hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NEBİLERİN SONUNCUSU MUHAMMED PEYGAMBER > Aile hayatı

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 17. June 2012, 02:57 PM   #11
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Galip Yetkin Kardeşim!

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Halil Ay. Dost1

Benim de takıldığım bir husus-konu var: MEHİR.

1- Eğer bu ifade ''mihr-mehr'' kökünden geliyorsa ve ''nikâh bedeli, başlık parası'' anlamında ise, Fatiha suresi ile kişilik kazanmış bir kadına mal yani ''alım satıma''-değer değişimine tâbi bir eşya muamelesi yapılamıyacak ise, yani insan ise,
"Mehir" ifadesi "mihr-mehr" kökünden gelmiyor. İslamda "Nikah bedeli, başlık parası" diye bir kavram yoktur. Günümüz uygulamaları Kur'an'dan çok geleneğin getirdikleridir.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
2- Kadın ''İffetli'', yani yalnızca maişet-geçimlik ile yetinmek mecburiyetinde ise,

Bu ifade ne demek oluyor?
Değerli Kardeşim! Bunu anlamak için İslâm dininin kadına bakışının iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü herkesin öz benliğinin iyi ve kötü tarafları, kişilerin özgür iradeleri ile oluşmuş inanç ve amelleri sonucu ortaya çıkmaktadır.


Kadın, beden ve cesaret yönünden erkeğe göre zayıf, cinsel organ yönünden savunmasızdır. ( Nisâ Sûresinin 34. Âyeti ) Öz benlik olarak erkekten farklı değildir. Çünkü öz benliğin cinsiyeti yoktur.



Kadın tarladır, kültürdür . Toplumların, maddî ve manevî varlıklarını sürdürmeleri kadına bağlıdır. ( Bakara Sûresinin 223. Âyeti) Kadın, şefkat, merhamet, eğiticilik, öğreticilik gibi hissî konularda erkekten daha güçlüdür.

Kadınların geçimleri, erkekler üzerine yüklenmiştir. Böylece kadınların dağ-taş geçim temini peşinde koşmaları ve tek başlarına seyahate çıkmaları neticesinde taciz ve tecavüze uğrama riski ve istismar edilme olasılığı ortadan kaldırılmıştır. ( Nisâ Sûresinin 34. Âyeti )

Kadının dul kalması hâlinde hemen evlenmesine izin verilmemiş, "iddet" kuralı getirilmiştir. ( Bakara Sûresinin 228, Ahzâb Sûresinin 49, Talâk Sûresinin 4. Âyetleri)




Bütün olarak bu hususlar dikkate alındığında, İslâm dinindeki mehirin mahiyeti daha iyi anlaşılır. Kur'ân'a göre mehir; kadının "geçim sigortası"dır. Bu kural, kadının zayıflığından değil, –kadının sosyal ve kültürel yönden önemine binaen– korunması gerektiğindendir. Dul kalması durumunda "iddet" süresince geçinebileceği bir mal ya da paranın kadına verilmesi, onun geçimini sağlamak için uğraşmasına, yuvasından uzaklaşıp sıkıntılara katlanmasına gerek bırakmayacaktır. Böylece kadın, taciz ve tecavüz riskinden uzak olacaktır. Kısacası Allah, kadını onurlandırmak, korumak ve mağduriyetini engellemek için ona mehir verilmesini emretmiştir.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
3- ''Maharet'' kökükünden geldiği düşünülebilir mi? Evet ise cümle içinde ne anlam ifade eder? Evlendikten sonra da düşünce ve eylemlerinde serbestlik ifade ile kısıtlanamıyacağı anlamına gelebilir mi?

4- Yoksa başka bir mânâsı mı var?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Değerli Kardeşim!

Aynen belirttiğiniz gibidir. Ancak "maharet" kökünden değildir. "Maharet" de "المَهر mehr" sözcüğü gibi aynı "mhr" kökünden türemiştir. Bu kökten türeyen " مهارة/ mahâret/beceriklilik" ve "ماهر mâhir/ becerikli,uzman" sözcükleri yaygın olarak dilimizde de kullanılmaktadır.



"المهر mehr" sözcüğünün esas anlamı, "yüzmek"tir. Lisânul Arab, "Mhr" mad.
"Mehir" sözcüğün yaygın olan "beceriklilik" anlamı da dikkate alındığında "mehr" sözcüğünün, "işini yüzdürmek, her işi becerebilmek" veya "işi garantiye almak" anlamına geldiği söylenebilir.


Ne yazık -ki,asıl anlamı "işini yüzdürmek, her işi becerebilmek" veya "işi garantiye almak" olmakla birlikte- "mehr" sözcüğü, "evlilik esnasında kocası tarafından kadına ödenen para ya da mal" anlamında kullanılır olmuştur. Toplum büyük bir kesimince böyle bilinmektedir. Ne yazık ki, bu büyük kesim içinde ilahiyatçılar da bulunmaktadır.

Oysa ki, "mihr" Kur'ân'da bu anlamıyla kullanılmaz, "evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para" için Kur'ân, الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور - ucûr, sözcüklerini kullanır.

"الصدقة saduqa" sözcüğü, "صدق - sdq/ doğru söylemek" kökünden gelir. Sözcüğün, "doğru söylemek" anlamı esas alınırsa; "evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para"yı ifade eden saduqa sözcüğünün Kur'ân'da, "geçimin sağlanacağına sadakat/doğru söz ile verilen güvence" anlamında kullanıldığı anlaşılır.


Bu durumu belirtmek için Kur'an'da-"evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para" olarak bilinen- bazı Âyetlerde, أج"ر ecr/ücret/ bir şeyin karşılığı" kelimesi de kullanılmıştır. Bunun da, "kadının onurundan feda ettiklerinin karşılığı" olarak anlaşılması mümkündür.

Değerli Kardeşim!

Kur'an'da mehirin amacının kadının korunmasına yönelik olduğu gözönünde tutulursa, ideal olanın; ekonomik açıdan kadının kocasına muhtaç olmayacak ölçüde ve sosyal açıdan özgüvene sahip nitelikte yetiştirilmesinin gerektiğidir. Bu şekilde yetiştirilmiş olan kadınların "mehir" almaları da gerekmez. Mehirlerini eşlerine bağışlayabilirler. ( Nisa4, Nisa 25)


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
bartsimpson (21. September 2012), khaos (17. June 2012), sevginur (6. November 2012)
Alt 17. June 2012, 06:09 PM   #12
khaos
Uzman Üye
 
khaos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2012
Bulunduğu yer: earth
Mesajlar: 433
Tesekkür: 229
167 Mesajina 302 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
khaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud ofkhaos has much to be proud of
Standart

Peygamberimizin evlilik konusu ve İslam ın kadına bakış açısı ateist kesim tarafından her zaman müslümanların yumuşak karnı olarak görülmüş ve tartışma konusu yapılmıştır.Bu konudaki en büyük iftiraların sahibi bildiğiniz üzere T.Dursun dur.Maalesef ateist kesimin dayandığı delillerin gene çoğusu peygamber adına uydurulan hadislere ve o dönem yaşamış sahabelerin anlattıklarına dayandırılmaktadır.Peygamber 10 kaplan gücünde gösterilip, şehvet içinde yanıp tutuşan,dışarıda gördüğü kadınlara hallenip hemen eve koşup cinsel ilişkiye giren biri gibi gösterilmiştir.
Evet peygamberimiz bir insandı.Hepimizin yaratılıştan gelen doğal ihtiyaçları onun içinde geçerlidir.Ama Allah'ın Kur'an gibi bir mucizeyi tebliğ görevi verdiği birinide üstün ahlak üzerine yaratmamış olması düşünülemez.Ama öyle rivayetler(masallar) anlatılıyor ki peygamberin hayatı tebliğ için değil de cinsellik için yaşadığını zannedersiniz.



Ben bu konuda bilgilenmek isteyenlerin sitede Nebilerin sonuncusu Muhammed Peygamber bölümünde, Aile Hayatı başlığının Allah'ın Resulu/Nebisi Muhammedin Evlilikleri konusunu okumasını isterim.
Dost1 kardeşim,
Allah sizden razı olsun.
__________________
(FOR RAVEN)

Konu khaos tarafından (17. June 2012 Saat 06:29 PM ) değiştirilmiştir.
khaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
khaos Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
dost1 (17. June 2012), merdem (22. April 2013), sevginur (6. November 2012)
Alt 17. June 2012, 08:55 PM   #13
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Halil Ay. Dostum Dost1.

Neden ''dostum'' Dost1 diyorum. Yazdıklarınız dolayısı ile size değil, yazdıklarınıza eleştirel bir yönden baktığım ve tefekkür sağladığı için.

Şimdi de bu ''mehir'' hakkında, hukukçu mantığı ile bir tenakuz dile getireyim.

Müslüman, islamın havrasıyla, manastırıyla, karyesiyle, genelde ''mescid el haram''ı veya İbrahim Peygamber'in dayanağını geliştirdiği ''Beyt'ül Atiyk'' ile, Peygamberimizin Medine'si ile gerek sosyal gerek ekonomik yönden toplumcu bir sistem ile güvencededir.

Bu sistem Allah'ın önerdiği sistem olduğundan, bu sistem içerisinde yaşayanlar Allah'a güvenmektedirler. Toplumdaki her fert-kadın erkek- infak sistemiyle, her konuda itidal ile güvendedir. Bu sistem içinde yaşayanların yani müslümanların ''ekstra''dan bir garanti, ''mehir'' denilen ayrı bir güvence talebi ile Allah'a güvenmemek olgusu yani bu mehir ile putperestlik olgusu doğmaz mı?

Biliyoruz ki islam, islam öncesi kullanılan ve toplumda yerleşmiş ifade ve kurumların içeriğini ve manalarını değiştirerek kendi içerisine almıştır. Mehrin de buna tabi tutulmuş olması muhtemeldir.

İşte ben bu nedenle ''mehrin'' evlilik düzeni içinde eşlerin yalnızca kendilerini kendi aile düzenlerini ilgilendiren islami prensiplere uygun, ailenin düzeni için despot olamayan kadına fazladan bazı yetkiler verilmiş bir aile düzeni getirmeleri olarak düşünüyorum.

Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (17. June 2012), sevginur (6. November 2012)
Alt 18. June 2012, 01:39 AM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Galip yetkin Kardeşim!

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Halil Ay. Dostum Dost1.

Neden ''dostum'' Dost1 diyorum. Yazdıklarınız dolayısı ile size değil, yazdıklarınıza eleştirel bir yönden baktığım ve tefekkür sağladığı için.
Değerli Kardeşim!
Günümüz Türkçe’sinde tenkid yerine kullanılan “eleştiri”; bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla yapılan incelemenin adıdır ve böyle de tanımlanmaktadır.

Biliyor musunuz? Kur’an mükemmel bir tenkid/eleştiri kitabıdır. O, yanlış olan her şeyi tenkid eder/eleştirir. Hatır gönül adına hiçbir yanlışa göz yummaz, savsaklamaz. Çünkü yanlış karşısında sessiz kalmak, yanlışa ortak olmak anlamına gelir. En azından yanlışın devam etmesine sebep olur.

Arapçada ‘ne-qa-de’ (kaf harfi ile) fiili para v.b. şeylerin iyisini kötüsünden bilip ayırt/temyiz etmeye denir. "İn-te-qa-de" fiili bir şeyin kusurunu göstermek, ayıbını ortaya koymak demektir. Bir kelâmı tenkid etmek, içindeki kusurları ayıklayarak, sözdeki güzellikleri ortaya çıkartmak demektir. Tenkid edene münekkid/eleştirmen denir.

Allah razı olsun. Olması gereken de bu yaptığınızdır. Münekkid/eleştirmen olabilmek gerçekten zordur. Gerçek anlamıyla yapıldığında da güzeldir. Yazanın yazdıklarındaki, konuşanın konuşmalarındaki kusurların ayıklanarak yazı ve konuşmadaki güzelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Buna vesile olduğunuz için sağolun.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Şimdi de bu ''mehir'' hakkında, hukukçu mantığı ile bir tenakuz dile getireyim.

Müslüman, islamın havrasıyla, manastırıyla, karyesiyle, genelde ''mescid el haram''ı veya İbrahim Peygamber'in dayanağını geliştirdiği ''Beyt'ül Atiyk'' ile, Peygamberimizin Medine'si ile gerek sosyal gerek ekonomik yönden toplumcu bir sistem ile güvencededir.
Doğrudur. Ancak günümüzde halkı müslüman olan ülkelerde Allah’ın belirttiği kıble/hedef strateji olan salatın ikamesi zayi olmuştur. Bu nedenle toplumcu sistem yoktur ki, güvencesi olsun.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu sistem Allah'ın önerdiği sistem olduğundan, bu sistem içerisinde yaşayanlar Allah'a güvenmektedirler. Toplumdaki her fert-kadın erkek- infak sistemiyle, her konuda itidal ile güvendedir. Bu sistem içinde yaşayanların yani müslümanların ''ekstra''dan bir garanti, ''mehir'' denilen ayrı bir güvence talebi ile Allah'a güvenmemek olgusu yani bu mehir ile putperestlik olgusu doğmaz mı?
Allah’ın önerdiği sistemde aydınlanma vardır. Bu sisteme gerçekten güvenenler bu sistemi oluşturmak için çabalarlar. Salatı İkame kurumlarını en iyi şekilde oluştururlar. Bu sistemde yetişen kadın ekonomik yönden güçlü olduğu için “dul kaldığındaki iddet süresi” için korunma sağlayan bir mehir( الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور – ucûr) almaz ve sunulanı da bağışlar.
Ekonomik gücü olmayan ve salat kurumlarının oluşturulmadığı bir sistemde güvenceden yoksun kalan kadının bedel istemesi Allah’a güvenmemek değil Allah’ın koyduğu ruhsatı kullanmaktır. Zaruretler kalkınca ruhsat da terkedilir.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Biliyoruz ki islam, islam öncesi kullanılan ve toplumda yerleşmiş ifade ve kurumların içeriğini ve manalarını değiştirerek kendi içerisine almıştır. Mehrin de buna tabi tutulmuş olması muhtemeldir.
Mehir( الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور – ucûr); ekonomik gücü olmayan ve dul kalan kadınların kapı önüne konulmasının getirdiği sıkıntıları çözmeye yönelik bir devrimdir. Kadın isterse almaz ve bağışlar.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İşte ben bu nedenle ''mehrin'' evlilik düzeni içinde eşlerin yalnızca kendilerini kendi aile düzenlerini ilgilendiren islami prensiplere uygun, ailenin düzeni için despot olamayan kadına fazladan bazı yetkiler verilmiş bir aile düzeni getirmeleri olarak düşünüyorum.

Ne dersiniz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Değerli Kardeşim! Ne diyebilirim ki, Allah ne dediyse o.
Dikkat ettiyseniz ki, etmişsinizdir.”
"Evlilik esnasında koca tarafından kadına ödenen mal veya para" için Kur'ân, الصّدقة - saduqa, فريضة - farîza, اوجور - ucûr, sözcüklerini kullanır.” demiştim. Bu durum halk arasında “mehir” sözcüğü ile belirtildiği için mehir sözcüğünü kullanıyorum.

Allah, kadınların geçimleri, erkekler üzerine yüklenmiştir. Böylece kadınların dağ-taş geçim temini peşinde koşmaları ve tek başlarına seyahate çıkmaları neticesinde taciz ve tecavüze uğrama riski ve istismar edilme olasılığı ortadan kaldırılmıştır. ( Nisâ Sûresinin 34. Âyeti )

Allah, kocalara: “Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] mehirlerini seve seve veriniz. Artık kendileri ondan[alacaklarından] bir kısmını size hoş ederlerse [ikramda bulunurlarsa] de onu afiyetle, çekinmeden yiyiniz(Nisâ Sûresinin 4. Âyeti) "ve Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır “(Nisâ Sûresinin 25. âyeti) diye buyurmuş ve ancak mehire muhtaç olmayan kadınların mehiri kocalarına bağışlamalarına da izin vermiştir.


İsterseniz Kur’an’da bu durumun belirtildiği ayetlere birlikte bakalım.

(Bakara: 236–237) Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Ma'rûfa göre kazanç, Muhsinler [iyilik-güzellik üretenler] üzerine bir borçtur. Ve eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ve bağışlamanız takvâya daha yakındır. Aranızdaki fazlalığı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı en iyi görendir.
(Nisâ: 4) Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] mehirlerini seve seve veriniz. Artık kendileri ondan [alacaklarından] bir kısmını size hoş ederlerse [ikramda bulunurlarsa] de onu afiyetle, çekinmeden yiyiniz.

(Nisâ: 23–25) Size, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız –birleşme yapmadıysanız bir sakınca yok size–, kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları ve iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz –eski yapılıp geçenler hariç–, yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [nikâhlı kadınlar] da haram kılındı. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla, muhsanlaşacak [evlenecek] kadın aramanız size helâl kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır. Ve sizden her kim hür mü'min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin malik olduğu mü'min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. Ve Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizin bazınız bazınızdandır. O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin malik olduklarını] nikâhlayın ve örfe uygun bir şekilde ücretlerini [mehirlerini] verin. Sahiplenildiklerinde fahişe işlerlerse, o zaman onlara hür kadınlara verilen azabın yarısı verilir. –İşte bu sizden günah işlemekten ürperen kimseleredir.– Ve eğer sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

(Mâide: 5) Bu gün size temiz olan şeyler helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin de yemeğiniz onlara helâldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak –onlara ücretlerini/mehirlerini ödediğiniz takdirde– size helâl kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, âhirette hüsrana uğrayanlardandır.

(Ahzâb: 50) Ey Peygamber! Şüphesiz Biz, sana, ecirlerini [mehirlerini] verdiğin eşlerini helâl kıldık.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
sevginur (6. November 2012)
Alt 18. June 2012, 11:59 AM   #15
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Dost1.

Teşekkürler.

Fakat, bir yerden itibaren tatmin edici olamıyoruz, bazı tenakuzlar devam ediyor. Herhalde bu da iyi araştırılmadığından, üzerinde adalet ve rahmet yönünden iyi tefekkür edilmediğinden, lâkayt kalmaktan.....

Mesala:
1-Eğer İslam karı-koca hukuku alanında bir sistem getirmişse, evlilik bir akte-bir şekle bağlanmışsa, boşanmanın da şeklî bir yönü olması gerekir. Öyle ''boşsun'' diyerek ''kapı önüne koymak'' yoktur.

2-Evlilik eşlere, birbirlerine karşılıklı kişisel ve toplumsal bazı haklar verir, sorumluluklar yükler. Bu günkü sistemimiz, boşanma halinde ''nafaka'' diye bir ''şey'' kabul etmiştir. Bu, bu günkü kapitalist sistemde bize adil gelebilir.

Fakat, İslamda ''bakara:219-Nahl:71''e tâbi, itidal seviyesinde kalması gereken serbest meslek erbabı ile topluma ait kurumlarda çalışıp da maişet alan kişilerin, boşanma sebebiyle standart gelirinin-kazancının yarısını ''nafaka'' olarak vermesi, veren ve alanın itidal seviyesinin yarısı kadar yaşam şartlarının, ''kavam''ın altında kalmalarına sebep olur ki ''itidal'' prensibine aykırıdır. İslam evlenen kadına ''köşe yastığı'' payesi vermemiştir ki boşandıktan sonra da bu payesini devam ettirsin. Karı-koca olmak bireysel olduğu kadar da toplumsaldır. Toplum boşandılar veya evlendiler diye bir tek erkeğin veya kadının maişeti ile yetinmelerine, açlığa mahkum etmez ki.

3-Ruhsat diye kullanılan bir ifade var. Yalnış. İslam kimseye imtiyaz sağlamaz. Ruhsat islama saplanan bir bıçaktır.

4- ...gücü olmayan kadın.., Gücü yoksa güç verilir, ''el'' verilir. Beytü'l mal bunun içindir. Ya eller kesilir, ya da eller güçlendirilir. Amaç standart yaşam seviyesi, harkes için. Kavam.

5- Sadaka, topluma ait kurumlarda-kamu kurumlarında çalışanların oradan aldıkları maişetin üzerinde sağladığı ve beytü'l mala terk ettiği kısma; ve beytü'l malda zekatlarla birlikte toplanan değerlerin bir bütçe kalemi olarak Enfal-41'de gösterilen kişilere dağıtılan kısmına denilir ki böylece kimse itidal, kavam sınırları altında yaşatılmaz.

6- ..........

Her neyse. Bu mehir konusu derin derin ve etraflı araştırılması gereken bir konu. Yüzeysel kalıyoruz, tenakuza düşüyoruz. Karıştırıyoruz. Vahşi kapitalist bir toplum yaşamı içerisinde yaşarken, toplumsal bir konuyu anlayabilmek biraz zor oluyor. Başarırız. Katılım olursa.

Sayın Dost1. Tekrar teşekkürler.

Saygılarımla.
Galip Yetkin
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (18. June 2012)
Alt 18. June 2012, 02:55 PM   #16
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Galip Yetkin Kardeşim!

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Dost1.

Teşekkürler.

Fakat, bir yerden itibaren tatmin edici olamıyoruz, bazı tenakuzlar devam ediyor. Herhalde bu da iyi araştırılmadığından, üzerinde adalet ve rahmet yönünden iyi tefekkür edilmediğinden, lâkayt kalmaktan.....
Tatmin olamama ve tenakuz olduğunu varsayma Kur’an’a bütün olarak bakmamaktan kaynaklanan bir durum. Rabbimiz Nisa 82 de:” Hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünmezler mi? Eğer ki o, Allah'tan başkası tarafından olsaydı, kesinlikle onun içinde birçok karışıklıklar bulurlardı.” Der.

Kur’an kesinlikle iyi araştırılıp üzerinde tefekkür tedebbür ve tezekkürle birlikte akledilmesi gereken bir kitaptır.
Rabbimiz bu yönden de inanıp güvenenenleri uyarır:

(Secde: 2) Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbindendir.

(Sâd: 29) (Bu,) temiz akıl sahipleri onun Âyetlerini düşünsünler ve öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz bereketli bir kitaptır.

(Bakara: 2–4) İşte bu kitap; kendisinde hiç kuşku yoktur, gaybda iman eden, salâtı ikâme eden, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak eden, sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden muttakiler –ki bunlar, âhirete de kesinlikle inanırlar– için bir kılavuzdur.

(Zümer: 27–28) Ve andolsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye pürüzsüz Arapça bir Kur'ân[okuma] olarak; takvâlı davransınlar diye bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden örnek verdik.

(Kehf: 1–4) Hamd [tüm övgüler], katından şiddetli azaba karşı uyarmak, sâlihâtı işleyen mü'minlere, şüphesiz kendileri için, içinde sürekli kalıcılar olarak güzel bir mükâfat bulunduğunu müjdelemek ve "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna, gözetici olarak, kendisi için hiç bir pürüz kılmadığı Kitabı indiren Allah içindir.

(Muhammed: 24) Peki, onlar, Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi var?

Kur’an’ın inananı Kur’an’a lakayt kalamaz. Kırkbeşyılı aşkındır Kur'an'ı Arapça orijinelinden okuyup anlamaya öğrenmeye çalışan bir Kur’an öğrencisiyim. Şüphesiz daha öğreneceğimiz çok şeyler vardır ve olacaktır. Hergeçen gün özellikle müteşabihat üzerinde farklı tevillere/önceliklemelere ulaşabileceğiz. Rabbim hepimizin de ilmini artıracak gayretler içerisinde olmamızı nasip eylesin.


Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Mesala:
1-Eğer İslam karı-koca hukuku alanında bir sistem getirmişse, evlilik bir akte-bir şekle bağlanmışsa, boşanmanın da şeklî bir yönü olması gerekir. Öyle ''boşsun'' diyerek ''kapı önüne koymak'' yoktur.
Evet islam karıkoca hukuku alanında bir sistem getirmiştir.Evlilik bir akte bağlanmıştır. Sözkonusu mehir de evlilik aktinin gereklerindendir. Bu gerekler istenirse akte dahil edilmeyebilirler.

Kur’an’da boşanmanın da şekli bir yönü vardır. Öyle “boşsun” diyerek “kapı önüne koymak” yoktur. Ancak ne yazık ki, günümüzdeki uygulamalarda İkinci Halife Ömer’in getirdiği Kur’an’a aykırı olan boşanma biçimi uygulanmakta kadın kapının önüne koyulmaktadır.

Talak/boşanma Arapçada sözlük anlamı olarak, "bağı çözme" anlamına gelir. Terim olarak ise, kadınla erkek arasındaki evlenme akdi ile kurulan nikâh bağının çözülmesi demektir.

Pratik hayata baktığımızda ipin ucu hep erkeğin elinde, hanımına “boş ol” dedi mi, mesele bitiyor, hemen yuva yıkılıyor. Böyle bir hakkın elinde olduğunu bilen erkek sürekli eşini sömürüyor ya da ona zulmediyor.

Boşanmış kadınlarla ilgili çok özel ilkeler Kur’an’da yer almış ve hepsinde de kadına "ma’ruf/ herkesçe kabul gören iyi şeyler” ile muamele edilmesi hükme bağlanmıştır.


(87/2, Bakara/228-232) "Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet dönemi süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Ve onların zararlarına olanlar gibi, örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde kendi yararlarına olanlar da vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden birşey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını yapamamaktan korkmaları başkadır. Artık eğer siz kamu görevlileri, bunların, Allah'ın sınırlarını yapamayacaklarından korkarsanız, kadının fidye/ayrılma bedeli vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, kendi benliklerine haksızlık edenlerin ta kendisidir.
Eğer o, kadını boşarsa, artık bundan sonra o kadın, ondan başka bir koca ile nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Sonra eğer ikinci koca onu boşarsa, Allah'ın sınırlarını yapabileceklerini zannettilerse, birbirlerine dönmelerinde her ikisine de vebal yoktur. Allah'ın, bilip duran bir toplum için ortaya koyduğu sınırlar, işte bunlardır.
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini de bitirdiklerinde, artık onları ya ma‘rûf ile tutun veya ma‘rûf ile salın, haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa kendi benliğine haksızlık etmiş olur. Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri hatırlayıp düşünün. Hem de Allah'ın koruması altına girin ve şüphesiz Allah'ın her şeyi en iyi bilen olduğunu bilin.
Ve siz kadınları boşayıp da onlar, sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekil ile rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu, sizden Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimselerin kendisi ile öğütleneceğidir. İşte bu, sizin için daha uygun ve daha nezihtir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz."


(99/65, Talâk/1-7)"Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'ın koruması altına girin. Apaçık bir aşırılık, iffetsizlik yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine haksızlık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir.
Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde tutun yahut örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona bir çıkış yolu sağlar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a işin sonucunu havale ederse, O ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini yerine getirip gerçekleştirendir. Allah, kesinlikle her şey için bir ölçü koymuştur, belirlemiştir.
Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır. Kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona işinde bir kolaylık sağlar.
İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'ın koruması altına girerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onun için ödülü büyütür.
O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla birbirinizin zararına olacak herhangi birşey yapmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın/nafaka verin. Sonra sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini verin ve aranızda örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde müşavere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık ücreti babaya ait olmak üzere, başka bir kadın emzirecektir.
Geniş imkânları olanlar, geniş imkânlarına göre harcasınlar/ nafaka versinler. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir kişiye ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık sağlayacaktır."



Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
2-Evlilik eşlere, birbirlerine karşılıklı kişisel ve toplumsal bazı haklar verir, sorumluluklar yükler. Bu günkü sistemimiz, boşanma halinde ''nafaka'' diye bir ''şey'' kabul etmiştir. Bu, bu günkü kapitalist sistemde bize adil gelebilir.

Fakat, İslamda ''bakara:219-Nahl:71''e tâbi, itidal seviyesinde kalması gereken serbest meslek erbabı ile topluma ait kurumlarda çalışıp da maişet alan kişilerin, boşanma sebebiyle standart gelirinin-kazancının yarısını ''nafaka'' olarak vermesi, veren ve alanın itidal seviyesinin yarısı kadar yaşam şartlarının, ''kavam''ın altında kalmalarına sebep olur ki ''itidal'' prensibine aykırıdır. İslam evlenen kadına ''köşe yastığı'' payesi vermemiştir ki boşandıktan sonra da bu payesini devam ettirsin. Karı-koca olmak bireysel olduğu kadar da toplumsaldır. Toplum boşandılar veya evlendiler diye bir tek erkeğin veya kadının maişeti ile yetinmelerine, açlığa mahkum etmez ki.
Evet aynen katılıyorum. Üreme sistemlerinin dışında birbirleriyle aynı özellikleri taşıyan “kadın ve erkek”ten oluşan toplumda sadece erkek değil, kadın da hayatın içinde - ev, çarşı, işyeri, okul vb. - kimliklerini yitirmeden yerlerini almalıdırlar. Ev hanımlığının yanı sıra İş kadını, Bilim kadını da olmalıdırlar. Cahil kültürsüz içine kapanık, yaşadığı dünyadan haberi olmayan, doğurganlıktan başka üretkenliği bulunmayan silik, pasif kadının İslâm dininde yeri yoktur.

Allah Resulu’nun yaşadığı dönemlerde kadın, İslâm inanç ve terbiyesiyle toplumla iç içe yaşar, her türlü siyasal ve toplumsal olaylarda kendini gösterir ve tüm olaylarda belirleyici rol üstlenirdi. Cemaate katılır, mescitten; musalladan, sosyal etkinliklerden uzak kalmazlardı.

Söylemlerinize aynen katılıyorum. Günümüz sisteminde ne yazık ki erkek lehine büyük haksızlıklar yapılmaktadır.Değerli Kardeşim! Söylemlerimiz Kur’an’ın getirdiklerini yaşayan ve buna göre hukukunu oluşturan toplumlar içindir.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
3-Ruhsat diye kullanılan bir ifade var. Yalnış. İslam kimseye imtiyaz sağlamaz. Ruhsat islama saplanan bir bıçaktır.
Değerli Kardeşim! Bu görüşünüze katılmıyorum.Ruhsad bir imtiyaz değildir, kulanma izni ve yetkisidir.

Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
4- ...gücü olmayan kadın.., Gücü yoksa güç verilir, ''el'' verilir. Beytü'l mal bunun içindir. Ya eller kesilir, ya da eller güçlendirilir. Amaç standart yaşam seviyesi, harkes için. Kavam.
Evet Kur’an’ın inanıp güvenenlerin oluşturdukları sistemde aynen böyle olmalıdır.



Alıntı:
galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
5- Sadaka, topluma ait kurumlarda-kamu kurumlarında çalışanların oradan aldıkları maişetin üzerinde sağladığı ve beytü'l mala terk ettiği kısma; ve beytü'l malda zekatlarla birlikte toplanan değerlerin bir bütçe kalemi olarak Enfal-41'de gösterilen kişilere dağıtılan kısmına denilir ki böylece kimse itidal, kavam sınırları altında yaşatılmaz.

6- ..........

Her neyse. Bu mehir konusu derin derin ve etraflı araştırılması gereken bir konu. Yüzeysel kalıyoruz, tenakuza düşüyoruz. Karıştırıyoruz. Vahşi kapitalist bir toplum yaşamı içerisinde yaşarken, toplumsal bir konuyu anlayabilmek biraz zor oluyor. Başarırız. Katılım olursa.

Sayın Dost1. Tekrar teşekkürler.

Saygılarımla.
Galip Yetkin
İnşaAllah başarabilenlerden oluruz. Katkınız için çok sağolun.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
sevginur (6. November 2012)
Alt 18. June 2012, 03:13 PM   #17
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba sayin Halil Ay dost. Mu'minûn 6 konusunda verdiginiz bilgiler icin tesekkür ederim.

"Mâ meleket eymânühümden/sözleşmelerinin sahip oldukları"ndan kasıt: Kölelik müessesesinin devam ettiği zamanlarda, kadın ve erkek kölelerin belirli koşullar ile yapılan sözleşmeler çerçevesinde koruyucu ailelerin himayelerine verilenlerdir.

Bu mâ meleket eymân da su âna kadar anlasilamamis bir konu. Bakin siz onlarin himaye altindaki kadin ve rekek köleler oldugunu söylüyorsunuz. Oysa Ahzâb 50'den anlasilan, nikahli estir onlar.

Ey nebi!
Sana helal kildik

mehirlerini verdigin eslerini -ezvâceke elletî âteyte ucûrehunne
ve yeminin kime sahipse onlari -ve mâ meleket yemînuk


Mu'minûn 5-6'dan anlasilan da bu:

Inananlar
cinsel organlarini saklarlar

Ama
esleri ya da
yeminleri kime sahipse onlar
baska.

Yani yalnizca onlara acmalari caizdir. Bu hususta kinanmazlar.

Inanan bir kadin düsünün.
Kadinin yemini kime sahipse ona cinsel organini acmasi caiz. Kadinin nikahlisindan baska bir erkek olabilir mi bu?! Mümkün mü?! Caiz diyoruz, Allah izin vermistir. Allah, inanan bir kadinin, esinden baska bir erkege cinsel organini acmasina izin verir mi?

Ahzâb 52 ise gercegi pekistiriyor:

Ey nebi!
Bundan sonra kadinlar sana helal degil.

Güzellikleri hosuna gitse bile
onlari
eslerinle degistirmen de...

Allah'in, elcisine buyrugu acik ve net.

Ahzâb 52'den sonra evlenemezsin.
Haram.

Hattâ
bir esin
örnegin ölüm gibi bir nedenle eksilse
onun yerine baska bir kadin alman da
haram.

Ama
yeminin kime sahipse onlar baska.

Eksilen esinin yerine
onlardan birini alabilirsin.

Bundan anlasilan:

1.
Hz Muhammed'in yemîni kime sahipse onlar
ailesinin disinda degil icindedir.

Allah'in elcisi ailesinin disindan hic bir kadini alamaz. Bu haram. Yoksa "Bundan sonra kadinlar sana helal degil!" diyen Allah'in buyrugu hükümden düser.

Ama
yemini kime sahipse onlari
alabilir. Bu helal.

2.
Hz Muhammed
kendi yemini kime sahipse onlari
mevcut "ezvâc"iyla degistirebilir.

Bundan anlasilan,
iki grup kadin da onun "helali"dir ama
degisik nikahlar* yoluyla.

Her halde
"ezvâci"ni yazili nikahla almistir;

yemini kime sahipse onlari
sözlü nikahla.

Hz Muhammed
yemini kime sahipse onlardan birinin
sözlü nikahini yazili nikaha dönüstürebililir.

Ilgili ayetlerden benim anladigim bu. Yanildigimi düsünüyorsaniz yanlisimi düzeltmeme yardim eder misiniz.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

_______________________

*Hayrettin Karaman (http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00073.htm):

... akit, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadınla bir erkeğin, şahitler huzurunda, karşılıklı rızaları ve irade beyanları ile kurulur/oluşur... Resmî nikah ayrıca kayıt altına alındığı için evlilik hukukunu koruması, güvence altına alması bakımından dinin amacına daha da uygundur.

Konu Hasan Akçay tarafından (19. June 2012 Saat 02:26 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
sevginur (6. November 2012)
Alt 18. June 2012, 05:14 PM   #18
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Anlasilan,

MÂ MELEKET EYMÂN
aslinda
savas tutsaklari olup
47:4 geregince saliverdiginiz

ama

evleri yakilip yikildigi ve bütün yakinlari öldügü icin
size siginan garibandir.

Özgürdür onlar
köle ya da cariye
degil.

Onlara
sahip olmak degil
sahip cikmak
durumundasiniz,

onlarin

ya
nikah yoluyla esi olarak (23:6, 33:50, 33:52, 70:30)

ya da
bizdeki beslemeler gibi
bakimlarini üstlenerek (4:3, 4:24, 4:25, 24:31, 24:33, 33:55)

Evet, acik ve net:

Yeminlerin sahip olduklari baskadir
cariye ve köleler baska.

Ne var ki
birileri
"inananlarin yeminleri kime sahipse onlar"dan kasit
"inananlarin köleleri"dir, demis

ve
devam etmis:

Allah
inananlarin
köleleriyle cinsel iliskide bulunmasini helal kildi
.

Müslümanlar Allah'a atilan bu iftiraya inanmis.

Oysa
33:50'de
Allah'in elcisine hitaben

"Sana
Yeminin kime sahipse onlari (mâ meleket yemînuk-ما ملكت يمينك) helal kildik," deniyor.
"cariyelerini (imâikum-امائكم) helal kildik!" denmiyor,

23:6 ve 70:30'da

inananlarin
cinsel organlarini
yeminleri kime sahipse onlara acabilecekleri belirtiliyor ama
köle ve cariyelerine acabilecekleri belirtilmiyor.


4:3'te

kadinlarin
ikiserini ve ücerini ve dörderini nikahladiginizda
adil olamiyacaginizdan endise ediyorsaniz

secenek olarak

yeminleriniz kime sahipse onlari nikahlayin, deniyor ama
cariyelerinizi nikahlayin, denmiyor;

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (21. June 2012 Saat 09:59 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Hasan Akçay Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (19. June 2012)
Alt 20. September 2012, 05:29 PM   #19
hakikat_yolcusu
Katılımcı Üye
 
hakikat_yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2012
Mesajlar: 51
Tesekkür: 14
9 Mesajina 13 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
hakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud ofhakikat_yolcusu has much to be proud of
Standart

sayın ömerfurkan,

çalışmanız için teşekkürler öncelikle. yazınızda '...ayrıca Teaddüdü zevcat/ çok eşlilik konusunda da yukarıda belirttiğimiz gibi ancak olağanüstü koşullarda çok eşliliğin uygulanması gerektiği bildirilmektedir' diye sözünü ettiğiniz olağanüstü zorlukları göremedim ben. bu durumları ayetlerle belirtebilirmisiniz acaba...

saygılarımla...
hakikat_yolcusu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 6. November 2012, 08:58 AM   #20
seckin
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Nov 2012
Mesajlar: 74
Tesekkür: 11
12 Mesajina 17 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
seckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud ofseckin has much to be proud of
Standart

Çok eşlilik insanın tabiatına uyar mı?
seckin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
çok, eşliliği, peygamberimizin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:37 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam