hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 60.Mü'min Suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 25. April 2009, 10:07 PM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart 60.Mü'min Suresi

MÜ’MİN SURESİ(ĞAFİR) SÛRESİNE GİRİŞ
GİRİŞ

Mekke’de 60. sırada inen sure, adını 28-45. ayetlerde Firavun ailesinden biri olduğu bildirilen “ مؤمنMü’min [Bir İnanan Kişi]” sözcüğünden almıştır. Rabbimizin üçüncü ayette geçen “ غافرGâfir [Bağışlayan]” sıfatından dolayı sureye “Gâfir suresi” de denilir.
Bazıları 56, 57. ayetlerin Medeni olduğunu ileri sürmüşlerdir. (Süyuti; el-İtkan)
Surenin ana ekseni -Zümer suresinde olduğu gibi- Kur’an ve tevhid inancıdır. Bu surede de kâfirlerin Kur’an’a karşı inatçı tavırları kınanmış, insanlara sürekli tevhid inancı öğütlenmiş, geçmişten ibretli örnekler verilmiştir. Ayrıca surede ahirete ait korkunç sahneler sergilenmiştir. Sure Zümer suresinin devamı ve tamamlayıcısı durumundadır. Nüzul sırasına uygun olarak resmi mushafta da Zümer suresinin hemen arkasında tertip edilmiştir.

https://youtu.be/yRm2I3dxiZQ Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 360. Bölüm mümin suresi 1. Bölüm.

https://youtu.be/lgJdimOv8Ok Hakkı Yılmaz Kuran ve İslam 361. Bölüm Mümin Suresi 2. Bölüm

https://youtu.be/KDzAPlwixkM HakkıYılmaz Kuran ve İslam 362. Bölüm Mümin Suresi 3. Bölüm.

MEAL:

RAHMAN RAHIYM ALLAH ADINA

1 – “Hâ/8” “Mîm/40”.
2, 3 - Bu kitabın indirilişi, Azîz [Çok Güçlü], Alîm [En İyi Bilen], günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı çok çetin olan, bol nimet; ikram sahibi Allah tarafındandır. O'ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. Dönüş yalnızca O'nadır.
4 - Allah'ın âyetleri hakkında sadece küfretmiş kimseler tartışır. O halde onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
5 - Onlardan önce Nuh kavmi ve onlardan sonraki bir takım hizipler yalanladı. Her ümmet, kendi elçilerini yakalamak için teşebbüste bulundu; onunla hakkı batılla iptal etmek için mücadele ettiler. Ben de onları yakalayıverdim. İşte, azabım nasıl oldu?
6 – Ve işte böylece o küfretmiş olan kimseler üzerine Rabbinin “Şüphesiz onlar ateşin ashabıdır” sözü hak oldu.
7 – 9- Arşı taşıyan bir de onun [arşın] dış kenarından olan kimseler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman etmiş kimseler için bağışlanma dilerler: “Rabbimiz! Sen rahmet ve bilgice her şeyi kuşattın. Onun için tövbe eden ve senin yoluna uyan kimseleri bağışla ve onları Cahim’in [cehennemin] azabından koru! Rabbimiz! Onları ve onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden salih olan kimseleri kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine girdir. Şüphesiz Sen Azîz ve Hakîm’in ta kendisisin. Onları kötülüklerden de koru. Ve Sen her kimi kötülüklerden korursan, artık o gün elbette ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir.”
10 – Şüphesiz o küfretmiş olan kimseler ünlenilirler: “Elbette Allah'ın buğzu, kendinize buğzunuzdan daha büyüktür. Zira siz imana davet olunurdunuz da küfreder dururdunuz.”
11 – Onlar [Kâfirler] dediler ki: “Rabbimiz! Sen bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin. Artık günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkışa bir yol var mı?”
12 – İşte bu, şu sebeptendir: Siz, “bir ve tek” olarak Allah'a davet edildiğiniz zaman inkâr ettiniz. O'na ortak koşulunca da inandınız. Artık hüküm, o çok yüce ve çok büyük Allah'ındır.
13 – O [Allah], size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ve ancak gönülden yönelenler öğüt alırlar.
14- Öyleyse, inkârcılar hoşlanmasa da dini sadece kendisine arındırarak [ait kılarak] Allah’a dua edin.
15- O, dereceleri yükseltendir, Arş’ın sahibidir: O, buluşma günü hakkında uyarmak için kendi emrinden/ kendi işinden olan ruhu [vahyi] kullarından dilediğine ilka eder [bırakır].
16 - O gün [buluşma günü], onlar, meydana çıkarlar. Kendilerinden hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. -‘Bugün mülk kimindir?’, Sadece tek ve kahhar olan Allah'ındır!’-
17 - Bugün her kişi kazandığı ile karşılıklandırılacaktır. Bugün zulüm diye bir şey yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.
18 – Yaklaşan gün hakkında da onları uyar. O zaman kalpler yutkunarak gırtlaklara dayanmıştır. Zalimler için ne sıcak biri vardır, ne de itaat edilecek bir şefaatçi...

19 – O [Allah], gözlerin hainliğini ve göğüslerin gizlediğini bilir.
20 – Ve Allah hakkı gerçekleştirir. Onların O'nun astlarından yalvardıkları kimseler hiçbir şeyi gerçekleştiremezler. Şüphesiz Allah, en iyi işitenin, en iyi görenin ta kendisidir.
21 – Onlar yeryüzünde gezmediler mi ki kendilerinden önceki kişilerin sonları nasıl olmuş görsünler. Onlar, yeryüzünde kuvvetçe ve eserce kendilerinden daha çetin idiler. Yine de Allah onları günahları sebebiyle alıverdi. Ve kendileri için Allah'tan koruyan biri olmadı.

22 – İşte bu, şu sebepledir: Kendilerine elçileri apaçık delillerle geliyorlardı da onlar inkâr ettiler. Bunun üzerine Allah da kendilerini alıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezalandırması çok çetindir.
23, 24– Ant olsun Musa’yı Firavun’a, Hâmân’a ve Karun’a âyetlerimizle ve açık bir delil ile elçi olarak gönderdik de onlar: “Bu bir sihirbaz, büyük bir yalancıdır” dediler
25- Böylece o [Musa], katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman onlar: “Onunla [Musa ile] birlikte iman etmiş kişilerin oğullarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın.” dediler. Kâfirlerin düzeni, boşa çıkmakta olandan başkası da değildir.
26 - Ve Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Musa'yı, o da Rabbini çağırsın. Şüphesiz ben onun, sizin dininizi değiştirmesinden veyahut yeryüzünde kargaşa çıkarmasından korkuyorum” dedi.
27 - Musa da: “Şüphesiz ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim Rabbim ve sizin Rabbiniz’e sığınırım” dedi.
28, 29 – Ve Firavun ailesinden imanını saklayan bir racül [baba yiğit adam]: “Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Hâlbuki o, kesinlikle size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Ve eğer o, bir yalancı ise bir bakarsın ki onun yalanı kendi aleyhine oluvermiştir. Ve eğer doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, aşırı giden bir yalancı kişiye kılavuz olmaz. Ey kavmim! Yeryüzünde açığa çıkmış olarak bugün mülk [yönetim] sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Peki, eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim yardım edip kurtarır?” dedi. Firavun: “Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve ben sadece size reşadın yoluna kılavuzluk ediyorum” dedi.
30- 35 – Yine o iman etmiş olan kimse: “Ey kavmim! Şüphesiz ben sizin hakkınızda Ahzab’ın günü benzerinden; Nuh Kavmi'nin, Âd’ın, Semud’un ve daha sonrakilerin maceralarının benzerinden korkuyorum. Ve Allah, kulları için bir zulüm istemez. Ey kavmim! Şüphesiz ben size gelecek o çağrışma-bağrışma/ kaçışma gününden; arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizin için Allah’tan koruyan biri yoktur. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Ve ant olsun ki bundan önce size Yusuf delillerle gelmişti. O zaman da onun size getirdiği şeylerde şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o helâk olduğunda [vefat ettiğinde] da “Bundan sonra Allah asla elçi göndermez” dediniz. Allah, şu kendilerine gelmiş bir güç olmaksızın, Allah’ın ayetleri hakkında mücadele eden, aşırı giden, şüpheci olan kişileri işte böyle şaşırtır. (Bu durum), Allah katında ve iman edenler yanında buğz olarak büyüktür. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbi üzerine damga basar” dedi.
36, 37 – Ve Firavun: "Ey Hâmân! Sebeplere; göklerin sebeplerine ulaşmam için bana bir kule yap da Musa’nın ilâhına muttali olayım [Musa'nın ilâhının ne olduğunu anlayayım]. Ve şüphesiz ben onun yalancı olduğuna kaniyim” dedi. İşte böylece Firavun'a amelinin kötülüğü süslü gösterildi ve yoldan çıkarıldı. Ve Firavun düzeni yalnızca hüsran içindedir.
38- 44 – Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey kavmim! Bana uyun ki size reşadın [akıllı olmanın] yoluna kılavuzluk edeyim. Ey kavmim! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Ahiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mümin olarak salihi [düzeltmeye yönelik iş] işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey kavmim! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe davet ediyorken ben sizi kurtuluşa davet ediyorum! Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve benim için hiç bilgi olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi Aziz [o çok güçlü] ve Gaffar’a [çok bağışlayıcı olan Allah'a] davet ediyorum. Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni kendisine davet ettiğiniz şey dünya ve ahirette kendisine bir çağrı olmayan şeydir. Ve şüphesiz dönüşümüz Allah’adır. Ve şüphesiz haddi aşanlar, cehennem ashabının ta kendileridir. Artık siz benim sizin için söylediklerimi yakında anacaksınız. Ve ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını en iyi görendir” dedi.
45, 46 – Sonra Allah onu [o mümini] onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun'un ehlini [yakınlarını] ise, azabın kötüsü; ateş kuşattı. Onlar sabah akşam [daima] ona [ateşe] arzolunurlar. Kıyamet kopacağı gün ise: “Firavun’un ehlini [yakınlarını] azabın en şiddetlisine sokun!”
47 - Ve onlar, ateş içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara: “Şüphesiz bizler size uyan kimseler idik. Şimdi siz bizden, ateşten bir bölümü savabiliyor musunuz?" derler.
48 - Büyüklük taslayanlar: “Şüphesiz hep onun içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında hükmünü vermiştir” dediler.
49 – Ve Ateş içindeki kimseler, cehennem bekçilerine: “Rabbinize dua edin de bir gün olsun bizden azaptan hafifletsin” dediler.
50 – Onlar [Bekçiler]: “Size elçileriniz açık kanıtları getirmediler miydi?” diye sorarlar. Onlar: "Evet [getirmişlerdi]" derler. Onlar [Bekçiler]: “Öyle ise kendiniz dua edin” derler. Kâfirlerin duası sadece şaşkınlıktadır [boşa çıkmıştır].
51 – Şüphesiz Biz elçilerimize ve iman etmiş kişilere şu basit yaşamda ve şahitlerin kalktığı [şahitlik edecekleri] günde [kıyamette] kesinlikle yardım ederiz.
52- O gün zalimlere özür dilemeleri fayda vermez. Ve onlara lânet vardır, yurdun en kötüsü de onlar içindir.
53, 54 – Ve ant olsun ki Biz, temiz akıl sahiplerine bir yol gösterici ve bir hatırlatma olmak üzere Musa'ya “Yol gösterme” verdik ve İsrailoğullarına o kitabı miras kıldık.
55 - O halde sabret. Şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Günahın için affedilme iste ve akşam sabah [her zaman] Rabbini hamdiyle tesbih et.
56 – Şüphesiz kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler; onların göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, en iyi işiten ve en iyi görendir.
57 - Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ama insanların çoğu bilmiyorlar.
58 – Ve kör ile gören eşit olmaz. İman etmiş ve salihatı işlemiş olanlar ve kötülük yapanlar da eşit değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
59- Şüphesiz o saat [kıyamet kopuş anı], elbette gelecektir. Onda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmıyorlar.
60 – Ve sizin Rabbiniz: “Bana yalvarın, dua edin ki size karşılık vereyim. Şüphesiz Bana ibadet etmekten büyüklenen kimseler yakında horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir” dedi.
61 – Allah, içinde dinlenesiniz diye geceyi, göz açıcı bir aydınlık olarak da gündüzü sizin için kılandır. Şüphesiz Allah insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Velâkin insanların çoğu şükretmezler [karşılığını ödemezler].
62- İşte, her şeyin yaratıcısı Rabbiniz Allah budur. O’ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. O halde nasıl oluyor da döndürülüyorsunuz!
63 - İşte Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr eden kimseler böyle çevriliyorlar.
64- Allah, sizin için yeryüzünü bir karargâh, göğü de bir bina yapan, size şekil veren, -ki şekillerinizi ne de güzel kılmıştır- ve sizi temiz şeylerden rızıklandırandır. İşte O, Rabbiniz Allah'tır. -İşte, alemlerin Rabbi olan Allah ne cömerttir!-
65- O, diridir, ondan başka ilâh diye bir şey yoktur. Bu nedenle, dini sadece O’nun için arındıranlardan olarak O’na dua edin. Hamd/övgü yalnız âlemlerin Rabbi Allah’adır.”
66 - De ki: “Bana Rabbimden apaçık deliller geldiği zaman, şüphesiz ben, o, sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınıza ibadet etmekten kesinlikle men edildim ve ben âlemlerin Rabbine teslim olmamla emrolundum.
67 – O, sonra güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlar olmanız, adı konmuş bir süreye ermeniz ve de aklınızı kullanmanız için sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alekadan [embriyodan] yaratandır. -Sonra O, sizi bir tıfıl olarak çıkarır. Sizden kimi de, daha önce vefat ettiriliyor.-
68 - O, yaşatır ve öldürür. Artık O, bir emr gerçekleştirince artık ona sadece ‘ol!’ der de o, hemen olur.
69- 76- Allah’ın âyetleri üzerinde tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyor*lar? Kitabı ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette ileride, boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülüp, sonra ateşte yakılırlarken bileceklerdir. Sonra onlara: “Allah’ın astlarından ortaklar koştuğunuz şeyler nerededir?” denir. Onlar: “Bizden kaybolup gittiler; aslında; biz zaten önceleri hiç bir şeye yakarmıyorduk” der*ler. İşte Allah inkârcıları böyle saptırır: “İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Orada sürekli kalmak üzere cehennem kapılarına girin!” -İşte, büyüklenenlerin durağı ne de kötüdür!-
77 - Artık sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Artık onlara yapıp durduğumuz tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar, yalnızca bize döndürüleceklerdir
78 – Ve ant olsun ki, Biz senin önünden nice elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık onlardan kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmaksızın bir ayet getiremez. Artık Allah'ın emri gelince de hak ile gerçekleştirilir. Batılcılar, işte burada hüsrana uğradılar.
79, 80 –Allah, onlardan bir kısmına binesiniz diye sizin için hayvanları kılandır [yaratan, ayarlayandır]. Onların bir kısmından da yiyorsunuz. Ve sizin için onlarda daha nice menfaatler vardır. Ve (Allah) onların üzerinde gönüllerinizdeki bir arzuya erersiniz diye hayvanları kılandır [yaratandır, ayarlayandır]. Ve siz, onlar üzerinde ve gemiler üzerinde taşınırsınız.
81 – Ve Allah size âyetlerini gösteriyor. Peki, şimdi Allah’ın âyetlerinin hangisini inkâr edersiniz?
82 - Daha yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş bir bakmazlar mı? Onlar kendilerinden hem daha çok, hem de kuvvetçe ve yeryüzündeki eserlerinin sağlamlığı bakımından daha çetin idiler. Öyle iken o kazandıkları şeyler, kendilerine fayda vermedi.
83 – Ne zaman ki elçileri onlara açık delillerle geldi, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımarıklık etmişlerdi. Hâlbuki o, alay ettikleri şey onları kuşatmıştı.
84 – Sonra da ne zaman hışmımızı gördüler: “Allah’ın birliğine inandık ve O’na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik” dediler.
85 - Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. -Allah’ın, kulları hakkındaki sürüp giden tutumu [kanunu] ...- İşte o kâfirler burada hüsrana düştüler [kaybettiler, zarara uğradılar.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
60mümin, suresi


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:15 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam