hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 58.Sebe Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 25. April 2009, 09:56 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 58.Sebe Suresi

SEBE SÛRESİNE GİRİŞ
GİRİŞ:

Adını 15. ayette yer alan “Sebe’” sözcüğünden alan sure, Mekke’de 58. sırada inmiştir. 6. ayetin Medeni olduğunu ileri sürenler olmuştur. [Süyuti; el-İtkan Yerinde açıklayacağımız gibi, söz konusu ayetin paragraf ile uyumu bunun uzak bir ihtimal olduğunu göstermektedir.
Surede kâfirlerin batıl inançları ve Resulullah ile tartışmaları yer almaktadır. Diğer surelerde olduğu gibi bu surede de müminler övülmekte, gerek müminlerin ve gerekse kâfirlerin akıbetleri ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunulmaktadır. Bu açıklamalarda, şükredenlere Davud ve Süleyman peygamber örnek verilirken, nimetlere nankörlük edenlere de Sebe’ toplumu örnek gösterilerek nankörlükleri sonucu başlarına gelen sıkıntılar anlatılır.

https://youtu.be/92n7FPWmYEA Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 353.Bölüm Sebe Suresi 1. Bölüm

https://youtu.be/GGFmKO6t7jo Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 354. Bölüm Sebe Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/y6VfGDZ7AeY Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 355. Bölüm Sebe Suresi 3. Bölüm
MEAL:

RAHMAN RAHİM ALLAH ADINA

1 - Hamd, göklerde olan şeyler, yerde olan şeyler kendisi için olan Allah içindir. Ahirette de hamd yalnızca O'nun içindir. Ve O, Hakîm ve Habîr’dir.
2 - O [Allah], yere gireni ve ondan çıkanı; gökten ineni ve onda yükseleni bilir. Ve O, Rahîm’dir, Gafûr’dur.
3, 4 – Ve o inkâr eden kimseler: “Bize o saat [kıyametin kopuş anı] gelmeyecektir” dediler. De ki: “Evet [gelecektir]. Gaybı bilen Rabbime ant olsun ki, o, iman eden ve salihatı işleyen kimselere -ki işte onlar kendileri için bir mağfiret ve kerim bir rızık olanlardır- karşılıklarını vermek için size mutlaka gelecektir. O’ndan göklerde ve yerde zerre ağırlığı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır.”
5 – Ve şu, ayetlerimi de aciz bırakanlar olarak çalışanlar [mucizelerden uzak tutanlar]; işte onlar, elem verici kötü azaptan bir azap kendileri için olanlardır.
6 - Kendilerine ilim verilmiş olan kimseler de görüyorlar ki, Rabbinden sana indirilen şey, hakkın ta kendisidir. Ve o [indirilen şey; Kur’an], Azîz’in, Hamîd’in yoluna kılavuz oluyor.
7, 8 – Ve inkâr eden kimseler şöyle dediler: “Siz çürüyüp, didik didik parçalandığınız vakit, kesinlikle yeni bir yaratılış içinde bulunacaksınız diye, size haber veren bir kişiyi size gösterelim mi? O, bir yalanı Allah'a uydurdu mu, yoksa kendisinde bir delilik mi var?” dediler. Bilakis, âhirete inanmayan kimseler, azap ve uzak bir sapıklık içindedirler.
9 – Peki onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olan şeylere bir bakmazlar mı? Biz dilesek kendilerini yere geçiririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda yönelen [hakka gönül veren] her kul için bir ayet vardır.
10, 11 - Ve Ant olsun ki, Biz Davud’a tarafımızdan bir fazlalık ve kuşları verdik; “Ey dağlar! Onunla beraber dönün!” Ve onun için demiri yumuşattık: Bol bol zırhlar yap ve biçimlemede ölçülendir.- Siz de sâlihi işleyin. Kesinlikle Ben yaptıklarınızı en iyi görenim.-
12- Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı [boyun eğdirdik]; ve Biz erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Ve cinlerden eli altında Rabbinin izniyle iş görmekte olan kişileri [boyun eğdirdik]. Ve onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırdık.
13 - Onlar, ona [Süleyman’a] mihraplar, timsaller [heykeller/resimler] ve havuzlar gibi çanaklar ve sâbit kazanlardan her ne isterse yaparlar. -Ey Davud ailesi! Şükür için çalışın! Ama kullarım içinde şükreden de çok azdır! -
14- Ne zaman ki Biz onun ölümünü gerçekleştirdik, onun ölümüne onlara değneğini yiyen dabbetülarzdan [arz canlısından] başka hiçbir şey delâlet etmedi. [Onun öldüğünü onlara sadece değneğini yiyen dâbbetülarz [yer canlısı/ kurt] bildirdi/gösterdi [anlamalarına sebep oldu]. Ne zaman ki yüz üstü yere düştü, ortaya çıktı ki: “Cinler o gaybı [Süleyman’ın bilmedikleri ölümünü] bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap [hasret, gurbet esaret, ağır işler, zincire vurulmuşluk] içinde kalmazlardı.”
15- Ant olsun ki, Sebe' kavmi için iskan ettikleri yerde bir ayet vardı: Sağdan ve soldan iki bahçe! -“Rabbinizin rızkından yiyin ve O'nun için şükredin [karşılığını ödeyin]! Ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!”-
16 - Fakat onlar yüz çevirdiler [karşılığını vermediler]. Biz de üzerlerine Arim [barajların] selini salıverdik ve iki bahçelerini onlara buruk yemişli, ılgınlık ve içinde biraz da sidir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.
17 – Bu, onların küfretmeleri nedeniyle Bizim onları cezalandırmamızdır. Ve Biz sadece çok nankör olanları cezalandırırız.
18 – Ve Biz onlarla o bereket verdiğimiz memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik. Ve onlara da muntazam gidiş geliş düzenledik: -Buralarda gecelerce ve gündüzlerce [sürekli] emniyet içinde gidin gelin!-
19 – Sonra da onlar: “Rabbimiz! Seferlerimizin arasını uzaklaştır!” dediler ve nefislerine zulmettiler. Şimdi de Biz onları ehadis [efsaneler] kıldık ve tamamen didik didik dağıttık. Şüphesiz ki bunda tüm çok şükreden sabırlı için elbette ayetler vardır.
20 – Ve ant olsun ki, İblis onlar hakkındaki zannını tasdik etti de müminlerden ibaret bir kesimden başkası ona [İblis’e] uydular.
21 – Halbuki onun [İblis] için onlar üzerinde hiçbir sultan [kudret] yoktu. Fakat Biz ahirete imanı olanı, ondan şek içinde bulunandan [yeterli bilgisi olmayandan] ayırt edecektik. Ve senin Rabbin her şeyi iyice koruyandır.
22 - De ki: “Allah'ın astlarından yanlış inandığınız kimselere yakarın. Onlar, göklerde ve yeryüzünde zerre ağırlığına malik olmazlar. Onlar için bu ikisinde [gökler ve yeryüzünde] herhangi bir ortaklık yoktur. O’nun için onlardan bir yardımcı da yoktur”.
23 – O’nun nezdinde şefaat, sadece O’nun izin verdiği kimseye fayda verir. Nihayet kalplerinden dehşet giderildiği zaman: "Rabbiniz ne dedi?" derler. Onlar: "Hakkı” derler. Ve O, çok yücedir, çok büyüktür.
24 - De ki: “Sizi göklerden ve yerden kim rızıklandırır?” De ki: “Allah! Ve şüphesiz ya biz, ya da siz kesinlikle bir hidayet üzerindeyiz veya açık bir sapıklık içindeyiz.”
25 - De ki: “Siz bizim yaptığımız günahlardan sorumlu tutulmazsınız. Biz de sizin yapıp durduklarınızdan sorumlu olmayız.”
26 - De ki: “Rabbimiz aramızı bir araya getirecek, sonra da hak hükmü ile aramızı ayıracaktır. Ve O, Fettah’tır, Alîm’dir.
27 - De ki: “O'na ortaklar diye takıştırdıklarınızı bana gösterin bakayım! Hayır… Hayır! Bilakis O, Azîz’dir, Hakîm’dir.”
28- Ve Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; velâkin insanların çoğu bilmiyorlar.
29- Ve onlar, “Eğer siz doğrulardan iseniz bu vaat ettiğiniz ne zaman?” derler.
30- De ki: “Size günün miadı [belirlenmiş zamanı] vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”
31- Ve şu, inkâr eden kimseler, “Biz kesin olarak, bu Kur’an’a inanmayız, ondan öncekine de...” dediler. Sen o zulmedenleri Rableri huzurunda tutuklanmış, sözü bazısının bazısına geri çevirdiğini bir görsen! Zaafa uğratılan kimseler, büyüklük taslayan kimselere, “Eğer sizler olmasaydınız, kesinlikle bizler mü'minler olurduk” diyecekler.
32 - Büyüklük taslayan kimseler, zayıf düşürülen kimselere: “Size kılavuz geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis, siz kendiniz suçlular oldunuz” derler.
33 - O zayıf düşürülen kimseler de o büyüklük taslayan kimselere: “Bilakis gecenin ve gündüzün tuzağı! Siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na bir takım eşler kılmamızı emrediyordunuz” derler. Bunlar azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını gizleyeceklerdir. Biz de o küfretmiş olan kimselerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yapmış olduklarının karşılığını görüyorlar.
34 – Ve Biz herhangi bir memlekete uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın varlık ve güç sahibi şımarık önde gelenleri: “Biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri [mesajları] inkâr edicileriz” dediler.
35 - Ve yine dediler ki: “Biz malca ve evlâtça daha çoğuz ve biz azaba uğrayacaklardan değiliz.”
36 - De ki: “Şüphesiz benim Rabbim dilediği kimseye rızkını genişletir ve ölçülendirir. Fakat insanların çoğu bilmezler."
37 – Ve sizi huzurumuza yaklaştıracak olan, mallarınız ve evlâtlarınız değildir. Ancak kim iman eder ve salihatı işlerse, işte onlar; kendileri için yaptıklarına karşı kat kat karşılık olanlardır. Ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.
38 – Ve şu, ayetlerimiz hakkında aciz bırakmak için yarışanlar; azap içinde hazır edilenlerdir.
39 - De ki: “Şüphesiz benim Rabbim kullarından dilediği kimse için rızkını hem genişletir ve onun için ölçülendirir. Ve siz her ne şeyden infak ederseniz hemen O, arkasını getirir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
40 – Ve o gün O [Allah], onları hep birlikte toplayacak, sonra meleklere: “Şunlar mı size tapıyorlardı?” diyecektir.
41 – Onlar: “Seni tenzih ederiz. Onlara karşı bizim velimiz Sensin. Bilakis onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inananlardı” dediler.
42 – Artık bu gün bazınız bazınıza yarar ve zarara malik olmaz. Ve Biz o zulmetmiş [şirke batmış] kişilere: “Tadın bakalım o kendisini yalanlayıp durduğunuz ateşin azabını!” deriz.
43 – Ve kendilerine açık deliller halinde ayetlerimiz okunduğu zaman onlar: “Bu, başka değil, sadece sizi atalarınızın taptığı tanrılardan men etmek isteyen bir adamdır” dediler. Ve: “Bu [Kur'ân] uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir” dediler. O küfretmiş olan kimseler kendilerine hak geldiği zaman: “Şüphesiz bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” dediler.
44 – Ve Biz onlara öyle ders görecekleri kitaplardan vermedik. Kendilerine senden önce bir uyarıcı göndermedik de.
45 - Onlardan önceki kimseler de yalanlamışlardı. Hem bunlar, onlara verdiklerimizin onda birine/binde birine bile erememişlerdi. Buna rağmen elçilerimi yalanladılar. Peki, Beni inkâr ediş nasıl oldu?
46 - De ki: “ Ben size sadece bir tek; Allah için ikişer ikişer, üçer üçer ve teker teker kalkmanızı, sonra da arkadaşınızda [Muhammed’de] delilikten bir şey olmadığını, onun, sadece şiddetli bir azabın önünde, sizi sakındıracak bir uyarıcı olduğunu düşünmenizi öğütlüyorum”.
47 - De ki: “Benim sizden istediğim ücret; işte o sizin içindir [sizin Allah’a yaklaşmanızdır]. Benim ecrim ancak Allah'a aittir. Ve O, her şeye şahittir.”
48 - De ki: “Şüphesiz benim Rabbim, hakkı yerli yerine koyar. O, gaybları en iyi bilendir.”
49 - De ki: “Hak [Kur’an/ Kur’an’ın içerdiği gerçekler] geldi. Ve batıl başlatamaz ve geri getiremez.”
50 - De ki: “Eğer ben sapmışsam, artık yalnızca kendi zararıma saparım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Şüphesiz O, Semi’’dir [En İyi İşiten’dir], Karîb [Çok Yakın Olandır].”
51 – Ve sen onları korkuya kapıldıkları zaman bir görsen; artık kaçamak yoktur. Ve yakın bir yerden yakalanmışlardır.
52 – Ve onlar: “O’na iman ettik” dediler. Fakat onlar için uzak bir yerden el sunmak [ulaşabilmek] nerede?
53 – Hâlbuki daha önce [dünyada] O’nu kesin inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı.
54 - Artık tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Şüphesiz onlar endişe veren bir şüphe içinde idiler.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
58sebe, suresi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:18 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam