hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Peygamberlere İman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 2. March 2009, 02:58 PM   #1
islamci
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 50
Tesekkür: 5
8 Mesajina 17 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
islamci is on a distinguished road
Standart Resul ve Nebi arasındaki fark?

[size=12pt] Kale innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı nebiyya(meryem 30)
Dedi ki: "muhakkak ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni nebi kıldı." (meryem 30)



hz.isa beşikte kendisine kitap verildiğini ve bu yüzden nebi olduğunu iletiyor.









Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ (meryem 41)


Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir nebi idi.( meryem 41)






Felemma'tezelehüm ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna nebiyya (meryem 49)


Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini nebi yaptık (meryem 49)









Vezkur fîl kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 51)

Kitap'ta Musa'yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi. (meryem 51)





Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 53)

Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik. (meryem 53)











Vezkur fîl kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıkal va’di ve kâne resûlen nebiyyâ(nebiyyen).(meryem 54)

Kitapta İsmail'i de an. Doğrusu o sözünde sâdık bir kimse; bir resul aynı zamanda nebî idi. (meryem 54)






Vezkur fîl kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen). (meryem 56)


Ve Kitap'ta İdris'i zikret. Muhakkak ki O, sadık bir Nebî idi.(meryem 56)





Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (meryem 58)



İşte onlar, Allah'ın kendilerine ni'met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)'ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nuh (A.S)'la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve İsrail (A.S)'ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı. (meryem 58)[/size]
islamci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 2. March 2009, 02:59 PM   #2
islamci
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 50
Tesekkür: 5
8 Mesajina 17 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
islamci is on a distinguished road
Standart

[size=14pt]Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun). (hac 52)



Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (hac 52)







Fe nâdethul melâiketu ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne). (ali imran 39)


O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı müjdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir nebidir." (ali imran 39)






Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). (ali imran 81)



Ve Allah, nebilerden, "Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "kabul ettiniz mi ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?" diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler. (Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim." buyurdu. (ali imran 81)







nebilere kitap ve hikmet verdiğini ve doğrulayanların resuller olduğunu apaçık ayetler söylüyor. zaten kitap ve hikmet verilen nebilerde Allah(c.c.) ın ayetleriyle uyardığı için onlarda resul olmuş oluyor. yani tüm peygamberler uyarıcıdır bu yüzden resuldür. içlerinden bazılarıda kitap verilenlerdir bunlarada nebi deniliyor.






Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan). (ahzap 7)




Hani biz nebilerden söz almıştık; senden(hz.muhammedden) , Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık. (ahzap 7)






ki bu verilen söz ali imran 81.ayette vurgulanıyor. zaten bu sözün içinde hz.muhammed(s.a.v.) de bulunuyor. oda bir nebi olduğu için bu söz onada geçerli oluyor.





Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). (ahzap 40)





Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak o, Allah'ın Resûlü ve nebilerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.(ahzap 40)







daha önceki ayetlerde de gördük ki Allah(c.c.) ayetlerinde kimine sadece resullük verilmiş, kimine hem resulluk hemde nebilik bahşetmiş. ki hz.isada kendine verilen kitaptan dolayı nebilik makamına yükseldiğini söylüyor. ahzap 40. ayette de Allah(c.c.) sen nebilerin sonuncususun fakat Allah(c.c.) ın resulüsün demiş bulunuyor. yani resullük bitmedi fakat nebilik seninle son buldu. artık kitap gelmiyecek son kitap kuran kıyamete kadar korunacak bu yüzden nebilerin sonuncususun diyor. Allah(c.c.) ın resulüsün ifadeside bu yüzden var. resullük bitmediği için var. [/size]





selam ile...
islamci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 28. May 2009, 09:11 AM   #3
TUĞÇE DENİZ AKIN
Katılımcı Üye
 
TUĞÇE DENİZ AKIN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 93
Tesekkür: 79
42 Mesajina 79 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
TUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enoughTUĞÇE DENİZ AKIN will become famous soon enough
Standart

Maide/67 Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği Risalet/Resullük görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Sevgili islamci bu ayetten ne anlıyorsunuz?
TUĞÇE DENİZ AKIN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 29. May 2009, 10:24 PM   #4
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Kura'n-ı Kerim, nebi ve rasul kavramlarını, küfür ve şirk kavramlarını kullanırken olduğu gibi çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanmaktadır.
Araf; 94: “Biz hangi ülkeye bir nebi gönderdiysek (irsal), ora halkını, (bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.”
Bu âyette rasul ile aynı kökten gelen irsal fiili nebi için kullanılmaktadır.
Allah’ın nebileri sayarken
Nisa;163: “..Davud’a da Zebur’u verdik.”demesi,
Meryem ;54, 51 de ;Kitap verilmediği halde Hazreti İsmail’in, Kitap verildiği halde Hazreti Musa’nın hem nebi hem de rasul olarak takdim edilmesi her iki kavramın da birbirinin yerine kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca Kur'an,
Bakara ;213: “İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere nebiler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili Kitap indirdi.” diyerek nebilere de Kitap verildiğini ifade etmektedir.
Bakara ;87-88; Âli İmrân ;183; Maide;70 de Hazreti Musa ile Hazreti İsa arasında gönderilmiş olan peygamberler için Kur'an bazen rasulün çoğulu olan rusul bazen de nebinin çoğulu olan nebiyyin ve enbiya(Bakara 61; Âli İmrân 21, 121, 181; Nisa 155) kelimelerini kullanır. Allah, peygamberlerin birini diğerine farklı konuda kıldığını ifade ederken de bir âyette nebinin çoğulunu kullanırken( İsra 55), başka bir âyette rasulün çoğul formunu (Bakara 253) kullanmaktadır.
Görüldüğü gibi nebi ve rasul arasında bir fark olduğunu söylemenin sağlam temelleri yoktur. Nebi ve rasul Kur'an’da aynı anlamda kullanılan iki kelimedir. Fark olduğunu söyleyenler de farkın sınırlarını net olarak çizememektedirler.

İlgi duyan Kardeşlerim aşağıdaki ayetlere bakabilirler.
Nebî: A'râf: 39/94, 157, 158; Furkan: 42/31; Meryem: 44/30,41, 49, 51, 53, 54, 56, 58; İsra: 50/55: En'âm: 55/19, 112; Sâffât: 56/112; Zümer: 59/69; Zuhruf: 63/6,7; Câsiye: 65/16; Ankebût: 85/27; Hac: 88/52; Bakara: 92/61, 136, 177, 213, 247, 248; Enfâl: 93/64, 65,67,70; Âl-i İmrâtı: 94/21, 68, 80, 146, 161; Ahzâb: 97/1, 6,7, 13, 28, 30, 32, 38, 40, 45, 50, 53, 56, 59; Nisa: 98/69, 163; Talak: 100/1; Hucurat: 105/2; Tahrîm: 106/1,3,8,9; Mâide: 110/20,44,81; Müntehine: 111/12; Hadîd: 112/26
Resul:Müzzemmil: 3/15,16;Tekvîr: 7/19; Şems: Mürselât: 33/11; Kaf: 34/14; Sâd: 38/14; A'râf: 39/6, 35,37,43, 53, 61,62,67,68, 77,79, 93, 101, 104, 144, 157, 158; Cin: 40/23,27,28; Yâsîn: 41/3, 13, 14, 16, 20, 30, 47, 52; Furkan: 42/7, 20, 27, 30, 37, 41; Fâtır: 43/1, 4, 25; Meryem: 44/19 51, 54; Tâhâ: 45/47, 96, 134; Şu'arâ: 47/16, 21, 27, 105, 107, 123, 125, 141, 143, 160, 162, 176, 178; Nemi: 48/10, 35; Kasas: 49/7, 47, 59, 65; İsrâ: 50/15, 77, 93, 94, 95; Yûnus: 51/13, 21, 47, 103; Hûd: 52/59,81,69,77, 120; Yûsuf: 53/50,74, 110; Hicr: 54/11, 57,61, 80; En'âm: 55/10, 34, 48, 61, 124, 130; Sâffât: 56/37, 133, 139, 171,181; Sebe1: 58/45; Zümer: 59/71, Mü'min: 60/5,22, 34,50,51, 70, 78, 80, 83; Fussılet: 61/14, 43; Şûra: 62/51; Zuhruf: 63/29, 45, 46; Duhân: 64/13, 17. 18; Ahkaf: 66/9, 35; Zâriyât: 67/31,52; Kehf: 69/56, 106; Nahl: 70/35, 36, 113; İbrâhîm: 72/4, 9, 10, 11, 13,44, 47; Enbiyâ: 73/25, 41; Mü'minûn: 74/32, 44, 51, 69; Hakka: 78/10,40; Rûm: 84/9, 47; Ankebût: 85/18, 31, 33; Ra'd: 87/32, 38, 43; Hac: 88/52, 75, 78; Bakara: 92/87, 98, 101, 108, 129, 143, 151, 214, 252, 253, 279, 285; Enfâl: 93/1, 13, 20, 24, 27, 41, 46; Âl-i İmrân: 94/32,49, 53, 81, 86, 101, 132, 144, 153, 164, 172, 179, 183, 184, 194; Haşr: 95/4, 6, 7, 8; Cum'a: 96/2; Ahzâb: 97/12, 16,21,22,29, 31,33, 36,39,40,53,57,71;
Nisa: 98/13, 14,42,59,61,64,69,79,80,83, 100, 115, 136, 150, 152, 157, 164, 165, 170, 171; Muhammedi 99/32, 33; Nûr: 102/47, 54, 56, 63; Talâk: 100/8, 11; Beyyine: 101/2, 48, 50, 51, 52, 62; Münâfikun: 103/1, 5, 7, 8; Mücâdele: 104/4, 5, 8, 9, 12, 13, 20, 21, 22; Hucıırât 105/1, 3, 7, 14, 15; Teğabün: 107/6, 8, 12; Fetih: 109/9, 12, 13, 17,26, 27,28,29;Saff. 108/5, 6,9, 11; Mâide: 110/12, 15,19,32,33,41,55,56, 67,70,75,83,92,99, 104, 109, 111; Mümtehine: 11 l/İ; Hadîd 112/7, 19, 21, 25, 27, 28; Tevbe: 113/1, 3,7, 13,16, 24, 26, 29, 33, 54, 59,61, 63,65,70,71,74,80,81,88,90,91,94,97,99, 105, 107, 120, 128.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Ali Rıza Borazan (27. July 2009), Barış (30. July 2009), Hülya (3. June 2009), Toslunba (2. June 2009), TUĞÇE DENİZ AKIN (31. May 2009)
Alt 29. July 2009, 01:14 PM   #5
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

KURANDA RESÛL NEBİ ELÇİ KAVRAMLARI
Kuranda Geçen hiçbir kelime hiçbir kelimenin yerine kullanılmamıştır. Genelde islam toplumlarında yanlış algılanan birisi de resul ve nebi kelimelerinin ne anlama geldiğidir. Kurandan ayetler ışığında Resul nebi ve elçi kelimeleri ne anlama geliyor. Onu tahlil etmeye çalışalım inşallah.
RESUL: Allah ile direk vahye muhatap olan bizim anladığımız anlamda peygamberler için kullanılmış bir kelimedir. Peygamberleri diğer insanlardan ayıran en önemli özellik insanlarla Allah arasında doğru bir yolun ortaya konulabilmesi için vahiy kontrolünde hareket etmesidir. Yani yanıldıkları zaman düzeltilmeleridir. İşte bu anlayışı kabul edenlere Kuran mümin ifadesini kullanmıştır.
7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.
Görüldüğü gibi vahye direkt muhatap olan peygamberler, hem kendilerinden önceki peygamberleri tasdik etmişler ve kendilerinden sonra gelecek peygamberleri de müjdelemişlerdir. Bu Olay Allahtan gelen mesajların toplumlardan toplumlara biri bir lerleriyle uyumlu aynı dinin aynı misyonun tevhit Çizgisinde bütünsel evrensel bir anlayışla devamlılığını sağlamıştır.
61/6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmet" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler. İnsanların iman etmelerini engelleyen Onlarda kendilerine göre olağan üstü bir hal olmayışıdır. Dünya hayatında kral olan birisi zengin olmayan, pazarlarda alışveriş yapan, yer yer su bulamayan acıkan sıkıntı çeken borçlanan birisi gelsin, Ben sizin için Allahtan gönderilmiş bir resulüm desin, onlar da inansınlar .bu olay çok zor olan bir şeydir. Kuranın da tarif ettiği gibi, onları diğer insanlardan ayıran tek özellik Allah ile direk muhatap olmasıydı. bu direk muhataplığı da getirmiş oldukları insanların toplanıp da bir araya gelseler meydana getiremeyecekleri kitap ve ya sure idi.
2/23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın. Bu Kitap gökten bir mucize olarak elle tutulur gözle görülür bir halde insanların önlerine konmadı. Bu Kitap Allah resulüne Allahın yirmi üç yıllık bir süreç içerisinde yaşanan bir hayatın peygamber de içinde olduğu halde iman edenlerle birlikte oluşan yaşam biçimini vahiylerle şekillendirilmesiydi.
25/5- Ve dediler ki: "Bu, geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır."
Allahtan gelen vahiyler sır kâtibine yazdırılıp bir taraftan ezberleniyor bir taraftan da deriler ve kemikler üzerine yazılıp saklanıyordu. İşte diğer peygamber ve kitaplar döneminde yazı kültürü ve sanatının gelişmeyişi nedeniyle Allahtan gelen vahiyler peygamberler ölünce yeni bir peygamberle korunuyordu. Ve tazeleniyordu. Ama her örnek bir yaşamın ve hiçbir eksiğin bırakılmayarak yazı kültürü ve sanatının gelişmesiyle peygamberlik dönemi yerini daha güzeli olan kuran almıştır. İşte Kuranı biz indirdik onu koruyacak olanda biziz ayetinin sırrı burada yatmaktadır.
6/91- Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra onları bırak, içine 'daldıkları saçma uğraşılarında' oyalanıp-dursunlar. İşte kuranın gelişine iman etmeyenler, Peygamberlik olayını kabullenmeyenlerdir. Yani Allah insanlar arasından bir tanesini kendisine elçi olarak seçecek ve onların ellerinde vahiylerden başka bir belge de olmayacak, insanlar da buna iman edecek. Ancak aklendenler, bunu kavrayabilir. İşte, İman edenlerin sayısı bu sebepten çok azı oluşturmaktadır. Kâfir olanlar bu olaya inanmamaktadırlar.
2/97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur.
Bazıları bu ayeti çok yanlış anlamaktadırlar. Allah insanlara elçi olarak peygamberler gönderiyor. Bu gönderilen peygamberlerle, de öyle ya da böyle vahiy ile muhatap oluyor. İşte buradaki kâfir olanların inanmadıkları olay Allahın insanlardan dilediklerine vahiy gönderip elçi seçmesi olayıdır. Cibril burada resulleriyle vahiyle diyalog kurup inananlara yol göstermesi olayıdır. İşte Kendilerine arkadaş olarak kabullendikleri Muhammet ne zaman ben Allahtan gönderilmiş bir elçiyim, Allah bana vah yediyor dediği zaman Mekke müşrikleri Düşman kesilmeye başladılar.
53/2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
3- O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
4- O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
İşte bu ayetler Muhammedül emin dedikleri sahiplendikleri arkadaşını Allahtan gelen vahiyleri onlara aktardığı zaman terk etmeye başlıyorlar. Ve bir düşmanlık oluşmaya başlıyor. Aynı Olay bir başka surede işlenmektedir.
81/19- Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;
20- (Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir.
21- Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir.
22- Sizin sahibiniz bir deli değildir.
23- Andolsun o (peygamber), onu apaçık bir ufukta görmüştür.
24- O, gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)
25- O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26- Şu halde, siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz?
27- O (Kur'an), âlemler için yalnızca bir zikirdir;
28- Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için.
Demek ki peygamberleri diğer insanlardan ayıran özellik onlara Allahtan vahiy gelip insanlarla Allah arasında elçi oluşlarıdır. Diğer insanlardan herhangi birisi kalkıp da peygamber anlamında vahiy geldi diye söylerse onlar zalim olarak adlandırılıyorlar.
6/93- Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen.
Bazı Kuran okuyucularından kendilerinin de peygamber olabileceğini Kuranın veya kurandan önce gelen kitapların peygamberlerin takva duygusunun bir yansıması olduğunu söylemektedir. Evet Kainatta yaratılmış olan bütün varlıklara vahiy gelmektedir. Ama peygambere gelen vahiylerde ayrı bir özellik vardır. Yani peygambere gelen vahiylerde şeytanın karıştırması olamaz.
16/68- Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
41/12- Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir.
28/7- Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik).
6/112- Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.
22/52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Görüldüğü gibi peygamberlere de şeytan musallat olmaktadır. Ama yanlış yaptıkları zaman o vahiylerle düzeltilmektedirler. Musa Peygamberin levhaları bırakarak kardeşi Harunun yakasından tutp kavminin sapışını neden engellemedin diye sorgulaması,Hazreti Muhammet’in SAV Ümmü mektuma karşı yüzünü kırıştırıp buruşturması, Veya Allahın Haram kıldığı bir şeyi Hanımlarının hatırı için helalleştirmesi Hazreti nuh Peygamberin oğlunu kurtarmak için istekte bulunması örneklerden bir kaçıdır.
Bu Ayetlerden sonra kuranda geçen Resul kelimesi elçi nebi ve diğer insanlala konumları tamamen farklıdır. Peygamberlerin söyledikleri iman edenler için tamamen kanun hükmündedir. Kesinlikle ona hiçbir müminin itiraz etme Hakkı yoktur. Muhalefet de etme hakları yoktur.
4/65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.
33/36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
Her müminim diyen erkek ve kadın, peygamber herhangi bir konu da bir şey söylediği zaman ona muhalefet etme kalpten rahatsızlık duyma hakkı yoktur. Çünkü Onun söyledikleri Allahın söyledikleridir. Ona muhalefet Allaha muhalefettir. Peygamber bu anlamda harpte devlet idaresinde veya vahye muhatap olan geneli ilgilendiren konularda. Vahiy çizgisinde harakt ederler. O vahiylerin dışında bir şey söyleyemez. Vahiylerin dışında ki konularda. Hangi konu ile ilgili bir mesele olacak olursa o konunun uzmanlarıyla istişare eder ve almış olduğu kararlara uyar. Yanlış karar ortaya çıkmışsa o zaman onu düzelten bir vahiy gelir.
3/159- Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.
Zikir ehli olanlar değişik konularda ki ilimleri Allahın ayetleridir. Onların o konu hakkındaki ortaya çıkardıkları kararlar. Vahiyle özdeşleşmişlerdir. Ama Peygamberler dışındaki ulül emirlerde böyle kesin bir teslimiyet yok şartlı bir teslimiyet vardır.
4/59- Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.
Allaha İteat nasıl olur.? Allahın vermiş olduğu emirleri yerine getirmekle olur. Allahın emirleri insanlara nasıl ulaşır. Resul aracılığıyla, o olmasa insanlar nasıl Allahtan emir alacaklar.? Bu sorunun cevabı emir alamazlar. O zaman vahye inanmayanların yolları zan ve tahminlerden öteye gidemez. Doğru oldu sandıkları bazı şeylerin yanlış yanlış dedikleri de bazı şeylerin doğru olabşleceğini unutmamaları gerekir. İşte peygamberler dışındaki ulül emirlerte Allaha ve elçisine uydukları zaman onlara iteat şartını koymaktadır. Onların hiçbir zaman yolda düzgün olarak sonuna kadar garantili değildir. Onlara ancak Allahın göndermiş olduğu vahiyler çizgisinde gittikleri sürece onlara iteat edilir şeytan ve dostları peşine eğilim gösterek yolunu kaybettikleri zaman onlara iteat şartı da ortadan kalkmaktadır. İşte Ayetteki sizden olan ifadesiyle onu anlatmaktadır. Bazılarının söylediği gibi şeytanın peşine takılan ulül emre iteaat Allaha iteatsizlik olur.
ELÇİ VE NEBİ: Kuranda geçen ayetleri dikkatlice incelediğimiz zaman nebi kelimesiyle elçi kelimesinin de farklılaştığını görmekteyiz. Peygamberlerin elçilik görevleriyle peygamberin dışındaki insanların veya meleklerin elçilik görevleri arasında farklılıklar vardır.
2/143- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Ka'be'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu (bu,) Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
Burada kullanılan elçi Allahtan vahiy alan daha doğrusu vahye muhatap olan resulün elçiliğidir. İşte Allah elçi kelimesini getirmiş peygamber duvarına yerleştirerek ona itaat etmeyen ona gösterdiği hedefi kendisine hedef olarak seçmeyenleri seçenlerle ayırmak için kıble yaptık ifadesi kullanmaktadır. Kıble de bir anlamda yaşam biçiminin Allah adıyla kucaklaştığı dinin misyonun etrafında odaklanması gerektiği anlamında söylenmiştir.
2/151- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
Allah ile insanlar arasında Allahtan aldığı emirleri, Diğer insanlara iletme anlamındaki elçi nebi anlamındaki elçidir. Elçilik diğer insanlardan olduğu gibi insanların dışındaki varlıklardan da olabilir.
22/75- Allah, meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
İnsanlardan hem resul hem de elçi seçer ama meleklerden sadece elçi olur. Çünkü meleklerde akıl ve irade yoktur onlar sadece verilen emre itaat ederler.
2/32- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
2/34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
Daha önce de bahsettiğim gibi Melekler insanların emrine amade olmuş olan varlıklardır. Onlara ait her biri için ayrı ayrı kotlanıp kumandalanmışlardır. Onlar o kumandalananlardan başka bilgi sahibi değillerdir. Onların elçiliği Yağmurları yağdırma, bahçeleri sulama, insanlara süt verme meyve verme Yani insanların yönelmelerine göre hizmet etmeleridir. Ama Onlardan Peygamber olmaz. Çünkü Peygamberler insanların içerisinden çıkar. İşte Peygamber anlamındaki elçi Allah tarafından kontrol altına alınmış elçilerdir. Onlar hata yaptıkları zaman düzeltilmişlerdir. Melekler de kesinlikle kendilerine ait görevi yapmakta kusur işlemezler ama insanların peygamberler dışındaki insanlarda böyle bir haslet yoktur. Onlar hata yaparlar onların düzelticileri ellerinde belge varsa o da vahiy kitaplarıdır. Öyleyse Allahın insanlarla konuşmalarını bir ayetle izah edecek olursak
42/51- Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vah yetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, Yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Buradaki Vahiy ile konuştuğu elçi peygamberlerdir. Onlar yanlış yaptıkları zaman yine vahiyle düzeltilirler, İkinci Olarak Allahın konuştukları Allahın düzeltilmiş bir beşerle insanlarla diyalog kuran elçi aracılığı ile konuşur. Bunlar yine elçilerle veya gönderilen kitaplarla düzeltilirler. Bunlar elçilere iman edenlerdir. Üçüncü Olarak Allahın konuştukları da peygamber ve gönderilen vahiyleri kabul etmeyenler için konuştuklarıdır. Bunlar da ilim adamlarının iman etmeyenleridir. İman etmeyenlerin esrarı çözmeleri Allahın vah yetmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır Bunu da gördüğünüz gibi kuran perde arkası diye tanımlamıştır.
Hazreti Musa’nın etrafında toplanan on iki pınar diye sanatsal bir üslupla on iki pınar diye tanımladığı on iki havari onlar da on iki topluluk olarak elçilik yapmışlardı
7/160- Biz onları (İsrail oğulları’nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asan'la taşa vur" diye vahdettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar Bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Hazreti Musa peygamber aracılığı ile diğer kavimler arasında elçilik yapanlar elçi aracılığı ile Allah ile konuşmaktadırlar.
Sonuç Olarak diyebiliriz ki Kuran Resul kelimesini direk vahiylere muhatap olan peygamberler için kullanmıştır. Nebi olanlar bunlardır. Yani Allahtan vahiy alarak insanlarla Allah arasında elçilik yapması nedeniyle onlar hakkında Allah nebi kelimesi kullanmıştır. Bu Manada Resul ve nebi gelmesi sona ermiştir.
33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir. Ama Peygamber ve nebi kelimesinin kesilmesi ile Allah kullarına göndermiş olduğu vahiyleri mutlaka ulaştıracaktır. Çünkü Ulaştırmadı kavime ceza vermeyeceğini ve sorumlu olmayacağını söylemektedir.
17/15- Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azap edecek değiliz.
Artık peygamberlik ve nebilik ayeti nesih edilerek yerini Her örnekten bir örnek verilen ve insanlar için sorup da cevap alamadıkları, hiçbir eksiğin bırakılmadığı ve bozulmamış ve bozulmayacak olan korunmuş olan bir kuran ile insanların yolları doğru olarak hedefine ulaştırılmak istenmiştir. İşte Bundan sonra resul gelmeyeceğine göre Allah kuranını anlayıp, insanları kuranla uyaran elçiler gönderecektir. Her kuran hakkında detaylı bir bilgi sahibi ise onu kendi bütünlüğü içerisinde İlme akıla ve pratik hayata ters düşmeden anlayabilmişse onlar başkalarına ulaştırmakla yükümlüdür. İşte bunların adı eşçidir. Bu Anlamada elçiler hala gelmeye veya gönderilmeye devam ediyor. Ama Resul anlamında elçi olduklarını söyleyenler kutana göre yalan söylemektedirler. Artık resul nebi dönemi bitmiştir.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 8. September 2009, 01:28 PM   #6
kuranyeter
Katılımcı Üye
 
kuranyeter - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 54
Tesekkür: 0
6 Mesajina 12 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kuranyeter is on a distinguished road
Standart

selam.
EN'AM 83.İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakim'dir, Alim'dir.
EN'AM 84.Biz ona İshak'ı ve Yakub'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele kılavuzladık. Daha önce Nuh'a ve onun soyundan olan Davud'a, Süleyman'a, Eyyüb'e, Yusuf'a, Musa'ya, Harun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davranaları böyle ödüllendiririz biz.
EN'AM 85.Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas... Hepsi iyilik ve barış için çalışanlardandı.
EN'AM 86.İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut... Hepsini alemlere üstün kıldık.
EN'AM 87.Atalarından, soylarından, kardeşlerinden bir kısmını da... Onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola kılavuzladık.
EN'AM 88.Allah'ın yol göstermesidir bu. Kullarından dilediğini bunula iletir iyiye ve güzele. Eğer onlar şirke bulaşsalardı yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale gelirdi.
EN'AM 89.İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve NÜBÜVVET verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkar ederlerse biz, bunları inkar etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz.

Ayetlerde görüldüğü gibi sayılan elçilere Kitap verilmiş yani nebilik verilmiştir.Ayetten kendilerine kitap verilenlerin nebi olduğu açıkça anlaşılmaktadır.Kendilerine kitap verilen nebiler nasıl görevli olmazlar!Her nebi kendisine gelen kitapla insanlara resullük yapmakla görevlidir.Resullük nebilerin kitapla elçilik yapma görevidir.Görevli olma babında resul kelimesi Kuranda melekler için dekullanılmıştır.Dolayısıyla,

Kendisine kitap verilen elçilere NEBİ

Kendisine kitap verilmeyip kendisinden önce gelen Nebinin kitabıyla elçilik yapanlara RESUL denir.Bu ayetten de açıkça anlaşılmaktadır. BAKARA 87.Yemin olsun ki, Musa'ya Kitap'ı verdik.Ve arkasından da resuller gönderdik.Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik.Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı birşey getirdiğinde her seferinde büyüklük taslamadınız mı?Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.



Muhammed'in nebilerin sonuncusu olması Artık bundan sonra başka kitap verilen elçinin gönderilmeyecek olmasıdır.

Selam hüdaya tabi olanlara...
__________________

(Medenî 113) Yemin olsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir.
kuranyeter isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 8. September 2009, 01:33 PM   #7
kuranyeter
Katılımcı Üye
 
kuranyeter - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 54
Tesekkür: 0
6 Mesajina 12 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kuranyeter is on a distinguished road
Standart

Resul Konusundaki yanlış anlayışın hangisi olduğunu Kur'an açıkça ortaya koyuyor;

Mümin-34.Yemin olsun, daha önce Yusuf da size açık-seçik mesajlar getirmişti de onun size getirdikleri hakkında hep kuşku duymuştunuz. Daha sonra o ölünce de şöyle demiştiniz: "Allah ondan sonra bir daha asla resul göndermez." Allah, sınır tanımaz kuşkucuları işte böyle saptırır.

Nebilere kitap verildiği açıktır.

EN'AM 89.İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve NÜBÜVVET verdiklerimiz. Ayetine göre sayılan isimlere kitap veya suhuf verilmesi gerekiyor ve bu ayete göre Harun'a da verilmiştir ve Harun da Nebidir.

Maide 44 e göre tevrat Sadece Musaya verilen kitabın ismi değil İsrailoğullarına gelen Nebilere verilen kitapların bütününe verilen addır.

iletişim kanalı vahiydir nebilere kendisine indirilen kitapla ilgili vahye muhatap olurken Resuller kendisinden önce gelen kitapla ilgili vahye muhatap olurlar ve görev açısından olan bu durum ayrıca tüm nebilerin görevidir.Allah Muhammedin son nebi olduğunu söylemekle bu tür bir nebee(haber)kanalının son bulduğunu söylemiş fakat Resullüğün önünü tıkamamıştır bununla ilgili Kuranda bir işaret yoktur.Eğer öyle olsaydı Resullerin ve nebilerin sonuncusu denmesi gerekirdi.Ayrıca tanımları yalnızca kurandan yapmamız gerekir.o halde resulün tanımı;

Ali imran-81.Ve unutma ki Allah, nebilerden misaklarını almış, şöyle demişti: “Size Kitap’tan ve hikmetten nasip verdim.Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. “O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım.” dedi.
__________________

(Medenî 113) Yemin olsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir.
kuranyeter isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 8. September 2009, 01:35 PM   #8
kuranyeter
Katılımcı Üye
 
kuranyeter - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 54
Tesekkür: 0
6 Mesajina 12 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kuranyeter is on a distinguished road
Standart

Kurana göre Sadece Hud Salih ve Şuayb Resuldür ve kendilerinden nebi diye bahsedilmez ama vahye muhatpa kılınmıştır,diğerleri Nebi Resuldür.


selam ve dua ile
__________________

(Medenî 113) Yemin olsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir.
kuranyeter isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. September 2009, 05:10 PM   #9
elmuh
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 96
Tesekkür: 45
47 Mesajina 108 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
elmuh is on a distinguished road
Standart

Selam,

Kelam Araştırmaları 7:1 (Ocak 2009), ss.149-170. dan:

"Nebe kelimesi haber anlamına gelmektedir. Nitekim Allah’ın vahyettiği elçiler, “nebi” kelimesiyle ifade edildiği gibi, Kelam ilminin bir konusu olan nübüvvet kelimesi de bu kökten türemiştir. Her ne kadar nebi kelimesinin türediği kök hakkında Kelamcılar arasında birlik olmasa da (*) haber anlamına gelen nebee kelimesinden türediği genel olarak kabul edilmektedir. Elçiyi ifade etmek için haber kökünden bir kavram kullanılmayıp da nebe kökünden bir kelime kullanılması, peygamberler için kullanılan nebi kelimesinin eski kültürlerde nabhi olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır."

* Kelamcılar arasında Nebi kelimesinin türediği kök hakkında üç görüş bulunmaktadır. Bunlar da, onun Allah’tan haber getirmesi anlamında nebe sözcüğünden türediği, onun Allah katında yüksek bir yere sahip olması anlamında nübüvve kelimesinden türediği, Allah’a giden yolu açıklaması dolayısıyla yol anlamına gelen nebiy sözcüğünden türediğidir. Bkz. Taftâzânî, Şerhu’l-Mekâsıd, 5/5; Îcî, Abdurrahmân b. Ahmed, el-Mevâkıf fî Ilmi'l-Kelâm, Kahire trs., 337; Kur’an’da Allah’ın insanlara gönderdiği elçinin ismi olarak rasul kelimesinin yanında, nebi kelimesi de kullanılmaktadır. Nebi kelimesinin, nebee kelimesinden türediğini söyleyenlere göre elçi, haber vermesinden ötürü bu kökten türeyen bir sözcükle isimlendirilmiştir. Fakat nebi kelimesinin, haber getiren anlamında mürebbi şeklinde türemesi söz konusu iken, nebi olarak kullanılmasını İbn Esir şöyle açıklamaktadır: Bütün Araplar, nebe kelimesini hemzeli olarak okumuşlar, sadece nebi kelimesine hemze koymamışlardır. Nitekim ezzürriyye, elberiyye ve elhâbiyye kelimelerinde de hemzeyi kullanmamışlardır. Sadece Mekkeliler bunları hemzeli kullanmışlar ve bunlar bu konuda Arap’a muhalefet etmişlerdir. Bu konuda Cevheri’nin bir yaklaşımı vardır ki, buna göre nebe’tu ala kavm dediğinde, bir kavimle karşılaşması “Nebe’tu min ardi’n ila ardi’n” dediğinde ise, bir yerden çıkıp başka bir yere varmayı kastettiklerini, Hz. Peygamber’in de Mekke’den Medine’ye hicret etmesinden ötürü, Allah’ın nebisi olarak isimlendirdiğini söylemektedir. Bkz. İbn Esir, en-Nihâye fî Ğaribi’l-Hadîs ve’l-Eser, thk. Tâhir Ahmed ez-Zâvî- Mahmud Muhammed Tenâhî, Beyrut trs., 34..
elmuh isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 11. September 2009, 11:59 AM   #10
kamer
Super Moderator
 
kamer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 283
Tesekkür: 457
131 Mesajina 293 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
kamer is on a distinguished road
Standart

Peygamberlerin Allah'a bakan yönleri "NEBİ", insanlara bakan yönleri "RESUL"dür.
__________________
And olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık. O hâlde var mı ibret alıp düşünen? Kamer/17-22-32-40
kamer isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
kamer Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Barış (13. September 2009), elmuh (13. September 2009)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
arasındaki, fark, nebi, resul


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:26 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam