hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Kur’an > Kuranın Özellikleri

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 13. January 2015, 12:15 AM   #11
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Tûr Suresi ayet 3:

"3- Yayılmış ince deri üzerine"

Saygılarımla.
Galip Yetkin.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
galipyetkin Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
dost1 (13. January 2015)
Alt 13. January 2015, 12:26 PM   #12
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Ustad orjinal KUR AN yok....
Sorun bu.
Değerli Kardeşim,
Bu ifade "Kur'an" için değil ancak, "mushaf" için olursa doğru bir ifade olabilir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. January 2015, 01:27 PM   #13
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm, değerli Kuman kardeşim,

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur an degismistir demiyorum. Ancak yapilan karbon testi sonuclarida evet degistirilmis olabilir diyor.
%100 dogruluk veremiyor.
Yapılan incelemeler, mushaf üzerinedir. İncelemeler yazıların yazıldığı sayfa ve mürekkepleredir, içeriğine değildir.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Asil onemli olan kelimelerin degisme ihtimali zaten.
Mushaflara yazılı olan sözcüklerde anlam değişikliğine neden olacak okumalar sözkonusu değildir. Kopyalama hataları vardır. Halife Osman zamanında yazılan mushaflarda hareke ve noktalama olmadığı için tüm kullanılan harf sayısı 15 olduğu için aslolan kıraaattır. Kıraatlarda da okunan sözcüğün anlamını değiştirecek farklı okumalar sözkonusu değildir.

1. Nâfi' b. Abdurrahman el-Leysî(ö. 169/785). Aslen İsfahanlıdır. Kıraatte Medine imamı olarak tanınmış olup muttasıl kıraat senedi Resûlullah'a Übey b. Kâ'b yoluyla ulaşır. Yetmiş kadar tabiîden kıraat alan Nâfi' onların okuyuşlarından tercihler yaparak kendi kıraatini oluşturmuştur. Hocaları arasında Abdurrahman b. Hürmüz el-A'rec, Ebû Ca'fer el-Kârî ve Müslim b. Cündeb başta gelirken talebelerinden Kâlûn ve Verş onun kıraatini rivayet konusunda en meşhur iki isimdir. Mekkî b. Ebû Tâlib. Nâfi' ve Âsım'ın okuyuşlarını kıraatlerin en evlâsı, senedi en sağlam olanı ve Arapça bakımından en fasihi olarak kabul eder.(Zerkeşî, el-Burhan I, 331)
2. Ebû Ma'bed Abdullah b. Kesîr (ö. 120/738). Aslen İranlı olup İbn Kesîr künyesiyle meşhur olmuştur. Mekke kıraat imamı olarak tanınan İbn Kesîr'in kıraati Hz. Peygamber'e Mücâhid b. Cebr - Abdullah b. Abbas - Übey b. Kâ'b senediyle ulaşmış, talebelerinin talebelerinden olan Bezzî ve Kunbül'ün rivayetleriyle yaygın hale gelmiştir.
3. Ebû Amr b. Alâ el-Basrî(ö. 154/771). Mekke'de doğan ve Basra kurrâsından olan Ebû Amr'ın kıraati Hz. Peygamber'e Mücâhid b. Cebr - Abdullah b. Sâib - Zeyd b. Sabit, Yezîd b. Rûmân - Abdullah b. Ayyaş -Übey b. Kâ'b, Hasan-ı Basrî- Hittân b. Abdullah - Ebû Mûsâ el-Eş'ari gibi senedlerle ulaşmış, talebesi Yahya b. Mübarek el-Yezîdî'nin talebeleri Dûri ve Sûsî'nin rivayetleriyle yaygınlık kazanmıştır.
4. Abdullah b. Âmir el-Yahsubî (ö. 118/736). Aslen Yemenli olup İbn Âmir künyesiyle tanınmıştır. Şam kurrâsındandır. Kıraati Hz. Peygamber'e Mugire b. Ebû Şihâb el-Mahzûmî- Hz. Osman senediyle ulaşmaktadır. Talebesi Yahya b. Hâris'in râvilerinden kıraat alan Hişâm b. Ammâr ve Ebû Amr İbn Zekvân'ın rivayetleriyle meşhur olmuştur,
5. Âsim b. Behdele (ö. 127/ 745). Küfe kurrâsından olup kıraati Ebû Abdurrahman es-Sülemî - Ali b. Ebû Tâlib ve Zir b. Hubeyş - Abdullah b. Mes'ûd isnadlarıyla Resûlullah'a ulaşmış, talebeleri Ebû Bekir Şu'be b. Ayyaş ve Hafs b. Süleyman'ın rivayetleriyle meşhur olmuştur.
6. Hamza b. Habîb (ö. 156/773). Fars asıllı olup Küfe kurrâsındandır. Kıraati Resûl-i Ekrem'e Muhammed b. Abdurrahman b. Ebû Leylâ - İsâ b. Abdurrahman b. Ebû Leylâ - Abdurrahman b. Ebû Leylâ - Hz. Ali ve Humrân b. A'yen - Ubeyd b. Nudayle - Abdullah b. Mes'ûd isnadlanyla ulaşmış, bu ilmi onun talebelerinden tahsil eden Hallâd b. Hâlid ve Halef b. Hişâm'ın rivayetleriyle meşhur olmuştur.
7. Ali b. Hamza el-Kisâî (ö. 189/805). İran asıllı olup küfe kurrâsındandır. Kıraati Hz. Peygamber'e Hamza b. Habîb, İsâ b. Ömer el-Hemedânî ve diğer bazı hocalarının isnadlanyla ulaşmakta, talebelerinden Ebü'l-Hâris ve Dûrî'nin rivayetleriyle yaygınlık kazanmış bulunmaktadır.
8. Ebû Ca'fer Yezîd b. Ka'kâ' el-Kârî (ö. 130/747-48). Medine kurrâsındandır. Kıraati Hz. Peygamber'e Abdullah b. Ayyaş, Abdullah b. Abbas ve Ebû Hüreyre - Übey b. Kâ'b isnadıyla ulaşmakta olup talebeleri İbn Cemmâz ve İbn Verdân'ın rivayetleriyle yaygınlık kazanmıştır.
9. Ya'küb el-Had-ramî (ö. 205/821). Basra kurrâsındandır. Kıraatteki isnadlan Sellâm b. Süleyman b. Münzir, Abdurrahman b. Muhaysın, Mehdî b. Meymûn ve Ebü'l-Eşheb Ca'fer b. Hayyân gibi hocalardan başlayıp Hz. Ömer. Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Abdullah b. Mes'ûd ve Übey b. Kâ'b gibi sahâbîlere uzanan zincirlerle Hz. Peygamber'e ulaşır. Kıraati talebelerinden Ravh ve Ruveys'in rivayetleriyle meşhur olmuştur.
10. Halef b. Hişâm el-Bezzâr (ö. 229/844). Küfe kurrâsındandır Hamza b. Habîb'in kıraatini Süleym b. İsâ'dan. Âsım b. Behdele'nin kıraatini Ebû Yûsuf Ya'kub b. Halîfe el-A'şâ'dan ve Nâfi'in kıraatini İshak el-Müseyyebi'den alan Halefin isnadı Hz. Peygamber'e bu hocalarının yukarıda zikredilen yollarıyla ulaşmakta olup onun kıraati talebelerinden İdris b. Abdülkerîm ve İshak b. İbrahim el-Verrâk'ın rivayetleriyle meşhur olmuştur.

Bu on imamdan başka dört imamın ilâvesiyle oluşturulan on dörtlü sistem içinde yer alan imamlar ise şunlardır: Hasan-ı Basrî (ö. 110/728), İbn Muhaysın (ö. 123/741), A'meş (ö. 148/ 765), Yahya b. Mübarek el-Yezîdî (ö. 202/ 817).



Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur an bir katilin bagislanip hayati yasamasina izin veriyor ama hirsiza aynisini sunmuyor.
MAİDE;38: Hırsız erkek ve hırsız kadın; bunların yaptıklarına karşılık, Allah'tan bir engelleyici uygulama olarak hemen ikisinin de gücünü/ellerini [ikiden çok el] kesin. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.
MAİDE;39: Sonra kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder ve düzeltirse, bilsin ki, şüphesiz Allah, onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, Gafûr'dur [çok bağışlayandır], Rahîm'dir [çok merhamet edendir].
MAİDE;40: Göklerin ve yerin mülkünün Allah'a ait olduğunu bilmedin mi? O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar? Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

Bu Âyetlerde toplumda vuku bulabilecek olan hırsızlık hâdisesine karşı tedbirler öngörülmektedir. 33. Âyette, yeryüzünde fesat çıkaranların cezalandırılması konu edilmişti. Burada ise, yeryüzünde fesat çıkarma kapsamındaki hırsızlık konu edilmekte ve hırsızlığa karşı önlemler ve hırsızlara uygulanması gereken yaptırımlar bildirilmektedir.

Âyette geçen أيد - eyd sözcüğü, يَد - ye sözcüğünün çoğulu olabileceği gibi, أيَدَ -eyede filinden tekil mastar ve isim de olabilir. ( Sâd Sûresinin 17, Zâriyât Sûresinin 47, Sâd Sûresinin 45. Âyetleri) Tekil olduğu ve eyede fiilinden geldiği kabul edilirse sözcük. "kuvvet" anlamına gelir. Yedsözcüğünün çoğulu olduğu kabul edilirse sözcük, "eller" [üç ve daha fazla el] anlamını ifade eder. Hırsızın ikiden fazla eli olmadığına göre, buradaki "eller" sözcüğü, mecazî olarak anlaşılmalıdır. Bu sözcük, yedullâh [Allah'ın eli] şeklinde de birçok Âyette geçmektedir. Allah'ın eli olmadığından, buralarda da sözcük, mecazî anlamıyla kabul edilmelidir.
Yed sözcüğü mecazen, "kuvvet, zenginlik, iktidar, saltanat, nimet, yay, elle yapılan işlerin tümü" anlamında kullanılır.
Anlaşılan o ki, O ikisinin ellerini kesin ifadesi, "onların hırsızlık yapma güçlerini, gerekçelerini ortadan kaldırın" anlamındadır. Burada kesme işini, – Yûsuf Sûresinin 31. Âyetinin delâletiyle– elinde bir iz bırakmak üzere kesme şeklinde yorumlamaya gerek olmadığı gibi, Âyetin metni de buna izin vermez.
Hırsızlık, "kendine ait olmayan bir şeyi gizlice almak"tır. İnsanlık tarihi kadar eski olan hırsızlığı, şekli ve niteliği çağlara göre değişebilir. Bir bahçeden gizlice meyve koparmak, okulda bir kalem-silgi araklamak hırsızlık olduğu gibi, banka soymak, hortumlamak, vergi kaçırmak v.s. gibi davranışlar da hırsızlıktır. Hayati tehlike durumunda ihtiyaç miktarı yiyecek çalmak, hırsızlık sayılmaz.
Buradaki, ellerini/güçlerini kesin ifadesi, en geniş kapsamıyla, "önce onları hırsızlığa iten açlık ve muhtaçlık gibi gerekçeleri ortadan kaldırın, malı-mülkü kontrol altına alın, teşhir ederek kimsenin iştahını kabartmayın, kapınızı-pencerenizi açık bırakmayın, eğitim, rehabilite merkezleri kurun; keyfî olarak hırsızlık yapanlara karşı da hapis, sürgün vs. gibi caydırıcı cezalar tayin edin, büyük soygun ve vurgunlara karşı hukukî boşlukları doldurun" şeklinde anlaşılabilir.
İslâm, cahiliye Araplarının hırsızlık için uyguladıkları el kesme cezasını farklı bir boyuta çekmiş; hırsızlığa karşı tedbirler alınmasını emretmiş ve hırsıza verilecek cezanın şeklini toplumlara bırakmıştır.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur an hristiyanlari ve yahudileri dost edinmeyin diyor ama evlenebilirsiniz diyor.
Kur'an'daki emir, "dost" edinmeyin değil de "veli" edinmeyin şeklindedir.
Maide;51: Ey iman etmiş kimseler! Yahudileri ve Nasara'yı/Hristiyanları yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin koruyucu, yol gösterici yakınıdırlar. Sizden kim onları mütevelli [koruyucu, gözetici, yönetici] yaparsa, artık o, şüphesiz onlardandır. Şüphesiz Allah, şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar topluluğunu kılavuzlamaz.

Hud;113: Ve Allah'ın ortağı olduğunu kabul ederek yanlış, kendi zararlarına iş yapan kimselere meyletmeyin, sonra size ateş dokunuverir. Ve sizin için Allah'ın astlarından yardım eden, yol gösteren, koruyan yakınlar yoktur. Sonra yardım göremezsiniz.

Âl-i İmrân;28: 28Mü’minler, kendilerinden seviyesiz, kâfirleri; Allah'ın ilâhlığını, rabliğini bilerek reddeden kimseleri yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınlar edinmesinler/yönetici yapmasınlar, yaşamlarını onların ellerine teslim etmesinler. Artık onu her kim yaparsa, Allah'tan hiçbir şeyi yoktur. Ancak onlardan bir korunma/takıyye yaparak korunmanız başkadır. Allah sizi Kendisinden sakındırıyor. Ve oluş/varış yalnızca Allah'adır.


Âl-i İmrân;118: Ey iman etmiş kimseler! Kendi seviyenizde olmayanlardan sırdaş/sıkı arkadaş edinmeyin. Onlar, size fenalık etmekten geri kalmazlar. Onlar, sıkıntıya düşmenizi istediler. Kesinlikle kinleri ağızlarından dışa vurmuştur. Göğüslerinde gizledikleri şeyler de daha büyüktür. Eğer siz, aklınızı kullanacaksanız, Biz, sizin için âyetleri/alâmetleri/göstergeleri kesinlikle açığa koymuşuzdur.



Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kur an zinayi sucsayip ceza veriyor ama tecavuz ile ilgili en ufak bir cezadan bahsetmiyor.
Zina, insanın isteyerek kendisini sıkıntıya sokması halidir ki, nikahsız ilişki de sıkıntıya soktuğundan bu sözcükle belirtilmiştir ve karşılığı vardır. Tecavüz ise, belirlenen kuralları çiğneme, aşma,geçme işidir ki, karşılığı da vardır ve kamu otoritesince konulan ilkelere uyularak düzenlenebilir ki, Kur'an'da kısas olarak,Allah ve Resule savaş açmak olarak belirtilmiştir.
Kısâs kelimesi, “kesmek” veya “iz takip” etmek anlamlarında kullanılan قصَ [qassa] sözcüğünün türevlerinden olup “ölüme ölüm, yaralamaya yaralama” anlamındadır.

Maide;33,34: Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.


Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Siz kur an yanlis anlasiliyor diyebilirsiniz sizin ki dogru digerleri yanlis ta diyebilirsiniz karsinizdakilerde aynisini size soyler.
Kur'an'ın bütünlüğüne uyulması halinde,Nisa 82 gözönünde bulundurulduğunda bu tür bir yargı sadece inatlaşmadan kaynaklanabilir. Kur'an'ı bütünlüğü içerisinde değerlendirerek bilenler arasında ise asla böyle bir şey olmaz.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Siz onlarin soylediklerini takmazsiniz ama onlar 2000 kisi yada onlarca kisinin yasamina son verebilir.
Sorun Allah'a secde ve iman sorunudur. Secde ve iman Allah dışındakilere olduğunda bu dediğiniz gerçek olur.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
KBunu yaparken de biz kur an dan feyz aldik derler siz onlar musluman degil dersiniz.
Kur'an'ı bütünlüğü içerisinde değerlendirerek bilenler arasında asla böyle bir şey olmaz.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
KIncil yada tevrat degismis midir ? Yoksa kelimeleri mi degismistir ?
Değişip değişmediğinin cevabını en iyi var olduğu sanılan bu kitapları okuyanları verir. Bunun içindir ki, bunlarda inanç önemlidir akıl devre dışıdır. Sorgulanması sözkonusu bile değildir.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu dunyada yasayan tum canlilarin en onemli hakki ilk olarak yasama sonra da adelettir. Su an mealler bu iki hakki da verebiliyor mu?
Mealler verir de, halk ve yöneticiler vermezler. Önemli olan sorun; vahye bağlı bilinçte halk ile bunların seçeceklerinin olup olmaması sorunudur.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Egere veremiyorsa evet kelimeler degismistir. Eger ayetler bir butun olarak birbirini tamamlamiyorsa evet kelimeler degismistir.
Dediğim gibi bunun cevabını bu kitapları okuyanları bilir.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Peki biiz nasil bilecegiz ? Sozlukle bu olayin ustesinden gelemeyiz.
Kur'an'da çelişki olmama özelliğinden bileceğiz. Bunun için de sözcüklerin kökenini bileceğiz ki, sözcüklere sonradan yamanan anlamları ayıklayarak gerçek anlama ulaşmış olabilelim.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Kitaplar neden indirilmistir ? Yasayan insanlarin sorunlarina cozum olsun ve duzgun yasayabilsinler diye. Peki okudugumuz mealler buna ne kadar cevap verebiliyor?
Sorun, Allah'a iman ve Allah'a secde sorunudur. İstenildiği kadar doğru meal olsun iman olup meallerdekiler davranışa dönüşmedikçe hiç bir şey olmaz.

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Karbon testi falan bunlar bos seyler, biz bir turlu kitaba ulasamiyoruz. Alkah nasip ederse zikre ulasiriz insallah.
Mushaf içindekiler okunmadıkça ve davranışa dönüştürülmedikçe zikre ulaşabilmek sözkonusu değildir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur
Doğrusunu en iyibilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbtle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
dost1 Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Escherich (18. May 2015)
Alt 13. January 2015, 01:49 PM   #14
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamün aleyküm Değerli Kardeşlerim,

Çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Allah Razı olsun.

Kur'an'ı daha iyi anlamak için nüzul sırasının bilinmesi gerekmektedir.

Mushaf diye bildiğimiz ve Halife Osman tarafından tertip ettirilen Mushaf'taki tertip sahabenin içtihadıyla oluşturulmuştur.

Kur'an hakkında yeterli birikimi olanlar için bu sahabe içtihadıyla oluşturulan sıra önemli değildir.

Ancak, Kur'an ile yeni tanışacak insanlar için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün olmamaktadır.

Bu resmi sıra ilk okuyan insanların kafasının karışmasına neden olmaktadır. Özellikle meallerde hata da varsa bu olumsuz tepkilere neden olmaktadır.

Çokca şahit olmuşumdur ki Kur'an'ı iniş sırasına göre okumalarını önerdiğim tüm kardeşlerimiz, daha önce anlam veremedikleri çoğu şeyin anlamlı hale geldiğini söylemişlerdir.

Değerli Kardeşlerim,

Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah:

Bakara 23:"Kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın."

Tövbe 64:"İkiyüzlüler, kalblerinde olanı haber verecek bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki: «Alay edin bakalım, Allah çekindiğiniz şeyi ortaya koyacaktır.»


Tövbe 86:"«Allah'a inanın ve Peygamberinin yanında savaşın» diye bir sure inmiş olsa, onların gücü yetenleri sizden izin isterler ve «Bizi bırak oturanlarla beraber kalalım» derler."

Tövbe 127:"Bir sure inince, «Sizi bir kimse görüyor mu?» diye birbirlerine bakarlar, sonra dönüp giderler. Anlamaz bir güruh olmalarına karşılık Allah onların kalblerini imandan döndürmüştür."

Yunus 38:"Senin için, «Onu uydurdu mu?» diyorlar. De ki: «Onun surelerine benzer bir sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.»"

Nur 1:"Bu, indirip, hükümlerini kesinleştirdiğimiz suredir. Öğüt alasınız diye onda apaçık ayetler indirdik."

Muhammed 20:"İman etmiş olanlar: Keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı! derler. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur!"

Hud 13:"Senin için: «Onu uydurdu» diyorlar, öyle mi? De ki: «Öyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianızda samimi iseniz, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.»


Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen,"
Abese 13:"Sahifeler içindedir: Değer verilen,"

diye buyuruyor.

Bu ayetlerde sözedilen sayfalar bu gün elimizde olan sayfalar mıdır?

Bu ayetlerde sözedilen sureler bu gün için 114 adet diye bildiğimiz sureler midir?

Ne yazık ki bu sorulara cevabım hayır olacaktır.

Bu gün elimizde bulunan Mushafın sayfaları hattatların yazdığı sayfalardır.

Bu gün 114 adet olarak belirlenmiş sureler de yukarıdaki ayetlerde geçen sure değil yıllar sonra sahabenin içtihadıyla belirlenmiş surelerdir.

Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan Mushaftaki tüm ayetler aynen Allah'ın Resul'ü Muhammed'e (selam olsun Ona)inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Mushaf Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir. Bu nedenle de surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır.

Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır.

Kur'an, bilindiği gibi bir kerede toplu olarak inmemiştir. Kur'an, iyice sindirilsin, ortaya çıkan her problem çözülsün vb nedenlerle parça parça inmiştir.

Furkan 32:"Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Kur’ân o'na bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” de dediler. Biz, onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle parça parça indirdik. Ve Biz, onu tane tane/ birbirine karıştırmadan vahyettik."


Furkan 33:"Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana doğrusunu ve daha açığını getirmeyelim."

Parça parça inen ayetler sayfa sayfa yazılmış ve sure haline getirilmiştir.

Rabbim, İslam alemine, Kronolojik olarak parça parça inen ayetleri arka arkaya getirerek yeniden tertiplemeyi nasip eder.İnşaAllah.

Rabbim cümlemizin ilmini artırsın. Gelecek her türlü haksız itham ve yargılara karşı dayanma gücü versin. İşlerimizi kolaylaştırsın. Elhamdü liillahi Rabbil Alemin.

Kur’an ilahi kitaptır. Kendisinde hiç şüphe yoktur. Kur’an Allah’ın vahyidir. Kur’an’ın bir benzeri oluşturulamaz. Kur’an asırlardır aklına işletenlere meydan okur. Kur’an gönüllere şifadır. Kur’an korunmuş kitaptır.


Hicr: 54/9O:”Zikri{Kitab)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz!”

54/9'ncu âyette Zikr'i Allah'ın indirdiği ve onu koruyacağı buyurulmaktadır. Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm inince, yazı bilenler tarafından yazılmış ve Peygamber'in işaretiyle âyetler sûrelerdeki yerlerine konmuştur. Peygamber'in vefatından altı ay sonra, dağınık halde bulunan Mushaf sayfaları bir araya toplanıp bir cild haline getirilmiş ve üçüncü halîfe Osman zamanında da yeniden derlenip çoğaltılarak başlıca eyalet merkezlerine gönderilmiştir.

Çoğaltılan Mushaflardaki ayetler Allah'ın Resul'ü Muhammed'e inen ve vahyedilen vahiylerin tâ kendisidir. Onlarda bir değişiklik ve tahrîf olmamıştır. Özel kişi mushaflarında bazı âyetlerin cümlelerinde veya kelimelerinde farklar görülür. Bazı kıraatlerde kelime hem gâib, hem muhatab, hem tekil, hem çoğul okunduğu gibi bazı kelimeler de aynı anlamı veren başka kelimelerle okunur. Ama bunlar, cümlenin anlamını değiştirecek nitelikte değildir. Bu tür cüz'î farklar, Taberî' nin Câmi'u'l-beyân'ı, Râzî' nin Mefâtîh' i, Kurtubî'nin el-Cami' li ahkâmi'l-Kur'ân'ı gibi kaynak tefsir kitaplarında gösterildiği gibi Ebû Dâvûd es-Sicistânî'nin oğlu Abdullah'ın derlediği ve Arthur Jeffery'nin yayınladığı Kitabu'l-Mesâhif'te daha detaylı olarak zikredilmiştir.

Muhammed İzzet Derveze şöyle diyor: "Kaynaklarda mevcut kanıtlar, bazı kişilerin de özel mushaflarında, Halife Osman'ın resmî Mushafındaki bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla yazıldığını gösterir. Ya özel mushaf sahipleri yanılarak bu kelimeleri yanlış yazmışlardır, ya da onların yazımı doğrudur ama resmî olduğu için Osman'ın Mushafı çoğunlukça kabul edilmiştir. Fakat kıraatlerde bu farklara işaret edildiği gibi Sicistânî de bunları Kitabında derlemiştir. Âyetin anlamı değişmedikten sonra herhangi bir kelimenin, sinonimi ile yazılmış olması, fazla bir şey değiştirmez ve Kur'ân 'ın korunmuş olduğu hükmünü de bozmaz.

"Kur'ân korunmuştur. Hz. Peygamber'den sonra, özellikle Halife Osman zamanının yazarlarından itibaren başlayan bölünmeler, ortaya çıkan fırkalar, kendi görüşlerini desteklemek, fıkıh mezhepleri de ictihadlarına destek bulmak için birçok hadîs uydurup bu sözleri Peygamber Efendimize mal etmişlerdir. Ancak Kur'ân'a uydurma âyetler sokmayı başaramamışlardır. Allah'ın buyurduğu gibi Kur'ân, bozulmaktan, tahrîften korunmuştur".(Muhammed İzzet Derveze, el-Kur'ânu'1-mecîd: s. 52-115.)

Bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla okunmasına veya bazı fiillerin kiplerinin değişmesine neden olan kıraat farkları, o zaman henüz tekâmül etmemiş olan Arap yazısının noktasız ve harekesiz olmasından da kaynaklanmıştır.

Allah, Peygamberine gönderdiği vahyini, şeytân müdâhelesinden korumuştur. Şeytân, hiçbir suretle vahy sözlerine sokulup bâtıl sözler karıştıramaz. Çünkü Allah, vahy götürmekle görevlendirdiği meleğin, bu görevini güvenlikle yapabilmesi için muhafız melekler de görevlendirmiştir. Melek, o koruyucuların gözetimi ve koruması altında vahyi getirip insan elçiye ulaştırır. Bu husus, vahy meleğinin ağzından şöyle ifade edilmiştir: 'Biz ancak Rabb'inin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Rabb'in, asla unutkan değildir." (Meryem: 44/64.)

Ayette "Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir." cümlesi, vahy meleklerinin Allah'ın buyruğundaki muhafızlar tarafından korunduğunu gösterir. "Rabb'in, asla unutkan değildir." sözü şu anlama gelir: Allah bizim aracılığımızla elçisine hangi buyrukları gönderdiğini bilir, onları unutmaz. Şayet O'nun bize verdiği herhangi bir mânâyı değiştirmiş veya tebliğ etmemiş olsak, O bunu bilir ve bizi şiddetle cezalandırır.

Aynı mânâ, Cin Sûresinde de vurgulanmıştır:

26- Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez.

27- Ancak razı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar. 28- (Böyle yapar) Ki onların, Rab'lerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allah, onlarda bulunan her şeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve her şeyi bir bir saymış(hesabetmiş)tir. (Cin: 40/26-28)

Alemlerin Rabbi olan yüce Allah, Hicr: 54/9'ncu âyette de o Zikr'i, yani temel İlâhî Kitabı kendisinin indirmiş olduğunu ve onu koruduğunu bildirmektedir. Allah, gönderdiği elçileri aracılığı ile Kitabını korumakta, ona tazelik ve etkinlik kazandırmaktadır.

Devam edecek inşaAllah.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. January 2015, 07:33 PM   #15
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

Yazilanlari okuyamadim goz gezdirdim. Okuyacagim kismetse.
Ancak sunlarida aciklarsan daha iyi kapsamli okuyup sorularimi tekrarlarim.
Simdi faiz alan allaha savas acmis kimsedir ve bununla savasmak gerekir. Kim savasiyor? Zina haramdir kim genelev onunde bekleyip bunlari ifsa ediyor.
Tecavuz mevzuu kisasa tabi ise olum mu yoksa yaralamami ?
Yoksa o kisiye ayni aciyi yasatma mi wger yasatma ise nasil ?
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 13. January 2015, 11:30 PM   #16
dost1
Site Yöneticisi
 
dost1 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 3.015
Tesekkür: 3.567
1.083 Mesajina 2.384 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
dost1 is on a distinguished road
Standart

Selamun aleyküm kardeşim,

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yazilanlari okuyamadim goz gezdirdim. Okuyacagim kismetse.
Ancak sunlarida aciklarsan daha iyi kapsamli okuyup sorularimi tekrarlarim.
Simdi faiz alan allaha savas acmis kimsedir ve bununla savasmak gerekir. Kim savasiyor? Zina haramdir kim genelev onunde bekleyip bunlari ifsa ediyor.
Tecavuz mevzuu kisasa tabi ise olum mu yoksa yaralamami ?
Yoksa o kisiye ayni aciyi yasatma mi wger yasatma ise nasil ?
“Riba” konusu Kur’an’da, değişik yerlerde bağımsız ayetlerdeki geçişleri dışında, Bakara suresinin 275-281. ayetlerinden oluşan paragrafta yer almaktadır:

275- O ribayı yiyen şu kişiler, şeytanın bir dokunuşuyla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu, şüphesiz onların, ”Alışveriş, riba gibidir” demeleriyledir. Oysa ki, Allah, alışverişi helal, bu ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabbinden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah’adır. Ve kim ki yeniden dönerse, işte onlar ateşin dostlarıdır. Onlar orada sürekli kalacaklardır.
276- Allah, ribayı yok eder, sadakaları da artırır. Allah, tüm aşırı nankör ve günahkar kimseleri sevmez.
277- Şüphesiz iman eden ve salihatı işleyen, salâtı ikame eden ve zekâtı veren kişilerin Rabbleri katında mükâfatları vardır. Ve onlar üzerine hiçbir korku yoktur, onlar üzülmezler de.
278- Ey iman etmiş kimseler! Eğer müminler iseniz, Allah’a takvalı davranın ve ribadan kalanı bırakın.
279- Artık böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve elçisinden size savaşı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
280- Eğer o (borçlu), darlık içindeyse, kolaylığına kadar mühlet! Eğer biliyorsanız, sadaka olarak vermeniz, sizin için daha hayırlıdır.
281- Ve kendisinde Allah’a döndürüleceğiniz güne takvalı davranın. Sonra da herkes kazancını tastamam alır. Ve onlar zulmedilmezler.

Bu kadar açık hükme karşı insanlar Allah'ı düşman kılarak "riba" ile yatıp kalkan kişi ve toplumların Allah'a imanından ve Allah'a secdesinden sözedilebilir mi?

Ribadan kurtulmanın çaresini Allah Kur'an'da belirtmiş:

Maide; 12:
Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. İçlerinden on iki nakip (müfettiş/başkan) göndermiştik. Ve Allah demişti ki: “Ben, muhakkak sizinle beraberim. Salâtı ikame eder, zekâtı verir, peygamberlerime iman eder, onları destekler ve Allah’a güzelce ödünç verirseniz ant olsun ki sizin günahlarınızı örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, gerçekten dosdoğru yoldan sapmış olur.

Teğabün; 17, 18:
Eğer Allah'a güzel bir ödünç verirseniz, O, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Ve Allah, en iyi karşılık ödeyen, çok yumuşak davranan, görülebileni ve görülmeyeni bilendir, Aziyz’dir, Hakiym’dir.

Bakara; 219:
… Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan fazlasını infak edin.” Allah, tefekkür edersiniz diye ayetlerini işte böyle sizin için ortaya koyuyor.

Tövbe; 34, 35:
Ey iman etmiş kişiler! Kesinlikle, hahamlardan, rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar. Ve kesinlikle altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar; hemen onlara acıklı bir azabı müjdele!
O gün, onların (altın ve gümüşlerin) üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): “İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın şu biriktirdiğiniz şeyleri!”

Hadid; 11:
Kimdir o, Allah'a güzel bir ödünç verecek olan kişi ki, Allah da onun için kat kat artırsın. Onun için şerefli bir mükafat da vardır.

Maide; 2:
Ey iman edenler! Allah’ın alâmetlerine, haram aya, hediylere, gerdanlıklarına ve Rabblerinden lütuf ve rıza bekleyerek Beyt-ül Haram’ı (Kâbe’yi) kastedenlere sakın saygısızlık etmeyin. Dokunulmazlığınız kalktığında (Hacc göreviniz bitince) da avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya da sevk etmesin. Ve iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’a takvalı davranın. Hiç şüphesiz Allah azabı çok çetin olandır.

Maide; 48:
Sana da kendisinden öncekilerini doğrulayan ve onları kollayıp koruyan olarak hakk ile Kitap’ı (Kur'an’ı) indirdik. Öyleyse onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen hakktan saparak onların arzu ve heveslerine uyma. Ve Biz, sizden hepiniz için bir şeriat ve yol kıldık. Ve eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi belalandırmak (denemek) için (böyle yapmadı). Öyleyse iyiliklere yarışın. Hepinizin dönüşü yalnızca Allah’adır. Sonra O, kendisi hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.

Âl-i Imran; 103, 104:
Ve hep birlikte Allah'ın ipine sıkıca sarılın, ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O (Allah), kalpleriniz arasında ülfet oluşturdu. Sonra da siz O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de oradan sizi O kurtarmıştı. İşte Allah doğru yolu bulasınız diye ayetlerini sizin için böyle ortaya koyar.
Ve içinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir ümmet bulunsun. Ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Bakara; 45, 46:
Bir de sabırla, salâtla (eğitimle, öğretimle, sosyal destek kurumlarıyla) yardım isteyin. —Şüphesiz bu (salât ve sabırla yardım isteme), saygılı olanlardan; gerçekten Rabblerine kavuşacaklarına ve gerçekten kendilerinin O’na dönücü olduklarına inanan kimselerden başkasına çok ağır gelir.

Bakara; 153:
Ey iman etmiş kimseler! Sabır ve salâtla yardım isteyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

Bakara; 195:
Ve Allah yolunda İNFAK yapın, ellerinizi (kendinizi)/ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve iyileştirin, güzelleştirin. Şüphesiz Allah, iyileştirenleri, güzelleştirenleri sever.

Bakara; 245:
Kimdir o kişi ki Allah’a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını katlayıversin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Ve yalnız O’na döndürüleceksiniz.

Asr; 1-3:
Asra ant olsun ki, iman eden, salihat işleyen, hakkı tavsiyeleşen ve sabrı tavsiyeleşenlerin haricindeki tüm insanlar kesinlikle tam bir hüsran/kayıp-zarar içindedir.

Ankebut; 45:
Sen, sana kitaptan vahyedileni oku/izle ve salâtı (eğitimi, öğretimi, sosyal destek kurumlarını) ikame et (oluştur, ayakta tut). Muhakkak ki salât (eğitim, öğretim, sosyal destek kurumları), fahşadan ve kötülükten alıkoyar. Ve Allah’ın anılması, elbette daha büyüktür. Ve Allah, yapıp ürettiğiniz şeyleri bilir.

Meryem; 59-61:
Sonra onların ardından half (kötü bir nesil) geldi ki, salâtı (sosyal desteği) kaybettiler (hayatlarından çıkarıp attılar). Ve şehvetlerine uydular. Bundan dolayı tevbe eden ve iman eden ve salihi işleyenler hariç onlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. İşte bunlar (tevbe eden, iman eden ve salihi işleyenler) cennete; Rahman’ın kullarına görmedikleri hâlde vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler ve hiçbir şeyce haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz O’nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır.



Fatır 6:
Şüphesiz o şeytan, sizin için düşmandır. Onun için siz de onu düşman edinin. Şüphesiz o (şeytan) kendi taraftarlarını alevli ateşin ashabından olmaları için çağırır.

A’la; 14-17:
Doğrusu kendini kurtarmıştır; arınan kimse,
Rabbinin adını anıp sosyal destek sağlayan kimse.
Fakat siz şu basit hayatı tercih ediyorsunuz.
Oysa ahiret daha hayırlı (önemli) ve devamlı kalıcıdır.


Bunlara uymak Allah'a iman ve secdeyi gerektirir. Uyan mı?


Halkı "müslim " olan bir ülkede "genelevler" olabilir mi? Olsa bile "zina" işleyeceklerini bile bile giden kişiler olabilir mi?
Sorun, Allah'a iman ve Allah'a secde sorunudur.

Tecavüzden kastın ne olduğu önemli. Arap dilindeki kullanımı ile bizdeki kullanımı arasında fark vardır. Bizde sadece zora dayalı cinsel ilişkide kullanılır duruma gelen bu sözcük, Arapça'da geçme,haddi aşma vb anlamlarda kullanılır.

Allah'ın belirttiği hakları,ilkeleri çğneyen aşan herkes belirlenene tecavüz durumundadır. Bu durum da Allah'a ve Resulu'ne savaş açmaktır. Yaptırımı da aşağıda belirtilmiştir

Maide;33,34: Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.

Kur'an'da mü’minlere cinâyet hususunda yapılması istenilenler belirtilmiştir:

İsrâ;33: Ve hakk ile olmadıkça, Allah'ın harâm kıldığı nefsi öldürmeyin. Ve kim zulüm edilerek öldürülürse, Biz onun velîsine bir güç [yetki] vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Şüphesiz o [öldürülen/velî] yardım olunmuştur.

Furkân;68: Ve işte o kişiler [Rahmân'ın kulları], Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarmazlar. Allah'ın harâm kıldığı canı öldürmezler. –Ancak hakk ile öldürürler.– Zina da etmezler. –Ve kim bunları yaparsa, günahla karşılaşır. Kıyâmet günü azabı kat kat olur ve orada, alçaltılarak sürekli olarak kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve sâlihi işleyenler müstesnâ. İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Ve Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Ve her kim tevbe eder ve sâlihi işlerse, kesinlikle o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.–


En‘âm;151: De ki: “Geliniz, Rabbinizin size neleri harâm kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, imlak haşyetiyle [fakirlik endişesiyle/fakirleştiriliriz korkusuyla] çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi ve onları Biz rızıklandırıyoruz. Ve kötülüklerin açığına ve gizlisine yaklaşmayın. Hakksız yere Allah'ın harâm kıldığı nefsi öldürmeyin. İşte bunlar, aklınızı kullanasınız diye O'nun size vasiyet ettikleridir.

Âyette, cinâyet işleyenlerin âdil bir şekilde cezalandırılması öngörülmektedir.

Allah'ın öngördüğü kısas [âdil karşılık] nedeniyle, birini öldürmek isteyen kimse, kısas korkusuyla bu işten vazgeçer; böylece her ikisi de hayatta kalır. Kısasın uygulanması hâlinde de, olay kan davasına dönüşmeden kapanır; böylece taraflardan bir çok insanın muhtemel ölümü engellenir.
Kısas, insanlık için bir nimettir. Kısasın uygulanmaması, sadece maktule değil insanlığa karşı da bir suçtur. Hatta cinâyeti teşvik ve insan hayatına değer vermemek; binlerce cinâyete kapı aralamaktır.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.
__________________
Halil Ay
dost1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. January 2015, 12:36 AM   #17
han
Katılımcı Üye
 
han - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
han has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud of
Standart

Alıntı:
dost1 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır.

...

Çoğaltılan Mushaflardaki ayetler Allah'ın Resul'ü Muhammed'e inen ve vahyedilen vahiylerin tâ kendisidir. Onlarda bir değişiklik ve tahrîf olmamıştır.
Üstad,
Sizin dediğinizden benim anladığım;
"günümüze gelen mushaflarda bazı farklılıklar ve karmaşalar var ancak Kuran bunun içinde gizli"

Çoğumuzun hüsnü-kabulü bu yöndedir. Ancak tüm bu görüşlerimiz, akıl süzgecinden geçirdiğimiz açık bir isbat ile mi oluşmuştur yoksa "korunacak" ayetine hüsnü-kabul ile inanmayı irade ettiğimiz için mi oluşmuştur?





Bilinen bazı acı gerçekler:

- Hz. Peygamber tarafından bırakılmış kitap bulunmamaktadır, döneme ait sadece kitaplaşmaya aday parça parça yazılar olduğu bilinmektedir.

- Halifeler döneminde kitaplaştırma süreci ile Peygamber zamanından parça parça yazılar şeklinde kayıt edilmiş olan bir çok ayet-sure dönemin alimleri insiyatifiyle elenmiş-ayıklanmış ve uygun görülmeyenler imha edilmiştir.

- Ayıklamayı üstlenen alimlerin yanında bazı diğer sahabeler/alimler de şahıslarına özel notlarını muhafaza etmiş ve onların adıyla anılan farklı mushaf-kitapların da günümüzde anılmasına vesile olmuştur.

- Bu mushaflar arasında diziliş-kelime-yazım vs gibi farklar vardır denilir ancak önemsiz olduğu belirtilir.

- Aynı zamanda bu yüce görevin üstlenildiği yıllarda İslam dünyası, etkisi günümüzde de devam eden büyük fitnelerle çalkalanmıştır. (Halife suikastleri, kabileler arasında milliyetçilik akımları ve devamında mezhepleşmeler, fırkalaşmalar vs.)

- ve en garip olanı da her fırka kendi kaynaklarını orijin görüp, diğer fırkanın çoğu kaynağına şüphe duyar. Bugün dahi sunni-şii alimler arasında pek de hayırlı bir uyumdan söz edememekteyiz. Kabul ve inançların dogmalaşması sakıncalı...

(Yanlışım varsa lütfen uyarın. Bunlar, laşabildiğimiz kaynaklar-veriler çerçevesinde hakkıyla akledemeyerek nefsimden gelen iç düşüncelerdir.)
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola...

Konu han tarafından (14. January 2015 Saat 12:40 AM ) değiştirilmiştir.
han isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. January 2015, 12:43 AM   #18
han
Katılımcı Üye
 
han - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jul 2012
Mesajlar: 75
Tesekkür: 44
7 Mesajina 8 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
han has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud ofhan has much to be proud of
Standart

Alıntı:
kuman Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Yazilanlari okuyamadim goz gezdirdim. Okuyacagim kismetse.
Ancak sunlarida aciklarsan daha iyi kapsamli okuyup sorularimi tekrarlarim.
Simdi faiz alan allaha savas acmis kimsedir ve bununla savasmak gerekir. Kim savasiyor? Zina haramdir kim genelev onunde bekleyip bunlari ifsa ediyor.
Tecavuz mevzuu kisasa tabi ise olum mu yoksa yaralamami ?
Yoksa o kisiye ayni aciyi yasatma mi wger yasatma ise nasil ?
kuman kardeşim,

soru-eleştiri ve yorumlarda konuya bağlı kalabilirsen daha memnun oluruz. Mushaf konusu içinde birden "savaş, zina, hırsızlık vs." gibi klasik İslam eleştirileri konularına sapmak, forum ruhuna uygun değil. Ve yine tartışmaya-sorgulamaya açmak istediğin farklı konular için de uygun başlık bulamamışsan, yenilerini oluşturursan bizlere de katkısı olur.

İyi niyetle bir ricamdır, teşekkür.
__________________
1:6 İlet bizi O dosdoğru yola...
han isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. January 2015, 12:58 PM   #19
galipyetkin
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 1.458
Tesekkür: 105
574 Mesajina 958 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
galipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud ofgalipyetkin has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Bu ayete rağmen mushaflaştırma yapılmayıp ve hatta buna tereddüt edildiyse...?
.

Sayın Han:

1-"Kitabın satır satır ince deri üzerine dökülüp mushaflaşmanın emrinin yer aldığı"

2-"Eğer dediklerimizden bir nebze sapacak olursa, O'nu şah damarından yakalar, hayat-yaşam şartlarına son verir ve O'nu cehennemin en derin yerine kütük olarak atarız"

mealli ayetlere rağmen, anlaşıldığına göre(bir elime ay'ı....) Peygamberimiz gönüllü görevine devam etmiştir.

Şu halde Peygamberimizin yukarıdaki sizin belirlediğiniz tutum içerisinde olabilma ihtimali var mıdır? Yani boşverip Allah!ın emrini yerine getirmemiş midir?

Yoksa ciltleyip bir mushaf bırakmiş mıdır?

Yukarıdaki düşünceye nasıl ulaşabildiniz ki?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Konu galipyetkin tarafından (1. May 2016 Saat 08:57 AM ) değiştirilmiştir.
galipyetkin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 14. January 2015, 06:12 PM   #20
kuman
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Mar 2013
Mesajlar: 641
Tesekkür: 77
125 Mesajina 170 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 22
kuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud ofkuman has much to be proud of
Standart

Hangi kitap ? Tevrat mi kur an mi Allah katinda ki kitap mi yoksa INSAN mi ?.
Kur an herkesin anlayacagi bir kitaptir.

Kur an ince deri ustune yazildigi soyleniyor belki bu ayeti alarak soyluyorlar. Maalesef orjinal mushaf yok.
Tasken nushasida da 20-25 sureden olusuyor.
Zaten tum tartisma bu...
kuman isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
şerif, şive, ayet, başkan, diyanet, halife, hareke, iniş, komisyon, kur'an, kureyş, lehce, lisan, müze, mekke, mushaf, nüsha, orjinal, osman, resmi, taşkent, tayyar, tertip, topkapı, toplanma


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:22 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam