hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > HUKUK > Hukuk > Allahın Hükmü

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 5. September 2009, 04:40 PM   #1
elmuh
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 96
Tesekkür: 45
47 Mesajina 108 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
elmuh is on a distinguished road
Standart Yoldan Çıkmamak İçin Gerektiğinde Sözden Çıkmak

Yoldan Çıkmamak İçin Gerektiğinde Sözden Çıkmak

Allah'ın insanlık tarihi boyunca peygamberleri vasıtası ile insanlara hatırlattığı ve korumaya çalıştığı ed-Din (el-İslâm), Kur'an'da sık sık "Allah'ın yolu (sebillulah)" ve "doğru yol (sırat-ı müstakimi" metaforlan ile ifade edilir: "De ki: Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru dine, İbrahim'in doğruluk dinine iletmiştir..." (6/161). "Doğru yol (sırat-ı müstakim)" ifadesi Kur'an'da 45 kez tekrar edilir. "Allah'ın Yolu (sebilullah)" ise yüzden fazla tekerrür eder.

Yol, bir yerden bir başka yere gitmek için üzerinden, içinden yürünen yer demektir. Yola eklenen "doğru" sıfatı, iki yer arasındaki mesafeyi en kısa yerden, en kısa zamanda ve zahmetsizce gitmeyi temin etme anlamına gelir. Dinin "doğru yol" olmasına gelince, doğum ile ölüm arasında dünyada yaşayan reşid insanların yaşamın nihai anlamının neliği (tevhid-mead) ve nasıl yaşayacağına (adalet, salih amel, ahlâk) ilişkin sorularına verilmiş değişmez, doğru cevaplar olmasından dolayıdır. ed-Din'in veya 'Dinullaıın "Allah'ın yolu" olarak ifade edilmesi ise, bu yolun Allah tarafından insanlara peygamberleri aracılığı ile defaatle gösterilmesi ve O'nun tarafından korunmuş olması ve değiştirilmeden devam ettirilmesinden dolayıdır.

Türkçe'deki "yol" kavramının taşıdığı mecazi anlamlar "din" için de geçerlidir. Türkçe sözlükte bazı anlamlar şöyledir: Gidiş çabukluğu, araç, çare, düzen, gereken durum, nizam, oluş, yapılış, gidiş, minval, uyulan sistem, usul, erek, uğur, maksat. Yol ile ilgili deyim ve atasözleri de aynı olumlu içeriğe sahiptir. Örneğin: "Yol bilen kervana katılmaz;" "Yolcu yolunda gerek;" "Yol*dan giden yorulmaz." Yola gelmek, çıkış yolu bulmak, yol göstermek, yol tutmak gerekir.

Binaenaleyh, dinsizlik "yolsuzluktur"; dinden çıkmak "yoldan çıkmak"tır, yoldan sapmaktır, yolunu kaybetmektir. Dine inanmak, doğru yolu bulmaktır (hidayet); küfür ise yolunu kaybetmektir (dalâlet). Bu bağlamda sekülerizm bir yoldan çıkma, yoldan sapma, yolunu kaybetmedir. Modernitenin kültürel ve metafizik boyutu olarak sekülerizm, bir Alman atasözünde ifade edildiği gibi, çocuğunu yıkadığı leğendeki kirli suyu atarken çocuğu da suyla birlikte atmaktır. Gaflettir, inattır ve nihayet "haddini" bilmemektir ve haddi aşmaktır. Hududullah Fazlur Rahman'm gösterdiği gibi, Allah'ın yolunun imanı ve ahlaki sınırlandır. Yoksa fıkıhta indirgendiği gibi şekli belli cezalar (hadler) değildir.

Aklı başında her reşid insan doğru yolu bulmak, orada kalmak ve ondan çıkmamakla mükelleftir. Tanrı'nm her vahyi (kitabı) yani sözü, yolunun tarihsel-toplumsal bir restorasyonudur. Bir toplumun yola çağrılışı ve yolda yürümesinin eğitimi ve öğretimidir. Şeriat (vahiy-Kur'an-söz) bir toplumun yola getirilişidir. Şeriat, ana yola giden tali (tarihi) yoldur (suya giden yol). Ana yol geniştir ve çiğnenmiştir: "Nuh'a öğütlediğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya öğütlediğimiz yolu Allah size din kıldı Bu şudur: Dini yerleştirin ve onda ayrılığa düşmeyin" (42/13). Hz. Muhammed'in yolu, kaybolmuş ana/doğru yolun onun özel yürüyüşü ile bulunmasıdır: "Sonra seni de din hususunda (özel) bir şeriat sahibi kıldık" (45/18). Sözün muhataplarının "sözden çıkma" hakları yoktur. Çünkü söz devam ediyor. Söz söyleme (vahiy) devam ederken sözü değiştirme yetkisi Tann'ya aittir: "Biz bir ayeti (sözü) neshedersek veya onu unutturursak, daha iyisini veya benzerini getiririz'' (2/106). Mu'tezilî usulcülerin dediği gibi, sözün muhatapları sözle mükelleftirler, söze muhatap olmayanlar ise akıl ile mükelleftirler.

Yoldan çıkmak dinden çıkmaktır. İmandan çıkmaktır. Ahlâktan çıkmaktır. İbadeti terk etmektir. Sözden çıkmak ise, Tanrı'nın ilk muhataplarına söylediği o topluma has siyaset, hukuk, ekonomi, adab-ı muaşaret vs. ile ilgili pozitif (somut) çözümlerden halin gereği olarak -Hz. Ömer'in yaptığı gibi- gerektiğinde çıkmaktır.

Kutsal sözden çıkma cesaretini gösteremeyen Sünnîlik, Peygamberin sözlerinden de çıkamadı (hadis). Peygamber'in yaşayan sünnetini takip etme yerine, sözünden çıkamayınca sahabenin sözünden de çıkamadı (icma). Son olarak da alimlerin sözünden (kıyas) çıkamadı. İçtihad kapısının kapanması (3. asır), bu otoriteler altında Müslüman bireyin boğazının sıkılması, azıcık çıkan sesinin kısılması ve söz söylemesinin yasaklanmasıdır. Tann'nm sözünün bir kere ve bütün zamanlar için olduğu inancı, giderek Tanrı'nın her hakikati söylediği inancını doğurdu.

Hz. Muhammed'in ölümünden sonra gerek Arap, gerekse diğer ırklardan İslâm'ı seçmiş olan mü'minlere düşen evrensel ve nihai sorumluluk, insanlara yeniden gösterilen bu ana yoldan çıkmamaktır. Yoksa "sözden çıkmamak" değil. Çünkü "sözden çıkmamak" reşid olmayan çocukların yapması gerekendir. Zira, çocuk sözün "niçin"ini bilemez. Hz. Ömer reşid ve râşid olduğu için söz bittikten sonra yoldan çıkmamak için içtihatlarında sözden çıktı. İçtihad (yorum) Tann'nm yol göstermesinden (Kur'an-söz) ilham almış reşid mü'minlerin Tann konuşmazken yolu doğru bir şekilde kendilerinin yürüme faaliyetidir. Oysa, Sünnî ortodoksinin kurduğu içtihad usulü (yorum metodolojisi) -ki bunun hiyerarşik sıralaması kitap-sünnet, icma-kıyas şeklindedir- Tanrı'nın sözünden çıkmamayı dogmatik teolojik bir kural haline getirdi (Mevrid-i nasda içtihada mesâğ yoktur). Ebu Hanife'nin "sözden çıkma" teşebbüsü (istihsan) Şafiî tarafından "telezzûz" ve "sarilik taslama" olarak yaftalandı ve boğuldu. Şafiî sözden çıkmayı yoldan çıkma olarak lanse ederek yolu yürüme yerine yerinde saymayı ve sözü "tutmayı" yerleştirdi. Biz tarih boyunca hep söz "tuttuk" (Kalellah... Kale Resülullâh... Kale...). Dolayısıyla kendimiz gerektiği zaman sözümüzü gerektiği gibi söyleyemedik. Allah'ın sözü ve Hz. Muhammed'in sözü insanlara balık tutmayı öğretmeyi amaçlamıştı ve Hz. Ömer iyi balık tutuyordu. İ-mam Malik ve Ebu Hanife, Hz. Ömer kadar olmasa da balık tutmayı öğrenmişlerdir. Şafiî, gelerek balık tutmayı yasakladı ve Allah'ın ve Resulünün insanlara balık tutmayı öğretmek için attığı ilk ağlarda (Kur'an ve sünnet) kalmış balıklan aramalarını (kıyas, istinbat, istihraç, istismaru'l-elfaz) öğütledi. Şafiî şöyle demişti:

"Hakikat, Allah'ın ve Resulünün dediğidir; geriye kalanlar şeytanın vesveseleridir." Hz. Ömer ve Ebu Hanife 'Müslüman' idiler. Şafiî ve Eş'arî ise "İslamcı" idiler. Bu iki kavramdan birincisi "şuur"a vurgu yaparken; ikincisi, "söz"e vurgu yapar.

Böylece Sünnî ortodoksi, yaygın bir eğilimle olayları "tevil" edeceği yerde (aslına irca etme); sürekli nasları "tefsir etti (tefsir, fıkıh). Sorunları kendi çözeceği yerde, Kur'an'a, sünnete, icma-ya ve kıyasa (Kur'an ve sünnetin mevhum derinine) çözdürmeye çalıştı. Bu, Cabirî'nin dediği gibi aslın, nassın ve lafzın sultasıdır (manevî otoritesi değil). Sözden çıkmamadır (lafızcılık, litera-lizm). Böylece İslâm medeniyeti "kitap medeniyeti" oldu. "Olgu medeniyeti" değil. Vicdanda yerini bulma kitapta yerini bulma ile yer değiştirdi.

Sözden çıkılmayan yerde, yorumun yaratıcı ileri atılımı olmadığı yerde, sözün külli kavramları (sabit imgeleri) bilinçte ve davranışta tekerrür eder (inanç, akide, ittiba, alışkanlık, örf, adet, gelenek). Oysa, orada (dışarıda) dinsel mekan ve sembollerin dışında dinsel bir "şey" yoktur. Dışanda toplum ve tabiat vardır. Dinsel hakikat, her defasında insanın ahlâki-kognitif kabiliyetiyle, kalbi ve aklıyla yaratacağı hakikat idrakleri ve tecrübeleridir (iman ve amel). Bu, hafızadaki tümel değerlerin (iman, adalet) her tekil ilişkide tekil gerçekleştirimidir. Sözden çıkmak, toplumsal ve siyasal yeni sorunları görüp bunlara yeni çözümler üretmek iken; söz tutmak, dogmanın güvenli ortamını ve onun yarattığı düşünsel rehaveti tercih etmektir.

Önemli olan Hz. Ömer gibi sözden çıkmaya cesaret etmektir. Sözden çıkma, içgüdüler tarafından motive edilmiş bir "haddi aşma" (istiğna, istikbar) değildir; tam tersine, bir "yol bakımı"dır. Sözden çıkmayı yoldan çıkmanın bahanesi yapanlar, iç güdüleri kışkırtılmış ve şeytana uymuş azgınlardır. Sözden çıkmaya cesaret edenler ancak sözlerin maksatlannı anlayanlardır. Ancak onlar aynı sözü söyler veya yeni söz söyleyebilirler. Gerektiğinde sözden çıkmaya ancak yerin ve dağların üstlenmekten çekindikleri 'emaneti (sorumluluğu)' (33/72) üstlenen kişiler kalkışabilir. Nitekim, Fırat'ın üzerindeki köprüden geçerken ayağı köprüye sıkışan keçi yavrusunun sorumluluğunu duyabilen Ömer cesaret edebildi sözden çıkmaya; sözden çıkma 'adam' işidir. Çocuk ruhlular, akîl baliğ olmayanlar "hile-i şeriyye" yoluyla sözden çıkmak zorunda kalanlardır. Sözü dinleyenler, söze kulak verenler, sözü anlayanların sözden çıkma hak ve sorumlulukları vardır. Sözü ezberleyenler ve söze taklitle inananlar sözden çıkamazlar, öyle bir yetki ve sorumlulukları da yoktur.

İnsanların çoğunun yoldan çıktığı (sekülerizm) bir tarihsel kesitte Müslümanlan sözden çıkmaya davet etmek riskli sayılabilir. Ancak ben sözün buharlaştığı böylesine çorak bir ortamda sözün hayat verici nefhasını yeniden "dinlemeye", onu anlamaya ve kendi sözümüzü söylemeye çağırıyorum. Sözden çıkmamakla yolda kalamadık. Filistin direniş şairlerinden Mahmut Derviş'in dediği gibi: "îhtemme ebûke binnususfe dehale'l-lusus: Baban naslara ihtimam gösterince (sarılınca) hırsız içeriye girdi." Hulasa, sözü dinlemek, maksadını anlamak ve bu maksadı gerçekleştirmek için gerektiğinde sözden çıkma cesareti göstermek gerekir. İlk sözün ruhuna uygun kendi sorunlarımız hakkında kendi sözümüzü söylemenin ön şartı sözden çıkma cesaretini göstermektir.

Prof. Dr. İlhami Güler – Özgürlükçü Teoloji Yazıları

Konu elmuh tarafından (5. September 2009 Saat 08:27 PM ) değiştirilmiştir.
elmuh isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
çıkmak, çıkmamak, gerektiğinde, sözden, İçin, yoldan


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:18 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam