hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 51.Yunus suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 28. September 2008, 02:04 AM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Yunus sûresi’ne giriş

Yunus suresi Mekke’de 51. sırada inmiştir. Surenin 40- 90. ayetleri ile 95 ve 96. ayetlerinin Medine döneminde indiği görüşünde olanlar olduğu gibi, 41. ayetten itibaren tümünün [41-109. ayetlerin] Medine’de indiğini ileri sürenler de vardır. Ancak surede işlenen konuların içeriği ve işleniş tarzı gibi nedenlerden dolayı surenin tamamının Mekke’de indiği kanaati ağır basmaktadır.
Surede iman, tevhit, ahiret inancı, elçi ve elçinin görevi gibi konular ile Kur’an’ın tartışılmaz mucizeliği ve insanların sorumlulukları üzerinde durulmuştur. Bu konularda kâfirlerin çeşitli itirazlarına ikna edici cevaplar verilerek bu itirazlarının asıl sebepleri ortaya konmuş, Nuh kavmi ve Musa-Firavun kıssalarındaki özel noktalara değinilerek çok çarpıcı ibret levhaları sergilenmiştir.

https://youtu.be/Yk7ff2_oW0k Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 319. Bölüm Yunus Suresi 1. Bölüm.

https://youtu.be/8-2zwZdgtME Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 320. Bölüm Yunus Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/7SkNznBmyR0 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 321. Bölüm Yunus Suresi 3. Bölüm

https://youtu.be/wRUzf5Fj7hk Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 322. Bölüm Yunus Suresi 4. Bölüm.

https://youtu.be/EZ5EoPR3Ns4 Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 323. Bölüm Yunus Suresi 5. Bölüm

https://youtu.be/JGUm6u9GQn0 HakkıYılmaz Kuran ve İslam 324. Bölüm Yunus Sures 6. Bölüm.

https://youtu.be/liScjD0tSxg Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 325. Bölüm Yunus Suresi 7. Bölüm
https://youtu.be/mEaP2_CEw2k Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 326. Bölüm Yunus Suresi 8. Bölüm



RAHMAN, RAHİM ALLAH ADINA

MEAL:

1 - Elif, lam, ra. İşte bunlar, o yasalar içeren kitabın ayetleridir.
2 - İnsanları uyar ve inananlara Rabbleri nezdinde kesinlikle “kademe sıdk” olduğunu müjdele diye kendilerinden bir adama vahyedişimiz onlara tuhaf mı geldi? O kâfirler “Hiç şüphesiz bu kesinlikle apaçık bir sihirbazdır/ sihirdir” dediler.
3 – Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arş üzerine istiva eden, işi yönetip duran Allah’tır. Şefaatçi ancak O’nun izninden sonradır. İşte Bu, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O`na kulluk ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almaz mısınız?
4 – Hepinizin dönüşü sadece O`nadır. Allah bunu hakk olarak vaat etmiştir. Şüphesiz O, halkı ilk baştan yaratır, sonra iman eden ve salihatı işleyen kimseleri kıst [nasipleri, hakları olan payları] ile karşılık vermek için geri döndürür. Şu küfretmiş olan kimseler, küfretmeleri nedeniyle, kaynar sudan bir içki ve acıklı azap kendileri için olanlardır.
5 – O, Güneş’i bir aydınlık, Ay’ı bir ışık yapan ve senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye, Ay’a menziller ayarlayandır. Allah bunu ancak gerçek ile yaratmıştır. O, bilecek olan bir kavim için ayetleri detaylandırır.
6 - Şüphesiz gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde ve Allah`ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde ittika eden bir kavim için nice deliller vardır.
7, 8 – Şu, Bize kavuşmayı ummayan, dünya hayatına razı olan, onunla tatmin bulan kimseler ve kendileri Bizim ayetlerimizden gafil olan kimseler; işte bunlar, kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer ateş olanlardır.
9 - Hiç şüphesiz şu iman eden ve salihatı işleyenler; imanlarından dolayı Rabbleri kendilerini hidayete erdirir. Naim cennetlerinde onların altlarından ırmaklar akar durur.
10 - Onların oradaki duaları “Allah’ım, Sen her türlü eksiklikten münezzehsin!”dir. Ve onların oradaki selâmlaşmaları, “selâm!”dır. Dualarının sonu da “Âlemlerin Rabbi Allah`a hamdolsun!”dur.
11 – Ve eğer Allah, insanlara, onların hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri alelâcele verseydi, onlara, kesinlikle kendilerinin ecellerini gerçekleştirirdi. Fakat Biz, Bize kavuşmayı ummayanları azgınlıkları içinde bocalayanlar olarak terk ederiz.
12 – Ve insana sıkıntı dokunduğu zaman, yan yatarken, otururken, dikilirken Bize yalvardı. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi de sanki kendisine dokunan o sıkıntı için Bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçip gitti. Haddi aşanlara yaptıkları şeyler işte böyle süslenmiştir.
13 - Ve ant olsun ki, sizden önceki kuşakları zulmettikleri zaman helâk ettik. Ve onların elçileri açık belgeler ile gelmişlerdi. Zaten onlar inanacak değillerdi. İşte günahkârlar topluluğunu Biz böyle karşılıklandırırız.
14 - Sonra nasıl amel edeceğinize bakalım diye onların sonrasından sizi yeryüzünde halifeler kıldık.
15 - Ve ayetlerimiz onlara açıkça okunduğunda, Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bundan başka bir Kur’an getir yahut bunu değiştir!” dediler. De ki: “Onu nefsimin [kendimin] öngörmesiyle değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, kesinlikle büyük bir günün azabından korkarım.
16 - De ki: “Allah dileseydi, ben onu [Kur’an’ı] size okumazdım ve O [Allah], onu [Kur’an’ı] size bildirmemiş olurdu. Ben de ondan [Kur’an’dan] önce kesinlikle içinizde bir ömür kalmıştım. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”
17 - Öyleyse Allah’ın aleyhine bir yalanı uyduran veya O’nun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz bu günahkârlar kurtuluşa eremezler.
18 – Onlar, Allah`ın astlarından, kendilerine zarar vermeyen ve kendilerine yarar sağlamayan şeylere tapıyorlar ve “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\" diyorlar. De ki: \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\"Siz Allah`a göklerde ve yerde kendisinin bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\" Allah, onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir ve çok yücedir.
19 – Ve insanlar, sadece bir tek ümmet idiler, sonra ihtilâfa düştüler ve eğer Rabbinden bir Söz geçmemiş olsa idi, ihtilâf edip durdukları şeyler hakkında aralarında hüküm kesinlikle gerçekleştirilmişti.
20 - Ve onlar “Ona Rabbinden bir ayet [mucize] indirilseydi ya!” diyorlar. “Gayb kesinlikle Allah’a aittir. Hadi bekleyin. Şüphesiz ben sizinle birlikte bekleyenlerdenim” deyiver!
21 – Ve insanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında onların bir plânı vardır. De ki: “Plân bakımından Allah daha çabuktur.” Şüphesiz ki elçilerimiz plânladığınız şeyleri yazıp duruyorlar.
22 - O [Allah], size karada ve denizde yolculuk ettirendir. Gemilerde bulunduğunuzda gemiler içindekileri tatlı bir rüzgârla götürür. Onlar [yolcular] neşelendiklerinde, şiddetli bir fırtına gelip çatar, dalgalar her mekândan gelir. Ve onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca, dini Allah için arındıranlar olarak O’na yalvarırlar: “Bizi bundan kurtarırsan, hiç kuşkusuz, şükredenlerden [karşılığını ödeyenlerden] oluruz.”
23 - Sonra ne zaman ki Biz onları oradan kurtardık, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar yaparlar. -Ey insanlar, taşkınlığınız şu basit hayatın kazanımı olarak sırf kendi zararınızadır. Sonra dönüşünüz sadece Bizedir. Sonra Biz yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.-
24 - Dünya hayatının misali, “Bizim gökten indirdiğimiz su gibidir. Ki gökten indirdiğimiz suyla insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği, sahipleri de kendilerinin ona gücü yetenler olduklarına inandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzleyin, ona emrimiz gelivermiştir de ansızın, sanki dün orada hiçbir şenlik yokmuş gibi onu ta kökünden biçivermiştir.” Biz ayetlerimizi düşünecek bir toplum için işte böyle detaylandırırız.
25 – Ve Allah, selam yurduna çağırıyor ve O, dilediği/dileyen kimseye kılavuz olur.
26 - Güzellik yapan kişiler için daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzlerine kara bulaşmaz, zillet de. İşte bunlar cennet ashabıdırlar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar.
27 - Kötülük kazanmış olan kimseler de, kötülüğün cezası, bir misli iledir. Ve onları bir zillet kaplar. Onlar için Allah`tan, hiçbir koruyucu yoktur. Sanki onların yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar ateşin ashabıdırlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
28, 29 – Ve hepsini toplayacağımız, sonra da o şirk koşanlar için “Yerlerinize! Siz ve ortaklarınız!” diyeceğimiz gün, artık aralarını iyice açtık [açacağız] ve onların ortakları, “Siz sadece bize tapmıyordunuz ki! Şimdi bizim aramızda ve sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Biz sizin ibadetinizden kesinlikle gafildik [duyarsızdık]” dediler [diyecekler].
30 – Onlar, işte burada/ o zaman herkes ne gönderdiyse onun imtihanını verecek. Ve gerçek mevlâları olan Allah`a döndürüldüler. İftira edip uydurdukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kayboldular.
31, 32 - De ki: “Sizi gökten ve yeryüzünden kim rızklandırıyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim sahip oluyor? Ve ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Ve işleri kim düzenliyor?” Hemen “Allah” diyecekler. O zaman de ki: “O hâlde hâlâ takvalı davranmayacak mısınız? Öyleyse işte O, sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Artık “bu gerçek”ten sonra sapıklıktan başka ne olabilir! O hâlde nasıl da çevriliyorsunuz?”
33 – Fasıklık eden kişilere Rabbinin kelimesi [o ilkesi] gerçekleşmiştir: Şüphesiz onlar imana gelmezler.
34 - De ki: “Ortaklarınızdan, önce yaratıp, sonra da onu çevirip yeniden iade edecek [diriltecek] kimdir?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\" De ki: \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\"Allah önce yaratır sonra da onu iade eder. O hâlde nasıl döndürülüyorsunuz?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\"
35 - De ki: “Ortaklarınızdan doğru yolu gösterecek olan kimdir?” De ki: \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\"Allah, hakk olan doğru yola hidayet eder. O hâlde kim doğru yola kılavuz olur? O hâlde doğru yola kılavuz olan mı kendisine uyulmaya daha lâyıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı? O hâlde size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\"
36 - Ve onların çoğu, ancak bir zanna uyarlar. Şüphesiz ki zann, “Hakk”tan hiçbir şey kazandırmaz. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
37 – Ve bu Kur`an, Allah`ın astları tarafından uydurulan değildir. Lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiçbir şey yoktur. Âlemlerin Rabbindendir.
38 - Yahut “Onu kendisi uydurdu” diyorlar. De ki: “Öyleyse siz benzeri, bir sure meydana getirin, Allah’ın astlarından çağırabileceklerinizi de çağırın. Eğer doğru kimseler iseniz.”
39 – Bilakis, onlar bilgisini kavrayamadıkları ve tevili kendilerine henüz gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Bunlardan önceki kişiler böyle yalanlamışlardı. İşte bak zalimlerin akıbeti nasıl olmuştur.
40 - Onlardan ona [Kur`an`a] inanacaklar da var, inanmayacaklar da var. Ve senin Rabbin fesatçıları en iyi bilendir.
41 – Ve eğer seni yalanladılarsa hemen de ki: “Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Benim yaptıklarımdan siz uzaksınız, ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.”
42 – Ve onlardan sana kulak veren kimseler vardır. Onlar akletmez kimseler iken sağırlara, sen mi dinleteceksin?
43 – Onlardan sana bakanlar da var. Fakat sen, körlere, onlar görmeyenler olsalar da sen mi kılavuz olacaksın?
44 - Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şeyce [şekil ve yolla] zulmetmez. Velâkin insanlar kendi kendilerine zulmediyorlar.
45 – Ve onlar, O’nun [Allah’ın], onları toplayacağı günde, sanki onlar sadece gündüzden bir saat kalmışlar gibi, aralarında tanışırlar. Allah`a kavuşmayı yalanlayan kişiler, doğru yoldan gidenler olmadıklarından kesinlikle ziyana uğramışlardır.
46 – Ve Biz onlara vaat ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, yahut seni vefat ettirsek de, sonunda onların dönüşü yalnızca Bize olacak. Sonra Allah onların ne yapacaklarına şahittir.
47 – Ve her ümmet için elçi olacaktır. O elçileri geldiğinde de aralarında adalet gerçekleştirilmiştir. Ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
48 – Ve onlar; “Eğer doğru kimseler iseniz bu vaat ne zamandır?” diyorlar.
49 - De ki: \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\"Ben, Allah`ın dilediğinin dışında kendim için bir zarar ve bir faydaya muktedir değilim.” Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince artık ne bir saat [an] erteleyebilirler, ne öne alabilirler.
50 - De ki: “Gördünüz mü [ne düşünürsünüz]? O’nun azabı size geceleyin uykuda veya gündüzün gelecek olsa!” Suçlular bundan neyi acele isterler?
51 - Bu azap meydana geldikten sonra mı ona iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi? Hâlbuki siz onu acele olsun istiyordunuz.
52 - Sonra o zulmedenlere, “Tadın şu ebediliğin azabını!” denilecek. -Kazanmış olduğunuz şeylerden başkası ile mi cezalandırılacaksınız?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\"-
53 – Ve \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\"O [azap] gerçek mi?\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\" diye senden haber almak istiyorlar. De ki: “Evet. Rabbime ant olsun ki o, kesinlikle bir gerçektir. Ve siz âciz bırakanlar değilsiniz.”
54 – Ve eğer ki, zulüm yapmış olan herkes yeryüzünde ne varsa kendisinin olsa onu feda ederdi [kurtulmalık verirdi]. Ve onlar azabı görünce pişmanlık duyardı. Ve aralarında adalet gerçekleştirildi. Ve onlar haksızlığa uğramazlar.
55 - Haberiniz olsun! Şüphesiz göklerde ve yerde olan şeyler Allah içindir. Haberiniz olsun! Şüphesiz Allah`ın vaadi gerçektir. Velâkin onların çoğu bilmiyorlar.
56 – O [Allah], hayat verir ve öldürür. Ve siz, yalnızca O`na döndürüleceksiniz.
57 - Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, göğüslerdekine şifa, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet gelmiştir.
58 - De ki: “Bunlar, Allah`ın ihsanıyla ve rahmetiyledir. İşte yalnızca bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.”
59 - De ki: “Gördünüz mü [Ne dersiniz]? Allah sizin için nice rızklar indirdi de siz onlardan bir kısmını haram ve helâl yaptınız.” De ki: “Allah mı izin verdi size yoksa siz Allah`a iftira mı ediyorsunuz [Allah adına yalan mı uyduruyorsunuz]?”
60 – Ve Allah’a yalanı iftira atanların kıyamet gününe kanaati nedir? Şüphesiz Allah, insanlara lütfedendir velâkin onların çoğu şükretmiyorlar [karşılığını ödemiyorlar].
61 – Ve sen hangi işi yaparsan yap, Kur`an`dan onun hakkında ne okursan oku ve siz ne işte çalışırsanız çalışın, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, Biz sizin üzerinizde şahidiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinizden uzak kalmaz. Ve bundan küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır.
62, 63 - Açın gözünüzü! Allah’ın veliylerine -ki onlar inanan ve takvalı davranan kimselerdir- kesinlikle kaygı yoktur. Onlar üzülmeyecekler de.
64 - Onlara dünya hayatında ve ahiret hayatında müjde vardır. Allah`ın sözleri için değişiklik diye bir şey yoktur. İşte bu, en büyük kurtuluşun ta kendisidir.
65 – Ve onların sözü seni üzmesin. Kesinlikle izzet [hâkimiyet, şan ve şeref] bütünüyle Allah’a aittir. O, en iyi işiten, en iyi bilendir.
66 - Gözünüzü açın! Göklerde olan kimseler ve yeryüzünde olan kimseler kesinlikle Allah’ındır. Ve Allah’ın astlarından istekte bulunan kimseler, eş tuttuklarına tâbi olmuyorlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.
67 – O [Allah], içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü kılandır. Şüphesiz bunda kulak verecek bir kavim için ayetler vardır.
68 - Dediler ki: “Allah, çocuk edindi.” O, bundan münezzehtir. O, Ğaniyy’dir [zengindir; hiçbir şeye muhtaç değildir]. Göklerde ve yerde olan şeyler O`nundur. Buna dair yanınızda hiçbir delil yoktur. Allah`a karşı bilmeyeceğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69 - De ki: “Şu, Allah’a yalan uyduran kimseler kesinlikle kurtulamazlar.
70 – (O şeyler) Dünyada bir kazanımdır. Sonra dönüşleri yalnızca Bizedir. Daha sonra da inkâr ettikleri şeyler nedeniyle kendilerine o çetin azabı tattıracağız.
71, 72 - Bir de onlara Nuh`un önemli haberlerini oku: Hani o kavmine: “Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum/ size karşı çıkışım ve Allah`ın ayetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah`a tevekkül etmişimdir. Artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana gerçekleştirin, bana mühlet de vermeyin. Sonra da eğer yüz çevirirseniz; zaten ben sizden bir ücret istemedim! Benim ücretim sadece Allah’ın üzerinedir. Ve ben müslümanlardan olmakla emrolundum” demişti.
73 - Buna rağmen yine de onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları halifeler yaptık. Ayetlerimizi inkâr edenleri de suda boğduk. O uyarılanların akıbetinin nasıl olduğuna bir bakıver.
74 - Sonra onun ardından kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlar, onlara apaçık belgeler getirdiler. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar. İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle damgalarız/mühürleriz.
75 - Sonra bunların arkasından Musa ve Harun`u ayetlerimizle Firavun`a ve ileri gelenlerine gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler ve günahkâr bir kavim oldular.
76 - Kendilerine tarafımızdan gerçek gelince, “Hiç şüphesiz bu, kesinlikle apaçık bir sihirdir” dediler.
77 - Musa dedi ki: “Siz hakk için, o, size gelince, ‘Bu, sihir midir?’ mi diyorsunuz? Hâlbuki sihirbazlar iflâh olmazlar [umduklarına eremezler].”
78 – Onlar: “Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin ve yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmayız\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\ \\\\\\\\\\\\\\\\\\\\" dediler.
79 – Ve Firavun “Bana en bilgili sihirbazların tümünü getirin!” dedi.
80 - Nihayet sihirbazlar gelince, Musa onlara “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81, 82 - Onlar ortaya atınca da Musa “Sizin getirdiğiniz şey sihirdir. Şüphesiz, Allah onu iptal edecektir [boş ve asılsızlığını ortaya çıkaracaktır]. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işini düzeltmez. Ve Allah, günahkârların hoşuna gitmese de hakkı kelimeleriyle ortaya koyup gerçekleştirir” dedi.
83 – Sonra Firavun ve adamlarının kendilerini ateşe atacağı korkusundan dolayı Musa`ya kendi kavminden bir soydan başka kimse iman etmedi. Ve şüphesiz Firavun yeryüzünde çok üstün idi ve o kesinlikle haddi aşanlardandı.
84 – Ve Musa “Ey kavmim! Siz Allah`a iman ettinizse, sadece O’na teslim olan müslümanlardan oldunuzsa, artık sadece O’na tevekkül edin!” dedi.
85, 86 - Onlar da; “Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavim için fitne kılma ve bizi rahmetinle o kâfirler kavminden kurtar!” dediler.
87 - Ve Biz Musa ile kardeşine “Kavminiz için Mısır’da bir takım evler hazırlayın ve evlerinizi kıble kılın ve salatı ikame edin ve müminlere müjde verin!” diye vahyettik.
88 – Ve Musa: “Rabbimiz! Şüphesiz Sen Firavun’a ve ileri gelenlerine basit hayatta ziynet ve mallar verdin. -Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye- Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalplerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler” dedi.
89 – O [Allah] “Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Öyleyse ikiniz doğru yolda devam edin. Ve bilmeyen kişilerin yolunu sakın izlemeyin!” dedi.
90-92 - Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onları hemen takip etti. Nihayet boğulma ona yetişince, “Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı`dan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de teslim olanlardanım” dedi. -Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiştin ve de bozgunculardan olmuştun.- Artık Biz senden sonra geleceklere ibret olasın diye, bugün seni zırhınla birlikte kurtaracağız. Ve şüphesiz insanlardan birçoğu kesinlikle Bizim ayetlerimizden gafildirler.
93 – Ve ant olsun İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onları hoş nimetlerden rızklandırdık da kendilerine ilim gelene kadar ihtilâfa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda, kıyamet günü, aralarında gerçekleştirecektir.
94, 95 – Artık, sana indirdiğimiz şeylerin bir kısmından “şekk”te idiysen [“kesin bilgi”n yok idiyse], hemen senden önce kitap okuyan kimselere sor! Ant olsun ki, sana Rabbinden hakk gelmiştir. O hâlde sakın şüphe edenlerden olma! Sakın Allah`ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, sonra hüsrana uğrayanlardan olursun.
96, 97 – Şüphesiz, şu, aleyhlerinde Rabbinin Kelime’si hakk olmuş olan kimseler, kendilerine bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar iman etmezler.
98 – Ne olurdu, iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kent olsaydı ya? Ancak Yunus’un kavmi ayrıdır. Onlar iman ettikleri vakit, basit yaşamda o rezillik azabını üzerlerinden kaldırdık ve onları bir süreye kadar yararlandırdık.
99 - Oysa Rabbin dileseydi elbette yeryüzündekilerin hepsi topluca inanırdı. Artık, inananlar olmaları için, insanları sen mi zorlayacaksın?
100 - Allah`ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve O [Allah], kirliliği/ azabı aklını kullanmayanların üzerine kılar [bırakır].
101 - De ki: “Göklerde ve yerde ne var bir bakın! –Ve iman etmeyecek bir topluluğa apaçık ayetler ve uyarmalar bir şey sağlamaz./ uyarmalar ne sağlar?-
102 – Artık onlar, sadece kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları günlerin aynısını mı bekliyorlar? De ki: “Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
103 - Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte böyle! Müminleri kurtarmak üzerimizde bir hakktır [ düşen bir görevdir].
104-106 - De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden “şekk”te idiyseniz [benim dinimin ne olduğunu kesin ve tam olarak bilmiyorduysanız], iyi bilin ki, Allah’ın astlarından sizin taptıklarınıza ben tapmam. Velâkin sizin canınızı alacak olana [Allah’a] taparım. Ve ben müminlerden olmamla ve ‘yüzünü [tüm benliğini] hanif olarak [şirkten, küfürden Hakk’a dönen biri olarak] Din’e döndür ve sakın müşriklerden olma! ve Allah`ın astlarından sana fayda vermeyen, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Buna rağmen eğer yaparsan, o zaman hiç şüphesiz sen zalimlerden olursun’ diye emrolundum.”
107 - Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O’ndan başka giderecek biri yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O’nun fazlını geri çevirecek biri yoktur. O, onu [lütfunu] kullarından dilediğine isabet ettirir. Ve O [Allah] çok yarlıgayıcı, çok merhametlidir.
108 - De ki: “Ey insanlar! Rabbinizden, elbette, size hakk gelmiştir. Artık doğru yola giren, ancak kendisi için girmiştir ve gerçekten, sapan da, kendi zararına sapmıştır. Ve ben, sizin üzerinize vekil [sizi ayakta tutan; sizden sorumlu biri] değilim.”
109 – Ve sen sana vahyolunan şeye uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Ve O [Allah], hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
giriş, sûresi’ne, yunus


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:14 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam