![]() |
Cevherî:
الصَّيْفُ واحد فُصُول السنة وهو بعد الربيع الأَول وقبل القَيْظِ. [I]SAYF senenin bölümlerinden biri olup Rebîulevvel'den sonra, Kayz'dan öncedir.[/I] Yani "YIL = 6 mevsim" diyenler için Rebiulevvel: Mart, Nisan [COLOR="DarkGreen"]Sayf[/COLOR]: Mayis, Haziran Kayz: Temmuz, Agustos Önemli olan, Kureys sûresinde "[B]mevsimler[/B]"den söz ediliyor olmasi. Mevsimler "vakten sabit"tir. Dolayisiyla mevsimlerin aylari vakten sabittir. Mart ve Nisan REBîULEVVEL denen "erken ilkbahar"in içindedir; Mayis ve Haziran [COLOR="DarkGreen"][B]SAYF[/B][/COLOR] denen geç "[COLOR="darkgreen"][B]ilkbahar[/B][/COLOR]"in içinde; Temmuz ve Agustos KAYZ denen yaz mevsiminin içinde. Yaz 21 Hazirandan sonraki ilk dolunay ile baslar. 2:185'teki "Şehru Ramazân"dir bu. RAMAZÂN aşiri SICAK demek. SICAK... Çünkü o dolunay aşiri sicaklarin habercisidir. Sicak dolunay arti onu izleyen 3 dolunay vakten sabit "erbeatun hurum"dur, dört haramlar* (9:36), dört [B]haram[/B] ay. Haram olan ne? Savas... Çünkü Kureysin ekmek teknesi olan Mekke panayiri o aylarda kuruluyor; savas olursa insanlar panayira gelemez, alis veris olmaz ve ekmek teknesi boş kalir; sonuçta Kureys açliktan ölür. Kureys sûresinde "Sizi açliktan kurtaran O" denmesi bunu gösterir, [I]ellezî at’amehum min cûın[/I]. Kisacasi SAYF yaz degildir tipki şitâ gibi Kureysin uzak ülkelere ticarî yolculuklar yaptigi bi mevsim olup yazdan öncedir; cevherînin ifadesiyle [I]kablel kayz[/I], قبل القَيْظِ. Yaz mevsiminde Kureysli tacirler için panayir var, yolculuk yok. ____________________________________ *Muhtemelen Şehru Ramazân (inananlarin kendilerini tuttugu, savm yaptigi ay), Zilhicce (inananlarin hac yaptigi ay), Zil[U]kâde[/U] (inananlarin savasa kalkismayip [U]oturdugu[/U] ay) [U]Recep[/U] (inananlarin barisa [U]saygi[/U] gösterdigi ay) |
[QUOTE=Taner;4919]Birçok nedenle dinî görevler [B]Kamerî takvime göre [/B]düzenlenmiştir.[/QUOTE]
Sayin Hakki Yilmaz'in Bakara 189 yorumunda öne sürülmüs bu. Ama o kadar dayanaksiz bi iddia ki Kuran'dan onay almasi mümkün degil. Şimdi... "Kamerî takvim"de yilin aylari kışa denk gelirler, ilk bahara, yaza, sonbahara... yani vakten habire oynarlar. Oysa Kureysin tüccari Kureys sûresinde belirtildigi üzere kışın ve ilkbaharda yolculuklar yapmaktadir; Mekke'de yoktur. Mekke panayiri ise hac ile eş zamanlidir yani eger hac "kamerî takvim"e göre düzenlendiyse hac kışa denk gelir, ilkbahara denk gelir; panayir kışa denk gelir, ilkbahara denk gelir. Tüccar napacak bu durumda; ticarî yolculuklarini mi yapacak, panayira mi katilacak? Ikisi de onun işi. Hangisini yapacak? |
Benim anladigim
yanilgi içinde ŞEHR geçen ayetlerin yanlis okunmasindan kaynaklaniyor. ŞEHR-شهر aslinda tipki HiLAL-هلال gibi gökteki ayin görüntülerinden biridir yani HiLAL "hilal"dir, ŞEHR dolunay. Dinî görevlerin vaktini ikisi de bildirir. Örnegin haccin vaktini hilal bildirir. Bakara 189: Sana [U]hilal[/U]leri soruyorlar. De ki: insanlar için ve hac için vakitlerdir onlar, [COLOR="DarkGreen"]hiye mevâkîtu lil hac[/COLOR]. Yine örnegin "savm"in vaktini dolunay bildirir. Bakara 185: Sicak dolunayda o okuma indirildi. O [U]dolunay[/U]a tanik olanlariniz onu "savm"lasinlar [COLOR="darkgreen"]men şehide minkumuş [U]şehr[/U]a fel yesumh[/COLOR]. Gökteki hilaller, dolunaylar... vakten sabittir; "kamerî takvim"deki aylar ise vakten oynak. Kisacasi insanlarin uydurdugu kamerî takvim ile Allah'in yarattigi dolunaylarin, çeyrek aylarin, hilallerin... ilgisi yok. Dinî görevler olarak hac ve savm "kamerî takvim"e göre degil [B]hilallere, dolunaylara göre[/B] düzenlenmistir. (2:189, 2:185) * Tabii o arada sayin Hakki Yilmaz "salât"i gözardi etmis. Salât [B]günese göre[/B] düzenlenmistir (11:114, 17:78) |
İslam dininin ezelden beri hiç değişmeyen bir içeriği vardır ve bu içerik, Muhammed Peygamber ile yinelenmiş ve bu da, islam ekonomisine uygun bir sosyal hayat tarzı sunmuş ve dayatmış olmasıdır.
Kureyş Suresi'nde de Dinin Muhammed Peygamber'le birlikte Mekke'ye hakim olmasıyla emperyalist-kapitalist(ucuza kapatıp pahalıya satarak emek sömürüsü) olan kervancılığın geçirdiği değişim; ticaretten islamın getirdiği "değer değişimine" geçiş anlatılmak istenmektedir. Aynen bir kuşun timsahın dişlerinin arasında kalmış et parçalarını temizleyip, timsahın da temizlenmesine müsadesiyle rahatlamasının sağlamasından, tıpkı yabani bir bufalonun müsaadesiyle kulak ve burun içindeki parazitleri temizleyen kuşa duyduğu mihnet ve mutluluk ve rahat gibi sömürücü Kureyş'in(Mekke'nin değil, ve Kureyş anılarak tüm sömürenlerin) İslam'a mihnetle, paraya tapmayıp Rabb'a "zekat-ı ita" ile kuluk etmesi isteniyor. Yukarıdaki yazılanlarda salat denmiş, dolunaylar denmiş, hilal-şehr denmiş, kameri takvim denmiş,.... denmiş, vs denmiş......., ve de bir yerde şu söylenmiş: "Haram olan ne? -Savas... Çünkü Kureysin ekmek teknesi olan Mekke panayiri o aylarda kuruluyor; savas olursa insanlar panayira gelemez, alis veris olmaz ve ekmek teknesi boş kalir; sonuçta Kureys açliktan ölür." Ve devamla: "Kureys sûresinde "Sizi açliktan kurtaran O" denmesi bunu gösterir" denmiş. Bu son deyiş ile de sanki Allah Kureyş'in sömürü düzenini onaylıyor intibaı verilmiş. Böylece de sanki bu sure her mealde kişiye yani "Kureyşlilere" özel indirilmiş gibi sunulmuş ve iç ve dış sömürü, hem de Mekke halkını kendine tâbi kılıp köleleştirme es geçilmiş. Kızını diri diri gömen Mekke'li garibanın kodamanların kervanlarıyla elde ettiği kazancından ona ne. Halbuki ayet sömürücü Kureyş'in lutfuna kalmış o günün sömürülenlerine, mustaazaflarına, bu güne de, bu günkü sömürü düzeni altında inleyenlere de hitap ediyor. Acaba ne ima ediyor? Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:08 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam