hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > GELENEK DİNİ > Mezhepler ve Tarikatlar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 5. January 2011, 12:21 PM   #11
tevhid_yolcusu
Yeni Üye
 
tevhid_yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 12
Tesekkür: 4
10 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
tevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud of
Standart

üye tarafından silindi...

Konu tevhid_yolcusu tarafından (26. April 2012 Saat 11:32 PM ) değiştirilmiştir.
tevhid_yolcusu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
tevhid_yolcusu Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 5. January 2011, 12:31 PM   #12
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Miralay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
ebu Maruf kardeşim

O kavanozu açarken bismillahil-Kadir değil de, şeyhimin himmetiyle deseydiniz şirke bulaşmış olmaz mıydınız?

Asıl anlatmak istediğim konu şudur. Siz hasta olsanız,şifa bulmak için doktora mı gidersiniz,yoksa Allah dostu diye bildiğiniz şeyhinizden medet mi istersiniz?

Tamam ikisi de tevessüldür. şirkle arasında çok ince bir çizgi vardır. Birincisi doktor,cenabı Allah'ın halkettiği tıp ilmini sünnetullah gereği kullanıyor.
Diğerinde ise,evinizde oturup,nasıl olsa şeyhim beni görüyor diyerek,himmet isteyerek şifa bulmaya çalışmaktır.

Doktora gittik. Doktor rabbimin bahşettiği tıp ilminin tüm imkanlarını kullandı. Lakin çare bulamadı. Elini açarsın rabbime dua edersin. Daha da olmadı. Haaa o zaman salih,sadık,takva ehli güzel bir müslüman kardeşinin yanında kendin için cenabı Allah'tan dua etmesini rica edersin. Zaten rızkın dolmuş,ömrün bitmişse hiçbirşey çare olmaz.

Yine de elimizdeki tüm çareleri deneyip,çaresizlik anında ya da daha evvel de olur durmadan tazarru,niyaz eylersin.

Rabbim tüm çareleri halkedendir.
Güzel kardeşim Miralay konu Şeyhin kerametinin nasıl oluştuğuna dairdir.
Ben Şeyhimden himmet istesem dahi himmetin yukardaki örnekdeki gibi geleceğini bilerek isterim.
Himmet isterken tam açılım olarak izah ediyimki anlaşılabilsin.
Şeyhim himmet et derken ben bilirim ki.Şeyhim RABBİMe dua edecek.Ona verilen ilimle Rabbimin isimlerini kullanarak Ona olan dostluğunun hatırına Rabbim benim işimi kolaylaştıracak.Doktorun zahiri ilmi ile evliyanın batını ilmi arasında fark akaid olarak yoktur.İkiside ilimden faydalanırlar.İkisininde bir şeye vesile olması ALLAH ın izniyledir.Arasındaki fark sadece doktor anatomi ilmine vakıftır.Evliya ise manevi ilme vakıftır.Doktor anatomi ilmini bilmesi sebebiyle duran kalbin elektro şok la tekrar çalışabileceğini ümit eder.elektro şok kullanır.
Evliya da Kun bi iznillah ile ölünün dirilebileceğine ümit eder.Sadece kullanılan şeyler farklıdır.ikiside ölünün dirilmesi diyelim yada kalbin tekrar çalışması diyelim her neyse bu olaya vesile olurlar.Olayı yaratan ALLAH dır.
Nasıl oluyorda doktordan himmet istemek şirk olmuyorda şeyhden istemek şirk oluyor.
senin anladığına göre Süleyman a.s Efendimizde şirke düşmüş olur.
Neml süresi
38. (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir(Bu Himmet istemek değilmi hemde olağan üstü)?


39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.(Bak keramet yapacağını belirtiyor)
40. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise(Bak ne diyor bizim bahsettiğimiz meseleden ilim verilmiş yani kun biiznillah misali): Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.(Ne yaptı keramet gösteren evliyadan himmet istedi ve onu ALLAH dan bilip şükretti . Aynen bizim bahsettiğimiz gibi) Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir. *

Şimdi bu ayeti kerimede Süleyman a.s efendimiz ALLAH dan isteyemezmiydi.Peygamber olduğu halde duası başka insanlara göre daha makbul olduğu halde neden bir başkasından himmet istedi.
Bu şirk olmuş olsaydı böyle yaparmıydı.



selametle

Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 12:34 PM ) değiştirilmiştir.
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 5. January 2011, 12:48 PM   #13
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

Aleykümselam ebu Maruf kardeşim

Özür dilerim. Meramımı yanlış anlattım sanırım.

Doktora da gitseniz,Allah dostu olarak bildiğiniz bir zatın ya da salih bir arkadaşınızın yanına da gitseniz farketmez. Doktora gittiğinizde onun tıp ilmine güvenerek,ilaçla vesair tedavi talep etmenizle,şeyhin veya salih bir arkadaşınızın yanına gidip, yada telefonla sizin için dua etmesini rica etmek arasında fark yoktur; bunu şirk olarak görmüyorum.

Benim amacım,siz evinizdesiniz;şeyh efendi yüzlerce km uzaklıktaki evinde. Siz evinizde otururken,uzaktaki bir şahıstan himmet istemenin şirk olduğunu belirtmekti. Yani hani sofi arkadaşlarda bir inanış vardır. Şeyhimiz biz yatağımızda yatarken sağa mı döndük,sola mı döndük hepsinden haberdardır derler. Cenabı Allah'ın Latiful Habir,Semiul Basir sıfatlarına şeyhlerini de nazire yaparlar. Yapmayanları tenzih ederim. Lakin genelde edindiğim izlenim bu minvaldedir. Hele de ölmüş evliyadan himmet istemek yok mu; o da ayrı mesele. İşte ben bu konuyu demek istemiştim.

Selametle Allah'a emanet olunuz

Konu Miralay tarafından (5. January 2011 Saat 12:51 PM ) değiştirilmiştir.
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. January 2011, 01:49 PM   #14
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Sevgili Miralay kardeşim
Şu kişi görür yada göremez demem.ALLAHU TEALA o izni vermişse sende görebilirsin bende.
Zahiren Şeyhe gidip dua istemek en doğru olanıdır.
Lakin Rabıta vesilesi ile ben aklımdaki bir çok meseleye cevap buldum Kalbim mutmain oldu.
Anlayamadığım bazı Ayeti Kerimelerdeki hikmeti Vermiş olduğum bir fetvayı düzeltme.Yada zanla baktığım konulardaki düzeltmeleri Şeyhi rabıta vesilesi ile Rabbim lütfetti.
Ben tayyi mekan olayını bir ilim olarak görürüm.Bize göre süpermenlik olsada Rabbimin lütfuyla mümkün olduğuna inanırım zira bu Rabbim için zor değildir.
Nasılki şeytan bile kanlarımızda dolaşabiliyorsaki ALLAH c.c lanetlediği bir cinniye bile bu tasarrufu vermişşe dostlarına niye vermesin.Ben demem ki benim şeyhim senin şeyhi yada falan şeyh tayyi mekan yapabilir.
Lakin bu Ayetce sabittir.
ALLAH Rasulunun a.s tayyi mekan yapıp miraca çıktığı yada Süleyman a.s Efendimize melikenin tahtını getiren velinin tayyi mekan yaptığı belirtilmiştir.
İnsanda Kendi şeyhini ALLAHın dostu olduğuna inanıp ondan himmet istemeside kendisine tayyi mekan tasarrufu vermiş olduğuna inanmasıyla alakalıdır.
Yani bu birazda şahsı meselelerdir diyebiliriz.
Genel olarak bunun mümkün olup olamayacağı.Bunu talep etmenin şirk olup olamayacağıdır.
Tayyi mekan ALLAHU TEALA nın bir lütfudur hissiyatıyla bakıldığı zaman akaidi bir sorun yoktur.Lakin Onun dışındaki meselede malumdur zaten tayyi mekan olsada olmasada şirk olur.Tabiki bütün bunlara ne gerek var.Yapmayın emin olun diyebilirsiniz.
Fakat benim yıllardır tefekkürlerimden.Ayetleri ve hadisleri incelemelerimden.
ASıl tevhid inancının bu olduğu ortaya çıktı.Tabiki bu şahsi düşüncemdir.
Bağlayıcı değildir.Ben eskiden La ilahe illALLAH tevhidini ALLAHdan başka ilah yoktur.
Mahlukatın hepsi aynıdır gözüyle bakardım ki.Bu sadece Rabbimin haşa bir ilahdan başka bir şey olmadığını ilahın mana olarak sadece tapılacak bir olgu olduğunu anlardım.
Halbuki bu gereklimi diye sorulan şeyler vesilesi ile Rabbimin LATİF sıfatının tecellisini,CABBAR sıfatının tecellisine v.s sıfatlarının tecellilerini bir çoğuna şahid oldum.O'na olan inancım O' na olan güvenim arttı O' nu daha iyi tanımaya başladım.O ' na sadece tapmakdan ,ibadet etmekten başka sevmeye daha fazla bağlanmaya başladım.O'na Kulluk yapmanın lezzetini almaya başladım
Fakat sizinde belirttiğiniz üzere taassuba düşen insanlar olabilir.Onlarında kalblerinde yada bizimde kalblerimizde farkına varamadığımız şirk yada şirke götüren düşünce ve hissiyatlardan Rabbim hepimizi muhafaza eylesin.


saygılarımla

Konu ebu Maruf tarafından (5. January 2011 Saat 01:51 PM ) değiştirilmiştir.
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. January 2011, 01:56 PM   #15
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
tevhid_yolcusu Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur'an ayetleri hadislerdir Kur'anı anlamak için dışardan söze kitaba bilgiye hacet yoktur kuran kendisini tefsir eder. hadisler gerekli demek KİTAP ŞİRKİ İŞLEMEKDİR. SELAMLAR
Dostum peki sana vereceğim ayeti Kerimeleri bana açıklarmısın Kuran dışında her hangi bir kaynak kullanmadan

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
. 1

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
. 2

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ
. 3

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَىٰ
. 4

عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
. 5

ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ
. 6

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ
. 7

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
. 8

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
. 9

فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ
. 10

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ
. 11

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
. 12

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
. 13

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَىٰ
. 14

عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَىٰ
. 15

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
. 16

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
. 17

لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ



saygılarımla
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 5. January 2011, 02:10 PM   #16
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.

Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız.

Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum.

Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir.

Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya

Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim.

Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur.

Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz.

Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz?

Tamam tümden de reddedelim mi?

Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz.

Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar.

Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek.

Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti.

Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim.

Saygılarımla
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Miralay Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Anonymous (6. January 2011), Barış (7. January 2011), ebu Maruf (5. January 2011), kamer (5. January 2011)
Alt 5. January 2011, 09:16 PM   #17
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Miralay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir de hazır konu başlığı burada tartışılıyorken çok önemli bir konudan bahsetme gereği duydum. Müslüman kardeşlerimiz arasında sanki hadislere düşmanmışız gibi bir izlenim oluşmuştur.
Dostum bu sayfanın üstünde tevhid yolcusu kardeşin yazdığı Kur'an ayetleri hadislerdir Kur'anı anlamak için dışardan söze kitaba bilgiye hacet yoktur kuran kendisini tefsir eder. hadisler gerekli demek KİTAP ŞİRKİ İŞLEMEKDİR. SELAMLAR bu yazıdan bu sizin yazdığınız izlenim oluşuyor.Tabiki hepinizin öyle olmadığı malum yazdıklarınızdan lakin bazı kişilerin görüşleride bu şekildedir.

Kesinlikle Allah'a ve Resulune itaatsizlik gibi amaç taşımamaktayız.
Sizin yazılarınızdan anladığımda budur.Lakin konu başlığını size nisbet değil hadis kaynağını kabul etmeyenler için yazmıştım.Fakat sizinle müzakere ediyoruz)
Aslında çokda memnunum zira benim gözlemlediğim seviyeli bir müzakere oluyor.Size bunun için teşekkür ederim.İnşaALLAH aynı zanda sizde oluşmuştur.


Şahsım adına hadislere şu minvalde bakıyorum.

Hadis;Allah'ın Resulunün (Salat ve selam üzerine olsun) ağzından çıktığına inanılan,veya öyle olduğu iddia edilen rivayetler zincirinden oluşmuş sözlerdir. Kesin olarak bu sözlerin Resulullah'ın ağzından çıktığına hiç kimse emin olamaz ve tarih boyunca ve günümüzde bir takım kurum ve kişilerce istismara açık bir konudur. Herkes başına "sahih" diyerek istediği bağlamda menfaatine uygun hadis üretebilir.
Bu Sözünüze bir çok yönüyle katılıyorum.Sadece küçük bir farkla öncelikle tevatür hadislerin ayrı bir durumu olduğunu düşünüyorum.Zira bir çok kişinin hatta toplulukların söylemini kabul ettiği birbirinden bağımsız ve alakaları olmayan ve Sahabe ye kadar farklı yollardan duydukları belirtilen.Rivayet edenlerin çokluğu ve artık mantıken yalan olması imkansız olan rivayetlerin ALLAH Rasulune a.s ait olduğunun kabulu gereklidir.
Ben hadis rivayetlerini kulaktan kulağa oyununa benzetirim. Hani çocukken çok oynardık ya

Baştaki kişi,"sabun" der. Daha sonra; sabun,sabun,sabun,...., kavun, kavun, kavun, ..., koyun,koyun. En sondaki kişiye ilk baştaki kişinin ne dediğini sorduğumuzda "koyun" dedi der. Güncel hayatta hep başımıza gelmiştir bu olay. Bu örneği kötü niyetli olmasa da, iyi niyetli insanların bile hataya müsait olduğunu göstermek için belirttim.

Bir hadisin büyük bir topluluk önünde söylenmesi de sıhhatini etkilemez. Zira en meşhur hadis olan (hani hemen hemen hepimizin evinde,dükkanında asılı bulunan) "Veda Hutbesi" nin bile birkaç değişik versiyonu mevcuttur.

Bu yüzden hadislerin sıhhatine güvenemediğimizden,hadisleri dinde nass (delil) olarak göremiyoruz.

Şimdi sıhhatine bu kadar güvenilemeyecek olan hadislere dayanarak,bu temel üzerine nasıl dinimizi bina edebiliriz?
Dostum Akaid uslunü okursan akaid uslüne göre mütevatir hadisler ve Ayeti Kerimeler dışında hiç bir kaynak iman ile ilgili kaynak olarak gösterilemez.O sebebden dolayıda akaid kitabları ciltler dolusu değildir.
fıkıh konusuna gelince bir meselede verilen fetva şahsın ictihatı olarak kendi zannınca ALLAH RAsulunun s.a.v söylevi olup olmadığına kananata bağlıdır.
O müctehid O rivayetin ALLAH Rasulune ait olduğuna kanaat ederseki herkesin süzgeç sistemi farklıdır.Sadece Kuran süzgeçinden geçirilirken algılamalardaki farklılıklardan bahsediyorum.Bu durumda verilen fetvanın zanni hadis kabul edilerek verildiğini göz önüne alınca.Cedelleşmek yada hakaretten yada tamamen red etmekten çok.Bana göre bu rivayet ALLAH RAsulune s.a.v ait değildir deyip kendi görüşünün belirtilmesi gerekmektedir.
Zira Her rivayetin ALLAH Rasulune s.a.v ait olmama ihtimali olduğu gibi Onun s.a.v Sözü olduğunun ihtimalide söz konusudur.
O yüzden müctehid İmamlarda kendi görüşlerini belirttikten sonra şunu eklerler sahih bir rivayet bulursanız.Bizim ictihadımızada tearüz ediyorsa bizimde görüşümüz Hadisin görüşü olur.

Tamam tümden de reddedelim mi?

Elimizde tarih kaydı bulunması açısından Kur'anla çelişmeyen,tezat oluşturmayan hadislere veya değerli insanların söylediği güzel sözlere sahip çıkmanın bir sakıncası olamaz.

Özellikle Allah Resulünün yaşadığı sıkıntılı günlerin ve vahyin indirildiği an'ın heyecanını yaşamak açısından çok değerli verilerdir bunlar.

Bunların zayi olmasına kimsenin gönlü razı gelmez. Ama gerçekten Resulullah'ın ağzından çıkması muhtemel olan gerçek hadisleri nerden bulacağız da baştacı edeceğiz. O da muamma gerçekten. Rivayet edenler arasında bir tane bile ard niyetli,ya da unutkan birisi olsa koskoca dayanak bile güme gidecek.
Öncelikle Müminler ALLAH Rasulune iftirada bulunmaz hüsnü zannı ile bakılırsa ki Ayet kötü zandan sakındırır.Belki unutkanlık denebilir.Bu durumda unutkanlık olsa yada ard niyetlilik olsa bunu destekleyen başka tarikli rivayetler olması hele hele bu tariklerin mana olarak yada lafzen yüzlerce olması bunun mütevatir dediğimiz boyuta ulaşması manasına gelir.Bu durumda unutkanlık yada ard niyet aranamaz.Zira hepsinin art niyetli yada hepsinin aynı şekilde unuttuğunu kabul etmek gereklidirki.Bu mantıken mümkün değildir bunlara o yüzden tevatür denilir.
Gelelim ehad yada meşhur hadislere.İslam alimlerinin tevatürü ile hadis rivayetlerindeki hassasiyet belirtilmiştir.
Yalancılığına yada fasıklığına alenen şahid olunmuş kişilerden rivayet kabul edilmemiştir.Raviler rivayet alınmadan önce içinde bulunduğu toplumda incelenmiş ve toplumun referansı alınmıştır.Yani iftiracı olma ihtimali minimuma indirilmiştir.Ya yıllar boyunca kendini çok iyi gizlemiş bir müşrik olacaktır yada mümin.
Bu sebebden dolayıda hiç bir ravi eğerki rivayetleri hadis kitaplarına girmişşe insanlar tarafından ard niyetli olarak görülmez.Tabiki kalpleri bilen ALLAH dır.Lakin Yine ALLAHU TEALA fasıklardan gelen haberi araştırın diye buyururken müminden gelen haberede inanmamız gerektiğini bildiriyor.
Bu durumda tek sorun ravinin unutkanlığı kalıyor.
Zaten bazı hadis rivayetleri arasındaki tearuzların sebebide bu olarak belirtilir.
Bunlardan hangisinin kabulunu de yine Kuran akıl süzgecinden geçirerek belirleriz.Yani Ayetlerden anladığımız hangisi ile tearuz ediyorsa onun zayıf diğerinin sahih olduğunu kabul ederiz.
Eğerki rivayet ehad haber ise bunu alıp almamak konusunda ciddi bir fikir birliği olmamakla birlikte kabulunun Kuranla tearuzu olmadığı taktirde daha iyi olacağı bildirilmiştir.

Mutlu Özbay adında bir dostumuza, "neden hadisleri delil olarak kabul etmiyorsunuz?" sorusuna kendisi ;"Allah'ın kelamı olan Kur'an yetmiyormu da, hadisleri delil alacağım" demişti.

Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim.
Amenna ve sadakna
Zaten hadislerin kaynak alınma amacı Kuranı daha iyi anlayabilmek için değilmidir.Ayrıca bu sözde hanif yolunda olduklarını belirtenler arasında çokça kullanılır.Değişmeyecek,sağlam ve sağlıklı olan tek kelam,söz,hadis Kur'andır. O'da zaten Rabbulalemin'in bizatihi kelamıdır. Ondan büyük dayanak mı var ki,başka kaynaklara yönelelim
Hiç bir ehli sünnet inancına sahip kişi yoktur ki Kurandan daha büyük bir kaynak olduğunu iddia etsin.Bunu slogan edinmenizin sebebi nedir acaba?Bir cemaatin yada topluluğun KURANdan daha büyük kaynak olarak şu vardır dediğinemi şahid oldunuz.Bence sloganınız yanlış anlamayın lütfen fakat negatif bir hava oluşturuyor.
Saygılarımla

selametle
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (5. January 2011)
Alt 5. January 2011, 10:41 PM   #18
Miralay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: May 2010
Mesajlar: 568
Tesekkür: 4.080
276 Mesajina 635 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Miralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud ofMiralay has much to be proud of
Standart

Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim.

Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır.

-Kitap (Kur'an)
-Hadis (veya sünnet)
-İcmayı ümmet
-Kıyası fukaha

Buraya kadar eh,güzel diyelim.
Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.)

Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır.
Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım.
Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar.

İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim.

Saygılarımla
Allah'a emanet olunuz.
Miralay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 6. January 2011, 06:16 AM   #19
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Alıntı:
ebu Maruf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Dostum bahsettiğim şey insanların telsis inancından kurtulup tevhid dinine girip ALLAH için namaz kılmalarıdır.
Ben tasavvufta hiç bir ulemanın falanca şeyh ALLAHın oğludur yada falanca Şeyh 2. bir ilahdır yada Falanca Şeyhe ibadet edin,secde edin v.s emirler duymadım.Size göre vesilelerin hepsine tutunmak şirk olabilir.Bana göre vesile sadece araçtır amaç için kullanılır.Sizin bakış açınızdan bakıldığı zaman para kullanmakda şirktir.
Doktora gitmekte şirktir.
Zira para sayesinde bir şey satın alındığı sanılıyor yada doktor sayesinde şifa bulunduğuna inanılıyor.
Halbuki Rabbim senin mal sahibi olmanı murad etmişse onu satın alman için sana para nasip ediyor yahut iyileşmeni murad etmişşe doktoru vesile ediyor bunlar farklı şeylerdir.
Bu durumda bana söylermisin sen doktora gitmiyormusun?

Sevgili kardeşim.
Doktora gitmek ile şeyhe gitmek arasında dağlar kadar fark vardır. Siz olaylara düz mantıkla yaklaşıyorsunuz. O halde ben Müslüman değil herhangi bir din adamına da gidebilirim anlamına geliyor. Halbuki ben boğazım ağrısa başka doktora, bacağım ağrısa başka doktora gidiyorum. Doktorlar şerefsiz olup da adam toplama kaygısı gütmedikleri için yanlış gitsem bile doğru doktora yönlendiriyorlar.

Fakat din farklı bir konu. Hepimizin yaşam amacımızdan bahsediyoruz. Bu konuda gidilecek tek Merci Allah'dır yani onun kitabıdır. Allah ise kitabında başka bir yetkili merci göstermemiş. Ayrıca ne kendimizin ne de kimsenin hidayette olacağını tam olarak bilemeyeceğimizi üstüne basa basa söylemiş. Yani Allah birine gidin körü körüne bağlanın dememiş, onun yerine kitap göndermiş.

İlim açısından bakarsak da şu şekilde düşünüyorum:
Ben Matematik öğrenmek istediğimde bir matematik öğretmeninden öğrenirim ama o benim gözümde sadece matematik öğretmenidir. Eğer elimde "mutlak doğru olduğuna inandığım" rehber niteliğinde bir matematik kitabı varsa o matematik hocası tahtaya yanlış bir şey yazdığında "hooop" derim. Benim onun kadar matematik bilmiyor oluşum onun yanlışını görmeme engel değildir. Önümüzde apaçık kitap mevcutken tamamen farklı şeyler zırvalayan matematik öğretmenine teslim olmak demek matematik kitabından ve matematik ilminden sapmak demektir.

Kısacası alimden faydalanmak ile alime teslim olmak arasındaki farkı anlatmaya çalışıyoruz. Müslüman kişi yalnızca Allaha koşulsuz teslim olandır ona buna değil. Zaten Allah kimin hidayette olduğunun bilgisinin yalnızca kendisinde olduğunu söylemesine rağmen bir alim "bana teslim olun kurtuluş bende ve benim anlattıklarımda" diyorsa ve muhkem konular haricinde görüş bildiriyorsa ve bu görüşlerle etrafına adam topluyorsa yani hidayette olduğunu bilemeyeceğine rağmen o sorumluluğun altına giriyorsa bana göre hidayette falan değildir. Bildiğini paylaşmak ile o durum farklıdır. Şahsen ben muhkem ayetlere dayanmayan hiç bir yorumumu, Kuranı açıp da doğrusunu araştırmayacak yani doğrudan benim söylediğim ile amel edecek kadar bana bağlı birisi ile ASLA paylaşmam. Yani bu sorumluluğun altına girmem. Yargı günü benim kendi yanlışlarım bana fazlasıyla yeter.




Alıntı:
ebu Maruf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Dostum bakın tasarrufla maliklik farklı şeylerdir.
Tasarrufu siz maliklik olarak algılarsanız o zaman bu düşüncenizde haklısınız.Lakin mülkiyet sahibi olmakla ona emanet edilen nimetin tasarrufunda olmak farklı şeylerdir.
ALLAHU TEALA 2. ilahdan bahsederken bakın ben bunu bir ayeti kerime ışığında izah etmeye çalışıyım.
Alıntı:
Bakara 253
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lakin Allah dilediğini yapar.
Bakın bu ayeti Kerimedede belirtildiği gibi ALLAH c.c peygamberine a.s mücizeler veriyor.
Bunu kullanmasa anlamı yoktur.Kullanırsa siz ilahlık taslama diyorsunuz ki bu yanlıştır.
Onun yaptığı şeylerden dolayıda onu ilah sanmakta yanlıştır.
İlahlık kavramı başka hiç bir şeye ihtiyac duymadan güçlere sahip olmak demektir.
Halbuki ne peygamberler nede evliyaullah o şekilde iddada bulunmaz aksine nimetin ALLAH dan geldiğini belirtir.Bu konu başlığı altındaki izahatta yapıldığı halde bunun ilahlık taslama olarak algılanmasının sebebini inanınki anlayamadım.
İnsan kendisi ALLAHın izni olmadıktan sonra yürüyebilirmi?Mümkün değildir.Fakat insanların bir çoğu yürüyor.Ve de yürüme yeteneği onlara ALLHU EALA istedikleri gibi tsarrufda bulunsun diye verilmiş.
Siz hiç diyebilirmisiniz şimdi insan yürüyerek ilahlık taslıyor.Lütfen biraz mantıklı bakalım olaylara.
Bize zahir olayların dışındaki kereamet yada mücizelerin yani olağan dışı algılanan meslelerin ilahlık olarak algılanması belki şunu atladığımızdan kaynaklanıyor olabilir.
Bizde öyle şeyler olmuyor ya bunlar olagan üstü insanlar olağan üstü insanlarda ilah olur haşa.
Halbuki bakın insan diyoruz.
İnsan ise yaratılmıştır.Yaratıln ilah olamaz.
Sevgili kardeşim. Bir ayet vermişsiniz ama ayet ile alakası olmayan bir sonuç çıkartmışsınız. Bence siz görüşünüze delil arayarak ayeti yanlış yorumluyorsunuz. O ayete bakınca "Allah peygamberlere mucizeler vermiş, onlar da bu mucizeleri kullanma tasarrufundaymışlar" gibi bir sonuç çıkartamadım. Sırf Musa peygamberin hayatını okusanız bile bunun aksinin olduğunu yani mucizelerin onların tasarrufunda olmadığını anlarsınız (tabi saçma uydurmalardan değil yalnızca Kuran'dan).

Şeyhler ancak müritlerinin arasındayken ve tabi toplu halde "kafalarını buldukları esnada" uçabilirler. Bizim aramızda uçamazlar. Bunun İslamla ilgisi yoktur kafa bulma ayinleri her dinde her kültürde vardır. Ayrıca bir araya gelip uyuşturucu partisi yapmak ve dumanlanmak da benzer bir iştir. Şeytanın elini attığı her yerde benzer şeyleri görebilirsiniz. Onlara böylece yaptıkları güzel gösterilir ve bu saçmalıklara bakarak "demek ki hakyoldayız hidayetteyiz, yaşasın YÜCE önderimiz/yolumuz" diye kendilerini kandırırlar. Zaten iblis de "kamil insan/üstün insan/melek gibi insan" masalı ile Ademi kandırmıştı. İnsanın içinde buna inanmaya meyil var çünkü hiç kimse Allahın yarattığı gibi normal olmaktan memnun değil. Allah nankör kişiyi doğruya kılavuzlamaz.



Alıntı:
ebu Maruf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Dostum şeyhin tasarrufu noktasında bir örnek vereyim.
Ben şeyh değilim lakin başımdan geçen bir olayı anlatayım.
Bir ara bir kaç arkadaşla oturuyoruz.Bir pekmez kavanozu geldi.Yanımdaki arkadaşların bir kısmı hariç çoğunluğu benden fiziksel olarak daha iri ve güçlü hepsi uzun süre açmaya çalıştılar fakat bir türlü açılmadı.Sonra Hacı sende bir dene dediler.
Bende aynen şöyle düşündüm.
ALLAHın ismini duyan her varlık nasılki acziyete düşer ve nasılki her molekul ve atom Rabbimin ismine ve emrine itaat eder.
Bismilahil -Kadir dedim ve hiç zorlanmadan kavanoz açıldı.Belki elimi bile dokundurmamışımdır.Bunu bir kaç kez yaşadım.Kardeşlerimede tavsiyede bulundum.Sizede tavsiye ederim.
Şimdi ben insanlara göre olağan üstü olarak kabul edilen bu olayı yani keramet yada ismi her neyse kendi gücümlemi yaptım.Yoksa ALLAHU TEALA nın lutfuylamı.
ALLAHın lutfuyla olduğu aşikardır ki ALLAH ın ismini kullanıyorum.
Ben buna ALLAHın verdiği ilimden istifade etmek derim.Ben açıl kavanoz açıl sana emrediyorum deseydim kavanozda açılsaydı kendimden sanırdım ALLAH Muhafaza o zaman sakatlarda olurdum.
İşte evliyaullahda maddelere üzerinde tasarruf kullanırken Rabbimin isimlerini kullanırlar.Bunu kötü niyetle yapmaya kalkanlar ise Belam ibni Baura gibileridir.Nasılki ALLAHın ilmini hikmetini ismi azamı nefsani duyguları için kullandı başına gelenler ayetlerde sabit.
Fakat o dahi ilahlık taslamamıştır zira ALLAHın ismini kullanmıştır.
İsa a.s Ölüleri dirilmek için ne kullanırdı kun bi iznillah.
Şimdi İsa a.s Efendimiz ilahlıkmı tasladı.ALLAHU TEALAnın ona öğrettiği ilimden istifade ederek tasarrufta bulundu.
Sevgili kardeşim şeytanın en büyük hilelerinden birisi şirki gizlemektir. Yani şirkten nefret edeni de şirke düşürebilir.

Öncelikle şunu bilin ki, Allahın tılsımlı isimleri, duaları, ayetlerin gizli sırları vb yoktur. İsimlerin, duaların, ayetlerin vb. güçleri yoktur. Siz kavanozun açılmasını kendinizden görmüyorsunuz ama her ne kadar "açılmasını Allaha bağlıyorum" deseniz de aslında yazı arasında gizlediğiniz gibi kavanozun açılmasını VESİLE kıldığınız İSME bağlamışsınız. Bu söyleminiz aynı "cevşen takınca bişey olmaz, felak nas okuyunca kötülüklerden kurtulursun" uydurmalarına benziyor. Sizi felak nas gibi sureler korumaz. Ya da onları falanca sayı okuduğunuz için Allah korumaz. Yapmanız gereken felak nasın anlamını öğrenmek ve orada anlatılanı akletmek yani Allaha tam güvenip sığındığınızda korkacak bir şey olmadığını görmektir. Felak nası temiz bir kafayla okuyan herkes bunu görebilir Yani kötülükten korunmanın yolu Allaha kusursuz iman ve güvendir. Eğer siz korunmayı felağa nasa, kavanoz kapağının açılmasını Allahın x ismine, bir şeyi bazı esmaları kullanmaya vb. bağlarsanız şeytanın tuzağına düşmüşsünüz demektir. Bu Allahın ilmi değil şeytanın ilmidir. Bir ilimde Allahın sıfat veya sözlerinin kullanılması Rabbani ilim olduğunu göstermez. Birisine küfrettiğinizde de içinde mutlaka küfrettiğinizin ismi geçer.

Örneğin muska din dışıdır. İçinde ne yazdığı önemli değil. Kimisi muskayı içine kuran ayeti yazarak meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu yalnızca kandırmaktır ama Allahı kimse kandıramaz.

Yaa işte böyle. vesile vesile derken nerelere geliyor insan.

Allah yoldan sapanın da saptığı yolu kolaylaştırır (bkz: leyl suresi) Yani sapana da bizzat yardımcı olur, ya da şeytanın yardımcı olmasına izin verir. O yüzden doğru yolda olduğunuza emin olmak yerine karşılaştığınız her kolaylıkta da kendinizi ve inançlarınızı sorgulamanızı öneririm.



Allah yalnız başına anıldığında, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle ürperir; O'nun dışındakiler anıldığında ise hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. (Zümer 45)


Andolsun, sana da senden öncekilere de şu vahyedilmiştir: Eğer şirke saparsan amelin kesinlikle boşa çıkar ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun. Hayır, yalnız Allah'a kulluk etmeli ve (O'na) şükredenlerden olmalısın! (Zümer 65-66)

Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. (Araf 30)


Kim Rahman'ın zikrine(Kur'an'a) şaşı bakarsa,Biz ona, şeytanı sararız. O şeytan, ona arkadaş olur. Muhakkak onlar(şeytanlar), onları yoldan engellerler ve onlar kendilerinin hidayet üzere olduğunu zannederler. Bize geldiği zaman (o kimse) der ki: "Keşke benimle senin aranda, iki doğu uzaklığı olsaydı. Sen ne kötü arkadaşsın."(Zuhruf 36-38)


"Yazıklar olsun bana, keşke ben filanı dost edinmeseydim." "Bana geldikten sonra beni zikirden(Kur'an'dan) saptırdı. Şeytan, insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır."
Ve elçi dedi ki: "Ey Rabb'im, muhakkak benim kavmim, şu Kur'an'ı terk etti." (Furkan 28-30)


Onlar Kur'an'ı tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa onların kalpleri kilitli midir?
Muhakkak o kimseler ki, kendilerine hidayet ortaya çıktıktan sonra gerisin geri dönerler. Şeytan onları sürüklemiştir ve onları uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed 24-25)


Allah hepimizi doğru yoluna iletsin.

Bkz: http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2121

Konu Anonymous tarafından (6. January 2011 Saat 06:32 AM ) değiştirilmiştir.
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Barış (7. January 2011), dost1 (7. January 2011), Miralay (7. January 2011)
Alt 6. January 2011, 01:10 PM   #20
ebu Maruf
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 111
Tesekkür: 18
39 Mesajina 55 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
ebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud ofebu Maruf has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Miralay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Eyvallah ebu Maruf kardeşim.
Pek çok söylemine katılmakla beraber, en son eleştirdiğiniz konuya değinmeden edemiyeceğim.

Bilirsiniz dinde kabul görmüş 4 adet delil vardır.

-Kitap (Kur'an)
-Hadis (veya sünnet)
-İcmayı ümmet
-Kıyası fukaha

Buraya kadar eh,güzel diyelim.
Lakin uygulamaya bakarsak durum ne vaziyette acaba. (Kusura bakmayın ama ben her zaman uygulamaya bakarım. Kitaplardaki yaldızlı sözcükler uygulamada kendini belli eder.)

Hangi fıkıh,ilmihal kitabını açarsanız açın. İçeriğinde tek tükleri saymazsak hemen hemen hiç Kur'andan ayetler yoktur. Hep ya falanca hadis kitabı,ya da falanca alimin kitabı diyerek alıntılanır.
Eğer tezime karşı öyle bir kitap varsa kaynak verirseniz çok mutlu olacağım. Zira bugüne kadar kütüphanemi süsleyen ciltler dolusu kitapları bir hışımla bu yüzden sobada yaktım.
Ki bu kitaplar normalde paha biçilmez olarak tanımlanır ve ben hepsini okudum bir zamanlar.
Dostum öncelikle geniş fıkıh kitaplarındaki görüşlerin müzakere ediliş yöntemini incelersen sanırım uslün nasıl uygulandığını görürsün sanıyorum

İşte bu yüzden teoride 1.sırada kaynak olarak gösterilen Kur'an; maşesef uygulamada en son sıralamada bile yer almamaktadır. Lütfen benim bu tezimi çürütün de sizden özür dileyim.
Estağfirullah dostum benden niye özür dileyeceksin.El asl kitabını okudunmu bilemiyorum.Bu imam Muhammed in kitabıdır.Arapça olan bu kitapda istediğini bulabilirsin sanıyorum.Zaten Hanefi kaynaklarının ilkidir.Ayrıca molla Husrevin düreride aradığın tarzdadır.
Fakat sana tavsiye edeceğim en önemlisi İbni Abidindir.Bu kitap 18 cilt olmakla birlikte her mesele detaylı şekilde incelenmiştir.
Ayrıca muvatta yine ayet ve hadis kaynaklarıyla yazılmış mezheb kitabıdır.
Yine İmam Şafinin er-Risalesini incelemenide tavsiye ederim.

Saygılarımla
Allah'a emanet olunuz.


Selametle
ebu Maruf isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ebu Maruf Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (7. January 2011)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
anlamak, hadislere, için, ihtiyaç, kuranı, varmıdır


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:19 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam