hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   92.Nisa Suresi (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=531)
-   -   Nisa Suresi (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1710)

Hasan Akçay 19. December 2014 03:18 AM

Nisâ 101-104'te sözü edilen savasin ortami
ne zamandi, nereydi
ayetlerden tam anlasilamiyor.

Ama bazi ipuçlari var.

Örnegin
kafirler [COLOR="DarkGreen"]meyleten [B]vâhıdeh[/B][/COLOR]-"[B]bir[/B] saldiris"la
inananlarin üzerine çullanacak.

Inananlar bunun endisesi içindeler.

O yüzden
anilan salâttan kisaltmak gerekiyor, [COLOR="DarkGreen"]en taksurû mines salât[/COLOR]

Ya aksam salâtidir bu
ya da sabah

çünkü

bu ikisinden baska
[B]farz namazi[/B] yok.

Benim yorumum
sabah namazidir

çünkü

baskinlar
genellikle sabahleyin
gerçeklesir.

Bkz Âdiyât sûresi.

Yine örnegin
kafirler o baskini yapmislar.

Yapmislar ve yenilip geri çekilmeye baslamislar ki
104'te
inananlara

O toplulugu izlemekte gevseklik göstermeyin, [COLOR="DarkGreen"]lâ tehinû fîbtigâil kavm[/COLOR]
deniyor.

Yine yorumum
sözü edilen
"Huneyn günü"dür.

Bkz Tevbe 25-26.

Mekke'yi inananlarin geri aldigi yil
"haccil ekber"den hemen sonra.

Araştıran 19. December 2014 03:32 PM

@Hasan Akçay öncelikle secdenin manasının ne olduğu konusunda ihtilafımız var.Büyük ihtimalle sizde salatın namaz olduğu kanısını secde,rüku,kıyam gibi kelimelerin anlamlarına göre çıkarıyorsunuz.Eğer yanlış düşünüyorsam Salatın namaz olduğu kanısına nasıl vardığınızı izahatli bir şekilde anlatabilirmisiniz.Çünkü bu konuda kime sorsak Kuran a dayalı bir isbat bulamayıp hemen hadislere saldırııyor yada bu peygamberin sünneti işte canım inanmıyormusun deyip işin içinden sıyrılıyorlar.Bu sorumu yanıtlarsanız ve beni aydınlatırsanız sevinirim.

Hasan Akçay 19. December 2014 05:59 PM

[COLOR="Blue"]öncelikle secdenin manasının ne olduğu konusunda ihtilafımız var.[/COLOR]

Bir önceki sayfada
şöyle açikladim:

*

çenelerinin üstüne düserler, [COLOR="DarkGreen"]yahırrûne lil ezkân[/COLOR]... (17:109)

Görüldügü gibi
خر [B]düsmek[/B] demek, yikilmak, yigilivermek, çökmek.
Secde kelimesiyle birlikte kullanildiginda anlam
[B]yere kapanmak[/B] oluyor:

çenelerinin üstüne yere kapanirlar, [COLOR="darkgreen"]yahırrûne lil ezkâni succedâ[/COLOR] (17:107)

Gözle görülen bi sey bu. Yani bi insanin çeneüstü yere kapanmasi gözle görülen bi seydir.
Dahasi, az ya da çok, yüzde iz birakir:

onlarin yüzlerindeki isaret secde izidir, [COLOR="DarkGreen"]sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd[/COLOR] (48:29)

Önce bu lafzî anlam.
SECDE itaattir, teslimiyettir seklindeki yorumlar
ondan sonra gelir.

*

Size göre madem ihtilaf halindeyiz,
lütfen açiklayin muhalefetinizi.
Açiklayip kanit getirme görevini yalnizca bana yüklemeyin.

Yukardaki açiklamamda
hiç bi hadis yok;
ayetler var,
Allah ne diyorsa o var.

"Bu ayetlerde geçen SECDE insanin yüzünde iz birakmaz" deyin,
"SECDE gözle görülmeyen bi seydir" deyin,
"SECDE yere kapanmak degildir ve bu suretle yüzde iz olusmasi degildir" deyin
ve iddianizi [B]bu ayetlere dayanarak[/B] kanitlayin.

Hasan Akçay 19. December 2014 06:14 PM

[COLOR="Blue"]Büyük ihtimalle sizde salatın namaz olduğu kanısını secde, rüku, kıyam gibi kelimelerin anlamlarına göre çıkarıyorsunuz.[/COLOR]

Nisâ 102 açik ve net.
Yüce Allah
Muhammed nebiye sesleniyor orda
ve diyor ki

[I]Sen onlarin içinde olup SALÂT etmelerini saglarken
onlarin bir bölümü seninle
"[B]kiyam[/B]"a dursunlar, silahlarini da yanlarina alsinlar;
"[B]secde[/B]"den sonra arkaniza geçsinler[/I].

1 kiyam + 1 secde.
Kisaltilmis SALÂT bu.

Yine hadis yok.
Ayet var.
Allah ne diyorsa o var.

Araştıran 19. December 2014 08:35 PM

[QUOTE=Hasan Akçay;19679][COLOR="Blue"]öncelikle secdenin manasının ne olduğu konusunda ihtilafımız var.[/COLOR]

Bir önceki sayfada
şöyle açikladim:

*

çenelerinin üstüne düserler, [COLOR="DarkGreen"]yahırrûne lil ezkân[/COLOR]... (17:109)

Görüldügü gibi
خر [B]düsmek[/B] demek, yikilmak, yigilivermek, çökmek.
Secde kelimesiyle birlikte kullanildiginda anlam
[B]yere kapanmak[/B] oluyor:

çenelerinin üstüne yere kapanirlar, [COLOR="darkgreen"]yahırrûne lil ezkâni succedâ[/COLOR] (17:107)

Gözle görülen bi sey bu. Yani bi insanin çeneüstü yere kapanmasi gözle görülen bi seydir.
Dahasi, az ya da çok, yüzde iz birakir:

onlarin yüzlerindeki isaret secde izidir, [COLOR="DarkGreen"]sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd[/COLOR] (48:29)

Önce bu lafzî anlam.
SECDE itaattir, teslimiyettir seklindeki yorumlar
ondan sonra gelir.

*

Size göre madem ihtilaf halindeyiz,
lütfen açiklayin muhalefetinizi.
Açiklayip kanit getirme görevini yalnizca bana yüklemeyin.

Yukardaki açiklamamda
hiç bi hadis yok;
ayetler var,
Allah ne diyorsa o var.

"Bu ayetlerde geçen SECDE insanin yüzünde iz birakmaz" deyin,
"SECDE gözle görülmeyen bi seydir" deyin,
"SECDE yere kapanmak degildir ve bu suretle yüzde iz olusmasi degildir" deyin
ve iddianizi [B]bu ayetlere dayanarak[/B] kanitlayin.[/QUOTE]

Yanlış anlamadıysam yukardaki ayetlere göre şunu demek istiyorsunuz:Boyun eğip,teslimiyet göstermeden önce mutlaka fiili bir eylem olması gerekir.Eğer bu böyleyse meleklerin secde etmesi ne anlama gelir peki meleklerde önce fiili olarak yeremi kapanmışlardır?Bitkiler ve ağaçların secdesine ne demeli?Gölgelerin,Güneşin,Ayın secdesi?
17.109 daki ayette secde kelimesi,kökü ve türevlerini göremiyorum.Secdeyle ne gibi bağlantısı var bunun?
17.107 de Hakkı yılmazın çevirisi şöyle boyun eğip teslimiyet göstererek çeneleri üstü
kapanırlar.
Benim arapça uzmanlığım yok ama çevirinin esası şuna dayanıyor.çeneleri üstüne kapattıktan sonra teslimiyet göstermiyorlar tam tersi teslimiyet gösterdikten sonra çeneleri üstüne kapanıyorlar.
Benim secde denildiği zaman aklıma gelen ilk şey boyun eğmek,teslimiyet göstermek,gerçek karşısında itaat etmektir.
Bakın secde kelime olarak yere kapanmak anlamında değildir.Ama bir insan acziyetini,teslimiyetini nasıl tiyatral bir şekilde gösterir diyorsanız yere kapanmak,çene üstüne lap diye düşmek tam bir teslimiyet,boyun eğmek ifadesidir derim.

Araştıran 19. December 2014 08:40 PM

[QUOTE=Hasan Akçay;19680][COLOR="Blue"]Büyük ihtimalle sizde salatın namaz olduğu kanısını secde, rüku, kıyam gibi kelimelerin anlamlarına göre çıkarıyorsunuz.[/COLOR]

Nisâ 102 açik ve net.
Yüce Allah
Muhammed nebiye sesleniyor orda
ve diyor ki

[I]Sen onlarin içinde olup SALÂT etmelerini saglarken
onlarin bir bölümü seninle
"[B]kiyam[/B]"a dursunlar, silahlarini da yanlarina alsinlar;
"[B]secde[/B]"den sonra arkaniza geçsinler[/I].

1 kiyam + 1 secde.
Kisaltilmis SALÂT bu.

Yine hadis yok.
Ayet var.
Allah ne diyorsa o var.[/QUOTE]

Tamam hadis yok ayet var diyorsunuz güzel ama.Kıyam la secdenin namazı ifade ettiğini nerden bileceğiz.Yine çevresel etmenlere göre konuşuyorsunuz.Namazın rükunları demişler kıyam,rüku,secde demişler tamam eyvallah bittimi.Burda mutlaka bir kaynağa başvurulması gerek.Oda lügatlerdir.O yüzyılların lügatlerine bakmamız lazım,bu lügatlerden emin olmamız lazım.Hakkı beyin söylediğine bu durumda başka alternatif olmadığı için uymak zorundayız.Adam lisanül arab ve tacul arus dan bahsediyor ve burdaki lügat anlamlarınıda açıklıyor.Bunlara göre kıyam ın secdenin ve rüku nun esas anlamları ortaya çıkıyor.Mesela rüku nun lügattaki 4. anlamını ele alıyor ve diyorki eğer rüku bel bükmekse bir ayette rüku ederken zekat(yada infak tam hatırlayamadım)verenlerden bahsediyor.Eğer rüku bel bükmekse mesela bu nasıl mümkün olacak.Bilmiyorum anlatabildimmi?

Hasan Akçay 20. December 2014 01:08 AM

[QUOTE=Araştıran;19681]Yanlış anlamadıysam yukardaki ayetlere göre şunu demek istiyorsunuz:Boyun eğip,teslimiyet göstermeden önce mutlaka fiili bir eylem olması gerekir.Eğer bu böyleyse meleklerin secde etmesi ne anlama gelir peki meleklerde önce fiili olarak yeremi kapanmışlardır?Bitkiler ve ağaçların secdesine ne demeli?Gölgelerin,Güneşin,Ayın secdesi?
17.109 daki ayette secde kelimesi,kökü ve türevlerini göremiyorum.Secdeyle ne gibi bağlantısı var bunun?
17.107 de Hakkı yılmazın çevirisi şöyle boyun eğip teslimiyet göstererek çeneleri üstü
kapanırlar.
Benim arapça uzmanlığım yok ama çevirinin esası şuna dayanıyor.çeneleri üstüne kapattıktan sonra teslimiyet göstermiyorlar tam tersi teslimiyet gösterdikten sonra çeneleri üstüne kapanıyorlar.
Benim secde denildiği zaman aklıma gelen ilk şey boyun eğmek,teslimiyet göstermek,gerçek karşısında itaat etmektir.
Bakın secde kelime olarak yere kapanmak anlamında değildir.Ama bir insan acziyetini,teslimiyetini nasıl tiyatral bir şekilde gösterir diyorsanız yere kapanmak,çene üstüne lap diye düşmek tam bir teslimiyet,boyun eğmek ifadesidir derim.[/QUOTE]

[COLOR="Blue"]meleklerin secde etmesi ne anlama gelir...? Bitkiler ve ağaçların secdesine ne demeli? Gölgelerin, Güneşin, Ayın secdesi?[/COLOR]

Kardes, konumuz
[U]Nisâ 101-104[/U]'teki "secde"dir,
onunla [U]ilgisi olmayan[/U] ayetlerdeki secde degil.

O yüzden örnegin konumuz
[U]insanlar[/U]in "secde"sidir;
meleklerin secdesi degil.
agaçlarinki hiç degil.

Bu basit gerçegi göz önünde tutarsak
sözü "Peki meleklerin secdesine ne buyrulur; bitkilerin ve agaçlarin secdesine ne buyrulur; gölgelerin, günesin, ayin secdesine ne buyrulur?" gibi [B]varoluşsal[/B] anlamdaki "secdeler"e saptirmayiz. Çünkü inanmis kimseleriz biz, iyi niyetliyiz; pürüz çikarmak için konusmayiz.

[COLOR="blue"]Benim secde denildiği zaman aklıma gelen ilk şey [B]boyun eğmek[/B], teslimiyet göstermek, gerçek karşısında itaat etmektir.[/COLOR]

Konumuz
cephe denen [U]savas[/U] ortamindaki "secde"dir,
orman denen [U]baris[/U] ortamindaki secde degil,
meleklerin bulundugu ortamlardaki secde hiç degil.

Bu basit gerçek es geçilmezse bilinir ki
cephe denen can pazarinda [B]egitim ögretim olmaz[/B], o namevcut seyle verilen bi buyruk olmaz,
kendisi namevcut bi buyruga [B]boyun egmek[/B] olmaz.

[COLOR="Blue"]Bakın secde kelime olarak [B]yere kapanmak[/B] anlamında değildir.[/COLOR]

Allah ne diyorsa o.
Feth 29'da yüzlerdeki "secde izi"ne yollama yapiyor Allah, [COLOR="Blue"]eseris sucûd[/COLOR].

SECDE yüzüstü [B]yere kapanmak[/B] anlamina gelecek ki
o izler olusabilsin, degil mi.

[COLOR="Blue"]şunu demek istiyorsunuz: Boyun eğip teslimiyet göstermeden [B]önce[/B] mutlaka fiili bir eylem olması gerekir.[/COLOR]

Hayir, öyle bi öncelik sirasindan söz etmiyorum. YERE KAPANMAK anlaminda secde var mi yok mu, ondan söz ediyorum. Bakar misiniz, o ayetlerde "secde"nin yüzlerde biraktigi izlere atif var. YERE KAPANMAK anlaminda secde edilmis ki yüzlerde o izler olusmus.

Önce bu gerçegi görecegiz. Sonra bundan [U]ille[/U] bi [B]ikna olus[/B] ya da [B]itaat[/B] çikarimi yapacaksak ONDAN SONRA yapacagiz. Ama [U]ille[/U] diyorum çünkü o mecazdir, o çikarimin yapilmasi sart degil. Hatta yanlistir.

Örnegin
"Nisâ 101-104'teki SECDE egitim ögretim adina verilen buyruga itaat"tir iddasi yanlistir.
Yukarda belirtmeye çalistim.

Rica ettim, secdenin yüzlerde biraktigi izlere itiraz edin ve itirazinizi ANILAN AYETLERE dayanarak kanitlayin. Ricami tekrarliyorum. Sözlüklere dayanarak degil o AYETLERE dayanarak kanitlayin. Çünkü sözlüklerde sayin Hakki Yilmaz'in işine gelmeyen anlamlar örnegin YERE KAPANMAK (prostration) da bulundugu halde sayin Yilmaz o anlamlari DIŞLAYIP istemese de sözlükleri istismar ediyor.

*

Buraya kadar meramimi anlatabildiysem
devam edeyim, Allah isterse.

Araştıran 20. December 2014 09:28 PM

Fazla yer kaplamasın diye alıntı yapmıyorum.@Hasan Akçay Rica nızda belirtmişsiniz Hakkı Yılmaz işine gelmeyeni almıyor diye?Yani kitabına uydurmayamı çalışıyor diyorsunuz?Benim takip ettiğime göre ve kafama takılan yerleri tebyinden baktığıma göre orda ihtilaflı konularda lügatın ismini veriyor (1) verilen anlamları maddeler halinde sıralıyor (2) Sonra uygun gördüğü maddeyi neye göre uygun gördüğünüde diğer ayetlerle karşılaştırarak ispat ediyor (3).Ben vallahi gördüğümü söylüyorum.Ah keşke lisanül arab,tacul arus gibi sözlüklerin türkçesi olsada hemen alsam.Heee ayrıca bir şey daha ekleyeyim benim şu kıt kafamla anladığıma göre sözcüklerin temel anlamını veriyor.Mesela şöyleki Allah hiçbir zaman gökten yeni kelime indirmiyor,varolan kelimelerle en basit insanın anlayacağı şekilde indiriyor.(Zaten bu kuran ın açıklık ilkesinede uygun).Bir örnek vermek gerekirse Salat sözcüğü o zamanlar kullanılan bir kelime ve bedeviler kendi aralarında uyluklamak olarak kullanıyor.Fakat Salat namaz olarak anlamlanınca bu adamların anlamasını beklermiydiniz.Kimseyi savunmuyorum burda ama Hakkı beyi dinliyorum ve herşeyide sindirmiyorum,mesela Zulkarneyn konusundaki tevili bana uçuk geliyor,zorlama geliyor.

Fers 20. December 2014 11:23 PM

cihad, cehd kökünden...
cehd, çaba/güç/kuvvet sarfetme/gayret.. .


tevbe/41
infiruu hıfaafaa ve sikaalaa ve CAAHİDUU bi emvaalikum ve enfusikum fii sebiil allah.../
hafif ve ağır, gidip kendileri ve mallarıyla Allah yolunda çabalayacaklar/cihad...

tevbe/42
lev kaane arada kariibaa ve SEFERaa kaasıdaa lettebeuuk../
kolay lokmalı bir SEFER hatrına tabi olanlar...

sefer denecekse "SEFER" deniliyor, "DARABE" değil...


nisa/71
yaa eyyuhaa elleziine amenuu.../

huzuu HIZRaakum feNFİRUU subaatin evinfiruu cemiiaa.../
KORUMAlarınızı alın sonra GİDİN bölük bölük yada topluca...

nisa/76
elleziine amenuu yuKAATLuun fii sebiil allaah.../ kabullenenler Allah yolunda KATLederler,
ve elleziine keferuu yuKAATLuun fii sebiil et taaguut.../ inkarcılar taagut yolunda KATLederler...
fe KAATLuu evliyaa eş şeytaan.../ sonra şeytanın velilerini KATLedin...

nisa/84
fe KAATL fii sebiil alaah.../ Allah yolunda KATLET...

amaç katl ise emr belli, ifade KATL, "DARABE" değil...


.

Fers 20. December 2014 11:25 PM

mücahid nedir, cehd/cihad eden, çaba sarfeden/çabalayan...


nisa/94
yaa eyyuhaa elleziine amenuu izaa darabtum fii sebiil allah.../

bu ayeti kendinden önceki konuya bağlayan bir bağlaç yok...
ayet başindaki ifade yeni bir sesleniş, Allah yolunda dolaşan kabullenmişlere...

fe tebeyyenuu.../ artık açıklayın...

neyi...


nisa/95
laa yesteviil KAAIDUUN minel mu miniin gayru uliid darari.../ bir değil, muminlerden gerekçesi olmadan OTURANLAR
ve.../ ile
el MUCAAHIDUUN fii sebiil allaah bi emvaalihim ve enfusihim.../ Allah yolunda mallarıyla ve kendileri ÇABALAYANLAR...

ayet 94 teki "Allah yolunda dolaşanlar(darabtum)" ile 95 teki "Allah yolunda çabalayanlar(mucaahiduun)" aynıdır...
konu "oturanlar/KAAIDUUN ile Allah yolunda çabalayanlar/MUCAAHIDUUN"...

ve laa tekuuluu li men elkaa ileykumus selaam leste mu minaa tebteguun aradal hayaatid dunyaa...

savaşla, kavgayla gürültüyle ilgisi yok...
onların çabası evlerinde oturmak yerine Allah yolunda dolaşma/darabe, darabenin amacı açıklama, o açıklama iqame es salaat tır...

nisa 101
ve izaa darabtum fiil ard fe leys aleykum cunaahun en taksuruu mines salaat in hıftum en yeftinekum elleziin keferuu...


94 teki darabe/dolaşma nın amacı 95 te açıklanan Allah yolunda çabalamadır, o çabanın amacı açıklamadır,
101 deki yeryüzünde dolaşmanın gerekçesi gerektiğinde kısa kesilebilen salattır,
o salat 94 teki açıklamadır...
açıklama, kendilerine sen mu min değilsin denilmeyecek olan "men elkaasselaam" içindir..





.

Fers 20. December 2014 11:25 PM

bir şeyin sana bakan tarafı o şeyin yüzüdür, iz yüzde olmaz temas eden yerde olur, alın ise alın, çene ise çene, burun ise burun...

yusuf/100
ve refea ebeveyh alel arşı ve HARRUU lehu SUCCEDAA.../
buradaki ebeveynlerin yaptıkları nedir, kim içindir, izden bahsetmiyor, izleri var mıdır...
kısaltılmışın kısaltılmış olmayanı nasıldır...


Meryem/59
fe halefe min ba dihim halfun edaaus salaat ve ittebeuuş şehevaat .../ onlardan sonraki halefleri salatı yitirip, arzularına uydular...

hud/87
kaaluu yaa şuaybu e salaatuke te muruke en netruke maa ya budu aabaaunaa ev en nef ale fii emvaalinaa maa neşaa.../
şuayb ın salatıdır emreden, atalarının kul olduklarını terketmelerini ve mallarında dilediklerini yapmamalarını...

bakara/43
ve eqiimuu es salaat ve atuu ez zekaat.../ salat ı iqamedir arınmış hale getiren...

hud/114
ve ekımis salat tarafeyin nehari ve zulefen minel leyli, innel hasenati yuzhibnes seyyiati zaalike zikraa liz zaakiriin.../
gündüzün iki tarafında ve gecenin yakın saatlerinde iqame edilen salat, kötülükleri gideren iyiliğin öğüdüdür...

fatir/18
...innema tunziru ellezine yahşevne rabbehum bil gaybi ve EQAAMUUS SALAAT.../...sen ancak rabblerine karşı gaybde haşyet duyan ve SALATI İKAME edenleri uyarırsın...
yasin/11
innema tunziru men İTTEBEAZ ZİKR ve haşiyer rahmane bil gaybi.../ sen o ZİKRE UYAN ve gaybde rahman a haşyet duyanı uyarırsın...


salaat,
arzulara uymamaktır,
kullukları terkedip mal a bağımlığı bırakmayı emreden...

iqaame es salaat,
arınmış hale gelmektir,
zikre uymaktır,
kötülükleri gideren iyiliğin öğüdüdür...



.

dost1 20. December 2014 11:56 PM

Selamun aleyküm,

[QUOTE=Hasan Akçay;19679][COLOR="Blue"]öncelikle secdenin manasının ne olduğu konusunda ihtilafımız var.[/COLOR]

Bir önceki sayfada
şöyle açikladim:

*

çenelerinin üstüne düserler, [COLOR="DarkGreen"]yahırrûne lil ezkân[/COLOR]... (17:109)

Görüldügü gibi
خر [B]düsmek[/B] demek, yikilmak, yigilivermek, çökmek.
Secde kelimesiyle birlikte kullanildiginda anlam
[B]yere kapanmak[/B] oluyor:

çenelerinin üstüne yere kapanirlar, [COLOR="darkgreen"]yahırrûne lil ezkâni succedâ[/COLOR] (17:107)

Gözle görülen bi sey bu. Yani bi insanin çeneüstü yere kapanmasi gözle görülen bi seydir.
Dahasi, az ya da çok, yüzde iz birakir:

onlarin yüzlerindeki isaret secde izidir, [COLOR="DarkGreen"]sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd[/COLOR] (48:29)

Önce bu lafzî anlam.
SECDE itaattir, teslimiyettir seklindeki yorumlar
ondan sonra gelir.

*

Size göre madem ihtilaf halindeyiz,
lütfen açiklayin muhalefetinizi.
Açiklayip kanit getirme görevini yalnizca bana yüklemeyin.

Yukardaki açiklamamda
hiç bi hadis yok;
ayetler var,
Allah ne diyorsa o var.

"Bu ayetlerde geçen SECDE insanin yüzünde iz birakmaz" deyin,
"SECDE gözle görülmeyen bi seydir" deyin,
"SECDE yere kapanmak degildir ve bu suretle yüzde iz olusmasi degildir" deyin
ve iddianizi [B]bu ayetlere dayanarak[/B] kanitlayin.[/QUOTE]

Secde insanın yüzünde iz bırakmaz.
Secde insanın dışa vurduğu davranışlarla gözlemlenebilen birşeydir.
Secde yere kapanmak değildir ve bu suretle de yüzde iz oluşması değildir.

Secde; teslim olma, boyun eğme anlamında kullandığımız sözcüğün ilk ortaya çıkışı, “devenin sahibini üstüne çıkarması için boynunu kösmesi/eğmesi” ve “meyve yüklü hurma dallarının, sahibinin rahat uzanıp toplamasına elverişli olarak eğilmesi” anlamındadır. (Lisan ül Arab; c:4, s:497)

"Secde"nin insan yaşamındaki yeri ise kişinin, bilinçli olarak bir başkasına teslim olması, boyun eğmesi, onun otoritesi dışına çıkmaması” demektir ki, bu tür secde, insanların davranışlarının dışa vurumu olan işaretlerden, göstergelerden, nişanlardan belli olur.

Fetih 29 da:"...siymahüm fiy vücuhihim min eserissücudi zâlike meselühüm fiytTevrati, ve meselühüm fiyl’İnciyli kezerın ahrece şat’ehu feazerehu festağleza festeva alâ sukıhi yu’cibüzzürraa liyeğıyza bihimülküffar..."

"...Onların Allah'a teslimiyetlerinden nişanları, tüm varlıklarında/ her taraflarında belli olur. Bu, onların Tevrât'taki örnekleridir. Onların İncîl'deki örnekleri de, filizini yarıp çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, sonra da gövdesi üzerine dikilmiş bir ekin gibidir. Bu, ziraatçıların da hoşuna gider..."


Vech,her şeyin önü, görünür yanına denilir. İnsanın bedeninde ilk göze çarpan kimliğinin bilinmesine yarayan belirleyen olması nedeni ile varlığın kendisini temsil ettiğinden, zât anlamında da kullanılır. Lütfen aşağıdaki âyetlere bakınız.
Abese:38-42; Kıyamet:22-25; Yûnus: 26-27; Zümer:60; Ğâşiye:2-10;
Âl-i İmrân:106-107; Kasas:88; Rahman:27;İnsan:9; A'raf:29;Rum:30,
Yunus:105; Bakara:148

"Sima" sözcüğü bir şeyi istemek,istediğine gitmek anlamındaki "sin-vav-mim" kök harflerinden türetilmiş istediği yönde göstergeler,alametler,nişaneler anlamındadır.
Bu alâmetler de istedikleri, istediklerine ulaşmak için sergilediği davranışlardır. Bu davranışları belirleyecek olan da kişinin neye secde ettiği ile doğru orantılıdır.
Allah'a secde eden/ Allah'a teslim olan, boyun eğen, otoritesi dışına çıkmayanın eseri, vechlerinde/tüm varlıklarındaki siması/alametleri,göstergeleri,nişaneleri “mü'minlik,müttekilik”,Allah dışında "dunillaha“ secde eden/teslim olan,boyun eğen, otoritesi dışına çıkmayanın eseri, vechlerinde/tüm varlıklarındaki siması/alametleri,göstergeleri,nişaneleri "kâfirlik-facirlik” olacaktır.


Bakara;273: "Lil fukarailleziyne uhsıru fiy sebiylillâhi la yestetıy'une darben fiyl Ardı, yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf ta'rifühüm bi siymahüm la yes'elunen Nase ilhafa ve ma tünfiku min hayrin fe innAllahe bihi ‘Aliym"

Allah yolunda harcamanız, yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremeyen kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirler için olsun. Utangaçlıklarından, bilmeyenler, onları zengin sanırlar.
–Sen onları [B]alametlerinden,göstergelerinden,nişanelerinden[/B] tanırsın.–
Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Ve siz, hayırdan neyi harcarsanız, biliniz ki, şüphesiz Allah, onu çok iyi bilendir.

Muhammed;30: "Velev neşau le ereynakehüm fele areftehüm bisiymahüm ve leta'rifennehüm fiy lahnil kavl vAllahu ya'lemu a'maleküm"

Eğer Biz dileseydik, kesinlikle onları sana gösterirdik de. Sonra da sen onları [B]alametlerinden,göstergelerinden,nişanelerinden[/B] tanırdın. Yine de sen, onları sözlerinin üslubundan kesinlikle tanırsın. Allah ise işlerinizi bilir.

Rahman;41: "Yu'reful mücrimune bi siymahüm feyü'hazü binnevasıy vel'akdam"

Suçlular, [B]alametlerinden,göstergelerinden,nişanelerinden[/B] tanınır da alınlarından ve ayaklarından tutuluverirler.

Asla unutulmaması gereken;türetilen bütün sözcüklerin, türetildikleri kök anlamı yitirmedikleri gerçeğidir.


Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Hasan Akçay 21. December 2014 12:37 AM

[QUOTE=dost1;19692]
Secde insanın yüzünde iz bırakmaz.
Secde insanın dışa vurduğu davranışlarla gözlemlenebilen birşeydir.
Secde yere kapanmak değildir ve bu suretle de yüzde iz oluşmuş değildir.[/QUOTE]

Inananlar lütfen bi denesinler.

ALLAH'IN ÖNÜNDE olduklarinin bilinciyle secdeye varsinlar aglayarak, [COLOR="DarkGreen"]yebkûne[/COLOR]. Bu onlarin "huşû"unu artiracaktir, [COLOR="DarkGreen"]yezîduhum huşûâ[/COLOR]. O huşûyla bastirsinlar yüzlerini haliya, kuma, çimene... ta ÇENELERI degene kadar, [COLOR="DarkGreen"]ezkân[/COLOR].

Ve aynaya baksinlar. Alinlarinda bi kizarma, bi iz olusmus mu olusmamis mi.

SECDE [I]yere kapanmak[/I] olmasaydi
yere kapanmaksizin yüzde[COLOR="Magenta"]*[/COLOR] secde izi olusur muydu,
[COLOR="DarkGreen"]eseris sucûd[/COLOR]?

*

Bildiklerini paylasan dostlara saygi ve tesekkür.

Ben burada müzakereden çekiliyorum.
Çünkü söylemek istedigimi söyledim; bundan sonrasi TEKRAR olacak.
Yararsiz, gereksiz.

Örnegin asagida ÖRNEGIN diye dile getirilen husus bi tekrardir.
Kendisinin yarari oldu mu ki tekrarinin yarari olsun:

ÖRNEGIN Nisâ 101-104'te anlatilan olay
kafirlerin bir saldirisla inananlarin üstüne çullanmasinin beklendigi [U]cephe[/U]de geçiyor.
Dolayisiyla, o can pazarinda yerine getirilen SALÂT [B]egitim ögretim[/B] olamaz.

Tekraren:

Konumuz
[U]cephe[/U] denen savas ortamindaki "secde"dir,
baska ortamlardaki secde degil.

Bu basit gerçek es geçilmezse bilinir ki
cephe denen can pazarinda EGITIM ÖGRETIM olmaz, o namevcut seyle verilen bi [B]buyruk[/B] olmaz.
Yine de sayin Hakki Yilmaz "fe iza secedû"ya [I][U]boyun eğ[/U]diklerinde [[B]ikna[/B] olduklarında][/I] diyor.
Oysa namevcut bi buyruga boyun egilemez;
anilan müminler o can pazarina geldiklerine göre zaten ikna olmuslar, onlarin ikna olmaya ihtiyaçlari yok.

Gerçekten sözün bittigi yere gelinmis,
söz bitmis.

______________________________________


[COLOR="Red"]*[/COLOR]Bazi iletileri bu yazimi astiktan sonra gördüm. Onlardan birinde "vech"in YÜZ olmadigi öne sürülüyor. Öyledir elbet ama bizim [U]secde izleri[/U] anlaminda "[COLOR="DarkGreen"]eseris sucûd[/COLOR]"dan söz ederken atifta bulundugumuz ayetlerde VECH "yüz"dür.

onlarin yüzlerinde secde izlerinden isaretler vardir, [COLOR="darkgreen"]sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd[/COLOR] (Feth 29)
çene üstü yere kapanirlar, [COLOR="darkgreen"]yahırrûne lil ezkâni succedâ[/COLOR] (Isrâ 107)

Çene üstü = yüz üstü.

Çünkü
çene yüzdedir.

SECEDE yalnizca çene ile SINIRLI bi hareket olamaz,
alni ve burnu da kapsar.

dost1 21. December 2014 05:25 PM

Selamun aleyküm,

Değerli kardeşlerim,

[B]Secde [/B]sözcüğünün yere kapanmak olup olmadığını görebilmek için "noktalı ha-r-r" kök harflerinden türeyen Kur'an 'da harra harru,tehırru,yehırru,yehurrıne şeklinde geçen kavramları daha iyi anlayabilmek için bu sözcüklerin geçtiği âyetleri birlikte görelim.

A'raf;143:Ve lemma cae Musa limiykatina ve kellemehu Rabbuhu, kale Rabbi eriniy enzur ileyKe, kale len teraNiy ve lakininzur ilelcebeli feinistekarre mekanehu fesevfe teraNiy* felemma tecella Rabbuhu lilcebeli cealehu dekken ve [B]harra[/B] Musa saıka* felemma efaka kale subhaneKe tübtü ileyKe ve ene evvelül mu’miniyn

[B]Harra Musa saika: Musa'nın baygın olarak yere düşmesi belirtiliyor.[/B]

Nahl;26:Kad mekeralleziyne min kablihim feetAllahu bünyanehüm minel kavaıdi fe[B]harra[/B] aleyhimüs sakfü min fevkıhim ve etahümül azâbü min haysü la yeş'urun

[B]Bünyanehüm minel kavaıdi fe[B]harra[/B]: Binaların temellerinin düşüp çöküp,dağılışı belirtiliyor.[/B]

Sebe;14:Felemma kadayna aleyhil mevte ma dellehüm alâ mevtihi illâ dabbetül’ Ardı te'külü minseeteh felemma [B]harra[/B] tebeyyenetil cinnü en lev kânu ya'lemunel ğaybe ma lebisû fiyl azâbil mühiyn

[B]Dabbetül’ Ardı te'külü minseeteh felemma [B]harra[/B]:Ağaç kurdu asayıyı yeyince asanın yere düşmesi belirtiliyor. [/B]

Hacc;31:Hunefae Lillahi ğayre müşrikiyne bih ve men yüşrik billahi fekeennema [B]harra [/B]mines Semai fetahtafühüttayru ev tehviy bihir riyhu fiy mekanin sehıyk

[B]Ve men yüşrik billahi fekeennema [B]harra [/B]mines Semai fetahtafühüttayru: Allah'a şirk koşanların semadan düşüşü ve uçanların onu kapması belirtiliyor,[/B]

Sad;24:Kale lekad zalemeke bi süali na'cetike ila niacih ve inne kesiyren minel huletai leyebğıy ba'duhüm alâ ba'dın ilelleziyne amenu ve amilüs salihati ve kaliylün mahüm ve zanne Davudu ennema fetennahu festağfere Rabbehu ve [B]harra [/B]rakian ve enabe

[B]Ve zanne Davudu ennema fetennahu festağfere Rabbehu ve [B]harra [/B]rakian ve enabe: Davud sınandığını anlayarak Rabbine yönelişi,sığınışı ve raki olarak kendini yere atıp,düşürüp,yere kapanması belirtiliyor.[/B]


Yusuf;100:Ve refea ebeveyhi alel Arşi ve [B]harru[/B] lehu sücceda ve kale ya ebeti hazâ te'viylü ru'yaye min kabl kad cealeha Rabbiy Hakka ve kad ahsene biy iz ahreceniy minessicni ve cae biküm minel bedvi min ba'di en nezeğaşşeytanu beyniy ve beyne ıhvetiy inne Rabbiy Latıyfün lima yeşa' inneHu Huvel Aliymul Hakiym

[B]Ve refea ebeveyhi alel Arşi ve [B]harru[/B] lehu sücceda: Burada da Yusuf'un,anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükselttiği ve hepsinin succeda/ boyun eğip teslimiyet göstererek o'nun için yere düşüşleri yere kapanmaları belirtiyor.
[/B]

Meryem;58:Ülaikelleziyne en'amAllahu aleyhim minen Nebîyyiyne min zürriyyeti Ademe ve mimmen hamelna mea Nuh ve min zürriyyeti İbrahiyme ve İsraiyle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayaturRahmani [B]harru [/B]sücceden ve bükiyya

[B]İza tütla aleyhim ayaturRahmani [B]harru [/B]sücceden ve bükiyya:Burada da Onların/Allah'ın kendine nimet verdiklerinin kendilerine Rahmân'ın/yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'ın âyetleri okunduğu zaman bukiyye/ağlayarak ve secde/boyun eğip teslimiyet göstererek harru/yere düştükleri kapandıkları belirtiliyor.[/B]

Secde;15: İnnema yu'minu bi ayatinelleziyne iza zükkiru biha harru sücceden ve sebbehu bi Hamdi Rabbihim ve hüm la yestekbirun

[B]İnnema yu'minu bi ayatinelleziyne iza zükkiru biha harru sücceden: Burada da Mü'minlerin Allah'ın âyetleri okunduğu zaman Allah'a olan secdelerini/boyun eğip teslimiyet göstermelerini kendilerini yere atarak,kapanarak gösterdikleri nelirtiliyor.[/B]

Meryem;90:Tekadüs Semavatu yetefettarne minhu ve tenşakkul Ardu ve [B]tehırru[/B]lcibalü hedda

[B]Burada da Semaların çatlayacağı,arzın yarılacağı, dağların parçalanarak düşeceğin belirtiliyor.[/B]

Furkan;73:Velleziyne iza zükkiru bi ayati Rabbihim lem [B]yehırru[/B] aleyha summen ve umyana

[B]Burada Rablerinin âyetleri hatırlatılan kişilerin körler ve sağırlar olarak yere düşüp,yere kapanıp kalmayacakları belirtiliyor.[/B]

İsra;107: Kul aminu bihi ev la tu'minu innelleziyne utül ılme min kablihi iza yütla aleyhim [B]yehırrune [/B]lil ezkani sücceda

Burada da kendilerine ilim verilenlerin Kur’ân okunduğunda, Allah'a olan secdelerinden/ boyun eğip teslimiyet göstermelerinden dolayı ezkani/çeneleri üstü yere düşerek yere kapandıkları belirtilmektedir.

İsra;109:Ve [B]yehırrune[/B] lil ezkani yebkûne ve yeziyduhüm huşua

Burada da Kur'an okunduğunda Allah'a huşu/bilgiye dayalı derin saygı içerisinde olanların yebkune/ağlayarak ezkani/çeneleri üzerine yehırrune/düştükleri yere kapandıkları belirtiliyor.

[B]Âyetlerde de açıkça görüldüğü gibi yere düşüp kapanma[/B]; "[B]harra, harru, tehırru, yehırru, yehurrıne"[/B] sözcükleri ile belirtilmektedir.

[B]Âyetlerden düşmenin yere kapanmanın nasıllığı [/B]da ezkani/çeneleri, ebkune/ağlayarak,summen/sağırlar, umyana/körler,yetefettarne/ çatlama, tenşakkul/yarılma, hedda/parçalanma,huşu/bilgiye dayalı derin saygıdan olduğu belirtilmektedir.

[B]Âyetlerden düşmenin yere kapanmanın ("harra, harru, tehırru, yehırru, yehurrıne") gerekçesinin [/B] de Allah'a secdeden/bilinçli olarak Allah'ı; teslim olacak, boyun eğilecek tek otorite kabul etmekten kaynaklandığı görülmektedir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin 21. December 2014 05:42 PM

En'am :115-"[B]Ve Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek biri yoktur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.[/B]

Ayette Rabbimizin kelimeleri “tam, mükemmel, doğru, adil, değiştirilemez söz” olarak nitelenerek onların eksiklikten, eleştirilmekten uzak olduğu da beyan edilmiş olmaktadır.(Hakkı Yılmaz)

Bu durumda eğer Kitap'taki "salatı" namaz, "salatı ikâme"yi de namaz kılmak olarak tercüme ediyorsanız o zaman Ahzab-43 ve 56. ayetlere göre Allah ve meleklere peygamber için namaz kıldırmanız, sizin de Peygambere namaz kılmanız gerekmektedir.

Çene üzerine secde.
Allah aşkına siz hiç böyle bir akrobasi yapanı hiç gördünüz mü? Ben yer hareketleri yapan Rus atlet kızlarının minderde bir hareket dizisinden başka bir hareket dizisine geçişte upuzun yatarak çenesini yere dayayıp ileri bakarak durak hareketi olarak yaptığını hatırlıyorum.

Ama Allah'ın kelâmlarını dinlerken dinleyenlerin, dinlediklerinin doğruluğundan ve haşmetinden başlarının öne eğildiğini-çenelerinin göğüslerine düştüğünü yani bir secde olduğunu ama bunu başın secdesi olarak gördüm.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

dost1 21. December 2014 08:17 PM

Selamun aleyküm,


[QUOTE=Hasan Akçay;19694]Inananlar lütfen bi denesinler.

ALLAH'IN ÖNÜNDE olduklarinin bilinciyle secdeye varsinlar aglayarak, [COLOR="DarkGreen"]yebkûne[/COLOR]. Bu onlarin "huşû"unu artiracaktir, [COLOR="DarkGreen"]yezîduhum huşûâ[/COLOR]. O huşûyla bastirsinlar yüzlerini haliya, kuma, çimene... ta ÇENELERI degene kadar, [COLOR="DarkGreen"]ezkân[/COLOR].

Ve aynaya baksinlar. Alinlarinda bi kizarma, bi iz olusmus mu olusmamis mi.

SECDE [I]yere kapanmak[/I] olmasaydi
yere kapanmaksizin yüzde[COLOR="Magenta"]*[/COLOR] secde izi olusur muydu,
[COLOR="DarkGreen"]eseris sucûd[/COLOR]? [/QUOTE]

Müslümanım diyenin secdesi/teslim olup, boyun bükerek, yaşamındaki her tür eylemde belirleyici tek otoritesi sadece Allah'a olur. Müslüman secde ettiği Allah'a tazarruan yakarırken duyacağı haşyetle kendisini yere atabilir,yere kapanabilir(harru). Bu durumda yere kapananın bedeninde kapanılan yerin bıraktığı etkilerden olarak;dizinde ve başın yere değen kısımlarında kızarıklıklar olabilir. Aynaya bakıldığında da görülür.

Allah'a secde edenin eseri;yere kapanmanın([B]harru[/B]) etkisinden kaynaklanan kızarıklıklardan değil ancak, sergilediği davranışlarından görülür.

Çoğulu asâr olan eser, birşeyin varlığını gösteren alâmettir. Araplar devenin ayağına, yürüdüğünü belirten bir alâmet yaptıklarında(çan, zil vb) bu sözcüğü kullanırlar. Yine başkalarına aktaracakları yazılı belgeler için ve hareketler, huylar gibi vasıflar için de bu sözcüğü kullanırlar.

İsterseniz "[B]e-peltek se-re[/B]" kök harflerinden türetilen " [B]aser, yu'ser, asere, tü'sirune, yü'sirune, asar, yesiyru,asari, eseriy[/B]" sözcüklerinin [Kur'an'da geçtiği âyetlere bakalım:

Naziat;38:Ve [B]aser[/B]elhayateddünya

Müddessir;24:Fekale in hazâ illâ sıhrun [B]yu'ser[/B]

Yusuf:91:Kalu tAllahi lekad [B]asere[/B]kâllahu aleyna ve in künna le hatıiyn;

A'lâ;16:Bel [B]tü'sirune[/B]lhayateddünya

Ahkaf;4:Kul eraeytüm ma ted'une min dunillahi eruniy ma zâ haleku minel Ardı em lehüm şirkün fiys Semavat iytuniy bi Kitabin min kabli hazâ ev esaretin min ılmin in küntüm sadikıyn

Haşr;9: Velleziyne tebevveüddare vel'iymane min kablihim yuhıbbune men hacere ileyhim ve la yecidune fiy sudurihim haceten mimma utu ve [B]yü'sirune [/B]'alâ enfüsihim velev kâne bihim hasasatun, ve men yuka şuhha nefsihi feülaike hümülmüflihun

Hadid;27: Sümme kaffeyna 'alâ [B]asar[/B]ihim biRusuliNa ve kaffeyna bi'Iysebni Meryeme ve ateynahul'İnciyle ve ce'alna fiy kulubilleziynettebe'uhu re'feten ve rahmeten, ve rehbaniyyetenibtede'uha ma ketebnaha 'aleyhim illebtiğae rıdvanillahi fema raavha hakka ri'ayetiha feateynelleziyne amenu minhüm ecrehüm ve kesiyrun minhüm fasikun

Mü'min;21: Evelem [B]yesiyru[/B] fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne kânu min kablihim* kânu hüm eşedde minhüm kuvveten ve [B]asaren[/B] fiyl Ardı feehazehümullahu bi zünubihim ve ma kâne lehüm minAllahi min vak;

Rum;50: Fenzur ila [B]asari[/B] rahmetillahi keyfe yuhyil Arda ba'de mevtiha inne zâlike le muhyil mevta ve Huve alâ külli şey'in Kadiyr

Saffat;70: Fehüm alâ [B]asari[/B]him yühreun

Ta Ha;84: Kale hüm ülai alâ [B]eseriy[/B] ve aciltü ileyke Rabbi literda

Yasin;12: inna nahnu nuhyilmevta ve nektübü ma kaddemu ve asarehüm ve külle şey'in ahsaynahu fiy imamin mübiyn

Âyetlere baktığımızda insan bedeninde oluşan kızarırklıklarla "[B]eser[/B]" sözcüğünün hiç bir ilgisinin olmadığı görülür.

[QUOTE=Hasan Akçay;19694]
Bildiklerini paylasan dostlara saygi ve tesekkür.

Ben burada müzakereden çekiliyorum.
Çünkü söylemek istedigimi söyledim; bundan sonrasi TEKRAR olacak.
Yararsiz, gereksiz.

Örnegin asagida ÖRNEGIN diye dile getirilen husus bi tekrardir.
Kendisinin yarari oldu mu ki tekrarinin yarari olsun:

ÖRNEGIN Nisâ 101-104'te anlatilan olay
kafirlerin bir saldirisla inananlarin üstüne çullanmasinin beklendigi [U]cephe[/U]de geçiyor.
Dolayisiyla, o can pazarinda yerine getirilen SALÂT [B]egitim ögretim[/B] olamaz.
[/QUOTE]
Katkılarınız için ben de size saygılarımı sunuyorum. Rabbim,cümlemizin de ilmini artırsın.

Tekrarın gereği olmadığını belirtip can pazarında salatın eğitim öğretim olamayacağına yeniden vurgu yapmışsınız.
Ben de: Sefer halinde olan bir topluluk, her an yapılabilecek bir saldırı olasılığı varken bile önlemlerini alarak, ortamın durumuna uygun olan eğitim ve öğretimi; İçerisinde bulundukları durumu da göz önünde bulundururarak, kısaltarak yapabileceklerini söylemiş olayım.

[QUOTE=Hasan Akçay;19694]
Tekraren:

Konumuz
[U]cephe[/U] denen savas ortamindaki "secde"dir,
baska ortamlardaki secde degil.

Bu basit gerçek es geçilmezse bilinir ki
cephe denen can pazarinda EGITIM ÖGRETIM olmaz, o namevcut seyle verilen bi [B]buyruk[/B] olmaz.
Yine de sayin Hakki Yilmaz "fe iza secedû"ya [I][U]boyun eğ[/U]diklerinde [[B]ikna[/B] olduklarında][/I] diyor.
Oysa namevcut bi buyruga boyun egilemez;
anilan müminler o can pazarina geldiklerine göre zaten ikna olmuslar, onlarin ikna olmaya ihtiyaçlari yok. [/QUOTE]

Allah'a secde etmeyen/teslim olup, boyun bükerek, yaşamındaki her tür eylemde belirleyici tek otoritenin Allah olduğunu idrak etmeyen birisinin Allah'ın Resulu'nun çıktığı seferde ne işi olabilir. Kur'an'da, yalandan secde ettiğini belirtenler (münafıklar) sefere çıkmadıkları için kınanırlar.
Allah Resulu ile sefere çıkan kişi de sefer sırasındaki salat sırasında Allah Resulunce söyleneceklere boyun eğip teslim olmalı ki, söylenenleri davranışa dönüştürür duruma gelsin.
Can pazarına gelenler coşmak ister imanlarını artırmak ister. Yapılacak salat ile İmanlarının artmasına yönelik eğitim öğretimin yapılması sefere katılanların moralini savunma ve saldırı isteklerinin doruğa ulaşmasına neden olur.

[QUOTE=Hasan Akçay;19694]
Gerçekten sözün bittigi yere gelinmis,
söz bitmis.[/QUOTE]

Gerçekten de söylenecek olanlar söylenmiş. Bundan sonrası müzakerecilerce bilinenlerin yinelenmesinden öteye geçmez.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

Hasan Akçay 22. December 2014 12:59 AM

[QUOTE=dost1;19699]Allah Resulu ile sefere çıkan kişi de sefer sırasındaki salat sırasında Allah Resulunce söyleneceklere boyun eğip teslim olmalı ki, söylenenleri davranışa dönüştürür duruma gelsin.
Can pazarına gelenler coşmak ister imanlarını artırmak ister. Yapılacak [COLOR="Red"]salat[/COLOR] ile İmanlarının artmasına yönelik eğitim öğretimin yapılması [U]sefere katılanların moralini savunma ve saldırı isteklerinin doruğa ulaşması[/U]na neden olur.[/QUOTE]

Yine tekrar;
yani daha önce söyledigim gibi
yine tekraren söylüyorum,

yararsiz, gereksiz:

Güzel kardesim, [U]cephe[/U]de müminlerin moralini savunma ve saldiri isteklerini doruga ulastirmaniz sarttir, HAKKIYLA yerine getirmek zorundasiniz. KISALTIP eksik yerine getirirseniz savasi pesinen kaybedersiniz; intihar edersiniz ve kendinizle birlikte nice müminin kanina girer, kardes katili olursunuz.

Iste o yüzden can pazarindaki ISTEKLENDIRME [COLOR="red"]salât[/COLOR] degildir, olamaz.

Salâtin kisaltilmasi sakincaisizdir, [COLOR="DarkGreen"]lâ cunâhe[/COLOR];
isteklendirmenin kisaltilmasi ise intihardir.

ADI [B]Kur'ân odakli dindarlik[/B] olan bi sitede bu tür yalan yanlis dolayisiyla Kur'ân'a ters seyleri mecburen okumaktansa konu degisip durum yatisincaya kadar forumdan uzak duracagim, Allah isterse.

Araştıran 29. December 2014 06:34 PM

[QUOTE=Hasan Akçay;19700]Yine tekrar;
yani daha önce söyledigim gibi
yine tekraren söylüyorum,

yararsiz, gereksiz:

Güzel kardesim, [U]cephe[/U]de müminlerin moralini savunma ve saldiri isteklerini doruga ulastirmaniz sarttir, HAKKIYLA yerine getirmek zorundasiniz. KISALTIP eksik yerine getirirseniz savasi pesinen kaybedersiniz; intihar edersiniz ve kendinizle birlikte nice müminin kanina girer, kardes katili olursunuz.

Iste o yüzden can pazarindaki ISTEKLENDIRME [COLOR="red"]salât[/COLOR] degildir, olamaz.

Salâtin kisaltilmasi sakincaisizdir, [COLOR="DarkGreen"]lâ cunâhe[/COLOR];
isteklendirmenin kisaltilmasi ise intihardir.

ADI [B]Kur'ân odakli dindarlik[/B] olan bi sitede bu tür yalan yanlis dolayisiyla Kur'ân'a ters seyleri mecburen okumaktansa konu degisip durum yatisincaya kadar forumdan uzak duracagim, Allah isterse.[/QUOTE]

Kusura bakmayın ama kendi mantığınıza göre bir şey geliştiriyorsunuz,sonra bu böyle olamaz diye diye desteksiz iddialarda bulunuyorsunuz ve sonunda sitede yazılanların yalan,yanlış ve kurana ters olduğu tespitini yapıyorsunuz.Yazmayım yazmayım dedim ama dayanamadım.Sizin mantığınızın yerine birde ben bakış açımı sunayım öyleyse.Bir kere Can pazarındaki isteklendirme demişsiniz ben salatın kısaltmasında kullanılabilecek olan en uygun kelime brifing i kullanmak istiyorum daha öncede yazışmıştık anlamı kısa toplantı.Can pazarında müminlerin morali,saldırı isteği doruk noktasına çıkarılamaz bu mantıken hiç de akla uygun değildir o zaman sizin dediğiniz gibi bu belkide çok uzun sürer,bu yüzden böyle bir salat biçimi savaş esnasında olmamalıdır.Bu salat savaştan önce sonuna kadar yapılmalı ve müminlerin moral-motivasyonu en üst düzeye getirilmeli,savaş sırasındada tam kıvama gelen mücahidler brifingle daha önce almış oldukları eğitim perçinlenmelidir.Şimdi bu durumdada Kurana aykırı bir durum görebilecekmisiniz acaba merak ettim.Yazımın başındada belirttiğim gibi desteksiz iddialarınız bu durumda salat nedir diye sorduğum ilahiyatçılardan cevap olarak namazdır-duadır aldığımdan farksızsınız.

galipyetkin 30. December 2014 10:52 AM

Sayın Araştıran.

Hasan Akçay'ın cevap vereceğini zannetmiyorum. İnşallah beni yanıltır.

Biz bu yazının ikinci sahifesinde "ne savaşı? Nereden çıkarıyorsunuz?" diyerek savaş ortamından bahsedenleri kınamıştık. Bunda kararlıyız. Bu ayetler savaş ortamında yapılması gerekenleri anlatmıyor. Savaş veya savaş ortamı ve cihat ve savaş seferini gerektiren bir durum yok.
Meselâ: Nisa-94. ayette "Allah için SEFERE çıktığınızda" denilen ayette "sefer" kelimesi yok.
Meselâ: Nisa-95 "sefer" kelimesi yok.
Meselâ: Nisa-101'de "yeryüzünde seferdeyken" diye geçen ifadede "seferdeyken" ifadesi yok.
Yani velhasıl ağızlarından salyalar akarak düşman arayan silahlı Müslümanlar yok, can pazarı, düşmanlarla sarılmış bir durum, silahlı çarpışmanın geçtiği bir savaş cephesi yok. Bu ifadeler sünnetçilerin kendi dinlerini dayandırdıkları "iki rekat" iddialarına dayanak bulma çabaları neticesi Allah'ın dinini bozmalarıdır.

Bakın Nisa-94. ayette "darabe" diye bir kelime var. Bu kelimeyi darb etmek/vurmak diye çeviriyorlar.Mesela darphanede metal pul üzerine bir vurgu ile iz bırakarak pulu paraya çevirmek. İşte biz de bu kelimeyi, kişinin kendi özelliklerinin/burada İslam Dininin dini bilgilerinin aktarımının karşısındakinde kalıcı iz bırakacak etkisi olarak da tercüme edebiliriz.
Şimdi de Nisa-98. ayeti okuyun. Bunlar "siz iman etmiş değilsiniz denemiyecek" olan mücbir/mecbur bırakan sebepten dolayı mesela kötürüm olup da ona bakan kızı veya eşi vs. gibi göç edememişleri düşünün. Allah Müslümanlığa yatkın bu kişileri Müslümanlığın gelişmelerinden, Allah kendi rahmetinden mahrum, kaderleriyle baş başa bırakır mı? Onlara bir yardım göndermez mi? Nisa-101. ayetini bir de bu bakış açısıyla değerlendirin.(Nisa-102 ve 103 hakkında bilahare yazmaya çalışacağım)

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Araştıran 30. December 2014 07:20 PM

@galipyetkin Ben arap dili uzmanı değilim o yüzden hipotezinize karşılık veremeyeceğim.Fakat şöyle bir baktığımızda Yaşar nuri ve Hakkı Yılmaz beyde darabe nin savaşla ilgili olduğu kanısında.Şunuda biliyorum ki bir kelimenin anlamını öyle lap diye ordaki geçen ayete yada kuran dışıda olsa herhangibir cümleye yapıştıramazsınız.Bunu yeteri kadar incelemek gerekir.Başına-sonuna bakmak,anlam bütünlüğüne uyması,diğer cümlelerin veya ayetlerin perçinlemesi gibi konularda hassasiyet gereklidir.Nisa 94 yaşar nuri gaza demiş Hakkı Yılmaz sefer demiş bu fark var.95 de evet sefer yok.101 de yaşr nuri dolaştığınız zaman Hakkı yılmaz sefer demiş yine.101 de bir anlaşmazlık görülüyor sadece.Aklıma takılan şu yaşar nuri neden aynı darabeye bir yerde gaza demiş bir yerde dolaştığınızda demiş bunu kestiremedim.Hakkı yılmaz ikisindede sefer demiş bir çelişme yok yani.

dost1 30. December 2014 09:28 PM

Selamun aleyküm,
Değerli Kardeşlerim tefekkürümüze ışık olabilmesi nedeniyle "darebe" ile ilgili bilgi paylaşmak istiyorum.
“[B]Darb[/B]” sözcüğü, iyi bir müteşabih sözcük örneği olup, Lisan-ül Arab ve Tac-ül Arus’un beyanlarına göre yüzlerce farklı anlamda kullanılmaktadır.
“[B]Darb[/B]” sözcüğünün hakikî manası; “[B]Bir şeyin üzerinde bir şey oluşturmak”[/B] demektir. Bir şey üzerinde bir şey oluşturmanın ise doğal olarak bir çok yolu ve yöntemi olduğu için sözcük, mecazen bu kadar çok anlamda kullanılabilmektedir. Meselâ, herhangi bir nesne üzerinde el, sopa, kılıç gibi bir çok “şey” vasıtasıyla bir şeyler oluşturmak mümkündür. Bir nesne üzerinde el ile oluşturulan şey “dövmek” veya “çarpmak” sözleriyle, sopa ile oluşturulan şey “kırmak” veya “devirmek” sözleriyle, kılıç ile oluşturulan şey “kesmek”, “yaralamak” veya “çizmek” sözcükleriyle ifade edilen eylemler olabilir. İşte, tüm bu eylemler “darp” sözcüğünün anlamı kapsamındadır. Başka bir örnek olarak, herhangi bir metal parçası üzerinde yapılacak oyma veya kabartma eylemi de “darb” sözcüğüyle ifade edilir. Nitekim metal para basımına “darb”, para basılan yere de “darbhane” adı verilmiştir. Osmanlı paralarının üstünde yazılı olan “duribe fi Kostantıniyye” ibaresi de; “Kostantıniye’de (İstanbul’da) basılmıştır” anlamına gelmektedir. Yine başka bir örnek olarak, yollarda ayakla iz oluşturmak ve bu anlam ekseninde rızık için, ticaret için veya savaş için yola gitmek de hep “darp” sözcüğüyle ifade edilir. Ayrıca Araplar misafire “dârib (yol tepen)” derler. Mecaz anlamları arasında “dövmek” ve “çarpmak” anlamlarıyla meşhur olan “darb” sözcüğü; yağmurun topraktaki izi, Musa peygemberin İsrailoğullarına denizde asasıyla yol açması, tuvalete defi hacet için hızlı gitmek, çiş yapmak, bir yere bir şey dikmek, erkek hayvanın dişisinin üstüne çıkması, bir şeyi bir şeye çarpmak, karıştırmak, koyun boyamak, suda yüzmek, akrep sokması, kalp atışı, nabız vuruşu, bir şeyi kaldırmak, el ile işaret, sıkı tutmak, kavgadan-belâdan kaçmak, bir yere varıp dikilmek, örnek vermek ve daha bir çok anlamlarda kullanılır. (Lisan-ül Arab 5/477, 483; Tac-ül Arus, 2/ 166-175; Müfredat, s. 294.)
“[B]Darb[/B]” sözcüğünün değişik anlamlarıyla ilgili Kur’an’da bir çok örnek mevcut olduğu için, Kur’an üzerinde çalışanların bu sözcüğün geçtiği pasajdaki anlamı yakalayabilmeleri için sözcük üzerinde iyi düşünmeleri gerekmektedir.
Görüldüğü üzere “darb” sözcüğü müteşabih anlamlı bir sözcüktür. Bu sebeple sözcük, yer aldığı cümledeki veya bulunduğu pasajdaki söz ve anlam akışı dikkate alınarak tevil edilmeli, yani sözcüğün değişik anlamlarından birisi tercih edilmelidir.

Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Sevgi,saygı ve muhabbetle.
Allah'a emanet olunuz.

galipyetkin 31. December 2014 08:35 AM

Bir bilgi olarak şunu kenara yazalım.

"Kitap'ta savaşın ne zaman ve nasıl yapılacağı açıktır:
[B]Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190 )[/B]
Savaş ancak, MÜSLÜMANLARA KARŞI SAVAŞANLARA yönelik olarak yapılmalıdır, yani bir SAVUNMA savaşı olmalıdır. Müslümanların karşı tarafa sebepsiz yere saldırmaları kesin olarak YASAKLANMIŞTIR.

İslam’ın yeryüzündeki tüm insanlara ulaştırılması, savaş açarak değil ancak İslâm Ahlakını yaşayıp da göstererek, bu yönde tavsiye etmekle olur.
Müslümanlara Allah ayetinde verdiği emir, bir topluluğa, yaptıkları haksızlıktan ve saldırganlıklarından dolayı öfke duysalar bile, onlara karşı daima adaleti ayakta tutmaları gerektiği şeklindedir. Allah ayetinde şöyle bildirir:

"Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)
Müslümanlar yeryüzünde barışın, esenliğin, özgürlüğün tesis edilmesi için çabalamalıdırlar, Kitap'taki Müslüman tanımı bu şekildedir.

Ayetlere Göre Savaş Ancak Savunma Amaçlıdır

Dünyada İslam adına ortaya çıkan dev bir kesim var. Kitap'tan habersizler. Kendi türettikleri, hurafelerden oluşan batıl bir dini yaşıyorlar. Kitap'ta olmayana var diyorlar, helali haram kılıyor, yeni bidatler üretiyor ve sevgi ve barış dini olan İslam’ı nefret ve savaş dini haline getirmeye çalışıyorlar. En tehlikeli yönlerinden biri de yaşadıkları bu dine İslam adını veriyor ve İslam adı altında yaptıkları uygulamalarla gerçek İslam’a en büyük zararı veriyorlar.
Yazı "Yalnış bilinen gerçekler sitesinden" alıntıdır.

Görüldüğü gibi "darb" fiili, Nisa-94'ün yanında aynı zamanda 101. ayette de geçer ki ki amaç "SEBİLLULLAH"ı yani Allah'ın salatını/dini yardımını müşrikler içerisinde mahsur kalmış "islama yatkın" kişilere "yol oğlu veya gezginci vaiz sifatını almış sahabe" ile ulaştırmak ve onlara islamın esaslarını vurarak, pulun paraya çevrilmesi gibi, müşrikliklerini veya münafıklıklarını yok ederek müslümanlığa dönüştürmek.

Öğretilenler ekonomik ve sosyal yönden kollektivist bir yaşam tarzı olduğundan muhakkak ki soyguncu/kapitalist müşrikler bu öğretiden memnun olamayacağından sahabe/vaiz, çevreden bir memnuniyetsizlik hissettiği zaman tartaklanmaktan/dayak yemekten kurtulmak için bu yardıma muhtaç olanlara karşı görevini ortam müsait olduğu zamana ertelemelidir.(Peygamber de Mekke'de amcası ve taraftarları tarafından tartaklanmıştı)

İşte bu ayette anlatılan basitçe bu. Biz bunu bu yazının ikinci sahifesinde daha evvel şöyle ifade etmiştik:

"Nereden çıkartıyorsunuz "namazı-mamazı"
Nisa-101. ayetin "yeryüzünde seferdeyken" ifadesini karşılayan orijinali "iza darebtüm fiyl ardi"nin gerekçesi, ayet cümlesi içerisindeki "salat"tır. "Darabe"nin amacı yeryüzünü tebliğden haberdar etmek, bunun için de deccal, tüccar, çerçi gibi değil de "İSA-MESİH" gibi dolaşıp ilahi bilgiyi iletmek, ilahi yönden yardım/salat etmektir; kitaptan öğretmektir." Devam edeceğim.


Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 1. January 2015 08:31 AM

Daha önce şurada:
[url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2896&page=2[/url]

Şöyle yazmıştık:
Kendimi namaz konusundan uzak tutmaya çalışacağım. Çünkü ''Pehlivan tefrikası''na sonra da ''haklılık'' iddiasına dönüşüyor. İş alevlenmeden önce ben de Nisa 102 hakkındaki görüşlerimi araya sıkıştırıvereyim bâri.

Mekke'nin fethi sonrası verilen ültimatom ile Müslüman şeriatını öğrenmek isteyen MÜŞRİKLERİN, Allah'ın öğrenim ve eğitimi/hac için çağrıldıkları Hacc-ı Ekber'de Peygamber tarafından, haccı nasıl yapmaları gerektiğini anlattığı bir sahne önümüzdedir.

Dikkat edin Mekke'de ve civarında Tevbe-7 de belirtilen ve Mekke'nin fethinde Peygamber'in mescid el haram istikametinde (ind el mescid el haram fema İSTİKAMU) , nimete nankörlük etmeyenler (yani Bakara-219, Muminun-4,5 ve Nahl-71 ayetlerine uygun yaşayanlar) olmasından dolayı anlaşma yaptıklarından (himayeye aldıklarından) başka dost yoktur. Sıcak bir savaş hali de yoktur. İstikrar yoktur,ama asayiş kurulmuş ki Hacc-ı Ekber'e çağrı var.

Peygamber hacc-ı ekber için gelen müşriklere/müslümanlığa ilk adım olan hacc-ı ekber için gelenlere, salat etmekte, yani haccı nasıl yapacakları yönünde ilk elden bilgilendirmekte, öğretmekte, eğitmektedir(salat/yardım). Bu öğrenilenler haccın birinci günü, toplanma bölgesinde, haccın 2. ve 3. safhaları hakkında verilen bilgilerdir. Böylece dinleyenler "hacc hakkında" 'arif', bilgi sahibi, irfan sahibi olacaklar ve bu bilgilerini 2.ve 3. safhalarda tatbik edeceklerdir. Meselâ ''Safâ Tepesi'' nin anlamı, neden ''Merve Tepesi''nde değil de orada toplanıldığı, amaçları vs.

Buradaki bölükler askerlikteki bölükler değildir. Hacc için gelenlerin kalabalıklık durumuna göre hitap edilebilecek büyüklükteki müşrik topluluklarıdır ki topluluğun büyüklüğüne göre 3...5...15... grup da olabilir. Çünkü bilgilendirme kalabalık durumuna göre günün ilk ışıklarından akşam alacakaranlığına kadar sürmektedir.

Silahlı olanlar da yalnızca Mekke'yi fetheden müslümanlardır; sahabelerdir(denetim altındaki düşmanın silahlarından arındırılmadığı iddia edilemez.). Bunlardan(sahabelerden) bir grup peygamberin etrafında bulunup da sırf onu koruyan (onlardan bır kısım/grup seninle beraber bulunsunlar denilen) fedai sahabeler(yakın koruma),
''diğer guruplar'' da salat için alana alınan fakat içlerinde sabotaj/suıkast yapma ihtimali olan kişilerin bulunabilaceği toplulukları peygamberden mesafeli tutup eylem yapılmasını engelleyecek sahabelerdir.
'Bir grup' ifadesi, müşriklerin iki gruba ayrılacağını veya sahabelerin iki gruba ayrılacaklarını anlatmaz. Duruma göre ayrılan, teşkil edilenen gruplardan 'herhangi bir grup' anlamınadır.

Alana ilk alınıp da secde edenler alanı boşaltacaklarından, düzenin korunması için arkaya geçecekler ve onları çevreleyen korumacı sahabeler de onlarla arkaya, arka bölgeye geçip, arka tarafı koruyacaklardır. Yani buradaki anlam ''secde ettiklerinde (diğerleri, yani ilk müşrik grubuna refakat edenler), bu müşrik grup ile arkaya geçip, sizin arkanızda (koruyucu) olsunlar.'' anlamınadır. Alana yeni gelen öğrenicilere yeni bir sahabe grubu refakat edecektir.

Bu nedenlerle ben bu ayeti önceki ayetle birlikte ''korunma ve koruma'' organizasyonu ayetlari olarak anlıyorum.

Devam edeceğim.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay 5. January 2015 08:26 AM

[QUOTE=Araştıran;19715]Kusura bakmayın ama kendi mantığınıza göre bir şey geliştiriyorsunuz,sonra bu böyle olamaz diye diye desteksiz iddialarda bulunuyorsunuz ve sonunda sitede yazılanların yalan,yanlış ve kurana ters olduğu tespitini yapıyorsunuz.Yazmayım yazmayım dedim ama dayanamadım.Sizin mantığınızın yerine birde ben bakış açımı sunayım öyleyse.Bir kere Can pazarındaki isteklendirme demişsiniz ben salatın kısaltmasında kullanılabilecek olan en uygun kelime brifing i kullanmak istiyorum daha öncede yazışmıştık anlamı kısa toplantı.Can pazarında müminlerin morali,saldırı isteği doruk noktasına çıkarılamaz bu mantıken hiç de akla uygun değildir o zaman sizin dediğiniz gibi bu belkide çok uzun sürer,bu yüzden böyle bir salat biçimi savaş esnasında olmamalıdır.Bu salat savaştan önce sonuna kadar yapılmalı ve müminlerin moral-motivasyonu en üst düzeye getirilmeli, [/U]savaş sırasındada tam kıvama gelen [U]mücahidler brifingle daha önce almış oldukları eğitim perçinlenmelidir.Şimdi bu durumdada Kurana aykırı bir durum görebilecekmisiniz acaba merak ettim.Yazımın başındada belirttiğim gibi desteksiz iddialarınız bu durumda salat nedir diye sorduğum ilahiyatçılardan cevap olarak namazdır-duadır aldığımdan farksızsınız.[/QUOTE]

[COLOR="Blue"]savaş sırasında [U]tam kıvamı[/U]na gelen mücahidler... [/COLOR]

Kardes, Allah'in sözlerini dogru nakledelim.
[U]tam kivami[/U]nda olmanizdan söz etmiyor Allah.

Tam aksine,
kafirlerin size saldiracagina dair [B]endise içinde[/B] olmanizdan söz ediyor:
[COLOR="DarkGreen"][B]hıftum[/B] en yeftinekumullezîne keferû[/COLOR]...

Iste caiz olan
endise aninizdaki o "salâttan kisaltmaniz"dir, [COLOR="DarkGreen"]en taksurû mines salât[/COLOR]

Kafirler
BiR saldirisla üzerinize çullanmak üzeredir, [COLOR="darkgreen"]yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeh[/COLOR].

Kendisinden kisaltilan salât o ortamda yerine getirilen salâttir.

Bakin salât için gruplara
[B]o yüzden[/B] ayilmissiniz.

Bir grup salât ederken
öteki grup düsmani gözetliyor.

Allah, elçisini salât esnasinda
"Silahlarini yanlarina alsinlar!" diye
[B]o yüzden[/B] uyariyor.

Öyle bi ortamda su içebilirsiniz, yemek yiyebilir, KIYAM durup SECDE ederek nöbetlese [B]namaz[/B] kilabilirsiniz ama... briefing yapamazsiniz.

Hele hele
zaten KISA olan "briefing"den bi KISALTMA daha yaparak
komiklesemezsiniz.

Savas can pazaridir, şakaya gelmez.

*

Görüyorum ki bana öfkelisiniz,
Tamam, öfkelenmek de haktir, saygi duyarim

ama nolur

siz de benim inancima
[I]desteksiz iddia[/I]
demeyecek kadar saygili olsaniz?

Araştıran 5. January 2015 06:12 PM

[QUOTE=Hasan Akçay;19749]Kardes, Allah'in sözlerini dogru nakledelim.
[U]tam kivami[/U]nda olmanizdan söz etmiyor Allah.[/QUOTE]
Öncelikle Allahın sözlerini saptırarak aktarmaktan Allaha sığınırım.Benim aktardığım kendi düşüncelerimdi.Nasıl siz yorum yapabiliyorsanız bende kendi yorumumu yapabiliyorum.Ben savaş esnasında tam kıvamda olmalarında bahsetmedimki bir kere doğru anlaşılsın söylediklerim.Tam kıvamında demekten kastım hazır olmalarıydı yani savaşa zihinsel olarak tam hazır olmaları ama savaş esnasındayken de tekrar motivasyon sağlanması.Bu motivasyon da önceki salattan kısaltma babında.Brifing den kısaltmadan da bahsetmedim zaten brifing salatın kısaltması burdada bir yanlış anlaşılma olmuş yada ben anlatamadım bilemiyorum.Bana komikleşmekten bahsetmişsiniz ama hala salatın nasıl oluyorda namaz olduğunu açıklayamamakla siz biraz komik duruma düşüyorsunuz.Zaten salatın namaz olduğunu hakkıyla açıklayan çıkabilse hemen tevbe edeceğim ve tüm yazılarımı elimden geldiğince düzeltmeye çalışacağım ama malesef heniz öyle bir babayiğit çıkmadı.Son olarak kimseye öfkeli olamam hele hele bu forumda asla olmaz.Ama şöyle olur nasıl bir abi kardeşine,yada bir kardeş abisine sevdiği için kırgın olur bu yüzdende bazen öfkeleniyomuş gibi gözükür benimkide öyle birşey.(Kaldıki bundan önceki yazınızda bu sitede yalan yanlış ve kurana ters olan şeylerin yazıldığından bahsetmiştiniz,bunda kırılmakta haklıyım)Saygısızlık konusuna eğer destekli bir iddianız olsaydı desteksiz demezdim.Bunu saygısızlık olarak kabul etseydiniz kusura bakmayın.

Hasan Akçay 6. January 2015 01:08 AM

[COLOR="Blue"]zaten brifing [U]salatın kısaltması[/U]...[/COLOR]

Tamam, sayalim ki
"briefing [U]salâtin kisaltilmasi[/U]"dir.

Iyi ama salât nedir?

Allah mealen
"Cephede salâttan kisaltmaniz günah degildir"
diyor.

"Salât"in ne oldugunu bilecegiz ki
onu kisaltip BRIEFING üretelim.


*

Benim gördügüm
şudur:

salât (ya da onun [U]kisaltilmasi[/U])
isteklendirme anlaminda BRIEFING
olamaz

çünkü

isteklendirme ihtiyaci
[U]cephe[/U]de
bütün gün duyulur:

gün batimindan karanliga kadar,
karanligin çökmesinden gece yarisina kadar,
gece yarisindan fecre kadar,
fecirden gün dogumuna kadar,
kusluk vakti,
ögleyin,
ögle vaktinden gün batimina kadar...

Su uyur düsman uyumaz.

Yani bütün gün, [B]günün 24 saatinde[/B]
o salât... edilmek zorunda.

Kuran'daki salât ise [COLOR="DarkGreen"]kitâben mevkûtâ[/COLOR] (4:103) olup
yalnizca [B]2[/B] vakittir:

gecenin GÜNDÜZE YAKIN [B]iki[/B] ucu. (11:114)

[U]Cephe[/U]de ikna ve boyun egdirme amaçli EGITIM ÖGRETIM ne kadar Kuran ve GERÇEK DISI ise
isteklendirme amaçli BRIEFING de o kadar Kuran ve GERÇEK DISI. Kusura bakmayin.

bartsimpson 6. January 2015 10:35 AM

Aklıma HomeLand dizisi geldi... (Elin kafiri nasıl savaşıyor görün, göründe salatın ne denli önemli olduğunu kavrayın)

Adamlar artık uyduları da bıraktılar bir kaç km tepemizde dronlarla (yani insansız hava araçları ile ki bunlar 7/24 havada kalabiliyor çünkü güneş enerjisi ile çalışıyor) donumuzun rengini tespit ederken, biz bir orduyu 2 ye bölüp (düşünün bir orduyu diyorum... hayal edin... kaç kişi ve bu işi yaparken nerede saklanacaklar) yarınız salata (yani namaza) durun diğer yarınız dronlara taşa atıp sizi korusun mu diyecez yoksa bu ve bunun gibi tehlikeler ve nasıl korunulması ve stratejiler üretilmesi hakkında insanları mı bilgilendireceğiz.

Valla alnımızın çatına anında füzeyi yeriz DNA'mızı bulamazlar.

Akıllı olun, aklınızı alırlar haberiniz olmaz. Ki haberiniz de yok zaten...

Hasan Akçay 7. January 2015 02:08 AM

Dronlarin cirit attigi günümüzü degil
Nisâ 101-104'ün ortamini konusuyoruz.
Tipki sayin Hakki Yilmaz'in yaptigi gibi.

O ortamda yerine getirilmis olan "salât"i konusuyoruz
"o salât dronlarin ortaminda yerine getirilsin mi getirilmesin mi"yi degil.

Bart kardesim,
sizin bu kadar konu DISINA çikip
görüs alip veriyor GiBi yapmaniz

bizi hiç bi yere vardirmaz,
"[B]Kuran odakli dindarlik[/B]"tan daha da uzaklastirir.

Izninizle
ben yine susma hakkimi kullanacagim.

bartsimpson 7. January 2015 09:02 AM

[QUOTE=Hasan Akçay;19763]
Bart kardesim,
sizin bu kadar konu DISINA çikip
görüs alip veriyor GiBi yapmaniz

bizi hiç bi yere vardirmaz.[/QUOTE]

Valla hocam ister sus... ister konuş... o keyfinin bileceği iş.

Tartışmalarınınızda ve fikir alışverişlerinizde konuları kısır döngüye sokmakta üstünüze yok.

Orjininde insan ve yaşam olan hiçbir konuyu Kuran dışı tutamazsınız.
Buna hakkınız yok.
Bu bağlamdaki fikirleri ve düşünceleri de yok sayamazsınız.
Ama şunu da bil ki Kuran'ı konu dışı diyerek hayatın dışında tutma çabalarınız yüzünde bu emevi zihniyetinden kurtulamıyoruz.

Sen bana 1400 yıl önceki arabın hayatını ve ortamını örnekleyeceğine günümüz sosyal hayatını ve bu ortamda "salatın" nasıl yaşanacağını anlat.

Ne ben arabım ne de burası arabistan.

21. yüzyıla ve Türkiye'ye gel de öyle konuşalım.

han 8. January 2015 01:43 AM

Dostlar,

Kuran'daki öğretinin temelinde;
- dualite([I]niyetinize göre sapmak/kılavuzlanmak için deliller[/I]) [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=18&ayet=29]18:29[/URL]
- protestanlık([I]çağı-ata öğretisini yargılama ve aklen gerekiyorsa reddiye[/I]) [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=2&ayet=170]2:170[/URL]
- agnostik yaklaşım([I]bilinemezcilik ilkesiyle ilmi daima Allah'tan dileme, dogmalaşmaktan-radikallikten kaçınma[/I]) [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=2&ayet=255]2:255[/URL] ve [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=11&ayet=112]11:112[/URL]

gibi konular var. Ben bu yaklaşımım sebebiyle, kesin-net bir yorum getirmekten genellikle sakınarak, bahşedilen ilmin zamanla artma ihtimalini de umarak, çoğu konuda [B]gelişime açık[/B] yorumları benimsiyorum.

Bu nedenle, salât kelimesinin anlamını da bu şekilde incelememiz gerektiğini düşünüyorum. Biri "kesinlikle bu demektir" diyorsa, o fikirden açıkçası çekiniyorum. Hanifdostlar'da da yazdığım salât çıkarımım şu şekilde;

----------------------------------------------------------------------------------------
Çoğu kaynakta yapılan tanımların özeti ile Salât kelime kökeni;

[B]Salât:[/B] [I]destek(-leme), dayanışma, takip etme, katılma, kutsama, talep etme(dilekçe, rica, dua, yalvarış vb.)[/I]

şeklindedir. Kök anlamlar üzerinde de biraz kafa yorunca; [I]bir işe destek vermek, yardım etmek, tabi olmak[/I] anlamı çıkabileceği gibi, [I]talepte bulunmak, dua etmek[namaz][/I] gibi anlamlar da çıkartılabilir. Kuran ayetlerinde de bu anlamların olduğu görülebilir.

Örn. [I]desteklemek[/I] anlamı [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=33&ayet=56]33:56[/URL]'da,

rütüel-[I]namaz[/I] anlamı [URL=http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=4&ayet=103]4:103[/URL]'te.

Özetle benim kabulüm;
[B][COLOR=RED]S[/COLOR]A[COLOR=RED]L[/COLOR]AT[/B] = ı[COLOR=RED]SL[/COLOR]ah olma/etme = yardımla(ş)ma, ibadet etme

şeklindedir.

Selamlar.

galipyetkin 9. January 2015 01:20 AM

[QUOTE]Özetle benim kabulüm;
SALAT = ıSLah olma/etme = yardımla(ş)ma, ibadet etme

şeklindedir.

Selamlar.[/QUOTE]




2/BAKARA-10: Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne).
Onların kalplerinde maraz (hastalık) vardır. Allah da bu sebeple onların hastalığını arttırdı. Tekzip etmiş olmaları (Allah’a ulaşmayı yalanlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azap vardır.

2/BAKARA-11: Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).
Onlara (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah’ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ISLAH EDİCİyiz.” dediler.

2/BAKARA-12: E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Gerçekten onlar, fesat çıkaranlar, onlar değil mi? Ve lâkin farkında değiller.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 20. January 2015 10:44 AM

Nihayet Nisa-103. ayet hakkındaki şahsi görüşlerimiz de şöyledir.

Nisa-102. ayette müşrik olup da Peygamberimizin salatından sonra bu l03. ayet ile "secde" edenlere hitap edilmektedir:
"Peygamber'den aldığınız Allah'ın yardımından/salatından sonra her hal ve durumda, uzaklıktan/cunubluktan kurtulmak için, daima Allah'ı anın, Allah arayışlarınızı sürdürün. Ve bu eylem ve düşünce ile, ulaştığınız hissediş ile siz de "salat-ı ikâme edin/birbirinizle karşılıklı yardımlaşmayı yaşamınızın ana prensibi yapın. Çünkü salat-ı ikâme/Allah'ın yardımını karşındaki ihtiyaç sahibine ulaştırıp toplumsal olarak bölüşme, İslam'ın güçlü bir farzı, aksatılmaz bir vazifesi, mutlak uyulması gerekli bir yasası, ve zorunlu bir ibadetidir."

Saygılarımla.
Galip Yetkin

khaos 20. January 2015 04:34 PM

Galip Abi,
Salat-ı ikame yapan bir toplulukta en fazla kaç nesil muhtaç insan görür.(miskinleri ayrı tutuyorum).Tabi Salat-ı ikame ana prensibinde devletinde eşitlikçi, gerçek manada sosyal bir devlet olması gerekir. Bu bağlamda kollektif bir yaşam biçimi için salat-ı ikame olmazsa olmaz diyebilir miyiz.

galipyetkin 21. January 2015 08:19 AM

Saygın khaos.

Bu günkü devletin bilgiye ulaşma ve ulaştırma, yapma-yaptırma erkiyle ve istatistiki bilgilere ulaşabilme olanaklarıyla, toplumun gücünü elinde bulunduran katmanlarının ve dış güçlerin toplumsal iradeye saygılı olmasıyla veya oldurulmasıyla, ufak tefek aksaklıklar ve organizasyon hataları dışında bir sene içerisinde muhtaçlık/muhtaç insan figürü ortadan kalkar; fakat tam rayına oturtulması ise bir beceri ve mücadeleyi, ve bu da mücadeleye bağlı başarıyı gerektirir. "Ramazan" tanımlamalarının saptırılmasındaki amaç da bu mücadelenin yapılmamaması ve yapılsa bile başarıya ulaşmamasını sağlamaya yönelik saptırımlardır.
Başarıya ulaşabilme yolunun ilki uygun ortamı; buna ulaşabilmek için doğruyu içeren Kur'an bilgisi veya mealler üzerinden verilecek doğru Kur'an eğitimi ve o bilgiyi isteme ve uygulama(müslümanlık) gereklidir. O takdirde zaten kollektivist veya sosyal devlet kendiliğinden oluşacak ve o ortamın şartları kendi kurumlarını doğuracaktır.
Ancak dikkat edilmesi gereken bu gün tatbik edilen katı kollektivizm veye sosyal devlet düzeni olmayıp İslam'ın tarif ettiği içinde aklın yanında vicdanın da isterseniz Allah korkusunun veya Allah'a (ama pısırıkça değil) sığınmanın(yani Allah'ın gösterdiği yoldan yürümenin) da bulunduğu Kur'an'da anlatılan kollektivizm ki bu yönde Kur'an'da İbrahim Peygamber'in "beyt"inden haşr-9 ayetine kadar birçok tanım, hatta her satırında eşitlik, adalet, "kıst" bulabilirsiniz.


Saygılarımla,
Galip Yetkin.

kuman 11. October 2015 05:27 PM

[QUOTE=galipyetkin;19863]Saygın khaos.

Bu günkü devletin bilgiye ulaşma ve ulaştırma, yapma-yaptırma erkiyle ve istatistiki bilgilere ulaşabilme olanaklarıyla, toplumun gücünü elinde bulunduran katmanlarının ve dış güçlerin toplumsal iradeye saygılı olmasıyla veya oldurulmasıyla, ufak tefek aksaklıklar ve organizasyon hataları dışında bir sene içerisinde muhtaçlık/muhtaç insan figürü ortadan kalkar; fakat tam rayına oturtulması ise bir beceri ve mücadeleyi, ve bu da mücadeleye bağlı başarıyı gerektirir. "Ramazan" tanımlamalarının saptırılmasındaki amaç da bu mücadelenin yapılmamaması ve yapılsa bile başarıya ulaşmamasını sağlamaya yönelik saptırımlardır.
Başarıya ulaşabilme yolunun ilki uygun ortamı; buna ulaşabilmek için doğruyu içeren Kur'an bilgisi veya mealler üzerinden verilecek doğru Kur'an eğitimi ve o bilgiyi isteme ve uygulama(müslümanlık) gereklidir. O takdirde zaten kollektivist veya sosyal devlet kendiliğinden oluşacak ve o ortamın şartları kendi kurumlarını doğuracaktır.
Ancak dikkat edilmesi gereken bu gün tatbik edilen katı kollektivizm veye sosyal devlet düzeni olmayıp İslam'ın tarif ettiği içinde aklın yanında vicdanın da isterseniz Allah korkusunun veya Allah'a (ama pısırıkça değil) sığınmanın(yani Allah'ın gösterdiği yoldan yürümenin) da bulunduğu Kur'an'da anlatılan kollektivizm ki bu yönde Kur'an'da İbrahim Peygamber'in "beyt"inden haşr-9 ayetine kadar birçok tanım, hatta her satırında eşitlik, adalet, "kıst" bulabilirsiniz.


Saygılarımla,
Galip Yetkin.[/QUOTE]

Sayin yetkin,

1 sene demissiniz bunu tekrar dusunseniz. 30 yildan asagi olmaz diyorum ben...
ve ilk once nerden baslanacagi belirlenmeli

Hasan Akçay 27. June 2016 08:41 AM

[QUOTE=Taner;6171]34.Allah'in, bazi seyleri bazisina fazla kilmasi ve erkeklerin mallarindan harcamalari nedeniyle erkekler, kadinlar üzerine kavvamdırlar [en üst düzeyde [U]koruyup kollayan[/U], gözetenlerdir]. Hâl böyle olunca, sâlih kadinlar, Allah'a itaat edicidirler, Allah'in korudugu sey nedeniyle [COLOR="Red"]gayb için[/COLOR] koruyucudurlar. Nüşûzundan [[B]dikkafalılık[/B] yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasından] korktugunuz kadinlara da, ögüt verin ve yataklarinda yalniz birakin ve de baski yapın/sürgün edin/[COLOR="Indigo"][B]dövün[/B][/COLOR]. Bunun üzerine size saygili davranirlarsa, artik onlar aleyhine baska bir yol aramayin. Allah çok yücedir, çok büyüktür.

Bu âyette, toplumdaki mutlulugun, huzurun ve sulh içinde yaşamanın yolları gösterilmektedir. Bunları maddeler hâlinde sıralayacak olursak:

• Erkekler kadinları en iyi sekilde [U]koruyup kolla[/U]mali ve gözetmelidirler.

• Sâlih kadinlar, Allah'in bu ilkesine uymalıdırlar. (Çünkü bu ilke kadinlarin (???) korunmasina yönelik olarak konmustur.)

• Nüşûzundan [[B]dikkafalilik[/B] yaparak kendisini taciz ve tecavüz riskine atmasindan] korkulan kadinlar, ögüt verilerek, yataklarinda yalniz birakilarak, baski yapilarak/sürgün edilerek/[COLOR="Indigo"][B]döv[/B][/COLOR]ülerek [egitilip rehabilite edilerek] nüşûzdan vazgeçirilmelidir.[35][/QUOTE]

[I]Erkekler kadinlari en iyi sekilde [U]koruyup kolla[/U]mali ve gözetmelidirler.[/I]

Hayir. KAVVÂM kelimesinin anlamini yalnizca kadinlarin kavvâmi ile SINIRLAYIP [B]daraltmak[/B] yanlis olur
çünkü ayette "Allah'in, bazi seyleri BAZISINA fazla kilmasi"ndan söz edildigine göre Allah bazi seyleri örnegin parayi KADINLARA fazla kilabilir.
O zaman da kadinlar erkeklerin kavvâmi olmakla yükümlü olurlar.

Ve eger sayin Hakki Yilmaz'in öne sürdügü gibi KAVVÂM birilerini [U]koruyup kolla[/U]yanlar ise
o zaman da kadinlar erkeklerin koruyup kollayanlari olurlar
ve bu ilke kadinlarin (???) korunmasina yönelik olarak konmustur iddiasi havada kalir.

Bu bir.

Ikincisi, KAVVÂM birilerini [U]koruyup kolla[/U]yanlar degil
birilerinin ihtiyaçlarini karsilayanlardir
ki o sayede o birileri ayakta durabilecektir.

Buna kanit isteyene
ayni sûrenin 135'inci ayetine bakmak yeter.

Orda deniyor ki
[U]adalet[/U]i ayakta tutun ve Allah için tanik olun
kûnû [U]kavvâm[/U]îne bil KIST şuhedâe lillah...

Hukuk ögretimini ve egitimini veren kurumlar açarak,
adalet saraylari yaparak,
yargiçlari yeterli gelire kavusturarak...
adaletin ihtiyaçlarini karsilayacaksiniz.

Ama
yargiçlari koruyup kollamak bahanesiyle yönetip yönlendirmeye kalkmayacaksiniz,
yoksa size baglanip siz SAHiBiNiN SESi olurlar. Allah saklasin.

Adalet muhtaç olmadigi gibi özgür ve bagimsiz da olacak,
inanan kadinlar muhtaç olmadigi gibi özgür ve bagimsiz da olacak,
inanan erkekler muhtaç olmadigi gibi özgür ve bagimsiz da olacak.

Eger
"kavvâm"in başina [B]anlam daraltilmasi[/B] gelmezse
ayetlerde söylenen budur.

Hasan Akçay 5. July 2016 12:20 PM

Bayramınız kutlu olsun. Kurandaki İslamın yeniden ayağa kalkacagi ve din adamlarınin diktasindan kurtulup dinen özgür olacağımız nice güzel bayramlara.

Hasan Akçay 6. July 2016 02:42 AM

Bu sabah namazdan sonra bir adam imama çıkışıyordu. Imam namazi erken kildirmis. Adam yetişememis.

Niye çemkiriyorsun? Sen kimsin?

Ne demek sen kimsin? Ben sevabı günahı olan bir kulum. Sen günahsiz misin? Sen gökten mi indin?

#

Sahi.
Neden hükümler verip şeriat bu derler? Bu kustahlik niye?

Örneğin neden
kadınları dövün
derler?

galipyetkin 6. July 2016 06:03 AM

Sayın Hasan Akçay.

Sizin ve nezdinizde tüm Site'nin bayramı kutlu ve şekerli olsun...

[QUOTE] ......... Bu kustahlik niye?

Örneğin neden
kadınları dövün
derler?[/QUOTE]

Burada geçen "nisa" kelimesini ister 'kadın', ister 'iş'-'işçi' diye anlamlandırın;

dövme kelimesini de "eziyet verme, kişiliksizleştirme" anlamı yerine, "eğitme";
(demiri dövme gibi) "belli bir forma sokma" veya benzeri bir anlamla karşılasak,

ne?......
ve nasıl olur?

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay 16. August 2016 01:40 PM

[QUOTE=Taner;6173]59.Ey iman etmiş kimseler! Allah'a itaat edin, Elçi'ye ve sizden olan emir sahibine [yöneticiye] itaat edin. Sonra eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler iseniz, onu Allah ve Elçi'ye havale edin. Bu, daha iyidir ve ilkleştirme [çözüm] bakımından daha güzeldir.

...

Bu âyette, mü’minlerin itaat edeceği [B]emir sahipleri[/B], [I]sizden[/I] kaydıyla kayıtlanmıştır. Yani mü’minlerin sadece kendilerinden olan emir sahiplerine itaat etmeleri istenmiş, kendilerinden olmayanlara itaat etmemeleri hükme bağlanmıştır. Daha evvel mü’minlere müşrik, münâfık, [U]Yahûdi[/U], [U]Hristiyan[/U] olanları, babaları ve kardeşleri bile olsa [COLOR="Red"]velî[/COLOR] edinmemeleri, onlara velâyet [[COLOR="Red"]yönetim[/COLOR]] yetkisi vermemeleri emredilmişti.

Enfâl, Ahzâb ve Âl-i İmrân sûrelerinde işlenen velâyet konusu dikkate alındığında burada geçen “sizden olan emir sahibi” ifadesi daha net anlaşılır.[/QUOTE]

Sayin Hakki Yilmaz
"yöneten"iniz ile [U]veli[/U]nizi
birbirine karistirmis.

Oysa yöneteniniz basbakan gibi bir "yönetici"nizdir,
veliniz ise devletiniz aleyhindeki [U]isbirlikçi[/U]niz.

Ilgili ayetlerde bu açik ve net olarak görülüyor.

Mâide 5:
Kitab verilenlerin korunan kadinlari size helal kilindi
uhılle lekumul... muhsanâtu min ellezîne utûl kitâb

Mâide 51:
Yahudileri ve hristiyanlari veli edinmeyin
lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ e[U]vli[/U]yâ

Kitab verilenler yahudiler ve histiyanlardir.

O halde size helal kilinanlar
YAHUDi kadinlar ve HRiSTiYAN kadinlardir.

Say ki esiniz yahudidir.

Onaylamissiniz onu,
hattâ delicesine sevmissiniz
ki nikahiniza almissiniz.

Es edinmeniz hilal kilinan o yahudi kadini
basbakan edinmeniz neden haram olsun?

Ama devletiniz aleyhinde işbirlikçi edinemezsiniz onu.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:02 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam