hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > GELENEK DİNİ > Mezhepler ve Tarikatlar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 4. January 2011, 07:00 PM   #1
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart Şeyhlerin himmeti ne demektir.

Rahman Ve Rahim olan ALLAHIN ismiyle

Üzerinde çokça tartışılan kavramlardan biri de himmet. Tasavvufî yaşantı sahiplerinin sıkça kullandığı himmet nedir? Niçin tartışma konusu yapılıyor, neresi yanlış anlaşılıyor? Himmet kavramını kullananlar niçin ve nasıl kullanıyor?..

Himmet, kelime manasiyla kalbi, iradeyi, duygu ve düsünceyi bir noktaya toplayip, tek hedefe yönelmek demek. Kelime kökü Arapça “hemm”. Hemm, iyi olsun kötü olsun, herhangi bir seyi yapmaya yönelmek, himmet ise, kiymetli, serefli ve güzel seylere yönelmek manasini tasiyor.

Kelime manasiyla düsündügümüzde, her in-sanin azmettigi ve gayretini yönelttigi bir hedefi mevcut. Insanlarin kimi sadece karnina, kimi de kalbine yöneliyor. Herkesin kiymeti de yöneldigi seye göre ölçülüyor. Buradan hareketle, derdi yalnizca dünya olanin Allah katinda hiçbir kiymeti olmaz. Hedefi Allah rizasi olanin ise, kiymeti kelimelerle ölçülemez.

Bugün günlük hayatimizda himmet deyince akla yardim ve destek geliyor. ‘Falanin himmetiyle müskilim çözüldü’ derken, bana sagladigi destekle sikintidan kurtuldum demeyi kastediyoruz. Böyle bir himmeti inkar eden yok. Çünkü bütün insanlik, birbirine muhtaç bir halde yaratilmistir. Zayiflar güçlülere, fakirler zenginlere, hastalar doktorlara, cahiller alimlere muhtaç edilmis; kendisine maddi-manevi imkan ve nimet verilenler de, onu muhtaçlara ulastirmakla görevlendirilmistir.

Velilerin Himmeti

Çokça tartisilan velilerin ve kâmil mürsidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürsidin teveccühü, manevi tasarrufu, nazari, feyzi ve duasi da denir.

Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasina bazilari itiraz ediyor. Mesele, ruhani alemde ruh vasitasi ile cereyan ettigi için, maddi sartlara mahkum olmus akil onu anlamakta zorlaniyor. Çünkü bu himmet ve yardim farkli boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri disinda tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduguna inanmak ve olayi anlamak için delil ve izah istemekteler. Bunda haklilar. Biz de meseleyi isin ehline ve onu tecrübe edenlere soracagiz. Bu konudaki delilleri ortaya koyacagiz. Yanlis anlama ve uygulamalari tesbit edecegiz.

Tasavvuf erbabina göre himmet; kulun kendisini veya baskasini bir hayra ulastirmak, bir serden korumak veya bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-i Hakk’a yönelmesidir. (Cürcani)

Himmet, ilahi nurla temizlenmis ve takva ile yücelmis ruhlarin Allah’in izniyle muhtaç kullara yardim etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bagli degildir, mekan ile sinirlanmazlar. Maddi sartlar en-gel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmis ilahi bir nurdur. O nur ile yol alir, hak yolcularini terbiye ve takviye ederler.

Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)

Ilahi Ikram

Müttakilere Allah tarafindan verilen bir sermaye, ilahi bir emanettir himmet. Allah’in sevdiklerine ikrami, ilahi askin meyvesi, takva sahiplerine bir hediyedir. Allahu Tealâ, sevdiklerine yaptigi bu ikrami meshur bir kudsi hadiste söyle bildiriyor:

“Ben, farz ve nafile ibadetlerle bana yaklasan kulumu sevdigim zaman, onun gören gözü, isiten kulagi, tutan eli, yürüyen ayagi olurum. O benimle görür, benimle isitir, benimle tutar, benimle yürür. Bana siginirsa onu himaye ederim. Benden bir sey isterse kendisine veririm.” (Buhari, Ibnu Mace, Ahmed)

Iste velilerin ulastigi bütün keramet ve himmet bu hadiste özetleniyor. Bu hadiste Allah dostlarina verilen imkan ve yetkilerin ne boyutta oldugunu büyük müfessir Fahruddin Razi’den dinleyelim:

“Insan büyük bir baglilik ve samimiyetle Allahu Tealâ’ya itaate devam ederse, Allah’in, onun gözü ve kulagi olurum buyurdugu bir makama yükselir. Allah’in celal nuru kul için bir kulak olunca, o yakini isittigi gibi uzagi da isitir. Bu nur onun için bir göz olunca, yakini gördügü gibi uzagi da görür. Ve yine bu nur kul için bir el olunca, o elin zora, kolaya, yakindakine, uzaktakine, her seye gücü yeter.” (Mefatihu’l-Gayb)

Iste kâmil bir veli, darda kalip kendisinden yardim isteyen bir mümine ilahi izinden sonra bu nur ile yardimci olmaktadir. Mesafe ne olursa olsun, kalbi ilahi nur ile cilalanmis kamil bir veli, Allah’in izni ve dilemesiyle dünyanin her yanini görebilir, her sesi isitebilir, her yana el uzatabilir. Bu, Allahu Tealâ’nin diledigi kullari için kolay ve mümkün. Ancak bu nimeti kime, ne zaman, ne ölçüde verecegini Cenab-i Hak tayin eder.

Himmet Samimiyet ve Edebe Baglidir

Allah’in rahmetini çeken en güzel sebep, kalbin samimiyetidir. Allahu Tealâ, isteginde samimi olmayan gafil kalbin duasini isitir, fakat kabul etmez. Arzu ve istediginde samimi, sabirli ve azimli olan kimsenin ise eli bos dönmez. Büyük veli Abdulkerim el-Cilî (K.S.), “Insan-i Kamil” kitabinda, bütün basarinin himmetteki samimiyete bagli oldugunu belirtiyor ve ekliyor:

“Isteginde samimi olan kimsenin iki alameti vardir: Yöneldigi ve istedigi seyin olacagina kesin olarak inanmak ve gücü nisbetinde istenen seylerin geregini yapmak. Hali böyle olmayan kimseye himmet ve azim sahibi denmez. O sadece bos temenniler ile avunan ve davasinda yalanci olan biridir. Böyle bir kimse aradigini bulamaz, sevdigine kavusamaz. Onun hali, elinde kalemi, kagidi olmayan, okuma ve yazmasini da bilmeyen bir kimsenin mektup yazmaya kalkmasina benzer. Bu durumda olan birisi mektubu nasil yazacak? O, bu sekilde niçin mektub yazmak istiyor ki?”

Himmet Kaderle Sınırlıdır

“Rasulüm de ki: Ben, Allah’in dilediginden baska kendime herhangi bir fayda ve zarar verecek güce sahip degilim.” (A’raf/188) ayet-i kerimesi, her seyin Yüce Allah’in takdirinde oldugunu belirtiyor. Büyük arif Ibnu Atâ (K.S.) Hikem adli eserinde der ki: “Himmetler ne kadar büyük ve hizli olursa olsun kader sınırlarını geçemez.”

Kâmil mürsid, müridin istegine degil, Allahu Tealâ’nin onun hakkindaki takdirine bakar. Bir çesit kader vardir ki onun gerçeklesmesi Allah tarafindan kesin hükme baglanmistir. Bu hükmü verilen seyin gerçeklesmesi kaçinilmazdir ve onu dua ve himmet degistiremez. Bir çesit kader de vardir ki, onun gerçeklesmesi bazi sebeplere baglidir. Iste dua, himmet ve sadaka bu kisimda fayda verir.

Hal böyle olunca, bazilarinin: “benim mürsidim gavstir, Allahu Tealâ’dan her ne isterse olur; bir bakista kâfiri mümin, fasigi muttaki eder, tek basina bir orduyu yener!” demesi dogru degildir. Bunlar Allahu Tealâ’nin kudretinde olan seylerdir ve zaten Allah dostlari, hep ilahi murada uygun seyleri isterler. Bu konuda büyük veli Mevlâna Halid Bagdadî (K.S.), kendisinden neslinin devami için dua ve himmet isteyen Akka valisi Abdullah Pasa’ya su cevabi gönderir:

“Biz kendimizi himmet ehli görmüyoruz. Ancak, öyle olsa bile, istenilen seyin kaza-i muallak (meydana gelmesi sebeplere baglanan bir kader) oldugu anlasilmadan himmet kullanilmaz. Kesin olan kaderi (kaza-i mübrem), degil veliler, peygamberlerin himmeti bile degistiremez. Onun sonucuna riza gösterip Allahu Tealâ’ya teslim olmak gerekir. Sunu belirtelim ki, velileri inkardan sakinmak vacip oldugu gibi; onlar hakkinda, imani bozacak kabullenislerden sakinmak da vaciptir. Bu asiri ve tehlikeli inanislar, daha çok velilere güzel zan ve aşırı muhabbet besleyen kimselerde oluyor. Unutmayin ki, seytan hile ve düzen sahibidir; insani helake götürecek her yolu dener.” (Mektubat-i Mevlâna Halid, 7. Mektup)

Himmet Nefse Degil,

Hikmete Uygun Olur

Arifler Allahu Tealâ’nin hikmetine aşıktır. İşlerin görünen tarafina degil, sonucuna bakarlar. Onlar kendileri ve talebeleri için hep Allah’a yaklastiracak sebepleri ararlar. Kulun Allahu Tealâ’ya yaklasmasi, nefsinin terbiyesine bağlıdır. Bu terbiye bazen sıhhat ile, bazen de hastalık ile gerçekleşir. Bazi kalb hastaliklarinin tedavisi fakirlik, yalnizlik ve çaresizlik ile olur. Kalp katiligi ve gafletin giderilmesi için bazen aci tecrübeler gerekir. Mürid bunlari bilmez ve bir sıkıntıya düsünce, kurtulmak için mürsidinden himmet ve dua ister. Mürsid feraset nuru ve ilahi bir ilimle, o sıkıntının müridin derdine ilaç oldugunu görür ve onu Allah’a yaklastirdigini bilir; kisaca “dua ederiz” der. Mürid de, o derdin hemen bitecegini düsünür. Halbuki mürsid-i kâmil, Allahu Tealâ-’dan o sıkıntının devamini istemektedir. Çünkü, müritteki gafletin ilaci o sikintinin içindedir. Hastaya ilacini içirmemek dostluk degil, ihanet olur


selametle

Konu ebu Maruf tarafından (4. January 2011 Saat 07:11 PM ) değiştirilmiştir.
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 4. January 2011, 07:11 PM   #2
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

“Rasulüm de ki: Ben, Allah’in dilediginden baska kendime herhangi bir fayda ve zarar verecek güce sahip degilim.” (A’raf/188) ayet-i kerimesi, her seyin Yüce Allah’in takdirinde oldugunu belirtiyor. Büyük arif Ibnu Atâ (K.S.) Hikem adli eserinde der ki: “Himmetler ne kadar büyük ve hizli olursa olsun kader sınırlarını geçemez.”

Bi yukardakinde bir ayet örneği vermişsin birde aşağıdakinde bişiler saçmalatmaya çalışmışsın.. ağzını eğip bükmüşsün sanki sölediklerini kitaptan sanalım diye..

Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)


başkada bi ayetin bişin yok hep kuru gürültü yazmışsın...

ban sana ve sen gibilere şiir şarkı yazdım burdan..
çalkala kıvır çalkala
hadi durma çalkala
kıvır oradan bul birde buradan
bulamazsan uydur uydur kaydır..

tamam üstatlar kadar güzel olmadı ama manası geniş. hakikat manasını çok önemli... bi rivayete göre 2 kere çalkalayana 100 bir kere kıvırıp bir kere çaklakayana 200 sevap varmış..
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 4. January 2011, 07:21 PM   #3
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

papa hazretlerinin himmetinide anlatır mısınız biraz bilgilenelim bukonudada... siz sözleri çok güzel çarptırttırıyorsunuz. üzerinize görmedim şimdiye kadar.. papa hazretleride mubarek mi?

papanın, sizin tarikatınızdaki şeyhden farı nedir? varmıdır?
-ikiside Allahın kitabını eline almış tartışıyorlar, açıklıyorlar
-ikisinşinde açıklanmayan haklikatleri gizli sırları bilinmeyen akıl almayan hadiseleri var
-2 side sizin gibi pek çok mürete sahip
-papa sizden 600 yıl önde din bakımından
-2 side ayeti bırakıp hadis madis bişiler uydur çalkala çalkala kıvır

hem papa kendisini vuranı bile affetti felan... sizin şeyhiniz mi döver yoksa papa mı?
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 4. January 2011, 07:26 PM   #4
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Tevbe 30
Yahudiler, Uzeyr Allah'ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesih (İsa) Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!


birileride bu ayeti okudukları halde diyorlarki, muhammette Allahın sevgilisidir, şeyhimizde Allahın aynasıdır felan diyorlar.. yaauuufff yazıklar olsun size yazıklar olsun ağızlarınızla gevelediğiniz boş kuruntuı ve zanlara.

100 defa yazdım yine yazcağım...

Âl-i İmrân 78
Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar.


Şimdi Allahın neden ayetleri tekrar tekrar benzer benzer yazdığını anlıyorum, Allah en soğrusunu bilir. Hakikaten bunu merak ediyordum öğrendim bu sapıkların sayesinde.

Hac 9
Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.


Nûr 49
Ama, eğer (Allah ve Resulünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.


***

Şimdi yazınızı birkez daha okuyalım bakalım:


Alıntı:
Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)
Şimdi gerçek müdessir 31 i okuyalım

31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkarcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını atrttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kafirler de: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.

***

sizi hangi söz adam eder lütfen söyleyin bana hangi söz?

Konu hiiic tarafından (4. January 2011 Saat 07:32 PM ) değiştirilmiştir. Sebep: kıvırrrr çalkala çalkala kıvırrrrrr,, haydş durma kıvırrrrr
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 4. January 2011, 07:56 PM   #5
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Selam.

Ben de bu velilik konusunda fikrimi belirtmek istedim. Yanlış bildiklerim varsa uyarınız lütfen.

Allah, iman sahiplerinin Veli'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır onlar. Bakara 257

İman sahibi olduğum için Allah'tan başka yetkili veli/evliya tanımam.

Dost anlamında bakarsanız onlarca ayetten görebileceğiniz gibi her mü'min her mü'minin evliyasıdır. Yani bu atama ile olan yetkisel bir durum değildir. Mümin dostlarım için ben de bir veliyim. Hepimiz veliyiz.

Tabi ben Mümin derken tevhid ehlini kastediyorum. Ağzıyla "biz müslümanız" diyen ama şirke kapılmışları değil. Öldükten sonra "ben mümindim ama itikadda yanılmışım, hataya düşmüşüm ya da atalarım/imamlarım beni düşürdüler" gibi bir bahane söz konusu olamaz.

Zamanında Mekkedeki ebu cehil de, ebu leheb de, tüm müşrikler de her şeyin üstünde Allahı bilir ve ona taparlardı ama onlara müşrik dendi ve cehennemlik oldular. Onlar Allah tarafından verilmiş yetki ile donatılmış gördükleri Lat Uzza ve Menat'ı yani putlarının sembolize ettiği yaratıkları ve kendilerini Allahın yarattığına ve Allahın sonsuz gücüne inanırlardı. Ama aynı zamanda Lat ve Uzza ve Menatın Allah tarafından verilmiş yetkisel güçlerine(!) de inanırlardı. Bunun üzerine düşünmek gerek. Zaten müşrik demek herhangi bir konuda Allah'a ortak koşan demektir. Tarihi biraz kurcalayıp peygamberimizin görevlendirildiği dönemdeki müşriklerin inançlarını araştırmak, tevhidin ne olduğunu anlamamıza daha iyi yardımcı olur. Bir çok insanın zannettiği gibi putlar yapıp onların fiziki şahsına tapan Allah tanımazlar değillerdir.

Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin/evliyanın ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (Araf 3)

Allah'ın berisinde bir yetkiye sahip olduğunu sanarak farkında olmadan RABLİĞE ortak koştukları zatlar da en az sizin benim kadar aklı kıt, kusurlu, yanlışlarla dolu YARATIKLARDIR.


De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki: "O'nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki: "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah'tır her şeyi yaratan, O'dur Vâhid ve Kahhâr olan." Rad 16

Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi! Ankebut 41

Allah hepimizi dosdoğru yoluna iletsin.



Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Konu Anonymous tarafından (4. January 2011 Saat 07:59 PM ) değiştirilmiştir.
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (4. January 2011), Miralay (5. January 2011)
Alt 4. January 2011, 08:56 PM   #6
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Kur'an'da geçen "veli,evliya" kelimeleri dost anlamında değildir.
En büyük oyun kelimelerin tahrif edilmesiyle yapılmaktadır.
"Veli" kelimesi bizim Türkçeye de geçmiş bir kelimedir. Reşid olmadan önce baba ya da annelerimiz okulda bizim "veli" mizdiler.

Zümer suresi âyet 3:” Ela Lillahid diynül halis Velleziynettehazu min dunihi evliya' ma na'budühüm illâ liyükarribuna ilellahi zülfa innAllahe yahkümü beynehüm fiyma hüm fiyhi yahtelifun innAllahe la yehdiy men huve kazibün keffar;”

Gözünüzü açıp kendinize gelin! Halis din/arı-duru tertemiz din sadece ve sadece Allah’ındır. O’ndan astları Velîler/Yakınlar kabullenmek suretiyle, “Biz onlara yalnız bizi Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.”

Yunus suresi âyet 18:” Ve ya'büdune min dunillahi ma la yadurruhüm ve la yenfeuhüm ve yekulune haülai şüfeauna indAllah kul etünebbiunAllahe bima la ya'lemü fiys Semavati ve la fiyl Ard subhaneHU ve tealâ amma yüşrikûn;”

“Allah’ın astından (yaratılmışlardan) kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: “Bunlar bizim Allah katındaki şefâatçılarımızdır.” De onlara: “Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?” Şanı yücedir O’nun, ortak koştuklarından münezzehtir O.”


Kaf suresi âyet 16:” Ve lekad halaknel İnsane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veriyd;”

Ve hiç kuşkusuz, insanı biz yarattık ve benliğinin ona telkin ettiği şeyi biz biliriz. Biz, ona şah damarından daha yakınız.”

Zümer suresi âyet 44:” Kul Lillahiş şefaatü cemiy’a leHU Mülküs Semavati vel Ard sümme ileyHİ turceun;”

De ki: “Şefâat tümden Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü/yönetimi O’nundur. Sonunda O’na döndürüleceksiniz.”

Müddessir suresi âyet 11:” Zerniy ve men halaktu vehıyda;”


Benimle, yarattığım kişiyi başbaşa bırak.”

Hadid suresi âyet 4:” Huvelleziy halekasSemavati vel'Arda fiy sitteti eyyamin sümmesteva 'alel'Arş ya'lemu ma yelicu fiyl’Ardı ve ma yahrucu minha ve ma yenzilu minesSemai ve ma ya'rucu fiyha ve Huve me'akum eyne ma küntüm vAllahu bima ta'melune Basıyr;”


Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a egemenlik kuran, yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilen O’dur. Nerede olursanız olun, O, sizinle birliktedir. Ve Allah, yaptıklarınızı görendir.”


Âyetlerde de görülüyor ki Allah, insana şahdamarından daha yakındır, her yerde ve her an bizimle beraberdir. Ve şefâat tümden ve sadece Allah’a aittir. Ve Allah ile kul arasına Peygamber bile girememektedir.

Allah’ın kulundan mesafeli olduğunu iddia etmek de Kur’ân’a aykırıdır. Her Müslümanın bu ilahi beyanları, dikkate alması gerekir. Ki şirk bataklığına düşmesin, imanını kirletmesin.
Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah;

En’âm suresi âyet 153’te: “Ve enne haza sıratıy müstekıymen fettebiuhu ve la tettebius sübüle feteferraka biküm an sebiylih zâliküm vassaküm bihi lealleküm tettekun;”

“Ve bu benim dosdoğru yolumdur: Ona uyun; ve başka yollara uymayın ki, sizi Allah yolundan ayırmasınlar.” Size, bunu buyurmuştur. Belki takvâlı olursunuz.”

Diye tüm insanlığa seslenmekte. Bazı insanlar da Allah’a yaklaştırmaları için, bu yolda kendilerine torpil yapacak kişiler arayıp bulmaya ya da icat etmeye çalışmaktadır.
Buna gerek var mıdır?


Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah;
Hucurat 10’da:” İnnemel mu'minune ıhvetün feaslihu beyne ehaveyküm vettekullahe lealleküm turhamun;”

Mü’minler kardeştirler. Öyleyse, iki kardeşiniz arasında barışı sağlayın ve Allah’tan sakının. Belki size merhamet edilir.”

Diye seslenmesine rağmen, iman kardeşliği dışında tarikat kardeşliği kurulmaya, müslümanlar binbir parçaya bölünmeye çalışılmaktadır.
Buna gerek var mıdır?



Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah;

A’raf suresi âyet 70:” Kalu eci'tena lina'budAllahe vahdeHu ve nezere ma kâne ya'büdü abaüna fe'tina bima teıdüna in künte mines sadikıyn;”

Dediler ki: “Yalnız Allah’a kulluk etmemiz, babalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi bize geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, haydi bize tehdit ettiği şeyi getir.!”

Zümer suresi âyet 45:” Ve iza zükirAllahu vahdehüşmeezzet kulubülleziyne la yu'minune bil ahireti, ve iza zükirelleziyne min dunihi izahüm yestebşirun;

Ve Allah, tek olarak anıldığında, öteki dünyaya inanmayanların kalpleri kasılır; ama Allah’ın astlarından olan kimseler anıldığında, bakarsın yüzleri gülüverir.”

Diye buyurduğu halde; nahnu,inna gibi Allah’ın azamet ve Kibriyalık ifadesi olan “biz” ifadesini : Allah ne yaparsa bu Velileri ile birlikte yapmakta bunun için “biz” ifadesini kullanmıştır diyerek Allah’a ait olan sıfatları, tasarrufları “velilere” vermekteler.
Buna gerek var mıdır?

Velî ve “Evliyâ” sözcüklerinin anlamında saptırmalar varsa bu sorulara verilen cevap evet olur. Bu saptırmalara bakalım.

Velî: Gizli bilgiler ile donanmış, zaman ve mekan bağlarının dışında kalan, Allah tarafından özel himaye gören kimse.

Evliyâ: Olağanüstü yeteneklerle donatılmış, keramet sahibi kimse.

"Velî”’nin çoğulu “Evliyâ”’dır. Yani Evliyâ demek Velî’ler demektir.

Evliyâ sözcüğü çoğul anlamını yitirip, tarikat ve tasavvuf çevrelerinde özel bir tekil anlam kazanmıştır.

Zümer suresi âyet 45:” Ve iza zükirAllahu vahdehüşmeezzet kulubülleziyne la yu'minune bil ahireti, ve iza zükirelleziyne min dunihi izahüm yestebşirun;

Ve Allah, tek olarak anıldığında, öteki dünyaya inanmayanların kalpleri kasılır; ama Allah’ın astlarından olan kimseler anıldığında, bakarsın yüzleri gülüverir.”

Değerli Kardeşlerim!

Evliyâ tabirinin içine Üçler, Yediler, Kırklar, Abdal, Aktap, Evtad, Nükeba ve Nüceba denilen kimseler de girer.

Genel kabul olarak da her tarikatın şeyhi, her cemaatin ileri geleni Evliyâ’dır, Velîyyüllah’tır. Bunlar ya Gavs’tır ya Kutup’tur. Yine bunlar ya Üçler’dendir ya Yediler’dendir ya da Kırklar’dandır.

Kutup: Değirmenin, çevresinde döndüğü eksen demektir. Zamanının bütün oluşları onun çevresinde dönüp durduğu için zamanın ruhsal seyyidi ve yöneticisi olan zata bu ad verilmiştir.

Kutuplar iki tanedir. Biri görünen alemi yönetir, biri gayb alemini. Kutup ölünce, yerine Abdallardan en kamili geçer.

Abdallara gelince: “Abdal” kelimesi, bedel sözünden alınmıştır. Bunlardan biri ölünce onun yerine öteki geçtiği için bu adla anılmışlardır. Bunlar, peygamberin yerine iş gördükleri için de bu adı almış olabilirler. Allah, insanlara musallat olabilecek belaları, fesatları bu abdallar yüzünden yok eder.

Evtad’a gelince: Bu kelime direk, dayanak anlamındaki veted sözcüğünün çoğuludur. Bunlar, yeryüzünün dayanıklı olmasını sağlayan ruhsal kişilerdir. Kur’ân’da dağların evtad olduğunu söyleyen âyet bu kişilere dikkat çekmektedir.

Nukeba, nakîb (temsilci, belirleyici) sözcüğünün çoğuludur. Nukeba, toplumların kozmik temsilcileridir. Bunların her biri gezegenlerin birinin dünya üzerindeki etkilerini kontrol eder. Bunlar İblis’i de tanırlar ve onun etkilerini de kontrol ederler.


Efrad’a gelince: Bu kelime ferd kelimesinin çoğuludur. Efrad, melekler aleminden bazılarının temsilcisi olarak iş görür.

Nüceba’nın sayısı 70, Abdalların 40, Ahyarın 7, Evtad’ın 4’tür. Gavs ise bir tektir.

Nukaba’nın yaşadığı yer Mağrip, nüceba’nınki Mısır, Abdallarınki, şam, Gavs’ınki Mekke,

Kutup’unki Yemen’dir. Ahyar ise yeryüzünü durmadan dolaşır.

Halkın Ka’be’yi tavaf ettiği gibi Kutup da sürekli biçimde Allah’ı tavaf eder. Hep Allah’ın çevresindedir, orada döner durur.

Kutup, azledilmez, makamından ayrılmaz. Ancak ölünce yeri boşalır.
(İbn-i Abidin; Resâil, 2/264-281)

Değerli Kardeşlerim!

Gördüğünüz gibi Lâtlar, Menâtlar, Uzzâlar, Hubeller artık isim değiştirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarından olan “Menâkib-ül-Ârifin” kitabının ikinci cildi sayfa 214’e ve Arif Pamuk’un “Rasülüllah’ın mübarek dilinden Surelerin faziletleri” adlı kitabının 8, 9. sayfalarında yazılanları buraya aktarmaya elim varmıyor. Merak eden kendisi bakabilir ve işlerin nereye kadar vardırıldığını görebilir.

Bu sapık ve saçma inançlar Peygamber Efendimiz ve sahabe döneminde Müslümanlar arasında kesinlikle yoktu. Hiç görülmedi ve de duyulmadı.

Tasavvuf ve tarikat dinlerinin temel inançlarından biri olan “velîlik” inancı, yeni Eflatunculuğun, Maniheizm, Şamanizm, Budizm, Hırıstiyanlık, Yahudilik, Paganizm, Zerdüştlük dinlerinin kırıntılarıyla oluşturulmuştur.

Bu sapıklığın temelinin Yahudilere ve Hırıstiyanlara uzanışı bizzat Kur’ân tarafından söyleniyor.

Maide suresi âyet 18:” Ve kaletil yehudü vennesara nahnü ebnaullahi ve ehıbbauHu, kul felime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerün mimmen haleka, yağfiru limen yeşaü ve yüazzibü men yeşa' ve Lillahi mülküs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma ve ileyhil mesıyr;”

Yahudiler ve Hırıstiyanlar dediler ki, “Biz Allah’ın oğulları ve Sevgilileri’yiz.” De ki: “O halde niçin size günahlarınız yüzünden azap ediliyor?” Hayır, siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız. Dilediğini affeder O, dilediğini azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah’ındır. Dönüş de O’nadır.”

Bakara 111:” Ve kalu len yedhulel cennete illâ men kâne huden ev nesara tilke emaniyyühüm kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn;”

“ Yahudi yahut Hırıstiyan olandan başkası cennete asla giremeyecek.” dediler. Bu, onların hayalleri, kuruntularıdır. De ki onlara: “ Eğer doğru iseniz hadi getirin kanıtınızı.”

Bakara 94, 95:” Kul in kânet lekümüddarul’ahıretü indAllahi halisaten min duninNasi fetemennevülmevte in küntüm sadikıyn;”

“Ve len yetemennevhu ebeden bima kaddemet eydiyhim vAllahu Aliymun bizzalimiyn;”

De ki: “Allah katındaki ahiret yurdu diğer insanların değil de sadece sizin ise, eğer doğru sözlü iseniz, hadi isteyin ölümü!

“Ellerinin önden gönderdiği şeyler yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir.”


Cuma 6:”Kul ya eyyuhelleziyne hadu in ze'amtum enneküm evliyau lillahi min duninnasi fetemennevulmevte in küntüm sadikıyn;”

“De ki: “Ey Yahudiler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin (Evliyâüllah) Allah’ın yakınları olduğuna inanıyor ve bunda gerçekten samimi iseniz, hadi ölümü isteyin!”

Yüce Rabbimizin Kur’ân’daki, bunları teşhirindeki mesajı iyi alalım. Aksi halde biz şeytânın evliyâsı, şeytân da bizim velîmiz oluverir.

Değerli Kardeşlerim!

Tarihsel kayıtlar bu inançların Müslümanlar arasına Muaviye ve onun yakın dostu , Yahudi casusu Ka’b el Ahbar tarafından sokulduğu açıklanmaktadır.

Konu ile ilgili teferruatlar Suyutî’nin Tahzir-ül Havas Min Ekazib-il Kussas adlı eserinde mevcuttur.

Bu konular ile ilgili yeterince uyarıcı eserler yazılmıştır. Bunlarla mücadele edilmiştir.
(İbn-i Teymiye; el Furkan, Elbânî; ez-Zaifa, M. Ebu Reyye; Mecelle ve Advâ, Suyutî; Tahzîr, İbn-i Cevzî; Telbis-ül İblis. )

Ama ne yazık ki yavuz hırsız ev sahibini bastırmıştır. Bu mücahitlere binbir kara çalınmıştır.
Tıpkı bu gün de bu konular ile ilgili yazanlara yapıldığı gibi.

Değerli Kardeşlerim!


Velî ve Evliyâ sözcüklerinin kavramsal anlamları İslâm dışı inanç ve kültürlerden Müslümanlara empoze edilmiş, İslâm’ın yozlaştırılması amacına yönelik girişimlerdir.

Velî sözcüğü, velâ kökünden türemiş sıfatı müşebbehe kipinde bir sözcüktür. Mastarı velâyet’dir.

Anlamı, “arada bir şey bulunmadan bitişiklik, yan-yana olma ve yaklaşma, yakın olma” demektir ve “arkadaşlık, yer, niyet, zaman, din ve nisbette, yardımda tam bir yakınlık” anlamı verilmektedir.

Velâyet” sözcüğü, mastar haliyle Kur’ân’da iki yerde geçmektedir.

Enfal 72:” İnneleziyne amenu ve haceru ve cahedu bi emvalihim ve enfüsihim fiy sebiylillâhi velleziyne avev ve nesaru ülaike ba'duhüm evliyaü ba'd velleziyne amenu ve lem yühaciru ma leküm min velayetihim min şey'in hatta yühaciru* ve inistensaruküm fiyd diyni fealeykümün nasru illâ alâ kavmin beyneküm ve beynehüm miysak* vAllahu bi ma ta'melune Basıyr;”


“Kuşkusuz inanan ve hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlar ve barındırıp yardım edenler, evet işte bunlar birbirlerine yakın olanlardır. İnanan ve hicret etmeyenlere gelince, hicret edene kadar, onlara YAKINLIK söz konusu değildir. Ve din uğrunda yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir halk zararına olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir. Ve Allah yaptıklarınızı çok iyi görür.”

Kehf 44:” Hünalikel Velayetü Lillahil Hakk Huve hayrun sevaben ve hayrun ukba;”


“Orada YAKINLIK ancak Hakk olan Allah’a aittir. Ödüllendirme bakımından en iyi ve kovuşturma yönünden de en iyi olan O’dur.”

Velâyet sözcüğü, “ve” harfinin kesresiyle “vilâyet” olarak da okunur.
Normalde anlam değişmemesine rağmen zaman içerisinde vilâyet sözcüğü, kök anlamından uzaklaşmadan “toplumsal yakınlık” anlamında “emirlik, sultanlık anlamında da kullanılmıştır.

Velâyet” sözcüğü, öz anlamı ekseninde zaman içerisinde kişilerin ve toplumların birbiriyle olan ilişkilerinde kavramlaşmıştır. Kavram olarak da, “ Reşîd bir şahsın, şahsi ve mali işlerini gözetip yürütme hususunda kasır (eksikli, becerisi, yeteneği olmayan) olan bir şahsın yerini tutmasıdır.” demek olmuştur.

Velâyet” mastarından müştak/türemiş “velî” sözcüğünün anlamı ise, “yakın olan, yakın duran” demektir.

Velî” sözcüğü ve bu sözcüğün çoğulu olan “evliyâ” sözcüğü Kur’ân’da hep sözcük anlamında kullanılır.


Orijinal İslâm Dininde “Velî ve “Evliyâ” diye bir kavram kesinlikle yoktur.

Velî ve “Evliyâ” kavramları İslâm’ın zuhurundan yüzyıllar sonra yabancı güçlerin ve kültürlerin etkisiyle Müslümanların bünyesine sokulmuştur.

Velî” sözcüğü Kur’ân’da hem Allah için hem de kullar için kullanılmıştır. “Velî” sözcüğü aynı zamanda Esmâ-i Hüsnâ’dan birisidir.

Velî” sözcüğü Kur’ân’da :
nasîr = yardımcı,
Mürşid=aydınlatan, yol gösteren,
şefi’=şefâat eden,
vâk=koruyucu,
Hamîd= öven, yücelten
sıfatları ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır, bağışlayıp merhamet eder, zarardan alıkoyup yarara yaklaştırır nitelemeleriyle birlikte yer alır.

Velîliğin, yakınlığın bu niteliklerle yakın ilişkisi vardır.
Bunlar velînin, yakın olanın belirgin nitelikleridir.
Bu yakınlıklar nicel bir yakınlık değil nitel bir yakınlıktır.
Buna göre “Velî/Yakın Biri” denildiğinde: “Yardım eden, yol gösteren, aracılık yapan, aydınlatan ve koruyan birisi” anlaşılmalıdır.


Bakara 107:” Elem ta'lem ennAllahe leHu mülküsSemavati vel Ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasıyr;”


Bilmedin mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah’ındır. Sizin için Allah’ın astlarından ne bir Yakın Kişi vardır ne de bir yardımcı.

Bakara 120:” Ve len terda ankelyehudü ve lennesara hatta tettebia milletehüm* kul inne hüdAllahi hüvel hüda* ve leinitteba'te ehvaehüm ba'delleziy caeke minel ılmi, ma leke minAllahi min veliyyin ve la nasıyr;”

Öz milletlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: “ Allah’ın kılavuzluğu erdirici kılavuzluğun ta kendisidir.” İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir Yakın Kimsen olur ne de bir yardımcın.”
Nisa suresi âyet 45:” VAllahu a’lemü bi a'daiküm ve kefa billahi Veliyyen ve kefa billahi nasıyra;”


Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir. Yakın kişi olarak, Allah yeter. Yardımcı olarak da Allah yeter.”
Nisa 123:” Leyse bi emaniyyiküm ve la emaniyyi ehlil Kitab men ya'mel suen yücze bihi ve la yecid lehu min dunillahi veliyyen ve la nesıyra;”


İş ne sizin kuruntularınızladır ne de Ehlikitab’ın kuruntularıyla. için Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah’ın astlarından ne bir Yakın Kimse bulacaklardır ne de bir yardımcı.”

Nisa 173:” Feemmelleziyne amenu ve amilus salihati fe yüveffiyhim ücurehüm ve yeziydühüm min fadliHi, ve emmelleziynestenkefu vestekberu feyü’azzibühüm azaben eliymen, ve la yecidune lehüm min dunillahi veliyyen ve la nesıyra;

Bunun ardından da inanıp barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir. Böyleleri, kendileri Allah’ın astından ne bir Yakın Kimse bulur ne de bir yardımcı.”

En’âm 51: “Ve enzir bihilleziyne yehafune en yuhşeru ila Rabbihim leyse lehüm min dunihî veliyyün ve la şefiy’un leallehüm yettekun;”


Rablerinin huzurunda haşr edileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O’nun astlarından ne bir Yakın Kimseleri vardır ne de şefâatçıları.”

En’âm suresi âyet 70:” Ve zerilleziynettehazu diynehüm leiben ve lehven ve ğarrethümül hayatüd dünya ve zekkir bihi en tübsele nefsün bima kesebet leyse leha min dunillahi veliyyün ve la şefiy'un, ve in ta'dil külle adlin la yü'haz minha ülaikelleziyne übsilu bima kesebu lehüm şerabün min hamiymin ve azabün eliymün bima kânu yekfürun;”

Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur’ân ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah’ın astlarından ne bir Yakın Kimsesi kalır ne de şefâatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.”

Ra’d suresi âyet 37:” Ve kezâlike enzelnahu hukmen arabiyya ve leinitteba'te ehvaehüm ba'de ma caeke minel ılmi, ma leke minAllahi min Veliyyin ve la Vak;”


İşte biz o Kur’ân’ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah’tan sana bir Yakın Kimse ve bir koruyucu yoktur.”

Kehf suresi âyet 17:” Ve teraşşemse iza taleat tezaveru an Kehfihim zatel yemiyni ve iza ğarebet takriduhüm zateş şimali ve hüm fiy fecvetin minh zâlike min ayatillah men yehdillahu fehüvel mühted ve men yudlil felen tecide lehu veliyyen mürşida;


Güneşi görüyorsun: doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah’ın kılavuzluk ettiği doğruyu bulmuştur. Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir Yakın Kimseyi asla bulamazsın.”

Kehf 26:” Kulillahu a'lemu bima lebisu leHu ğaybüs semavati vel Ard ebsır bihi ve esmı' ma lehüm min duniHi min veliyyin, ve la yüşrikü fiy hükmiHi ehada;

Şura suresi âyet 28,” Ve Huvelleziy yünezzilül ğayse min ba'di ma kanetu ve yenşuru rahmeteHu, ve Huvel Veliyyül Hamiyd;”

O, onlar (ümit kestikten sonra yağmuru, rahmeti indiren ve rahmetini yayandır. O, Yakındır. Öven yüceltendir.”

Şura 46:” Ve ma kâne lehüm min evliyae yensurunehüm min dunillah ve men yudlilillahu fema lehu min sebiyl;”

Onların Allah’dan başka kendilerine yardım edecek yakınları da yoktur. Allah kimi saptırırsa, onun için artık bir yol yoktur.”

En’âm 14:” Kul eğayrAllahi ettehızü veliyyen Fatıris Semavati vel Ardı ve Huve yut'ımu ve la yut'am kul inniy ümirtü en ekûne evvele men esleme ve la tekûnenne minel müşrikiyn;”

” De ki: “Semavat ve Arz’ın Fatırı olan ve O besleyip-doyuran, kendisi beslenmeyen Allah’dan ğayrını mı Yakın edineyim?” “Ben İslam olanların ilki olmakla emrolundum”, de ve sakın müşriklerden olma.”

A’raf suresi âyet 196:” İnne Veliyyiyellahulleziy nezzelel Kitabe, ve Huve yetevelles salihıyn;”

Muhakkak ki benim Yakınım, O Kitab’ı indiren Allah’dır!.. Ve O, salihleri Yakın edinir .”

Yusuf 101:” Rabbi kad ateyteniy minel mülki ve allemteniy min te'viylil ehadiys FatıresSemavati vel Ardı ente veliyyiy fiyd dünya vel ahireti, teveffeniy müslimen ve elhıkniy bissalihıyn;”

Rabbim! Gerçekten sen bana Mülk’den verdin ve bana hadiselerin te’vilinden öğrettin.Semavat ve Arz’ın Fatırı! Dünya’da ve Ahiret’te Sen’sin Yakınım Müslim olarak beni vefat ettir ve beni salihlere kat!”.


Yine “velâ” kökünden, “velâyet” mastarından türemiş olan “ Vâlî” sözcüğünün anlamı da “Velî” sözcüğünün anlamıyla aynıdır. Allah için de kullanılmıştır.

Ra’d suresi âyet 11:” LeHu muakkıbatün min beyni yedeyhi ve min halfihı yahfezunehu min emrillah innAllahe la yuğayyiru ma bi kavmin hatta yuğayyiru ma bi enfüsihim ve iza eradAllahu bi kavmin suen fela meradde leh ve ma lehüm min dunihi min val;


Her kişi için, önünde ve arkasında, Allah’ın emriyle onu koruyan izleyiciler vardır. Gerçekte, bir halk, kendindekileri değiştirmedikçe, Allah hiçbir şeyi değiştirmez. Ve Allah, bir halka kötülük dileyince, o zaman, onun geri çevrilmesi söz konusu değildir. Onlar için, O’nun astlarından bir Yakın olan da yoktur. ”

Değerli Kardeşlerim!

Veli, Evliya,velayet sözcükleriyle bağlantılı olan ve Kur’an’da sıkça kullanılan “Mevlâ” sözcüğü de aynı kökten ve aynı anlamdan gelmektedir.
Mevlâ sözcüğü hem Fâil hem de Mef’ûl anlamında kullanılır.

Fâil anlamında kullanıldığında “Velî” sıfatı gibi, “yakın olan, yardım eden, koruyan yol gösteren” anlamındadır.

Mef’ûl anlamında ise “yardım olunan, yakın olunan, korunan” anlamındadır.

İslâm Hukukunda Fâil anlamında köle âzâd eden köle sahibine “mevlâ” dendiği gibi, Mef’ûl anlamıyla köleye de “mevlâ” denilir.

İslâm aleminin bir çok yerinde, saygı için, bazı büyüklere, bilginlere “mevlânâ = mevlâmız” denilmektedir.

Kur’ân dikkate alındığında bu doğru bir şey değildir.

Bu sıfatın Allah’tan başkası için kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum. Doğrusunu Allah bilir.

Bakara suresi âyet 286:”… va'fü anna, vağfir lena, verhamna, ente mevlana fensurna alel kavmil kafiriyn;

” Affeyle bizleri ,Mağfiret et bizleri, rahmet buyur bizlere. Sen Mevlamızsın;( yakın olanımızsın- yardım edenimizsin-yol gösterenimizsin- koruyanımızsın) o halde kafirlere karşı bize zafer ihsan et.

Âl-i Imran suresi âyet 150:” Belillahu mevlaküm ve Huve hayrun nasıriyn;”
Hayır! Sizin mevlanız (yakın olanınız/yardım edeniniz/koruyanınız/yol göstereniniz) Allah’tır O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.”

En’am suresi âyet 62:” Sümme ruddu ilAllahi mevlahümül Hakk ela leHul hukmü ve Huve esreul hasibiyn”

Sonra onlar gerçek Mevlaları (yakın olanları/yardım edenleri/koruyanları/yol gösterenleri olan Allah’a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O’nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O’dur.”

Hac 13:” Yed'u lemen darruhu akrebü min nef'ıh lebi'selmevla ve lebi'sel aşiyr;”
O, zarar vermesi fayda vermesinden daha yakın olana dua eder/yönelir. O ne kötü bir Mevla(yakın olan/yardım eden/koruyan/yol gösteren) ve ne kötü bir arkadaşdir.

Hacc 78:” Ve cahidu fillahi hakka cihadiHi, Huvectebaküm ve ma ceale aleyküm fiyd diyni min harec millete ebiyküm İbrahiym Huve semmakümül müslimiyne min kablü ve fiy hazâ liyekûner Rasûlü şehiyden aleyküm ve tekûnu şühedae alenNas feekıymusSalate ve atüz Zekate va'tesımu billah Huve Mevlaküm fenı'mel Mevla ve nı'men Nesıyr;

Allah uğrunda ona yaraşır bir gayretle cihad edin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim’in dinini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap’ta da “müslümanlar” diye adlandırdı ki, rasül sizin üzerinizde bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde salatı ikame edin, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O’dur sizin Mevlâ’nız.( Size yakın olanınız- yardım edeniniz-yol göstereniniz- koruyanınız). Ne güzel Mevlâ’dır (Size yakın olandır- yardım edendir-yol gösterendir- koruyandır) O, ne güzel Nasîr’dir O.

Tevbe 51:” Kul len yusıybena illâ ma ketebAllahu lena* Huve mevlana ve alellahi fel yetevekkelil mu'minun;”
De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası, asla bize isabet etmeyecektir. O’dur bizim Mevla’mız.(yakın olanımız- yardım edenimiz-yol gösterenimiz- koruyanımız) Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler

Enfal suresi âyet 40:” Ve in tevellev fa'lemu ennAllahe Mevlaküm nı'mel Mevla ve nı'men Nesıyr;”

Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlânız’dır. (Size yakın olanınızdır- yardım edeninizdir-yol göstereninizdir- koruyanınızdır) Ne güzel Mevlâ’dır(Size yakın olandır- yardım edendir-yol gösterendir- koruyandır) O, ne güzel Nasîr’dir O.”

Yunus 30:”Hünalike teblu küllü nefsin ma eslefet ve ruddu ilellahi MevlahumülHakkı ve dalle anhüm ma kânu yefterun;

Orada her nefs, önceden ne gönderdi ise onu dener. Onlar Hakk Mevlaları ((yakın olanları- yardım edenleri- yol gösterenleri-koruyanları) olan Allah’a döndürülmüş ve uydurmakta oldukları kendilerinden kaybolup gitmiştir.”

Meryem 5:” Ve inniy hıftül mevaliye min veraiy ve kânetimraetiy akıren feheb liy min ledünke Veliyya;”

Ben arkamdan gelecek Mevâlimden (Yakınlarımdan -yardım ettiklerimden - yol gösterdiklerimden - koruduklarımdan) korkuyorum. Karımsa kısır. O halde katından bir velî (yakın olan- yardımcı olan-yol gösteren-koruyan)bağışla!”

(Mevâlî, Mevla sözcüğünün çoğuludur. Bu âyette de çoğul olarak yer almıştır. Mef’ûl anlamla kullanılmıştır.)



Muhammed suresi âyet 11:” Zâike bi ennAllahe Mevlelleziyne amenu ve ennel kafiriyne la Mevla lehüm;”

Bu böyledir, çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ’sıdır (Yakın olanıdır-yardım edenidir- yol gösterenidir-koruyanıdır). Küfre sapanların Mevlâ’sı (yakın olanı- yardım edeni- yol göstereni-koruyanı) yoktur.”

Tahrim suresi âyet 2:” Kad feradAllahu leküm tahıllete eymaniküm vAllahu mevlaküm ve Huvel'AliymulHakiym;”

Allah size, yeminlerinizi çözmeyi farz kılmıştır. Ve Allah sizin Mevlâ’nızdır (Yakın olanınızdır-yardım edeninizdir-yol göstereninizdir-koruyanınızdır). Alim’dir O, Hakîm’dir O.”

Tahrim 4: “İn tetuba ilellahi fekad sağat kulubüküma ve in tezahera 'aleyhi feinnAllahe Huve Mevlahu ve Cibriylu ve salihul mu’miniyn velMelaiketü ba'de zâlike zahiyr;”

Eğer ikiniz, Allah’a tevbe ederseniz, gerçekten kalbleriniz meyletmiş/sapmış bulunuyor. Eğer O’nun aleyhine birbirinize arka/destek olursanız, muhakkak ki Allah, O’nun mevlası’dır, (Yakın olanıdır-yardım edenidir- yol gösterenidir-koruyanıdır )Cibriyl de, mü’minlerin salihi de. Ve ondan sonra melaike de zahiyrdir.


Duhan suresi âyet 41:” Yevme la yuğniy mevlen an mevlen şey’en ve la hüm yünsarun;”
Mevla’nın (Yakın olanın-yardım edenin- yol gösterenin-koruyanın mevla’dan (Yakın olandan-yardım edenden- yol gösterenden-koruyandan) bir şey savamadığının günüdür .Onlar yardım da olunmazlar.

Bize en yakın durumda olan Allah’tır.

Bakara suresi âyet 257:” Allahu Veliyyülleziyne amenu yuhricühüm minez zulümati ilenNur velleziyne keferu evliyaühümüt tağutu yuhricunehüm minen Nuri ilez zulümat ülaike ashabün nar hüm fiyha halidun;”

Allah, iman sahiplerinin Velîsidir/Yakın Kimsesidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların Yakın Kimseleri tâğûttur ki, kendilerini nurdan karanlığa çıkarır. Bunlar cehennem halkıdır. Orada sürekli kalacaklar onlar.”

Âl-i Imran suresi âyet 68:” İnne evlenNasi bi İbrahîyme lelleziynettebeuhu ve hazen Nebîyyu velleziyne amenu vAllahu Veliyyül mu’miniyn;

Şu bir gerçek ki, insanların İbrahim’e en yakın olanları, elbette ona uyanlar, bu peygamber, bir de iman sahipleridir. Allah mü’minlerin velîsidir (yakın olanı-yardım edeni- yol göstereni-koruyanıdır).”

Nisa suresi âyet 139:” Elleziyne yettehızunel kafiriyne evliyae min dunil mu’miniyn eyebteğune ındehümül ızzete feinnel ızzete Lillahi cemiy’a;


Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp küfre sapanları Yakın Birisi kabul ediyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah’ındır.”

Maide 55,:” İnnema Veliyyükümullahu ve RasûluHu velleziyne amenülleziyne yukıymunes Salate ve yü'tunez Zekate ve hüm rakiun;”

Maide 56:”Ve men yetevelellahe ve RasûleHu velleziyne amenu feinne hızbAllahi hümül ğalibun;”

Sizin velîniz(size Yakın olan) Allah’tır, O’nun rasülüdür bir de rüku eder bir halde salatı ikame edip zekâtı vererek iman edenlerdir.”

“Allah’ı, O’nun rasülünü ve iman edenleri kendine Yakın kabul edenler bilsinler ki, galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.”


Enam 127:” Lehüm DarusSelâmi ınde Rabbihim ve Huve Veliyyühüm bi ma kânu ya'melun;”


Rableri katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır. İşler oldukları ameller yüzünden, O, onların Velî’si/Yakını oluvermiştir.”

Furkan 18:” Kalu subhaneke ma kâne yenbeğıy lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lâkin metta'tehüm ve abaehüm hatta nesüzZikr ve kânu kavmen bura;”


Dediler ki: “Tespih ederiz seni, seni bırakıp da senin astlarından evliya/ Yakınlar kabul etmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, Zikir’i unuttular ve helake giden bir topluluk oldular.””

Secde 4:” Allahulleziy halekas Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel Arş ma leküm min duniHi min veliyyin ve la şefiy' efela tetezekkerun;


Allah’tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O’nun astlarından size ne bir veli/Yakın vardır ne de bir şefâatçi. Hala düşünüp ibret almayacak mısınız?”

Fussılet suresi âyet 30:” İnnelleziyne kalu RabbunAllahu sümmestekamu tetenezzelü aleyhimül Melaiketü ella tehafu ve la tahzenu ve ebşiru bil cennetilletiy küntüm tuadun;”

Şu bir gerçek ki, “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra hiç şaşmadan yol alanlar üzerine, melekler sürekli iner de şöyle der: “Korkmayın, üzülmeyin. Size vaat edilen cennetle sevinin.”

Fussilet 31:”Nahnu evliyaüküm fiyl hayatid dünya ve fiyl ahireti, ve leküm fiyha ma teştehiy enfüsüküm ve leküm fiyha ma teddeun;”

Biz sizin, dünya hayatında da âhirette de Evliyanızız /Yakınlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var.


Fussilet32: “Nüzülen min Ğafurin Rahıym;”

Gafûr ve Rahîm Allah’tan bir ikram olarak...”

Fussilet 33:“Ve men ahsenü kavlen mimmen dea ilellahi ve amile salihan ve kale inneniy minel müslimiyn;”

Allah’a çağırıp/yakarıp barışa yönelik iş yapan ve “ben müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır

Fussilet 34:“Ve la testevil hasenetü ve les seyyietü, idfa' Billetiy hiye ahsenü feizelleziy beyneke ve beynehu adavetün keennehu veliyyün hamiym;”

Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel tavırla sav. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir Veli/Yakın oluvermiştir.”


Şura suresi âyet 9:” Emittehazu min duniHi evliya' fAllahu Huvel Veliyyü ve Huve yuhyil mevta ve Huve alâ külli şey'in Kadiyr;”

Yoksa O’nun astlarından bir takım Evliya/Yakın Kimseler mi kabulleniyorlar? Ama Allah, O’dur velî (Yakın olan). O, ölüleri diriltir ve O, her şeye gücü yetendir.”

Şura suresi âyet 31:” :” Ve ma entüm bi mu'ciziyne fiyl Ard ve ma leküm min dunillahi min Veliyyin ve la Nasıyr;

Siz yeryüzünde aciz bırakıcılar değilsiniz. Sizin, Allah’ın astlarından birVeliniz/Yakınınız da yoktur, yardımcınız da.”



Casiye suresi âyet 19:” İnnehüm len yuğnu anke minAllahi şey'a ve innez zalimiyne ba'duhüm evliyau ba'd vAllahu Veliyyül müttekıyn;

Kuşkun olmasın ki onlar, Allah karşısında sana hiçbir yarar sağlayamazlar. Zalimler birbirlerinin Evliyalarıdırlar/Yakınlarıdırlar, Allah ise Takvaya sarılanların Velîsidir/Yakınıdır.”

Allah Rasülü de mü’minlere en yakın olandır.

Ahzap 6:” Ennebîyyü evla bil mu’miniyne min enfüsihim ve ezvacühu ümmehatühüm ve ülül’ erhami ba'duhüm evla bi ba'dın fiy Kitabillahi minel mu’miniyne vel mühaciriyne illâ en tefalu ila evliyaiküm ma'rufa kâne zâlike fiyl Kitabi mesturea;”


O peygamber, müminlere kendilerinden daha yakındır. Onun eşleri de müminlerin anneleridir. Anne tarafından akraba olanlar da Allah’ın Kitab’ında birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar. Ancak yakınlarınız için örfe uygun bir vasiyette bulunmanız müstesnadır. Bu, Kitap’ta satırlara geçirilmiştir.”

Değerli Kardeşlerim!

Tüm bu ayetleri okuduktan sonra da Veli,Evliya,Mevla sözcüklerine burada belirtilenlerin aksine inananlara ise ne diyeyim. Rabbım hidayet nasip eylesin.

Ne yazık ki,böyle olan kardeşlerime dua etmekten ve Alemlerin Rabbı olan Yüce Allah’ın Aşağıda belirttiğim ayetlerini ağır ağır, düşüne düşüne okumalarını önermekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok.


Al-i İmran101: Ve keyfe tekfürune ve entüm tütla aleyküm ayatullahi ve fiyküm RasûluHu, ve men ya'tesım billahi fekad hüdiye ila sıratın müstekıym;”

Allah ayetleri üzerinize okunurken ve içinizde de O’nun Rasûlü varken nasıl kafir olursunuz? Kim Allah’a ı’tısam ederse /sımsıkı bağlanırsa gerçekten sırat-ı müstakım’e hidayet olunmuştur o.”

Al-i İmran 102: “Ya eyyühelleziyne amenüttekullahe hakka tükatiHi ve la temutünne illâ ve entüm müslimun;”

Ey iman edenler! Allah’dan hakkıyla ittika edin ve ancak müslimler olarak ölün .“


Ankebut suresi âyet 41:” Meselülleziynet tehazu min dunillahi evliyae kemeselil ankebut ittehazet beyta ve inne evhenel buyuti lebeytül ankebut lev kânu ya'lemun;”

“Allah’ın astlarından/ mahlukatta.yaratılmışlardan kendilerine evliyâ/ Yakın Kimseler kabullenenlerin durumu, kendisine bir ev yapan örümceğin durumuna benzer. Evlerin en dayanaksızı, kuşkusuz örümceğin evidir. Keşke bilseler!”


Kusursuz olan Allah’tır.
En doğrusunu Allah bilir.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah’a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (4. January 2011), kamer (4. January 2011), Miralay (5. January 2011), snobyx (4. January 2011)
Alt 4. January 2011, 09:09 PM   #7
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Anonymous Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Selam.

Ben de bu velilik konusunda fikrimi belirtmek istedim. Yanlış bildiklerim varsa uyarınız lütfen.

Allah, iman sahiplerinin Veli'sidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların dostları tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlıklara çıkarır. Bunlar cehennemin dostlarıdır. Orada sürekli kalacaklardır onlar. Bakara 257

İman sahibi olduğum için Allah'tan başka yetkili veli/evliya tanımam.
Dostum bu ayete nisbet açıklama yapıyorum.Zira buna benzer bir çok ayet mevcut.
"Tâğutun aslı, tağâ fulân yatğû denildiğinde, o kimsenin kadrini ve haddini aşması demektir."

Peygamberler, âlimler, sâlih kimseler ve evliyâ, insanları kendilerine ibâdet etmeye zorlamamışlardır.Aksine insanları bundan şiddetle uyarmışlardır.Hatta Allah Teâlâ'nın cinlere ve insanlara peygamberler göndermesi; onları Allah Teâlâ'yı birlemeye ve O'nun dışındaki ilahları inkâr etmeye çağırmak içindir.

Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

ولقد بعثنا في كل أمة رسولاً أن اعبدوا الله واجتنبوا الطاغوت [ سورة النحل من الآية: ٣٦ ]

“Şüphesiz ki biz, (geçmişte) her ümmete bir peygamber gönderdik (ve ona şöyle söylemesini emrettik): ‘Yalnızca Allah’a ibâdet edin.Tâğuta ibâdet etmekten sakının.” (Nahl Sûresi: 36)

Dost anlamında bakarsanız onlarca ayetten görebileceğiniz gibi her mü'min her mü'minin evliyasıdır. Yani bu atama ile olan yetkisel bir durum değildir. Mümin dostlarım için ben de bir veliyim. Hepimiz veliyiz.
Umumi velilik ve hususi velilik arasındaki farkı iyi anlamak gerekli aksi taktirde
Peygamberlerin derecelerinide diğer kullar gibi algılamak gerekli halbuki bir çok Ayeti Kerimede nebilerden bahsedilirken onlar salih kullardandı diye buyrulur.
Halbuki her kul için bu izahat yoktur.

Tabi ben Mümin derken tevhid ehlini kastediyorum. Ağzıyla "biz müslümanız" diyen ama şirke kapılmışları değil. Öldükten sonra "ben mümindim ama itikadda yanılmışım, hataya düşmüşüm ya da atalarım/imamlarım beni düşürdüler" gibi bir bahane söz konusu olamaz.
Mümin tabiki tevhid üzere olandır buda kalp ile olur.Dil ile yapılan şehadet bizim indimizde müminlikdir.KAlpleri bilen ALLAH c.c dır.Biz kişinin söylediğine göre hareket ederiz.Kalbine göre hükmedemeyiz.
Zamanında Mekkedeki ebu cehil de, ebu leheb de, tüm müşrikler de her şeyin üstünde Allahı bilir ve ona taparlardı ama onlara müşrik dendi ve cehennemlik oldular. Onlar Allah tarafından verilmiş yetki ile donatılmış gördükleri Lat Uzza ve Menat'ı yani putlarının sembolize ettiği yaratıkları ve kendilerini Allahın yarattığına ve Allahın sonsuz gücüne inanırlardı. Ama aynı zamanda Lat ve Uzza ve Menatın Allah tarafından verilmiş yetkisel güçlerine(!) de inanırlardı. Bunun üzerine düşünmek gerek. Zaten müşrik demek herhangi bir konuda Allah'a ortak koşan demektir. Tarihi biraz kurcalayıp peygamberimizin görevlendirildiği dönemdeki müşriklerin inançlarını araştırmak, tevhidin ne olduğunu anlamamıza daha iyi yardımcı olur. Bir çok insanın zannettiği gibi putlar yapıp onların fiziki şahsına tapan Allah tanımazlar değillerdir.
Dostum daha öncede bununla ilgili açıklama yapmıştım.Müşrik şirk koşandır.Şirk koşulana tapılır yani en az 2 tane İlah vardır diye düşünen kişininkidir.
Ebu Cehiller ve ebu Lehebler Onlar yerde 7 gökte 9 ilah olduğunu kabul ederlerdi hepsinede secde ederlerdi.Her birinin kendisine has bağımsız güçleri olduğuna inanır yani ALLAH ın o ilahlara vermeden o ilahların kendilerinin gücü olduğunu sanırlar.
En büyük ilahında ALLAH olduğuna inanırlardı.Halbuki Ehli tasavvuf Şeyhe yada evliyaullaha tapmaz.Ona secde etmez sadece vesile olarak kabul eder.Onların tasarrufunu ALLAH dan aldıklarını kabul eder.Bu yukarıda belirtilmiştir.Aynı mevzuyu açmak istemiyorum.Veliullahın tasarruf kısmını tekrar okumanı tavsiye ederim.

Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin/evliyanın ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (Araf 3)

Allah'ın berisinde bir yetkiye sahip olduğunu sanarak farkında olmadan RABLİĞE ortak koştukları zatlar da en az sizin benim kadar aklı kıt, kusurlu, yanlışlarla dolu YARATIKLARDIR.
İşte asıl şirk anlayışı budur dostum ALLAH ın berisinden yani ondan bağımsız.İlah zaten bir şeye bağımlı olsa ilah olmazki.Yaratılmış olur yaratılanda ilah olmaz.Benim bahsettiğim şirkde budur.
Ehli tasavvuf ise velinin ALLAH tarafından yaratılmış bir mahluk olduğunu bilir.Mahluk ilah olmadığı için tapınmaz.


De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kim?" De ki: "Allah." De ki: "O'nun yanında başka evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller." De ki: "Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi?" De ki: "Allah'tır her şeyi yaratan, O'dur Vâhid ve Kahhâr olan." Rad 16
İşte bak ayeti kerimede yoksa ALLAH a tıpkı onun yarattığı gibi yaratan ortaklar .buldular
buyruluyor.Şirkin izahı veriliyor ayeti kerimede.Halbuki ehli tasavvuf veliye verilen nimetin ALLAH tarafından verilmiş olduğu kabul edilir.Yaratmak ise yoktan var etmektirki.Hiç bir ehli tasavvuf bunu iddia etmemiştir.

Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi! Ankebut 41
Dostum nasılki insan ALLAH c.c izin vermeden yürüyemez,hareket edemez.Zahiri boyuttan bahsediyorum ki anlaşılsın.Halbuki zahiren dostlardan veya herhangi birinden yardım ister insan.
Örnek;Doktor Bey bana yardım edebilirmisiniz kolum kırıldı.
Bu Doktor Şifa dağıtıyor manasına gelmez.ALLAH ın c.c ona verdiği ilim çerçevesinde vesilelerin hangi sünnetullah üzere süre geldiğini kavrayıp.Hangi hastalığın şifasının genel olarak ALLAHU TEALA nın hangi vesilede gizlediğini öğrenip o vesileye yönlendirir.
İllaki ilaç yazar.
Halbuki Şifa dağıtan olsa ilaç yazmaz ki ol der olur.
Evliyaullahda bu yeteneğe ALLAH dan beri sahip olsalar neden ALLAHU TEALAYA yalvaracaklarki onlarda ol der olur.
Dikkat ettiysen himmetin açıklamasında ALLAHA dua ederler ALLAHA yönelirler belirtiliyor.O kısmı tekrar okuyup izah edilmek istenen meseleyi tefekkür etmeni dilerim

Allah hepimizi dosdoğru yoluna iletsin.
Amin


Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
Bak dostum kulluğun altını çizdim.
Velileri sevmek onlara kulluk etmek değildir.Tekrar belirtiyorum Ehli tasavvuf Şeyhe Kulluk etmez,secde etmez,ibadet etmez


Yazılanların çok iyi tefekkür edilip irdelenmesi gerekli.
Konumuz aslında himmetti velilik meselesi ayrı bir konudurda ister istemez burda o konuyada girmek durumunda kaldık.Benim ricam konunun ana başlığının üzerinde müzakere edilmesidir.Zira o kadar dağılıp gidiyorki konular anlaşılmadan geçilince yazılanlardaki asıl işlenen konu anlaşılmıyor
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 4. January 2011, 09:24 PM   #8
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Sevgili dost1;

Tevhid dinimizin içinde nasıl ayrı bir müşrik dini oluşturulduğunu görebilen gözler, mühürlenmemiş kalpler için en güzel şekilde açıklamışsınız. Allah sizden razı olsun.
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 4. January 2011, 09:31 PM   #9
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Sevgili ebu Maruf kardeşim;
"şirk yalnızca ilahlık yakıştırmaktır" diyerek şirkin anlamını daraltıyorsun.

"Alimleri Rab edinmek" ayeti nedir? Alimler de yaratılmıştır, bunu herkes bilir. Şirkin anlamı sizin sandığınız kadar dar değil. Hatta bir çok kişiyi kapsayacak kadar geniştir.
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 4. January 2011, 09:32 PM   #10
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşim1

Alıntı:
ebu Maruf; Nickli Üyeden Alıntı
Yazılanların çok iyi tefekkür edilip irdelenmesi gerekli.
Konumuz aslında himmetti velilik meselesi ayrı bir konudurda ister istemez burda o konuyada girmek durumunda kaldık.Benim ricam konunun ana başlığının üzerinde müzakere edilmesidir.Zira o kadar dağılıp gidiyorki konular anlaşılmadan geçilince yazılanlardaki asıl işlenen konu anlaşılmıyor
Haklısınız gerçekten de yazılanların tefekkür edilmesi irdelenmesi gerekir.Aşağıdaki yazınızı tefekkür edip irdelediğimde özünün "veli" kelimesine odaklandığını gördüm.


Alıntı:
ebu Maruf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Rahman Ve Rahim olan ALLAHIN ismiyle
...
Velilerin Himmeti

Çokça tartisilan velilerin ve kâmil mürsidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürsidin teveccühü, manevi tasarrufu, nazari, feyzi ve duasi da denir.

Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasina bazilari itiraz ediyor. Mesele, ruhani alemde ruh vasitasi ile cereyan ettigi için, maddi sartlara mahkum olmus akil onu anlamakta zorlaniyor. Çünkü bu himmet ve yardim farkli boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri disinda tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduguna inanmak ve olayi anlamak için delil ve izah istemekteler. Bunda haklilar. Biz de meseleyi isin ehline ve onu tecrübe edenlere soracagiz. Bu konudaki delilleri ortaya koyacagiz. Yanlis anlama ve uygulamalari tesbit edecegiz.

Tasavvuf erbabina göre himmet; kulun kendisini veya baskasini bir hayra ulastirmak, bir serden korumak veya bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-i Hakk’a yönelmesidir. (Cürcani)

Himmet, ilahi nurla temizlenmis ve takva ile yücelmis ruhlarin Allah’in izniyle muhtaç kullara yardim etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bagli degildir, mekan ile sinirlanmazlar. Maddi sartlar en-gel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmis ilahi bir nurdur. O nur ile yol alir, hak yolcularini terbiye ve takviye ederler.

Himmet, Allah’in bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulastirmakla görevli Allah’in dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “cündullah (Allah’in askerleri)” denir. Sayilarini, yerlerini ve görevlerini ancak Allah bilir. (Müddessir/31) Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden olusur. Cenab-i Hak, onlar vasitasiyla dilediklerine yardim edip, müsküllerini çözer. Aslinda kuluna destek veren ve müskülünü çözen Allah’tir. Peygamber olsun, veli olsun, diger varliklar vasitadan baska bir sey degildir. Bu hakikati Rasulullah (A.S.) Efendimiz söyle ifade buyuruyor: “Asil veren Allah’tir, ben ise verileni taksim edip yerine ulastirmakla görevliyim.” (Buhari, Müslim)

Ilahi Ikram

Müttakilere Allah tarafindan verilen bir sermaye, ilahi bir emanettir himmet. Allah’in sevdiklerine ikrami, ilahi askin meyvesi, takva sahiplerine bir hediyedir. Allahu Tealâ, sevdiklerine yaptigi bu ikrami meshur bir kudsi hadiste söyle bildiriyor:

“Ben, farz ve nafile ibadetlerle bana yaklasan kulumu sevdigim zaman, onun gören gözü, isiten kulagi, tutan eli, yürüyen ayagi olurum. O benimle görür, benimle isitir, benimle tutar, benimle yürür. Bana siginirsa onu himaye ederim. Benden bir sey isterse kendisine veririm.” (Buhari, Ibnu Mace, Ahmed)

Iste velilerin ulastigi bütün keramet ve himmet bu hadiste özetleniyor. Bu hadiste Allah dostlarina verilen imkan ve yetkilerin ne boyutta oldugunu büyük müfessir Fahruddin Razi’den dinleyelim:

“Insan büyük bir baglilik ve samimiyetle Allahu Tealâ’ya itaate devam ederse, Allah’in, onun gözü ve kulagi olurum buyurdugu bir makama yükselir. Allah’in celal nuru kul için bir kulak olunca, o yakini isittigi gibi uzagi da isitir. Bu nur onun için bir göz olunca, yakini gördügü gibi uzagi da görür. Ve yine bu nur kul için bir el olunca, o elin zora, kolaya, yakindakine, uzaktakine, her seye gücü yeter.” (Mefatihu’l-Gayb)

Iste kâmil bir veli, darda kalip kendisinden yardim isteyen bir mümine ilahi izinden sonra bu nur ile yardimci olmaktadir. Mesafe ne olursa olsun, kalbi ilahi nur ile cilalanmis kamil bir veli, Allah’in izni ve dilemesiyle dünyanin her yanini görebilir, her sesi isitebilir, her yana el uzatabilir. Bu, Allahu Tealâ’nin diledigi kullari için kolay ve mümkün. Ancak bu nimeti kime, ne zaman, ne ölçüde verecegini Cenab-i Hak tayin eder.

Himmet Samimiyet ve Edebe Baglidir

Allah’in rahmetini çeken en güzel sebep, kalbin samimiyetidir. Allahu Tealâ, isteginde samimi olmayan gafil kalbin duasini isitir, fakat kabul etmez. Arzu ve istediginde samimi, sabirli ve azimli olan kimsenin ise eli bos dönmez. Büyük veli Abdulkerim el-Cilî (K.S.), “Insan-i Kamil” kitabinda, bütün basarinin himmetteki samimiyete bagli oldugunu belirtiyor ve ekliyor:

“Isteginde samimi olan kimsenin iki alameti vardir: Yöneldigi ve istedigi seyin olacagina kesin olarak inanmak ve gücü nisbetinde istenen seylerin geregini yapmak. Hali böyle olmayan kimseye himmet ve azim sahibi denmez. O sadece bos temenniler ile avunan ve davasinda yalanci olan biridir. Böyle bir kimse aradigini bulamaz, sevdigine kavusamaz. Onun hali, elinde kalemi, kagidi olmayan, okuma ve yazmasini da bilmeyen bir kimsenin mektup yazmaya kalkmasina benzer. Bu durumda olan birisi mektubu nasil yazacak? O, bu sekilde niçin mektub yazmak istiyor ki?”

Himmet Kaderle Sınırlıdır

“Rasulüm de ki: Ben, Allah’in dilediginden baska kendime herhangi bir fayda ve zarar verecek güce sahip degilim.” (A’raf/188) ayet-i kerimesi, her seyin Yüce Allah’in takdirinde oldugunu belirtiyor. Büyük arif Ibnu Atâ (K.S.) Hikem adli eserinde der ki: “Himmetler ne kadar büyük ve hizli olursa olsun kader sınırlarını geçemez.”

Kâmil mürsid, müridin istegine degil, Allahu Tealâ’nin onun hakkindaki takdirine bakar. Bir çesit kader vardir ki onun gerçeklesmesi Allah tarafindan kesin hükme baglanmistir. Bu hükmü verilen seyin gerçeklesmesi kaçinilmazdir ve onu dua ve himmet degistiremez. Bir çesit kader de vardir ki, onun gerçeklesmesi bazi sebeplere baglidir. Iste dua, himmet ve sadaka bu kisimda fayda verir.

Hal böyle olunca, bazilarinin: “benim mürsidim gavstir, Allahu Tealâ’dan her ne isterse olur; bir bakista kâfiri mümin, fasigi muttaki eder, tek basina bir orduyu yener!” demesi dogru degildir. Bunlar Allahu Tealâ’nin kudretinde olan seylerdir ve zaten Allah dostlari, hep ilahi murada uygun seyleri isterler. Bu konuda büyük veli Mevlâna Halid Bagdadî (K.S.), kendisinden neslinin devami için dua ve himmet isteyen Akka valisi Abdullah Pasa’ya su cevabi gönderir:

“Biz kendimizi himmet ehli görmüyoruz. Ancak, öyle olsa bile, istenilen seyin kaza-i muallak (meydana gelmesi sebeplere baglanan bir kader) oldugu anlasilmadan himmet kullanilmaz. Kesin olan kaderi (kaza-i mübrem), degil veliler, peygamberlerin himmeti bile degistiremez. Onun sonucuna riza gösterip Allahu Tealâ’ya teslim olmak gerekir. Sunu belirtelim ki, velileri inkardan sakinmak vacip oldugu gibi; onlar hakkinda, imani bozacak kabullenislerden sakinmak da vaciptir. Bu asiri ve tehlikeli inanislar, daha çok velilere güzel zan ve aşırı muhabbet besleyen kimselerde oluyor. Unutmayin ki, seytan hile ve düzen sahibidir; insani helake götürecek her yolu dener.” (Mektubat-i Mevlâna Halid, 7. Mektup)

Himmet Nefse Degil,

Hikmete Uygun Olur

Arifler Allahu Tealâ’nin hikmetine aşıktır. İşlerin görünen tarafina degil, sonucuna bakarlar. Onlar kendileri ve talebeleri için hep Allah’a yaklastiracak sebepleri ararlar. Kulun Allahu Tealâ’ya yaklasmasi, nefsinin terbiyesine bağlıdır. Bu terbiye bazen sıhhat ile, bazen de hastalık ile gerçekleşir. Bazi kalb hastaliklarinin tedavisi fakirlik, yalnizlik ve çaresizlik ile olur. Kalp katiligi ve gafletin giderilmesi için bazen aci tecrübeler gerekir. Mürid bunlari bilmez ve bir sıkıntıya düsünce, kurtulmak için mürsidinden himmet ve dua ister. Mürsid feraset nuru ve ilahi bir ilimle, o sıkıntının müridin derdine ilaç oldugunu görür ve onu Allah’a yaklastirdigini bilir; kisaca “dua ederiz” der. Mürid de, o derdin hemen bitecegini düsünür. Halbuki mürsid-i kâmil, Allahu Tealâ-’dan o sıkıntının devamini istemektedir. Çünkü, müritteki gafletin ilaci o sikintinin içindedir. Hastaya ilacini içirmemek dostluk degil, ihanet olur


selametle
Yazmış olduğunuz bu yazınızın özü "veli" kelimesine odaklandığı için de "veli,velayet,mevla" kelimelerine yüklenen anlamı açmak istedim.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
demektir, himmeti, şeyhlerin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:34 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam