![]() |
....
|
[QUOTE=galipyetkin;20421]Orta Asya Türkleri'nin dini "şamanizm değildir".
Türkler "kök-tengri/gök tanrı"ya inanırlardı sayın tarihçi. Göktürk ismini de bu nedenden almışlardır. Saygılarımla. Galip Yetkin.[/QUOTE] Üstad, halüsünasyon görmye başladın herhalde ya da okuma bozukluğu var. Ben Orta Asya Türkleri'nin dini Şamanizm'dir diye bir şey demedim. Farkettiyseniz şamanizm'den sonra igiledindiğim diğer mustakil alanları da aralarına virgül koayarak ekledim. Usta sen de böyle bir psikoloji var herhalde, olmadık yerden olmadık şeyleri çıakrtıyorsun. Salat meselisinde nasıl konuyu, farklı yerleri bağladıysna aynen öyle... Demediğim şey üzerinden malumatfuruşluk yapıyorsun..! Neyse... Engin tarih bilgilerin için sağ olasın üstat, senin verdiğin bilgiyi ben ortaokul'da öğrenmiş idim. ***** [QUOTE=beyazasi;20422][B]Saadettin hocam bugün müslüman toplum içinde eğer salat olsaydı bugün müslüman ülkeler çok ileride olurdu.böyle aşağılanmaz hor görülmezlerdi.tabi salatın içini boşaltıp namaza çevirince insanlar öğrenemedi gerçekleri.bugün müslüman ülkelere bakın hangisinde salat icra ediliyor.1,5 milyar insanın kıldığı namazın kime ne faydası oldu [/B][/QUOTE] Eyvallah. Yeni bir tartışmaya girmiyorum. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Saadettin Sipehsalar'dan
[QUOTE]Çünkü Türk'lerin eski din anlayışının şirk, hurafe ve bidat ile çok içten bir bağlantısı var. Şamaznim öğeleri vs. [/QUOTE] |
Eee yani üstad, bu cümlemden "Orta Asya Türkleri'nin dinleri Şamanzim'dir" anlamını nasıl çıkardın hayret ediyorum doğrusu..!
Şamanizm öğeleri demişim fark ettiyseniz. Şimdi burada size eski Türk inanışları hakkında ders mi vereyim, konferans mı vereyim? İslamiyet öncesi Türk topluluklarının genel bir dini yoktur. Genelden kasıt tam anlamı ile şu dine mensuplardır dememiz mümkün değildir. Türkler kesinlikle bir "Kök-Tengri" inancına sahip olmakla birlikte bunun dışında farklı din ve inançlardan etkilnemişlerdir. Türklerin dini yaşantısına baktığımız da şamanizm, maniheizm, mecusilik, atalar kültür, bir takım doğa üstü inanışlar gibi. İnanışlardan örnekler bulmak mümkündür. Türkler hakkında verilecek genel kanaat şudur: Türkler tarih boyunca karşılaştıkları her dinden, kendileri için uygun olan ve onları cazbeden inanışları almışladır. Türklerin dini hayatları genel alıcı konumundadır. Her dinden, her inanıştın belirli inaçları alıp, sentezlemişlerdir. Tamamiyle bir Gök-Tanrı inancından bahsetmemiz mümkün değildir. Evet, Gökte tek bir tanırının varlığını kabul ediyorlar fakat; onun indinde, ötesinde berisinde başka ilahlarda kabul ediyorlardı. Yani anlayacağınız, bir şirk silsilesi. Umuiyetle göğün ve yerin dokuz kat olduğuna inanırlardı. Göğün en üst katında tek tanrı oturur, onun alt katlarında yer yüzüne doğru farklı ruhlar oturudu. Aynı şekilde yerin de dokuz kat altına doğru kötü ruhların sırasıyla oturduklarına inanırlardı. Bunun dışında tabiat kültlerine inanışda söz konusu idi. Dağa, taşa, ağaca toprağa. Bilhassa ateşe, şimşeğe vs. Neyse... Galip usta beni çok yoruyorsun... Hülasası, tekrar beyan ediyorum. Türkler din ve inanç noktai nazarında genel alıcı konumundadır. Karşılaştıkları her dinden, dünyevi ve semavi her inanıştan, sembol, ritüel almışlardır. Bugun dahi bu böyledir, siz akıllı adamlarsınız açın gözünüzü etrafa iyi bakın. Türkler Anadolu'ya geldiklerinde, buradaki kadim Hristiyan ve Anadolu uygarlıklarının inançlarından da bazı ritüel ve semboller almışlardır. Orta Asya'dan da eski dini yaşantılarından inançlar getirmişlerdir. Bugun halk islamı dediğimiz kavram tam da bu anlayışı ifade ediyor. Apaçık bir şirk söz konusu. İşin teferruatına girersek eğer, çok daha farklı şeyler söyleyebilirim size. Ama ben burada yüzeysel olarak, sırf Galip emice dedi diye yazıyorum. Akademik bilgiler aktarmam da mümkündür. Eğer bu konular ilgili sorularınız varsa, sadece bu konular hakkında konuşabileceğimiz bir başlık açın orada konuşalım. Diyeceklerim bu kadardır. Not: Galip ağabey gözünü seveyim uzatma. [B]Esenlikler Saadettin Sipehsalar[/B] |
Sayın bartsimpson.
Bu konuyu:[QUOTE] Alıntı: galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster Dostum bartsimpson. Sorduğun sorulara nasıl cevap vereceğimi emin ol kestiremiyorum. Ne söylesem seni tatmin edemiyeceğim. Biliyorum ki bu tür arayışların uzun zamandır sürüyor ve ara sıra buraya da yansıyor. Şaka yollu bir şey söyliyeyim: Her hangi bir şey söylesem bu sefer de "neden bizi yemeğe davet etmiyor" filan da diyeceksin korkarım! Selâmlar, sevgiler. Saygılarımla. Galip Yetkin. Herhalde bu da bir nevi yemeğe davet olsa gerek.... Hz. İsa'ya ilahi bir mucize olarak gökten sofra indirilmesi Hz. İsa’ya (a.s.) inanan havariler, imanlarını ayne’l- yakîn mertebesine yükseltmek amacıyla o’nun huzuruna gelerek “ Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilirler mi? ” ( Mâide sûresi, 112. ayet ) dediler. Hz. İsa ( a.s.) , bu isteklerinin ardında imana zarar verecek bir şüphe belirtisinin olmaması amacıyla onlara nasihat etti. Onlara dedi ki; “ Eğer siz hakiki mü’minseniz, Allah’tan korkun. Böyle bir talepte bulunmayın. Sizin böyle bir talebiniz, Allah’ın kudretinde ve benim nübüvvetimin sıhhatinde şüphe de olduğunuzu ima eder ve sizi iman ve ihlâs iddianızda şüpheli gösterir. ” ( Mâide Sûresi, 45. ayet ) Havariler, Allah’a olan imanlarında herhangi bir şüphenin bulunmadığını gönüllerinin mutmain olmasını istediklerini belirttiler. “ Havariler şöyle dediler: İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın ve senin bize doğru söylediğini bilelim. Böylece mucizelere şahitlik edenlerden olalım.” ( Mâide Sûresi, 113. ayet ) Hz. İsa (a.s.) onların masum bir talepte bulunduklarını görerek sevindi ancak Allah katından indirilecek bir sofranın açıkça görülmesinin bazı sakıncaları bulunabilir diye endişeleniyordu. Buna rağmen ellerini kaldırarak şöyle dua etti ; “ Ey Allah’ım! Rabbimiz! Bize semadan bir sofra indir. Öyle bir sofra ki, onu indirdiğin gün, bize, bizim evvel ve âhirimize bayram olsun ve senden, senin kemâl-i kudretine ve benim nübüvvetimin sıhhatine delâlet eden bir alâmet olsun. Bizleri rızıklandır. Sen rızk verenlerin en hayırlısısın.” (Mâide Sûresi, 114. ayet ) İsa aleyhisselam duasını bitirir bitirmez göklerden kırmızı renkte bir sofra iniverdi. Çevresine öylesine güzel bir koku yaydı ki, yeryüzünde böyle bir koku duyulmamıştı. Sofranın önlerine konduğunu görünce Hz. İsa ve havariler secdeye kapandılar, Allah’a ( c.c.) hamd ettiler. Tefsirlerdeki açıklamalara göre sofrada; kılçıksız ve pulsuz, kendi yağında kızartılmış balık vardı. Bu balığın baş tarafında tuz, kuyruk tarafında bir kâse içinde sirke, çevresinde de çeşitli sebzeler bulunuyordu. Sofrada beş tane de çörek vardı ki, birincisinin üzerinde zeytin, ikincisinin üzerinde bal, üçüncüsünün üzerinde yağ, dördüncüsünün üzerinde peynir, beşincisinin üzerinde de kurumuş et bulunuyordu. Hz. İsa (a.s.), “ Allah buyurdu ki, ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu, âlemlerden hiçbir kimseye yapmayacağım bir azap ile azaplandırırım! ” (Mâide Sûresi, 115. ayet ) ayetteki ifadede buyrulduğu üzere endişelenmiş ve “ Yarabbi, bunu bize rahmet vesilesi kıl!..” şeklinde dua etmişti. Havariler bu kez; - Ey Allah’ın peygamberi, rûhu ve kelimesi, bu dünya yemeği mi, yoksa cennet yemeği mi? Diye sordular. Hz. İsa’da bunun cennet ve dünya yemeği olmadığını Allah’ın “ol” demesi üzerine yarattığı bir mucize olduğunu söyledi. Havariler tekrar sofra üzerinde başka bir mucize görmek istediklerini belirttiler. Hz. İsa (a.s.) o an sofra üzerine baktı. Oradaki balığa seslenerek; “ Ey balık! Aziz ve celil olan Allah’ın izniyle diril!..” dedi. Balık hemen dirildi. Dilini çıkararak sofranın üstündeki yiyecekleri yemeğe başladı. İri, iri gözlerini insanların üzerine dikmişti. İnsanlar bu bakışlardan korktular. Bunun üzerine Hz. İsa balığa tekrar dönerek; “ Ey balık! Allah’ın izniyle tekrar eski haline dön !..” dedi. Balık ta eski haline döndü. Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde açıklandığına göre havariler şu isimlerden oluşmaktadır; Petrus, Anderyas, Yuhanna, Filib, Büyük Yakup, Partelmi, Toma, Metta, Simon, Tadyus, Küçük Yakup, Buda ( Şem’un, ) Buda daha sonra ihanet ettiği için havarilikten çıkarılmış onun yerine Matyas geçmiştir. Kaynak; “ Hazreti İsa ve Hazreti Meryem- Mustafa Necati BURSALI ” ( Saray Kitabevi) [/QUOTE] esas konusunda uyeniden gündeme getirir misin ki "kırmızı sofradakı kılçıksız, pulsuz kendi yağında kızarmış bir balık nasıl oluyor da canlanıp bazı eylemler yapıyor? Balıkta dil yokken neden bu balığın dili var ? vs..., vs...... Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Bilmem?
|
....
|
Sevgili bartsimpson,
Saygın beyazasi. Maksadım konunun bu sayfalarda değil, konuya has/özel /ait bir sayfada, sırf bu konuyu içeren anlatımlarla tartışılması. Konuyu sitemizin hangi konu bölümü içerisinde gündeme getirebilirsiniz..... İşte orada, diğer konulardan sıyrılmış, bağımsız olarak tatışalım istedim. Bunun için de konuyu orada bi dillendiriverin lütfen. Çünkü konu mühim. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
....
|
sadettin bey,
-------------------------------------------------------------------------------------------------- siz, Ben sosyal tarih çalışıyorum. Daha çok, Türk din algısı ve Türk dini düşüncesi. Şamanzim, Atalar Kültü, Alevilik-Bektaşilik, Halk İslamı vs. Bilimsel olarak daha çok heteredoks olarak nitelendirdiğimiz din algısı üzerine çaışıyorum. Yani kısacası, huarfe, bidat ve şirk üçlüsünden oluşan halk islamı üzerine. Çünkü Türk'lerin eski din anlayışının şirk, hurafe ve bidat ile çok içten bir bağlantısı var. Şamaznim öğeleri vs. Neyse bunlara görmeyeceğim..! Son çalıştığım konu: Ahilik! Ahilik hakkında bir kitap üzerinde çalışıyorum. İnşallah biterse sizlere de hediyem olur. Bunun dışında internet ortamında, makalelerimi bulamazsınız, yoktur. ------------------------------------------------------------------------------------ Sadettin hangi konular üzerine çalıştığınız beni çok fazla ilgilendirmiyor. Ben sizden sadece makalenizin yayınladığı BİLİMSEL DERGİNİN ADINI YILINI ve SAYISINI sordum o kadar. İnternette bulurum bulamam o benim sorunum bulamazsam sizden yardım isterdim yada diğer tanıdıklarımdan kütüphanelerinde var mı yok mu diye sorardım. Sanırım siz bilimsel makale yerine kendi ÖZGÜN çalışmalarınızı yazıp onları yayınlıyorsunuz ki bu çalışmalarda AKADEMİK değil ARAŞTIRMACI yazar ünvanını kullanıyorsunuzdur. Araştırmacı yazarların fikirleri sadece kendilerini bağlar ve bu araştırmaya inananları. Demek istediğim anladınız sanırım. AHHH keşke MOŞER olabilecek BİLGİ birikimi ve ÖNGÖRÜYE sahip olabilseydim Bu açıdan biri bana MONŞER deyince ben sadece iç geçiririm. Bu arada Tarihi bilginizin yanında PSİKOLOJİ eğitimi alıp kişilik analizleri yapabilmeniz de ayrı bir değer tabiki...... İnsanları bilimsellikten uzak görüyorsanız ( ki başkasına verdiğiniz cevap) lütfen sizin bilimselliğinizi bize kanıtlayın dergi ismi yıl ve sayıyı verin...... Bulamazsam sizden rica ederim kitabınız yerine bana o dergiyi gönderirsiniz.... Emin olun Elçinin hayatı hakkında 1 kitap okumaya niyetlendim 10 sayfayı tamamlamadım bıraktım. Sonra Kur an ışında Elçi diye bir kitap okudum o da sadece Ayetleri anlatıyordu. Elçi hakkında biri bir şey söylediğinde kaynak sorarım kaynak bilimsel değilse kafamda tutmam cevap verir konuyyu kapatırım. Elçinin değil Allahın Sünneti önemli olan Allahın sünneti de Ayetlerinde var. Batılı oryantalistler genelde işlerine gelen herşeyi alırlar gelmeyenleri almazlar. Sizin onlardan hoşlanmadığınız gibi bende hoşlanmam., Tarihi tenkid usulü ile doğru, kanıtlanmış ve ispat edilmiştir ; Yapmayın sadettin bey elinizde 1 tane kitap o da peygamberin ölümünden sonra yaklaşık 50 sene sonra yazılmış bu kitaba göre mi tenkid yapıyorsunuz. Yazar çok mu güvenilir sizin açınızdan ? Peygamber zamanından kalma bana 1 tane tarihi belge söyleyin. Onu da geçtim Elimizde ki en eski Kur an hangi yıl yazılmış kaç ayet ihtiva eder ? Soylediğim şu tek bir kaynağınız yok Elçi hayatı hakkında Kur an dışında Bu açıdan Elçinin ahlakı, adamlığı , adaleti, vs konuları aldığınız kaynakların doğruluğunu bilemezsiniz. Allah ın ayetleri tartışılmaz Mushaf tartışılır anlam tartışılır... |
sadettin bey,
Kur an tartışılmaz dediniz ya bakın size bir örnek sizin namaz ve oruç adlı sayfasından ; Allah Teâlâ şöyle buyurur: الذِي جعل لكم الأرض مهدًا Sizin için yeri (Dünyayı) bir beşik yapan odur. (Taha 20/53) الذِي جعل لكم الأرض مهدًا وجعل لكم فِيها سبلًا لعلكم تهتدون Sizin için yeri (Dünyayı) bir beşik yapan odur. Hedefinize ulaşabilmeniz için orada size yollar açmıştır. (Zuhruf 43/10) ألم نجعلِ الأرض مِهادًا . والجِبال أوتادًا “Biz, yeryüzünü bir beşik, dağları birer kazık yaptık değil mi?" (Nebe' 78/6-7) Dünyanın beşik gibi olması, Güneşin doğuş ve batış noktalarının ve gölge yönünün sürekli değişmesini gerektirir. Gölge ile ilgili âyetler daha sonra gelecektir. Diğer âyet şudur: فلا أُقْسِمُ بِرب الْمشارِقِ والْمغارِبِ إِنا لقادِرُون “Doğuların ve batıların Sahibini[9] iyi düşünün; o elbette ölçüler koyar[10].” (Meâric 70/40) “Doğular ve batılar” ifadesi, doğuş ve batış noktalarının çokluğunu gösterir. Güneş sadece, 20 Mart ve 22 Eylül günlerinde tam doğudan doğar ve tam batıdan batar. 20 Aralık ve 20 Haziran günlerine kadar doğuşun ve batışın iki uç noktasına ulaşıp geri döner. Bunu gösteren âyet şudur: رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ . فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ “O, iki doğunun sahibidir. İki batının da sahibidir; (Ey insanlar ve cinler) Bu durumda Rabbinizin (Sahibinizin) hangi nimeti karşısında yalan söyleyebilirsiniz?” (Rahman 55/17-18) Ben bu ayetleri çok daha farklı yorumlarım... |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:29 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam