
ozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud ofozaner has much to be proud of
Standart Müteşabih ayetler niçin vardır

Kuranda farklı anlatım teknikleri vardır.Dikkat edilmesi gereken konu müteşabih ayetler konusudur .Bu konu birilerinin dediği gibi anlaşılmaz ayetler değildir. Bu konu eşyanın hakikatı ile ilgilidir,yani insan algısı ile ilgilidir.İnsan algısı ve bilgisi üzerindeki bazı durumlar bilinenler yardımı ile bilmekle ilgilidir. Rabbimiz gayb ve birtakım algı mekanızmamız üzerindeki olaylardan bahseder.Bu bunların bilinmeyeceği anlamına gelmez,Zaten Rabbimiz bilemeceğimiz şeyleri gönreripte bundan sizi hesaba çekeceğim der mi.43/44
Kuranı anlamada belli ki bir takım sıkıntılarımız var .Doğru yerden başlarsak ve doğru soruları sorarsak ,Kuran bize kendini açar bizide Kur an a açar .[Rabbimizin Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın! 70/98 Demesi boş yere değildir yani Kuranı anlamak istersen Kurana kendi önyargıları söyletme ,Kurana anlam vermeye çalışma o anlamı anla demektedir. Ozaman şu soruyu soralım Şanı Yüce ve ilmi sonsuz Olan Rabbimiz bizim anlayamayacağımız olan Ayetleri bize neden gönderdi.Oysa Kur’ân senin için de, toplumun için de büyük bir şereftir, bir öğüttür, bir ikazdır, okunması ibadet olan bir övünç kaynağıdır.

Kur’ân’daki ilâhî emir ve yasaklardan sorumlu tutulacaksınız 43/44 bu kitaptan sorulacağız ve bu kitabı anlayamacağımz bilgiler bulunacak ??? Kuranda bulunan müteşabih ayetler anlaşılamaz mı Öncelikle söyleyelim Huruf u Mukatta harflerini ayrı tutuoruz onunla ilgili ayrı bir araştırma yaınlayacağız inş O zaman müteşabihat üzerine biraz kafa yoralım, Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, Muhkem ve müteşabih konusuna takılarak, Kur’an’ı anlamayı, bunları anlamaya bağlayanlar, bu anlama işini birilerine havele ederek, onların yardımı olmaksızın Kur’an’ı anlamanın mümkün olamayacağını sananlar, anlamını bilemediği ve kavrayamadağı kimi ayetleri bahane ederek Kur’an anlaşılmazdır düşüncesiyle onu anlamada , anlayan ve bilen birilerine gitmeyi esas alanlar, bu tercihleri ile Kur’anla aralarında engel oluşturmaktadırlar.

Müteşabih, şibh (benzerlik) kökünden gelip mânalar birbirine benzeyip içiçe girdiğinden değişik ihtimallere yol açmayı ifade eder.
Birbirine benzeyen, kendisinde benzerlik bulunan. - Net bilinmeyen şey, demektir. algı mekanizması açısından:

NİÇİN MÜTAŞABİH :Bazen kastedileni tek başına anlamak istenileni anlamak olmayabilir.bazen insan olmaktan kaynaklanan algı sorunu olabilir.Burada bilinen ve benzeşenleri bir arada düşünerek bütünü kavramak gereklidir.Bu durum anlaşılmaz değil,ulaşılır bir bilgi türüdür.Ulaşmak için bilginin bir kısmını elde etmek gereklidir .Kalanı tasavvur algısı ile ilgilidir.Bazı kavramlar zihinsel algı dahilinde olmadığından zihin bileşim yoluna giderek parçadan bütünü oluşturur.Yani bilinemeyeni bilinenlere benzeştirerek (teşbih) algı gerçekleşir.Yani yalnızca olayı anlatan ayet tasavvur için yeterli olmayabilir .algının tamamı için bilinenlerden destek almak gerekebilir. Bu durum anlatan için değil anlayanın durumu ile ilgilidir.

Kur’an’da müteşabih anlatımlı kimi ayetlerin bulunuyor oluşu, bizim gücümüzün ve bilgimizin üstünde olan (gaybi) şeylerin, bize indirgenerek, kavramamıza yardımcı olmanın bir gereğidir.
Kur’an, gerekli oluşu ve bağlayıcılığı açısından bizim için tümüyle muhkemdir.!!!!
Kur’an’in bizatihi kendisi muhkemdir. (Allah’tandır ve korunmuştur.)
Bulunur muhkemlıği içinde, müteşabih kısımların oluşu onun mühkemliğine engel değildir. Zira, Kur’an’nın bütününe iman ederiz.
Bizim için kapalı olan, bilinmeyen ve anlaşılmayan olarak görülen ayetlerin (anlam olarak) bilgisinin saklı olması, gücümüzün üstünde olanı haber vermede kullanıldığından, bu ayetler, olduğu gibi ve bilindiği kadarı île bizim için yeterlidir. Asıl sorun, yeterli olanı yetersizmiş gibi görerek, onu yeterli hale getirmeye çalışmaktır.

Hiç kuşkusuz şimdiye kadar yapılmış olan gerek sözcük, gerek kavramsal tanımlara göre hareket edersek, elde edeceğimiz netice, çerçevesi önceden çizilmiş bu dar alanla sınırlı kalacağından, Kur’anı doğruya ulaşmamıza engel olacaktır.
Böylesi bir engele takılmamak için muhkem ve müteşabihi Kur’an’ın çizdiği/belirlediği (Kur’ani) alan içinde değerlendirmek zorundayız. Ancak o zaman, özden yoksun tanımlardan, kısır anlayışlardan ve yanlı yaklaşımlardan oluşan engelleri aşabiliriz. Yoksa kendi tanım ve anlayışımızın doğruları ile Kur’an’a gittiğimizde, Kur’an’ın akletmeye dayalı olarak önümüze serdiği geniş sahayı daraltmış oluruz. Kur‘an’ı, daraltmış olduğumuz bu alan içine sığdırmaya çalışma yanlışı, bizim O’nu doğru anlamamıza olumsuz olarak yansıyacaktır.

Sözcük ve kavram olarak yapılan tanımlar ve bu tanımlarla muhkem ve müteşabihe yüklenen anlamların neticesinde oluşan anlayışların yanlışlığından dolayı Kur’anın bir bölümü ya işlevsiz (bilinmez) hale getirilmiş veya anlam sapmalarıyla tahrif edilmiştir.

Amacımız muhkem ve müteşabihe sözcük ve kavram olarak yeni veya değişik bir tanım getirmek değildir. Çünkü yanlışlık tanımlamada değil, bu tanımların gereğinden fazla öne çıkarılarak yalın ve yetersiz ifade gücü içinde boğulan, kaybolan öz anlamın yok edilmiş olunmasındadır.

Sahih bir Kur’an’î anlayışa sahip olmadan yapılan tanımların ifade gücüne dayanarak elde edilecek her türlü bilgi ve netice, ya yanlış ya da eksik olacaktır.

Muhkem ve müteşabihe bakış açımızı belirlerken şu gerçek çok iyi bilinmelidir:
”Allah Kitab’ında bizim bilmemiz gereken ve bize gerekli olan her şeyi açık ve anlaşılır bir şekilde bildirmiştir. Bu konuda Kitap’ta müteşabih olan hiçbir şey yoktur. Müteşabîh olarak nitelenen ayetler Kur’an’ın amacına ulaşmasına ve anlaşılmasına asla engel değildir.

Gerçek bu olunca da müteşabih ayetler, Kur’an’ı anlama ve kavrama konusunda bir engel teşkil etmezler. Kur’anî anlayışın belirleyiciliği içinde, müteşabihten ne anlaşılmalıdır sorusuna cevap olarak şunları söyleyebiliriz
Gören birisinin, doğuştan kör birisine anlattığı bir şey, kör için bilinen özü kavranan olmaz. Ancak kör, bilmediği ve özünü kavramadığı bu şeyi kabul eder ve ona.inanır. O şey’in nasıllığını bilinmeyişi, var olanı bilmede, kabul etmede bir engel değildir.

Müteşabih ayetler de gören bir kimsenin, doğuştan görmeyen birine herhangi bir cismi anlatmasına benzer. Anlatılan cismin görmeyen için müteşabihe giriyor olması, anlatılan şeyin gerçekliğine, anlaşılmasına engel değildir.

Elbetteki görenin, görmeyene bir şeyi izah etmesi, görmeyenin neyi, nasıl bildiğinden hareketle mümkün olabilir. Allah’da tıpkı bunun gibi gücümüzü aşan, mevcut halimizle kavrama imkanımız olmayan, fakat gerçekte var olan şeyleri, bize benzetmelerle, sembollerle anlatmaktadır.
İşte, amacına bağlı olarak Kur’an, bu anlamda tamamen muhkemdir. Yani kimi ayetlerin müteşabih olması, gerçeği kavramamız için bir anlatım yöntemidir. Bir ayette geçen kelimeleri anlamasak da, o kelimelerle anlatılan şeyi anlam aya çalışır ve anladığımız kadarına iman ederiz.

Konuyu Analiz Edelim;

1 - Müteşabih olan, kelimenin (lafzın) kendisidir. Bu müteşabih olan kelimelerle anlatılan şey ise muhkemdir. Kelimeler sadece bir araçtır. Aracın kendisi (kelime) müteşabih olsa da, amaç (anlatılmak istenen şey) muhkemdir. Kalplerinde eğrilik olanlar anlatılan şeye (amaca) değil, anlatan şeye (araca/kelimelerin yalın anlamına) yönelmekte ve onları tevil ederek, sapıklığa düşmektedirler.
Zira, ayetin kendisini lafzen anlamasak da anlattığı şeyi, yeterli görür ve ona iman ederiz. Müteşabîh ayetlerle, anlatılan şeyi değil de, bizzatihi o şeyi anlatan kelimelerin kendisini tanımlamaya kalkmak, körün fili tanımlamasına benzer.
Filin neresinden tutarsa, onun için fil orasıdır. Zira kör, kendisine izah edilen şeyi ne kadar iyi anlarsa anlasın, gören kadar iyi anlaması ve kavraması mümkün değildir,

2- Müteşabih ayetlerde geçen sözcüklerin kendisini tanımlamaya çalışmak ne kadar yanlışsa bu sözcüklerden gerçek anlamlarının bilinmeyişinden dolayı ayetin kendisini dikkate almamak ta en az onun kadar yanlıştır. Çünkü, muhkem olsun müteşabih olsun, bizim için anlamı olmayan hiçbir ayet olamaz. Mevcut bilgimizle tanımım (izahını) yapamadığımız ayetleri dikkate almamak veya yok saymak doğru bir tutum değildir.

3 - Muhkem ve müteşabihi sözcük tanımları içinde değerlendirmek ve bu tanımlara göre bir anlayış geliştirmek, Kur’an’ın muhkem ve müteşabihe yüklediği anlamı daraltmak olur. Her ne kadar yapılan tanımları temel alsak ta yine de Kur’anın bu sözcükleri Kur’anî bir zeminde ele aldığını dikkate almalıyız. Yoksa, yapılan tanımların dar anlamı İçinde kalırsak yanlış bir neticeye varırız.

4- Kendi tanımlarının sınırları içinde kalarak ayetlere yaklaşan bazı kimseler, ayetleri anlamada çaresizliğe düştükleri yerlerde bu çaresizliklerini gidermek için sürekli tevil yapmak zorunda kalmışlardır. Hatta bu çaresizlik yüzünden daha önce yapılan tanımlardan bile vazgeçme zorunluluğa doğmuştur.

Tıkanma giderilemeyince çözüm tanım değişikliğinde aranmıştır. Öyle ki kimi alimler „müteşabih ayetler mensuh ayetlerdir“ diyecek kadar ileri gitmişlerdir. (Sanki Kur’an’da mensuh ayet varmış gibi). Bazıları da, kıyametin kopmasına dair ayetleri müteşabih saymışlardır. Oysa ki kıyametle ilgili ayetler hüküm bildiren ayetler değil gayibten haber veren ayetlerdir. ve biz de görmediğimiz ve nasıl olduğunu bilmediğimiz halde iman ederiz.
Bu tür ayetlerin müteşabih sayılması geleneksel tanıma göre anlam verilmesinin bir neticesidir,

5- Bilinmezi, bilinen şeylerle izah etmek, müteşabihin kapsamına girmektedir. Ve bu bilinmezin (kelimelerin yalın anlamları) anlamı peşine düşmeyin, bildirdiği şeye inanın o size yeter anlamına gelmektedir.

Ne var ki Al-i İmran 7 ayeti yanlış değerlendirilerek, kimileri bildirilen şeyden de uzak durmanın gereğine inanmaktadır.

Özetlersek; Yüce Allah, gücümüzün yetmediği ve bizim için bilinmez olanı anlatırken, anlamamızı sağlamak için, anlatımda kullandığı şeylerin (araçların) anlamını (ki müteşabih olan kısım burasıdır) bilmemizi değil, anlatılan şeyi(amacı) bilmemizi istemektedir.
Bunun böyle olduğunu Kur’an;

”Sana bu kitabı indiren O’dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te’vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini Allah’dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, ‘Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır‘ derler. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır” (3 Al-i îmran 7) ayetîyle ortaya koymaktadır.

Örneğin;
”Allah ‘in eli onların elleri üstündedir” ayetinde müteşabih olan kısım, ‘Allah’ın eli nitelemesidir. Çünkü Allah’ın eli, burada, bizim somut olarak algıladığımız el değildir. Ya nedir ? işte bu sorunun peşine düşmek hastalıktır. Çünkü bizim için Allah’ın elinin nasıl olduğunu bilmek gerekli birşey değildir. El bizim için müteşabihe girmekte ve bir araçtır. Asıl amaç bu deyimle (müteşabihle) bize anlatılmak istenen şeydir. Allah bu anlatımla, müminlerin gücüne güç katacağını ifade etmektedir. Bunu görmezlikten gelerek el nasıldır? Bizim elimiz gibi ellerden mi söz edilmektedir? Allah’ın eli mi var? gibi anlamsız soruların cevabını aramak hiçbir şeyi çözmez ve gereksizdir,

6 - Kur’an kapsadığı herşeyin bir hikmet ve amaca yönelik olduğunu bildirmektedir. Bu gerçekten şu sonucu çıkarmaktayız; Kur’an’da bizim için gereksiz olan hiçbirşey yoktur. İnsan bilgisini ve gücünü aşıyor olduğu için müteşabihatı değerlendirmeye almamak, Kur’an’ın bîr kısmını işlevsiz kılmak olur.

7- Müteşabihat konusunda ortak bir sonuca varabilmek mevcut anlayışı düzeltmekle ve bu konuya, verilen önemin, verilmesi gerekenden çok fazla olduğunun kavranılmasiyla mümkündür.

Tutarsız ve dayanağı olmayan söylemlerle konuya izah getirmeye çalışmanın şimdiye dek bir yararı olmadığı gibi bundan böyle de olması söz konusu olamaz. Söylenenlerin çoğu, daha önce söylenenlerin aktarılması veya tekrarı oluşu, başlangıçdaki yanlış anlayışın günümüze dek sürmesine ve bundan sonra da süreceğine neden olacağa benzemektedir,

“Ey bizim kerîm Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz bağışı bol olan vehhab Sensin Sen!” (Al-i İmran Suresi, 7-
Bu bakımdan müteşabihatta bizim üzerinde durmamız gereken kısım, kelimelerin tek tek anlamının verilmesi yoluyla anlaşılmasını sağlamak değil, müteşabih (aracı) kelimelerle anlatılmak istenen şey neyse (amacı) onu kavramaya çalışmaktır. Evet müteşabihat bir anlatım tekniğidir. Anlatan (yani konuyu anlatırken kullanılan kelimeler) müteşabih olabilir, bu anlatılanı anlamamıza engel değildir.

Yani, anlatan (tanımlayan) ve anlatılan (tanımlanan) vardır, Anlatan(tanımlayan) müteşabîhse de anlatılan(tanımlanan) muhkemdir. Anlatanın müteşabih oluşu, anlatılanın anlaşılmasına engeî değildir. Bizim bilmediğimiz, görmediğiniz, anlayamadığımız şeylerin bizini bildiğimiz, gördüğümüz ve anladığımız şeylerle anlatılması, bizim o şeyleri görüyor, ve anlıyor gibi anlamamızı sağlar.

Ve bu anlatım tekniğini Kuran, müteşabih olarak nitelemektedir. Müteşabihlik Kur’an’ı anlamada ve ona göre yaşamada bir engel değildir, bir gerekliliktir. Yoksa birçok şeyi kavramamız asla mümkün olmayacaktır.
Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir.89/7 Bazı konular direk olarak bizim tarafımızdan algılanamayabilir.Anlaşılması için detaylı benzeşimli ve tümleyen ifadeler kullanılması gereklidir.Zihinsel sezgisel imajlama yolu ile kavranabilir.Burada durum çok seçeneklidir. Bu yüzden bu ifade kullanılmıştır.

Sonuç olarak:
Kur’an’ın muhkem ve müteşabih ayetlerden oluşan iki gruba ayrıldığını (Al-i îmran-7) ayetinde gördük. Anlaşmazlık Kur’anın müteşabih ayetleri üzerinde yoğunlaşmış ve bu konuda biri diğerini geçersiz sayacak birbirinden farklı tanımlar konunun anlaşılmasına katkıda bulunmamış, daha da anlaşılmaz kılmıştır.
Bu bakımdan önceki kabullerin ortaya koyduğu sonucun, konuya yeterince açıklık getirmediği ortadadır. Varılan sonuçla, Kur’an’ın bir bölümü (müteşabih olanı) anlaşılamaz kabul edilip işlevsiz kılınmıştır. Oysa ki Kur’an, bizim için gereksiz ve anlaşılmaz bilgilerin içinde bulunduğu bir kitap değildir, o halde bu anlayış temelde Kur’an’la çelişmektedir.Kuran gereksiz bilgiler kitabı değildir.Evrende gereksiz bir zerre bulunmadığı gibi Şanı Yüce Rabbimiz Kitab ul Kerimde zerre kadar gereksiz bilgi bulunmaz .
ozaner isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ozaner Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
pramid (16. November 2011), yeşil (10. November 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
furkan, furkan ne demek, muhkem, müteşabih


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:26 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam