hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > KUR'AN'I ANLAMA METODU (Ali Rıza Borazan) > KUR'AN'I ANLAMA METODU (Ali Rıza Borazan)

 
 
Seçenekler Stil
Alt 24. May 2012, 10:36 PM   #11
Altimuray
Guest
 
Mesajlar: n/a
Standart

Hepinize selamlar. Son birkaç ayda yaptığım araştırmalara, edindiğim bilgilere dayanarak sanırım bu konuda daha iyi tartışmalar yapabilirim. Bilimsel gelişmelerin aslında bugün düşündüğümüzden ne kadar da ilerde olduğunu fakat bilimi engelleyenler, ona karşıt olanlar nedeniyle çoğu şeyden habersiz kalmışız. Ben bu yıl üniversiteye başlamış bir hazırlık sınıfı öğrencisiyim. Geçmişime şöyle bir bakarsam 8. sınıfta elektronların belirli ve Güneş sistemiyle benzerlik kurulan (çekirdek Güneş, elektron gezegen gibi) yörüngelerde döndüğünü öğrenmiştim. Bu düşünce aslında nerden bakarsanız 100 yıl öncesinden kalma ve kuantum fiziğinin gelişmesiyle tarihe gömüldü. Liseye geçtiğimdeyse kuantum kuramına uygun bir atom modeli öğretilmeye başlandı. Fakat olayın temeli anlatılmadığından ve anlamsız gelen birçok kavram ortaya atıldığından (enerji seviyesi, belirsizlik... bunar benim için karmakarışıktı ve anlaşılmazdı.) Fizikte ise lise son sınıfta ışığın tanecik dalga özellikleri hakkında temel bilgiler verilse de okula hiç gitmediğimizden, dersanedeyse ben dersi dinlemediğimden öğrenememiştim. Gerçi dersi öğrenen arkadaşlarıma soruyorum da aradan bir yıl geçmiş ve hiçbir şeyi hatırlamıyorlar. 20. yy'ın çığır açan 2 kuramı Görelilik ve Kuantum konuları bize hiçbir şekilde öğretilmedi. Ben geçen yazdan başlayarak bu alanlarda kitap okumaya başladım ve aslında hiçbir şey bilmediğimizi, bilmemizi sağlayacak hiçbir eğitim kaynağı olmadığını da gördüm. Neyse, bu yıl içerisinde (her ne kadar kendimi bu konularda çok yetersiz görsem de) uzayzaman, dalga-parçacık, karadelik, zaman bükülmesi, büyük patlama derken bilim insanlarının evrenin en en geçmişine dek(10^-43.sn'den falan bahsediyorlar) açıklamalar yapabildiklerini gördüm. Fakat yine de yaşamın kökeni hakkında hiçbir bilgi edinemiyordum. Evren ile ilgili pek çok şey bilinirken canlılık hakkında hiçbir açıklama bulunamaması kafamı kurcalayan sorunlarsan biriydi. Protein var, yağ var cansız bunlar; eee bunlar nasıl canlı oldu peki diye diye kafayı yemişliğim çok oldu. İnternetteki araştırmalarında hep H.Yahya'nın internet siteleri çıkıyordu. Onun çalışmaları ise "Canlılar tesadüfen olmamıştır, Allah onları aniden yaratmıştır" demekten başka bir şey demiyordu. Bense böyle kestirilip atılmasını kabul etmiyordum. Yıldızları, gezegenimizi, bebekleri de Allah yaratmıştır diyorduk ama onlarda bi anda oldu işte yaa demeyip nasıl yarattığını ayrıntılarıyla bilip öğrenebiliyorduk. Aynısının canlılığın kökeninde de olacağına inancım tamdı. H.Yahya'nın yazdıklarından umudumu kesmiştim artık, bir süre sonra da onun bilim düşmanlığını görüp sırt çevirecektim onlara. Sonra, 2-3 ay önce internet üzerinden, üniversitemin biyoloji topluluğundan birkaç arkadaşın insanları abiyogenez kuramı ve evrim kuramı hakkında bilgilendiren bir sayfa açtıklarını gördüm. Canlılığın kökenine bilimsel temellerle inen ve bu işin nasıl olduğunu gösteren bir kaynak bulmuştum sonunda. İlk başta önyargılarım olsa da başkalarının "Allah şöyle yaratmıştır buna inanmak zorundasın" tarzındaki Tanrı zar atmaz biçimlendiriciliğinden (Einstein'a saygı duyarım ama bu sözüyle yanlış yapmıştır bence) uzak duracağıma söz verdim kendime ve gerçeği kendime uydurmak yerine gerçek neyse ona uymaya karar verdim. Araştırmalarım hala devam ediyor ve kafamda hala sorular var tabi ki. Bu konuda yazılan yazılara bilimsel bir bakış açısı getirerek gerçeği kavramamızın kolaylaşacağını umuyorum. Ve sizlerle de fikir alışverişi yaparak kendimi daha da geliştirmeyi düşünüyorum.


Alıntı:
hiiic Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Çok detaya inmiyorum, bilimi destekliyorum ama bilimsel olarak ispatlıdır ki; bilim adamlarıda bazen körük eder.

bilim adamlarının bazen hatalı düşündükleri, yanılmış oldukları ve yanılabilecek olmaları Bilimsel Olarak ispatlı bir konudur..

Ben şuna anlam veremiyorum mesea;;;

Doğanın çıplak bağrında, var olan yaşamı dahi tehlikeye atacak bir atmosferde, kimyasal ve fiziksel sert şartlarda şans eseri bir araya geldiği farzedilen canlı organizması (ki bu gün dünyanın herhangi biryerinde de meydana gelebilir ama gözlemliyemiyoruz) nasıl olurda, yaşam için elverişli anne karnında şans eseri bir araya gelmez.

Hangisi daha zor? çıplak doğada tesadüfen organizmanın bir araya gelmesi mi yoksa ana rahminde tesadüfen sadece 1 zigot hücresinin oluşması mı?

Her ikisini de bu gün gözlemliyemiyor gelişimini bilimsel olarak takip edemiyoruz. Ama kiloya vurduğumuzda 2. olasılık bana daha yakın geliyor...
Selam hiiic. Öncelikle, bilim ve bilimsellik kelimeleri halkımız tarafından çoğunlukla yanlış algılanmaktadır. Bilim gerçeği konu alır ve insanların kişisel görüşlerine göre değil de ortaya atılan hipotezlerin sınanmasına dayalı olarak gelişir. Bilim adamlarının kendi hayatlarında söyledikleri görüşleri bilimsel bir geçerliliğe sahip değildir ve bilimsel olmayan bir şey bilimsel yöntemlerle sınanamayacağından bilimsel olarak yanlışlanamazdır. Sanırım bu konuda kafanı kurcalayan konu tesadüf olgusu. Bir şeyi tesadüfle açıklamak bilimin işi değildir, örneğin atılan bir paranın tura gelmesi fizik yasalarına bağlıdır ve bilim paranın tura gelmesine etki eden kuvvetleri açıklar/açıklığa kavuşturur. Tesadüfse insanların konuya getirdiği bilimsellik taşımayan bir yorumdur. Atomların bir araya gelip canlılığın oluşması bilimsel yöntemlerle araştırılıp açıklanabilir. İnsanlarsa belki bunu tesadüf diye yorumlayabilir. Bense şimdi sana bir yorum yaparak olayı anlatacağım: Yüksek bir yerden bir top bıraktığında o tesadüfen yere düşmez, ya da sağa sola gitmek göğe kaçmak gibi ihtimallere sahip değildir. Çünkü yerçekimi kuvveti nedeniyle o aşağıya düşmek zorundadır. Canlılık da rüzgarın atomları savurup da ortaya bir kedi, bir bitki, bir insan çıkarması değildir. Canlılık ancak belirli koşullar sağlandığında meydana gelen bi şeydir. Atomlar fizik yasalarının etkisiyle o özel koşullar altında bir araya gelerek bir hücreyi oluşturabilir ancak. Günümüzde ise doğanın çıplak bağrında yaşamın oluşması imkanlı değildir. Çünkü doğada bulunan serbest oksijen molekülleri organik molekülleri oksitleyerek onları işlevsiz hale getirir. Canlılığın oksijensiz bir ortamda oluşması gereklidir, bu parametrelerden biridir yalnızca. Aynı durum anne karnında da geçerlidir. Orda da oluşum gen denen setup programının komutlarına bağlı olduğundan(o da fizisel yasaların sonucu tabi) yeni bir bebek oluşur. Burda gerçekten çok karmaşık parametreler ve uyumlar var. Anne karnının yaşama elverişli olması mutlak bir şey değildir, "zigota göre" yaşama elverişlidir. Bu, oksijen yaşama elverişli demek gibi bir şeydir. Evet bizim için oksijen vazgeçilmez ama oksijenle karşılaşınca zehirlenen bakteriler de var.

Alıntı:
Cambrian devrinde bütün canlıların aniden ortaya çıktığı bilimsel arkeolojik bir canlı. O döncemlerde henüz insan ortada yokken uzun yıllar pek çok canlı yeryüzünü bizim için neredeyse imar etti.

Özellikle mikrobiyolojik canlılar topraktaki elementleri işleyerek diğer canlıları meydana getirdiler. Küçücük o canlılar diğer küçücük canlıları yaparak insanı da hayvanlarıda ilk defa bir bitki gibi topraktan çıkardılar. Şu ansa yaşamamızı da yine o canlılara, küçücük ve sürekli bize hizmet eden hücrelere borçluyuz, esasında o hücreleri bizim hizmetimize sunan ve boyun eğdiren Yüce rabbimize.

Bitki gibi topraktan yaratıldık ve değer vermediğimiz bir sudan neslimize devam ediyoruz. Yine öyle bir zaman olacak ki bitki gibi yeniden topraktan biteceğiz.
Kambriyen devri günümüzden yaklaşık 550 milyon yıl önceki jeolojik bir devirdir. Kambriyen patlaması ise o dönemde canlı sayısının çok fazla artmasından kaynaklanan bir metafordur. Canlılar aniden ortaya çıkmamıştır, bu patlama 50 milyon yıllık dönemi kapsar ve o dönemden önce de 2-3 milyar yıldır yaşam vardı dünyada. Bu canlılar yeryüzünü imar etti ancak yukardaki paragrafta bahsettiğim nedenden dolayı biz onların ürettiği organik moleküllerden gelmedik. Topraktan gelme konusuna farklı bir açıdan bakmak gerekiyor sanırım, çünkü günümüzün bilimsel çalışmaları kimyasal moleküllerin canlı bir organizmaya dönüşmesinin 3,5 milyar önce okyanuslar içerisinde olduğunu gösteriyor(ilginç geldi-24:45 Allah bütün canlıları sudan yaratır...) ve abiyogenez kuramı ile açıklanıyor. Bundan sonraki canlıların oluşumu ise evrimsel süreçlerle açıklanıyor(...onlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi 2 ayak üzerinde kimi 4 ayak üzerinde yürür.)

Düşünüyorum da Adem meselesine bir de bu meseleden baksak iyi olabilir. Paleontolojik bulgulara göre ilk insan (homo "cinsi") 2,5 milyon yıl önce var oldu, günümüzdeki insan ise (homo sapiens "türü") 200.000 yıl önce meydana geldi. Acaba Adem bu milyonlarca yıllık sürecin bir meyvesi(hem de meve yiyen bir meyvesi ) olabilir mi? Bunu tartışabiliriz, yukardaki mesajlarda Kuran'dan ayetler söylemişsiniz; toprak, kurumuş çamur vs. kelimelerini açıklamışsınız, ben de bu kelimeleri iyice özümsemek istiyorum.

Allah bilgimizi arttırsın.

Konu Altimuray tarafından (24. May 2012 Saat 10:39 PM ) değiştirilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
bartsimpson (13. November 2012), Miralay (24. September 2012), Taner (27. May 2012)
 

Bookmarks

Etiketler
adem, çoğalması, değildir, havadan, ilk, insanların


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:49 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam