hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > CİHAD > Cihad

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 8. October 2008, 10:54 AM   #1
R00T_3R
Yeni Üye
 
R00T_3R - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Oct 2008
Mesajlar: 12
Tesekkür: 0
0 Mesajina 0 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
R00T_3R is on a distinguished road
Standart Cİhad Allah İÇİndİr Ve Allah Yolundadir

CİHAD ALLAH İÇİNDİR VE ALLAH YOLUNDADIR

Islâm'da cihad, hedefsiz, gayesiz bir savaş değildir. Islâm'da cihad yalnız ALLAH (C.C) yolunda olur. Bu şart, cihaddan ayrılmaz. İslam'ın kendi hedeflerine varmak için niçin harp veya başka bir kelimeyi değil de; "cihad" kelimesini seçtiğini belirtirken, cihadın diğer kelimelerden farklı olduğunu ifade ettik. Bu farklılığı sağlayan bir hususiyet de "ALLAH (C.C)yolunda" ifadesinin ve kavramının cihad kelimesinin içinde bulunmasındandır. "ALLAH (C.C)yolunda" tabiri de Islâm'ın kendi mefkûresi için kullandığı terimler sözlüğünden bir terimdir. Bu terimi de bir çok kişi yanlış anlamış, halkı Islâm inancına boyun eğdirip, Islâm'ı kabul ettirip bunun için zorlamak olduğu düşüncesini "ALLAH (C.C) yolunda cihad" olarak düşünmüşlerdir.

Gerçekte, "ALLAH (C.C) yolunda" terimi, Islâm kavramları içinde onların düşündüğünden çok geniş bir anlam belirtir. "ALLAH (C.C) yolunda cihad" batılıların anladığı manada kutsal bir savaş değildir. Islâm nazarında, toplumun fayda ve mutluluğu için, geçici dünya arzusunda bulunmadan yapılan her hareket "ALLAH (C.C) yolunda"dır.

ALLAH'ın (C.C) sana verdiği malları geçici dünyalık faydalar umarak sarfedersen bu "ALLAH (C.C) yolunda" olmak değildir. Ama sırf ALLAH (C.C) rızası için, bildiğin muhtaçlara yardım edersen şüphesiz ki bu "ALLAH (C.C) yolunda" bir iştir. Işte bu "ALLAH (C.C) yolunda" terimi, yalnız Islâm'a mahsus; maddi menfaat ve arzulardan uzak, sırf ALLAH (C.C) rızası umulan davranışlar için kullanılır. Bunu yapan kimse bilir ki mümin. kardeşlerinin saadeti için yaptığı her iş ALLAH (C.C) rızası içindir. Müminin geçici dünya hayatında istediği tek husus ALLAH'ın (C.C) rızasını kazanmaktan başka bir şey değildir. Işte ALLAH, (C.C) bu anlama işaret etmek için cihadı, "ALLAH (C.C) yolunda" kaydıyla sınırlamıştır. İslam'ın istediği de budur. Müslüman topluluk veya fert, batıl ve beşerî sistemleri yıkıp, yerine Islâm akîdesine dayalı bir sistemi getirirken, harcayacakları çabaları ve yapacakları her türlü fedakârlıkları, kişisel çıkarlardan, nefsânî arzulardan uzak tutmalıdır.

Bütün çırpınmalarının karşılığı olarak, hak ölçülerine uygun, adaletli bir sistemi getirmekten başka bir şey gözetmemelidirler. Mümin, yaptığı şeylerin karşılığını bu dünyada beklemez. ALLAH'ın (C.C) kelâmını yüceltmek için, bu bitmeyen mücadelenin, dinmeyen savaşın karşılığında; mal, mülk, şan, şeref, rütbe, geçici dünyalık elde etme düşüncesi aklından geçmez.

"Inananlar ALLAH yolunda savaşırlar, küfredenler ise tâğût yolunda savaşırlar..." (en-Nisâ, 4/76).
R00T_3R isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12. June 2009, 10:04 PM   #2
mavera
Uzman Üye
 
mavera - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 126
Tesekkür: 43
65 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
mavera is on a distinguished road
Standart

CİHAD

“Cihad” sözcüğü “cehd” sözcüğünün türevlerinden olup, “Müfaale” babından mastardır. “Cühd” olarak okunuşu da söz konusu olan “cehd” sözcüğü, “ağır yük taşıyan hayvanın menziline ulaşabilmesi için gösterdiği çaba”yı anlatmak için türetilmiştir ve dolayısıyla sözcüğün esas anlamı “takat” demektir. “Müfaale” babı, “işteşlik” ifade ettiği için, konumuz olan “cihad” sözcüğü de; “karşılıklı olarak gayretleşme” anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle “cihad”; “karşı tarafın gücüne karşı güç kullanma, güç ile mukabele etme” demektir. (Lisan ül Arab; c:2, s:239, 240 “chd” mad. ve Tac ül Arus; c:4, s:407 “chd” mad.)
“Cihad” sözcüğü gibi bu sözcüğün türediği “cehd” sözcüğü de “müçtehid”, “mücahede”, “içtihat” gibi türevleri ile Türkçeye geçmiş bir sözcüktür ve yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda “cehd” sözcüğünü; “gayeye ulaşmak için yük altında gösterilen gayret” olarak anlamlandırmak mümkündür.

Kur’an’da 41 kez yer alan “cihad” sözcüğünün ifade ettiği kavram, İslâm dininin temel sabitelerinden biridir. Günümüz şartlarına göre de; Kur’an (bilgi) ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir. Daha açık şekilde söylemek gerekirse “cihad”; “Allah tarafından kullarına verilmiş olan bedenî, malî ve zihnî kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, yani Kur’an’ı anlama, anlatma, yaşama ve tanıtıp yayma için kuvvet harcamak” demektir ve bu da bilgi, beden ve mal ile yapılır.
“Cihad” sözcüğünün anlamında “adam öldürme, düşman yok etme, ortadan kaldırma” anlamı yoktur.
Ölme ve öldürme (savaş), Kur’an’da “kıtal” ve “muharebe” ifadeleriyle yer almıştır. “Cihad”ın her zaman yapılmasını isteyen Rabbimiz savaşa ise ancak şartlar oluşunca, yani fitneyi yok ermek, zulüm ve fesadı ortadan kaldırmak için izin vermiştir. İntikam, yağma, kişileri zorla İslâm’a sokma gibi amaçlarla savaş yapılamayacağı, Hacc suresinin 39. ayetinden ve diğer kıtal ve muharebe ayetlerinden açıkça anlaşılmaktadır.

“Cihad”ın en güzeli ve en muteberi, ilim ile yapılanıdır. Çünkü dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. Hakk’a ulaşmak isteyen herkesin cehaletten kurtulması, ondan uzaklaşması gerekir. Bilginin kişiler ve toplumlar üzerindeki etkisi şüphesiz tartışılmaz. Onun için Rabbimiz şöyle buyurmuştur.

Furkan; 52: Öyleyse kâfirlere itaat etme ve onunla (Furkan ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap!

İslâm dinin tanıtılması, Kur’an’ın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. “İlim ile cihad” işte bu faaliyetin adıdır. Buna “Kur’an ile cihad” da denilir. Yukarıdaki ayette Kur’an ile cihadın “Büyük cihad” olarak nitelenmesi, Allah’ın “ilim ile cihad” konusuna ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

“Mal ile yapılan cihad” ise, Allah’ın insana ihsan etmiş bulunduğu mal ve servetin, Allah yolunda harcanmasıdır. Bilindiği gibi artık dünyada her iş para ile yapılmaktadır. Hakkın korunması ve zafere ulaşılması da yine paraya bağlıdır. Bunun için mal ile yapılan cihadın önemi de çok büyüktür. Nitekim Rabbimiz de cihad ayetlerinde hep malların cihad için harcanmasından söz etmiştir:

Saff; 10–12: Ey inanmış olan kimseler! Size, sizi can yakıcı bir cezadan kurtaracak, kazançlı bir ticaret göstereyim mi?
Allah’a ve O’nun elçisine inanacaksınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla çaba harcayacaksınız. İşte bu, eğer bilirseniz, sizin için daha iyidir: Sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki hoş meskenlere girdirir. İşte bu, büyük kurtuluştur.
Tövbe; 24: De ki; eğer ki babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, O’nun elçisinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyiniz. Ve Allah fasıklar kavmine doğru yolu göstermez.
Hucurat; 15: Müminler ancak, Allah’a ve O’nun elçisine iman edenler, sonra da şüpheye düşmeyen ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad eden kimseledir. İşte bunlar sadıkların ta kendisidir.
Tövbe; 41: Hafif teçhizatla ve ağırlıklı olarak sefere çıkın ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Nisa; 95, 96: Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlara fazlalıklı kıldı. Ve Allah onların hepsine “En Güzel”i vaat etmiştir. Ve Allah mücahitlere, oturanların üzerine büyük bir ecir fazlalaştırmıştır: Kendi katından dereceler, bir mağfiret ve rahmet. Ve Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.

Bu konuda ayrıca şu ayetlere de bakılabilir: Âl-i Imran; 142, Tövbe; 16, 19, 20, 73, 88, Bakara; 218, Muhammed; 31, Enfal; 72, 74, 75, Nahl; 10, Ankebut; 68, Maide; 35, 43, Tahrim; 9, Hacc; 78.

العصمة للّه وحده - el-Ismetü lillâhi vahdeh
[Kusursuzluk sadece Allah’a mahsustur]…

Hakkı YILMAZ

www.istekuran.net
mavera isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
mavera Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Ali Rıza Borazan (1. October 2009), Barış (12. June 2009)
Alt 1. October 2009, 09:04 AM   #3
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

KURANDA SAVAŞVE BARTIŞ
KUR’ANDA ANLATILAN SAVAŞ VE BARIŞ
60/8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
Önce Din nedir.? İnsanların kabullendikleri ve yaşadıkları hayatın adıdır.
5/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
DİN: İnsanların yaşamak istedikleri ve yaşadıkları hayat tarzıdır. Ama Kurana Göre din: Allahın Peygamberlerle İnsanların dünya hayatında nerde nasıl davranacaklarına dair gönderdiği Hayat projesinin adıdır. Din Kavramını o zaman iki kısama ayırmak lazım.
1-İNSANLARIN KENDİ KAFALARINDAN UYDURDUKLARI YAŞAM TARZI VEYA DİN
2-ALLAH’IN PEYGAMBERLERLE İNSANLAR İÇİN SUNDUĞU DİN YAŞAM TARZI
Biz Burada insanların kendi kafalarından uydurdukları din ve yaşam biçimlerini anlatmaktan ziyade onlar üzerinde genellemesini bir bilgi vererek, kuranın koyduğu ve öngördüğü yaşam biçimden söz edeceğiz.
İman edenler için Helal ve haram koyma, kanun koyma, Allahtan başka hiç kimsenin hakkı değildir. Kişilerin kendi aklından çıkarmış oldukları yaşam biçimleri iman eden insanlar için değil, Onlar vahiy dininden uzak toplumlar için geçerlidir. Ve dünya üzeride insanoğlunun var oluşuyla beraber, genellemesi bile sayılamayacak kadar din ve yaşam biçimleri ortaya çıkmıştır. Bu Konulan kanunlar kurallar insanları disiplin altına Almak ve kendilerine göre birliği sağlamak içindir. Ama yine de kendi içlerinde parça parçadırlar. Bunlardan bir kaçını sayacak olursak. Kominizim, kapitalizm, sosyalsizim, oligarşi kırallık, Budizm, hinduizm, vs. Bu din çeşitleri her çağda değişerek günümüze kadar gelmiş dinlerin ve yaşam biçimlerinin, en olgunlaşmış şeklini de demokrasi Almıştır.
İşte Kuran Dünya hayatında insanlara Aklını Takvasını fıskını vererek sonucuna Kendisinin katlanması koşuluyla istediği din ve yaşam biçimini seçmesini özgür iradesine sunmuştur.
76/3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o,) ya şükredici olur ya da nankör.
İşte Dünya hayatını insanların deneme salonu yaparak, âdemoğlu şemsiyesi altındaki insanlara değişik roller vererek imtihana tabi utmuştur.
67/2- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. Dünya hayatı, bir imtihan ve deneme salonu ise, işlenmiş olan suçların cezası , dünya hayatında değil,Ahiret alemine ertelenmektedir.
18/58- Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. Ama Allah dünya hayatında evrene koymuş olduğu yasalara uygun olarak hareket etmeyenleri, evrene koyduğu yasalarla,veya insanların koyduğu kuralları çiğneyip zulmedenleri insanlar elleriyle cezalandırmaktadır.
22/40- Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescitler”, muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, Aziz olandır.
Şimdi bu ayetler ve açıklamalardan sonra Allahın insanlar için seçmiş olduğu din neymiş onu anlamaya çalışalım.” Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. “
Allaha Kulluk için yaratıldığının şuurunda olanlar. Dünya hayatında, kendi -lerinin istediği gibi yaşanan bir hayat değil, onların yaşam biçimlerini yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın koyduğu sınırlar içerisinde Düzenlemek zorundadırlar. Her müslümanım diyenler, temel olarak önce kimseye zulüm yapmamak. Ve gücü yeterse de kimsenin yapmış olduğu zulme rıza göstermemekle sorumludur.
60/8- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.” İnsanlara Allah kendi yükümlülüğünü kendilerine vermişse sonucuna da iyi veya kötü kendisi katlanacaksa kişilerin dini ancak kendilerini ilgilendirir. Bir Kişi kendisi istemedikçe bütün dünyadaki insanlar bir araya gelseler bir insanı ne saptırabilirler ne de hidayete getirebilirler. Ne peygamberler, ne annesi babası ne de yakınları onun yola gidiş tarzını dinini engelleyemezler. Nuh Peygamberin oğlunu ve karısını yola getirememesi, lut peygamberin karısını yola getirememesi firavunun da karısını doğru yoldan engelleyememesi bu anlattıklarımızın bir kanıtıdır.
Allah insanları yarattığı halde onları özgür iradesiyle baş başa bırakmışsa başkalarının onların din seçiminde bir birlerine müdahil olmaları hakları değildir. İşte Allah insanların dinlerini kendi dinlerine döndürmek için savaşmayı bir zulüm görmektedir. İnsanların kendi dinlerini kendi özgür iradeleriyle yaşamaları en doğal haklarıdır. Ama Vahiy toplumundan uzak olanlar, Başkalarının özgür iradeleriyle yaşadıkları hayata müdahale ederek, Zulüm yapmaktadırlar. İşte Allah müslüman olanlar, iktidar sahibi olurlarsa başka dinden olanlar başka dinden olanların dinini ortadan kaldırmak için saldırdıklarında o zulmedenlerin zulmünü ortadan kaldırarak herkesin dinini kendilerine vermekle görevlidir.
2/217- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kâfir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahi rette de boşa çıkmıştır.ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
Allah hiçbir zaman din konusunda savaşmayı emretmemiştir. Ama ayette de dikkatinizi çektiği gibi savaşmak haramdır. Allah savaşı kesin olarak yasaklamaktadır. Ama senin dinini ortadan kaldırmak senin inancını özgür iradenle yaşatmamak için sana savaş açanlara karşı da savaşmayı farz kılmaktadır. Çünkü” Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; “ Eğer dinden dönerse de Adı kâfir olmaktadır. Kâfir olarak ölenlerin yeri de Ahiret âlemindeki yeri, ebedi cehennemdir.3/ 176- Küfürde 'büyük çaba harcayanlar' seni üzmesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahi rette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar için büyük bir azap vardır. İşte müslüman olanlar ya bu dini yaşayacaklar ya bu dini yaşayacaklar onlar için başka bir alternatif yoktur.
Müslüman olanlar sadece kendilerini kurtarmak için bu gayreti çabayı göstermiyorlar. Onlar kendilerini ayakta tutabilecek güce eriştiği zaman, ister müslümanım diyen mustazaflar olsun isterse de başka dinlere muhatap olan mustazaflar olsun, Onların da zulüm ve işkenceden kurtarmak için. Savaşması gerekmektedir.
4/ 75- Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
Allah ben müslümanım diyenleri eğitip yetiştirmeyi istiyor. ki onların hiçbir zaman gevşeklik yapıp şeytanın peşine takılmasını istemiyor. Güçlü Bir İrade Güçlü bir iman güçlü bir sabır isteyerek onları hantallıktan kurtararak devamlı disiplin altına sokarak doğru bir çizgide yürümesini istiyor. Ve Müslüman olanların hayatta ki yüzlerini ve yaşam biçimlerini tanımlıyor.
2/177- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır.
Kuran Bir taraftan günlük Hayatta insanları beş vakit kendisiyle toplantıya konuşmaya davet ederken, Allah kendi ulûhiyetliğini, korumak istiyor. bir taraftan kazanılan mallardan infak ve zekatlarını ne kadar çok sevmelerine rağmen onu yakınlara yoksulara yolda kalmışlara isteyip dilenenlere vermeyi infak etmeyi istemektedir. İşte insanların arınmasını sağlayan bu davranışlardır. Günümüz toplumlarına baktığımız zaman, bir ihtiyaçlı gelse en müslümanım diyen onun ihtiyacını karşılamaktan kaçınmaktadır. Çünkü şeytan onu fakirlikle korkutmaktadır. Bu sebeple iman inanç sadece sözde kalmış. İşte toplumun helaki budur. Bir arabasının modelini yükseltecek, serasının yanına bir sera daha ekleyecek evinin üzerine bir kat daha çıkarak dünya saadetini süsleme peşindeyken mal hamalı olarak Ahiret âlemine yaşamın gayesi saptırılmış olarak gidecektir. Allah insanlardan borç isterken ihtiyaçlı olanlar için istemektedir. Seni Ve kâinatı yoktan var eden Allah ne yapacak senin kazancını işte Allah senin imtihanın için senden ihtiyaç sahiplerine vermeni istemektedir. Ama maalesef insanlar Allahın bu isteğine karşı duyarsız kalmaktadırlar. Allah da onları hidayete erdirir mi? asla. Erdirmez, çünkü sevdiğin mallardan kat kat artırmak koşulu ile borç istemişti de sen yerine getirmemiştin.

2/245- Allah'a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O'na döndürüleceksiniz.
İnsanlar, inansın veya inanmasın onun dini kendinin olsun. insanlara din konusunda zulmetmediği sürece onlara da ihtiyaçlarını karşılamayı iman edenlere bir görev olarak vermiştir.
9/60- Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Bu Ayette yanlış anlaşılan ve algılanan olay şudur. Sanki iman etmeyenlerin iman etmesine bir torpil olsun diye sadaka vermeyi anlayanlar var. O olay asla öyle değil, inansın veya inanmasın bu sadaka verme ihtiyaç sahiplerine verilmesi gereken bir haktır.
Otorite Haline gelmiş olan islam toplumlarında, Asıl otoriteyi oluşturan canları ve mallarını feda eden ve etmeye hazır olan Müslümanların iktidarıdır. Orada söz sahibi onlardır. Ama buna rağmen o toplumda birde o otoriteyi kabul ettikleri halde kendi dinlerinde kalmak isteyen iki tip gayrı Müslimler bulunmaktadır. Kuran bunları ayrıştırırken Anlaşmalı olanlar ve anlaşmalı olmayanlar diye ayırmaktadır.
ANLAŞMALI OLANLARA KARŞI KURANDA EMREDİLEN DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
9/7- Mescid-i Haram yanında kendileriyle anlaştıklarınız dışında, müşriklerin Allah Katında ve Resulünün katında nasıl bir ahdi olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz Allah, muttaki olanları sever.
İnsanları incelediğiniz zaman, İnanmayanların inananlara karşı şiddetli düşmanlığı olanlar olduğu gibi, onların dinlerine karışmayanlar da bulunmaktadır. Tarihi Bir rivayet ama Peygamber efendimizin amcalarından ebu talip iman etmediği halde yakın akrabalık bağından dolayı yeğenini gözleyip korudu. Ama ebu cehil de amcası olduğu halde. Yeğenini kendi dininden olmadığı için ölümü için ferman hazırladı. Bunların ikisi de kâfir ama davranış biçimlerinde farklılık var. Toplum içerisinde de öyle değil mi? Kâfir olanlardan bazıları iman etmediği halde iman edenlerin dinine karışmıyor. Onların dini bana ne diyor. Bazıları da Allah ve peygamberine iman edip yaşayanları kendi dininden uzaklaştırıp, onları inkâra zorluyorlar. Ve onlarla birbirleriyle çeteleşip yerlerinden yurtlarından kovmaya çalışıyorlar. İşte Allah Müslümanların güç haline gelmiş olan iktidar sahiplerine bunlarla mücadele vermelerini istemektedir.
2/191- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kâfirlerin cezası işte böyledir. Dikkatinizi çekmek istiyorum.” size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kâfirlerin cezası işte böyledir.” Ayette kesinlikle seni yurdundan dininde kovmak için sana saldırmadıkça onlarla savaşmayı yasaklamaktadır. Ne zaman seni yurdundan yerinden sana ait hakları gasp ederek seni öldürmeye karşı teşebbüs ederlerse elbette sen de onlara karşı savaşacak güç varsa seni de karşılarına çıkarmak istemektedir. Ama Kuranın Yirmi üç yıllık döneminin büyük bir çoğunluğu Mekke de kâfir bir toplumun içerisinde geçti. Bir taraftan iman eden ve imanını pratik hayata yansıtmaya çalışan müslümanlar, kâfirler tarafından sadece kendi dinlerini yaşadıkları halde onlara eziyet ediyorlardı Ama o zalimlerin, Eziyetlerine karşı güçleri yetmeyen Müslümanların sabırdan başka yapacak bir şeyleri de yoktu. İnsan karşısındaki, gücü normal şartlarda yenebilecekse veya onlara karşı cevap verebilecek güçleri varsa savaşırlar yoksa. Bile bile ölmek istemezler.
Kuran iman etmeyen kâfirler için davranış biçimlerini sıralarken, Mutlaka bir hikmet olduğu bilinmelidir. Herkesin dini kendine ait, sana senini dinini ortadan kaldırmak için savaş açmayanlara karşı güzel davranmayı, Allah tarafından bir emirle bildirilmiştir. Çünkü Dünya hayatında insanların yaşamalarını kolaylaştıran ve savaşta kullanmaları gereken bir takım caydırıcı savaş araçlarını yakalayamamış olabilirler. İşte kâfirler de bunu kendilerinde bulundurmuşsa onlarla diyalogu kesilmiş olan müslümanlar o ihtiyaçlarını nereden giderecek? İşte Kuranda Anlatılan Süleyman peygamberin cinleri kendi ordusunun yapamadığı bazı savaş araçlarını cinleri çalıştırarak onlardan karşılıyordu. Veya fatih. Kendi ülkesinde top döken ustayı bulamayınca bu ihtiyacını Macar toplumundan karşılaması verdiğimiz örnekler anlayışımızı doğrulamaktadır. Bakınız. Sana karşı savaş açmayanlara davranış şekli kuranda şöyle sıralanmaktadır.
9/ 1- (Bu,) Müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınıza Allah'tan ve Resulü’nden kesin bir uyarıdır.
2- Bundan böyle yeryüzünde (size tanınmış bir süre olarak) dört ay dolaşın. Ve bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır.
3- Ve büyük Hacca (Hacca-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resulü’nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resulü de… Eğer tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkâr edenleri acı bir azapla müjdele.
4- Ancak müşriklerden kendileriyle antlaşma imzaladıklarınızdan (antlaşmadan) bir şeyi eksiltmeyenler ve size karşı hiç kimseye yardım etmeyenler başka; artık antlaşmalarını, süresi bitene kadar tamamlayın. Şüphesiz, Allah muttaki olanları sever.
Mekke toplumunda temelleri atılan tevhit tohumları medine de yeşererek. Artık meyvesini vermiş Müslümanların, on üç on beş yıl çekmiş oldukları, zulüm sona ermiş ve arkasından söz sahibi iktidar sahibi müslümanlar olmuşlardır. Artık insanlara yapılan zulümlerin yerini adalet almış, İnsanların zayıf ve ihtiyaç sahiplerine infak, zekât, mazlum olanların üzerinden zalimlerin zulümleri kaldırılmış, Kölelerin boyunları çözülmüş devlet sosyalleşerek zekât cizye haraç verme imkânları olup da vermeyenlere karşı, savaş açarak zorla alınıp ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır.
9/60- Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
İnfak olayı ile zekât olayı biri birinden tamamen farklıdır. İnfak kişilerin özgür iradesiyle iman edenlerin ihtiyaç sahiplerine kendi gönüllerinden koptuğu kadar yapmış oldukları bağışın adıdır. Bu Onların bu konudaki davranışı Allah ile kendisi arasında olan bir olgudur. denemenin asıl nüvesini oluşturan bir haldir. Zekât ise İslam otoritesinin kişilerin mali durumuna göre, belirlediği ve vermekle mükellef olduğu verginin adıdır. İşte İslam toplumu içerisinden hiç birini ayırt etmeden, devlet ister inansın isterse iman etmesin onları Allahın kendilerine vermiş olduğu mallardan yararlandırmak zorundadır. İşte İslam: Zulmedenin zulmünü, fuhuşu yaygınlaştıran kimselerin fuhuşunu, ortadan kaldırmak, Adaletsizlik yapanların adaletsizliğini gidermek için savaşır. Bütün İnsanların gönüllerinde yatan ve kalpleri marazlanmamış beyinleri kirlenmemiş olanların şiddetle arzuladıkları şey, Savaş olmasın, insanların kanları dökülmesin mazlum olanların üzerlerinden zulüm kalksın, Allah’ın insanlara Adalet dağıtsınlar diye Farklı şekillerde, kimilerine malı yayarak kimilerinden de kısarak verdiği malları Adalet ölçüsü içerisinde kendi aralarında paylaşmaları için vermiştir. İşte Allahın vermiş olduğu bu mallar adalet ölçüleri içerisinde, insanlar arasında dolaşsın insanlar adaleti kendi aralarında uygulasın diye emretmiştir. Herkes gücü nispetinde çalışarak kendi yükünü götüremeyenlere diğerleri yardım etsin 16/71- Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar? Allah İnsanlardan
60/12- Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
2/85- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Bu Ayetler ışığında İnsanların Hangi şeyleri yapıp hangi şeylerden kaçınması gerektiğini sıralamaya çalışalım
1-Kadın Ve erkek her kim olursa olsun Allaha, Hiçbir şeyi ortak koşmayacak.
2-Hırsızlık Yapmayacak.
3-Hiçbir kimse haklı bir nedene dayanmaksızın adam öldürmeyecek
4- Bir insan suç işlemediği halde veya suçu kendisi işlediği halde, sorumluluğu başkasına yükleyerek iftira etmeyecek.
5-Hiç kimseyi herhangi bir menfaat uğruna yerinden yurdundan Kovmayacak.
6- Güzel davranışların ortaya konulmasında karşı çıkıp isyan etmemek.
Daha örnekleri çoğaltabiliriz. Bu Ölçüler içerisinde hareket etmeyenlerin, Artık onları disiplin altına alınarak, zulüm yapmaları engellenmiştir.
Hak ile batıl biri birinden ayrılmış Müslüman olanlar bir peygamber veya devlet başkanının uhdesinde toplanarak, tek vücut haline gelmişlerdir. Onlardan birisinin acısı, bir vücuttaki herhangi bir organın acısının vücudun her tarafını acıttığı gibi, toplumun tümünü acıtarak onları o kişinin arazını gidermeye davet edilmemektedirler.
9/128- Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.
İman endeler bir birlerinin velileridir.onlar hicret ettikleri halde , hicret etmeyen diğer müminlere karşı velayetleri yoktur.
6/72- Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki: Kuran İnsanların hiçbir zaman bir birlerinin haklarını ihlal etmeden, dünya hayatında kendi dinlerini özgür iradeleriyle yaşatmayı amaçlamaktadır. Allah insanların dünyadaki yaşam biçimlerine özel bir müdahalede bulunmuyor. Ancak Göndermiş olduğu peygamberler etrafında güç ve kuvvet olmuş müslümanlar iktidar sahibi olduklarında, Başka dinlerde olanlar başka dinlerde olanlara, kendi dinlerine döndürmek için zulmettikleri zaman, onların zulümlerini ortadan kaldırmak için savaşmayı emreder. Müslümanım diyenler terörist değil terörist olanların karşısında anti teröristtir. Barış için savaşırlar. Savaşı ortadan kaldırmak için savaşırlar, yoksulluğa karşı, zulme karşı fuhşa karşı savaşırlar.
Gönderen Ali Rıza Borazan
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
allah, cİhad, İÇİndİr, yolundadir


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:34 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam