hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > İman ve mü’minler > Sağ ve Sol

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 27. January 2009, 01:29 AM   #1
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart Sağ ve sol (Meymene ve meşeme)

Selamun Aleykum! Değerli Kardeşlerim!

Meymene
Sözlüklerde “ميمنة meymene” sözcüğü için, “يمين yemin” veya “يمن yumn” sözcüklerinden türemiş olmasına göre “sağ el” veya “uğurlu / bereketli” karşılıkları verilmiştir.
Burada, sözcüğün “يمن yumn” sözcüğünden türediği kabul edilirse “ashab-ul meymene” deyimi; “bahtı iyi olan, bereketli, mutluluk sahibi” anlamına gelir.
Eğer “meymene” sözcüğünün “yemin” sözcüğünden türediği kabul edilirse bu takdirde ayetteki “ashab-ul meymene” deyimi “sağ el” anlamına gelir ve bu deyimin “yüksek mertebe” belirtmek için kullanıldığı anlaşılır. Çünkü Araplar için “sağ el”, kuvvet ve şerefin sembolüdür. Nitekim hürmet edilen kimseler meclislerde sağ köşeye oturtulur ve bir kimseye verilen değer “فلان منّى باليمين Fulanun minnî bil-yemin (o benim sağ kolumdur)” ifadesi ile belirtilirdi. Bu ifade günümüzde de aynen kullanılmaktadır.

meşeme

"مشئمة Meş`eme" sözcüğü, "شئم şum" kelimesinden türemiş olup; "uğursuzluk, talihsizlik" demektir. Araplar, "şu`ma (uğursuzluk)" sözcüğü ile "شمال şimal (sol el)" sözcüğünü aynı anlamda kullandıklarından sözlüklerde "şu`ma" sözcüğünün anlamı "sol el" olarak belirtilmiştir. Sefere çıkan bir kimsenin sol tarafından bir kuşun uçmasını uğursuzluk sayan Araplarda "sol el", zayıflığın ve zilletin simgesidir. Nitekim önemsiz ve aşağı mevkide görülen kimseler meclislerde sol tarafa oturtulur ve bir kimsenin değersiz olduğu "فلان منّى بالشّمال Fulanun minnî bi-l şimal (O benim sol kolumdur)" ifadesi ile belirtilirdi. Özetle "اصحاب المشئمة ashab-ul meş`eme"; Allah`ın aşağıladığı, bedbaht kimselerdir ve O`nun huzurunda sol tarafta bulunacaklardır.

Rabbimiz bu iki grup insandan Vakıa suresinin 27. ve 41. ayetlerinde de bahsetmiştir.

Burada yüce Allah, "sol ehli" olan zümre için "ayetlerimizi inkâr edenler" nitelemesinden başka bir nitelemede bulunmamıştır. Bunun sebebi ise, kâfirliğin bütün kötülükleri kapsaması ve hatta kötülüklerin tümünden baskın çıkmasıdır. Yani kâfirlikle birlikte hiçbir iyi amel düşünülemez, onlar iyi davranışlarda bulunsalar dahi bu iyiliklerin kendilerine hiçbir yararı olmaz, onların kâfir olmaları her şeyi siler bitirir. Dolayısıyla kâfirlerin köle azat etmediklerini, yoksulu doyurmadıklarını ayrıca belirtmeye hiç gerek yoktur. Onlar; uğursuz, kötü, defterleri sol taraftan verilecek olan "meş`eme" ehlidirler. Onlar; sarp yokuşun gerisinde kalmışlar ve onu aşmak için o yokuşa saldırmamışlardır.
Kaynak:işte Kur'an (Hakkı Yılmaz)

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
Barış (12. June 2009), kamer (4. January 2010), Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012), sevginur (14. January 2013)
Alt 12. June 2009, 10:29 PM   #2
mavera
Uzman Üye
 
mavera - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 126
Tesekkür: 43
65 Mesajina 146 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
mavera is on a distinguished road
Standart

Selamlar.

Bu konu dönüyor dolaşıyor, tuvalete sol ayakla gir, evden sağ ayakla çık, ayak yetmiyor, suyu sağ elle iç, yemeği sağ elle ye vb. şekiller ile inancın bir sembolü olarak karşımıza gelebiliyor.
mavera isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
mavera Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 4 Kisi:
Barış (12. June 2009), kamer (4. January 2010), Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012)
Alt 12. June 2009, 10:38 PM   #3
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart

Annem Kuran kursunda eline yediği sopalar yüzünden, solak iken sağ elini kullanmayı da mecburen öğrenmiş. Gerçi sonradan faydasını gördü, iki elini de kullanabilmenin...

Ben de bir solak olarak, zamanında az düşünmedim değil yani, ben neden sol elimi kullanıyorum, cehennemlik miyim yoksa diye...

Bilginin olmadığı ya da yanlış bilginin olduğu yerde insan nelere takılıp kalabiliyor, çok üzücü aslında.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
kamer (4. January 2010), Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012)
Alt 3. January 2010, 11:31 AM   #4
Ali Rıza Borazan
Uzman Üye
 
Ali Rıza Borazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2009
Mesajlar: 399
Tesekkür: 59
244 Mesajina 485 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 17
Ali Rıza Borazan will become famous soon enoughAli Rıza Borazan will become famous soon enough
Standart

evet sol ehli Kuranın bütünselliğinde Allahın gönderdikleri kitapları ve peygamberleri kabul etmeyen ahiret alemine inanmayanlar olarak anlatmış olup sağ ehlini de takva yolunu seçen müslüman olanlardan bahsetmiş ve hayatın yükünü omuzlayan insanlara yardımcı olup sarp yokuşa Allah rızası için boyun eğen anlamında anlatılmıştır.
Ali Rıza Borazan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Ali Rıza Borazan Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
kamer (4. January 2010), Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012)
Alt 19. November 2011, 03:01 PM   #5
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Eğer bir toplumda "zaruri ihtiyaçtan" fazla kazanç elde edenler var ise, bu olay mutlaka bir çok insanın mağdur ve mahrum edilmesine sebep olur. Bunlardaki bu fazla ve elde tuttuklarına faiz, nema vs. denilir ve bunlar başkalarına gidecek olanları imkân bolluğu ve ellerini çabuk tutmaları nedeniyle zimmete geçirenler olduğundan, bu kişiler faiz yiyenlerdir. Bunlara toplumun geri kalanının hakkını haksız yere yiyenler denilir.

Bunun zıttı ise Salât-Salâvat(Havra -Manastır-Mescid-el haram) ehli olan ve mülkte iştirak içinde olup "sadaka" verenler veya "zorunlu ihtiyaçtan" artanın hepsini topluma iade ederek hakkıyla "zekât/vergi" verenlerdir. Bu zekât verme türü, cimrilerin verdikleri zekatlarından(1/40-kırkta bir) farklı olarak (Nahl-71; Muminun-4,5)" eşit olmak için mizanda vezin kuralı ile belirlenenden artanının hepsi olarak verilen" denilen türden hakiki zekâttır.

Ya mülkte iştirak halinde malik olup "salatı/karşılıklı yardımlaşmayı" hakkıyla eda edenlerden olacaksınız; ya da mülkte iştirakı(Haram usulünü) tercih etmemişseniz, bu kez de girişimcilik yolu(Helâl usulü) ile elde ettiğiniz kazancı servet ve sermayeye çevirmeyip/eklemeyip, sizin ve bakmakla yükümlü olduklarınızın günlük zaruri ihtiyacından fazlasını aynı gün sebile(devlet hazinesine-beyt-ül mal'a-kamuya-topluma) ''Muminun:4-5, Nahl:71'' şartlarında geri iade edeceksiniz.

İşte ahıret gününe hakkıyla inananlar ve ''Karz-ı Hasene'' ilkesini uygulayanlar bunlardır.

Günümüzde sebil kavram ve kurumunun karşılığı devletçilik, sosyalizm ve kollektivizm'dir ki Havra'yı, Manastır'ı, Mescid-el haram'ı(salât-Salavât'ı) ayağa dikerek/hayata geçirerek, sadakayı ve de zaruri ihtiyaçtan artanı vergi olarak vermektir. İşte bunu yerine getirmeyip , bunun yerine ticaret yapıp da zaruri ihtiyaçtan artanı /kârı sermayeye ekleyip de bunun üzerinden tekrar kazanç elde etmeye çalışanlar/kat kat riba yiyenler, liberalist-kapitalist sistemi uygulayanlardır /mescid'i aksa'da olanlardır.

Allah onları düştükleri liberalist-kapitalizm delâletinde bırakır, asla onlara Hidayet ederek basiretlerini açmaz. Onlar helâke ve hüsrana düşmüşlerdir de, yine kendilerini hak yolda zannederler.(Nisa-167-168-169-170)

Bunların bir kısmı Allah'a inanır ama güvenmezler, münafık bunlardır. ''Hasbüna Allah'' sözünü, inanarak ve kalpten söylemezler; çünkü servetsiz duramazlar. Bunlar ''liberalist tutucu''durlar.
(Oysa Allah yasaklanmış şeyleri yapmaktan sakınmayı ve bireysel zenginlikten kaçınarak kavâm miktarının aşılmamasını ister. Bu kaçınanlar kendi ellerinde bulunanlara değil, Allah'tan olanlara daha çok güvenenlerdir. Hakkıyla Allah'ı veli ve vekil edinenler de bu kaçınanlardır.)

Bir kısım halk ''Ashab el Yemin'' ile liberalist-kapitalist sağcılığı aynı şey zanneder. Oysa ''Ashab el Yemin'' kendisinin değil, güçlenmeye muhtaç olanlara sadakat ile davranan erdemli insanlardır ve safta öne geçmeyen, geri de bırakmayan, eşitlikçi, mülkte iştirak içinde olanlardır. Kur'an bunlara meymenetliler, sağcılar der(ki bu gününün anlatımı ile sol/halkçı dünya görüşündedirler).

''Sahib ül Yemin'' ise eşitliği ret ile, kendi mutluluğu için güç-kuvvet ve servet sahibi olmak isteyendir. Kur'an bunları ''kumarbaz diye tanıtır.(lütfen Sitemezin Ekonomi başlığının Kumar bahsindeki Bakara:219/1 yazımız bakar mısınız). Bunlar refah içinde yüzen kapitalistlerler ve kapitalizmi savunanlardır ki, Kur'an bunlara şomluk anlamında Meymenetsizler veya solcular/(bu günün sağ kesiminde olanlardır ki) hırsızlar der. Allah'ı gerçek anlamda veli-vekil edinip O'na güvenme ve Sebil sosyo-ekonomi politiğini kurarak kavâm içinde yaşama yerine mevkii, makam, iktidar, servet ve sermayeye güvenmeyi yeğlerler. Ferdiyetçidirler, sebil karşıtı (özelleştirmeci) oldukları ve refah içinde yaşamayı yeğledikleri için Kur'an nezdinde solcu-meşemedirler. Halbuki bu gün ekonomi ve siyasette-Avrupa'da- ''sağcılık'' ile Liberalist ve Kapitalist olmak kastedilir. Bunu Kur'an şomluk anlamında solculuk kabul eder. Bunlar da liberalistliği dindarlıkmış gibi halka yuttururlar. Bunlar sanki mülkten hesaba çekilmeyeceklermiş gibi umursamazlık içindedirler. Oysa Hak Din liberalizm- kapitalizmden uzaktır. Hak Din ile liberalist-kapitalizmi bağdaştırıp mülkü fitne yaptıkları için bunlara Meymenetsizler anlamında solcular der Kur'an.

Vakıa Suresinden bakalım:
''Soldakiler; ne yazık o soldakilere!'' (Vakıa-41)
''İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde'' (Vakıa-42)
''Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar'' (Vakıa-43)
''Serin ve hoş olmayan'' (Vakıa-44)
''Çünkü onlar bundan önce varlık içinde safahata dalarlardı'' (Vakıa-45)
''Büyük günahı işlemekte direnir dururlar.'' (Vakıa-46)

Bunlar bu gün tanımladığımız kapitalistlerdir. İşte Avrupa'nın tanımladığı sol ile Hak Din'in tanımladığı solculuğun aynı olmadığını, hatta alansal olarak zıt şeylere sol dediklerini gördük.

Sosyalizm anlamındaki sol, halkçılık, devletçilik, başta Leyl suresi olmak üzere başka surelerde de ''ihsan'' olarak tanımlanarak övülür. Çünkü sebil olan Allah Yolu toplumculuktur. "Saff suresi" kollektif mücadeleyi över. "Leyl" de bunu tavsiye etmiştir. "Saffat suresi" de sağdan gelenleri ki bunların davetine uyarak kapitalizme,ekonomik sağcılığa kayanlarla birlikte ateşe sürüleceklerini anlatır. Çünkü ten zevklerinden olan mülk tutkusundan kurtulamamışlar, kendi mutlulukları başkalarının felâketi olmuş, başkalarının ekmek paralarını yemişlerdir.

Hak Din, başkalarına yümünlü-bereketli olanlara ''Ashab ül Yemin'' demiştir. Başkalarına yümünlü olmanın yolu ise, çok toplayıp vermek değil, aksine az ile yetinmektir. Bu ise samimi dost, yaren ve yoldaş olmaktır. Bunu ret ise bireycilik-bencillik olduğu için orada ancak ''Sahib ül Yemin'' vardır ki kendi mutluluğu için güç, kuvvet ve servet sahibi olmaktır. Bu, ''Ashab ül Yemin'' olmayı reddetmek; sağda veya sağcı olmakla, sağdan gelmekle liberalist olmaktır. Burada rekâbet, haset, cimrilik(servet ve sermaye biriktirmek) olmadığı için kalpler ancak işlerin ve amaçların birleşmesiyle sulha ve sukûna varır.

YEMİN:
1-Sözü, Allah'ı zikrederek kuvvetlendirmek.
2-El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek ve birbirlerine söz vererek ahitlaşmek.
3-Mübarek
4-Sağ el, sağ taraf.

İkinci sıradaki anlama baktığımıda:
a) Merkezde hiçbir insan bulunmamaktadır; sadece Allah'a izzet verildiği ve Allah'a güvenildiği, gerçek güçlü ve tam adil olana yaslanmak ve güven duymak olduğunu,
b) Hiçbir hiyerarşi bulunmadığı, toplumun bütün fertleriniğn birbirinin aynı ve özgür haklara sahip özgür bireyler olduğunu,
c) Allah'la yapılan ahidin toplumla yapılan ahit ile tamamlandığını,
ç) Tek taraflı bir vaat bulunmadığı, karşılıklı taahhüdün varlığını,
d) Herkes, ahde konu olan ''şeylerin'' hem alacaklısı hem de borçlusu oldığunu,
e) El ele tutuşarak dostluk ve saadet ile yardımlaşmanın el birliğiyle yerine getirileceği, kaderde ve kııvançta birlikteliği, yek vücut olmayı,
f) Tanımlamanın 4. sırasındaki ''sağ taraf-sağ el'' ile, bu yöndeki hareketin kuvvet olduğu ve bütün buna ''sağcılık'' dendiğini,
tesbit ederiz.

Şu halde Kur'an'ın tanımladığına göre sağcılık ekonomik ve sosyal yaşamda kollektif, el birliği ile bir düzen, kollektivizmdir.

Halbuki bugün, Avrupa yaşam tarzına ve tanımına göre yaptığımız tanımlamalar Kur'an tanımının tam tersini vermektedir. Biz dinin tanımladığı solculuğu sağcılık, sağcılığı ise solculuk olarak tanımlamaktayız. Kur'an okurken bu kıstas göz önünde bulundurulmalıdır. Mesela Saffat 28'dekiler, kapitalistler tarafından aldatılanlardır.

Camiden çıkmayıp 1/40 veren ve kendini kılık kıyafetiyle dindar ve mütedeyyin ilan edip, sağcılıklarıyla hava atan bir kesimin kendilerini bu kıstaslara vurup ne olduklarını fark edip, hal, tutum ve davranışlarını gözden geçirmeleri galiba şart.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
Adalet ve rahmet sitesinden derlenmiştir.)

Konu galipyetkin tarafından (12. March 2019 Saat 02:47 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 5 Kisi:
dost1 (20. November 2011), hiiic (19. November 2011), Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012), sevginur (14. January 2013)
Alt 2. February 2012, 06:01 PM   #6
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Noktasına virgülüne dokunmadan Av. İlhami Çetinden bir sayfa. Takdirlerinize.

''EKONOMİK SOLDA OLANLAR (YESİR).

Şimdi Mümin’in sosyo ekonomi politiğini bütün çıplaklığıyla ortaya koyan surelerden birsi olan haşır suresine geldik. Önce ganimet ve fey kavramına kısaca değinelim. Az zahmet ederek ve zahmete göre çok gelir getiren işler ganimet niteliğindedir.Yine çark ve benzeri dönen şeylerin, işi ve gücü arttırıcı düzeneklerin üretimi ve magnetik alanın arttırıcı ve kolaylaştırıcı üretime v.s.’ye katkıları hep fey’dir. Bütün kolay kazançlar da kumara benzetilerek, yesere tanımı içersindedir.

Sanayi devrimi, canlı emeği gözden düşürmüş, teknoloji ve insan dışı enerjiyi devreye sokarak az canlı emekle çok kazanç elde etme yoludur. Bu gelirler fey ve ganimet hükmünde olup, Enfal suresinin 1. ayetindeki hükme tabidir. Yani, müktesibin başkaca geliri yoksa içinden geçimliğini alarak gerisini Kuranda belirtilmiş kesimlerin hayat sevilerini geçimlik seviyesine çıkartmak için kullanılır. Kazancın tamamı beş gurup insan arasında taksim edilir. Yani onların yararlanacağı fonlarda biriktirilir. Ganimet işte bu beş gurup muhtacındır. Birisi hazinenin genel masrafları, dördü ise muhtaç ve mahrumlar için ayrı fonda biriktirilir. Enfal–1 hükmün, Enfal–41 ile Nesh edildiğini savunan GAFİLLER'e burada cevap vardır. Enfal–41 tahsis ayetidir. Fey niteliğindeki gelirin 1/5 hissesi devletin genel giderleri için tahsis edilir. Geriye kalan dört pay ise nitelikleri belirtilen insanların hayat seviyelerini yükseltmek için kullanılmak üzere ayrı fonlara konulur. Hak dinde “Gurkalık”(Paralı asker) olmadığı için, savaş ganimetlerinden gaziye pay verilmez. Meğer ki, onun da geliri ihtiyacının altında kalanlardan olsun.

Çünkü ganimetten savaşana pay verme usulü cahiliyenin talan kültüründe vardır.

Mümin cihad eder, talan savaşı yapmaz. İslam bu cahiliye âdetini tasfiye etmek için düzenleme yapmıştır. Onun için Resulullah atfedilen birçok hadisde muharibin ganimetten pay almasının, ahirette cihat sevabı almaktan mahrum kalacağı söylenmiştir.

Şimdi bunun tekrar edildiği haşır suresinin 7. ayetinden başlayalım ki, işletme sahiplerinin gelirlerinin içinden sadece ailelerinin geçimlerini sağlayacak miktarı alıp, gerisini hazineye vergi olarak vermelerinin doğru iş olduğunu, hazinece tasarruf edenlerin de, bunun 4/5 hisse miktarını belirtilen mahrum bırakılanlar, zayıf ve mağdurların hayat seviyelerini yükseltmek, çalışabileceklerini iş sahibi yapmak için harcanacağını bilmeleri ve burada kullanmalarını ayet açıklar.

Bunun sebebinin ise, varlıkların belli bir sınıfın refah içinde yaşaması sonucunu doğurmamasının önlemi olduğu bize açıklanır.Çünkü hak dinde özel girişime iş yaptırmak zorunlu hale gelmişse, bunu kâr için değil, fi Sebilullah için yapması koşulu vardır (Bakara-218).

Şimdi önceki sure ve ayetlerde niçin liberalistlerin kötü akıbetinden bahsedildiğini daha iyi anlamış oluruz. Çünkü onlar bunun tersini yaparlar. Toplumda devlet teşvik ve desteğiyle zenginler oluştururlar. Bunlardan hem az vergi alarak Yemin-i Bânus üzere Minhaç uygularlar. Hem de milletin malından onlara üstte haraçlar verilerek teşvik edilirler… Bundan daha büyük zalimlik olur mu?

“Allah'ın, (fethedilen) ülkeler halkından Peygamber'ine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet( İyi şans, meymenet)olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.”(Haşır–7)

Savaşların zorunlu sonucu olan menkul ve gayrimenkul ağırlıkların ele geçirilmesindeki usul burada da hatırlatılıyor. Peygamber size bu meblağdan bir pay vermek zorunda değildir. Sizin savaşınız talan savaşı değil, kendini savunma savaşıdır. Size haraç taksimi yapmıyor, küçük hediyeler veriyor.

Allah ve onun dinine yardım eden fakir Müslümanlar; doğrular, sadıklar, Sıddıklar olarak tanımlanır. Ashab-ül Yeminlik de budur: başkaları için yümün getirmek. Erdemli olanlar, semirmeden ve meleleşmeden yardımlaşanlardır. Bunun en münasip uygulanacağı yer ise Devletçilik ve sosyalizmdir.

”(Allah'ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır.”(Haşır–8)

Şimdi yine Ensariyet Kurumu açıklanır. Bu, olması gereken idealist Hıristiyan’a (Nasranî) da isim olan bir niteliktir. Bu isme layık olmayan çokça Hıristiyan bulunduğunu da bilmekteyiz. Kavramsal olarak Ensâriyet, selam onlara Meryem, Zekeriya, Yahya ve İsa’nın yaşam biçimleridir. Manastırda kendilerini nezrederek ve canlı emeklerini Karz-ı Hasene olarak rıza için Allah’a, fiilen kamuya tahsis edenlerdir (işte kurbanı kesenler bunlardır). Öyle ki, bunlar eşitliğin de ötesine geçerek, gönül rızasıyla eşitler arasında sonunculuğu kabul eden gani gönüllülerdir. Bunların yaptığına ''îsâr'' denilir ki, nefsin cimriliğinden ve onun lanet edilmiş bencillik sistemlerinden korunmanın yoludur. Kurtuluşa ermenin kolay ve kestirme yolu da budur. Kazançları kamuya vermek, ama geri alırken oradan sadece ihtiyacı olan maişetini geri almak.

’Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.’(Haşr-9)

Yukarıdaki ayet hak dinin sosyo ekonomi politiği ve onun kemal arayışı içindeki insanının asla cimrilik(ferdiyetçi sistem) içinde bulunmamasını vurgular ve kurtuluşa erenlerin nefsin cimriliğinden korunduklarını açıkladıktan sonra, aşağıdaki Hışr–10 ayet yine kâmil insan ve onun sosyo ekonomi politiğinin kinden arınmasını ilke yapmıştır. Bu ikisinin mutlaka bir insanda bulunması şartı ise, liberalizm-kapitalizm fâsık ve fâcir sisteminin olmazsa olmazlarıdır. Yani hased, kin ve cimrilik üzerine kurulmuş ve başarıyı buradaki yoğunlaşmaya bağlamış olan bir sistem olduğu herkesçe bilinmektedir. Demek ki insan YA MÜMİN, YA DA LİBERALİST olur. Hem müminim, hem liberalistim demek yalan ve yanlış bir sözdür. Çünkü, mademki imanın şartı bu dinin doğru sözlü nebisi tarafından şarta bağlanarak, ferdiyetçilikten vazgeçmeye endekslenmiş ve deniliştir ki, “kendin için istediğin her iyi şeyi başkası içinde istemedikçe iman etmiş sayılmazsın…” Liberalizm ise hayatta kalabilmek ve başarılı olmak için bu sözü ret etmeni senden istiyorsa, bunun anlamı şudur. BİR KİMSE HEM MÜMİN HEM LİBERALİST OLAMAZ; olsa da, mümin kalamaz. Şimdi kinden arınmayı dilemeğe dair ayeti verelim.

”Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”(Haşır–10)

Şimdi hak din ve onun inananları için en büyük tehlike olan münafıklara söz getirilmiştir. Çünkü kâfir zaten kendisini inkâr etmez ve ona karşı önlem almak kolaydır. Ama münafık içimizdedir ve birçok insan onu mümin zanneder. Tehlike de buradadır.
(En büyük tehlike de siyasettedir. Türk siyeset tarihini 1950'den itibaren gözden geçiriverin; her mahallede bir milyonerden, babalar gibi satışların neyi ifade ettiğini bir araştırın ve tefekkür edin.G.Y.)

”Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına: Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.”(Haşır–11)

”Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.”(Haşır–12)

”Onların içlerinde size karşı duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.”(Haşır–13)

İşleri ayrı ayrı olan liberalistlerin aralarındaki birleştirici unsur sadece çıkar birliğidir. Ama çıkarları çatıştığında bu birliği de koruyamazlar. Çünkü işleri ve çıkarları bireysel olanların kalpleri de birlikte çarpmaz. Kimin serveti nerede ise, kalbi oradadır. Nitekim Avrupa devletleri ferdiyetçi dünya görüşünü benimsediklerinden aralarında birçok defa dünyayı yeniden paylaşım savaşları süregelmiştir. İşte ayet bize bu gerçeği açıklayarak, Leyl suresi 4. ayette vurgulanan(İşlerin Kollektif yapılmayıp bireysel girişime sapılmasını kınar) hususu tekrarlayarak pekiştirmiş olur. Göğüslerini siper edecek kadar fedakârlıkları yoktur, Kalelerin zırhların arkasından yiğitlik yaparlar.

”Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir(Çıkar savaşları). Sen onları derli toplu sanırsın, hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.”(Haşır–14)

Kâfir ve münafıklara Allah adaletinin sünneti ise, zulümlerinden dolayı hep aynı olmuştur. Çünkü Allah inkâra karşı hâlimdir ama, zulme karşı bu kadar affedici değildir. İnsan haklarına tecavüz edenlerin tarih boyu akıbetleri bellidir…

”(Onların durumu) kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı bir azap vardır.”(Haşır–15)

Münafıkların güvenilmez kişiler olduğunu, zora geldiklerinde müttefiklerini terk etmeyi her zaman tercih edeceklerini de aşağıdaki ayet bize bildirir. Bu huylarından dolayı da kâfir ve fâsıklar dahi onları müttefik olarak görmezler. Hele stratejik ortak hiç saymazlar. Münafıklar, kapitalist-emperyalistleri, kendi kendilerine stratejik müttefik ilan etseler de, kâfir ve fâsıklar, küfürde ileri gitmenin gerektirdiği acımasız katliamlar için onların geri döneceklerini bildikleri için onlara güvenmezler. Onlar, aldattıkları kendi toplumunun insanlarını dahi ahirette terk eder, kendilerini kurtarmanın yollarını ararlar…

”Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana "İnkâr et" der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der”(Haşır–16)

Yine aşağıdaki ayeti güncelleştirerek daha algılanır hale getirirsek, zulümde sonuna kadar kâfir, fâsık ve fâcir müttefikleriyle gitmeseler dahi, onlara ''üs''ler vererek, limanlar açarak yardımcı olmalarından dolayı cezaları eşittir. Birlikte cezalandırılacaklardır. Yani bizzat Deccal ile birlikte Irak’a girip Müslüman kanı dökmeseler de, Müslüman kadınların ırzlarına geçmeselerde, emperyalist sözde stratejik ortaklarının bu işlerde ortaklık teklif eden sözleriyle cesaret ve destek verdiklerinden birlikte olamasalar da, cezalarından bir indirim yapılmaz, müstevlilerle birlikte cehenneme yuvarlanırlar.

”Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedî kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.”(Haşır–17)

Münafık ve fâsıkların durumu açıkça ortaya konulduktan sonra, hakiki müminler uyarılıyorlar. AMELLERİNİZ imanlarınız kadar önemlidir. Onun için bu münafık zalimlere dikkat edin ki sizi de saptırmasınlar…

”Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşır–18)

”Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.”(Haşır–19)

”Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir.”(Haşır–20)

Münafığın mizacı, ten(beden-ceset) zevklerinden olan mülkleşmeden yanadır. Bu haliyle, terimsel dini grubu neyle anılırsa anılsın, kavramsal anlamda Mecusileşmiştir. Bunun için dünyada ateşten, hararetten, susuzluk ve doymazlıktan uzak duramadığı için, ahirette ateşini ateşle tasfiye etmeye tabi tutulur.''

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (7. February 2013 Saat 11:16 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (21. June 2012), pramid (2. February 2012)
Alt 2. February 2012, 07:35 PM   #7
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

KURANDA ALEYNA (bizim üzerimize) kelimesini kızına isim olarak koyan ile...(anlamını bilmeden)

sağın yaranlarını kurandan okuyup sağcı olana şaşarım...

sol-sosyalist-kominist : amerikan düşmanı diye bilinir.

amerikada kominizm/sosyalist düşmanı....


hepimiz amerikayı sevmeyiz ve düşmanımız deriz (!)

BİR GARİPLİK YOK MU? ( ben ist/izm karşıtıyım. hepsine)
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (21. June 2012)
Alt 2. February 2012, 09:27 PM   #8
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın pramid.

'Rızkı ben veririm ve bu rızkı edinmekte de herkes eşittir. Kimse benim sizlere verdiğim bu rızıkları sahiplenip de, benim yerimi alıp kendi düşüncesine göre benim rızıklarımı dağıtma hakkı yoktur. Sizin, yani yönetime getirilmiş kişilerin görevi benim adaletimi yerine getirmek değil midir? Bu adalete de ancak size peygamberlerin vasıtası ile gönderdiğim iradem olan ayetleri uygulamakla ulaşırsınız'' diyen ve Beyt sistemini ve kollektivizmi öneren Allah'ın sistemini ortadan kaldırmak için para babaları kapitalistlerin islama ait ortak yaşamı ortadan kaldırmak için ortaya attığı komünizmin bir bulandırıcılık olduğunun farkını anlayabilmelisiniz.

Kur'an'ın tanımlarından ''beyt yaşamı''nı ve

(Mu'minun-4, 5 ve Nahl-71) ile izin verilmiş yaşam ve

cebellezicilerin empoze ettiği (1/40=%2,5) tanımlar arasındaki farkı anlayabilmelisiniz.

Sağdan gelenler ile soldan gelenler hakkındaki bu sitede yazılar var. Onları iyi ve sindirerek okumalısınız.


Sayın pramid.
Lütfen bu yazdıklarımı yalnış anlamayın.Yazdıklarım sizi kendimce bilgilendirmektir.
Hiç yılmadan her yazılanı lütfen en katı şekilde eleştirin. Ki en güzele, kimlik kartı olan müslümanlığa değil de ideal olana ulaşalım.

Teşekkürlerimle.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (26. April 2017 Saat 10:57 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Miralay (21. June 2012), pramid (3. February 2012)
Alt 3. February 2012, 07:57 AM   #9
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart

Alıntı:
'Rızkı ben veririm ve bu rızkı edinmekte de herkes eşittir. Kimse benim sizlere verdiğim bu rızıkları sahiplenip de, benim yerimi alıp kendi düşüncesine göre benim rızıklarımı dağıtma hakkı yoktur. Sizin, yani yönetime getirilmiş kişilerin görevi benim adaletimi yerine getirmek değil midir? Bu adalete de ancak size peygamberlerin vasıtası ile gönderdiğim iradem olan ayetleri uygulamakla ulaşırsınız'' diyen ve Beyt sistemini ve kollektivizmi öneren Allah'ın sistemini ortadan kaldırmak için para babaları kapitalistlerin islama ait ortak yaşamı ortadan kaldırmak için ortaya attığı komünizmin bir bulandırıcılık olduğunun farkını anlayabilmelisiniz.
sevgili galip. anlıyorum ama soru basit... NE BU GARİPLİK ?

ÜMMETÜN VAHİD ve parçalı ülkeler...
İslam, eşitlik, Sosyal adalet....
Toplum, biribirinden emin, dayanışmacı ve güvende silm toplumu.
bireyci,birbirine güvenmeyen ve yardım etmeyen ortam...(Sağdan gelenlere kananlar "size ne oluyorduda birbirinize yardım etmiyordunuz." (Saffat Suresi)

Konu pramid tarafından (3. February 2012 Saat 08:57 AM ) değiştirilmiştir.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (21. June 2012)
Alt 4. February 2012, 10:00 AM   #10
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Sayın pramid.

Garipliği biz yaratıyoruz. Çelişki bizde.

Bize öğretilmedi ve doğru olan bize öğretilmiyor.

Kaç kişi ''AVF'' ifadesinin anlamını biliyor ki? Bırakın anlamını, bu kelime ile karşılaşmış mı?

Bakın ukalalık naraları atan ben Sitenin ekonomi bölümünde ''Meysır'' kısmında ''Bakara-219/1'' yazımda bunu atlamışım. Bu yazımdan sonra bu eksikliği gidereceğim.

İsa Peygamber kendisine katılmak isteyen zengine ''git neyin var neyin yok, elden çıkar da öyle gel.'' der. Bu avf'tır, vaftizdir, abdest almadır. Bu kilometre göstergesini sıfırlamak, saati 0'dan başlatmaktır; tevbe edip ''Ha bismillah'' demektir, Bakara 279'u uygulamaktır.

Yani Allah'ın yoluna dönmek istiyorsan sadece gayrimeşru işini terk değil, bu yoldan kazandığın tek kuruşu dahi elden çıkartıp(sahibine-kamuya iade edip), ondan sonra kazandıklarında ihtiyaç sınırını göz önünde bulunduracaksın diyen bir öğretiye rastladınız mı?

Hangimiz bunu yapıyoruz?

Allah'ın ayetlerini tatbik etmiyor, kendimize güvenmiyoruz. Sindirememişiz.

Cesedimizin arzuları üstün. Reklam bombardımanı içindeki çelişkilerimizden ancak biri bu.

Saygılarımla
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (13. October 2014 Saat 02:10 PM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (6. February 2012), Miralay (21. June 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
meymene, meşeme, sağ, sol


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:24 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam