hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > GELENEK DİNİ > Mezhepler ve Tarikatlar

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 17. January 2011, 05:03 AM   #11
Anonymous
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Dec 2010
Mesajlar: 176
Tesekkür: 627
164 Mesajina 386 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
Anonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud ofAnonymous has much to be proud of
Standart

Ashab ve Tabiin döneminde fetihler yapılmış ve İslam toplumuna etnik ve kültürel olarak yeni birçok unsurlar katılmıştır. Bu dönemde yabancı kültürlerden birçok unsurlar zühd akımı mensupları tarafından ilgi görür ve benimsenir. Bu unsurlar daha çok Hint ve İran özellikleri taşımaktadır. Bu akımın belirginlelip revaç bulduğu yerin Arap yarımadasının uç bölgesi olan ve Hindistan-İran-Arabistan’ın kavşak yeri sayılan Basra ve Kufe gibi yerlerin olması da dikkat çekicidir. Hatta öncekileri ve sonrakileriyle, çok azı dışında tasavvuf meşhurlarının acem milletlerden ve özellikle İran menşeli olması da dikkat çekicidir. Burası, Arabistan’ın kalbi olan Mekke ve Medine’den çıkan Müslümanların Hint ve İran kültürü ile karşılaştıkları, hatta Irak ve İran’ın fethi için ilk savaşların yapıldığı yerlerdir. Tabiri caizse, hak kültürü ile batıl kültürünün buluştuğu ve iç içe olduğu bir yerdir. Çok geçmeden fetihler genişleyecek ve Türk kültür unsurları da bu karışıma dahil olacaktır.

Daha önce bilinmeyen tasavvuf ismi ve tasavvufçular bu dönemde ortaya çıkar. Yabancı inanç ve kültür unsurları için İslam’ın kimi nasslarından altyapı aranır. Bulunmayan yerlerde vaz’edilir. Sahih anlayıştan uzak farklı yorumlar getirilir. Zahir, batın, fena, beka, şeyh, mürid, keşf, ilham, sahv, mahv, sekr, cem’, fark, tekke, özel giyim gibi tasavvufi içerikler sökün etmeye başlar. Çok geçmeden buna Batı cephesi diyebileceğimiz eski Yunan felsefe ve kültürü de değişik kanallarla eklenir ve tasavvufun klasik yönü olan ve zühd diye adlandırılan “ameli tasavvuf” ile felsefe yönü olan “felsefi tasavvuf” şıkları meydana gelir. Yerli ve yabancı malların sergilendiği bir fuar halini alan tasavvuf, yerli mallar diyebileceğimiz İslami motifler yanında, yabancı mallar olan dış unsurların bir sentezi olur ve Allah’ın dininin sanki bir tamamlayıcısı olarak İslam dünyasında yayılır.

Kur’ân’ı Kerim ve ilk İslami uygulamalar ışığında incelendiğinde teoriden pratiğe kadar tasavvufun İslam’dan aldığı unsurlardan daha çok İslam dışı unsurlar içerdiği görülür. Yalnız bu mozaik ve sentez karşısında olaya kanaatimizce ters bir açıdan bakılmıştır. Bugüne kadar meseleye “İslam’da Tasavvuf” açısından bakıldığını görüyoruz. Bu konularda yapılan çalışmalarda hep İslam’da tasavvufa yer aranmıştır. İslam dışı unsurlarının İslam’ın nasslarıyla ve sahih pratiğiyle bağdaştırılmasına çalışılmıştır. Hatta İslam’ın tevhid öğretisine aykırılığı gün gibi açık vahdet-i vücud nazariyesi gibi bir çok doktrin ve rabıta gibi bid’at uygulamalar İslam’la bağdaştırılmaya çalışılmıştır. Tasavvufun eleştirisini yapanların dışında, bütün çalışmalar hep İslam’da tasavvufa yer aramaya yönelik olmuştur.

Halbuki tasavvufun eklektik yapısı, bilgi edinme yolu ve amel metodu ile kaynağı ve sonuçları, kısaca teorik ve ameli yönü ile bütün sistemi göz önünde bulundurulursa, meseleye tasavvufta İslam olarak bakmanın daha gerçekçi olduğuna inanıyoruz. Yani tasavvufun kaçta kaçı İslam’dır yahut İslam’ın öğretilerine uygundur. Çünkü tasavvuf İslam’dan aldığı unsurlardan çok, yabancı unsurlar ve kültürlerden oluşmaktadır. Meseleye bu açıdan bakıldığında gerçekler daha net olarak görülecek ve daha gerçekçi sonuçlara varılacaktır, diye düşünüyoruz.

Unutulmamalıdır ki, İslam her şeyin üstündedir ve hiçbir şeye feda edilemez. İslam Yüce Allah’ın insanlığa rahmeti ve saadetidir. Hak ve adalet hiçbir ekol veya kişi için feda edilemez ve gizlenemez. Birtakım kişileri veya uygulamaları savunmak yahut kurtarmak gayretiyle İslam öğretilerinin tevillerle yamuklaştırılması yahut göz ardı edilmesi kesinlikle doğru değildir. İbn el-Cezvi gibi alimler bu noktaya dikkat çekmekte ne kadar isabet etmişlerdir! Şöyle diyor:

Alıntı:
“Hakta tarafgirlik olmaz. Söylenenler doğru değilse, o zaman böyle şeylerden, o mezhepten ve kim olursa olsun o kişiden sakındırmış oluruz. Allah biliyor ki, hata edenin hatasını söylemekten maksadımız, şeriatı tenzih etmek ve onu yabancı şeylerden korumaktır. Yoksa söyleyen ve işleyenle bizim bir işimiz yoktur. Bununla ancak ilim emanetini yerine getiriyoruz. Alimler de hata edenin kusurunu açığa çıkarmak için değil, hakkı ortaya koymak için birbirlerinin hatalarını gösteriyorlar.

“Kendisiyle teberrük edilen falan zahide nasıl cevap verilir veya sözü nasıl reddedilir?, diyecek cahillerin sözüne itibar edilmez. Çünkü bağlılık şeriatın getirdiklerine olur, şahıslara değil. Adam cennet ehli veya evliyadan olabilir. Onun derecesi hatasının gösterilmesine engel olmaz.

Bir şahsın yüceltilmesine bakıp ondan sadır olana delil ile bakmayan kimse, Hz.İsa’nın kendisini görmeyip onun elinde meydana gelen mucizelere bakan ve bundan da onu tanrılaştıran kimse gibidir. Halbuki Hz.İsa’ya bakıp yeme-içme ile yaşayan bir insan olduğunu görseydi, ona sadece layık olduğu değeri verirdi (insan sayardı)” (Ebu’l Farac İbn el-Cevzî, Telbisu İblis, 69, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye,Beyrut,1368)
Alıntı:
Zaten tasavvuf dünyası hak ile batılın, gerçekle hurafenin, doğu kültür ve inançlarıyla batı kültür ve inançlarının cirit attığı, iç içe olduğu ve karmaşık bir yapı oluşturduğu bir dünyadır. Kendi içinde yetmiş üç fırkayı çoktan aşmış bulunmaktadır.

Vasat olan bu ümmet; ölçü ve değerlerini, anlayış ve düşüncesini başka milletlerden ve ideolojilerden alan yahut başkalarını taklit eden bir ümmet değildir. Onun için tek yol, sırat-ı mustakim olan Kur’ân ve en güzel örnek olan Rasûlullahtır. Bütün dünya milletleri arasında doğru yolda yürüyen ve sadece Kur’ân ve ve onun pratiğe aktarımı olan sünneti ölçü kabul eden vasat ve dengeli bir ümmettir.

Rabbimiz, insandaki, maddi ve manevi eğilimleri dengede tutmak için kesin ölçüler ve açık hükümler koymuştur. Her şeyden önce heva ve hevesle hareket edilmemesini istemiştir. Kur’ân’ın hükümleri ve Rasûlullah’ın örnek uygulaması dururken insanların heva ve hevesleriyle hareket etmesi şiddetle yasaklanmış ve hevesleriyle hareket edenler, “Hevesini kensinine ilah edineni gördün mü?” diye kınanarak bu sapmaya dikkat çekilmiştir.

Hz.Peygamberin uygulamasında da bunu açıkça görürüz. Onun ibadetleri karşısında kendi ibadetlerini azımsayarak sürekli namaz kılmayı, her gün oruç tutmayı ve evlenmemeyi kararlaştıran üç kişinin bu durumu kendisine ulaşınca Rasûlullah onlara bu işi yasakladığını ve sünnetinden sapanların kendisiyle ilişkilerinin kesilmiş olacağını söylemiştir. Yine oruç için güneşte durmayı adamış birini gördüğünde durumunu yadırgamış ve bu işi bırakmasını emretmiştir. Aynı şekilde bu dinle kimsenin yarışmamasını ve yarışacak olursa mutlaka yenik düşeceğini bildirerek insanların belirlenen ibadet şekil ve miktarlarıyla bağımlı kalmalarını istemiştir.

Yine, birilerinin kendisini aşırı bir şekilde övmesini yadırgayarak “Beni Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övdüğü gibi övmeyin.” buyurmuş ve insanları aşırılıktan sakındırmıştır. “Allah, kişiye gücünün üstünde bir teklifte bulunmaz.”, “Gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun.” gibi ayetler de insanın itidal çizgisi içinde kalması ve aşırılıktan kaçınması gerektiğini ifade etmektedir. Kur’ân ve sahih Sünnet’te bunu ifade eden hüküm ve uygulamalar o kadar çoktur ki, burada kaynaklarını göstermeye bile gerek bırakmamaktadır.

Tasavvufun, İslam’dan aldığı unsurlar kadar İslam dışı unsurlar da ihtiva ettiği görülmektedir. Bu karışıma da tasavvuf adı verilmektedir. Yabancı unsurları kabul etmiyoruz ve İslam saymıyoruz, denilecek olursa, hemen belirtelim ki geriye sadece İslam kalmakta ve tasavvuftan eser kalmamaktadır. Kısaca, mesele, İslam’da tasavvuf değil tasavvufta İslam meselesidir. Yani tasavvufun temelde İslam olmadığı, belki İslam’dan birtakım unsurları almış bulunmasıdır. Zaten tasavvufun değişik sebepler altında, Kur’ân ve sünnet yolundan meydana gelen bir sapma olarak ortaya çıktığı zühd şeklinde kendini gösterdiğini belirtmiştik. Bu sapma, yapısında İslam’dan birtakım motifler taşımıştır. Bu bakımdan meselenin İslam’da tasavvuf değil, tasavvufta İslam meselesi olarak algılanması gerekir.

Tasavvufun İslam’dan aldığı unsurlar hak ve İslam’ın kendisi olduğu söylenemez. Zira dünya üzerinde hiçbir inanç ve ideoloji yoktur ki, yapısında yararlı ve doğru unsurlar bulunmasın. Hatta tahrif edilmiş bulunan Hıristiyanlık ve Yahudiliğin hak ve doğru birçok unsurlar taşımadığını kim söyleyebilir? Bu hak ve doğru unsurlarından dolayı, bütün yanlışlık ve sapıklıklarıyla bugünkü Hıristiyanlık ve Yahudiliği İslam saymamış ve insanları onlara davet etmemiz mümkün müdür? Bu dinler ve inançlar her türlü sapıklıklarını ayıklayıp İslam çerçevesi içine girmedikçe İslam olamaz. Bunları tasfiye ettiği zaman da tasavvuf denilen şeyden eser kalmaz ve Allah’ın dini olarak İslam kalır. Bu İslam’ı da bölmeye, ona yabancı unsurlar karıştırmaya ve tahrif etmeye kimsenin hakkı yoktur. Daha açık ifade ile, hiçbir kimse ve hiçbir düşünce Allah’ın dini üstünde ve ondan kutsal değildir. (Ebu’l Farac İbn el Cezvi, Teblisu İblis, 169, Daru’l Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut)
Alıntı:
Asrı saadet ve raşid halifeler devrinde insanlar İslam’ın hükümlerine ellerinden geldiği kadar bağlı olmaya çalışmışlardır. Yeri geldiğinde mallarının tümünü Allah yolunda infak etmişlerdir. Hatta yeri geldiğinde günlük ihtiyaç dışında elde mal tutmanın kötülüğünü bile savunanlar olmuştur. Ama bu devirde insanlar arasında zahidler, veracılar, takvacılar, ihlasçılar, ağabeydler gibi ismi taşıyan kişi veya cemaatlerin bulunduğu söylenemez. Aksine Müslümanlar ellerinden geldiği kadar İslam’ın bütün emir ve yasaklarını gözetmek ve hükümlerine bağlı kalmak için yarış halinde bulunmuşlardır. İslam’ı bir bütün olarak görmüş ve bütün unsurlarıyla yerine getirmeye çalışmışlardır. Ebu Zer Gıfarî gibi günlük ihtiyaç dışında elde mal bulundurmanın yasaklığını düşünen insanlar kendilerine zahid adını vermedikleri gibi, çokça ibadet eden, Allah’ı çokça zikreden, dünya malına fazla iltifat etmeyen insanlar da kendilerine abid, zakir ve zahid ismini vermemişlerdir. Rasûlullah zamanında nisbet iman ve İslam’a olmuştur. İnsanlar mü’min ve Müslim olarak anılmışlardır. (Ebu’l Farac İbn el Cezvi, a.g.e., 161.)
Kaldı ki sözlük anlamıyla da olsa, bu nevi bir yaşayışı ifade eden bir kelimenin tasavvufun temeli olacağını söylemek ve bu yaşayışı sürdüren insanlara sofu olarak bakmak mümkün değildir. Mesela, elde ihtiyaç fazlası mal bulundurmanın iyi olmadığını söyleyen Ebu Zer Gıfari’yi Arap aleminde sosyalist olan çağdaş bazı insanların sosyalist saymaları ve bu yaşayış ve düşüncesinin de sosyalizm olduğunu iddia etmeleri ne kadar gülünç ise, İslam’ı bütün olarak yaşamaya çalışan insanların yaşayışlarından bazı unsurlara bakarak onları zahid veya tasavvufçu saymak da gerçeklerle bağdaşmamaktadır. O insanların yaşadıkları hayata tasavvufçuların zühdü olarak bakmak veya böyle adlandırmak mümkün değildir.

"Prof.Dr. İbrahim Sarmış - Tasavvuf ve İslam" kitabından...


Ayrıca bkz: "İblis'in Tasavvuf Tuzağı (Şirk Kapısı)"
http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2121
Anonymous isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Anonymous Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
hiiic (18. January 2011), Miralay (17. January 2011)
Alt 3. September 2011, 02:58 PM   #12
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Tarikatan ders alınca kişinin günahı sıfırlanıyor? peki nereye gidiyor bu günah? şeyhin bir nefesi bütün müridlerin amelinden sevabından çok ya hani, hani müridler günah işlerşe şeyh affettiriyor onu gerekirse günahını çekiyor, çünkü bizim günahımız şeyhlerin sevabının yanında ufaccık kalıyor ya hani... Sağılacak müritlerde butür uydurmalara inanıp tekke kapılarından titriyorlar ağlıyorlar ya hanii..

ne diyim ben size
Allah gerekeni söylemiş, artık sizin dininiz size bizimki bize. Biz sizin yöneldiğinize yönelecek değiliz, sizde bizimkine yönelecek değilsiniz.. Biz Allah'a yöneldik...


Ankebut
12. Kafirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim, derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
13. (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.


12. ayette geçen kafirlerin kim olduğunu anlamayanlar olabilir, hemen onu da açıklayalım

Zümer 3. Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.

Allahtan başka dostlar edinen hatta onlarla Allaha yaklaştığını zanndeden her müridin şeyhi taguttur o müridde kafirdir. Bu Allahın apaçık direktifiri. Şefaatçi, Allaha yaklaştıran Evliyalar peşinden giden kafirleri müslüman olmaya davet ediyoruz. Zümer 3 ve onun gibi pek çok ayet gereği emri bunu yapıyoruz... Kendi zannımız değil bizzat Allahın emri..

Çünkü;

Nisâ 48
Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.



İnşallah bu yazdıklarımız birilerinin ufkunu açarda,, din zannettikleri küfrü, şirki bırakıp Allaha ve Kitabı Kurana yönelirler...

Konu hiiic tarafından (3. September 2011 Saat 03:00 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Anonymous (4. September 2011), dost1 (3. September 2011), Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 05:12 PM   #13
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Şeyh nazım ve Laiklik karşıtı dans grubu

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


Şeyh nazım ve break dans grubu

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


Bunlar daha farklı bir uygarlık.

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


Ataların ruhlarından yardım uman KADİRİ kabileleri
YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 05:23 PM   #14
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Arkadaşlar bu 3. videoyu az çok tarikat görmüş insanlar bilir.
tarikatlarda cezbe adını verdikleri (bilimsel adı; toplu çıldırmışlık) istemsiz reflex türü hareketler vardır. Bunu kimileri evliyanın himmetine, kimisi cinlerin oyununa dayandırır ama ikiside yanlıştır.

Bilim camiası bu insanarın kendilerinden geçtiklerini sanıyorlardı ama HAYIR geçmiyorlar,,, hepsi ne yaptığının farkında belki ilerde bir gün bu videoyu izleyip kendilerinden utanacaklar.

İşin bilimsel yapısı için izleyin;

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 05:58 PM   #15
Fazıl's
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 37
Tesekkür: 3
16 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
Fazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud of
Standart

Sevgili hiiç, işte bu yüzden ben, müslüman değilim. Çünkü şeytan çıkaramıyorum bunlar gibi. Öyleyse şeytan benim.
Fazıl's isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 17. September 2011, 06:27 PM   #16
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Alıntı:
Sevgili hiiç, işte bu yüzden ben, müslüman değilim. Çünkü şeytan çıkaramıyorum bunlar gibi. Öyleyse şeytan benim.
Valla anlamadım Fazıl's...
Şöyle mi demek istedin; ben bunlar bu sapık tarikatlılar gibi olmadığım ve bunların batıl hurafe boş inançlarının peşinden gitmediğim için aynı ismi paylaşmaktan rahatsızlık hissediyorum.

Korkmayın rahatsız da olmayın. Onlar müslüman değiller. İnanmazsanız kendilerine sorun,, size önce müslümanız gibi ağızlarını eğip bükecekler sonra asıl peşinden gidip kimlere tabi olduklarını, hangi dinin mensubu olduklarını söyleyeceklerdir.

Örneğin; Nurcuyum, sülümancıyım, nakşibendiyim, kadiriyim, müridim, ben şafiyim ben sünniyim, ben şiiyim, ben mesneviyim ben budistim, ben dürziyim, ben aleviyim, ben sünniyim, ben ruhbanım, ben dervişim, keşişim, hristiyanım, yahudiyim, çeşdiyeyim, kübreverdiyeyim, ışıkcıyım, fetocuyum, osmanlıcıyım, mehdiciyim v.s. diyecekler hangi dine mensupsa onu itiraf edeceklerdir. Onlar kendisine kitap verilip sonradan sapıkklığı tercih ettikleri için aslında hepsi Ehli Kitaptır ve ehli kitaplara yapılan uyarıları alınmaları gerekir. ve onların bu dinler içinde tabi oldukları gizli şirke düştükleri önderleri, ahirette şefaat umdukları bekledikleri şerikleri vardır.

Mahşerde bu dinlerin hiçbiri kabul edilmeyecektir.

Çünkü;

Âl-i İmrân 64
(Resulüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz.


Âl-i İmrân 85
Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.


Bu aradıkları din ne kadar islama benzesede, Anlamadıkları Kuran ayetlerini "Kuranı kültürü ve emri dışı", boş boş tespikle çekselerde bu uydurulan dinlerin mahşerde bir değeri kabulu yoktur. Dolayısıyla Kuran dışı islama sokularak uygulana herşey yeni din aramaktır ve ASLA kabul edilmeyecek, ameli boşa gidenlerden olacaktır. Zaten yaptıkları ameller boş şeylerdir. Nice cemaatler kendi uydurdukları tespikleri çekerler, sonradan ekleme dualar okurlar. Bu yeni din aramaktır ve bir değeri olmadığı gibi mahşerde bu bidatler tam tersien günah olarak eklenecektir. Asıl olan niyet miyet diye ağız eğip bükenler boşuna uğraşmasın. Bidat uydurmak çok tehlikeli ve lanetlenmiştir. Asıl kalıcı olan salih,faydalı, yararlı, sevaplı ameldir.


Bu grupların ağızlarını eğip büküp kendilerini müslümanmış gibi gösterme ve bu ismi kullanma çabaları boştur dğersizdir. Çünkü Allahın bölünmeyin parçalanmayın ayetini çiğnemiş kafirden müslüman olur mu? O ayeti çiğniyeren o ayeti inkar etmişlerdir ve Kuranda inkar edenler diye anılan yerlerin muhatabıdırlar.


Yani rahatça ben MÜSLÜMANLARDANIM diyebilirsiniz.

Konu hiiic tarafından (17. September 2011 Saat 06:35 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 2 Kisi:
dost1 (17. September 2011), Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 06:56 PM   #17
Fazıl's
Katılımcı Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2011
Mesajlar: 37
Tesekkür: 3
16 Mesajina 23 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 0
Fazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud ofFazıl's has much to be proud of
Standart

Sevgili hiiç, işte aynen öyle. Dediğin gibi bu kadar bağnazlık içinde insanın ben müslümim diyesi gelmiyor, hem zaten değilim de.

Konu Fazıl's tarafından (17. September 2011 Saat 07:09 PM ) değiştirilmiştir.
Fazıl's isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Fazıl's Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 07:12 PM   #18
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

Müslüman değilim deme sitede şeriatçılar var keser başını

3 mezhebe göre namaz kılmamanın cezası öldürülmek, sadece hanefi mezhebine göre müebbet hapis. yiyeceği dayağı sen hesap et
ya müslüman olacaksın ya laik...

***
sen aklından geçenleri paylaşırsan boş geniş zamanda ilgili birkaç bilgiyide biz paylaşırız. Belki birimizin göremediği, o ana kadar hesaba katmadığı bişeyler vardır...
Şimdilik şunu demek istiyorum, Müslümanlığın dinin özü Allaha yakarmak ona dua etmek ve ondan yardım isteyecek kadar alçalmak ise. Bu Allaha göre çok basit. Bir sıkıntı verince müslüman oluyoruz zaten, asıl sorun o hali darlık zamanındaki hali genişlik zamanında sürdürebilecek bilince ulaşmak... bunun üzerine pek çok fikir inşa edebilecek zihni kapasiten var, olmasa bunları sorgulamazdın bile.

Sıkıntı gelince müslman olup rabbine yakarmada böbürlenmeyen insan.
Kendisini ihtiyaç sahibi hissetmediğinde nasıl böbürleniyor, nasıl azgınlık ediyor.

Konu hiiic tarafından (17. September 2011 Saat 07:19 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
hiiic Kullanicisina Bu Mesaji Için Tesekkür Edenler:
Miralay (19. September 2011)
Alt 17. September 2011, 08:16 PM   #19
hiiic
Uzman Üye
 
hiiic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2010
Mesajlar: 1.979
Tesekkür: 1.908
1.298 Mesajina 2.732 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 26
hiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud ofhiiic has much to be proud of
Standart

BURAYA taşındı Bu alanı videoyla doldurmayalım hep.



.

Konu hiiic tarafından (17. September 2011 Saat 08:58 PM ) değiştirilmiştir.
hiiic isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
tarikatlar


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:46 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam