hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NEBİLERİN SONUNCUSU MUHAMMED PEYGAMBER > Aile hayatı

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 30. September 2008, 09:54 PM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Peygamberimizin çok eşliliği

İslâm dininde normal şartlarda çok eşliliğin olmadığı, çok eşliliğin ancak olağanüstü koşullarda, kamu otoritesinin kararıyla, hep birlikte uygulanacak özel bir durum olduğu Nisa suresinden anlaşılmaktadır (bu konuda ayrıca bir çalışmamız mevcuttur). Peygamberimizin çok eşliliği ise, Nisa suresinde belirtilen genel hükümler dışında bazı kişiye özel ayrıcalıklara; hepsi Kur’an’da belirtilmiş görevlere dayanmaktadır.
Kendilerini yakından ilgilendirdiği hâlde maalesef Müslümanlar bu konuda iyi araştırma yapmamışlar, yeterli ve doğru bilgiye sahip olamamışlardır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da uydurma rivayetler yapacağını yapmış, çok eşliliğini delil göstererek peygamberimizin otuz erkek gücünde olduğu yalanına pek çok kimseyi inandırmışlardır. Peygamberimizi yüceltmek adına uydurulduğunu düşündüğümüz bu tip yalanlar neticesinde İslâm dışı kesim de peygamberimizi kadın düşkünü, şehvetperest birisi olarak tanımış ve öyle değerlendirmiştir. Bu durum İslâm’ı tanıtmak ve anlatmak gayreti içinde olan her kişi için büyük önem arz etmektedir. Allah’ın izni ve yardımıyla aynı gayret içinde olan bir Müslüman olarak biz de bu önemli konunun iç yüzünü anlatmayı ve kardeşlerimizi doğru bilgilerle teçhiz etmeyi kendimize görev addetmiş bulunuyoruz.
Peygamberimizin gençliği, bekârlığı :
Peygamberimiz, erkeklerin 12-14 yaşları arasında ergenliğe eriştiği (bulûğa erdiği, yani cinsel yönden olgunluğa eriştiği) bir iklimde doğup büyümüştür. O dönemde çevresinde zinanın, fuhşun yaygın olmasına, iffetsizliğin kol gezmesine rağmen peygamberimiz gayet mazbut bir hayat sürmüş, onun iffetsiz, kadına düşkün, şehvetperest davranışlarda bulunduğu hiç görülmemiş, duyulmamıştır. Peygamberimizin bu özellikleri, doğulu-batılı tüm tarihçiler ve araştırmacılar tarafından da leke kondurulmadan kabul edilmiştir.
Peygamberimizin evlilik hayatı:
Peygamberimiz ilk evliliğini, 25 yaşında, sağlıklı, dürüst, güvenilir bir genç olarak, Mekke’nin soy-sop bakımından köklü ve zenginlik bakımından önde gelen ailelerinin genç kızları ile evlenebilecek durumda iken, kendisinden on beş yaş büyük, başından iki evlik geçmiş dul bir kadın olan Hadice ile yapmıştır. Hadice’nin ölümüne kadar yirmi beş yıl devam eden bu beraberlikte peygamberimiz başka bir kadınla evlenmemiş, tıpkı bekârlığındaki gibi hayatını, iffetine toz kondurmadan, lekesiz olarak sürdürmüştür.
Allah’ın elçisi olarak görevini ilân ettiğinde, bu davadan vazgeçmesi için kendisine liderlik, mal mülk ve Mekke’nin en güzel ve zengin kızlarını teklif edenlere ise, herkesin bildiği o meşhur cevabı vermiştir:
Bir elime gökteki Ay’ı, bir elime Güneş’i koysanız, bu davadan vazgeçemem.
Peygamberimiz gerek bekârlık dönemi için ve gerekse Hadice ile evli olduğu dönem için hiç kimse ve hiçbir kesim tarafından olumsuz eleştirilere konu edilmemiş, edilememiştir.
Hadice öldüğü zaman üzerindeki ağır elçilik görevine bir de öksüz kalan çocukların sorumluluğu eklenmiş, peygamberimiz yapayalnız kalmıştır.
Peygamberimizin bundan sonraki evlilik hayatı ise, üstlendiği görevin gereklerine bağlı olarak, kendi iradesi dışında çok eşli hâle dönüşmüş, ama bu durumdan ne kendisi ne eşleri mutlu olmuşlardır. Peygamberimizin hem kendisinin hem de eşlerinin özverilerini gerektiren bu çok eşli hayatı, en doğru şekilde Kur’an ayetlerinden öğrenilebilir. Dolayısıyla bu konuda başka hiçbir kaynak aramaya gerek yoktur.
Peygamberimizin çok eşliliği konusunun daha iyi anlaşılması için önce tüm Müslümanların evliliklerini düzenleyen, evlenme ile ilgili genel kuralları koyan ayetleri okumakta yarar vardır:
Nisa; 22-24: Kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak geçen geçmiştir. Çünkü bu, çirkin bir hayâsızlıktır ve öfke duyulan bir iğrençliktir. Ne kötü bir yoldu o!
Size, anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, teyzeleriniz, halalarınız, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan anneleriniz, sütten kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, birleşme yaptığınız kadınlarınızın eski kocalarından doğup evinizde bulunan üvey kızlarınız -birleşme yapmadıysanızbirsakınca yok size-, kendi sulbünüzden olan oğullarınızın hanımları, ve iki kız kardeşin arasını birleştirmeniz -eski yapılıp geçenler hariç-, haram kılındı. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
Malik olduğunuz cariyeleriniz hariç, nikâhlı kadınlarla da evlenmeniz size haram kılındı. Bunlar Allah’ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla evlenecek kadın aramanız size helal kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır.
Bakara; 221: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da-, müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.
Maide; 5: Bu gün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini/ mehirlerini ödediğiniz taktirde- size helal kılındı. Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, ahirette hüsrana uğrayanlardandır.
Yukarıdaki ayetlerde açıklanan kurallar dışında Kur’an’da,
- Bakara suresinin 230. ayetinde; ikinci kez boşanılmış bir eşle normal şartlarda evlenilemeyeceği,
- Ahzab suresinin 6. ayetinde; Peygamberin eşlerinin Müminlerin anneleri olduğu, dolayısıyla onlarla da evlenilemeyeceği,
- Nur suresinin 3. ve 26. ayetlerinde; zina edenlerin ancak zina edenler ya da şirk koşanlarla evlenebileceği, pisliğe batmış olanların, pisliğe batmışlar ile, temizlerin kendileri gibi temizler ile evlenebilecekleri
açıklanmakta, ayrıca Teaddüdü zevcat/ çok eşlilik konusunda da yukarıda belirttiğimiz gibi ancak olağanüstü koşullarda çok eşliliğin uygulanması gerektiği bildirilmektedir.
Bunlar İslâm’ın, evlilikle ilgili tüm ümmete şamil genel kurallarıdır, yani Müslümanların tamamını muhatap almaktadır.
Bunlardan başka Kur’an’da, sadece peygamberimizin kendisine yönelik, yani kişiye özel kurallar da mevcuttur:
Ahzab; 50-52: Ey peygamber! Gerçekten biz sana, mehirlerini verdiğin eşlerini,
malik olduğun cariyelerini (savaş esirlerinden payına düşmüş bayanlar),
amcanın kızlarından, halanın kızlarından, dayının kızlarından ve teyzenin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları,
ve kendisini peygambere hibe eden peygamberin de nikâhlamak istediği Müslüman kadını ,
MÜMİNLER İÇİN OLMAKSIZIN SADECE SANA ÖZGÜ OLARAK HELAL KILDIK.
Biz kendi eşleri ve malik oldukları cariyeler konusunda senin dışındaki müminlere neyi farz kıldığımızı bildik (yukarıdaki genel evlilik kurallarını bildiren ayetler işaret ediliyor).
Bu durum (sana özgü olarak getirilen çok eşlilik ve diğer özel maddeler), SENİN İÇİN BİR GÜÇLÜK OLMASIN DİYEDİR. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alabilirsin. Ayrıldıklarından, istek duyduklarına dönmende senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilmektedir. Allah her şeyi bilendir, Halim’dir.
Bundan sonra başka kadınlar ve bunları başka kadınlar ile değiştirmek -güzellikleri hoşuna gitse bile- sana helal olmaz. Ancak malik olunacaklar (harp esiri olarak payına düşecekler) başka. Allah her şeyi gözetleyip denetleyendir.
Bazı tefsir (!) ve mealler, 50. ayetteki “Ve kendini peygambere hibe eden peygamberin de nikâhlamak istediği mümin kadını” ifadesini “Mehir istemeden seninle evlenmek isteyen mümin kadın” olarak açıklamışlar ve ayetin devamında durum zarfı olarak geçen “Müminler için olmaksızın sadece sana özgü olarak” ifadesini de bu kısma bağlayarak, sadece Peygamberin mehir ödemeden hanım nikâhlayabileceğine, Peygamberden başkasının ise mehirsiz eş nikâhlayamayacağına kail olmuşlardır. Halbuki Nisa suresinin 24. ayetindeki “…miktarın tespitinden sonra, karşılıklı rızalaştığınız bir şey konusunda üstünüze sorumluluk yoktur. …” şeklindeki ifade ile yine Nisa suresinin 4. ayetindeki “…eşler gönül rızalarıyla size mehirlerinden bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin.” şeklindeki ifade, açık olarak eşlerin birbirlerine bağışlarda bulunabileceğini bildirmektedir. Yani evlenen herkes kendi rızası ile mehir konusunda anlaşma yapabilir ve böyle bir anlaşma ile kadınlar kocalarına mehirlerinden hediye verebilirler. 50. ayetteki “kendini hibe eden mümin kadın” ifadesi ile de, “bu işe baş koyan, malını mülkünü, ömrünü peygamber uğrunda harcayacağını peygambere söyleyen mümin kadın” kastedildiği anlaşılmalıdır. Nitekim peygamber eşleri arasında böylelerinin varlığı bir gerçektir.
50. ayette üzerinde durulması gereken bir diğer husus da “Müminler için olmaksızın sadece sana özgü olarak” ifadesidir. Bu ifade cümle içinde “Durum Zarfı” olarak kullanıldığından, ayette kendisinden evvel geçen tüm maddeleri kapsamaktadır. Yani ayetin anlamı “bu sayılanların nikâhlanması suretiyle ortaya çıkacak çok eşlilik durumu sadece sana özgüdür, müminlere değil” demektir.
50. ayetteki bir başka maddede ise peygamberimiz diğer Müslümanlara nazaran kısıtlanmakta; diğer Müslümanlara amca, hala, dayı, teyze kızları ile nikâhlanmak serbest bırakılmış iken, peygamberimizin bunlar arasından sadece kendisiyle hicret edenleri nikâhlayabileceği bildirilmektedir.
Peygamberimizle ilgili bu farklılıkların gerekçesi, aynı ayette, onun “güçlük çekmemesi” olarak açıklanmıştır. Peygamberimizin çektiği veya çekmesi muhtemel güçlük ve sıkıntıların neler olduğu düşünüldüğünde, bütün bunların onun görevlerinden kaynaklanan güçlük ve sıkıntılar olduğu görülmektedir:
Tebliğ görevi ve zorlukları:
İslâm kuralları sadece erkekleri ilgilendirmemekte, kadınlara da bildirilmesi, anlatılması ve öğretilmesi gerekmektedir. Bu kurallar içinde öyleleri vardır ki, kadınlar arasında konuşulup anlatılması daha rahattır. Böyle konuların kadınlara anlatılıp öğretilmesinde, öğretmelerin kadın olması ile daha yararlı sonuçlar alınacağı şüphesizdir. Çünkü hem kadınlar zihinlerinde oluşan soruları bütün açıklığı ile bir erkeğe sormaya utanabilirler, hem de peygamberimiz özel hayatla, cinsellikle ilgili konuları kadınlara anlatmada sıkıntıya girebilirdi.
Nitekim uygulama da bu yönde olmuş, kadınlara özgü kuralları Müslümanlar, peygamberimizin eşlerinden öğrenmişlerdir.
Sosyal güçlükler:
Kur’an’ın indiği dönemde, Araplar arasındaki bir geleneğe göre evlâtlıklar öz evlât gibi telâkki ediliyordu. Hayatın gerçeklerine aykırı olan bu geleneğin ve bu gelenekten kaynaklanan bazı tabuların İslâm’da yeri olmadığı için yıkılması gerekiyordu. Bunun en kestirme ve en etkili yolu ise, bu tabuların peygamberimizin kendi hayatında yaşanarak yıkılması idi. Böyle bir uygulamanın örneği de; peygamberimizin Cahş kızı Zeynep’le olan evliliğidir. Bu evlilik, evlâtlıkların öz evlât olmadığını ve evlâtlık olan bir kimseden boşanmış kadının, evlâtlığın babası konumundaki bir kimse ile evlenebileceğini topluma en kısa yoldan anlatmış ve en etkili şekilde öğretmiştir.
O dönemde yine kötü ve yıkılması gereken bir gelenek de, harp esiri cariyelerin alınıp satılması, insan yerine konulmayıp hor görülmesiydi. Yine Peygamberimiz, bir savaş esiri olan Cüveyriye ile evlenerek bu yanlış geleneği yıkmış, onların da her insanın sahip olduğu onura sahip oldukları gerçeğinin toplum tarafından anlaşılmasını sağlamıştır.
Siyasal güçlükler:
Peygamberimiz, aşağıda eşlerinin isimleri sayılırken görüleceği gibi, kendisinden yaşlı, cinsel yönden tükenmiş, kadınlık işlevi kalmamış, farklı kabile ve milletlere bağlı kadınlarla evlenmek suretiyle, o kabile ve milletler ile akrabalık bağları kurmuştur. Bu akrabalık, hem bir barış ortamı sağlamış hem de İslâm’ın en uzak noktalara kadar uzanmasını sağlamıştır. Bu yöntem, sağladığı barış ve siyasî güç sebebiyle Avrupa krallarının, Rus çarlarının, Osmanlı padişahlarının uygulamayı hep sürdürdükleri bir siyaset olmuştur. Osmanlı devletinin yükselme döneminde, padişahlar tarafından yeni fethedilen şehirlerin tekfurlarının kızlarıyla o şehre tayin edilen idarecilerin evlendirilmeleri, hep bu siyaset gereğidir.
Yukarıda görüldüğü gibi, peygamberimizin çok eşliliği, onun görevlerinden kaynaklanan zorunluluklar sebebiyledir. Bizim görüşümüze göre iş kendi iradesine kalsaydı, kesinlikle çok eşli olmak istemezdi. Çünkü o, çok eşlilik hayatında mutlu olmamıştır; eşlerin kıskançlıkları, kaprisleri onu hep üzmüştür. Meselâ, Ahzab suresinin 51. ayeti inince eşi Ayşe isyan etmiş ve “Görüyorum ki Rabbin senin hevana hizmet ediyor.” diyerek, durumundan memnun olmadığını iğneleyici bir dille belirtmiştir. Ayrıca Tahrim suresinin ilk beş ayetinden de, eşlerinin peygamberimizi üzdükleri açıkça belli olmaktadır. Hatta peygamberimiz, Ömer’in kızı Hafsa’yı, geçimsizliği nedeniyle bir ara boşamış, sonra tekrar nikâhlamıştır. Kısaca “Dü zen olan yerde düzen olmamıştır.
Peygamberimizin eşleri yüzünden üzülmesi, sadece eşlerinin kıskançlığından, geçimsizliğinden kaynaklanmamıştır. Peygamberimizin eşleri, bulundukları konumun ağırlığını fark edememişler, sıradan kimseler gibi başlarına buyruk yaşamaya yönelmişler, çevrenin etkisiyle şatafatlı, debdebeli lüks hayat yaşamayı arzulamışlardır. Tabiri caizse “Bir Numaralı Kadın” olup, hayatın tadını çıkarmak istemişlerdir. Onların bu isteklerine hep karşı çıkan peygamberimiz, kendisini son derece üzen bu davranışlara tepki olarak onları evlerinde yalnız bırakmış, bir ay yanlarına uğramamıştır.
İşte bu gibi olaylar, Yüce Allah’ın müdahalesini gerekli kılmış ve Rabbimiz, peygamberimizin eşlerine münhasır, sadece onları ilgilendiren ayetler indirmiştir:
Ahzab; 28-34: Ey Peygamber! Eşlerine söyle: “Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım (size boşanma bedeli ödeyeyim). Ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.
Eğer siz Allah’ı, elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.”
Ey peygamberin kadınları! Sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allah’a göre pek kolaydır.
Ama sizden kim Allah’a ve elçisine gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona da ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
Ey peygamberin kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
Evlerinizde vakarla oturun, ilk cahiliye kadınlarının süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı ikame edin, zekâtı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin. Ey ehli beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri gidermek ve tertemiz kılmak ister.
Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Hiç şüphesiz Allah, lâtiftir, haberdar olandır.
Ayetlerde görülen odur ki, peygamberimizin eşlerine verilen görev, yatak odası ile mutfak arasında hayat geçirmekten ibaret değildir. Onların görevi; bu işe baş koymak, bu büyük davaya özveri ile hizmet etmek, bu davanın neferi olmak, fitneye fesada fırsat vererek başkalarına açık vermemek, evlerinde duydukları ayetleri, hikmetleri insanlığa açıklamak, anlatmak ve öğretmektir. Ayrıca, İslâm’ı hayatının her anında uygulayan bir insan olan peygamberimizin gece yaşantısında bu uygulamaları nasıl yaptığının halka aktarılması da, gece vaktinde gelen vahylerin yazılmasında, saklanmasında peygamberimize yardımcı olmak da, yine onların görevlerindendir. Kısaca peygamberimizin eşleri, bugüne göre hem sekreter hem zabıt kâtibi hem de basın sözcüsü konumunda olmak durumunda kalmışlardır. (Allah onlardan razı olsun.)
Peygamberimizin eşleri :
Hadice:
Huveylid kızı Hadice, ticaretle uğraştığından Tacire, temiz ahlâklı olduğundan da Tahire diye anılan ve kendisine de Ümmü Hind (Hind’in annesi) denilen bir Ümmî, yani Mekke’lidir. Daha önce başından iki evlilik geçen ve birinci evliliğinden bir oğlu, ikinci evliliğinden de bir kızı olan Hadice, peygamberimizle, o henüz elçilik görevi almamışken, Abdullah oğlu Muhammed iken ama herkesin güvenini kazanarak Emin lakâbını almış bir delikanlı iken evlenmiştir.
Peygamberimizin, kendisinden on beş yaş büyük olan bu itibarlı kadınla yaptığı evlilik, Hadice 65 yaşında ölene kadar 25 sene sürmüştür. Hadice’nin önceki evliliklerinden olan iki çocuğuyla birlikte yedi çocuklu olan bu aile, dost ve düşmanların ortak kabulü ile, temelindeki evlilikte karşılıklı sevgi ve saygının esas olduğu örnek bir ailedir. Peygamberimizden sonra Müslüman olan ilk insan ve ilk Müslüman kadın olan Hadice, peygamberimize büyük ve ağır görevinde hep destek olmuş, her zaman onun yanında yer almıştır. Peygamberimizin Hadice ile evli kaldığı bu dönem ile ilgili olarak hiç olumsuz eleştiri yapılmamış, yapılamamıştır. (Allah ondan razı olsun.)
Sevde:
Zem’a’nın kızı Sevde de ilk Müslümanlardan olup, o da Ümmî/ Mekke’lidir. Putperestlerin baskısı sonucu kocasıyla birlikte Habeşistan’a hicret etmiş ama kocasının orada ölmesiyle, elli yaşında dul kalmış ve himayeye muhtaç hâle gelmiştir. Çünkü akrabaları henüz Müslüman olmamışlardı ve o Müslüman olduğu için de ona düşmanlık besliyorlardı. Sevde de onların yanına dönemiyordu.
Sevde’nin bu durumunu bilen Müslümanlar onu, Hadice’nin ölümünden sonra yedi çocukla bir başına kalan peygamberimize eş olarak önerdiler. Bazı kaynaklar Sevde’nin nikâhta peygamberimize şu sözleri söylediğini kaydetmektedir:
Ben seninle, erkeğe arzu duyduğum için değil, sırf Peygamber hanımları arasında Allah’ın huzuruna çıkabilmek için evlendim. Bana buna göre davran, ey Allah’ın Rasulü!”
Peygamberimizin bu evliliği beş yıl devam etmiş ve Sevde’nin ölümü ile son bulmuştur. Bu tarihte peygamberimiz elli beş yaşındadır.
Ayşe:
Peygamberimizin evlilikleri içinde en çok irdelenen ve eleştiriye konu olan, Ayşe ile olan evliliğidir. Bu konuda, Ayşe’nin henüz evlenecek yaşta olmadığı hâlde küçük bir çocuk iken peygamberimizle nikâhlandığı, üç yıl büyümesinin beklendiği ve ondan sonra gerdeğe sokulduğu hikâyesi bir hayli yaygındır.
Peygamberimizin küçük bir çocukla nikâh kıyması bakımından dikkat çeken bu hikâyenin esasının iyice araştırılması ve bu konunun üzerinde önemle durulması lâzımdır. Aslında bu konu İslâm tarihinin temel kaynak kitapları olan; İbni İshak, İbni Hişam, İbni Sa’d, Taberî, Mevlâna Şibli gibi eserlerde genişçe yer almaktadır. Ayrıca çağımızda da Ali Himmet Berki ve Osman Keskioğlu tarafından hazırlanan “Hatemül Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı” adlı eserde genişçe incelenmiştir. Bu kaynaklardan öğrendiğimiz tarihî gerçek ise şudur:
Ayşe, peygamberimizle nişanlanmadan önce, Mut’im oğullarından Cübeyr ile nişanlıdır. Yani evlilik çağındadır ve peygamberimizle evlendiğinde küçük bir çocuk değildir. Yukarıda adını verdiğimiz tarihî eserlerden bazısı, peygamberimizin, Cübeyr ile nişanlı olan Ayşe’yi babası Ebu Bekr’den istediğini, Ebu Bekr’in de peygamberimize, Mut’im oğullarıyla konuşacağını ve ancak onlar nişanı bozarlarsa o zaman Ayşe’yi kendisine verebileceğini söylediğini, putperest olan Mut’im oğullarının ise, Müslüman olan Ayşe’nin oğullarını da kendi dinine döndüreceğinden korkarak, bu nişanı bozmak arzusunda olduklarını yazmaktadırlar.
Birinci olarak; Ayşe’nin, Mut’im oğullarından Cübeyr ile nişanlı olduğu tartışmasızdır. Çünkü eldeki tüm tarihî kitaplar bu bilgiyi vermektedir. İkinci olarak ise, bu nişanlılığın ise İslâmiyet’ten sonra olması mümkün değildir. Çünkü, mümin bir kadının, müşrik bir erkekle evlenmesini yasaklayan Bakara suresinin 221. ayeti, Müslüman olan ve peygamberimizin en yakın arkadaşı ve dostu olanEbu Bekr’in kendisi gibi Müslüman olan kızını bir müşrike vermesini engellemektedir. Dolayısıyla Ebu Bekr, kızı Ayşe’yi, Mut’im oğullarına, kendisi Müslüman olmadan evvel nişanlamış olmalıdır. Demek ki Ayşe, daha o zamanlarda bile evlilik çağında olan bir kızdır ve yörenin iklim şartlarına göre en az 12-14 yaşlarındadır. Diğer taraftan eldeki tüm tarihî kaynakların mutabık oldukları ve Ana Britannica ansiklopedisinin de 23. cildinin 185. sayfasında yazdığı gibi Ayşe, peygamberimizle hicretten önce nişanlanmış, hicretten sonra nikâhlanmıştır. Bazı kaynaklar hicretten evvel nikâhlanıp, hicretten sonra gerdeğe girdiğini yazsalar da, yine tüm kaynaklarda yer alan aşağıdaki metin, bu iddia ile uyuşmamaktadır:
“Medine’nin havası Mekkeli Müslümanlara çok dokunmuştu. Mekkeli Müslümanlar hep hastalanmışlardı. Hasta olanların içinde Hz. Âişe de vardı. Hastalık geçince Ebu bekr, Hz. Muhammed’in huzuruna gelip şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasülü! Neden NİŞANLIN ÂİŞE’Yİ KENDİ EVİNE ALMIYORSUN ?” Hz. Muhammed cevaben “MEHİR YÜZÜNDEN EY EBU BEKR, ŞU ANDA ÂİŞE’YE MEHİR ÖDEYECEK DURUMDA DEĞİLİM. dedi…..”
Görüldüğü gibi metninde açık olarak Nişandan söz edilmektedir. Ayrıca, nikâh anında tespit edilip muaccel (peşin) veya müeccel (vadeli borç) olarak verilebilecek mehirin henüz tespit edilmemiş olması da nikâhın hicretten hemen sonra kıyılmadığını göstermektedir.
Sonuç olarak yukarıdaki kaynakların verdiği bilgilerden anlaşılıyor ki Ayşe, peygamberimiz ile evlendiğinde, çocuk yaşta olmayıp, nişanlısından ayrılmış bir genç kızdır.
Peygamberimizin bu evliliği hem kızıyla evlenerek kendisini şereflendirdiği Ebu Bekr’in İslâm’a daha fazla maddî ve manevî yardımını sağlamış hem de Ayşe’nin herkes tarafından bilinen İslâm’ı anlama ve anlatma yönündeki dirayeti sayesinde, peygamberimizin elçilik görevini yaparken duyduğu rahatlık için isabetli bir karar olmuştur.
Hafsa:
Ömer kızı Hafsa, okuma yazma bilen ve Habeşistan’a göç eden cefakâr Müslümanlardandır. Kocası Hunays b. Huzâfa Bedir’de şehit olunca Hafsa dul kalmıştır. Onun bu durumuna çok üzülen babası Ömer, sahabenin ileri gelenleri arasından ona uygun bir eş aramıştır. Sonuçta Hafsa ile peygamberimiz evlenmiş, böylece Ömer gibi güçlü bir kişi ileakrabalık bağları kuran peygamberimiz, elçilik görevinde büyük bir destek daha sağlanmıştır.
Huzeyme kızı Zeynep:
Kocası Bedir’de şehit olan ve altmış yaşında dul kalan Zeynep’e evlilik teklifini bizzat peygamberimizin kendisi yapmış ve bu evlilik iki yıl sonra Zeynep’in ölümü ile son bulmuştur.
Ümmü Seleme:
Habeşistan’a hicret eden Müslümanlardan olan ve okuma yazma bilen Ümmü Seleme, kocasının Uhud’da yaralanıp, iki ay sonra o yara sebebiyle ölmesi sonucu Dört çocuk ile dul kalmıştır. Himayeye muhtaç olan Ümmü Seleme, sahabenin ileri gelenleri tarafından kendisine yapılan evlenme tekliflerini yaşlı oluşunu bahane edip reddetmiştir. Peygamberimizin elçi göndererek yaptığı aynı yöndeki teklifi de yaşlılığını, çocuklarını ve kıskanç bir yapıda oluşunu bahane ederek reddeden Ümmü Seleme, peygamberimizin; “Yetimleri zaten yanıma alacağım. Kıskançlığının gitmesi için Allah’a dua edeceğim. İhtiyarlığın ise bir engel değil.” Sözleri üzerine nikâhlanmaya razı olmuştur.
Cahş kızı Zeynep:
Peygamberimizin Cahş kızı Zeynep ile evliliği, her Müslüman tarafından inceden inceye bilinmelidir. Çünkü bu evliliğin her yönü hikmet ve ibretle dolu olup, önemi sebebiyle de Kur’an’da yer almıştır. Dolayısıyla bizlere ölçü ve ışık olmalıdır. Ayrıca bu evlilik, bir takım gerçekleri çarpıtarak Müslümanların zihinlerini bulandıran isteyen İslâm düşmanları tarafından bu amaçlarına alet edilmek istendiğinden, Müslümanlarca iyi öğrenilmelidir.
Öncelikle şu husus bilinmelidir ki, bu uygulamanın kahramanları saygıya ve övgüye lâyık kişilerdir. Çünkü bu evlilik, İslâm Devriminin teorideki öğretilerinin hayata geçirilen ilk uygulamasıdır. Bu evlilik ile Arap toplumunda iki tane yanlış ortadan kaldırılmış ve iki tabu yıkılmıştır.
Birinci olarak; Müslüman kadınların cahiliye döküntüsü inançları sebebiyle, Müslüman da olsalar, itibar etmedikleri, hor gördükleri, evlenmek istemedikleri köleler, toplum içinde hür kişilerle aynı seviyeye getirilmiştir. Hatırlanacak olursa yukarıda başka bir vesile ile sunduğumuz Bakara suresinin 221. ayeti, Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunmakta idi:
Bakara; 221: Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın. İman etmiş bir cariye -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikâhlamayın; iman etmiş bir erkek köle -sizin çok hoşunuza gitmiş olsa da- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler.
Ama bu ayetin önerisinin hayata geçirilmesi, uygulanması lâzımdı ki ayetin amacı gerçekleşsin. İşte peygamberimiz bu amacı gerçekleştirmek için, halasının kızı olan Zeynep’i, kölesi (sonradan evlâtlığı) Zeyd ile evlendirmek istedi. Ama Zeynep toplumda yer etmiş tabulara göre gururuna dokunan bu işe pek sıcak bakmadı ve peygamberimizin ısrarına rağmen bu evliliğe razı olmadı. Tam bu sırada Allah’ın emri geldi ve tartışmalar bitti:
Ahzab; 36: Allah ve elçisi bir işe hükmettiği zaman, mümin olan bir erkek ve mümin olan bir kadın için o işte, kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve elçisine isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
Emir büyük yerden gelince itaat şart oldu ve hür Zeynep ile Müslüman köle Zeyd evlendi. Böylece İslâm’ın insanları eşit kabul ettiği, İslâm toplumunda insanların hür ya da köle olarak ayrıma tâbi tutulamayacağı, İslâm toplumunda hür ve itibarlı bir Müslüman kadın ile Müslüman bir kölenin evlenebileceği, bu somut olayla tüm dünyaya gösterilmiş oldu.
Bir müddet sonra Zeyd ile Zeynep ayrıldılar. Bu dönemde peygamberimiz Zeyd’i hem azat etti ve hem de evlât edindi.
İkinci olarak da; gerçeklerin tersine olarak toplum yaşamındaki her alanda evlâtlıkların öz evlât olarak kabul edilmesi yanlışı ortadan kaldırıldı. Bu konuda da Yüce Allah’ın bir tavsiyesi mevcut idi:
Ahzab; 4, 5: Allah, bir adamın göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı. Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı. Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve doğruya yöneltir/ iletir.
Evlâtlıkları babalarına nispet ederek çağırın; bu, Allah katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt göstererek yaptıklarında sakınca vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Aslında İslâm’a göre de evlâdın eski karısının nikâhlanması mümkün değildir. Ama evlâtlık, yukarıdaki Kur’an hükmüne göre öz evlât sayılamayacağından, evlâtlığın eski karısı da, evlâdın eski karısı hükmünde olmamakta ve bir kimsenin evlâtlığının eski karısı ile nikâhlanmasında bir sakınca bulunmamaktadır. İşte peygamberimiz ile Zeynep’in evlenmesi, evlâtlıkların öz evlât gibi telâkki edilmemesi gerektiğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Toplumdaki bu yanlışı ortadan kaldıran ve bu tabuyu yıkan ilk uygulama da yine Rabbimizin talimatı ile olmuştur:
Ahzab; 37-40: Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: “Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın!” diyordun; insanlardan çekinerek Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlâtlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
Allah’ın kendisine farz kıldığı şeyde peygamber üzerine bir güçlük yoktur. Daha önce gelip geçenlerde de olan Allah’ın sünnetidir. Allah’ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
Ki onlar, Allah’ın verdiği elçilik görevini tebliğ edenler, O’ndan içleri titreyerek korkanlar ve Allah’ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Ancak o, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.
Görüldüğü gibi, olayların gelişimi tarafların iradeleri dışında olmaktadır. Yaşananlar, takdir edilmiş olan kaderdir. Ama bir tabunun yıkılmasının, bir yanlışın düzeltilmesinin örneği olma şerefi de, Kur’an’da belirtildiği gibi yanlış kuralların yıkılışının fedakâr ve örnek kişiliklerinde uygulanması sebebiyle, Zeyd ile Zeynep’e aittir. Ayrıca Zeynep, Allah’ın talimatlarına itaatinin ve gösterdiği özverinin bu dünyadaki karşılığını, Allah’ın elçisine eş ve Müslümanlara da Ana olmak şerefiyle almıştır.
Ümmü Habibe:
Ümmü Habibe, Mekke’nin amiri, bir dönem İslâm dininin ve peygamberimizin düşmanı, Bedir’in Uhud’un düzenleyicisi, meşhur Ebu Süfyan’ın kızıdır.
Habeşistan’a göç eden Müslümanlardan olan Ümmü Habibe, kocasının Habeşistan’da Hıristiyan dinine geçmesi sebebiyle onu terk etti. O zamanlar İslâm’ın en büyük düşmanı olan babasının yanına, kabul edilmeyeceğini bildiğinden dönemeyen ve Habeşistan’da yapyalnız kalan Ümmü Habibe’yi peygamberimiz Medine’ye getirtti ve onunla evlendi. Böylece de en büyük düşmanına damat oldu. Ama onunla kurulan akrabalık bağları, Müslümanlara gelebilecek zararları tam olarak ortadan kaldırmasa da önemli ölçüde azalttı. Mekke’nin fethinde de büyük rol oynayan bu evlilik, yine İslâm’ı yayma ve destek sağlamaya yöneliktir. Aşağıdaki ayet, bu olaylardan sonra inmiştir:
Mümtehine; 7: Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık beslemekte olduklarınız arasında bir sevgi bağı kılar. Allah güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Haris kızı Meymune:
Daha önce iki kez evlenmiş olan ve ikinci kocasının ölümü sonrasında hayatını hizmetçi olarak peygamberimize vakfetmek isteyen Meymune, peygamberimizin evlendiği son kişidir. Peygamberimiz, gösterdiği özveri karşılığında bu kimsesiz kadın ile nikâhlanmış ve onu müminlere anne yaparak şereflendirmiştir.
Cüveyriye:
Benü Müstalik savaşında kocası ölen ve ganimet taksiminde peygamberimizin payına düşen Cüveyriye, Kabile reisinin kızıdır. Esirlik ona zor gelmiş, peygamberimiz de onu hürriyetine kavuşturmuş ve ona evlenme teklif etmiştir. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Cüveyriye ile peygamberimizin evliliği, şu sonuçları doğurmuştur:
- Manzarayı gören diğer Müslüman mücahitler de kadın erkek, tüm esirlerini serbest bırakmışlardır.
- Peygamberimizin bu hareketi ile esirleri küçük görme tabusu yıkılmıştır.
- Cüveyriye’nin kabilesinin tümü Müslüman olmuştur.
Safiye:
Esas adı Zeynep olup, Hayber’de bir Yahudi kabilesinin başkanı Huyey’in kızıdır. Hayber savaşında kocası ölen Safiye de, Cüveyriye gibi esir düşmüş ve ganimet taksiminde peygamberimize isabet etmiştir. Peygamberimizin cariyesi olmuş ve kendisine “ganimet payı” anlamında “Safiye” denmiştir.
Peygamberimiz hürriyetini bağışlayıp, isterse kavmine dönebileceğini söylemesine rağmen o peygamberimizi tercih etmiş, Müslüman olmuş ve müminlerin annesi olma şerefine ermiştir.
Bu evlilik sayesinde de, çevredeki Yahudilerin kinleri ve düşmanlıkları hafiflemiştir.
Mariya:
Bilindiği gibi peygamberimiz, elçiler göndererek çevrede bulunan hükümdarları İslâm’a davet etmekte idi. Bu davetlerden biri de Mısır hükümdarına yapılmış ve o günkü Mısır hükümdarı peygamberimize bir jest olarak iki kız kardeşi; Mariya ile Sirin’i hediye olarak göndermişti. Sirin, peygamberimiz tarafından şair Hasan bin Sabit ile evlendirilmiş, Mariya’yı da peygamberimiz kendisine eş olarak nikâhlamıştır. Bu evlilikten İbrahim adında bir erkek çocuk doğmuş ama küçük yaşta ölmüştür.
Bu evlilik, İslâm dininin yayılmasında çok büyük rol oynamıştır. Bizans sınırları içerisine yapılan tüm seferlerde Mısır devleti hep Müslümanlar tarafını tutmuş; ya doğrudan desteklemiş ya da tarafsız davranarak İslâm kuvvetlerine dolaylı yardımda bulunmuştur. Mısır’ın da İslâm dini ile müşerref olmasında peygamberimizin Mariya ile evlenmesinin rolü çok büyük olmuştur.
NETİCE :
Yukarıdaki açıklamalarımızdan görüldüğü gibi peygamberimiz, bekârlığında da, evliliğinde de iffet örneği olmuş bir kişidir. Hayatının hiçbir döneminde, kadın düşkünü olarak nitelenmeyi gerektirecek bir davranışta bulunmamış, hele şehvet, onun Allah’tan aldığı emir doğrultusunda hep uzak kaldığı bir özellik olmuştur. Bazı İslâm düşmanı iftiracıların onu küçük düşürmek maksadıyla ortaya savurdukları seks manyaklığı ise ancak, onun otuz erkek gücünde olduğu yalanını uyduran sözde Müslümanların hastalıklı beyinlerinde yarattıkları hayalî kişilik için söz konusudur. Eşlerinin kimlikleri ve kişilikleri de yakından tanınınca durumun böyle olduğu daha da açığa çıkmaktadır.
Peygamberimizin çok eşliliği; yapmakta olduğu elçilik görevinde, maddî, manevî, siyasî, sosyal alanlarda yardım ve destek sağlaması ve bu görevde zorluk çekmemesi için sadece kendisine tanınmış bir ayrıcalıktır. Başkalarını hiç ilgilendirmemektedir. Sünnet olarak da başkaları tarafından tatbik ve taklit edilemez.


http://www.istekuran.net/?p=66
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
ÖmerFurkan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 8 Kisi:
Ali Rıza Borazan (22. August 2009), Anonymous (6. January 2011), Bilgi (17. June 2012), hakikat_yolcusu (20. September 2012), Miralay (22. July 2010), pramid (3. April 2011), sevginur (6. November 2012), TUĞÇE DENİZ AKIN (31. May 2009)
Alt 22. August 2009, 07:25 AM   #2
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

Eline ağzına sağlık kardeş teşekür.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 21. July 2010, 04:18 PM   #3
tevhid_yolcusu
Yeni Üye
 
tevhid_yolcusu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 12
Tesekkür: 4
10 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
tevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud oftevhid_yolcusu has much to be proud of
Standart

üye tarafından silindi..

Konu tevhid_yolcusu tarafından (26. April 2012 Saat 11:31 PM ) değiştirilmiştir.
tevhid_yolcusu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 24. January 2011, 03:29 PM   #4
FEDAKARADAM
Uzman Üye
 
FEDAKARADAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 418
Tesekkür: 51
95 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
FEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud ofFEDAKARADAM has much to be proud of
Standart

ASLINDA BU KONU AÇILMASA DAHA İYİYDİ.BİZİM MİLLETİMİZ BU KONU HAKKINDA ŞÜPHEYLE BAKMAKTADIR...Hz. peygamberimizn çok eşli oluşunu öğrensek ne olur ki.Bu konu ateistlerin üzerinde durduğu bir konudur.Mesajlar arttıkça sorular kendiliğinden gelmekte ve işin içinden çıkılmamaktadır.

Mühim olan şudur ki biz müslümanlar hz. peygamber efendimizi örnek alıp onun güzel ahlakıyla edeplenmek boynumuzun borcudur.Allah, Resulullah efendimizin çok eşli niye oldu diye bizi sorguya çekmeyecektir.Peygamber efendimiz(S.A.V.)'in çok eşliliğini irdelemeye gerek yok diyorum...
__________________
Ya İslam'la yükselir, Ya inkarla çürürsün.. Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün!...(NECİP FAZIL KISAKÜREK)
FEDAKARADAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 3. April 2011, 03:55 PM   #5
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

o dönem arapları kızın adet görmesi ile yaşlarını sayarlardı....... aişe için söylene gelen çocuk yaşı güvenilir değil.............ek bir bilgi.. yazı içinde tşk...

islam yavaş yavaş yanlışı değişirir. alışkanlıkların kırılması zor olsa gerek..

örnek:
şefaat.
putlar şefaat etmez.
şefaat allah iznine bağlı
şefaat yalnızca allahındır....şefaatcilerin fayda vermeyeceği gün..

örnek.
hamr da fayda ve zarar var..
sarhoşken salata yaklaşma
hamr 'ı bıraktınız değimi....
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (6. April 2011), Miralay (3. April 2011)
Alt 15. June 2012, 08:58 AM   #6
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Prof Dr Abdülaziz Bayindir (video):
http://www.youtube.com/watch?v=G0amFOhmfr8

Islamda kölelik ve cariyeligin ta peygamberimiz zamaninda kesin olarak kaldirildigini… fakat daha sonralari ilgili ayetlerin tamaminin anlami degistirilerek, saga sola cekilerek cariyelik sisteminin zoraki bir sekilde yerlestirildigini, sonraki gelen nesillerin de sanki bunu dinin bir parcasiymis gibi kabul ettiklerini cok acik ve net olarak gördük.

*

Simdi bugün dogru bildigimiz yanlislardan bir tanesini daha anlamaya calisacagiz. Ben kendimi bildim bileli FIKIH kitaplarimizda, diger kitaplarda Islamda köleligin ve cariyeligin oldugu anlatilir.

"Iste aslinda Islam köleligi kaldirmak istedi ama ne yapsin herkes her tarafta insanlari köle yapmisti; onu yavas yavas kaldirmayi planladi. Neticede de kalkti."

Fakat neticede kaldiran Islam mi oldu batililar mi oldu? Eh batidan gelen baskilarla mecburen kaldirildi. O zaman bi cok seyi birileri yaptiginda hemen "Aslinda bu, Islamda var!" diye yapistiriyoruz. Bu da gercekten cok gülünc oluyor.

Bir gün Ali Riza (Demircan) Hoca Süleymaniye Vakfina gelmis. Bizim ordaki diger hocalarla görüsmüs. Enes Hoca, Yahya… digerleriyle. Mu’minûn sûresinin bastaki ayetlerinden bir ayete yanlis anlam verildigini tesbit etmis. O da estaîzu billah, illâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum ve innehum gayru melûmîn. Simdi bunu bastan itibaren okursam buradaki ifadenin anlaminin ne oldugu ortaya cikar…

namazlarda husû icinde olmak kadin ve erkek icin
bos sözlerden sakinmak kadin ve erkek icin
zekat icin calismak kadin ve erkek icin
namuslarini korumak kadin ve erkek icin
ama
(apis aralarini acmaya) gelince sadece cariyelerine karsi deniyor.

Yani burda hemen erkege dönüsüyor, kadina degil. E peki, mâ meleket eymânuhum- hakimiyetleri altinda bulunanlar dendigi zaman bunun kadini erkegi olmaz. Yani erkek köle de olur, kadin köle de olur. O zaman

erkek, sahip oldugu cariyeden cinsel olarak yararlaniyorsa

bu ayetten cikariyorsaniz o hükmü…
ayni ayetten yüzde yüz olarak sunu da cikarirsiniz:

kadin da sahip oldugu köleden cinsel olarak yararlanir.

Bunu demeniz gerekir. Bunun baska bir mânâsi yok. Hayir! Bunu hic kimse kabul etmiyor. Orda hemen erkege dönüyorlar.

Konu Hasan Akçay tarafından (15. June 2012 Saat 11:08 AM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 15. June 2012, 10:05 AM   #7
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Akçay.

Dört karı, iki,üç,......cariyesi olan veya buna özlem duyan biri bunu nasıl nasıl söyler ki...?

(Hasan Bey,şurada bir konu nedeniyle kompetanı siz olduğundan size bir atıf yapmıştım. Bir bakıverir misiniz? Sitemizin Kur'an bölümünde ''yaptığımız yanlışlar ...'' başlığı altındaki Haluk Gümüştabak'ın yazısı, ana sayfada son konular kısmında ''yaptığımız...'' başlığı)

Saygılarımla
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (15. June 2012 Saat 10:31 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (15. June 2012)
Alt 16. June 2012, 11:53 AM   #8
Hasan Akçay
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 811
Tesekkür: 0
155 Mesajina 223 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Hasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud ofHasan Akçay has much to be proud of
Standart

Merhaba.

Nasil söyler ki...
Söyleyemez
cünkü
söyledigi an su gerceklerle yüz yüze gelecek:

1.
Inanan erkek, tipki inanan kadin gibi, tek eslidir.

2.
Inananlarin yeminleri kime sahipse onlar (mâ meleket eymânuhum)
inananlarin köle ve cariyeleri degil sözlü nikahla aldiklari esleridir.

3.
Kadinlarin köleleriyle nikahsiz iliskisi nasil zina ise
erkeklerin cariyeleriyle nikahsiz iliskisi de zinadir.

Konuyu buraya getirmemin nedeni: sorularim var. Sayin Halil Ay belki cevap verip beni aydinlatir.

Allah
Mu'minûn 1-6'da
kadin erkek bütün inananlardan
söz ediyor.

Örnegin 5-6:

Ve cinsel organlarini saklayanlardir onlar -Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn
Ama eslerinden ya da yeminleri kime sahipse onlardan saklamazlar...
illâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum

Sorularim:

1.
Ayet 6'da
muhataplarin yalnizca erkekler olduguna isaret eden bir gramer var mi?
Örnegin alâ?

Videoda Prof Bayindir bunu aklindan bile gecirmiyor.

2.
Ayet 6'da
baglac ya da anlamindaki ev.

Bu,
o da olur bu da olur anlamina mi gelir ya da
ikisi birden olmaz, ya o ya bu mu?

Prof Bayindir ikisi birden olmaz diyor, ya o ya bu.

Bir kadin ya
olagan nikahli bir kocaya ya da
sözlü nikahla edindigi bir kocaya sahiptir.
Bir kadin iki kocali olamaz.

Bir erkek te ya
olagan nikahli bir hanima ya da
sözlü nikahla edindigi bir hanima sahiptir.
Bir erkek iki hanimli olamaz.

Sevgi ile,
Hasan Akcay

Konu Hasan Akçay tarafından (16. June 2012 Saat 08:27 PM ) değiştirilmiştir.
Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 17. June 2012, 12:53 AM   #9
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun Aleykum! Değerli Hasan Akçay Kardeşim!

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba.
Merhaba



Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Nasil söyler ki...
Söyleyemez
cünkü
söyledigi an su gerceklerle yüz yüze gelecek:

1.
Inanan erkek, tipki inanan kadin gibi, tek eslidir.

2.
Inananlarin yeminleri kime sahipse onlar (mâ meleket eymânuhum)
inananlarin köle ve cariyeleri degil sözlü nikahla aldiklari esleridir.

3.
Kadinlarin köleleriyle nikahsiz iliskisi nasil zina ise
erkeklerin cariyeleriyle nikahsiz iliskisi de zinadir.
Değerli Kardeşim!
İslâm dini nikâhsız cinsel ilişkiyi tasvip etmez. Nikâhsız gönüllü ilişkiyi zina, nikâhsız ve gönülsüz ilişkiyi ise tecavüz sayar.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Konuyu buraya getirmemin nedeni: sorularim var. Sayin Halil Ay belki cevap verip beni aydinlatir.

Allah
Mu'minûn 1-6'da
kadin erkek bütün inananlardan
söz ediyor.
Sadece 1-6 da değil, 1- 11 deki ayetlerde kadın erkek bütün inananlardan sözediliyor.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Örnegin 5-6:

Ve cinsel organlarini saklayanlardir onlar -Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn
Ama eslerinden ya da yeminleri kime sahipse onlardan saklamazlar...
illâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum

Sorularim:

1.
Ayet 6'da
muhataplarin yalnizca erkekler olduguna isaret eden bir gramer var mi?
Örnegin alâ?

Videoda Prof Bayindir bunu aklindan bile gecirmiyor.

Muhatapların yalnızca erkekler olduğuna işaret eden bir gramer yok.

Alıntı:
Hasan Akçay Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
2.
Ayet 6'da
baglac ya da anlamindaki ev.

Bu,
o da olur bu da olur anlamina mi gelir ya da
ikisi birden olmaz, ya o ya bu mu?

Prof Bayindir ikisi birden olmaz diyor, ya o ya bu.


Bir kadin ya
olagan nikahli bir kocaya ya da
sözlü nikahla edindigi bir kocaya sahiptir.
Bir kadin iki kocali olamaz.

Bir erkek te ya
olagan nikahli bir hanima ya da
sözlü nikahla edindigi bir hanima sahiptir.
Bir erkek iki hanimli olamaz.

Sevgi ile,
Hasan Akcay
Değerli Hasan Akçay Kardeşim!

“ اَوْ /ev“ Yahut/Ya/bazen” anlamlarında atıf edatı olup cümle ve tekil kelimeleri birbirine bağlar.
Kullanıldığı yere :
İki şeyden birini seçmek, (Ya balığı ye yahut sütü iç.)
Birşeyin şüpheli olduğunu belirtmek,(Ya bir gün, ya iki gün çalış.
Birşeyin kapalı olduğunu belirtmek, (Biz mi yoksa siz mi hak üzeresiniz.)
Taksimleri belirtmek, (Kelime ya isim, ya fiil,ya harf olur.)
“اِلٰى “İla anlamında, ( Hakkımı verinceye kadar senden ayrılmayacağım.)
“ اِلَّا İlla” anlamında, ( Ya düşmanla savaşacağım ya da o boyun eğecek)
Bazen anlamında (Ben bazen namaz kılarım bazen oruç tutarım)
kullanılırlar.

Sorunuzun cevabı:
Eşleri yahut/veya sözleşmelerinin sahip oldukları” İkisi birden olmaz.

Değerli Kardeşim sözkonusu ettiğiniz Mü'minun 5,6 daki:
Vellezîne hum lifurûcihim hâfizûn, İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn
ayetin benzeri Me’âric29-3o da da aynısıyla geçmektedir.

Me'âriç;29,30:“Vellezîne hum lifurûcihim hâfizûn, İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum feinnehum ğayru melûmîn
Ve onlar iki aralık arasındakini koruyanlardır. –Ancak eşleri veya/yahut sözleşmelerinin sahip oldukları hariçtir. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.–

Âyette lifurûcihim hâfizûn kimler için olacaksa onlar belirtilmiştir. Bunlar:Ezvaç/eşler veya mâ meleket eymânüküm/sözleşmelerinizin sahip oldukları “ dır.:

Değerli Kardeşim!

Mâ meleket eymânühümden/sözleşmelerinin sahip olduklarından kasıt: Kölelik müessesesinin devam ettiği zamanlarda, kadın ve erkek kölelerin belirli koşullar ile yapılan sözleşmeler çerçevesinde koruyucu ailelerin himayelerine verilenlerdir.

Bu Koruyucu aileler onların/erkek ve kadın köleler iş gücünden yararlanırlar ve onları korurlardı.
Bunlar ile cinsel ilişkiye girebilmek için mutlaka yakınlarından izin alınarak örfe uygun olarak davranılması - mehirlerinin verilmesi- suretiyle nikâhlanmaları şarttır. Nisa suresinde bunlar ile ilgili açıklamalar bulunmaktadır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsustur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (17. June 2012), sevginur (6. November 2012)
Alt 17. June 2012, 10:33 AM   #10
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın Halil Ay. Dost1

Benim de takıldığım bir husus-konu var: MEHİR.

1- Eğer bu ifade ''mihr-mehr'' kökünden geliyorsa ve ''nikâh bedeli, başlık parası'' anlamında ise, Fatiha suresi ile kişilik kazanmış bir kadına mal yani ''alım satıma''-değer değişimine tâbi bir eşya muamelesi yapılamıyacak ise, yani insan ise,

2- Kadın ''İffetli'', yani yalnızca maişet-geçimlik ile yetinmek mecburiyetinde ise,

Bu ifade ne demek oluyor?

3- ''Maharet'' kökükünden geldiği düşünülebilir mi? Evet ise cümle içinde ne anlam ifade eder? Evlendikten sonra da düşünce ve eylemlerinde serbestlik ifade ile kısıtlanamıyacağı anlamına gelebilir mi?

4- Yoksa başka bir mânâsı mı var?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
çok, eşliliği, peygamberimizin


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:14 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam