hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 5. September 2016, 05:46 PM   #1
halukgta
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 436
Tesekkür: 67
264 Mesajina 549 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 25
halukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud ofhalukgta has much to be proud of
Standart Kurban Kesme Konusu Ve Kur'an ın Emri.

Kurban kesme konusunu araştırdığınızda, tüm inançlarda farklı şekillerde var olduğunu görürüz. Hatta insanlığın yaradılışıyla var olan bir gerçektir. Kurban kelimesinin anlamı, YAKLAŞMAK, ALLAH’A YAKINLAŞMAYA VESİLE OLAN ŞEY anlamına gelir. Bunun Kur’an da birçok yolu olduğu gibi, bir tanesi de Allah ın rızasını kazanmak için kurban kesmektir. Örneğin zekât vermek, hayır ve hasenatta bulunmak, oruç tutmak, köle azat etmek de Allah a yaklaşmalıklar arasındadır.

Gelelim Kur’an da bahsedilen, Allah ın rızasını kazanmak için, Kurban kesme konusuna. Kur’an ın zaman ve mekân belirterek emrettiği Kurban, yalnız HAC vaktindedir. Buda açıkça ayetlerde belirtilmiştir. Gelelim Kurban bayramında kestiğimiz Kurbana. Bildiğiniz gibi Kur’an da böyle bir günden, bayramdan bahsedilmemiştir. Peygamberimizin ümmetine bir hediyesi olduğu rivayet edilir. ONUN İÇİN BUNA FARZ İBADETTİR, HER ZAMAN KESMELİYİZ DİYEMEYİZ. Elbette Allah ın rızasını kazanmak için, böyle bir günde Kurban kesmek ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak, bizlerin güzel bir geleneğidir. Kurban kesme ibadetimizi, yılın tek bir gününde toplayıp, diğer günlerde yapılmaması, Kur’an ın emrine ters düşer, bunu da hatırlatmak isterim.

Bu durumda Allah Kur’an da bizlere, Kurban kesme konusunda neler söylemiştir, bağlayıcı nasıl bir hükümde bulunmuştur, şimdi de ona bakalım.

Kevser 2: O hâlde, Rabbin için namaz kıl, KURBAN KES. (Diyanet meali)

Ayete dikkat ettiyseniz, Allah a ibadet et dedikten sonra, zaman ve sayı belirtmeden Rabbimiz bir emir veriyor. RABBİN İÇİN KURBAN KES. Demek ki Kurban konusunda bir emri var Allah ın ama çok geniş bir zamana yayılmış, tıpkı Hac emrini verdiğinde olduğu gibi, bizleri zora sokmayan, zamana, mekâna ve ortama göre rahatlıkla hareket edebileceğimiz, geniş alana yayılmış bir emir olduğunu görüyoruz. Eğer öyle olmasaydı, bunun sayısını söyler, gerekli sınırlamalarda koyardı. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İmkânı olan, HAYATI BOYUNCA EN AZ ALLAH RIZASI İÇİN, BİR KEZ KURBAN KESMELİDİR.

Kur’an a baktığımızda, bu konularda Allah ın verdiği kurban örneklerini de görüyoruz. Âdem peygamberimizin çocuklarının kestiği kurbanlardan bahsedilir Kur’an da, birisinin kabul edilip, diğerinin edilmediği anlatılır. İbrahim peygamberimizin oğlu ile imtihanında bahsedilen kıssada, Allah ın gönderdiği hayvanın kurban edilmesinden, böyle bir emrin bizleri de kapsadığını anlıyoruz. Çünkü Allah ayetlerinde verdiği örnekleri, boşuna vermiyor. Hac suresi 34. ayette de, bu konuda bizlere bilgi vermiştir.

Musa peygamberimizin kavmiyle imtihanında bahsedilenlerde, Kurban konusuna açıklık getiriyor.

Bakara 67: Hani Musa kavmine, “ALLAH, SİZE BİR SIĞIR KESMENİZİ EMREDİYOR” demişti. (Diyanet meali)


Sizce Allah neden Kurban kesilmesi emrini veriyor? Yoksa Allah ın bunlara ihtiyacı yok. Bilmemiz ve yabana atmamamız gereken konuda, biz insanlar için hayvan etinin çok önemli olduğudur. Et besin maddelerinin temelini teşkil eder ve en önemli protein kaynağıdır. Bu proteinlerin vücutta emilimi %97–98 dir. Yani vücutta tamamı kullanılır.

Aslında bu konuyu tek başına düşünürsek, anlatılmak isteneni doğru anlayamamış oluruz. Daha önce söylediğim gibi, KURBAN kelimesi tek başına hayvan kesmek anlamında olmadığı, ALLAH A YAKLAŞMAK, ONUN RIZASINI KAZANMAK ADINA YAPILANLAR ANLAMINDA OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİK. Bu durumda yalnız hayvan kesmekle, et dağıtmakla bu yaklaşmayı yapamayız. Onun yanında yoksulu koruyup kollamak, yetimi gözetmek ve yardım etmek yoksa yalnız Kurban keserek etinin dağıtılmasının, Allah ın oluşturmak istediği, gerçek sosyal adaletli bir toplumun oluşmasına bir faydası olmayacaktır.

Kur’an ın emirlerinin, bir bütün halinde yerine getirilmediği bir toplumda, halkın bolca Kurban kesmesinin, Allah a gerçek yaklaşmalık olamayacağını artık anlamalıyız. Her zaman sorulan bir soru geldi aklıma. Acaba bizler Allah a Kurbanlık hayvan sunmak yerine, onun parasını fakir ve yetimlere versek daha iyi olmaz mı? Gerçektende bu soru çok soruluyor. Her ibadetin, Allah a yaklaşmak, onun rızasını kazanmak için yaptıklarımızın, BİR BİRİNDEN ÇOK FARKLI AMAÇLARI VARDIR. Hiç birisi diğerinin yerine konamaz, alternatifi değildir. Örneğin namaz kılmayayım da, onun yerine zekât vereyim diyemeyiz.

DİKKAT EDERSENİZ, ALLAH BİZLERE HER YIL KURBAN KESİN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMEMİŞTİR KUR’AN DA. Onun içinde böyle bir soru sormanın anlamı yoktur. Ama yaşamımızın her anında, çevremizde ihtiyacı olan kişilere zekât vermek, hayırda bulunma emrini vermiştir bizlere. Fıkıh inancının ve mezheplerin öğretisinde olduğu gibi, yılda bir zekât değil, her zaman verilir. Onun için Allah ın rızasını kazanmak adına yaptığımız bu davranışlarımız, bir birine alternatif değildir, birisi diğerinin yerine konmaz, gereği de yoktur zaten. Çünkü hepsini gerektiğinde, yapmakla yükümlüyüz, ÇÜNKÜ HEPSİNİN FARKLI AMAÇLARI VAR.

Dilerim Kur’an gerçekleri, toplumlarımız tarafından doğru algılanır ve yapacağımız ibadetleri gösterişten ve Takiye den uzak yaparız. Böylece sosyal bir toplum olmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşarız. Günümüzde bu gerçeklerin, farkına varılmasına çok ihtiyacımız var.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
halukgta isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 7. September 2016, 08:52 AM   #2
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

İŞTE KUR'AN-HAKKI YILMAZ'DAN.

KURBAN
“Kurban” sözcüğü, Arapça bir sözlük olup “yaklaşmak” anlamındadır. Dini terim olarak ise, Allah’ı razı etmek, ona yaklaşmak için yapılan her türlü ameli kapsamasına rağmen, maalesef yanlış olarak, “Allah’a yakınlık sağlamak amacıyla belli bir vakitte belirli cins ve nitelikteki hayvanı kesme” olarak tanımlanmış ve “bu amaçla kesilen hayvana verilen ad” olarak kullanılır olmuştur.

TARİHÇESİ :

Tanrıya/ tanrılara insan/hayvan Kurban edilişinin geçmişi kesin olarak bilinmese de insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz. Dinler Tarihi incelenirse tüm cahil, ilkel insanların tanrılarına yakınlaşma, onlara şükran duygularını ifade etme veya onların hışmından kurtulabilmek amacıyla Kurban ile ilgileri görülür. Antik yunan dininden tutun da Japon dini Şintoizme, eski Çin inançları ve Hinduizme kadar hepsinde kurban vardır. Ahdi Atik ve incil’de de israiloğullarının sunduğu Takdimelerden sıkça söz edilir.

Cahil insan, korktuğu şeylere, putlarına, totemlerine, ilahlarına hep kurban sunmuştur. Bu kurban kimi zaman, yetişkin insan olmuş, kimi zaman çocuk olmuş, kimi zaman da hayvan (deve, sığır, davar) olmuştur.

İSLÂM DİNİNDE KURBAN:

Müslüman arasında Kurban ilkel dinlerdekinden farklı olarak yer almıştır. Kurban’ın toplumda kardeşliği, yardımlaşmayı ve dayanışmayı pekiştirdiği, sosyal adaletin tesisinde yardımcı olduğu, et alma imkânına sahip olmayanların et yeme imkânı bulduğu, zenginlerde yardımlaşma ve paylaşma duygusunu geliştirdiği ileri sürülür. (!)

İlm-i Hal ve fıkıh kitapları kurban konusunu işlerken kurbanın delil ve kaynaklarını Kur’ân’a dayandırmaya çalışırlar.

1- Kevser suresindeki VE-NHAR emri, KURBAN KES diye tercüme ve tefsir edilir.

2-Kurbanın İbrahim As.’dan gelme bir sünnet olduğu kabul edilip, İbrahim As.’ın özverisinin konu edildiği Saffat/ 83- 113. Ayetlerini İbrahim peygamberin oğlunu Allah’a kurban olarak kesmeye çalıştığını ileri sürerler.

3- Hacc Suresi 34-37 âyetlerinin kurbandan bahsettiğini iddia ederler.

4- Maide/ 27- 32’de konu edilen olaya binaen de, Kurbanın Âdem peygamberden beri var olan bir ibâdet tarzı olduğu kabul ederler. Böylece de kurbanın Kur’ân’ kaynaklı olduğuna inanılır.

İşin aslına bakılırsa, delil olarak ileri sürülmeye çalışılan ayetlerde konu edilen olayların bizim bildiğimiz ve uyguladığımız kurbanla hiç alakası yoktur. Âyetlerin kurban için delil teşkil etmeleri söz konusu değildir. Âyetlerin bu tarz meal ve tefsirleri de yanlıştır. Bunları inceleyelim:

1- KEVSER SURESİ:

Dinî ve tarihî kaynaklarda belirtildiği gibi, ilk günden itibaren müşriklerin kendisini hafife ve alaya almalarıyla, hazırladıkları hile ve tuzaklarla karşı karşıya kalmıştır. Peygamberimizin maruz kaldığı bu tür davranışlardan biri de soyunu devam ettiremeyeceği yönündeki alaycı hafifsemelerdi. Günümüzde bazı ilkel aileler tarafından da hâlâ sürdürüldüğü gibi, o zamanın Arap kültüründe de kız çocukları evlâttan sayılmaz, ailenin erkek çocuk tarafından devam ettirildiği kabul edilir ve erkek çocuğu olmayanlar horlanırdı. Peygamberimizin Hadice’den doğma oğulları Kasım ile Abdullah ölünce, başta As b. Vâil es- Sehmî, Ebû Cehil, Ebû Leheb, Ukbe b. Ebî Mu’ayt gibi Kureyş’in ileri gelen müşrikleri olmak üzere peygamberimizin hasımları bu olayı malzeme yaparak o’nu horlamaya yeltenmişlerdi. Peygamberimiz tarafından ortaya atılan davanın o’nun ölümü ile biteceğini, çünkü oğulları öldüğüne göre davanın takipçisi kalmadığını düşünerek peygamberimiz hakkında “Bırakın o’nu, o’nun soyu kesik, zürriyetsiz, ölünce adı unutulur gider, biz de ondan kurtuluruz” diyor ve temennilerini haber yapıyorlardı. Bu durum peygamberimizi çok üzüyordu.

Bu sure işte üzgün peygamberi desteklemek ona metanet kazandırmak, onu ileriki görevlerine hazırlamak için inmiştir:

Şüphesiz Biz sana bol nimet verdik. Öyleyse Rabbin için salât et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek ol; toplumun zenginleştirilmesine ve aydınlatılmasına uğraş] ve karşılaşacağın zorlukları göğüsle! Şüphesiz seni horlayan, sonu olmayanın; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir!(15/108, Kevser/1-3)

Rasülüllah’a verilen kevser: bol nimet ise yine Kur’an’da (Duha, İnşirah sureleri ve Hıcr/87) ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Aydınlanmanın başlayışı ve Allah’ın ilâhlığını, rabliğini örtüşün, Allah’a ortak kabul edişin, cehaletin toplumu sarmışlığı[1] kanıttır ki Rabbin seni terk etmeyecek ve sana darılmayacak.

Sonrası senin için öncesinden elbette daha hayırlı olacak. Ve Rabbin sana verecek, sen de hoşnut olacaksın.

O seni yetim olarak bulup barınağa kavuşturmadı mı? Seni dosdoğru yol dışında biri olarak bulup da dosdoğru yola kılavuzluk etmedi mi? Seni aile geçindirme zorluğu içinde bulup da zengin etmedi mi?

O hâlde yetimi perişan etme/daha da kötüleştirme! İsteyeni/soranı azarlama.

Ve Rabbinin nimetini söz ve fiillerinle ortaya koy!

Biz, senin için, senin göğsünü açmadık mı? Senden ağır yükünü indirmedik mi? –Ki o, senin belini çatırdatmıştı.– Senin şanını da senin için yüceltmedik mi?

Demek ki zorluğun yanında kesinlikle bir kolaylık var. Zorluğun yanında bir kolaylık, kesinlikle var.

O hâlde boş kalır kalmaz hemen yeni bir şeye başla. Ve arzularını yalnızca Rabbine yönelt.

(11/93, Duhâ/1-11+12/94, İnşirâh/1-8)

Andolsun ki Biz sana katmerli katmerli nice nimetleri ve büyük Kur’ân’ı verdik. (Hicr/ 87)

Buna göre bol nimet, “Kur’an ve sıradan birisi iken seçilip peygamber yapılması; yetim iken barınağa kavuşturulması; dosdoğru yol dışında biriiken doğru yola kılavuzlanması; dar gelirli iken zenginleştirilmesi; sıkıntılı ilen göğsünün açılması, ferahlatılması; yükü ağır iken ağır yükünün hafifletilmesi; adı unutulacak iken adının, sanının ve şanının yüceltilmesi”dir.

Bizim “karşılaşacağın zorlukları göğüsle!” diye çevirdiğimiz sözcüğün orijinali “nahr” dır. Nahr sözcüğü klâsik eserlerde iyice irdelenmeden Türkçeye en uzak anlamı olan “kurban kes” şeklinde çevrilmiştir. Bu durum, “ğalât-ı meşhur, fasih lisana yeğdir [meşhur olmuş hatalı sözcük, orijinaline tercih edilir]” kuralına tamı tamına denk düşen bir uygulamadır. Ne var ki, yapılan ğalâtın/hatanın sürdürülmesi edebiyat alanında önemli bir sakınca doğurmayabilir ama dinin temel ilkelerinin ğalat bir anlamla yozlaşması, göze alınamayacak kadar büyük bir sakıncadır.

Kadim lügatlara göre İsim olarak kullanıldığında “göğüs, gerdan” anlamına gelen nahrsözcüğü, mastar olarak kullanıldığında araplar arasında “eli göğse değdirmek, göğüslemek, devenin göğsüne bıçak saplayıp kesmek” anlamlarına kullanılır olmuştur. Türkçedeki “intihar” sözcüğünün aslı da buradan gelmektedir.

Sözcük Âyette وانحر - venhar emir kipiyle yer aldığına göre sözcüğün mastar hâlinin taşıdığı üç değişik anlamın da incelenmesi gerekir.

Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki birinci anlamı “elini göğsüne değdir“emridir. İmam-ı Şafii ve-nhar emrini “kurban kes” ya da “deve kes” olarak değil, “ellerini göğsüne değdir” olarak anlamış ve namaz kılarken alınan ara tekbirlerde ellerin göğse değdirilmesine içtihat etmiştir. Bu nedenle Şafii mezhebine mensup olanlar namaz kılarken bu içtihada uyarlar.

Şii müfessir ve fakihler de, Ali ve ehlibeyt kaynaklı rivâyetleri dikkate alarak bu emri namazda kıyamda iken ellerin göğse kaldırılması ve namazda tekbir getirirken ellerin boğaz çukurluğunun hizasına kadar kaldırılması olarak anlamış ve bu şekilde uygulamışlardır.

Kimileri de aynı emri, namazda göğsün kıbleye döndürülmesi, kesinlikle başka yönlere yalpalanılmaması gerektiği şeklinde anlamışlardır.

Ebû Hanife’nin bu Âyeti nasıl anladığına gelince; o günkü siyasal iktidarın söylemine aykırılıklar taşıması sebebiyle olsa gerek, eserleri zamanın idarecileri tarafından yok edilmiş, bu nedenle de konu hakkındaki yorumu bize kadar intikal edememiştir.

Ancak bütün bu anlayışların namaz esnasındaki bedensel hareketlere yönelik olarak ortaya konduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Oysa Âyette bu hareketin namazda olacağına dair hiçbir işaret, delâlet ya da karine [ipucu] yoktur.

Bu sözcüğün “elini göğsüne değdir” anlamın alırsak, namaza başlama tekbirinde ya da namazlardaki ara tekbirlerde dilimizle “Allahu Ekber [Allah her şeyden daha büyüktür]“derken ellerimizi göğsümüze kaldırmamız, aynı anda beden dilimizle de bu inanç ve anlayışımızı pekiştirdiğimiz anlamını ifade eder. Yaptığımız bu hareket, Allah’tan başka her şeyi arkaya attığımızı ifade eden sembolik bir davranıştır. Sûre peygamberimize hitap ettiğine göre, Yüce Allah’ın bu emirle peygamberimizden istediği, hakkında çıkarılan kin dolu söylentileri, kendisine yapılan kötü davranışları, düşmanlıkları, hileleri ve tuzakları arkaya atması, dikkate almaması, boş vermesi, elini sallayıp geçivermesidir.

Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki ikinci anlamı “göğüslemek, göğüs göğse gelmek” demektir. Sözcüğün asıl ve en fazla kullanılan anlamı zaten bu anlamdır. Arap şairleri tarafından boğaz boğaza gelmeyi, göğüs göğse dövüşmeyi ifade etmek için kullanılmıştır. Ayrıca “evleri göğüs göğse [karşı karşıya]” deyiminde de bu anlamda kullanılmıştır.

Buna göre Rasülüllah’a/ mü’minlere, “sabırlı olma, her türlü sıkıntının göğüslenmesi” emredilmiş olmaktadır.

Sözcüğün mastar olarak kullanılması hâlindeki üçüncü anlamı ise “deveyi göğsünden hançerle kesmek” demektir. Dikkat edilirse bu anlam içinde “kurban” sözcüğü yer almamaktadır. Bu anlam esas alındığında, Âyetten “kurban kes” veya “deveyi kurban kes” gibi anlamlar çıkmaz. Sâdece “deveyi göğsünden hançerle kes” anlamı çıkar. Bu takdirde Âyetin anlamı, “Seni üzüyorlar, sana düşmanlık ediyorlar, salat et ve deveyi göğsünden hançerle kes!” olur.

O günkü şartlar altında peygamberimize böyle bir emir; kasaplık yapmasının emredilmiş olması anlamsızdır. Çünkü bu Sûre indiğinde peygamberimiz hâlâ insanlara tebliğde zorlanmaktadır, yeterince taraftar edinememiştir. İşler henüz teori/iman boyutundadır. Tebliğin dışında herhangi bir eylem söz konusu değildir.

Kevser Sûresi’nin 15. sırada indiğini bilenler ve Sûre ile Âyeti o ortama göre ele alanlarvenhar emrinden kesinlikle “kurban kes” anlamını çıkarmazlar.

Ragıb el İsfehânî de Müfredât adlı eserinde nahr’ı hacc esnasında Mina’da kesilmesi gereken hediye olarak açıklar. Ancak hedy’den bahseden Bakara Sûresi’nin 196; Mâide Sûresi’nin 2, 95, 97. ve Feth Sûresi’nin 25. Âyetleri henüz inmemiştir. Çünkü bu Âyetler, Medenî’dir. Dolayısıyla Kevser Sûresi indiği sırada hacc ile ilgili bir hüküm henüz ortada yoktur. Böyle olmasına rağmen Ragıb’a göre de nahr hacda kesilen hediyenin dışında bir şey değildir, kurban adı altında günümüzde yapılan kesimle bir ilgisi yoktur.

Bazıları, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kurban konusunu İbrâhîm peygambere bağlarlar ve o’nun oğlunu kurban edişini konu alan birçok Kur’ân dışı kültürü kendilerine kaynak kabul ederek detaylara girerler. Oysa Sâffât Sûresi’nin 83–113. Âyetlerine baktığımızda, bu olayların kurbanla herhangi bir ilgisinin olmadığı görülmektedir. Bazıları da Mâide Sûresi’nin 27–31. Âyetlerindeki “iki âdemoğlu” kıssasından yola çıkarak kurbana kaynak aramaya çalışmışlardır. Ne var ki, ilgili pasajın da hayvan kurban etme gibi bir anlamı bulunmamaktadır.

Müslümanların nerede ve ne amaçla hayvan keseceği, Hacc Sûresi’nin 34–38. Âyetlerinde açıklanmıştır.

Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında Kevser Sûresi’nin anlamı, ” Şüphesiz Biz sana bol nimet verdik. Öyleyse Rabbin için salât et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek ol; toplumun zenginleştirilmesine ve aydınlatılmasına uğraş] ve karşılaşacağın zorlukları göğüsle! Şüphesiz seni horlayan, sonu olmayanın; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir!” anlamındadır.

Konuya malzeme yapılan kuran pasajları da şunlardır. Okuyun ve kurbanla ilişkisinin olup olmadığına siz karar verin. (Bu pasajların ayrıntılı açıklamalarını TEbyinü’l Kur’an adlı kitabımızdan ve sitelerimizdeki yayınlarında görebilirsiniz.)

83.Hiç kuşkusuz İbrâhîm de Nûh’un grubundandı.

84.Hani o Rabbine selim bir kalple gelmişti.

88-89.Çünkü İbrâhîm, yıldızlara öyle bir bakış baktı ki! Sonra da ‘Şüphesiz ben sancılıyım/fikir sancısı çekiyorum’ dedi.

85-87.Hani o, babasına ve toplumuna: “Siz neye kulluk ediyorsunuz? Allah’ın astlarından birtakım uydurma ilâhları mı istiyorsunuz? Peki, âlemlerin Rabbi hakkında kanaatiniz nedir?” demişti.[i]

90.Bunun üzerine babası ve toplumu, İbrâhîm’den arkalarını dönerek geri durdular/o’nunla ilişkiyi kestiler.

91,92.Sonra da o, onların ilâhlarına sokulup “Yemez misiniz/ nasiplenmez misiniz? Neyiniz var ki, konuşmuyorsunuz?” dedi. 93.Hemen sağ eliyle/ yemini nedeniyle bir vuruşla sokuldu.

94.Bir süre sonra, İbrâhîm’in halkı koşarak İbrâhîm’le yüz yüze geldiler.

95,96.İbrâhîm: ‘Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysaki sizi ve yaptığınız şeyleri Allah oluşturmuştur’ dedi.

97.Onlar: “Şunun için bir duvar yapın/ ambargo uygulayın da bunu çılgınca yanan ateşin/aşırı sıkıntının içine atın!” dediler.

98.Onlar, İbrâhîm’e tuzak kurmak istediler de Biz onları aşağılıklar kılıverdik.

99,100.Ve İbrâhîm: ‘Kuşkusuz ben Rabbime gideceğim, O, bana yol gösterecek: Rabbim! Bana sâlihlerden birini lütfet!’ demişti.

101.Bunun üzerine Biz, İbrâhîm’e yumuşak huylu bir delikanlıyı müjdeledik.

102.Sonra ne zaman ki o müjdelenen çocuk kendisiyle birlikte koşacak duruma/o’nunla birlikte iş tutacak çağa geldi, o zaman İbrâhîm: “Oğulcuğum! Şüphesiz ben, bu, uyunan; sakin, ilgisiz, duyarsız; yerde, şüphesiz kendimi, seni perişan, mağdur ediyor görüyorum. Bak bakalım sen ne düşünürsün?” dedi. Oğlu: “Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap! İnşallah beni, sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere sabredenlerden bulacaksın” dedi.

103-105.Sonra ne zaman ki ikisi de İslâmlaştılar ve İbrâhîm, o’nu alnı üzere yatırdı [yüzüstü bıraktı, mağdur etti] ve Biz o’na, “Ey İbrâhîm! Sen o rüyayı kesinlikle onayladın” diye seslendik…[ii] –Şüphesiz Biz, iyilik-güzellik üretenleri işte o’nun gibi karşılıklandırırız/ödüllendiririz.–

106.Şüphesiz oğulu yüzüstü bırakma işi, kesinlikle apaçık yıpratarak sınamadır.

107.Ve Biz İbrâhîm’e, perişan, mağdur edeceği çok büyük bu şey karşılığında/sebebiyle bedel/bahşiş verdik.

108.Ve sonradan gelenler içinde o’nun hakkında devamlı kalacak [hayırla anılacak, örnek alınacak] bir söz bıraktık.

109.Selâm olsun İbrâhîm’e!

110.İşte Biz iyilik-güzellik üretenleri o’nun gibi ödüllendiririz.

111.Şüphesiz o, Bizim inanan kullarımızdandır.

112.Ve Biz o’na sâlihlerden bir peygamber olarak İshâk’ı müjdeledik.

113.İbrâhîm’e ve İshâk’a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de iyilik-güzellik üreten ile açıkça kendi nefsine haksızlık eden vardır. (56/ 37, Saffat/ 83-113)

Yüce Rabbimiz haksız yere insan öldürmeyi, cana kıymayı, insanlara gönderdiği dininde (Bakara/ 178, Nisa/ 92, 93, Maide/ 32, En’am/ 151, İsra/ 33’) kesinlikle yasaklamıştır. Bu yasaklar İbrahim peygamber için de geçerlidir. Hele hele bir peygamberin öz oğlunu Allah’a kurban diye kesip öldürmesi, akıllı insanların inanacağı, kabulleneceği bir olay değildir.

Ve Biz, her önderli toplum için, Allah’ın kendilerine hayvanların kusursuzlarından rızık olarak verdikleri üzerine O’nun adını ansınlar diye bir kulluk gösteri yeri/ kulluk biçimi yaptık. İşte, sizin ilâhınız, bir tek ilâhtır. O nedenle, yalnız O’nun için Müslüman olun. Allah anıldığı vakit kalpleri titreyen, kendilerine isabet edene sabreden, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma kurumlarını oluşturan, ayakta tutan] ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden Allah yolunda harcayan, Allah’a içtenlikle boyun eğen o kimselere müjdele.

Onların etleri ve kanları kesinlikle Allah’a ulaşmayacaktır. Ancak, O’na, sizden “Allah’ın koruması altına girme” ulaşır. Size kılavuzluk ettiği üzere Allah’ı büyükleyesiniz diye, o büyükbaş hayvanları, size işte böyle boyun eğdirdi [hiç değişmeden, gelişmeden size boyun eğecek özelliklerde yarattı]. Ve iyilik, güzellik üretenleri müjdele.

Şüphesiz Allah, inanan kimseleri savunur. Şüphesiz Allah, aşırı hâin ve son derece nankörlerin hiçbirini sevmez.(103/22, Hac/34-35, 37-38)

Onlara iki Âdemoğlunun haberini de hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. O: “Seni kesinlikle öldüreceğim” dedi. Diğeri: “Allah, yalnız Kendisinin koruması altına girmiş kişilerden kabul eder. Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben, elimi, seni öldürmek için uzatacak değilim [ben, elimi seni etkisiz kılmak için uzatırım]. Şüphesiz ben, âlemlerin Rabb’i Allah’tan korkarım. Şüphesiz ben, isterim ki sen, beni öldürmen nedeniyle oluşacak günahı ve kendi günahını yüklenip de Ateş’in ashâbından olasın! Şirk koşarak, küfrederek yanlış iş yapanların da cezası budur!” dedi.

Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin egosu kendisine, kardeşini öldürmeyi kolay gösterdi, sonra da onu öldürdü. Kendisi de zarara uğrayanlardan oluverdi.

Sonra Allah hemen ona kardeşinin cesedini nasıl gömmekte olduğunu göstermek için toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. O, “Yazıklar olsun bana, ben, şu karga gibi olmaklığımla âciz mi oldum da kardeşimin cesedini gömüyorum.” dedi. Sonra da pişman olanlardan oldu.

İşte bunun için Biz, İsrâîloğulları’na: “Şüphesiz her kim bir zat veya yeryüzünde bozgunculuk karşılığı olmadan bir zatı öldürürse artık bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir zatın yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur” şeklinde farz kıldık. Ve kesinlikle onlara elçilerimiz açık deliller ile geldiler. Sonra da şüphesiz onların birçoğu, kesinlikle yeryüzünde aşırı davranan kimselerdir. (112/5, Mâide/27-32)

RİVAYETLERDE KURBAN

Kurban ile ilgili olarak Kütüb-ü Sitte’de [Altı Büyük Hadis Kitabı'nda] 26 rivayet mevcuttur. Ama bunların çoğu aynı rivayetin farklı kişiler tarafından nakledilmiş varyasyonlarıdır. Bu rivayetlerin hepsinde konu edilen kurban ve kurban ile ilgili bilgiler, hacda hacıların mükellef tutulduğu هدى – hedy’e [Hacda hacıların hediye olarak kestiği hayvana] yöneliktir. Yoksa bayram günlerinde hayvan kesmeye yönelik değildir. Rivâyetlerin ve tarihî belgelerin hiçbirinde, ne Mekke’de bu Sûrenin indiği dönemlerde, ne de Medine’de hacc farz oluncaya kadar herhangi bir kurban olayı anlatımı da söz konusu değildir. yani Âyetler indiği zaman Mekke’de peygamberimiz ve o günkü Müslümanlar kurban kesme şeklinde bir ibadeti kesinlikle yapmmamıştır.

Ayrıca unutulmalıdır ki mü’minler, sene de bir kez bayramla, törenle, şölenle değil her an, toplumda kardeşliği, yardımlaşmayı ve dayanışmayı pekiştirmek, sosyal adaletin tesisinde yardımcı olmak, et alma imkânına sahip olmayanların et yeme imkânı sağlamak, zenginlerde yardımlaşma ve paylaşma duygusunu sağlamak ve uygulamak zorundadırlar.

Peki İslam dinindeki Kurban nedir?

Bunu öğrenmek bir müslüman için pek de zor bir şey değildir. Kur’an’a bakıldığı zaman insan, kendisini Allah’a yaklaştıracak amellerin ne olduğunu pekâlâ görüp öğrenebilir:

Alak/19

… Sen Rabbine boyun eğip teslim ol ve yaklaştırıl/Rabbin seni Kendine yaklaştırsın.

Vakıa/10-12

10.Öne geçenler de, öne geçenlerdir.

11.İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.

12.İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.

Öne geçenler ise şu ayetlerde açıklanmıştır.

Fatır/32, 33

32,33.Sonra Biz, Kitab’ı kullarımızdan, süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Şimdi de onlardan bazıları kendilerine haksızlık eden, bazıları orta yolu tutan/ikili oynayan, bazıları da Allah’ın izniyle/ bilgisiyle hayırlarda önde gidenlerdir. İşte bu, büyük armağanın; Adn cennetlerinin ta kendisidir. Onlar oraya gireceklerdir. Orada altın bileziklerle ve incilerle süsleneceklerdir. Oradaki elbiseleri ipektir. 34,35Onlar orada, “Tüm övgüler, bizden o üzüntüyü gideren ve bizi armağanlarından, kendisinde bize yorgunluk gelmeyen, kendisinde bizim için usanç olmayan, durulacak bu yurda girdiren Allah’a özgüdür; başkası övülemez. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve çok karşılık vericidir” derler.

Tevbe/ 100

100.Muhacir ve Ensar’dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı oldular. Ve Allah onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur.

Mü’minun/57-61

57-61.Şüphesiz Rablerine duydukları derin hayranlık ve saygı sonucu O’ndan uzaklaşma korkusundan tir tir titreyen şu kimseler, Rablerinin âyetlerine inanan kimseler, Rablerine ortak tanımayan kimseler, şüphesiz kendileri, Rablerine dönecekler diye verdiklerini kalpleri ürpererek veren kimseler; işte onlar, iyiliklerde yarışanlardır ve iyilikler için önde gidenlerdir.

Haşr/7,8

7,8.Allah’ın, o kent halkından, Elçisi’ne verdiği fey’ler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler], içinizden yalnız zenginler arasında devlet; gücün getirdiği refah olmasın diye Allah’a, Elçi’ye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirlere –ki onlar, Allah’ın armağan ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah’a ve Elçisi’ne yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir–, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah’ın koruması altına da girin. Şüphesiz Allah, kovuşturması/azabı çok çetin olandır.

Özetlersek kurban; kişiyi Allah’a yaklaştıracak eylem,

Secde (Allah’a tam anlamıyla boyun eğme),

Hayırlarda hep ön planda olma,

Gerektiğinde maldan, yurttan olma,

Mal ve can ile Allah’a yardım etme (Allah yolunda uğraşı verme)’dir.

HAKKI YILMAZ

[1] Âyetin orijinalindeki sözcükler, “şu kuşluk vakti ve karanlığı büsbütün bastırdığı zaman gece” anlamındadır. Burada da mecâz anlamlar tercih edilmiştir.

[i]Teknik nedenler ve anlam bilgisi gereği 88-89. âyetleri, Resmi Mushaf’tan farklı tertip ettik.

[ii] Burada konu edilen olaylar, İbrâhîm ve İsmâîl’in değişik hayat safhaları olup bunlar birbiri ardına hemen yaşanmış şeyler değildir. Buradaki İslâmlaşmaları, Bakara/124-132′de (420 nolu necm) konu edilen olaylardır. Konunun tafsilatı için bkz.Tebyînu’l-Kur’ân.


Bilahere ben de kendi görüşlerimi yazacağım.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (7. September 2016 Saat 10:27 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
bartsimpson (9. September 2016)
Alt 7. September 2016, 11:10 PM   #3
lovesoft
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 11
9 Mesajina 16 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
lovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud of
Standart

Abdülaziz Bayındır Kurbanın farz olduğunu şu delillere biinaen söylüyor. https://www.youtube.com/watch?v=9ZoSfdTsHcs

http://www.suleymaniyevakfi.org/kose...ri/kurban.html

Konu lovesoft tarafından (7. September 2016 Saat 11:59 PM ) değiştirilmiştir.
lovesoft isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 8. September 2016, 01:03 PM   #4
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Ayetlerde yazılı "infak" emrine, dolayısı ile "mizanda vezin" kuralına göre İslam'da fakir ve muhtaç, ihtiyaç içinde insan yoktur. Tevbe-103, Nisa-3, Bakara-177 ........ vs. ayetlarine göre insanlar iş sahibi yapılmalı, Mu'minun:4-5 ve Nahl-:71 ayetlerine göre de muhtaç olmayacak derecede geçimlik ve de gelir elde etmeleri sağlanmalıdır. Bu durumda,"kurban kesmak" için ihtiyaç fazlası paraya sahip olmak ve aç, fakir veya muhtaç bir kişi dahi toplumda bulunmayacağından "fakirlere dağıtmak için kurban kesmek" düşünülemez.

O halde, zaten bize, kalbe kan taşıyan damarımızdan daha yakın olan Allah'a bizim daha da yakınlaşmamız nasıl olabilir ki? Biz bunu sağlayabilir miyiz?
Allah yaratandır ve hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey kendi yarattığıdır.
Eti ve kanı kendisine ulaşmıyorsa, Allah'ın yarattığı canı alıp da, "Al Allah'ım, senin için senin yarattığın canı alıp sana iade ediyorum" deyip hayvan öldürerek sevap işlenip de Allah'a yakınlaşmak mı olurmuş.

Allah'ın yarattığı canı, canlıyı bayram diye kitleler halinde yok et, sonra da buna Allah'a yakınlaşmak de!.
Hadi canım sende.
Bu koyun tüccarı para babalarının can karşılığı para kazanma vasıtası olmasın; kandırılmayalım.

Bakın, Sayın Hakkı Yılmaz Alak:19. ayeti nasıl çevirmiş.
".......Sen Rabb'ine boyun eğip teslim ol ve YAKLAŞTIRIL/Rabb'in seni kendine YAKLAŞTIRSIN.

Şu halde yakınlaşma eylemini biz istesek de yapamayız. Ayet mealinden de anlaşıldığına göre yakınlaşmaya vesile olacak eylemin takdiri de Allah'a aittir.
Bu eylemler de bütün ayetlerin içeriğidir. Dolayısı ile içerik yerine getirilmelidir.
Bu nedenle:
Maide 27'de "kurban" diye nitelenen eylemler kişiden kaynaklanan, kişinin kendisinin yaptığı ve başkalarına ulaşan, başkalarına etki eden eylemlerdir ki bu ayette birinci kişinin/birinci ademoğlunun eylemi bu vasfı taşıdığından, yani "kurban" olduğundan/yani toplum yararına olduğundan kabul görmüş, diğerininki ise bencil davranışlar olup, dönüp dolaşıp kendisine yonttuğundan "kurban" vasfını kazanamamış, dolayısı ile kabul görmemiştir.

Saffat 83-113 ayetleri içindeki dikkat edilmesi gereken şey ise "rüya" ifadesidir.
Dikkat edin Peygamber vahi almıyor, rüya görüyor, o olayları yaşamıyor. Yani geçmişteki insan ve de hayvanların katledilmesi olaylarının yansıması. Yani geçmişte insanlar ve hayvanlar "kurban" adı altında canından edilmişlerdir; artık bunlar geçmişte kalmıştır, denmekte ve İbrahim peygambere şu mesajı vermektedir.
İsmail'in, zamanı geldiğinde peygamberlik görevi ile çok geç yaşında/ihtiyarlığında edindiği ve çok sevdiği oğlunun, İbrahim Peygamberin hayatından çıkıp gitmesine katlanması, yani İbrahim Peygamberin İsmail'i "kurban etmesi"/İsmail'i hayatından çıkartıp peygamberlik görevi yapması için sılaya göndermesi/Onunla birlikte yaşamaktan vazgeçmesi, İsmail'in insanlara peygamberlik yapmak için kendisinden ayrılmasına rıza göstermesi, bu yönde fedakarlık etmesi anlatılmaktadır.

Hacc-34-38. ayetlere gelince, bu konuya açıklık getirecek şöyle bir yazı yazmıştım:

http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2896&page=5
"Yukarıdaki yazılarımızda ifade ettik ki hacc yani DELİLLERE DAYANARAK İKNA FAALİYETİ, bu faaliyetin tabiatı icabı iki tarafı gerekli kılıyor. Bu da bize 'haccın' gelişigüzel bir 'ZİYARET OLMADIĞINI', bu yazı bölümünün 2. sayfasında Nisa-102. ayetini açıklayan yazımızdan anlaşılacağı üzere iyi bir organizasyonun, bir planlamanın gerektiğini anlatıyor.

Evet; binlerce kişinin katıldığı hacc/delillere dayanarak ikna faaliyeti (ki eğitim ve öğretim faaliyeti de denilebilir) öyle gelişi güzel, karmaşa içinde yapılacak bir iş değildir. "Salat"ın sosyal kısmının eğitim ve öğretim bölümüdür.


Hacc bir İKNA FAALİYETİ olduğuna göre 1 müşriğe veya bir gruba hacc boyunca bir öğretmen verilmelidir. Ayrıca müşrik en baştan etki altına alınmalı ve hac kolay, basit ve cezbedici olmalı, ''öf'' dedirtmemelidir.

Bu öğrenim organizasyonunda ortaya konan deliller ve "mescidi'l haram" yaşamını kabullenerek müşrik ikna olursa mesele yoktur. Bu kişiler yönünden hacc amacına ulaşmış, bu kişiler "bil hacc-i/hacc ile" müşriklikten sıyrılmış ve İslamın ekonomik ve sosyal kollektif yaşam tarzını benimsemiş yani ''salât-ı ikâme'' ve''zekatı ita'' prensibini kabul etmiş olurlar.

Fakat her müşrik böyle kolayca kabullenmeyebilir. Bunun için öğretmene ne gibi görevler düştüğü yukarıdaki ''saç kesme'' yazımızda belirttik. Bu kısımda öğretmen ikna için delillerin vasfını değiştirmeden, yani kur'an'dan olan delillerin dışında kendi kafasına göre delil üretmeyecek, delil olarak Kur'an'dan ayet sunacak ki buna "ayeti hediye etmek" denir, İLERİ SÜRDÜĞÜ; AYET İKNA ETMİYORSA BAŞKA AYETLERİ KULLANACAK VE YÖNTEMİNİ DEĞİŞTİRECEK YANİ AYETİ VE YÖNTEMİNİ KURBAN EDEREK AYET VE YÖNTEM DEĞİŞİKLİĞİ yapacak, kolayına gelen, yani İKNAYA YARAYACAK DAHA UYGUN, ÇEŞİTLİ AYET VE YÖNTEMLER KULLANACAK UYGUN OLMAYANLARI KURBAN EDECEK/VAZGEÇECEK, ve müşriğin kolay ikna olan yönlerini bulup oradan başlayıp zora doğru giderek, onun da düşüncelerinden KURBAN SUNMASINI/VERMESİNİ/VAZGEÇMESİNİ sağlayacaktır.
Daha zor hallerde öğretmen (burada oruç denmişse de kullanılan ifade ''siyam''dır) müşriğin islam yönünde daha fazla bilgi sahibi olması, beceri kazanması için dürüstlüğü ve hayrı elde etmesi ve koruması/siyam gerektiğini, bunun için de ''fidye'' vermesi ve sadakatla hareket etmesi gerektiği yönünde ikna edecektir. Fidye, kişinin fıtratını sonradan değiştiren islama aykırı düşünce eylem fazlalıkları olup bundan ve de, maddi yönden de ''kavam-itidal'' fazlalıklarından kurtulmasıdır.(Lütfen okuyunuz): http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2603''. Bunlar/bu fazlalıklar müşriğin hem bedensel(tutku), hem de düşünsel(kapris,ide fiks) bazda hastalıklarıdır ve ayette ''hasta olanlarınız ya da başından yara alanlarınız'' ifadesiyle anlatılmış.

Bu müşrik bu hastalıklarından ikna yoluyla kurtulmuş, yani "güvene kavuşmuş", tek Allah inancına ulaşmasına rağmen, ekonomik ve sosyal yönden tam yatkın hale gelmemiş ise getirilememişse tekrar "KURBAN KESMESİ/KİŞİSEL FEDAKARLIKTA bulunması" istenmektedir."...........

Bu açıklamalardan sonra hayvan vs. diye geçen kelimelerin mecaz olduğu anlaşılacağından nitelediği anlamlar meallerde açıklanmalıdır.

Benim görüşlerim böyle.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (17. September 2019 Saat 07:05 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
bartsimpson (9. September 2016)
Alt 9. September 2016, 06:37 PM   #5
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

Galip ağabey şu bayramlar konusuna da bir el atsak...
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa."
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 9. September 2016, 11:53 PM   #6
lovesoft
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 11
9 Mesajina 16 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
lovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud of
Standart

Kevser suresinde geçen "V'ENHAR" sözünün anlamı nedir:

NAHR: Göğüsün üst kısmı, gerdana, boyuna yakın bölge!
NAHARA-YENHİRU = Göğsün üst kısmına, boynun göğse bitiştiği yere vurmak,
YEVM’UN-NAHR = Zilhicce ayının onuncu günü yani kurbanların kesildiği gün,
MENHAR = Hacc esnasında kurbanlıkların kesildiği yer,
NAHİRAN ya da NAHİRATÊN = Boyunda iki damarın adı!
TENAHARA-YETENAHARU = Göğüs Göğüse gelmek, çarpışmak, dalaşmak,
NAHR’UN-NEHAR = Gündüzün ilk anları! Çünkü oda tıpkı insandaki göğüsün ilk kısmı gibidir, oda gündüzün başladığı vakte mecazendir.
NAHR’U-ZZAHİRA = Öğlen güneşin tam tepe noktasında olduğu anın adı!
NAHARA’SSALATE = Namazı vakti girer girmez ilk dakikalarda kılmak! Erken davranmak!
NAHARA= Namazda boynu kaldırmak, dikilmek!
İNTİHAR = Kişinin kendisini öldürmesi, boynuna ilmek dolaması yahut boynuna vurması!

Arapça orijinal kökü “NA-HA-RA” üçlüsü olan bu kelimenin türetilen anlamları yukarıdaki gibidir. Ancak Hakkı YILMAZ hiçbir sözlükte olmayan bir anlam ekliyor ve diyor ki “BU KELİMENİN ANLAMI ZORLUKLARA GÖĞÜS GERMEKTİR” yüklediği bu anlam hiçbir Arapça sözlükte yer almıyor!

“.Şüphesiz Biz sana bol nimet verdik. 2.Öyleyse Rabbin için salât et [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek ol; toplumu aydınlatmaya çalış] ve karşılaşacağın zorlukları göğüsle!3.Şüphesiz seni horlayan, sonu olmayanın; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir!

Hakkı Yılmaz “Salat” kelimesini de “mali yönden ve zihinsel açıdan destek ol” gibi hiçbir Arapça sözlükte yer almayan bir mana veriyor.

Kevser suresinin 2. Ayetini şöyle yorumluyor:
“Madem Rabbin sana kevseri [bu kadar bol nimeti] verdi, öyleyse sen de Rabbin için çok çalış, çok gayret et, uyluklarını hareket ettir, ayağa kalk, yürü, çabala, şirke ve tağuta karşı çık, destek ol, sosyal yardım yap, gerisini boş ver, düşünme, önüne gelecek her zorluğu göğüsle, sabret!”

Yorumun surede geçen kelimelerle uzaktan yakından alakası yok ki yoruma baktığınızda sanki bir beden eğitimi öğretmeninin eğittiklerine verdiği komutlara benziyor… Yat, kalk, yürü, koş, UYLUKLA… vs…


Kevser Suresinin mealine gelirsek, Arapça kelimelerin yapısına sadakatle şöyle meal verebiliriz:

“Her türlü bolluğu sana verdik, RABBİN İÇİN NAMAZ KIL VE BUNU VAKTİ GİRER GİRMEZ YAP, SENİ KINAYAN KİM İSE İŞTE EN KÖKSÜZ OLAN ODUR”

Bu ayette geçen “V’enhar” emir kipindeki kelimenin anlamı kurban kes olamaz ve hemen öncesinde “Namaz kılmaktan” bahsettiği için anlamı bununla ilgilidir ve namazın vaktine riayet etmek olarak anlamalıyız!"NAHARASSALA" namazı vakti girer girmez kılmak anlamına da geliyor....Ve ayette namaz kılmaktan bahsedildiği için "V'enhar"ın anlamının o olduğu kanaatindeyim...! Zira bir dindeki ritüel anlamdaki bu ibadet o dinin fertlerine en zor gelen ibadettir!

Muhammed Bulut
lovesoft isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10. September 2016, 12:56 AM   #7
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.016
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli lovesoft kardeşim,

Alıntı yaptığınız Muhammed Bulut adlı kişi Hakkı YILMAZ'ın salata verdiği anlamların sözlüklerde olmadığı ile ilgili bir video yayınlamıştır. Bu videoda ileri sürülenlere karşı verdiği cevap aşağıdadır.


Kardeşim merhaba!
Gönderdiğiniz videoyu izledim. Çok güldüm. Olayı, komşumun finosunun sokaktan geçen bir dobermana posta koymaya çalışmasına benzettim. Adam kara cahilin, varlık gösterme çabasında olan zavallı birisi. Hatta birilerinin de kuklası; kendileri sinince bu garipçeğizi sahneye çıkarmışlar.
Aslında bu kişiye çok teşekkür etmek gerekiyor: Salat, Salv sözcüklerinin anlamını bir başka kadim lügattan daha veriyor. Salat, salavat, salli, yusallin sallu sözcüklerinin kökü olan “Salv” sözcüğünün, insan ve hayvanların” sırtı demek olduğunu vurguluyor. Bu çok güzel….
Arapçadaki her kökten, (genellikle üç harf olur) birinci planda, mazi, muzarı, mastar, ismi fail…. Emir, nehy, mimli mastar …. Teaccüb filleri olmak üzere farklı kalıplarla 24 kavram yapısı elde edilir. Sonra bunların her birinin çekimi yapılır. Buyursun sıkıyorsa adam gibi SLV’yi bu kalıpların her birine oturtsun bakalım karşısına ne çıkacak.
Adamcağız SARF (Kelime yapılarını inceleyen ilim) ilmine vakıf olmadığından, “Sırt, uyluk” sözcüklerini FİİL, EMİR şekillerine aklı ermiyor veya foyası meydana çıkmasın diye bundan kaçıyor.
Elindeki lügatta (Kitabü’l ayn) da diğer lügatlarda (TAC, LİSAN, KAMUS) olduğu gibi bedevideki kullanım tespit edilmiştir. Buyursun da ‘SLV’in türevlerini; Sarf ilmine göre çekimini yapsın ve bunun sosyal ortamda (kentlerdeki) kullanımını da açıklasın. O zaman açıklayacağı, HAKKI YILMAZ’IN AÇIKLADIKLARININ BİREBİR AYNISI OLACAKTIR. O DA HAKKI YILMAZ’IN DEDİKLERİNİ AYNEN SÖYLEMEK ZORUNDA KALACAKTIR.
Adam sarf (kelimelerin yapısı ile ilgilenen ilim) ilmiyle nahv (cümle yapısı ile ilgilenen ilim) ilminin farkını da bilmiyor.
“Salv” sözcüğünün çoğulu “SALAVAT”tır diyor. Halbuki “Salv “ sözcüğünün çoğulu “SAL-VAT”tır.
Biz Salat sözcüğünün anlamını Bedevinin dilindeki (Arapçanın hası) anlamından hareketle tespit etmedik mi?
Tüm lügatlar, halktaki yanlış kabulleri de bildirirler. Akıllı adam o onlarca sayfadaki açıklamaların doğrusunu bulmaya çalışır. İlk deneni hap gibi yutmaz. HANGİSİNİN DOĞRU OLDUĞUNU BULABİLMEK, VAZI’ ANLAMINI (BEDEVİDEKİ İLK KULLANIMINI; ÖZ ANLAMI) TESPİT EDEBİLMEKLE MÜMKÜNDÜR.
Bir de bu art niyetli kişiler, Hakkı Yılmaz, “Salat=destektir” diyor diye iftira ediyorlar. Biz hiçbir zaman böyle demedik, “Salat” sözcüğünün S L V den (sırt, uyluk) gelme olduğunu sosyolojiye mecazen “DESTEKlemek, DESTEK VERMEK” anlamıyla geçtiğini, Mushafta “sly” türevleriyle karıştırılmaması için “lam elif” ile değil de “lam ve vav” ile yazıldığını çok çok vurguladık. Ama art niyetli olunca körlerin FİL târifine benzetiyorlar işi.
Utanmaz adam, Namaz, istiğfar Rahmet diye çevirdiği sözcüklerin kökünü bir açıklasın da millet bir görsün. Kökü, kök anlamı ne imiş, bu sözcükler, nasıl namaz, istiğfar ve rahmet olmuş? İstiğfar, rahmet, tazarrulu dua ARAPÇADA YOK MUYMUŞ: bu sözcükler, ZATEN ARAPÇA DEĞİLLER MİYMİŞ!
ALLAH, SALAVAT VE RAHMET SÖZCÜKLERİNİN AYNI ANLAMDA OLMADIĞINI BU BEYİNSİZLERE ”GÖSTERMEK İÇİN Bakara/ 157’de “ülaike aleyhim salavatün min rabbihim ve rahmetün… demez mi?
Utanmadan “slv” kök anlamının pratikte kullanımı yok diyor. Bilmiyor ki! Bir de Bedevideki sözcükler kentte hep mecazlaştı. Bunu da bilmiyor…
Hezeyanlarında bizi NAMAZ İNKARI merkezli anlatmaya çalışıyor. Aptal herif bizim Namazla ilgili açıklamamızı: Namazın Kur’an’daki kaynağını ve nasıl yapılacağına dair açıklamalarımızı okumamış veya izlememiş. Kuklacı, kendisine “Hakkı Yılmaz namazı inkar ediyor ona göre ür” demiş. O da aldığı talimat yönünde sahibinin sesi olmuş.
Bu kuklayı Slv’nin Salli, Sallu, Yusallune, salat, salevat, musalla, musalliyn” gibi türevlerinin anlamını açıklamaya zorlayalım bakalım ne halt edecek!
Küfürlerini boş verin. Kem söz sahibine aittir. (Ha biz de kötü söz söylemesini iyi biliriz ama yapmayız. Bu kardeşiniz Konya’nın en iyi söven adamının oğludur. Dağarcığımızda öyle usturuplu küfürler var ki, bu kukla ve arkasındaki kuklacı duysa dudakları uçuklar. Bunu hatırlatmada da yarar var.)
Netice bu kişiye teşekkür edelim. Aslında bizim tespitlerimizi söverek de olsa aynen kabullendi ve ifşa etti.
Sizden ricam, böyle primitif olayları değil, eksiğimizi, yanlışımızı bulup da adam gibi ortaya koyanları kardeşinize iletin. Yoksa sokakta her üren ite taş atacak olursak menzilimize eremeyiz…
Selam ve saygılarımla… Hakkı YILMAZ"

Muhammed Bulut adlı kişi "n-h-r" kök harflerinin Emsile muhtelife denilen 24 kipin çekimini yapabilse "nahr" sözcüğünün Kevserdeki anlamına kendisi ulaşabilir. Amaç, "Üzüm yemek değil bağcıyı dövmek." olduğundan bu türden paylaşımlara sıkça rastlanmaktadır..

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi, saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
bartsimpson (12. September 2016), beyazasi (13. September 2016), kamer (10. September 2016), lovesoft (10. September 2016)
Alt 14. September 2016, 12:37 AM   #8
lovesoft
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2014
Mesajlar: 38
Tesekkür: 11
9 Mesajina 16 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
lovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud oflovesoft has much to be proud of
Standart

Video ile ilgili araştırma yaptım. Mektuba cevap verilmiş ilgili videosu: https://www.youtube.com/watch?v=qfsWpAvboLQ
lovesoft isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. September 2016, 10:24 AM   #9
bartsimpson
Super Moderator
 
bartsimpson - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2012
Mesajlar: 963
Tesekkür: 481
200 Mesajina 303 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 23
bartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud ofbartsimpson has much to be proud of
Standart

videosu 342 hit almış.
ilmi epey itibar gören bir şahısmış.
__________________
"Hayat bugündür. Emin olduğun tek hayat. Onu en iyi şekilde yaşa."
bartsimpson isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
emri, kesme, konusu, kuran, kurban


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:59 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam