hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > NEBİLERİN SONUNCUSU MUHAMMED PEYGAMBER > Aile hayatı

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 1. October 2008, 06:29 AM   #1
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart İbn ÜMMÜ SELEME

İbn ÜMMÜ SELEME

Hz. Peygamber’in, Habeşistan’a hicret edenler arasında yer alan üç hanımından biri ve beşinci hanımı olan Ebû Ümeyye kızı Hind Valide, oğlu Seleme’den aldığı Ümmü Seleme künyesiyle bilinir. Gerek Habeşistan’a, gerekse Medine’ye yapılan hicretlerde yaşadığı ilginç hatıraları vesilesiyle, bu iki hicret hakkında tarihçilere çok değerli bilgiler bırakan bu seçkin Peygamber hanımı, ilk Müslümanlardan olması yanında, Hz. Peygamber’e derin sevgisi ve hizmetleriyle de ünlüdür.

Ebû Ümmeyye ve Atîke’nin kızı olarak o, ilk evliliğini Abdullah b. Abdulesed ile yaptı. Karı-koca birlikte Müslüman oldular; Mekke putperestlerinin zulmüne dayanamayan diğer dindaşları gibi Habeşistan’a hicret ettiler. Ümmü Seleme, burada üç çocuk doğurdu: Seleme, Ömer, Dürre. Resul’le Medine’de evlendiği sırada dördüncü çocuğu olan Zeynep, annesini emen bir bebekti.

Habeşistan’a göçün ardından, Kureyş putperestlerinin, onları geri getirmek için imparator Necaşî nezdinde giriştikleri teşebbüs hakkında en ayrıntılı bilgileri Ümmü Seleme Valide’den almaktayız. Kendisini, özetleyerek dinleyelim: “… Putperestler, bizi tekrar Mekke’ye göndermesi için, Habeş İmparatoru Necaşî’ye, Amr. b. As başkanlığında bir heyet gönderdiler. Heyet, hem imparatora hem de din ve devlet büyüklerine takdim edilmek üzere yığın yığın hediyeler getirmişti.

Aldıkları talimata göre bunlar, her şahsın hediyesini, bizim hakkımızdaki isteklerini belirtmeden sahibine vereceklerdi. Bu ilk görevi yerine getiren heyet, nihayet bizimle ilgili isteklerini şöyle bildirdiler: ‘Memleketimizin ayak takımından bir grup insan, öz inançlarına sırt çevirdi ve ülkenize sığındı. Bunlar sizin dininize de girmiyorlar. Peşine düştükleri, uydurma bir dindir. Bunların, bizim katımızda itibarı olan büyükleri de onların geri götürülmeleri için didinmektedir ve bizi buraya aynı zamanda onlar da göndermiş bulunuyor.’ Necaşî bu sözleri dinlerken, daha önce hediyelerle kandırılmış olan din ve devlet erkânı da ona etki ediyor ve: ‘Doğrudur söyledikleri, sultanımız’ diye Mekkelileri tasdik ediyorlardı.

Necaşî, daha sonraki zamanlarda İslam Peygamberi’nin sevgi ve takdirle andığı bu büyük insan, söylenenleri dinledikten sonra, haykırdı: ‘Hayır, ben ülkeme, bana sığınmış çaresiz insanları kovamam. Onları bir kere dinlemeden sizinle asla göndermeyeceğim, onlar benim misafirim ve komşumdurlar…’ Ve Müslümanlardan bir heyet çağrıldı. Putperestlerle yeni dinin mensupları, Necaşî önünde karşı karşıya idiler. Necaşî, Müslümanların sözcüsü, müstakbel şehit Cafer b. Ebu Talip’e sordu: “Nedir bu sizin dininizin aslı, esası? Ne Yahudisiniz, ne Hıristiyan, nesiniz siz?’ Cevap verdi Cafer: ‘Ey İmparator! Biz putperestlik, inkâr içinde yüzen bir toplumduk.

Taştan yapılmış ilahlara tapar, ölü eti yer, komşu hakkı tanımaz, menfaatlerimiz için her türlü yasağı çiğner, birbirimizin kanını dökmeyi şeref zanneder bir toplumduk. Allah bize, içimizden bir haberci gönderdi: Doğruluğunu, dostluğunu, hayırseverliğini, insan sevgisi ile dolu olduğunu bildiğimiz bir kişiydi bu. Bize, putlara değil, bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah’a tapmamızı, akrabaya, komşuya, dosta iyilik etmemizi, namaz kılıp oruç tutmamızı öğütledi bu seçkin insan…’ Necaşî sordu: ‘Yanınızda ona vahyedilen sözlerden bir şey var mı?!’ Cafer, yanında taşıdığı Kur’an parşömenlerinden birkaçını önüne sererek, Meryem Suresi’nin ilk ayetlerini okumaya başladı. Sa’d, 8/81-86; Şiblî, 2/1014-1018)

Necaşî, dinledi, dinledi ve gözlerinden yaşlar boşaldı ve dedi: ‘Beni yaratana yemin ederim ki, şu okuduklarınızın kaynağı, Mûsa’ya gelen vahyin kaynağıyla aynıdır. Ant olsun ki, sizi hiçbir yere göndermem, benim konuğumsunuz. Rahat ve emin dolaşın benim ülkemde…”

“Mekkeli heyet bu defa başka bir yola başvurdu: Habeş yetkililere dediler ki: ‘Siz bu adamların, İsa hakkında neler söylediklerini biliyor musunuz? İçinizde düşman besliyorsunuz. Bunların inancına göre İsa sadece bir kuldur, rab filan değil…’ Necaşî, bu iddia üzerine Müslümanları bir kez daha dinledi. Cafer yeniden söz alıp dedi ki: ‘Kur’an’a göre Hz. İsa, Allah’ın kulu ve peygamberidir ve o, Allah’ın, Hz. Meryem’e indirdiği bir “Kelime”sidir. Allah nezdinde İsa’nın yaratılışı Hz. Âdem’in yaratılışına benzer…’ Necaşî, Cafer’i dinledikten sonra yerden bir çöp aldı ve tebessümle karşısındakilere göstererek dedi: ‘Bu dinle bizim dinimiz arasında, en fazla şu çöp kadar bir fark var.’ ve Müslümanlara hitaben: ‘Size dokunan, sizi rahatsız eden, karşısında beni bulur. Hadi rahatınıza bakın…’ dedi.”

Bir süre sonra, İslam Peygamberi’nin Mekke’de ashabını saf tutturup dört tekbir alarak namaz kıldığı görüldü. Hayret içinde kalan sahabiler sordular: “Ey Allah’ın Resûlü, ortada cenaze yokken bu namaz niye?” Hz. Peygamber, Müslümanların vicdan ve hatıralarında, Hıristiyan Necaşî’nin sahip olduğu yerin büyüklüğüne işaret için şöyle konuştu: “Bu namazı, şu sırada yeni ölmüş bulunan kardeşimiz Necaşî için kıldım.”

Necaşî yönetiminde mutlu ve güvenli bir hayata kavuşan Müslümanların bir kısmı, ülkelerindeki durumun düzelmesi üzerine Mekke’ye döndü, bir kısmı da Hicret’ten sonra, doğruca Medine’ye geçti. Ümmü Seleme Valide, Mekke’ye dönenler arasında… , Medine’ye hicret sırasında da ıstırabın büyüğünü tadanlardan biridir. İbn Hişam’da yer alan bir kayıtta, kendisi şöyle anlatıyor: “Kocam Ebu Seleme Abdullah, hicrete niyet ettiğinde beni deveye bindirdi. Oğlum Seleme de yanımızdaydı. Yola koyulduk. Ne var ki, benim kabilemden bazı kişiler, beni onunla göndermek istemediler ve beni, onun elinden tutup aldılar.

Bunu fark eden kocamın kabilesi Abdülesedliler de: ‘Biz torunumuzu kızınızla bırakmayız’ diyerek oğlum Seleme’yi benden alıp götürdüler. Kocam ortada kaldı. Nihayet o, tek başına hicrete karar vererek Medine yolunu tuttu. Oğlum bir yerde, ben bir yerde, kocam ise daha başka bir yerde kalmıştık… Ben her gün çöle çıkar, yollara bakıp ağlardım. Bu şekilde tam bir yıl geçti. Halimi gören amcam oğlu, kabilemi ikna etmek için didindi. Bir gün bana acıdılar ve dediler: ‘İstersen kocana, Medine’ye gidebilirsin.’ Bunun üzerine çocuğumu da bana verdiler ve ben kucağımda yavrum yola düştüm. Ten’im mevkiine geldiğimde Osman b. Talha ile karşılaştım. O bana: ‘Böyle tek başına nereye gideceğini sanıyorsun, yanında kimsen yok ki’ dedi ve devemin yularını tutup bana rehberlik etmeye başladı.

Allah’a yemin ederim ki ben Araplar içinde bu şahıstan daha asil ve nazik bir insan görmedim. Mola vereceğimiz sırada devemi çöktürür ve uzakta bir ağaç altına gider, benim hazır hale gelmemi beklerdi. Ben deveye binince de gelir devenin yularından tutar yola devam ederdi. Günler sonra Kuba mevkiine geldiğimizde bana: ‘İşte, kocan burada oturmaktadır, haydi ona git, Allah yardımcın olsun’ dedi ve gerisin geri Mekke’ye döndü...” Ümmü Seleme şunu d“Hicret sırasında benim ailemin çektiğini hiçbir aile çekmedi. Buna şahit olduğum gibi Osman b. Talha kadar asil ruhlu bir insana da rastlamadım.” Şunu da biz ekleyelim ki, bu Osman b. Talha, Mekke fethi sırasında, Hz. Peygamber’den asaletine yakışır bir itibar görecek ve Kâbe’nin anahtarlarını taşımak gibi şerefli bir görevle alacaktır.
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (10. October 2008 Saat 10:34 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 1. October 2008, 06:30 AM   #2
EVVAB_İNSAN
Uzman Üye
 
EVVAB_İNSAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Sep 2008
Mesajlar: 220
Tesekkür: 35
42 Mesajina 53 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 16
EVVAB_İNSAN is on a distinguished road
Standart

ŞEHİTLİK VE AYRILIK

Aradan iki yılı aşkın bir süre geçti. Bedir Harbi yapıldı ve Uhud Harbi hazırlıkları başladı. Bu sıralarda Ümmü Seleme ve kocası Ebu Seleme arasında geçen bir konuşmayı tarihçi İbn Sa’d şöyle vermektedir:

Ümmü Seleme: “Öğrendiğime göre, ikisi de cennetlik eşlerden biri önceden ölür de öteki başka biriyle evlenmezse Allah onları cenette de karı-koca yaparmış.”
Ebu Seleme: “Söylediğin doğrudur. Fakat sen beni dinlersen, benim senden önce ölmem durumunda evlen, ey Ümmü Seleme.” Ve bu asil eş ellerini açarak şöyle dua etmeyi de geciktirmedi: “Allahım, Ümmü Selememe benden sonra, onu üzmeyecek, kırmayacak, hayırlı bir eş nasip et…” Nihayet Uhud Harbi’ne gidildi ve Ebu Seleme kolundan aldığı bir ok yarasıyla yatağa düştü. Tedavi iyi sonuç vermişti.

Gazi ayağa kalktı ve Allah Resûlü tarafından bir görevle civar yerlerden birine gönderildi. Ne var ki, ok yarası tekrar nüksetti ve Uhud Savaşı üzerinden henüz iki ay geçmişti ki Ebu Seleme, aldığı yara yüzünden şehit oldu. Üzgün ve gözü yaşlı Ümmü Seleme şöyle diyordu: “Ey Allahım! Ebu Seleme’nin söylediği gibi hayırlı birisi nereden çıkacak? Böyle biri olabilir mi ki?”

Ümmü Seleme bunları düşünüp duruken bir haber geldi evine: “Hz. Peygamber seninle evlenmek istiyor…” Ebu Seleme’nin duasının kabul edildiğini anlayan genç dul, dört çocukla birlikte, Allah Resûlü gibi bir insana mutluluk veremeyeceğini düşündüğü için, haberciye şöyle dedi: “Ben birkaç çocuğu olan bir kadınım. Üstelik sinirliyim. Hem, evliliğim konusunda fikir beyan edecek kimsem de yok.” Peygamber buna şöyle cevap verdi: “Çocukların rızkını Allah verir; sinirliliğini de Allah giderir. Evlenmen konusunda fikir beyan edecek kişilere gelince, benden herkes mutlaka razı olacaktır.”

Evlilik gerçekleşti. Ancak Ümmü Seleme o sırada küçük bir yavru olan kızı Zeynep’i emzirmekteydi. Araplarda, o sırada geçerli olan âdete göre, emzikli kadınların kocalarıyla temasları normal sayılırdı. Daha sonra Hz. Peygamber tarafından kaldırılan bu âdet, o sırada bizzat Hz. Peygamber’in de uyduğu bir yasak olacak ki, çocuğunu emzirmekte olan Ümmü Seleme’ye yaklaşmadığı ashabın dikkatini çekti. Durumu fark eden Ammâr b. Yâsir, küçük Zeynep’i annesinden ayırıp civar yerlerden bir süt anneye teslim etti. Ümmü Seleme ile başbaşa kalan Hz. Peygamber ona sordu: “Ne dersin, yedi gün seninle, yedişer gün de öteki hanımlarla mı kalayım, yoksa beraberliği üçer gün olarak mı tespit edelim?” Ümmü Seleme: “Nasıl isterseniz öyle olsun, ey Allah’ın Resûlü” diye cevap verdi. Ve beraberlik üçer gün olarak gerçekleşti.

Ümmü Seleme, Peygamber hanımlarının, güzelliği ile dikkat çekenlerden biriydi. Bunları kıskanmasıyla da ünlü olan Hz. Âişe, Ümmü Seleme’nin güzelliğinden de rahatsız olmuştu. İbn Sa’d’da yer alan bir açıklamasını kendi ağzından dinleyelim: “Allah Resûlü , Ümmü Seleme ile evlendiğinde çok üzülmüş, endişelenmiştim. Çünkü Ümmü Seleme’nin altif edilecektir.a ilave ediyor: güzelliği dillerde dolaşıyordu. Merakımı gidermek için bu kadını hemen görmek istedim ve görür görmez, söylenenden daha da güzel olduğunu fark ettim. Bu durumu Hz. Peygamber’in öteki eşi Hafsa’ya açtığımda o şöyle konuştu: ‘Dediğin kadar değil, ama güzel kadın…’ Bu söz üzerine Ümmü Seleme’yi tekrar tetkik ettim ve gördüm ki, gerçekten normal güzellikte bir kadın, benim abarttığım kadar değil. Fakat ben çok kıskançtım doğrusu…”

Hz. Peygamber bir gün Ümmü Seleme’ye dedi ki: “Necaşî’ye bazı hediyeler göndermiştim. Onlar geri gelecek. Çünkü Necaşî’nin öldüğünü haber aldım. O hediyeler gelince onları sana vereceğim.” Bir yolculukta Hz. Peygamber, Ümmü Seleme yerine yanlışlıkla Safiyye Valide’nin çadırına gitmiş, durumu fark edince geri dönüp Seleme’nin yanına gelmişti. Durumu izlemekte olan Ümmü Seleme, Safiyye Ana’nın Yahudi oluşunu diline dolayarak şöyle dedi: “Benim yanıma gelmeniz gereken bir zamanda Yahudi kızının yanına mı gidiyorsunuz?” Hz. Peygamber buna çok kızdı. Böyle bir küçümseyişin Resûlü öfkelendirdiğini fark eden Ümmü Seleme hemen affını diledi ve çok pişman olduğunu ilave etti…

Ümmü Seleme, Peygamber hanımları içinde okuma-yazma bilen üç kişiden biriydi. Bu, onu daha kültürlü olma noktasına getirdiği için zaman zaman bilgisini ve dirayetini ağırlıklı olarak ortaya koyuyordu. Özellikle kadınlara karşı sert davranışlarıyla tanınan Hattâb oğlu Ömer’e bir gün şöyle diyor: “Şaşarım sana ey Hattâb’ın oğlu! Her şeye burnunu sokuyorsun. Hatta Peygamber ile eşleri arasına bile giriyorsun.” (Bintuş-Şati, 326)

Kur’an’ın Ehlibeyt’le ilgili ayeti, onun odasında inmişti. Peygamber, onu bir gün ağlarken gördü ve sebebini sordu. Dedi ki: “Ehlibeyt’i saydın, fakat beni ve çocuklarımı dışta bıraktın ey Allah’ın Resûlü.” şöyle buyurdu Hz. Peygamber: “Üzülme, sen de çocukların da Ehlibeyttensiniz.” (Bintuş-Şati, 326)

Ünlü Cemel olayında Hz. Ali’yi destekledi. Dedi ki Ali’ye: “Eğer beni kabul edeceğini bilsem, gelir savaşa katılırım. Ama gözbebeğim kadar sevdiğim oğlum Ömer’i gönderiyorum seninle. Yanında çarpışsın.” Sonra Hz. Âişe’ye gidip şöyle konuştu: “Nereye gidiyorsun ey Âişe? Şu ümmeti düşün, Allah’tan kork. Ali’ye kılıç çekilir mi? Böyle bir şeyi yaptıktan sonra insana ‘Hadi Firdevs cennetine gir.’ deseler orada bulunan Muhammed’den utanır da içeri giremez. Otur yerine ey Âişe! Allah Resûlü tarafından başına örtülen örtüyü parçalama.”

Ümmü Seleme, H. 60 veya 61’de öldü.; Bakî Mezarlığı’na gömüldü.
(Ümmü Seleme için bk. İbn İshak, paragraf: 282-292, 374-380, 406; İbn Hişâm, 1/334 vd; İbn Sa’d, 8/86-96; İbn Esir, Üsdül Gaabe, ilgili yer)

(ASRISAADET’İN BÜYÜK KADINLARI” PROF. DR. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK)
__________________
Gerçekler Bizi Özgür Kılar...

Konu EVVAB_İNSAN tarafından (10. October 2008 Saat 10:34 AM ) değiştirilmiştir.
EVVAB_İNSAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
seleme, ıbn, ümmü


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:37 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam