hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > TEMİZLİK VE İBADET > Temizlik ve Temizlenmek > Abdest

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. November 2012, 09:10 AM   #41
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Sayın H.Yılmaz'ın gerçekten çok yararlı açıklamaları vardır.
Şahsen okumanıza sevindim. Hakkı abi meallendirmede gerçekten çok iyidir. Benimde yıllarca yaptığım çalışmalara denk bir gidişatı var.

Umarım Melek, ibadet, mucize vb. makalelerini kuran ile karşılaştırırsınız.

Alıntı:
onun üzerinden gidilmesini kural olarak gerekli görmenizi doğru bulmuyorum.
Bu sözünüz de çok doğru. Ama geleneğin görüşü ile de gidilmesine ve onu kural olarak görülmemesi kanaatindeyim.

Abdest diye adlandırılan uygulamaya gelince;

adliyeye
çarşıya,
okula,
camiye

(ki ben bunları mescid olarak algılamaktayım)

vb. topluma açık yerlere giderken her halükarda temiz olunmasını amaçlayan bir uygulama olarak görüyorum.

Elin, kolun, yüzün temiz ve yıkanmış olacak,

Saçın tozsuz topraksız, taralı,

Ayaklar/ ayakkabılar temiz tozsuz/boyalı olacak.

Su bile bulamazsanız bir çözüm bulunmalı.

Kısacası Kuran, insanlara saygılı birey yetiştiriyor.

Elinizi kollara kadar, yüzünüz yıkayın.

Baş ve ayakları ise silin mesh edin.

Su bulamazsanız su ile yıkanacak yerleri mesh edin yani silin.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (13. November 2012), Miralay (14. November 2012)
Alt 13. November 2012, 09:27 AM   #42
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Selamun aleyküm,

Sayın dost1,

Yazılarınızı üç kısımda cevaplandırmaya çalışacağım. Bunlardan 1.kısım; salatın bazı vakitler için namazı ifade ettiğinin anlatılması, 2. kısım; kuranın belli bir coğrafya ve zamana hapsedilemeyeceğinin anlatılması, 3.kısım ise salattan, her durumda "mali, zihni destek ve sosyal destek ile eğitim anladığımızda, bunun vakitleri belirten ayetlere göre ters düşeceğine ilişkin açıklamalardan oluşacaktır.

1. KISIM:
Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Salat ve namaz birbirinden farklı iki kavramdır. Salat namazı kapsamaz. “salât” sözcüklerinin bilinen “namaz” ile alakası yoktur.
Namaz, salat için musallaya toplananların salatı başlatmadan önce gerçekleştirdikleri dualarıdır/ tazarruan olan yakarışlarıdır.
Daha önce de bu konuda bir sorunuz üzerine,kısaca; "her zaman için salat=namaz değildir. Salat namazı da kapsayan bir ifadedir." demiştim. Şimdi biraz daha açarsam; "bazı vakitlerde istenen namaz için salat=namaz" olmaktadır diyorum.

Aksi halde,

1- Abdesti; namaz dışında kalan "zihni, mali destek, eğitim, sosyal yardım" şeklindeki salat için gerekli kılmış oluruzki, bu eylemler için abdest istenmesi mantıksızdır. Çünkü, abdestin tarifine baktığımızda, abdestin bir özel şekli (teyemmüm) bizatihi bu şekildeki salata ters düşer.

Suyla alınan abdest ise, bu şekildeki salat için gereksiz olur.

2- Savaş anında kısaltılan salatın, namaz olmaması halinde; savaş esnasında zaten yeri olmadığından hiç yapılmaması gerektiği, aksi halde savaş anında zihni, mali destek, eğitim ve sosyal yardım konularının işlenmesinin bizdeki kaba tabirle "dam üstünde saksağan..." durumuna düşüleceğini ve savaşta bulunan kimseler için gereksiz bulunacağını, mantıksız bulunacağını kabul etmek gerekir.

Çünkü,

a_ namaz dışındaki salat, insanların durumunu ıslah etmek amacıyla insanlar için yapılan eylem olduğundan ve savaşa katılanlar, zaten savaşa katılmakla, insanlar için hayatlarını ortaya koyarak destek vermiş olduklarından, aynı anda bir de mali destek, zihinsel destek, sosyal yardım da bulunmaları imkanı da olamaz, isteğide olamaz ve istekli olmamakta haklıda olurlar. Çünkü; toplum için, insanlar için yapılabilecek en büyük destek zaten yapılmaktadır.

b_ Halbuki, savaş esnasındaki kısaltılan salattan anlıyoruzki bu salat tamda namaz denen olgudur. Çünkü, bu anlamda salat, insanlar için yapılan zihni, mali, sosyal yardımlar ve destekler olmaktan çıkıp, rabbimize yapılan bir teslimiyet şeklini almaktadır. Buna, savaşa katılanlar (insanlarda olduğunun aksine) isteksiz olmayacak, rabbe yaptıkları eylem olarak savaş esnasında dahi gerekli bulacaklardır, anlayışla kabul edeceklerdir.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu namaz/tazarrulu dua, yapılması gerekendir/farzdır.

Yazımızda bu ayet belirtilmişti. Sanırım dikkatinizden kaçtı.

A’raf;55: “Üd'u Rabbeküm tedarruan ve hufyeten, inneHu la yuhıbbul mu'tediyn”
Rabbinize alçala alçala ve gizlice/açıkça göstererek dua edin. Kesinlikle O, haddi aşanları sevmez

A‘râf;205:” Vezkür Rabbeke fiy nefsike tedarruan ve hıyfeten ve dunel cehri minel kavli bil ğuduvvi vel asali ve la tekün minel ğafiliyn “
Ve her zaman kendi içinden, korkarak ve alçala alçala, yüksek olmayan bir sesle Rabbini an ve umursamazlardan olma!


Dua edilirken önce Allah üstün vasıflarıyla anılıp O'na hamd edilmeli, sonra kişisel istekler dile getirilmelidir. Fâtiha sûresi'nde öğretilen dua buna en güzel örnektir.

Dua, hudû ve huşû içinde, umarak, korkarak ve ürpererek yapılmalıdır. Bu kuralın en iyi uygulanma zamanlarının, günlük gailelerden uzak bulunulan gece ve seher vakitleri olduğu kanaatindeyiz. Toplu olarak dua etmenin de hudû ve huşû duygularını canlandırması bakımından etkili olacağını düşünüyoruz.


“namaz” sözcüğünün Farsça'daki “eğilerek saygı ile dua etmek” anlamı Arapça'da ve Kur’ân'da بالتّضرّع الدّعاء [ed-du‘au bi't-tezarru‘=alçala alçala; sürekli alçalarak yakarma] şeklinde ifade edilir. Nitekim bu ritüelin ana hatları, Rasûlullah'tan bize intikal etmiştir. Ne var ki, bunların bazıları, anlam ve kavram olarak mecrasından çıkarılmıştır.

Âyetten anlaşıldığına göre namazda [Rabbimizin huzurunda dua anında] sürekli bir alçalma sergilenmelidir. Şöyle ki:
Kul;
• Saygılı bir şekilde durarak,
• Ta’zim ve tekbir ile [Allah'ı büyükleyerek, Allah'ın her şeyden daha yüce olduğunu ifade ederek],
• Bel bükerek,
• Yere kapanarak,
• Oturup boyun bükerek Allah'a yakaracaktır.

Bu sürekli alçalış şekli, bizzat Rasûlullah'tan bize intikal etmiş bulunmaktadır. Nitekim günümüzde kılınan namazın şekli böyledir.
Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
“Kur’an meallerinde “namaz” diye çevrilen kelime “salat”tır.

Bugünkü kılınan namaz salat değildir.
Bugünkü “namaz “ diye bilinen kelime Kur’an’daki “tazarrulu dua” dır.
Müslümanlara “farz “ diye nitelenen “yapılması gereken” anlamındadır.

Salat, yapılması gerekendir/farzdır...
Namaz/tazarrulu dua yapılması gerekendir/farzdır.”
Bu kısımda yaptığınız açıklamalarla ilgili olarak, hatalı yorumladığınızı bu başlıktaki 36 nolu yazımda sadece bu kısmı ele alarak ayetlerle açıklamıştım.

Oradan inceleyerek, görüşlerime katılmamanız durumunda bunu belirtmenizi rica ederim.

Saygı ve selamlarımla...
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (13. November 2012 Saat 09:43 AM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 10:37 AM   #43
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Selamun aleyküm,

Sayın dost1,

Yazılarınızı iki kısımda cevaplandırmaya çalışacağımı bunlardan "1.kısmın; salatın bazı vakitler için namazı ifade ettiğinin anlatılması, 2. kısım ise kuranın belli bir coğrafya ve zamana hapsedilemeyeceğine ilişkin açıklamalardan, 3.kısım ise salattan, her durumda mali, zihni destek ve sosyal destek ile eğitim anladığımızda, bunun vakitleri belirten ayetlere göre ters düşeceğine ilişkin açıklamalardan oluşacağını" söylemiştim.

Şimdi 2. kısımla ilgili anlatımlarımı yapmaya çalışıyorum:


2. KISIM:
Kuran evrenseldir, ondaki hüküm ve kıssalar belli bir an ve coğrafyada geçsede, o anla sınırlı yada o coğrafyayla sınırlı olmayıp, zaman ve mekan üstü olarak her yeri geldiğinde kıyamete kadar uygulanacak ve olabilecek şeylerdir.


Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
1- Bu ayetlerde geçen salat, “zihinsel ve mali destek” ise gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde, kime yada kimlere nasıl zihinsel destek verilebilir, nasıl mali destek verilebilir?
Dinin indiği coğrafyada insanların hareket halinde oldukları zamanlar bu zamanlardır.
Sevgili dost1,

Burada sizin açıklamanıza göre; coğrafi bölge ve zaman şeklinde iki sorun ortaya çıkmaktadır.

1- Din indiği coğrafi bölge şartlarına göre yaşanacaksa, "o coğrafya şartlarını taşımayan hiç bir yerde din yaşamaya gerek yoktur" sonucu çıkar ki bu kuranın yapısına ve rabbimizin isteğine ters bir durum olur.

2- Coğrafyayı bir kenara bırakıp, coğrafyayla kastettiğiniz yerdeki insan hareketliliğini, coğrafyadan bağımsız başka yerlere uygulamaya kalktığımız da o yerdeki hareketlilik zaman bakımından bahsettiğiniz coğrafyadaki zamanda olduğu şekilde hareketlilik olmayabilir.

Diğer bir anlatımla; o coğrafyadaki zamanın aynısında, başka coğrafyada insanlar en az hareketli oluyorsa, bu durumda dinin bu hükmü yaşanmayacakmıdır?

3- Şimdi ise, konuya ilişkin sonucu değiştirmeye etkisi olmayacaksa da, kişisel bilgilenmek amacıyla sormak istiyorum; "O coğrafyada, o vakitlerin en hareketli olduğunu neye dayanarak söyeleyebildiğinizi, istatiksel de olsa bir kaynağınız varmıdır?"

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
2- Zihinsel destek bir bakıma kabul edilebilir görülse de mali destek için neden vakitler belirlensin, üstelik neden gündüzün iki ucu ve geceye yakın zamanlar olsun?
Dinin indiği coğrafyada insanların hareketli oldukları saatler bu vakitlerdedir. Öğle, ikindi vakti diye bildiğimiz vakitlerde o coğrafyada insanlar genellikle evlerinde dinlenme halindedir.

Bugün camilerde imamların sesli olarak okumalarının hangi vakit ve rekatlarda olduğunu düşündünüz mü?
Burada da zihinsel ve mali desteğin sadece hareket halindeki kimselere yapılabileceği ile sadece gündüzün uçlarında ve geceye yakın zamanlarda yapılabileceği şeklinde bir sonuç çıkıyor karşımıza...

1- Mali destek, sosyal yardım için neden en hareketli zamanlar seçilsinki? Aksine, yardımların gizlice verilmesine ilişkin kuranın genel hükümlerine göre, kalabalıktan gizlice vermek daha doğrudur. (size göre değilmidir?)

2- Sonra yardım, destek görecek kimselere zamandan bağımsız, ivedilikle yardım yapılması, desteklenmesi ve toparlanmasının sağlanması gereklidir.

Bunun içinde, tarafların ne zaman uygun olursa o zaman desteğin gerçekleşmesi için zamana hapsedilmemesi gerektiği sonucu çıkmaktadır.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
3- Mali destek (infak hükümlerinden de delillendirilmeye çalışılırsa) zaman kısıtlamasından bağımsız olarak; gerek ve imkan bulunan her durumda yapılması gerekli değilmidir?
Salatların toplu olarak yapılması salat kurumlarının oluşturulmasında ve oluşturulanların ayakta tutulmasında önemlidir. Unutmayalım ki, Medinede yeni bir devlet kuruldu. Bu devletin başındaki kişi Allah’ın Resulu Muhammed idi (selam olsun.) Bu devletin günümüzde olduğu gibi her bölüme bakan bakanları vardı. Salatlar önemine göre ya Mescidi Nebevi ya da Musallada yapılırdı. Kur’an’da salatı ikame emri ile zekatın verilmesi emrinin peşpeşe geldiğini gözardı etmemek gerekir.
Namaz yerine destek-eğitim anlamında salatın iki ayağı vardır. İlki; destek yapılacak kimselerin belirlenmesi ve detek kararlarının alınması, ikincisi ise alınan kararların uygulanmasıdır.

1- Uygulama ile ilgili olarak imkan bulunan her zaman yerine daha kısıtlı zamanların düşünülmesindeki yanlışlığı yukarıda anlattım.

2- Karar alınması ve uygulanması bakımından ise, yine ayrışma olacaktır. Örneğin, destek anlamındaki salatlar için organize olacak yapı kamu yönetiminden bir teşekkül ise zaman belirlenebilir. Ancak, halkın organize olacağı bir yapıda ise, halkın destek görüşmeleri için uygun olduğu zamanlar değişebilir. Bu nedenle bu gurup için yine zaman belirlemek yanlış olmaktadır.

3- Kuranda salatın yanında zekatında geçmesi sizin görüşünüzü desteklemesi anlamına gelmez. Aksini düşünüyorsanız açıklama yapmalısınız.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
4- Mali destek için, zihinsel eğitim için herkesin ayakta ve rahat toplanabilecek olduğu zamanlar daha uygun değimlidir?
Daha uygundur. Bunun için de o coğrafyadaki en uygun olan vakitler salat için belirtilmiştir . Önemine göre de ya mescid ya da musallalarda/salat merkezlerinde yapılmıştır.

Lütfen! camilerde imamların sesli olarak okumalarının hangi vakit ve rekatlarda olduğunu düşünür müsünüz?
Bu kısımla ilgili yukarıda yeterince yazdığımdan, sadece camilerde imamların sesli okumalarıyla kurduğunuz ilgiyi anlayamadığımı belirtmek isterim.

1- İmamların sesli okumalarının (zaten neden sessiz okudukları yerlerde olur, kim icat etmiştir ve amacı nedir, bana göre sessiz okuması doğru değilse de) zamanları neden eğitim-destek anlamındaki salata delil olsunki? Bunun gerekçesini de açıklayabilirmisiniz?

2- Bana göre imamlar zaten bütün okumaları sesli yapmalıdır. Çünkü, namazda onlara uyan vekalet verenlerin olası hatada okumayı düzeltmeleri için bu gereklidir.

Bu nedenle, bu kısımdaki iddilarında namaz yerine eğitim-destek anlamındaki salatı kanıtlayamadığını düşünüyorum.

Saygı ve selamlarımla...
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (13. November 2012 Saat 10:40 AM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 10:52 AM   #44
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Mali ve zihni destek ?

Aslında salat bir nevi parti üyesi olmak gibi birşey.

Bazı kimseler ile partin hakkında tartışırsın. Bu şekilde partine destek olursun.
Kongrelerine katılırsın, destek olursun.
Parasal yardım yaparsın destek olursun,
Varınla yoğunla çalışırsın,
Seni çağırdıkları vakit (ezan), işini gücünü bırakırsın gidersin ve destek olursun.
Gittiğin yere de temiz gidersin.
Çünkü sen o partiyi temsil etmektesin ve o partinin destekçisisin yani musallinsin.
Eğitim programına katılır, yeri geldiğinde eğitimci olursun.
Partililer birbirine güvenir ki yardımlaşma içerisindedirler. Yani birbirlerini desteklerler. Şahitlikte de onları şahit tutabilirsin.

Günlük değişmelere uygun bir şekilde belli vakitlerde haber ve bilgi alışverişinde bulunursun.

Parti programına yeni katkılarda bulunabilirsin.....

Eğer bizler özverili bir biçimde rasulün yoluna destek olursak (salat), Rasulünü deteklediği gibi Allah ve melekleri de bizi destekler yani salat ederler.

O zaman bizlerde bir program dahilinde hareket edelim.
O zaman bizlerde bir hamd ile tesbih edelim.

Çünkü programlama alemlerin rabbine mahsustur.

Öyleki yer ve göktekiler program dahilinde hareket etmektedir. O zaman bizde programa uyalım.

Hamd ?



Alıntı:
KURANA GÖRE HAMD


Nasıl Mülk Allahın ise, Hamd da Allahındır. (64/Teğabün 1) Onun lütfuna, ilmine yapılır. Kurandaki kullanımlarına baktığımızda Hüküm-Emir-Buyruk,Programlama anlamlarındadır. Bu programlama, yarttığı mülkü bir düzen içinde yürütmesidir. Kısacası Yarattıklarını, başlangıcından itibaren pragramlayıp yaptıklarından dolayı Hamd, Allahındır. Allahın yarattıkları da, Onun hamdi ile yani programlaması ile hareket(s-b-h) ederler. (17/İsrâ, 44)


Kur'an'da hamd, çoğul kullanım yapılmayıp hepsi Allah'a nisbet edilmiş olarak 43 yerde geçmektedir. Ayrıca, 17 âyette de esmaü'l-hüsnadan “hamîd” ismi yer almaktadır. Bir yerde de hamd edenler anlamında “hâmidûn” kelimesi kullanılır. Son nebinin ismi olan ve hamd kökünden türeyen “Muhammed” kelimesi, 4; “Ahmed” ise 1 yerde, “makam-ı mahmûd”, yine 1 yerde kullanılır. Dolayısıyla “hamd” kelimesi ve türevleri Kur’ân-ı Kerim’de toplam olarak 67 yerde geçmektedir. Kur'an’ın ilk âyeti olan "El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin" (Hamd, Kâinatın rabbi, yani yaratıcısı, programlayıcısı ve geliştiricisi olan Allah'ındır.) cümlesi Kur'an'da 7 yerde geçmektedir. "El-hamdü lillâh" cümlesi ise 23 yerde tekrarlanır. El-hamdü lillâh cümlesiyle başlayan 5 sûre vardır. (1/Fâtiha, 6/En'am, 18/Kehf, 34/Sebe' ve 35/Fâtır sûreleri.)


Mü’minlerin dâvâ, dâvet ve duâlarının sonu da şudur: Hamd âlemlerin Rabbi Allah'ındır (10/Yûnus, 10). Zaten ilkte de, sonda da hamd, Allah'ındır.(28/Kasas, 70). Her şey Rabbına devamlı hamd üzeredir. (17/İsrâ, 44). Bütün ins-cin yani her şey, kâfirler dışındaki tüm yaratıkların hamdı Allah’ındır (13/Ra'd, 13). "Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu hamd ile, övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur." (17/İsrâ, 44). "Göklerde ve yerde hamd O'nundur." (30/Rûm, 18) "El-hamdü lillâh (hamd Allah'ındır.) de. Fakat onların çoğu düşünmezler." (29/Ankebut, 63) “Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir velîye/dosta da ihtiyacı olmaya Allahındır hamd (el-hamdü lilâh) de ve tekbir getirerek O’nun şânını yücelt (‘Allahu Ekber’ de).” (17/İsrâ, 111) El-hamdü lillâh. Hamd, "Övgü" ve "Şükür" Kelimelerinden Daha Zengin Anlamlıdır.


Fatiha suresi de, özellikle Ehli Kitab’ın, aşırı Nebi yüceltmeleri, Allah’ı “öfkeli, azaba meraklı, nefret eden” bir Tanrı (haşa subhanAllah), Nebileri ise – özellikle isa nebiyi – “merhametli kral”, insanları yargılayacak “din gününün yargıcı” – kendini tasdik edenler ve “onu övüp yüceltenler için” kefaret ödedi ve onları cennete sokacak , “onu övüp ondan yardım istemeliyiz” tanımlamalı inançlarına ( Bkz. İlgili Kuran ayetleri ) ve tüm benzer inançlara, AYNI KAVRAMLARI KULLANARAK dev bir reddiye olarak Kuran’ın girişine yazılmıştır:


“Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele eden Allah’ın adıyla


SON HÜKÜM ( el-Hamd) Allah’a aittir,
O, Çok Merhametli ve Merhamet ile muamele edendir,
Hesap Gününün YARGICI ( MELİKİ-HÜKÜMDARI) O’dur,
Yalnız Sana kulluk eder ve YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ,
Bizi dosdoğru yoluna ilet,
Kendilerine Vahiy verdiklerinin yoluna,
Gazaba uğramışların ve sapmışlarınkine uğratma. ”


Hamd kelimesi bilinenin aksine, sadece ÖVGÜ değil, HÜKÜM-EMİR-BUYRUK manalarında da ve tabi ki bunların mecmuası olan VAHİY manasıda da kullanılmıştır Kuran’da. “Rabbinin Hamdini Tesbih Et” demek, Rabbinin hükmünü emrini buyruğunu yani istediğ programı, VAHYİ, kesintisiz olarak anlat ve yaşa demektir.


“Melekler Rabbinin HAMDİNİ TESBİH EDERLER” demek, “Melekler Allah’ın emrini-buyruğunu-hükmünü KESİNTİSİZ OLARAK başlangıçlarından itibaren bir programa göre, yerine getirirler” demektir.


Fatiha Suresinde dikkat edilirse EL marife takısı ile gelmiş olup konudaki bilinen HÜKMÜ belirler. Yani kıyamette insanın SON HÜKMÜ SADECE ALLAH’INDIR der. Hamd yerine Oraya ÖVGÜLER yazmak gramer olarak da imkansızdır, çünkü kelime marife takısı olan EL ile birlikte gelmiştir. İlk dönemden beri müfessirler bu EL takısı yüzünden yaptıkları “tüm övgüler yüceltmeler” şeklindeki çevri anlamın GRAMER OLARAK YANLIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜKLERİ HALDE çeşitli yorumlarla bu yanlışı aşmaya çalışmışlar, bazıları bu sıkıntıyı ifade de etmişlerdir. Hatta “HAMD” kelimesinin kökeni hakkında da tartışmalara girmişler ve arapçada tam bir köken de bulamamışlardır. Bunları kendi tefsir kitaplarında okumak mümkündür. Tabiki “SON DERECE ADİL HATTA MERHAMETLİ BİR HÜKÜM” içerisinde ÖVGÜYÜ barındırır ki buna da tek layık olan alemlerin Rabbi Allah’tır.


“Fesebbih bi hamdi rabbike” tam çeviride rabbini hamd ile tesbih et demek değil RABBİNİN HAMDİNİ (Buyruğunu/Vahyini) TESBİH ET ( sürekli anlat ve yaşa ) demektir.


Müteşabih yani benzeşmeli anlatımı, DUHA suresinin son ayetinde ” ….. bi nimeti rabbike fe haddis” şeklinde gelmiştir. Buradaki Bİ NİMETİ RABBİKE ile Bİ HAMDİ RABBİKE dikkat edilirse aynı gramer formundadır. Nedense ilkini RABBİNİN NİMETİNİ şeklinde doğru olarak çevirdikleri halde tıpkı gramer olan Bİ HAMDİ RABBİKE’yi ” rabbini hamd İLE” diye yanlış çevirmektedirler. Oysa ikisi de aynı formdadırlar ve iki ayet de Muhammed Nebi (selam ona) şahsında aynı şeyi emretmektedir.


bi nimeti rabbike fe haddis = RABBİNİN NİMETİNİ (Vahyini) DURMAKSIZIN ANLAT ,
fesebbih bi hamdi rabbike = RABBİNİN HAMDİNİ (Vahyini) SÜREKLİ ANLAT/YAŞA demektir.


Şimdi günlük kullandığımız ve yanlış anlaşılmış kelimeye gelelim.


Elhamdullilah sanilanin aksine, Allah'a hamd olsun değil, "Hamd Allah'ındır" manasina gelir. Hamd kelimesi Kuran'da çoğul halde gecmemektedir. "Hamd" övgü ise asagidaki ayetlerde, övgü Allah'adır, Allah'a hamdolsun, degil. Övgü Allah'ındır olarak çevrilmeli.


“Hamd olsun”, ibaresi Kuran da geçmiyor..! Zaten, Rasule selam olsun derken, bu selam kimden istiyoruz; Allah'tan.. Peki, Allah'a hamd ( övgü ) olsun ne manaya geliyor. Hiç düşündünüz mü ? Kimden isteniyor ? Türkçeye çevirirken neden bu kadar dikkatsiz davranılmış meallerde anlamış değiliz. Galiba ataları körü körüne taklit.


Rasul'e selam olsun, sofranız bereketli olsun, yüzünüz aydın olsun vs..


1. Sofraniz bereketli olsun diyen kişi,
2. Sofra sahibi
3. İstenilen, dua edilen, dualara icabet eden Allah ..!


Allah'a hamdı kimden istiyoruz.. Allah'tan kendisine hamd etmesini mi istiyoruz ?


"Rasul'e salat edin" i hatırlayalım, “salat edin” olmuş, Rasul'e salat olsun.. Nekadar trajikomik.. Allah'in ve meleklerin zaten yaptigi "salatı", müminler niye, Rasul'e salat olsunla tekrar Allah'a havale ediyorlar ! Üzerlerine düşen görevleri.. Allah zaten yaptığını ayetlerde söylüyor ve bizlere “müminler siz de salat edin” diyor, Güya Müminler ne yapıyor, “Allah'ım sen salat et” demek ile Allahın Rasulüne olan sorumluluklarından sıyrıldıklarını zannediyorlar..


Hamd, övgü manasında ise eğer, çoğulu kullanılmadığı için, "Övgü Allah'ındır" olur. Eğer övgü demek ise HAMD, Bu övgüyü kim yapıyor, bu övgü neden övgüler değil, herkesin bildiği bir tane standart övgü mü var yoksa ?


Hamd Allah'adır, Allah'a hamd olsun vs. değil. Hamd Allahındır...


Aynı, Zikrullah' ta olduğu gibi.. “Allah'in zikri” gibi Allah'ın hamdi veya hamd Allah'ındır.. Şimdi, zikrullah'ı, Allah'a zikr olsun, olarak çevirebilirmiyiz ! Öyleyse..


Allah'ın duaya ihtiyaci yok.. Duaya ihtiyaci olanlar bizleriz, beşeriz.. O dualara icabet eden, karsılık veren, kabul eden..


Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( Fatiha 2 )


Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ındır. Sonra kafir olanlar (hala putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar. ( E’nam 1 )


Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'ındır. ( E’nam 45 )


İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz. ( Kasas 70 )


Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: 'Hamd bizi buna ulaştıran Allah'indir. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile geldiler.' Onlara: ' Işte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir' diye seslenilecek. ( Araf 43 )


Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "hamd alemlerin Rabbi olan Allah'indir" denilmiştir. ( Zumer 75 )


Araf 43 ile anlam yerine oturuyor..


Cennete girenler, Övgü Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik mi diyorlar yoksa,


Buyruk/emir/karar Allah'ındır, Eğer O bize hidayet vermeseydi doğruya eremeyecektik.. mi diyorlar.. ?

Konu pramid tarafından (13. November 2012 Saat 11:04 AM ) değiştirilmiştir.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 11:04 AM   #45
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
pramid Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Mali ve zihni destek ?

Aslında salat bir nevi parti üyesi olmak gibi birşey.

Bazı kimseler ile partin hakkında tartışırsın. Bu şekilde partine destek olursun.
Kongrelerine katılırsın, destek olursun.
Parasal yardım yaparsın destek olursun,
Varınla yoğunla çalışırsın,
Seni çağırdıkları vakit (ezan), işini gücünü bırakırsın gidersin ve destek olursun.
Gittiğin yere de temiz gidersin.
Çünkü sen o partiyi temsil etmektesin ve o partinin destekçisisin yani musallinsin.
Eğitim programına katılır, yeri geldiğinde eğitimci olursun.
Partililer birbirine güvenir ki yardımlaşma içerisindedirler. Yani birbirlerini desteklerler. Şahitlikte de onları şahit tutabilirsin.

Günlük değişmelere uygun bir şekilde belli vakitlerde haber ve bilgi alışverişinde bulunursun.

Parti programına yeni katkılarda bulunabilirsin.....

Eğer bizler özverili bir biçimde rasulün yoluna destek olursak (salat), Rasulünü deteklediği gibi Allah ve melekleri de bizi destekler yani salat ederler.

O zaman bizlerde bir program dahilinde hareket edelim.
O zaman bizlerde bir hamd ile tesbih edelim.

Çünkü programlama alemlerin rabbine mahsustur.

Öyleki yer ve göktekiler program dahilinde hareket etmektedir. O zaman bizde programa uyalım.

Hamd ?
Bu yazdıklarından , salatın hiç bir şekilde namazı anlattığı durumlar olmadığını, kuranda geçtiği tüm yerlerde "eğitim-destek" faaliyetleri olduğunumu kabul ediyorsun?

Bu soruma, salatla ilgili ayetleri toplu halde düşünerek cevap ver lütfen. Çünkü vereceğin cevaba göre değişen sorular gelecek ve yukarıda yazdıklarını ona göre ele alıp yorumlayacağım.

selamlar,
aorskaya
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 12:51 PM   #46
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Selamun aleyküm,

[b]Sayın dost1,

Yazılarınızı iki kısımda cevaplandırmaya çalışacağımı bunlardan "1.kısmın; salatın bazı vakitler için namazı ifade ettiğinin anlatılması, 2. kısım ise kuranın belli bir coğrafya ve zamana hapsedilemeyeceğine ilişkin açıklamalardan, 3.kısım ise salattan, her durumda mali, zihni destek ve sosyal destek ile eğitim anladığımızda, bunun vakitleri belirten ayetlere göre ters düşeceğine ilişkin açıklamalardan oluşacağını" söylemiştim.

Şimdi 3. kısımla ilgili anlatımlarımı yapmaya çalışıyorum:


3. KISIM:

Salattan, her durumda mali, zihni destek ve sosyal destek ile eğitim anladığımızda, bu anlamda salat, vakitleri belirten ayetlere göre ters düşmektedir.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
Bütün bunlardan, bu ayetlerin; sizin “tazarrulu dua” diye tanımladığınız (ve benimde tanım olarak katıldığım) namazı anlattığı görülmezmi?
Ayetlerden kastınız “salatın ikamesi” ile ilgili ayetler ise , bu bildiğimiz namaz değildir. Salat ile namaz birbirinden farklıdır. “salât” sözcüklerinin bilinen “namaz” ile alakası yoktur.
Namaz, salat için musallaya toplananların salatı başlatmadan önce gerçekleştirdikleri dualarıdır/ tazarruan olan yakarışlarıdır.
1- Buradaki yazdıklarınızdan, gündüzün iki ucunda ve geceye yakın kısımlarda namazla başlayan (yani namazı kapsayan) salat yapılacaktır.

"Namaz, salat için musallaya toplananların salatı başlatmadan önce gerçekleştirdikleri dualarıdır/ tazarruan olan yakarışlarıdır." diyen bu sözünüzle, daha önce salat namaz farklı şeylerdir dediğinize ters düşerek benim salat, namazı da kapsar dediğimi doğrulamış oluyorsunuz.

Ancak, buna rağmen ben namaz anlamında salatı, sadece namaz ve namaz bittikten sonra şekil şartı aranmadan yapılan dua ve hamd ile zikir olarak kabul ediyorum.

Ancak, siz namaz ve bittikten sonra ise (dua ve hamd ile zikir diyen benden farklı olarak) mali, zihni, sosyal yardım/destek ve eğitime devam edilmesini salat kabul ediyorsunuz.

Sizin bu şekildeki kabulünüzü ele aldığımızda, bireysel olarak salat imkansız hale geliyor.

Kişi, kendi kendine, zihinsel destek, mali destek, sosyal yardım yada eğitimde bulunamayacağına göre, bunları yapması ve tekil olarak salat imkansız oluyor.

Bu bana göre kabul edilemez bir durumdur, ama sizin düşünceniz değişik olabilir.

2- eğitim-destek anlamındaki salat için "abdest" dediğimiz olguya neden ihtiyaç duyulsunki?


Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
1- [eğitim-öğretim ve sosyal yardım kurumunu işletin]. anlamındaki salatın, tehlike olması durumunda bitirilmesi gerekmezmi?
Salatın ikamesi bütün müslümanlara kıble yapılmıştır. Salatı ikame kurumları mutlaka oluşturulmalıdır ve bunların ayakta tutulması işletilmesi için de sürekli çaba harcanmalıdır.

Tehlike anında yapılan salatlar da tehlikeye nasıl karşı konulabileceği ile ilgili olacak çalışmalardır. Tehlikenin durumuna göre karar verilir.
1- Salatın ikamesi ile ilgili söylediklerinize itirazım olamaz.
2- Tehlike anındaki salat, kuran ayetlerinden namazı kastettiği görülür.

a- Tehlike anında sizin kabul ettiğiniz anlamda, yani destek-eğitim şeklinde salat yapılamaz. Çünkü bulunulan yerde tehlike varsa, oradan yaya, binekle giderken salat istenmektedir.

Yaya, yada binek hareket halindeyken hangi eğitim-destek görüşmeleri yapılabilirki? Bu fiilen imkansızdır, yada imkansıza çok yakındır. O halde ayette istenen bu anlamda salat değildir, namaz anlamında salattır. Çünkü, bu anlamda salatın ifasına yaya veya binekle hareket hali engel değildir.

b- savaş halinde de durum farklı değildir. Savaşta, savaşa katılanları toplayıp, mali-zihni-sosyal yardım görüşmeleri yapmaya çalışırsanız, "bunun sırasımı şimdi, zaten savaşta canlarımızla destek oluyoruz" şeklinde itirazlar olması kaçınılmaz olur.

Çünkü, bu anlamda salatta, insanların kendi aralarındaki durumlara çözüm üretilir.

Ancak, namaz rabbimize yapılan bir eylem olarak kabul görecektir. Daha öncede değindiğim için burada fazla söze gerek yoktur.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
2- Bulunulan yerde olabilecek tehlikeden korkuluyorsa, yaya veya binekle hareket halindeyken, “eğitim-öğretim kurumu” nasıl çalıştırılabilir? Bir an için yaya veya binek üzerinde hareketle, bu kurum çalıştırılmaya kalkılsa, diğer kişi yada kişilerinde yaya veya binekli olarak hareket etmeleri gerektiğinden, bu başarılabilirmi, yada verimli olabilirmi?
Her ev bir mescid/okul haline getirilerek bulunulan yerde tehlikeden korunma ve tehlikeye karşı koyma yolları öğretilir. Her durumda ve koşulda yapılabilir. Kurtuluş Savaşında milletimizin takındığı tavır bu türdendir.
Yukarıdaki yazımın tam anlaşılmadan cevaplandığı görülüyor.

Ben, zaten tehlike anı olan bir mekanı ele alıp, burada eğitim-destek yada namaz anlamında salat yapma imkanı kalmadığı duruma göre yaya yada hareket haline geçilmesini ve bu durumlarda ise eğitim-destek yapılamaz oluşu nedeniyle namaz anlamında salat olması gerektiğini söylüyorum.

Tehlike anında, mekanın ve orada bulunanların nasıl korunması, karşı konulmasına ilişkin tedbirlerin konuşulması, tehlike vuku bulduğunda konuşulacak şeyler olmaktan çıkıp, mücadeleye dönüşür. Buda, salatın kendisi değildir.

Tehlikenin gerçekleştiği durumlarda zaten mekan terkediliyorki, yaya ve binek ile hareket hali oluyor. Ayette bu zamanlardaki salatı anlatarak, yukarıda açıkladığım üzere namazı anlatıyor.

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı
3- Bu açıkladığım durumlar gösteriyorki, bunlar zihinsel, mali destek yada eğitim-öğretim değildir.

Çünkü; bunların imkansızlığına yada verimsizliğine karşılık, bildiğimiz namaz pekala mümkün olmakta ve başarıyla yerine getirilebilinmektedir.
Günümüzde ne yazık ki, mescidler ve camilerde salat çoğunlukla sözkonusu değildir. Yapılanlar; bilinçten, huşudan yoksun bırakılan zamlandırılmış namazlardır.
Mescit ve camilerdeki bilnçsizce yapılanlar hakkındaki görüşünüze tamamıyla katılıyorum.

Ancak, özellikle tehlike anı ve savaşlarda istenen salat bize açıkça gösteriyorki, bu durumlardaki anlamı eğitim-destek yerine namazdır. Eğitim-destek anlamındaki salatı, tehlike ve savaşla ilgili (üstelik savaşta kısaltmada dikkate alınırsa) ayetlerde görmek mümkün değildir.

selam ve saygılarımla...
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (13. November 2012 Saat 12:54 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 01:39 PM   #47
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Alıntı:
pramid Nickli Üyeden Alıntı
Mali ve zihni destek ?

Aslında salat bir nevi parti üyesi olmak gibi birşey.

Bazı kimseler ile partin hakkında tartışırsın. Bu şekilde partine destek olursun.
Kongrelerine katılırsın, destek olursun.
Parasal yardım yaparsın destek olursun,
Varınla yoğunla çalışırsın,
Seni çağırdıkları vakit (ezan), işini gücünü bırakırsın gidersin ve destek olursun.
Gittiğin yere de temiz gidersin.
Çünkü sen o partiyi temsil etmektesin ve o partinin destekçisisin yani musallinsin.
Eğitim programına katılır, yeri geldiğinde eğitimci olursun.
Partililer birbirine güvenir ki yardımlaşma içerisindedirler. Yani birbirlerini desteklerler. Şahitlikte de onları şahit tutabilirsin.

Günlük değişmelere uygun bir şekilde belli vakitlerde haber ve bilgi alışverişinde bulunursun.

Parti programına yeni katkılarda bulunabilirsin.....

Eğer bizler özverili bir biçimde rasulün yoluna destek olursak (salat), Rasulünü deteklediği gibi Allah ve melekleri de bizi destekler yani salat ederler.

O zaman bizlerde bir program dahilinde hareket edelim.
O zaman bizlerde bir hamd ile tesbih edelim.

Çünkü programlama alemlerin rabbine mahsustur.

Öyleki yer ve göktekiler program dahilinde hareket etmektedir. O zaman bizde programa uyalım.

Hamd ?
Alıntı:
Bu yazdıklarından , salatın hiç bir şekilde namazı anlattığı durumlar olmadığını, kuranda geçtiği tüm yerlerde "eğitim-destek" faaliyetleri olduğunumu kabul ediyorsun?
Namaz dediğimiz şey Salatın içinden bir cüzdür.

Salat ise salt namaz değildir.

Kuranda ki tespitim benim, salat destek için kuran okumak(insandan Allaha), destek olmak (Allahdan ve meleklerinden insana) ve destek istemektir (dua: Sadece Allaha).

Diyoruz ki eğitim eğitim.

İnsanlığın temel ihityacı olan eğitimi kuran pas geçer mi hiç ?
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 02:01 PM   #48
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Aorskaya Kardeşim!

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selamun aleyküm,

Sayın dost1,

Yazılarınızı üç kısımda cevaplandırmaya çalışacağım. Bunlardan 1.kısım; salatın bazı vakitler için namazı ifade ettiğinin anlatılması, 2. kısım; kuranın belli bir coğrafya ve zamana hapsedilemeyeceğinin anlatılması, 3.kısım ise salattan, her durumda "mali, zihni destek ve sosyal destek ile eğitim anladığımızda, bunun vakitleri belirten ayetlere göre ters düşeceğine ilişkin açıklamalardan oluşacaktır.

1. KISIM:


Daha önce de bu konuda bir sorunuz üzerine,kısaca; "her zaman için salat=namaz değildir. Salat namazı da kapsayan bir ifadedir." demiştim. Şimdi biraz daha açarsam; "bazı vakitlerde istenen namaz için salat=namaz" olmaktadır diyorum.


Siz böyle deseniz de Allah ne derse o. Allah da salattan ve salatın ikamesinden sözeder.
Salat asla namaz değildir. Ne yazık ki, dil bozulunca din de bozuluyor. Salat Arapçadır. Namaz ise Farsçadır. Bizim dilimiz ise Türkçedir. Ben neden dinimi Arapçadan değil de Farsçadan öğrenmeye çalışayım. "Salat" sözcüğü ile türevlerini türetildikleri kök harflere bakarak kontrol ederseniz salatın namaz olmadığını görürsünüz.

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Aksi halde,

1- Abdesti; namaz dışında kalan "zihni, mali destek, eğitim, sosyal yardım" şeklindeki salat için gerekli kılmış oluruzki, bu eylemler için abdest istenmesi mantıksızdır. Çünkü, abdestin tarifine baktığımızda, abdestin bir özel şekli (teyemmüm) bizatihi bu şekildeki salata ters düşer.

Suyla alınan abdest ise, bu şekildeki salat için gereksiz olur.
Müslüman, toplum içerisine çıktığında kılığı kıyafeti ve temizliği ile çevresine örnek olmalıdır. Kirli ve pasaklı bir şekilde insanların arasında bulunmamalıdır. Kirli, terli giderek kimseyi rahatsız etmemelidir. (Lütfen o günkü koşulları da dikkate alalım).

Teyemmüm dediğiniz: Hasta yahut yolculukta [bulunduğu yerin yabancısı] olan yahut tuvaletten gelen yahut cinsel ilişkiye giren ve su bulamayan mü'minlerin, toplum içine çıkacaklarında (eğitim- öğretim, kamu görevi, herhangi bir toplantı vs. katılmak) "fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu/ temiz bir temizleyiciye yönelerek onunla [saıyden tayyiben/temiz temizleyici] yüzlerini ve ellerini ovalayıp silmeleridir. Bir nevi pudra ile ovarak kirlerini, terlerini giderirler. Kirli, terli giderek kimseyi rahatsız etmezler. (o günkü koşulları da dikkate alalım).

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
2- Savaş anında kısaltılan salatın, namaz olmaması halinde; savaş esnasında zaten yeri olmadığından hiç yapılmaması gerektiği, aksi halde savaş anında zihni, mali destek, eğitim ve sosyal yardım konularının işlenmesinin bizdeki kaba tabirle "dam üstünde saksağan..." durumuna düşüleceğini ve savaşta bulunan kimseler için gereksiz bulunacağını, mantıksız bulunacağını kabul etmek gerekir.
Ayetlere birlikte bakalım inşaAllah ki "dam üstünde saksağan mı" değil mi daha net görebilelim.

Nisa101-104:
"Ve yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız salâttan [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma çalışmanızdan] kısaltmanızda [eğitimi öğretimi kısa kesmenizde] sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, sizin için apaçık düşmandırlar.
Ve sen seferde olanların içinde bulunup da onlar için eğitim-öğretim verdiğin zaman içlerinden bir kısmı seninle beraber dikilsinler/eğitime katılsınlar. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, yeterli bilgi alıp ikna olduklarında arka tarafınıza geçsinler. Sonra eğitim-öğretim almamış diğer bir kısmı gelsin seninle beraber eğitim-öğretim yapsınlar ve tedbirlerini ve silâhlarını alsınlar. Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler, silâhlarınızdan ve eşyanızdan habersiz durumda olsanız da size ani bir baskın yapsınlar isterler. Eğer size yağmurdan bir eziyet erişir veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Tedbirinizi de alın. Şüphesiz Allah, kâfirler; Kendisinin ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimselere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Sonra eğitim-öğretimi tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda/ güvene erdiğinizde, salâtı ikame edin [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturun, ayakta tutun]. Hiç şüphesiz salât [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma görevi], eskiden beri mü’minler üzerine vakti belirlenmiş bir yazgıdır.
Ve o düşman toplumu takip etmede gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyor idiyseniz, artık şüphesiz onlar da sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Ve siz, Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Ve Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır."

Kur'an'da geçen "salat" namaz değildir. ancak Kur'an'da Farsçası namaz olan tazarruan yakarış vardır ve farzdır.

Şu an ülkemizde terör eylemleri var. Bunu önlemek için de teröristlerle çarpışmak için seferde olan güvenlik güçlerimiz var. (Ordu ve Özel Harekat) Buradaki askerlerimize verilecek olanlar nelerdir? Bunlar mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma ve oradakileri aydınlatma çalışmaları değil midir?Ayette kısaltmanızda [eğitimi öğretimi kısa kesmenizde] sorun yoktur diye sözedilen bu durumdur.

İnsanlar özellikle sıkıntılı anlarda yaratıcılarına daha fazla yakarırlar. Bunu belirten çok sayıda ayet vardır. Müslümanlar savaş içerisinde olacaklar. Her an saldırıya uğrama durumu sözkonusu olacak ve Allah'a tazarruan yakarılmayacak. Böyle birşeyi düşünemiyorum.


Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çünkü,

a_ namaz dışındaki salat, insanların durumunu ıslah etmek amacıyla insanlar için yapılan eylem olduğundan ve savaşa katılanlar, zaten savaşa katılmakla, insanlar için hayatlarını ortaya koyarak destek vermiş olduklarından, aynı anda bir de mali destek, zihinsel destek, sosyal yardım da bulunmaları imkanı da olamaz, isteğide olamaz ve istekli olmamakta haklıda olurlar. Çünkü; toplum için, insanlar için yapılabilecek en büyük destek zaten yapılmaktadır.

b_ Halbuki, savaş esnasındaki kısaltılan salattan anlıyoruzki bu salat tamda namaz denen olgudur. Çünkü, bu anlamda salat, insanlar için yapılan zihni, mali, sosyal yardımlar ve destekler olmaktan çıkıp, rabbimize yapılan bir teslimiyet şeklini almaktadır. Buna, savaşa katılanlar (insanlarda olduğunun aksine) isteksiz olmayacak, rabbe yaptıkları eylem olarak savaş esnasında dahi gerekli bulacaklardır, anlayışla kabul edeceklerdir.
Değerli Kardeşim! Allah ne derse o. Salat, namaz değildir. Lütfen! Kur'an'da geçen salat sözcüklerini Arap diline göre inceleyiniz.

Tazarruan yakarış dediğimiz namaz,salatlardan önce, yapılacak olan salatın Allah için yapılacağının belirtilmesi için yapılandır. Salat ise insanlar arasında birleşme ve dayanışmayı sağlamaya yönelik her tür zihinsel ve toplumsal destek ve dayanışma olayıdır.

Topluca yakarışın arkasından gelen salatın -özellikle de saldırı ihtimali olan sefer halinde olan salatın- ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız Peygamberin Bedir,Hendek, Uhud savaşı ile yakın tarihimizdeki Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşlarına bakınız.

Yapacakları ile ilgili eğitim öğretim ve mali destekten yoksun olan hangi grub başarı sağlayabilir? Her insanın sıkıntılı olduğu an değil midir güvendiklerine yakarışlarının arttığı an. Tazarruan yakarışla başlatılacak olan salatın kişisel beklentilerden çok sadece Allah için yapıldığına vurgu yapılarak başlatılmasını ve ulaşılabilecek sonucu düşünebiliyor musunuz?

Alıntı:
aorskaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu kısımda yaptığınız açıklamalarla ilgili olarak, hatalı yorumladığınızı bu başlıktaki 36 nolu yazımda sadece bu kısmı ele alarak ayetlerle açıklamıştım.

Oradan inceleyerek, görüşlerime katılmamanız durumunda bunu belirtmenizi rica ederim.

Saygı ve selamlarımla...
aorskaya
36 nolu yazınızdaki A'raf 55 den namazı nasıl çıkardığınız sorusunun cevabını öğrenmek için alçalma anlamında olan "dad-ra-ayın" kök harflerinin tefaül babına çekilerek türetilen tazarru sözcüğüne bakmak gerekir. Lütfen! Çevrenizde Arapça iştikak/sözcük türetme bilgisine sahip birisi varsa bunu sorunuz.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 02:42 PM   #49
ates demir
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Alıntı:
Aslında salat bir nevi parti üyesi olmak gibi birşey.

Bazı kimseler ile partin hakkında tartışırsın. Bu şekilde partine destek olursun.
Kongrelerine katılırsın, destek olursun.
Parasal yardım yaparsın destek olursun,
Varınla yoğunla çalışırsın,
Seni çağırdıkları vakit (ezan), işini gücünü bırakırsın gidersin ve destek olursun.
Gittiğin yere de temiz gidersin.
Çünkü sen o partiyi temsil etmektesin ve o partinin destekçisisin yani musallinsin.
Eğitim programına katılır, yeri geldiğinde eğitimci olursun.
Partililer birbirine güvenir ki yardımlaşma içerisindedirler. Yani birbirlerini desteklerler. Şahitlikte de onları şahit tutabilirsin.

Günlük değişmelere uygun bir şekilde belli vakitlerde haber ve bilgi alışverişinde bulunursun.

Parti programına yeni katkılarda bulunabilirsin.....

Eğer bizler özverili bir biçimde rasulün yoluna destek olursak (salat), Rasulünü deteklediği gibi Allah ve melekleri de bizi destekler yani salat ederler.

O zaman bizlerde bir program dahilinde hareket edelim.
O zaman bizlerde bir hamd ile tesbih edelim.

Çünkü programlama alemlerin rabbine mahsustur.

Öyleki yer ve göktekiler program dahilinde hareket etmektedir. O zaman bizde programa uyalım.
İrtibat/bağlantı yani bir nevi
Bir nebi risaleti teblig icin ne yapacak?
Ayetleri okuyacak.
Ne zaman? Bulduguna mı yoksa duzenli bir sekilde mi?
Duzen sabah gun agarırken ve aksam gun batarken saatleri.
Ikra iste bu tebliğin ilk sözüdür.
Salat "ıkraya baglılık".
Andı tutma/ashab ı meymene/bağlılık/irtibatı koparmama benze seyler...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13. November 2012, 03:05 PM   #50
aorskaya
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Aug 2009
Mesajlar: 933
Tesekkür: 110
268 Mesajina 414 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
aorskaya will become famous soon enoughaorskaya will become famous soon enough
Standart

Alıntı:
ates demir Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İrtibat/bağlantı yani bir nevi
Bir nebi risaleti teblig icin ne yapacak?
Ayetleri okuyacak.
Ne zaman? Bulduguna mı yoksa duzenli bir sekilde mi?
Duzen sabah gun agarırken ve aksam gun batarken saatleri.
Ikra iste bu tebliğin ilk sözüdür.
Salat "ıkraya baglılık".
Andı tutma/ashab ı meymene/bağlılık/irtibatı koparmama benze seyler...
Sevgili ateş kardeşim,

Peygamber veya yönetim kadrosunda olan otoriteler için söylediğiniz, salat sadece onları kapsasaydı doğru olabilirdi. Ancak, birde şahısların organize olması durumu vardırki, bunlar için bu imkanlı değildir.

Ayrıca, salat her durumda, sadece destek ve eğitimden ibaret olması halinde, destekleme-eğitim politikalarının belirlenmesi, destekleneceklerin, eğitileceklerin belirlenmesi, bunlara yönelik kararlar alınması salatın bir boyutu olurken, kararların uygulanması da başka bir boyutu olmaktadır.

İşte salatı her durumda, eğitim-destek faailyetleri, organizasyonu olarak anlayınca; abdest, tehlike durumları, savaş hali gibi özel durumları anlatan ayetlere ters durumlar oluşmaktadır.

Bu nedenle, örneğin ben; abdest, tehlike hali nedeniyle yaya veya binek, savaş durumları ile ilgili ayetlerden salatın, namazı ifade ettiğini çıkarıyorum.

Bunlar üzerinde biraz daha yoğunlaşılması, düşünülmesi gerekir.

selamlar,
aorskaya

Konu aorskaya tarafından (13. November 2012 Saat 05:47 PM ) değiştirilmiştir.
aorskaya isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
abdest, abdesti, ayrılır, bozar, gereklidir, için, kaça, nedir, neler


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:40 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam