hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > HUKUK > Cezalar

 
 
Seçenekler Stil
Alt 13. August 2013, 02:30 AM   #1
Barış
Uzman Üye
 
Barış - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 785
Tesekkür: 1.340
366 Mesajina 989 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
Barış is on a distinguished road
Standart Ceza Hukuku

CEZA HUKUKU


Bu makalede Ceza Hukuku Temel Prensipleri, Kasten Adam Öldürme, Zina ve Hırsızlığı ele alacağız.


CEZA HUKUKU TEMEL PRENSİPLERİ


Öncelikle şunu belirtelim ki, Kur’an’da toplumsal düzene ilişkin emirlerin hepsinin muhatabı devlettir. Kişilerin bireysel olarak toplumsal düzeni düzenleyen yasaları uygulamak gibi bir hakkı ve yetkisi yoktur.

Şura Suresi 40-43 ayetleri bize Ceza Hukuku’nun temel prensiplerini vermektedir.

Ve bir kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür. Ama kim affeder ve düzeltirse artık onun ücreti Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, şirk koşarak yanlış iş yapanları sevmez. (Şura, 40)

"Ve bir kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür” ifadesi suçun tanımını yapmakta ve bize ceza hukukuna ilişkin iki prensip vermektedir.

1.“Kötülük” ifadesi birinin diğerine zarar vermesini anlatan bir ifadedir. Birine zarar vermek ise suçtur. Suç ya kasten (bilerek ve isteyerek) ya da taksirle (dikkatsizlik ve tedbirsizlik sebebiyle/kaza ile) işlenir. Bu itibarla ayet, hem kasten hem taksirle işlenmiş suçları kapsamaktadır.

2.“Ve bir kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür” ifadesi suça denk ceza prensibini getirmektedir. Suça denk ceza, işlenen suçun aynısıyla ceza vermek değil, suçun ağırlığına uygun ceza vermek anlamındadır.

3.“Ve bir kötülüğün cezası, onun gibi bir kötülüktür” ifadesi bize cezaların şahsiliği prensibini anlatmaktadır. Cezaların şahsiliğinde, cezaya muhatap olan suçu işleyenden başkası olamaz.

“Kim affeder ve düzeltirse artık onun ücreti Allah’a aittir” ifadesi ile söylenen şudur. Suç ister kasten ister taksirle işlenmiş olsun mağdur faili affederse faile ceza verilmez. Ancak ileride görüleceği üzere toplumsal düzeni bozucu suçlar ile kasten adam öldürme, zina ve hırsızlık bunun dışındadır. Bu suçlarda af cezayı kaldırmaz. Burada bahsedilen suçlar, basit suçlardır.

Kim de haksızlığa uğradıktan sonra hakkını alırsa, işte onların aleyhine bir yol yoktur. (Şura, 41)

Basit suçlarda hak iade edilirse ya da mağduriyet herhangi bir şekilde tazmin edilirse dava görülmez.

Yol ancak insanlara haksızlık eden ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık eden kimseler aleyhinedir. İşte onlar, kendileri için acı bir azap olanlardır. (Şura, 42)

“Yol ancak insanlara haksızlık eden ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık eden kimseler aleyhinedir” ifadesi “toplumsal düzeni bozucu suçları” tanımlamaktadır. Bu ifade ile “toplumal düzeni bozucu suçlar”, basit suçlardan ayırılmıştır. “Toplumsal düzeni bozucu suçlar”, mağdurun şikayeti olmasa ya da mağdur affetse dahi devlet tarafından takip edilir ve kamu davası şeklinde görülür. Buradaki “yol” kelimesi cezalandırma sürecini anlatmaktadır.

Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, şüphesiz işte bu, kesinlikle işlerin azmindendir. (Şura, 43)

Mağdur, işlenen suçu adliyeye intikal ettirmeden bağışlayabilir. Bu da bize basit suçların takibinin şikayete bağlı olduğunu göstermektedir. Zarar gören olması dolayısile af yetkisi bulunan mağdur şikayet edip etmemekte de serbesttir.

Toparlayacak olursak; Kur’an suçları basit suçlar ve toplumsal düzeni bozucu suçlar olarak sınıflandırmıştır. Şura 40-41 ve 43 basit suçları, Şura 42 ise “toplumsal düzeni bozucu suçları” anlatmaktadır.

1.Basit suçlar, ister kasten ister taksirle işlenmiş olsun (adam öldürme, zina, hırsızlık hariç) takibi şikayete bağlı suçlardır. Bu suçlarda mağdurun af yetkisi vardır ve af davayı ortadan kaldırır. Ayrıca mağduriyet herhangi bir şekilde tazmin edilirse dava düşer.

2.Toplumsal düzeni bozucu suçlarda ise zarar gören, mağdur ile birlikte toplumsal düzendir ya da sadece toplumsal düzendir. Bu sebeple toplumsal düzene karşı işlenen suçlarda mağdur affetse bile davaya kamu davası olarak devam edilir.

Burada basit suçlar ile “toplumsal düzeni bozucu suçları” birbirinden ayırmak gerekecektir.

1.Failin işlediği suç, mağdurdan başka yakınlarına da zarar veriyorsa bu toplumsal düzeni bozucu nitelikte suçtur. Mağdurun yakınlarının uğradığı zarar maddi ya da manevi olabilir.

2.Suçun mağduru tüm toplum/devlet/millet de olabilir. O taktirde bu suç da toplumsal düzeni bozucu suçtur.

Bu itibarla suçların büyük bölümü toplumsal düzeni bozucu niteliktedir. Ancak her olay kendisine has özellikler barındırır. Bu sebeple, taksirle işlenen suçlar dışında kalan ve kasten işlenen suçların, basit suç mu olduğu yoksa toplumsal düzeni bozucu suç mu olduğu her olayın kendine has koşulları (suçu işleyenin amacı, suçun işleniş şekli ve sonuçları) incelenerek belirlenmelidir. Toplumsal düzeni bozucu suçlara örnek vermek gerekirse; kasten işlenmiş olmak şartıyla, suçu meslek haline getirmek, örgütlü suç şebekesi oluşturmak, organ veya doku ticareti yapmak, tecavüz, fuhuş, çocukların cinsel istismarı, işkence, halkın sağlığının ve güvenliğinin tehlikeye sokulması, Kur’an’da ayrıca düzenlenen adam öldürme, zina, hırsızlık (zimmet, rüşvet, irtikap) v.s. bu kapsamda sayılabilir.

“Basit suçlar” tanımlaması, cezası hafif küçük suçlar demek değildir. Suçun toplumsal düzeni bozucu olmaması onu kolay çözülebilir hale getirmektedir. Bu itibarla, “basit suçlar” demekle çözümü kolay olan, karışık olmayan suçları kastediyoruz. Cezası ağır olabilecek basit bir suça örnek vermek gerekirse; bir kadın kocasını kıskançlık sebebiyle bıçaklasa, koca 20 gün yoğun bakımda hayati tehlike geçirerek yatsa, ancak iyileştiğinde karısını affetse kadın ceza almaz; kurtulur. Fail kadındır, maddi ve manevi zarara uğrayan yine kendisidir. Bu itibarla bu suç toplumsal düzeni bozucu değil basit suçtur. Ancak bugünkü kanunlara göre koca karısını affetse dahi kocanın geçirdiği hayati tehlike sebebiyle kadın kamu davasıyla yargılanır ve ceza alır. Böyle bir durumda bugün affın fayda etmemesi belki de bir aileyi dağıtır, yeni yeni maddi ve manevi zararlara sebep olur. Basit suçlara örnek vermek gerekirse, tüm taksirle işlenen suçlar (münferiden işlenmiş olması kaydıyla taksirle adam öldürme dahil Nisa 92-93) bu kapsamdadır. Kasten işlenmiş suçlardan münferiden işlenmiş olması kaydıyla tehdit, hakaret, yaralama bu suçlara örnek olarak gösterilebilir.

Bugünkü Ceza Kanunu suçları zarar görene göre üç kategoride ele almaktadır. Kişilere karşı işlenen suçlar, Topluma karşı işlenen suçlar, Millete ve Devlete karşı işlenen suçlar. Bir suç kişiye karşı işlenmesine rağmen toplumsal düzeni bozucu nitelikte olabilir. Ceza Kanunu suçları zarar görene göre ayırdıktan sonra takiplerinde suçun ağırlığına göre bir tasnife gitmiştir. Buna göre, hafif suçların takibi şikayete bağlıdır diğerleri ise kamu davasıdır. Kanun suçun ağırlığına göre yaptığı ikinci tasnif ile zarar görene göre yaptığı ilk tasnifi ortadan kaldırmış olmaktadır. Suçun ağırlığı dolayısile zarar görenin söz hakkını elinden alarak kamu adına devreye girmekte ve 6 ay-1 yıl üzerinde cezası olan tüm davaları kamu davası yapmaktadır.

Kur’an, bugün takibi şikayete bağlı suç ve kamu davasının belirlenmesinde suçun ağırlığına göre yapılan ayrımı kabul etmez. Davayı takip etmede kriter kimin zarar gördüğüdür. Zarar gören davayı takip eder.

Adam öldürme, zina ve hırsızlık suçları işlendiklerinde ortaya çıkan sonuçlar itibarile toplumsal düzeni bozucu suçlardandır. Bu itibarla Kur’an’da ayrıca düzenlenmiştir.


KASTEN ADAM ÖLDÜRME

Ey iman etmiş kişiler! Ölümlü olaylarda kısas; âdil karşılık size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. … Ama her kim, onun [ölenin] kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uymalı, ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim sınırları aşarsa artık acı veren azap onun içindir. (Bakara, 178)

Kısas, “ölüme ölüm, yaralamaya yaralama” anlamındadır. Kur’an’daki kısas sadece kasten adam öldürmeye ilişkindir. Tevrat’ta ise daha geniş uygulanmıştır. “Ey iman etmiş kişiler! Ölümlü olaylarda kısas; âdil karşılık size farz kılındı”. Buna göre adam öldürmenin cezası ölümdür. “Hüre hür, köleye köle, kadına kadın” ifadesi, toplumsal düzenlerde mevcut sosyal sınıflaşmaya işaret eden bir kinayedir ve hangi sosyal sınıftan olursa olsun farketmez, demektir. Hangi sosyal sınıftan olursa olsun can alanın cezası kendi canıdır. “Ama her kim, onun [ölenin] kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uymalı, ona güzellikle ödemelidir”. Ölenin yakını faili bağışlayabilir. Bu bağışlama failin canının bağışlanmasıdır. “Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir”. Burada af olmadığı “hafifletme” kelimesinden anlaşılmaktadır. Bir karşılık ile mağdurun canı bağışlanırsa o taktirde ölüm cezası kanunların öngördüğü biçimde hafifletilir/indirilir. Mesela, müebbet hapse çevrilir.

Ey kavrama yetenekleri olanlar! Takvalı davranırsanız diye bu kısasta sizin için hayat vardır. (Bakara, 179)

“Kısasta sizin için hayat vardır”. Kısas caydırıcılığı olan bir cezadır. Kafasına öldürmeyi koyan birisi, kısas ile kendi hayatının da sona ereceğini düşünerek öldürmekten vazgeçebilir. Bu sayede iki hayat kurtulur. Öldüren biri ise yaptığını hayatıyla öderse, toplumsal vicdan tatmin olur. Belki de kan davasına kadar gidecek sürtüşmeler bu sayede ortadan kalkar ve birçok insan hayatta kalır.

Taksirle (dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile) işlenen suçlar nitelikleri itibari basit suçlardandır. Ancak Kur’an insan hayatına verdiği değere binaen Nisa 92-93’te taksirle adam öldürmeyi özel olarak düzenlemiştir.


ZİNA

Zina eden kadın ve zina eden erkek; hemen her birini yüz kamçı ile kamçılayın; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dininde sizi onlara acıma duygusu tutmasın! Ve mü’minlerden bir grup onların cezalandırılmasına tanık olsun. (Nur, 2)

Zina, “bir kadınla nikahsız ve haksız olarak cinsel temasta bulunmak” demektir. Zina suçu da yarattığı sonuçları itibarile toplumsal düzeni bozucu suçlardandır. Nitekim zina sonucunda, aileler dağılmakta, nesepsiz çocuklar dünyaya gelmekte, bu çocuklar anasız ya da babasız yetişmekte ve zinanın yaygınlaşması toplumsal ahlakta çöküntüye neden olmaktadır. Zina eden kadın ve erkeğin kamçılanması ya da değnekle vurulması konusunda bazı tereddütler oluşabilir. Ancak, “Allah dininde sizi onlara acıma duygusu tutmasın!” ifadesi bize zina eden erkeğe ve kadına kamçı ya da değnekle vurulması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca bir grup mümin de bu cezalandırmaya tanık olmak üzere izleyecektir. Kur’an’ın ana amacı toplumsal düzeni ayakta tutmaktır. Toplumsal düzenin en küçük birimi olan aile ise özellikle korunması gereken bir kurumdur. Fikren ve bedenen sağlıklı nesiller ancak sağlıklı bir ailede yetişirler. Bu sebeple toplumsal düzeni bozucu ve ahlaki çöküntüye neden olan vasıfları ile zina edenler için belirlenen ceza ağır değildir. Zinanın ispatı ağır şartlara bağlanmıştır buna göre;

Ve evli, hür kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört tanık getiremeyen kimseler; hemen bunları seksen kamçı ile kamçılayın ve onların tanıklığını ömürleri boyu kabul etmeyin. Ve onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir. (Nur, 4)

Eşler dışında bir kimse zina isnadında/suçlamasında bulunursa, zinanın ispatı için dört tanık gereklidir. Eğer bu kimse bir kadına zina isnadında bulunup da dört tanık getiremezse, kadını toplum önünde küçük düşürmüş olacağı için seksen kamçı ile ya da değnekle vurulur ve tanıklıkları ömür boyu kabul edilmez.

Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlar; onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın dışlayıp gözden çıkarmasının kendi üzerine olmasına Allah’ı şahit tutmasıdır. (Nur, 6-7)

Tanığı olmayan ama eşine zina isnad eden eş dört defa kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna yemin edecek beşinci ve son yeminde “yalan söyleyenlerden ise, Allah’ın dışlayıp gözden çıkarmasının üzerine olması”na yemin edecektir.

Kadının, onun (kocasının) yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer o (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasına Allah’ı şahit tutması, kendisinden cezayı savar. (Nur, 8-9)

Eğer ki zinada isnada uğrayan kadın ise, dört defa zina etmediğine ve beşinci son defada da “Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasına” yemin ederse ceza almayacaktır. Bu ayetlerde kadının zina isnadını savmasından bahsedilmiş ancak erkekten bahsedilmemiştir. Bu durumda zina isnadına uğrayan erkek, Nur, 6-7’deki yemini eden kadının yeminini savamayacaktır ve zinadan ceza alacaktır. Burada kadının tanıklığı erkeğin tanıklığına üstün tutulmuştur.

Ancak bundan sonra tövbe eden ve düzelten kimseler hariçtir. Artık, şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (Nur, 5)


HIRSIZLIK


Hırsız erkek ve hırsız kadın; bunların yaptıklarına karşılık, Allah'tan bir engelleyici uygulama olarak hemen ikisinin de gücünü/ellerini kesin. Ve Allah, Aziz’dir, Hakim’dir. (Maide, 38)

Hırsızlık da toplumsal düzeni bozucu suçlardandır. Hırsızlığın özel şekilleri olan zimmet, rüşvet, irtikap ve dolandırıcılık da bu ayet kapsamında değerlendirilebilir. En geniş anlamı ile kısas dahi cana karşı can, yaralamaya karşı yaralama iken mala karşı işlenen bir suçta “ellerin kesilmesi” mümkün değildir. Burada “ellerin kesilmesi” ifadesi, gücün yok edilmesi, kişinin bir daha bu işi yapamaz hale getirilmesidir. Ayetin asıl muhatabı hırsızlığı meslek edinerek toplumsal düzeni bozanlardır. Ve hırsızlığı meslek edinenlerin başında makam mevki sahibi, para pul sahibi ağa babaları gelir. Halkın emeğini, alın terini, cebindeki parayı yurtdışındaki efendilerine peşkeş çekenler, banka hortumlayıp bedelini halka ödetenler, devlet ihalelerini tanıdık eş dosta peşkeş çekenler, halkın sağlığı iyi oynayıp ceplerini dolduranlardır asıl hırsızlardır. Bunlar her gün televizyonlarda keçeleşmiş suratları ve bal kabağı gülüşleri ile evlerimize konuk olmaktadır. Devleti ve milleti soyarak toplumsal düzeni dinamitleyenlerin gücü, ağır hapis cezalarının yanında tüm malvarlıklarına el koymak, bulundukları makam ve mevkilerden uzaklaştırmak suretile yok edilir.

Sağda solda hırsızlık eden çoluk çocuğun ise ıslah edilmesi gerekir. Onların gücü yoktur ki güçleri yok edilsin. Onlar ancak ıslah edilerek hırsızlıktan uzaklaştırılabilir.

Sonra kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder ve düzeltirse, bilsin ki şüphesiz Allah, onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Göklerin ve yerin sahipliğinin, yönetiminin Allah'a ait olduğunu bilmedin mi? O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar? Ve Allah her şeye en iyi güç yetirendir. (Maide, 39-40)

Ş.CAN EVİN

Kuran Dini sitesinden alınmıştır.


.
__________________
Kimse kimsenin yargıcı değil, olmamalı da zaten..Herkes kendi üzerinde gözetmen ve yargıç olsun..Kendimizi rahatsız edelim, dünyamız değişsin...Belki o zaman huzuru bulmuş benliğimiz başkalarına kendiliğinden ışık saçar../Elif.
Barış isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Barış Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
Bilgi (19. August 2013), dost1 (13. August 2013)
 

Bookmarks

Etiketler
ceza, hukuku


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:07 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam