hanifler.com Kuran odaklı dindarlık  

Go Back   hanifler.com Kuran odaklı dindarlık > İMAN > Peygamberlere İman

Cevapla
 
Seçenekler Stil
Alt 15. October 2012, 11:02 AM   #1
pramid
Uzman Üye
 
Üyelik tarihi: Sep 2010
Mesajlar: 764
Tesekkür: 191
507 Mesajina 1.128 Tesekkür Aldi
Tecrübe Puanı: 24
pramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud ofpramid has much to be proud of
Standart racul

HAKKI YILMAZ BEY'İN BİR MAKALESİNİ ALINTI YAPIYORUM.

Ademoğlulları (kızları istisna mı?) derken Kuran kimi kast ediyorsa RACUL odur.

Alıntı:
RACUL

“Racül” sözcüğü genelde “erkek [kadının karşıtı]” anlamında kullanıldığı için bazı ayetlerde yanlış anlamalara sebep olmaktadır. Dolayısıyla sözcük hem Arap dilindeki hem de Kur’an’daki kullanımı dikkate alınarak tahlil edilmelidir.
Arapçada “ الرّجلracül”, “insan nev’inden erkek” demek olup “kadın”ın karşıtıdır. “Çocukluk dönemini geçince, ihtilam olmaya başlayınca, delikanlı olunca racül olur” da denilmiştir. (Lisanü’l-Arab; c: 4, s: 84, Tacü’l-Arus; c: 14, s: 263)
Dil kitaplarındaki tahlillere bakıldığında, sözcüğün “ayak” anlamına gelen “ricıl” sözcüğü gibi “rcl” kökünden türediği, bu kökten türeyen sözcüklerin de esas anlamları itibariyle “ayak” anlamı ekseninde oluştukları görülür. Mesela “rical” sözcüğü “ayakları ile yürüyen” anlamından gelişmiştir. “Racül” sözcüğünün çoğulu olan “ رجالrical” sözcüğü ile, “رجِلr ricıl” sözcüğünün türevlerinden olan ve “yaya yürümek, piyade” anlamında kullanılan “ رجالrical” sözcükleri aynı olup sözcüğün hangi anlama geldiği ancak cümle içindeki kullanımından ayırt edilmektedir. Mesela Bakara/239 ve Hacc/27’de bu sözcük “yaya” anlamında kullanılmıştır.
Bu geniş anlamdaki kullanımıyla sözcük, erkek-kadın ayırımı içermeksizin insan türüne verilmiş bir sıfat konumundadır. Daha sonraları anlam daralması olmuş ve sözcük daha çok insanın “erkek” cinsi için kullanılır olmuştur.
Allame İbnü’l-Menzur’un tespitlerine göre, Ebu Zeyyad el-Kilabi “ فتهايج الرّجلان fetehâyece’r-racülâni [iki racül birbirini kandırdı]” derken, “iki racül” ile kendini ve eşini kastediyordu. (Lisanü’l Arab; c: 4, s: 83)
Bu tespit aslında “racül” sözcüğünün erkek ve kadın için kullanıldığını göstermektedir.
Zebidi de Tacü’l-Arus’ta, Muhkem’de “racl” sözcüğünün “olgunluk ve sertlik” ifade eden bir sıfat olduğundan, “ رجل ابوه رجلracülün ebûhü racülün [erkek oğlu erkek]” deyimlerinden bahsedildiğini nakleder. (Tacü’l-Arus; c:14, s: 263)
Buradan da, insana “racül” denmesinin onun olgunluğundan, çetinliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle de “racül” sözcüğü, kadın erkek ayırımı içermeksizin “olgun insan” anlamındadır.
Benzer şekilde Türkçede de “erkek” sözcüğü, olgunluğun, çetinliğin, yiğitliğin, mertliğin ifadesi olarak, kadın-erkek ayırımı içermeksizin, her iki cins için de “sözünde duran, güç durumlarda arkadaşlarından ayrılmayan, olgun” anlamında kullanılır. Mesela “Erkeklik sende kalsın!” ifadesindeki “erkeklik” sözcüğünün cinsiyetle alakası olmadığı gibi, “Erkek kızmış vesselam!” ifadesi de oldukça yaygın bir kullanımdır.

KUR’AN’DA “RACÜL”
Kur’an’da “ ر ج لrcl” kökünden türemiş sözcük sayısı 73 olup bunların 18 tanesi tekil, tesniye ve çoğul olmak üzere “ayak” anlamındaki “ricıl” kalıbındandır [Bakara/239, Hacc/27, Sad/42, Nur/24, 31, 45, A’raf/124, 195, Maide/6, 33, 66, En’am/65, Ta Ha/71, Şuara/49, Ankebut/55, Ya Sin/65, Mümtehıne/12, İsra/64].
“Erkek” anlamındaki “racül” sözcükleri Kur’an’da nekre [belirtisiz] ve marife [belirli] olmak üzere iki şekilde kullanılmıştır.
Marife olarak kullanılanları ve bu sözcüğün karşıt cinsi ile birlikte kullanılanları, açıkça kadın cinsinin karşıtı olan “erkek” anlamındadır [Bakara/282, Nisa/1, 12, 32, 34, 85, 98, 176, A’raf/81, Fetih/25].
Nekre olanların tümü ise mutlak anlamda “olgun insan, adam” anlamında kullanılmıştır [A’raf/46, 48, 63, 69, 155, Yunus/2, Hud/78, Müminun/25, 38, Kasas/20, Ahzab/4, 23, 40, Sebe/7, 43, Ya Sin/20, Zümer/29, Mümin/ 28, Zühruf/31, En’am/9, İsra/47, Kehf/28, 32, Furkan/8, Maide/23, Nahl/43, 76, Yusuf/109, Nur/37, Cinn/6, Sad/62, Tövbe/108].
Bunlardan bir kaçının meali aşağıdadır:

Aralarında da bir perde vardır. Ve a‘râf üzerindeki kimseler, onların hepsini simalarından [alâmetlerinden] tanırlar. Ve bunlar [a‘râf üzerinde bulunan kimseler], cenneti umup da henüz girmemiş olan cennet ashâbına seslenirler: “Selâm olsun size!” (A’râf/46)

A‘râf ashâbı, alâmetlerinden tanıdıkları kimselere seslenip “Topluluğunuz ve büyüklendiğiniz şeyler size yarar sağlamadı, Allah`ın, rahmetine –[ki bu rahmet,] “Girin cennete, size kaygı yoktur, üzülmeyeceksiniz de! [vaadidir]– erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz, şunlar mı?” derler. (A’raf/48, 49)

Öyle kimseler ki, ticaret ve alış veriş Allah`ı anmaktan, salatı ikame etmekten ve zekat vermekten onları alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin ters döndüğü bir günden korkarlar. (Nur/37)

Allah, bir kimsenin göğüs boşluğu içinde iki kalp kılmadı. Ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız [zıharda bulunduğunuz] eşlerinizi de sizin anneleriniz yapmadı. Evlâtlıklarınızı da sizin öz çocuklarınız saymadı. Bu, sizin ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler. Ve doğruya yöneltir/ iletir. (Ahzab/4)

Müminlerden öyle kimseler vardır ki, Allah`a, üzerine ahd verdikleri şeylere sadakat gösterdiler. İşte, onlardan kimisi adağını gerçekleştiren [canını veren] kimsedir, kimi de bekleyen kimsedir. Onlar, hiç değiştirmediler. (Ahzab/23)

Bu örneklerdeki “racül, rical” sözcüklerinin “erkek, erkekler” olarak çevrilmesi sorun oluşturacağından, kesinlikle uygun değildir. Bize göre bu sözcükler “olgun kişi, kişiler, kimse, kimseler, adam, adamlar” olarak çevrilmelidir.
Konumuz olan ayete dönülecek olursa, bize göre bu ifade ile kendilerine vahyedilen elçilerin mutlaka erkek oldukları değil, yeryüzünde yaşayanlardan oldukları açıklanmakta ve müşriklerin “beşerden elçi olmaz, elçi melek olmalı” şeklindeki düşünceleri reddedilmektedir. Nitekim bu husus başka ayetlerde çok açık ifadelerle belirtilmiştir:

Biz senden evvel de sadece, kesinlikle yemek yiyen, çarşılarda yürüyen elçilerden gönderdik. Ve Biz sizin bir kısmınızı bir kısmınız için fitne kıldık. -Sabrediyor musunuz!- Ve senin Rabbin çok iyi görendir. (Furkan/20)

Ve Biz onları yemek yemez birer ceset kılmadık. Onlar sürekli kalıcılar da [ölümsüz] değillerdi.
Sonra biz onlara o vaadi [verdiğimiz sözü] yerine getirdik. Böylece onları ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Aşırı gidenleri de helak ettik. (Enbiya/8, 9)

“Kadın elçi olmaz” hükmü verenlerin, bu iddialarına, Rabbimizin Kur’an’da bizi haberdar ettiği elçiler arasında kadın elçi bulunmamasını gerekçe göstermeleri bize göre yeterli değildir. Çünkü Rabbimiz, gönderdiği elçilerin sayısını ve tümünün kimliğini bize bildirmemiştir:

Daha önce sana anlattığımız peygamberlerle, anlatmadığımız başka peygamberlere de [vahyettik]. Ve Allah Musa ile de konuştu. (Nisa/164)

Ve ant olsun ki Biz senin önünden nice elçiler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, onlardan kimini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah`ın izni olmaksızın bir ayet getiremez. Artık Allah`ın emri gelince de hakk ile gerçekleştirilir. Batılcılar, işte burada hüsrana uğradılar. (Mümin/78)

Bu durumda, Rabbimizin bize bildirmediği elçiler arasında kadın elçilerin olması da mümkündür.
pramid isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
pramid Adli üyeye bu mesaji için Tesekkür Eden 3 Kisi:
Bilgi (24. October 2012), dost1 (15. October 2012), Miralay (15. October 2012)
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
racul


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Hizli Erisim


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:44 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam