hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NÜZUL SIRASINA GÖRE TEBYîNÜ'L -KUR'AN İŞTE KUR'AN ve VİDEOLARI Hakkı Yılmaz > İniş Sırası ile Sureler > 48. Neml (Karınca) suresi

 
 
Seçenekler Stil
Alt 28. September 2008, 01:40 AM   #1
ÖmerFurkan
Site Yöneticisi
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 450
Tesekkür: 33
85 Mesajina 163 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 100000
ÖmerFurkan will become famous soon enoughÖmerFurkan will become famous soon enough
Standart Neml sûresi’ne giriş

Neml suresi Mekke’de 48. sırada inmiş olup adını 18. ayetteki “ النّملneml” sözcüğünden almıştır. İçerisinde Süleyman peygamber ile ilgili bilgiler bulunması sebebiyle sureye “Süleyman Suresi” de denilmektedir. İniş sırasına göre Şuara suresinden sonra gelen Neml suresi, resmî mushafta da Şuara suresinden sonra tertip edilmiştir.
Mahşere ve kıyametin kopuş anlarına ait sahnelerin kısaca yer aldığı, duyarsız inkârcıların ve yalanlayıcıların uyarıldığı, Musa, Süleyman, Salih ve Lut peygamberlerin çevresindekilerin durumlarının ibret için örnek gösterildiği surenin asıl konusu yine Kur’an’dır. Sure Kur’an ile başlamakta ve yine Kur’an ile bitmektedir.

Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam 297. Bölüm Neml Suresi 1. Bölüm.

Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam 298. Bölüm Neml Suresi 2. Bölüm.

Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam 299. Bölüm Neml Suresi 3. Bölüm.

Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam 300. Bölüm. Neml Suresi 4.Bölüm.

Hakkı Yılmaz Kur'an ve İslam 301.Bölüm Neml Suresi 5. Bölüm.

48 / NEML SURESİ

RAHMAN RAHÎM ALLAH ADINA

MEAL:

1–3- Ta, Sin. Bunlar, salâtı ikame eden, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan kişilerin ta kendileri olan müminler için hidayet rehberi ve müjdeci olmak üzere Kur’an’ın ve apaçık / açıklayıcı bir kitabın ayetleridir.
4- Şüphesiz Biz şu, ahirete inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik de onlar şaşırıp kalmışlardır.
5- İşte bunlar, azabın kötüsü kendileri için olan kimselerdir ve bunlar, ahirette en çok ziyana uğrayacakların ta kendileridir.
6- [Şuara suresinin 224. ayeti olarak verildi]
7- Hani Musa, ehline: “Şüphesiz ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber getireceğim yahut ısınmanız için bir kor ateş getireceğim” demişti.
8- Sonra oraya geldiği zaman seslenilmişti: “Ateşin içindeki ve yanı başındaki kişi mübarek kılınmıştır! Ve âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!
9- Ey Musa! Şüphesiz Ben, Aziz [mutlak galip] ve Hakîm [hikmet sahibi] Allah’ım!
10, 11- Ve asanı bırak!” - Onu yılan gibi deprenir görüverince dönüp, arkasına bakmadan kaçtı.- Ey Musa korkma! Şüphesiz ki Ben; Benim yanımda gönderilmişler [elçiler] korkmaz. - Ancak, kim zulüm yapar, sonra kötülüğün sonunda iyiliğe çevirirse, şüphesiz Ben, çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim.-
12- Ve elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz çıkacaktır; dokuz ayet içinde Firavun’a ve onun kavmine. Şüphesiz onlar yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.”
13- Sonra da ayetlerimiz onlara parlak bir şekilde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler.
14- Ve onların kendileri bunlara tam bir kanaat getirdiği hâlde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. - Şimdi bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!-
15- Ve ant olsun ki, Biz Davud’a ve Süleyman’a ilim verdik. O ikisi de: “Bizi mümin kullarının birçoğuna fazlalıklı kılan Allah’a hamd olsun” dediler.
16- Ve Süleyman Davud’a vâris oldu. Ve o [Süleyman]: “Ey insanlar! Bize kuşların mantığı öğretildi ve bize her şeyden verildi” dedi. - Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.-
17- Ve cinn, ins [yerli ve yabancılardan] ve kuşlardan [oluşturulmuş] orduları Süleyman için bir araya getirildi. - Sonra onlar düzenli olarak sevk edilirler.-
18- Nihayet Karınca Vadisi’ne geldikleri zaman, bir karınca: “Ey karıncalar! Meskenlerinize [evlerinize] girin; Süleyman ve orduları bilinçsizce sizi kırıp geçirmesin!” dedi.
19- Sonra da o [Süleyman], dişi karıncanın sözünden [kararından] dolayı, gülerek tebessüm etti. Ve “Rabbim, bana, anne-babama lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın salihi işlememi gönlüme getir ve rahmetinle beni salih kullarının içine kat” dedi.
20, 21- Ve o [Süleyman] kuşları gözden geçirdi de sonra “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplardan mı oldu? Onu mutlaka çetin bir azap ile azaplandıracağım yahut onu boğazlayacağım yahut da bana apaçık bir delil / güç getirecek” dedi.
22–26- Derken, çok beklemeden o [Hüdhüd] geldi de “Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’den sana çok doğru ve önemli bir haber getirdim. Şüphesiz ki, onlara [Sebelilere] hükümdarlık eden, kendisine her şeyden verilmiş ve çok büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum. Onu ve kavmini, Allah’ın astlarından Güneş’e secde ederler buldum. Şeytan da göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler diye kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için de onlar hidayete eremiyorlar. -Allah; kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayandır, büyük arşın sahibidir.-” dedi.
27, 28- O [Süleyman] dedi ki: “Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız. Şu mektubumu götür, onu kendilerine bırak, sonra onlardan biraz geri çekil de bak, neye dönecekler.”
29–31- O [Süleyman’ın mektubunu alan Sebe’ melikesi]: “Ey ileri gelenler! Şüphesiz ki bana kesinlikle çok saygın / şerefli bir mektup bırakıldı. Şüphesiz ki o [mektup], Süleyman’dandır ve ‘Bana karşı büyüklük taslamayın, teslimiyet göstererek / Müslüman olarak bana gelin!’ diye Rahman ve Rahîm Allah adınadır” dedi.
32- O [Melike] dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bu işimde bana fetva verin. Siz bana tanık olmadan hiçbir işi kestirip atmam.”
33- Onlar [İleri gelenler] dediler ki: “Biz, kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün!”
34, 35- O [Melike]: “Hiç şüphesiz ki krallar bir memlekete girdikleri zaman hemen orayı bozarlar ve halkının ulularını hakir kılarlar. Onlar da böyle yapacaklardır. Ben onlara bir hediye göndereyim de bakalım gönderilenler [elçiler] ne ile dönecekler!” dedi.
36, 37- O [Elçi] Süleyman’a gelince o [Süleyman]; “Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? İşte, Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Bilakis siz, hediyenizle böbürlenirsiniz. Onlara geri dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, kesinlikle hor ve hakir olarak çıkarırız!” dedi.
38- O [Süleyman] dedi ki: “İleri gelenler! Onlar teslim olanlar olarak bana gelmeden önce, hanginiz onun tahtını bana getirir?”
39- Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve hiç şüphesiz ben onun üzerine güçlü ve güvenilirim” dedi.
40- Kitap’tan yanında bilgi olan kimse: “Ben onu sana bakışın kendine dönmeden önce getiririm” dedi. Sonra o [Süleyman] onu [Melike’nin tahtını] yanında durur bir hâlde görünce: “Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni belâlandırmak için Rabbimin fazlındandır. Ve kim şükrederse hiç şüphesiz kendisi için şükreder. Kim de nankörlük ederse hiç şüphesiz ki Rabbim çok zengin ve Kerim’dir.”
41- O [Süleyman] dedi ki: “Onun için tahtını belirsizleştirin, bakalım o, doğru yolu bulanlardan mı yoksa doğru yolu bulmayanlardan mı olacak!”
42- O [Melike] geldiği zaman, “Senin tahtın böyle mi?” dendi. O [Melike]: “Sanki bu, odur. Ve bize ondan önce bilgi verilmiş ve biz teslim olanlar / Müslümanlar olmuş idik.”
43- Ve onu, Allah’ın astlarından taptığı şeyler alıkoymuştu. Şüphesiz ki o inkârcılar kavmindendi.
44- Ona “köşke gir!” denildi. Sonra o, onu görünce derin bir su sandı ve eteğini çekti. O [Süleyman]; “Bu billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir” dedi. O [Melike]; “Rabbim! Ben gerçekten kendime zulüm etmiştim. Süleyman ile beraber, âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi.
45- Ant olsun ki, Allah’a ibadet edin diye Semud’a da kardeşleri Salih’i elçi gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.
46- O [Salih] dedi ki: “Ey kavmim! İyilikten önce niçin kötülüğü çabuklaştırmak istiyorsunuz? Merhamet olunmanız için Allah’a istiğfar etseniz ne olur!”
47- Onlar; “Senin sebebinle ve seninle beraber olan kişiler sebebiyle başımıza uğursuzluk geldi / seni ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz” dediler. O [Salih]; “Uğursuzluğunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, fitnelenen [kendini ateşe atan / imtihana çekilen] bir topluluksunuz” dedi.
48- Ve o şehirde yeryüzünde bozgunculuk yapan, iyileştirme yapmayan, Dokuzlu bir grup vardı.
49- Allah’a yeminleşerek “Gece ona ve ailesine baskın yapacağız; sonra da velisine [yakınlarına] ‘Biz, o ailenin yok edilişine şahit olmadık [olay sırasında orada değildik] ve biz kesinlikle doğru olanlarız’ diyeceğiz” dediler.
50- Ve onlar böyle bir tuzak kurdular, şüphesiz Biz de onların farkında olmadığı bir tuzak kurduk [bir ceza ile cezalandırdık].
51- İşte bak! Onların tuzaklarının akıbeti nice oldu; şüphesiz Biz onları ve kavimlerini toptan yerle bir ettik.
52- İşte, onların, işledikleri zulümler yüzünden çatıları çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç şüphesiz ki bunda, bilen bir kavim için bir ayet [gösterge] vardır.
53- İman eden ve takvalı olan kişileri de kurtardık.
54, 55- Lut’u da [elçi olarak kavmine gönderdik]. Hani o, kavmine; “Göz göre göre hâlâ o aşırılığı [hayâsızlığı] yapacak mısınız? Şehvet yönünden kadınlardan aşağı olan erkeklere yaklaşacak mısınız? Aslında siz cahillikte devam edegelen bir kavimsiniz!” demişti.
56- Sonra da kavminin cevabı sadece “Lut ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış!” demeleri oldu.
57- Bunun üzerine onu ve geride kalmasını takdir ettiğimiz karısı dışındaki yakınlarını kurtardık.
58- Ve onların üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Ne kötü idi uyarılanların yağmuru!
59- De ki: “Hamd Allah’a mahsustur. Selâm [esenlik, güvenlik] de seçip arı duru hâle getirdiği kullarınadır. Allah mı hayırlıdır, yoksa onların ortak koştuğu şeyler mi?”
60- (Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, gökleri ve yeryüzünü yaratan, gökten sizin için su indiren mi? Sonra da Biz onunla, bir ağacını bile bitirmenizin söz konusu olmadığı güzel güzel bahçeler bitirmişizdir. Allah’la beraber başka bir ilâh mı var! Aksine onlar zulümde devam eden bir kavimdir.
61- (Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, yeryüzünü barınak kılan, aralarında nehirler kılan, onun için sabit dağlar kılan ve iki deniz arasına engel kılan mı? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Bilakis onların çoğu bilmiyorlar.
62- (Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, kendine yalvardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve kötülüğü gideren, sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah’ın yanında başka bir ilâh mı var? Çok az düşünüyorsunuz!
63- (Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, karanın ve denizin karanlıkları içinde size kılavuz olan, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile beraber bir ilâh mı var? Allah onların koştukları ortaklardan çok yücedir.
64- (Onların ortak koştuğu şeyler mi hayırlıdır?) Ya da, önce yaratan, sonra onu iade edecek olan ve sizi hem gökten, hem yerden rızklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilâh mı var? De ki: Eğer doğru kimseler iseniz, kesin delilinizi getiriniz!
65- De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Ve onlar, ne zaman diriltileceklerinin bilincine varmazlar.
66- Aslında onların ahiret hakkında bilgileri art arda gelmektedir. Fakat onlar bundan bir şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar bundan kördürler.
67, 68- Şu inkâr edenler de; “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı gerçekten biz mi dirilip çıkartılacağız. Ant olsun, bu [azap ve dirilme tehdidi], bize ve daha önce atalarımıza vaat olunmuştu. Bu, ancak geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir” dediler.
69- De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da günahkârların [suçluların] sonlarının nasıl olduğuna bir bakın!”
70- Sen onlara karşı hüzne de kapılma ve onların kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı da sıkıntı içinde olma!
71- Ve onlar “Eğer doğru kimseler iseniz, bu vaat olunan [azap] ne zaman?” diyorlar.
72- De ki: “Belki de çabuklaştırmakta olduğunuzun bir kısmı size yetişmiştir bile.”
73- Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, insanlara karşı büyük lütuf sahibidir de, velâkin onların çoğu şükretmiyorlar.
74- Ve şüphesiz ki, senin Rabbin, onların göğüslerinin gizli tutmakta olduklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.
75- Ve gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta olmasın.
76- Hiç şüphesiz ki, bu Kur’an İsrailoğullarına, hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin birçoğunu aktarıp anlatmaktadır.
77- Ve hiç şüphesiz gerçekten o [Kur’an], kesinlikle müminler için bir kılavuz ve bir rahmettir.
78- Şüphesiz ki senin Rabbin onların arasında kendi hükmünü gerçekleştirir. Ve O [Allah], Aziz’dir [üstün olandır], Alîm’dir [en iyi bilendir].
79- Öyleyse sen, Allah’a tevekkül et; şüphesiz ki sen apaçık olan hakk üzerindesin.
80- Şüphesiz ki sen, ölülere dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçtıkları zaman sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
81- Sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici de değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere -ki onlar teslim olanlardır- dinletebilirsin.
82- Ve Söz üzerlerine vaki olduğu / gerçekleştiği zaman onlar için, insanların ayetlerimize gerektiği gibi inanmadıklarını onlara konuşan [anlatan], arzdan bir dabbeh çıkardık.
83- Ve her ümmetten [önderli topluluktan] ayetlerimizi yalan sayanlardan bir grup topladığımız gün, artık onlar tutuklanıp dağıtılırlar.
84- Ve geldikleri zaman, O [Allah] der ki: “Siz benim ayetlerimi, bilgi bakımından onu kavramadığınız hâlde yalanladınız mı? Ya da ne yapıyordunuz?
85- Ve zulmetmelerine karşılık, Söz kendi aleyhlerine gerçekleşmiş bulunmaktadır, artık onlar konuşmazlar.
86- Onlar görmediler mi ki, dinlensinler diye geceyi kıldık, gündüzü de gördürücü. Şüphesiz ki bunda iman eden bir kavim için kesinlikle ayetler vardır.
87- Ve Sur’a üflendiği gün; artık Allah’ın diledikleri hariç olmak üzere göklerde ve yerde kimler varsa hepsi dehşete kapılırlar. Ve hepsi hor-hakirler olarak O’na gelirler.
88- Ve sen dağları görürsün; sen onları donuk, durgun sanırsın. Oysa onlar her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın yapımı olarak bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Şüphesiz ki O, yaptıklarınıza tamamıyla haberdardır.
89- Kim iyilik, güzellik getirirse, onun için ondan [getirdiğinden] daha hayırlısı / getirdiğinden dolayı bir hayır vardır. Ve onlar o gün korkudan güvende olanlardır.
90- Ve kim kötülükle gelirse artık yüzleri ateşte sürtülür. - Siz yaptığınız amellerden başkasıyla mı karşılıklandırılacaksınız?-
91, 92- “Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı haram [dokunulmaz] kılan bu şehrin [Mekke’nin] Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ve ben Müslüman olmamla ve Kur’an’ı okumamla emrolundum. Artık kim doğru yolu bulursa, yalnız kendisi için bulmuş olur; kim de saparsa hemen ‘Ben sadece uyarıcılardanım’” de.
93- Ve Hamd, Allah’a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek de siz onları tanıyacaksınız. -Ve Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.-
ÖmerFurkan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 

Bookmarks

Etiketler
giriş, neml, sûresi’ne


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:44 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam