hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > KIYAMET VE HESAP GÜNÜ > Dünya Hayatı > Dünya nimetleri

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 21. January 2013, 12:08 PM   #1
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart Nimete nankörlük edenlerin cezası.

Allah, şükretmeyenlerin, yani nimete nankörlük ederek zalim olanların, kendisini inkâr edip şirk koşanların cezasını ahirete erteleyebildiği halde; zulmün, tâğutluğun(azgınlığın/büyücülüğün), fasıklığın(sapkınlığın), facirliğin(günahkarlığın,yalancılığın), iğvanın(yoldan çıkmanın), cimriliğin, biriktirip insanlar ve onların infakı için sarf etmeyen nankörlerin cezasını dünyada da verdiğini aşağıdaki ayetlerde açıklar.
Alıntı:
”Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine mucizeler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerinin ağızlarına bastılar ve dediler ki: Biz, size gönderileni inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz”.(İbrahim–9)
Alıntı:
“Ad kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: Bizden daha kuvvetli kim var? Dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi (mucizelerimizi) inkâr ediyorlardı”(Fusullet–15)
Alıntı:
”Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azâbını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez”.(Fusullet–16)

Yukarıdaki ayette belirtildiği gibi güç kuvvetle öğünenlerin azapları dünyada de ahirette de vardır. Allah ekâbirleri sevmez. Aşağıdaki ayette ise, Semud kavminin doğru yoldan haberdar olduklarına işaret edilir. Gerçekten de bu kavim ''yolun her iki tarafına sıralanmış evlerde'' oturdukları(kollektivist bir hayat yaşadıkları) Kuran’da açıklandığına göre ''manastır evlerinde'' otururken, aralarında samimi dostluk yaşam biçimi/kollektivizm devam ederken, bundan sıkılarak ferdileşmeyi istemişlerdir. Yani iman ettikten ve ''fi sebilullah'ı/Allah adına bedava vermeyi" kabul ettikten ve bildikten sonra bundan dönmüşlerdir.
Alıntı:
”Semûd'a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı”.Fusullet–17

İnsanları küçümseyenler, sınıflı toplumdan hoşlananlar, ferdileşenlerin ekabirler kesimine mensup oldukları ve Allah’ın böylelerini sevmediği aşağıdaki ayetler bize açıklar.
Alıntı:
“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez”.(Lukman–18)

Allah bize nimete nankörlük yapmayıp ihtiyaç fazlasını elimizden çıkarmamızın hikmetini aşağıdaki ayette anlatıyor. Eline bol nimet geçip te şımarmayan bir millet olmamıştır. Nimeti paylaşıp itidâl içinde yaşamayı tercih etmeniz sizin iyiliğinizedir. Hem size geçen insan haklarını topluma iade ederek haktan kurtulmuş, hem de mülkün sizi azdırmasından korunmuş olursunuz diye iki önemli sebebi açıklayarak, elinizden çıkana değil, aksine elinizde kalana üzülün. Çünkü size zarar verecek olan budur diyor. Hem dünyada gazaba uğrama tehlikesi vardır, hem de ahirette mutlaka cezası kat kattır diyor.
Alıntı:
“(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez”.(Hadid–23)

Ekâbirler, onların Aristokrasi, feodalizm, Plutokrasi, Liberalizm-Kapitalizm gibi sistemleri cimrilik üzeredir ve insanları buraya davet ederek servet ve sermaye biriktirmenin kerametlerini anlatarak cimriliğe davet ettiklerini bize açıklar. Hâlbuki siz verdiğinizi Allah’a vermiyorsunuz. Çünkü onun ihtiyacı yoktur. Ağırlıktan vebalden kurtulmak için yine sonuçta sizin kendi faydanıza veriyorsunuz denilmektedir.
Alıntı:
”Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamd'e lâyıktır”.(Hadid–24)

Allah maddi şeylere muhtaç değildir. Ancak bu şekilde davranarak fitneyi toplumdan uzaklaştırmakla Allah dinine yardım etmiş olursunuz. O zaman din yalnız Allah’a özgü kılınmış olur. Böyle ihsan sahibi olarak refah fitnesini ve demirbaş fitneleri kaldırın ki, Allah dini bütün batıl dinlerin üzerinde bir yere otursun… Allah’ın vahi yoluyla mesaj vermesi ki, bunun özel isminin şeriat olduğunu, vahinin çeşitli seviyelerde yorumuna din, mezhep veya millet dendiğini daha önce vurgulamıştık. Demek ki, bir vahiyi patent yapıp oraya konulan yorum ve buna göre ödenmesi gereken borcun bu olduğu, bunun ödenmesi gereken borç olduğunu ortaya koyan herkesin buna şeriat demesi haddine değildir. Çünkü vahiden(Gerçek şeraitten) ilham almak, ilke çıkartmak her insanın, her âlimin harcı değildir. Çünkü vahinin deşifre edilmesi insanın bütün bilimler hakkında belli bir düzeyde reşit olmasına bağlıdır. Sonra yetiştiği kültürün ön yargılarından arınması gerekir. Buna objektiflik diyebiliriz. Sonra yüksek ahlak sahibi olup gani gönüllü olması ihsan sahibi olup cimrilikle doymazlıkla, mülk tutkusuyla alakasının olmaması gerekir. Ancak bu şekilde şeriat olana yakın bir din(Yorum) oluşturulabilir. Sonra zaman geçtikçe kalpler nasırlanacağına göre, yorumların ve bunlara göre çıkartılan hükümler ve oluşturulan mevzuatın, ve bu mevzuatın gelişen bilimlerin insan bilgisinin artırmasının yorumlara yeniden yansıtılması ve güzel, daha güzel ve en güzel ideallerinin gerçekleşebilmesi için, yenilenmeleri gerekir. İşte burada taassup içersinde olanlar, atavistler, gelenekçiler ve muhafazakârlar hak dinin en ideal yorumu ve bunun mevzuata yansıtılmasında devamlılık(Devrimci değişimci ruh) karşısında inatlaşan ve cehaletlerinden direnen engellerdir. Bunlarla dalaşmamak için kimse bu sahaya girmeye cesaret edemez. Çünkü geçmişte buna el atan resul, nebi ve peygamberler(Muallimler) dövülmüş, zindana atılmış ve öldürülmüşlerdir. Hem de bu katiller dini(eski yorumu) korumak adına bunu yapmışlardır.


Din kavramının diğer önemli anlamı ise, ödenmesi gereken borcu ödemektir. İşte burada hak din ve batıl dinler ayırımı karşımıza çıkar. Batıl(içi boş, nafile çaba., boşa oyalanmak) dinlerinin en barizi Casiye suresi 23. ayette ortaya konulan ve borcun, kişinin kendi kendisine ödemesi şeklidir. Bunlar hevalarını borç ödeme yöntemi yapmışlardır. Yani dinlerinin(Borç ödeme yükümlülüklerinin) muhatabı kendi nefisleridir. Bunlara ''hevalarına uyanlar'' denilir. İşte ismi ve kaynağı semaı olmasına rağmen çoğunlukla nefse tapım batıl dinlerinin din anlayışı ve borcun muhatabının Allah olmadığı, onun emirleriyle örtüşen değil zanlarına göre ödenmesi yolundaki düşün, yorum ve tam da salih olmayan amellerin mevzuat yapılmasıdır. Bu ise, oluşumunda batıl değil, sema’i kökenli olmasına rağmen, ya gerçek sosyo ekonomi politiği ihmal edilerek, gerekse tersine çevrilen içi sonradan boşaltılmış anlamında batıllaşmış dinler diyebiliriz. Dinin omurgası olan adalet ve eşitlik ihmal edilmiş, dinin mevzuatı zulmü önleyemez hale gelmiştir. Günümüz inananlarının ve ahlaki ve hukuki mevzuatlarının çoğunlukla düşük kaliteli olduğu, hatta birçok yönüyle Allah’ın söz ve amacına aykırı oldukları bilinmektedir. Bunlara ''yalancılar'' veya ''Allah’a iftira edenler'' denilir. Mütehevvikler de bunların arasından çıkar. Allah, adalet ve merhametten başkasını emretmez. Bunu ayetlerle bildirmiştir. Allah kötülük olan, necis olan şeyleri emretmez demiştir. Fitneyi yok edecek olan minhacı-sistemi içermeyen dinin Allaha hamledilmesi iftiradır. Onun için Allah:”Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar içtihat/mücadele edin” demektedir. Demek ki refah fitnesi üretmeyen toplumun sistemi minhaç(metot/tutulan yol) yapılmadıktan sonra, üzerinde bulunan yorum ve onun ahlak ve hukuk anlayışı asla borcun muhatabının Allah olduğu hak din olamaz. İşte Allah dinine yardımcı olmak burada kendisini gösterir. Tüccar dinine(kapitalzme/sermayeye) yardımcı olanlarla Allah dinine yardımcı olanlar bir değildir.


Yine burada Allah dinine yardımcı olmanın bir başka anlamı da vardır. Bu ise Ensar ve havari olmak gibi anlamlara gelir. Bu ise yorumun en güzeli olan ihsan üzere yürürlükteki dini anlayıştır. İnsanlar benzerdirler. Bu durumda imtiyazlıdan imtiyazsıza bir akım değil, aksine eşitler arasında tam bir dayanışma olan dini anlayışa yardımcı olmak kasd edilmektedir. Bunun tanımı ise Haşır suresi 9. ayette verilmiş nefsin cimriliğinden(Liberalist-Kapitalist/düşük ahlaktan) arınmak gerekmektedir. Yine Haşır suresi bunun neden gerekli olduğunu 7. ayetinde anlatır. Çünkü güç, kuvvet, servet ve sermayenin sadece meleler(para babaları) arasında dolaşan bir iyi şans(devlet) olmaması için mülkün eşitlik üzere kullanılmasını bize bildirmiştir. Bu mizaçtakilere ensar denildiği, yine havra kolektivizminin insanı olan havarilerin de bu anlama geldiğini Kuran bize öğretmiştir. Ayak kayacak yer serbest yer ve serbest piyasa ekonomisi ve benzer sistemlerdir. Devletçilik başta olmak üzere, sosyalizm ve mülkte iştirak sistemleri ayak kaymayan sistemlerdir. Bunun ideal insanı Tevbe–112. ayette “Es-Salihun” olarak tanımlanır. Genel isimleri ''oruç ehli''/”Birr” sahipleridir. Yeryüzünde kâr ve kazanç için dolaşan, deniz ve hava filolarıyla kıtalar ötesi zulumun imparatorluğunu kurup ebedileştiren Deccal’ın aksine, bu oruç ehli(Mesih) insan tipi ibadet için dolaşır. İşte böyle olanlar borcu böyle ödeyenler, hem Allah’ın olması gereken dini tanımış ve hem de ödenmesi gereken borucun ne olduğunu doğru idrak etmiş ve hem de Allah dininin havarileri, Ensar’ıdırlar… Zaten tevbe suresi hak bir dinin sosyo-ekonomi-politiğini toplu halde veren önemli bir suredir. Tevbe–107 de batıl dinlerini sosyo-ekonomi-politiğinin kin, rekabet, hased düşmanlık üzerine kurulu sisteme devam niteliğinde olduğunu bize bildirerek liberalizm/kapitalizm ve benzeri aristokrasi, oligarşi, plutokrasi şerli sistemlerinden uzak durmamızı emrederken, tevbe-108 ayet bize Fityan ehlinden ve takva üzere ''mescid el haram ve harim'' üzere yaşamın hak dinin "doğru sosyo-ekonomi-politiği" olduğunu kesin bir lisanla bildirir. Onun için buradaki yaşam türü kıble yapılmıştır. İşte bunu pekiştirmek için Tevbe–112 ayet bize muttakinin bir başka isimlendirilmesi olan “Es-Salihun” insan tipinden yani ''Mesih'' ahlaklı insan tipinden ve onun ''Birr'' inden açıklamıştır.
Alıntı:
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz”.(Muhammed–7)
Alıntı:
”İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır”.(Muhammed–8)

İnsanların hak mânâda, Allah dini olana ve borcun Allah ve onun gösterdiği kimselere ihsanda bulunarak yerine getirilmesi ve ödenmesi gereken borcun, teferruatıyla tanımlandığı dine itirazlarının sosyo-psikolojik sebebini rabbimiz bize aşağıdaki ayette anlatır. Bunlar mülkün eşit paylaşılması veya iştirak âlinde kullanılmasından ürkerler, bencillikleri ve cimrilikleri buna engeldir. Günümüzde dahi Allah dini üzerinde olduğunu iddia eden birçok lirik laik( Hak dinin kollektivist şeraitini ret ederek liberalizmi benimsemiş gelenekçileri) kesimi fitne üreten sistemlerden tarafa olduklarından bir bakıma Allah dinini(borç ödeme şartlarını) beğenmeyenlerdir. Nimete nankörlük edenler bu kesimden ibaret değildir. Müşrikler de mizana/denk ve eşit olmaya itiraz ederler. Çünkü mülk tutkuları onları şirke saparak kaytarma çaresine itmiştir. ''Allah mülke tasarrufumuza karışamaz'' diyen bencil ferdiyetçiler, eşyayı taparcasına sevenler muttakiler kollektivizmi olan Salât-Salâvat(Havra) sosyo ekonomi politiğine davet edildiğinde
Alıntı:
''mülkte tasarrufumuza karışmanı sana havra kollektivizminin ilkeleri mi emretti?''(Hud–87)
diye karşı koymuşlardır.

(İlhami Çetin'den alıntıdır.)

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (28. May 2021 Saat 02:11 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (22. January 2013), dost1 (21. January 2013)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
cezası, edenlerin, nankörlük, nimete


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:03 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam