hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Tasavvuf Araştırmaları (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=26)
-   -   Tasavvuf büyüklerinin kendi eserlerindeki küfür şirk akideleri (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3073)

gavs 14. December 2012 09:40 AM

Eski bir nurcu olarak bunları yazacağım hiç aklıma gelmezdi..Nekadar sapıtmışız haberimiz yok..Kutsiyyet bizi kör etmiş...Adeta beynimiz çıkarılmış,kalp size yeter anlayışla koyuna çevrilmişisiz....Tek referans kurandır..Batıla batıl demeyi bilmek lazım...


Devam edecek....

gavs 15. December 2012 09:02 AM

[SIZE=3][SIZE=3][IMG]http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRZv4OgaJMzGKpbh_gJ2FP5uu-OET88VWY7i2xKQQc27wn_gJAU[/IMG][/SIZE]
[/SIZE][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red][U][SIZE=7][COLOR=darkorchid]1 _[/COLOR][/SIZE] MUHAKEMAT[/U] kitabında HADİS DEĞİLDİR dediği bir sözü , [U]LEMALAR[/U] kitabında " SAHİH HADİSTİR " diyerek anlatmıştır.[/COLOR][/B] [/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=blue][B]AYNI SÖZE SAHİH HADİSTİR DEDİĞİNİN İSPATI [/B][/COLOR]: [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=brown]Sözler yayınları 1990 basım , Lemalar , Ondördüncü Lema [/COLOR][/I]: [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]" ..... [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][I][SIZE=4][COLOR=red]Bu defaki sualinizde diyorsunuz ki : Hocalar diyorlar . Arz öküz ve balık üstünde duruyor . Halbuki arz , muallakta bir yıldız gibi gezdiğini coğrafya görüyor. Ne öküz var ne de balık ? [/COLOR][/SIZE][/I][/FONT]

[I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Elcevab : İbni Abbas (r.a.) gibi zatlara isnad edilen sahih bir rivayet var ki , Resul-i Ekrem Aleyhissealatu Vesselamdan sormuşlar . Dünya ne üstünde duruyor. Ferman etmiş . [/COLOR][/SIZE][/FONT][/I]
[SIZE=4][I][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Öküzün ve Balık'ın üzerinde duruyor , ila Ahir[/COLOR][/FONT][/I][FONT=Palatino Linotype]..." [/FONT][/SIZE]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]İnternetteki yayınlanan kitaptan[/B] :[/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=green]ONDÖRDÜNCÜ LEM'A[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]"İki Makam"dır.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]BİRİNCİ MAKAM: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan sorulmuş ki: "Arz ne üstünde duruyor?" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâm ferman etmiş: [SIZE=6]عَلَى الثَّوْرِ وَالْحُوتِ[/SIZE] Yâni "Öküz ve balık üstünde duruyor." Şu Hadîse dair çok münakaşat vardır. [B][COLOR=red]Coğrafyacılar, hâşâ bu Hadîsi inkâr ediyorlar.[/COLOR][/B][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]İşte bu Hadîsin hakikî mânâsını üç vecihle, bu Risalenin Birinci Makamı öyle bir tarzda beyan ediyor ki; münkirlerin zerre mikdar insafı varsa ve Coğrafyacıların hakka karşı zerre mikdar iz'anları bulunsa, bu Hadîsi, bâhir bir mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) sayacaklardır. Çünki o üç cevap hem hakikî ve kat'î, hem manidardırlar.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=blue][B]AYNI SÖZE UYDURMA , İSRAİLİYATTIR DEDİĞİNİN İSPATI [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Zehra Yayıncılık , MUHAKEMAT kitabı sayfa 51 -52 ikinci mesele [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/lema/b1059.gif[/IMG][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]İkinci Mesele[/COLOR] :[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]Puşide olmasın , Sevr (öküz) ve Hut (balık)'un kıssa-i meşhuresi İslamiyetin dahil ve tufeylisidir. Ravisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen Mukaddeme-i Salise'ye git göreceksin hangi kapıdan daire-i İslamiyet'e dahil olmuştur. Amma İbn-i Abbas'a olan nisbetin ittisali ise Dördünce Mukaddeme'nin ayinesine bak , o ilhakın sırrını göreceksin [/COLOR][/B]. [/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]İnternetteki yayınlanan kitaptan[/B][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]İkinci Mesele [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Pûşide olmasın, Sevr ve Hûtun kısas-ı meşhuresi, [COLOR=red]İslâmiyetin dahil ve tufeylîsidir. Râvisiyle beraber Müslüman olmuştur. İstersen, Mukaddeme-i Saliseye git, göreceksin, hangi kapıdan daire-i İslâmiyete dahil olmuştur[/COLOR]. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Amma, İbn-i Abbas’a olan nispetin ittisali ise: Dördüncü Mukaddemenin aynasına bak; o ilhakın sırrını göreceksin. Bundan sonra mervîdir: "Arz, Sevr ve Hût üzerindedir." Hadis olarak rivayet ediliyor. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]Evvelâ: Teslim etmiyoruz ki, hadistir. Zira, İsrailiyatın nişanı vardır.[/COLOR][/B] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Saniyen: Hadis olsa da zaaf-ı ittisal için yalnız zannı ifade eden âhâddendir. Akideye dahil olmaz. Zira yakîn şarttır.[/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=blue]Şimdi bizim cevabımıza gelelim[/COLOR][/B] :[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Rasulullah şöyle dedi diye başlanılan sözün (hadis) rasulullahın ağzından çıkmış olduğunu kanıtlamak için hadis usulüne göre sened , ravi , vürud gibi siga'sını saymanızla mümkündür. Bu da hadis usulüne vakıf alimlerin onaylaması demektir . [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu hadisi böyle bir ilme vakıf olan alimlere sorduğumuzda “bu sözün uydurma olduğunu , hiç bir muteber hadis kitabında geçmediğini bildirmişlerdir”. [/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Daha sonra bu sözü Nurcuların çeşitli fraksiyonlarındaki abilerine sorduğumuzda , otomatik olarak yazdırılan !! kitapta olması hasebiyle kabul ettiler fakat sahih bir kaynak sunamadılar. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Kaynak olarak şu hadis kitaplarını [I]((Hâkim, el-Müstedrek: 4:636; el-Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhîb: 4:257; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid: 8:131.))[/I] sunanlar oldular . Fakat bu verilen kaynaklara kendileri bakmadıkları ya da konumuz olan söz olmadığını , araştırımaktan üşenenler için cevap vermiş sayılacaklarını umdular . Çünkü bu kaynaklarda bahsimiz olan dünya öküz ve balık üzerinedir sözü bulunmamaktadır . Aşağıya ekleyeceğim hadis ve yorumlar geçmektedir. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bunun da mevzu olan sözün senediyle ilgisi yoktur . [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ebu Zer (ra)’dan: [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]“Rasulullah (sav) bir gün şöyle dedi:[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]“[I][COLOR=green]Bu güneş nereye gider bilir misiniz?” [/COLOR][/I][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=green]Oradakiler: “[COLOR=purple]ALLAH ve Rasulû bilir[/COLOR]” dediler. B[/COLOR][/I][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=green]unun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: [/COLOR][/I][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=green]“Güneş, arşın altındaki yerine gidinceye kadar döner. Oraya varınca secdeye kapanır ve o şekilde kalır. Sonra Ona: Kalk! Çıktığın yere dön, denilir. Çıktığı yere döner ve oradan doğar. Bu durum insanlara farklı gelmeyecek şekilde devam eder. Ve yine arşın altındaki yerine gelir. Ona : Kalk! Geldiğin yoldan geri dön, denilir. Bunun üzerine o da batış yerinden doğar.” Rasulullah (sav): “Biliyor musunuz bu ne zaman olur? Bu önceden iman etmemiş yada imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanının bir fayda sağlamayacağı zaman da olur” dedi[/COLOR][/I].”[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][[COLOR=brown]Muslim, İmân (2/195-196 Nevevi Şerhi). Buhari özet olarak, Tefsir (8/541 Fethu’l-Bâri), Tevhid (13/404 Fethu’l-Bâri).][/COLOR][/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ayrıca bu söz için sizi TEFSİRDE İSRAİLİYAT isimli kitabın 115-117 arasını okumanızı öneririm :[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Doç dr, Abdullah Aydemir , Beyan yayınları [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Kitabı indir : [/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]îbnü Abbas'tan mervî konu ile ilgili rivayet:[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Bidayette Cenabı Hakkın Argı suyun üzerinde bulunuyordu. ALLAH yarattıklarından hig birini (su)'dan önce yaratmış değildir. Cenabı Hak, diğer varlıkları yaratmayı arzu edince sudan bir duman çıkardı. Duman suyun üzerinde yükseldi; ALLAH bu yükselen varlığa sema (gök) adını verdi. Bundan sonra ALLAH suyu kurutarak onu tek bir yer haline getirdi. Bundan sonra yeri parçalara ayırdı, onu yedi parça yaptı. Bunları pazar ve pazartesi olmak üzere iki gün içinde yarattı.[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]ALLAH, yeri balık üzerinde yarattı. Bu balık Cenabı Hakkın: "Nûn ile kaleme ve (erbâb-ı kalemin) yazmakta oldukları şeylere andolsunki..."[El-Kalem, 68/1]. âyetinde belirttiği "Nûh" dur. Balık suyun içinde (üzerinde) dir. Su da, düz ve yalçın bir kaya üzerinde yaratılmış*tır. Bu yalçın kaya, bir meleğin sırtmdadır. Melek, kaya üzerindedir. Kaya, rüzgârın üstündedir. Bu kaya, Lokman (a.s.)'ın anlattığı kayadır ki, gökte ve yerde değildir.[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red](Birbirinin üzerine bindirilerek yekdiğerine irtibatlı bir şekilde yaratılan bu varlıklardan) balık hareket etti ve oynadı. Balığın bu hareketinin tesiriyle yer sallandı. Bunun üzerine Cenabı Hak yerin üzerinde dağları sabit kıldı. Bundan dolayı dağlar yere karşı iftihar etmektedirler..."[36].[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Bu uzun rivayeti eserine alan Taberî sened hakkında şüpheli olduğunu, binâenaleyh buna fazla itimad etmediğini söyler [/B]([COLOR=brown]Tefsîr, I. 156; A- Muhammed Şâkir tahkiki[/COLOR]).[/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]îbnu Kesîr habere öz olarak değindikten sonra bunun "isrâîliyyat' tan olduğu ihtimalini tasrîh eder [/B]([COLOR=brown]tefsir, V. 385[/COLOR]).[/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Eserlerine isrâîliyyatı almamak için titizlik gösteren bazı îslâm bilginleri ise bu tür haberlere —(ilgili âyetleri tefsîr ederken)— katiyyen ehemmiyet vermemişlerdir[/B][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][[COLOR=brown]En-Nesefî, et-Teysîr, varak 17Ob; Îbnu 'Atiyye, el-Muharrav,varak 49b; Mekkî îbn Hammûg, tefsîr,302a[/COLOR]][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Tıbkı Îbnu Kesîr gibi İbnu 'Atıyye de rivayetleri eserine aldıktan sonra; bunların zayıf haberler olduğunu, mevcut senedlerle bunları isbata imkân olmadığını tenbîh eder [/B][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][[COLOR=brown]El-Muharrar, IV. varak 49b[/COLOR].][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][36] Yahya İbn Sellâm, tefsir, S3a; Tefsîru Abdirrazzak, Varak 71a; Taberî, I. 194; XXI. 72; Taberî, tarih, I/l. 64, 65, 6&, 67; Tefsîru Mukatil, varak 234b; îbnü 'Atıyye, tefsir, IV. varak 49b; en-Nesefî, et-Teysîr, varak 170b; el-Beğavî, M. Tenzil, II. 12, 134.-35; el-Keşgaf, m. 52, 496; Tâcü'l-Kurra', Kitâbü Lübâbi Tefsîri'l-Kur'ân, varak 222a; el-'Udfuvî, el-lstignâ' fî 'Ulûmi'l-Kur'ân, varak 226a-b (beş numaralı nüsha); tbnü Tayfur es-Secâvendî, 'Aynil'l-me'ânî, varak 174b; el-Mehdevî, et-Tahsîl, varak 144b; Mekkî İbn Hammûş, tefsir, varak 302a; et-Tabressî, IV. IV. 319; et-Tibyan, VHI. 251; Z. Mesîr, VI. 321; el-Kurtubî, XTV. 68; tbnü Kesîr, V. 385; I. 118; ed-Dürru'1-Mensûr, I. 42-43; eş-Şevkânî, tef-sîr, I. 61; izmirli, S.C. Nebeviyye Mukaddemesi, s. 101.[/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]****************************************[/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][B]2 [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][I][SIZE=4][COLOR=brown]SÖZLER yayınevi , MEKTUBAT Risalesi, 19. Mektup . Mucizat-ı Ahmediye sayfa 135 [/COLOR][/SIZE][/I][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Altıncı çocuk[/B]: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk namazını kat edip geçtiğinden, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm : [/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][FONT=TimesNewRomanPS-BoldMT][SIZE=4][SIZE=6]اللهم اقطع اثره[/SIZE] [/SIZE][/FONT][/B]

[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( Elleahummeakta’eserahu) ("ALLAHım, onun yerden izini kes.") demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.[/SIZE][/FONT] [/LEFT]
[/SIZE][/FONT]

[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]İnternetteki yayınlanan kitaptan[/B][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Altıncı çocuk: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk namazını kat edip geçtiğinden, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/mekt/b373.gif[/IMG] ("ALLAHım, onun yerden izini kes.") demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black](Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:328; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:137; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:663 )[/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red][Linkleri Sadece Kayıtlı Üyeler Görebilir.[B][COLOR=red][[URL="http://www.islam-tr.net/uyeol.html"][COLOR=#0066cc]ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN...[/COLOR][/URL][/COLOR][/B]][/COLOR][/B] [/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][SIZE=5][COLOR=#800080]Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir . ( Ebû Dâvud, Salât, 109 / 705-706).[/COLOR][/SIZE][/SIZE][/FONT]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][I]Bu rivayette, Peygamberin önünden çocuğun eşek üzerindeyken geçtiği belirtilmektedir. Said Nursî bunu zikretmemiştir.[/I][/FONT][/FONT][/SIZE]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ebu Davud’un aynı bapta rivayet ettiği bir hadis daha vardır ki, Said Nursî’nin naklettiği hadis bu olsa gerektir. [/SIZE][/FONT][/I][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Rivayet şöyledir:[/SIZE][/FONT][/I][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Peygamber (s.a.v.) bir gün Tebük’te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve "[COLOR=darkolivegreen]Bu (hurma ağacı), bizim kıble (cihetindeki sutre)mizdir[/COLOR]" buyurmuş, sonra da namaza durmuştu. [/SIZE][/FONT][/I][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ben de çocuk hâlimle koşarak geldim ve Peygamberle hurma ağacının arasından geçtim. [/SIZE][/FONT][/I][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bunun üzerine Peygamber de: "[COLOR=darkolivegreen]O, bizim namazımızı kesti, ALLAH da onun izini kessin![/COLOR]" buyurdu. [/SIZE][/FONT][/I][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ben de bugüne kadar bir daha ayağa kalkamadım. [/SIZE][/FONT][/I][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( [COLOR=navy]Ebû Dâvud, Salât, 109 / 707[/COLOR].)[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu metni kitabına alan [B]ebu Davud[/B] şöyle not düşmüştür : [/SIZE][SIZE=5][COLOR=magenta]“[B]Her iki hadiste de meçhul raviler vardır. Birinci hadiste bir meçhul ravi varken, ikincisinde iki ravi meçhuldür. Bu yüzden her iki hadis de zayıftır[/B]”. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( [COLOR=brown]Necati Yeniel – Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebî Dâvud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi, İstanbul 1987)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown](hadisin senedindeki meçhul raviler :” Mevla li yezid bin nimran” -“Said bin ğazban”)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]ibn Şihab ez-Zührî[/B] şöyle demiştir: "[COLOR=darkgreen][I][B][SIZE=5]Namazı hiçbir şey kesmez[/SIZE][/B].[/I][/COLOR]"( [COLOR=brown]Buhārî, Salât, 105/150[/COLOR].)[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Said Nursî, bu hadisi Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’nde nakletmiş, dolayısıyla olayı Peygamberimizin mucizelerinden biri olarak takdim etmiştir. Oysa, Peygamberin (s.a.v.) mucizeleri böyle zayıf rivayetlerle ispatlanmaktan müstağnidir. [/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ayrıca, bu zayıf hadis, bu konudaki sahih rivayetlere de muarızdır:[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ebu Said el-Hudrî’den (r.a.) demiştir ki: [/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]"[SIZE=5][COLOR=darkgreen][I][B]Namazı hiçbir şey bozamaz. [/B](Bununla beraber, siz yine de)[B] gücünüz yettiğince ([/B]önünüzden geçene)[B] engel olmaya çalışınız. Çünkü o, şeytandan başka bir şey değildir[/B][/I][/COLOR][/SIZE]." [/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( [COLOR=brown]Ebû Dâvud, Salât, 114/719[/COLOR].)[/SIZE][/FONT][/FONT][/SIZE][/LEFT]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]


[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]"[SIZE=5][COLOR=darkgreen][B][I]Namaz kılan kimsenin önünden geçen hiçbir şey, namazını kesmez[/I][/B][/COLOR][/SIZE]." [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( [COLOR=brown]Muvatta', Sefer, 11/40[/COLOR].)[/SIZE][/FONT][/LEFT]
[/FONT][/SIZE]




[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]*************************************************[/SIZE][/FONT][/LEFT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][B]3_[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]YAZDIRILDI[/COLOR][/B]! [/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Bu Onuncu Meseleye Bir Hâtime Olarak İki Hâşiye [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Birincisi [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bundan on iki sene evvel işittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur’ân’a karşı sû-i kastını, tercümesiyle yapmaya başlamış. Ve demiş ki: "Kur’ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin." Yani, lüzumsuz tekrarâtı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plân çevirmiş. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Fakat Risâle-i Nur’un cerh edilmez hüccetleri katî ispat etmiş ki, Kur’ân’ın hakîki tercümesi kàbil değil. Ve lisân-ı nahvî olan lisân-ı Arabî yerinde Kur’ân’ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisân muhâfaza edemez. Ve herbir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimât-ı Kur’âniyenin mu’cizâne ve cemiyetli tâbirlerinin yerinde beşerin âdi ve cüz’î tercümeleri tutamaz, onun yerinde câmilerde okunmaz, diye Risâle-i Nur her tarafta intişârıyla o dehşetli plânı akîm bıraktı. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Fakat, o zındıktan ders alan münâfıklar, yine şeytan hesâbına Kur’ân güneşini üflemekle söndürmeye, ahmak çocuklar gibi, ahmakàne ve dîvânecesine çalışmaları sebebiyle, [U][B][COLOR=red]bana gàyet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mesele yazdırıldı [/COLOR][/B][/U]tahmin ediyorum. Başkalar ile görüşemediğim için hakîkat-i hâli bilmiyorum[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı Sözler 11. Şua sayfa 425[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Şualar 11 Şua Onuncu mesele » Sayfa: 227[/COLOR][/SIZE][/FONT]





[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]İşte, ey nefsim gibi bedbahtlık neticesinde bir kısım ömrünü nursuz felsefî ve ecnebî fünununa sarf eden ihtiyar kardeşlerim! Kur’ân’ın lisanındaki mütemadiyen Lâ ilâhe illâ Hû ferman-ı kudsiyesinden ne kadar kuvvetli ve ne kadar hakikatli ve hiçbir cihette sarsılmaz ve zedelenmez ve tagayyür etmez kudsî bir rükn-ü imanîyi anlayınız ki, nasıl bütün mânevî zulümatı dağıtır ve mânevî yaraları tedavi eder! [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][U][B][COLOR=red]Bu uzun macerayı, ihtiyarlığımın rica kapıları içinde derci, adeta ihtiyarımla olmadı. İstemiyordum, belki usandıracak diye çekiniyordum. Fakat bana yazdırıldı diyebilirim[/COLOR][/B][/U]. Her neyse, sadede dönüyorum.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Lem'alar » Altıncı lema Sayfa: 242[/COLOR][/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]O kadar geniş bir sahada, yüzer talebelerde, yüzler risalede, on sekiz sene zarfındaki mektup ve kitaplar dahi hakikat-i imaniyeden ve Kur’âniyeden ve âhiretin tahkikinden ve saadet-i ebediyeye çalışmaktan başka birşey bulmadılar. Plânlarını gizlemek için gayet âdi bahaneleri aramaya başladılar. Fakat hükûmetin bazı erkânını iğfal edip aleyhimize çeviren dehşetli ve gizli bir zındıka komitesi şimdi doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına bize hücum etmek ihtimaline karşı, [B][COLOR=red]güneş gibi zâhir ve şüphe bırakmaz ve dağ gibi metin, sarsılmaz olan Meyve Risalesi onlara karşı en kuvvetli bir müdafaa olup onları susturacak diye bize yazdırıldı zannediyorum[/COLOR][/B]. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Said Nursî[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Şualar 13. Şua » Sayfa: 275 [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Tarihçe-i Hayat » Sayfa: 376[/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu Yedinci Şuâ, bir mukaddime ve iki makamdır. Mukaddimesi dört mesele-i mühimmeyi, Birinci Makamı, Ayet-i Kübrâ’nın tefsirinden Arabî kısmını, İkinci Makamı onun bürhanlarını ve tercümesini ve meâlini beyan ederler. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı. Belki de bir kısım insanlar bu uzunu kısa görürler. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Said Nursî[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Şualar 7. Şua » Sayfa: 92[/COLOR][/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Hem kâinatı baştan başa aynalar hükmünde tecellîyat-ı esmâya mazhariyetlerini öyle gösteriyor ki, gafletin imkânı olmuyor. Hiçbir şey huzura mâni olmuyor. Ehl-i tarikat ve hakikat gibi huzur-u daimi kazanmak için kâinatı ya nefyetmek veya unutmak daha hatıra getirmemek değil, belki kâinat kadar geniş bir mertebe-i huzuru kazandırdığını ve geniş ve küllî ve daimi kâinat vüs’atinde bir ubudiyet dairesini açtığını gördüm. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=red]Daha var; fakat şimdi bu kadar yazdırıldı. [/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Kastamonu Lahikası 149. mektup » Sayfa: 180[/COLOR][/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Küçük Hüsrev olan Feyzi ve Emin’in suali ve ilhahlarıyla bazı biçarelerin imanlarını şübehattan muhafaza niyetiyle [B][COLOR=red]bu meseleye dair yalnız bir, iki, üç satır yazmak niyet edip başlarken, ihtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir hikmeti var diye öylece bıraktık[/COLOR][/B], kusura bakmayınız.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Risale-i Nur Külliyatı » Kastamonu Lahikası 51 . mektup » Sayfa: 54[/COLOR][/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Yirmi Altıncı Lem'a - s.713[/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]İşte, ey nefsim gibi bedbahtlık neticesinde bir kısım ömrünü nursuz felsefî ve ecnebî fünununa sarf eden ihtiyar kardeşlerim! Kur'ân'ın lisanındaki mütemadiyen Lâ ilâhe illâ Hû ferman-ı kudsiyesinden ne kadar kuvvetli ve ne kadar hakikatli ve hiçbir cihette sarsılmaz ve zedelenmez ve tagayyür etmez kudsî bir rükn-ü imanîyi anlayınız ki, nasıl bütün mânevî zulümatı dağıtır ve mânevî yaraları tedavi eder![/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]Bu uzun macerayı, ihtiyarlığımın rica kapıları içinde derci, adeta ihtiyarımla olmadı. İstemiyordum, belki usandıracak diye çekiniyordum. Fakat bana yazdırıldı diyebilirim[/COLOR][/B]. Her neyse, sadede dönüyorum[/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]ŞUALAR [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Yedinci Şua [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Beşincisi: Ben Ramazan'ın feyziyle bu risalenin nurlarına mazhar olmaklığımla beraber, birkaç cihette halim perişan ve birkaç hastalıkla vücudum sarsıldığı bir zamanda acele yazılıp, birinci müsveddeyle iktifa edildi. [B][COLOR=red]Hem yazdığım vakit, irade ve ihtiyarımla olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmediğim için bir parça fehmi işkâl edecek bir vaziyet aldı.[/COLOR][/B] Hem Arabî fıkralar içine çok girdi. Hattâ Birinci Makam baştan başa Arabî olduğundan içinden çıkarıldı, müstakil yazıldı.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][U][B]Medar-ı kusur ve işkâl olan bu beş sebeple beraber, bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki, İmam-ı Ali (r.a.) kerâmât-ı gaybiyesinde bu risaleye, "Âyet-i Kübrâ" ve "Asâ-yı Mûsâ" namlarını vermiş Risale-i Nur'un risaleleri içinde buna hususî bakıp, nazar-ı dikkati celbetmiş[/B][/U]. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]HAŞİYE El-Âyetü'l-Kübrâ'nın bir hakikî tefsiri olan bu Âyetü'l-Kübrâ Risalesi, Hazret-i İmam'ın (r.a.) tâbirince, "Asâ-yı Mûsâ" nâmında Yedinci Şuâ kitabıdır.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu Yedinci Şuâ, bir mukaddime ve iki makamdır. Mukaddimesi dört mesele-i mühimmeyi, Birinci Makamı, Âyet-i Kübrâ'nın tefsirinden Arabî kısmını, İkinci Makamı onun burhanlarını ve tercümesini ve meâlini beyan ederler.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red][B]Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı.[/B][/COLOR] Belki de bir kısım insanlar bu uzunu kısa görürler[/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Sirâcü'n-Nûr - s.2301[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Üçüncü sehiv: Yanlış mânâ vermekle raporda: "[I]Said bazen kerametler yazar. 'Yazmak istemezdim; bana yazdırıldı.' Hem bazen: 'Bu cevap mânevi cânibden geldi. Ve hakikat âleminden bildirildi.' Hem bazen: 'Kudsi bir müjde veriyor.' 'Her yüz senede bir müceddid gelir.' fikriyle kendisinin zamanın müceddidi olduğu fikrini uyandırıyor[/I]" demişler.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][U]Elcevap[/U]: [B][COLOR=red]Hâşâ bin defa hâşâ. Benim haddim değil ki, o kerametleri benliğime mal edeyim[/COLOR][/B]. Belki benim pek çok kusurlarımla beraber Risale-i Nur ile iman hizmetinde çalışmamıza bir ikram-ı İlâhi ve o hizmetin makbuliyetine dair bereketten gelen bir emareyi göstermek ve "Ne ile yaşıyor, nasıl geçiniyor?" diyenlere karşı da, bereket-i İlâhiye, bu hizmetimizi dünya maişetine âlet etmeye mecbur etmiyor demektir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red][B]Hem bu yazdığımız hakikatlar benim fikrim, malım değil[/B][/COLOR]; belki herkesin kalbinin bir köşesinde bulunan bir lümme-i şeytanî ve vesveseci bulunduğu gibi, bir lümme-i ilham ve melekî bulunduğuna ehl-i hakikat ve diyaneti hükümlerine binâen, [B][COLOR=red]benim kalbimde dahi herkes gibi, bazen ihtiyarım haricinde ve fikrimin fevkinde hatırıma bir hakikat hutur eder[/COLOR][/B]. Yani, Kur'ân'dan mânevi bir cânibde bir nev'i ilham hükmünde, bir güzel nükte ifham edilir demektir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ve hiç hatırıma gelmiyor ki, Yeni Said zamanında ve nefsin şerrinden ve benliğinden çok korkan ve belasını çeken şahsıma böyle bir mevki verdiğimi veya vermek istediğimi tahattur etmiyorum. Belki, Risale-i Nurda ispat edilmiş ki: Bu zaman cemaat zamanıdır. Şahs-ı mânevi hükmeder. Eski zamanda dalâlet bir şahıstan geldiği cihetle, karşısına bir dâhi-i hidayet çıkardı. Şimdi ise cemaat şeklinde bir şahs-ı manevi olmasından, onu karşısında ancak bir şahs-ı mânevi mukabele edebilir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=red]Yalnız eskidenberi ehl-i hakikat mabeyninde câri ve üstadına karşı fart-ı muhabbetten gelen fevkalhad hüsn-ü zanları ta'dil etmek ve nimet-i İlâhiyeye karşı küfran ve inkâr etmemek niyetiyle, "müceddidlik" vazifesi olabilir. Fakat benim değil, Risale-i Nurundur. Belki, bu zamana bakan Kur'ân'ın bir cilve-i hakikatıdır. Risale-i Nur onu temsil eder. Ben neci oluyorum ki, kendime dâvâ edeyim.[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]



[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=black]Bu İslam dışı inanca ait söze diyeceğimiz Rabbimizin şu ayetidir :[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]


[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#ff0000][B][COLOR=blue][FONT=Palatino Linotype]“Vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra "bu Allah katındandır" derler. Hedefleri, onun karşılığında bir şeyler almaktır. Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!.”[/FONT][/COLOR][/B][COLOR=#2e2e2e][FONT=Palatino Linotype] (Bakara 79).[/FONT][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=6][B]************************************[/B][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][B]4_ [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Georgia][SIZE=5][COLOR=darkgreen][B]NEFSİNDEN YAZDIĞI KİTABA, ALLAH'IN KİTABININ SIFATLARINI VERMESİ ![/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=brown]SOZLER yayınevi ,Sualar risalesi ,11. şua sayfa 231 1999 baskı yılı[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]266. sayfası[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Sâniyen:[IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b807.gif[/IMG] Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i mâneviye ile beraber makam-ı cifrî ve ebcedî hesabıyla, birincisi Risalet-ün Nur'un ismine, ikincisi onun tahakkukuna ve tekemmülüne ve parlak fütuhatına mânen ve cifren tam tamına tetâbukları bir emaredir ki; Risalet-ün Nur bu asırda, bu tarihte bir "urvet-ül vüska"dır. Yâni çok muhkem, kopmaz bir zincir ve bir "hablullah"tır. Ona elini atan, yapışan necat bulur diye mânâ-yı remziyle haber verir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Sâlisen: [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b808.gif[/IMG] cümlesi hem mânâ, hem cifr ile Risalet-ün Nur'a bir remzi var. Şöyle ki:.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4](Bu makamda perde indi. Yazmaya izin verilmedi. Başka zamana te'hir edildi.)[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4](Haşiye): Bu nüktenin bâki kısmı şimdilik yazdırılmadığının sebebi, bir derece dünyaya, siyâsete temasıdır. Biz de bakmaktan memnuuz. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Evet [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b806.gif[/IMG] (Alak 6) bu tâguta bakar ve baktırır.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Said Nursî[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=purple]Urvet-ul vuska" ve "hablullah" Kur’an’a ait özelliklerdir[/COLOR].[/B][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bakara 256[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=blue]Dinde zorlama yoktur; artik hak ile batil iyice ayrilmistir. tagutu inkar edip ALLAH'a inanan kimse, kopmak bilmeyen saglam bir kulpa sarilmistir. ALLAH isitendir, bilendir[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]al-i imran 103[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=blue][B]Toptan ALLAH'in ipine sarilin, ayrilmayin. ALLAH'in size olan nimetini anin: Dusmandiniz, kalblerinizin arasini uzlastirdi da onun nimeti sayesinde kardes oldunuz. Bir ates cukurunun kenarinda idiniz, sizi oradan kurtardi. ALLAH, dogru yola erisesiniz diye size boylece ayetlerini aciklar[/B][/COLOR]. [/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][I][B]Bu devirde; “Urvet-ül vüska”, yani çok sağlam, kopmaz bir zincir ve bir “hablullah” yani ALLAH’ın ipi olan kitap Kuran mıdır yoksa Risale-i Nur mudur?[/B][/I][/SIZE][/FONT]
[I][B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5]Risaledir diyorsanız Yukarıdaki ayetlerin hükmü kaldırıldı da bizim mi haberimiz olmadı?[/SIZE][/FONT][/B][/I]
[I][B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5]Hayır Kuranı kerimdir diyorsanız , 11. Şuada Onbirinci Meselenin haşiyesinin bir lahikasıdır, diye geçen Risalelere atfedilen bu sıfatlar insanları bu kitaplara mahkum edebilmek için söylenmiş söz müdür ?[/SIZE][/FONT][/B][/I]
[I][B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5]Yine görüldüğü gibi , bu asırda diyerek Kuranın sıfatlarını kendi kitabına vermis , İslama göre haram olan cifir ve ebced hesabıyla istigal ederek yazılara ve ayetlete rakamlar vererek sayı bulmakta , bu is zaman zaman gaybtan haber vermeye kadar gitmektedir . (mehdinin 1400 lü yıllarda gelecegini bildirmesi gibi )[/SIZE][/FONT][/B][/I]
[I][B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][SIZE=5]Yine klasik yazdırılma mevzuu burada da kendini ortaya çıkartmış , ve bir anda ALLAH tarafından yazdırılma isine son verildiği için stop etmek zorunda kalmış[/SIZE].[/SIZE][/FONT][/B][/I]






[FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]********************************************[/SIZE][/FONT][/LEFT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][B]5_ [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]ALLAH'IN YARATTIGI ZELZELE GIBI OLAYLAR ILE RISALE-I NUR ALAKALIDIR DIYOR[/COLOR][/B].[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Yani, "Uzun zaman hilâfet-i Abbâsiye devam edecek, sonra o saltanat Deccal eline geçecek" diye, beş yüz seneden sonra İslâm içine bir deccal gelecek, o hilâfeti bozacak gibi ki, eşhâs-ı âhirzamandan çok rivayetler haber verdikleri halde, mezhebi ayrı veya fikri müfrit bir kısım ehl-i içtihad kabul etmemişler, "mevzu" veya "zayıftır" demişler. [B]Her ne ise, şimdi bu uzun kıssayı kısa kesmeme sebep, Risale-i Nur ile alâkadar ve Nurlara hücumun aynı zamanında zeminin hiddetini gösteren dört büyük zelzelenin tevafuku gibi bu cevabı yazdığım aynı saatte, burada iki şiddetli zelzele vuku buldu. Şöyle ki: [/B][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][B][FONT=Palatino Linotype]Akşamda elime verilen ehl-i vukufun raporundaki ameliyat-ı cerrahiyenin yaralarından elîm bir tesir ve temassızlıktan hazîn bir zahmetle kendim perişan kalemimle yazmaktan teellüm hissederken, iki zelzelenin tevafukudur. Evet, sekiz ay tecrit ve sıkıntılar içinde en ziyade güvendiğim ve raporlarıyla imdadıma yetişmelerini beklediğim Diyanet Riyaseti dairesinden gelen raporu akşamdan aldım. Bu sabah bildim ki, pek ehemmiyetsiz şeylerle imdadıma değil, belki iddiacıya yardım ederek, "Geçen dört zelzeleler Nurun kerametlerindendir, Said demiş" dediklerini gördüm. Cetvelde yazdığım gibi[/FONT][/B][FONT=Palatino Linotype], "[B][COLOR=red]Nurlar, sadaka-i makbule misilli, belâların def’ine bir vesiledir. Ne vakit Nurlara hücum edilse, musibetler fırsat bulup gelirler ve bazan da zemin hiddet eder" diye yazmaya niyet ederken, burada iki şiddetli zelzele [/COLOR][/B](HAŞİYE) [B][COLOR=red]beni o bahsi yazmaktan vazgeçirdi. Onu bırakıp üçüncü noktaya geçiyorum.[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]HAŞİYE [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu iki zelzele 18.9.1948 tarihine müsadif, Cuma günü kuşluk vakti olmuştur. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Afyon hapsinde Risale-i Nur talebeleri namına Halil, Mustafa, Mehmet Feyzi, Hüsrev[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown]Sözler yayınevi , Şua’ lar , Ondördüncü şua sayfa 351-352[/COLOR]:[/SIZE][/FONT]




[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=6][COLOR=black]******************************************[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]


[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=#800080]6_ [/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]



[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=purple]Onsekizinci Lem'a [/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Mahremdir, herkese gösterilmez[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Otuz Birinci Mektubun On Sekizinci Lem'ası[/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Cay-ı dikkat: Şu acip lem'anın ehemmiyeti üç noktadan geliyor.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Birincisi ve en mühimi: Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder ki, cevamiu'l-kelim nev'inden iki cümleden ibaret bir hadis-i şerifi iki sayfa kadar hakaik-i tarihiyeyi ve iki devlet-i azime-i İslâmiyenin hatimelerini ifade ediyor.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]İkincisi: Keramet-i evliya hak olduğuna kat'i bir burhan gösteren Hazret-i Ali'nin (r.a.), latin harfinin kabulünü tam tarihiyle ve tarz-ı tatbikini iki kelimeyle göstermesidir.[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerine ve naşirlerine karşı Hazret-i Ali'nin (r.a.) irşadkârane ve teveccühkârane bakması ve işaret etmesidir. (...)[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][U][B][SIZE=4][COLOR=red]Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum" diyerek bu İsm-i Âzamdan bahs ile bazı hadisatı zikirden sonra tahdis-i nimet suretinde diyor ki:[/COLOR][/SIZE][/B][/U][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]"Evvel-i dünyadan kıyamete kadar ulum-u esrar-ı mühimme bize meşhud derecesinde inkişaf etmiş, kim ne isterse sorsun, sözümüze şüphe edenler zelil olur." [/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]( [COLOR=brown]Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a, Kaynaklı-İndeksli Risale-i Nur Külliyatı, Bediuzzaman Said Nursi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1995, c. 2 s. 2078-2079[/COLOR])[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=magenta][B]reddiye[/B][/COLOR]:[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=orange]Cebrail aleyhisselam Ali radiyellahu anh’a bir kitap getirdiyse, onun da peygamber olması gerekir. Eğer o kitapta dünyanın başlangıcından kıyamete kadar var olacak ilimler ve önemli sırlar çok açık ve net bir şekilde bildirilmişse Ali radiyellahu anh’ın Peygamberimizden üstün olması gerekir. Çünkü Peygamberimize böyle bir bilgi bildirilmemiştir. Tamamen asılsız olan böyle bir iftiraya inanan, Muhammed sallALLAHu aleyhi ve sellemin son peygamber olduğunu, Kur’an’ın da son kitap olduğunu kabul etmemiş olur. Burada böyle bir iftiraya yer verilmesinin sebebi, son paragrafta belirtildiği gibi Risale-i Nur şakirtlerini kutsallaştırma arzusudur[/COLOR][/B]. [/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ahmed b. Hanbel , Ali radiyellahu anh'tan şunu rivayet etmiştir: [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Beni Rasulullah sallALLAHü aleyhi ve sellem çağırdı ve buyurdu ki[/B], [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]" [B][COLOR=green]Sende İsâ'ya benzer bir yön vardır. Yahudiler onu öylesine horlamışlardır ki, anasına iftira bile etmişlerdir. Hırıstiyanlar da öylesine sevmişlerdir ki, onu kendisine layık olmayan bir yere indirmişlerdir[/COLOR][/B]." [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ali şöyle devam etti: [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Dikkat edin, iki grup, benim hakkımda kendilerini gerçekten mahvedeceklerdir. Birisi sevenlerdir ki, beni bende olmayan şeylerle öveceklerdir. Diğeri de horlayanlardır ki, bana olan kinleri onları bana iftiraya zorlayacaktır. Bakın, ben peygamber değilim. Bana vahiy gelmez. Ama ben gücümün yettiği kadar ALLAH'ın kitabına ve Rasulullahın sünnetine uygun iş yaparım. Size ALLAH'a boyun eğmeyi emrettiğim sürece hoşunuza gitse de gitmese de bana boyun eğemek görevinizdir.[/B][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]([COLOR=brown]Ahmed b. Hanbel, Musned, I/160[/COLOR])[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]************************************************** ***[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][/COLOR][/SIZE][/FONT][/LEFT]

[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=blue]SAİD NURSİ KENDİNİ KURANIN İÇİNE SOKUYOR !!!![/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]

[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=red][B]Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 72[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]


[FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Elhasıl: [U]Bu âyet, müteaddit ve çok tabakalarından, bir işârî tabakadan hem Risaletü’n-Nur’a, hem müellifine [COLOR=blue](KENDİNE)[/COLOR][/U], hem bu on dördüncü asrın iptidasına, hem iptidasındaki Risaletü’n-Nur’un mebde’ine remzen, belki işareten, belki delâleten bakar.[/COLOR][/SIZE][/FONT]
¨
[SIZE=4][COLOR=#000000][FONT=Georgia][SIZE=5][COLOR=blue]âyetinin tetimmesi[/COLOR][/SIZE][/FONT] [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sikke/b658.gif[/IMG][/COLOR][/SIZE]
[/FONT]
[SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Verdana][IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sikke/b659.gif[/IMG] * [/FONT][/COLOR][/SIZE]
[SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red][COLOR=blue][B]EN'AM 122 AYET[/B][/COLOR] [/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/COLOR][/SIZE]
[SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]âyetinin kuvvetli işaretini hem teyid, hem letafetlendiren üç münasebet birden Ramazan’da kalbime geldi.[B][U][SIZE=5] Kat’î bir kanaat verdi ki, [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sikke/b660.gif[/IMG] kelimesine tam münasip Said’dir[/SIZE][/U][/B]. [B][SIZE=5][U]Bu âyet Risale-i Nur tercümanı olan Said’i [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sikke/b661.gif[/IMG] unvanıyla göstermesinin bir hikmeti budur[/U][/SIZE][/B] ki: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Verdana][COLOR=#000000]Mevtin muammasını ve tılsımını Risale-i Nur ile o açmış, o dehşetli yüzün altında ehl-i imana çok ünsiyetli, sürurlu, nurlu bir hakikat keşfedip ispat etmiş. Ve mevt-âlûd hayat-ı fâniyede boğulan ehl-i ilhada karşı, bâkiyâne, hayat-âlûd, muvakkat bir mevt-i zâhirî ile galibâne mukabele eder.[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[/FONT][/COLOR][/SIZE]


[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]************************************************** **[/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][COLOR=#ff0000][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B][SIZE=5]Kendi Yazdığı Kitablara Gaybtan Şehid Hz. Ali'nin isim verdiğini iddia ediyor.!![/SIZE][/B][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE][/LEFT]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki; İmam-ı Ali (R.A.) gaipten gösterdiği kerametlerle bu risaleye, “Âyet-i Kübra” ve “Asâ-yı Musa” adlarını vermiştir[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[LEFT]”


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][Şuâlar, Yedinci Şuâ, c. I, s. 895 ][/I][/SIZE][/FONT]




[SIZE=5][COLOR=#f55092][FONT=Palatino Linotype][B]Yedinci Şua[/B] [SIZE=3](Şualar, Sayfa 91- 92)[/SIZE][/FONT][/COLOR][/SIZE]




[FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype](Ayetü’l-Kübrâ)[/FONT] [/SIZE][/COLOR][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]Mühim Bir İhtar ve Bir İfade-i Meram [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[COLOR=#000000][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu ehemmiyetli risalenin, herkes her bir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil; belki, elleri uzun olanların hisseleri de var. [/SIZE][/FONT][/COLOR]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]Bu risalenin fehmini işkâl eden beş sebep var: [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]* Birincisi: Ben kendi müşahedatımı kendi fehmime göre ve kendim için yazdım. Sair kitaplar gibi başkalarının fehmine ve telâkkisine göre yazmadım. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]* İkincisi: İsm-i âzam cilvesiyle tevhid-i hakiki âzamî bir surette yazıldığından, meseleleri hem gayet geniş, hem gayet derin ve bazen çok uzun olduğundan, herkes birden ihata edemez. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]* Üçüncüsü: her bir mesele büyük ve uzun bir hakikat olması sebebiyle, hakikati parçalamamak için bazen bir sayfa veya bir yaprak, bir tek cümle olur. bir tek delil hükmünde çok mukaddemat bulunur. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]* Dördüncüsü: Ekser meselelerinin her birisinin pek çok delilleri ve hüccetleri bulunduğundan, bazen on, bazen yirmi delili bir tek bürhan yapmak cihetiyle mesele uzunlaşır; kısa fehimler kavramaz. [/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT]


[FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]Beşincisi: Ben Ramazan’ın feyziyle bu risalenin nurlarına mazhar olmaklığımla beraber, birkaç cihette halim perişan ve birkaç hastalıkla vücudum sarsıldığı[/COLOR][COLOR=#000000] [COLOR=#000000]bir zamanda acele yazılıp, birinci müsveddeyle iktifa edildi. Hem yazdığım vakit, irade ve ihtiyarımla olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmediğim için bir parça fehmi işkâl edecek bir vaziyet aldı. Hem Arabî fıkralar içine çok girdi. Hattâ Birinci Makam baştan başa Arabî olduğundan içinden çıkarıldı, müstakil yazıldı. [/COLOR][/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT]


[FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][COLOR=red][B][U][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Medar-ı kusur ve işkâl olan bu beş sebeple beraber, bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki, İmam-ı Ali (r.a.) kerâmât-ı gaybiyesinde bu risaleye, "Ayet-i Kübrâ" ve "Asâ-yı Mûsâ" namlarını vermiş[/SIZE][/FONT][/U][/B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Risale-i Nur’un risaleleri içinde buna hususî bakıp, nazar-ı dikkati celbetmiş.[/SIZE][/FONT] [/COLOR][/COLOR][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT]


[SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#000000]HAŞİYE [/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#000000]El-Ayetü’l-Kübrâ’nın bir hakikî tefsiri olan bu Ayetü’l-Kübrâ Risalesi, Hazret-i İmam’ın (r.a.) tâbirince, "Asâ-yı Mûsâ" nâmında Yedinci Şuâ kitabıdır. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#000000]Bu Yedinci Şuâ, bir mukaddime ve iki makamdır. Mukaddimesi dört mesele-i mühimmeyi, Birinci Makamı, Ayet-i Kübrâ’nın tefsirinden Arabî kısmını, İkinci Makamı onun bürhanlarını ve tercümesini ve meâlini beyan ederler. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#000000]Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı. Belki de bir kısım insanlar bu uzunu kısa görürler. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#000000]Said Nursî [/COLOR][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/SIZE]






[SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][FONT=Verdana][SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]HAŞİYE [/SIZE][/FONT][/COLOR][/SIZE][/FONT][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=2][FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Verdana][COLOR=#000000]Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) Ayetü’l-Kübrâ hakkında verdiği haberi, tam tamına Denizli hâdisesi tasdik etti. Çünkü, bu risalenin gizli tab’ı, hapsimize bir vesile oldu. Ve onun kudsî ve çok kuvvetli hakikatının galebesi, beraat ve necatımıza ehemmiyetli bir sebep oldu. Ve İmam-ı Ali (r.a.) keramet-i gaybiyesini gözlere gösterdi ve hakkımızdaki [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b611.gif[/IMG] duasının kabulünü ispat etti[/COLOR][/FONT][/SIZE][COLOR=#000000]. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/SIZE][/LEFT]







[LEFT][SIZE=6]************************************************** ****************[/SIZE]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=darkorchid][B][B][COLOR=red] [/COLOR][/B] [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=blue][B]Şehid Hz. Ali nin, Said Nursiye Gaybdan haber aktarırken kendi kitaplarını aracı kılarak Allah'tan yardım dilemesi !![/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][ Şuâlar, On Beşinci Şuâ, c. I, s. 1116 ][/I][/SIZE][/FONT]










[COLOR=#f55092][FONT=Verdana][SIZE=5][B]Onbeşinci Şua[/B] [/SIZE][SIZE=3](Şualar, Sayfa 517- 518)[/SIZE][/FONT][/COLOR]





[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][COLOR=red][B][U]İmam-ı Ali (R.A.), Nurun eczalarından haber verdiği sırada[/U][/B][/COLOR], [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual2/b557.gif[/IMG] [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][[COLOR=blue]Ya Rab! ÃyetüI-Kübra hürmetine beni kurtar, eman ve emniyet ver. (Celcelütiye)[/COLOR] ] [COLOR=red][B][U]deyip, o Âyetü’l-Kübrayı [/U][/B][/COLOR][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red][COLOR=black][COLOR=red][B][U]şefaatçi yaparak[/U][/B][/COLOR], Nur Şakirtlerinin Denizli hapsinde, o risalenin hem Ankara, hem Denizli Mahkemelerinde galebesiyle ve perde altında tesirli intişarıyla, talebelerine beraat kazandırmaya sebep olduğu gibi, onun gizli tabı da, şakirtlerinin dokuz ay mevkufiyetlerine vesile olmasıyla, İmam-ı Ali’nin (r.a.), hem keramet-i gaybiyesini, hem Nur Şakirtlerinin bedeline duasını pek zahir bir surette tasdik etti. [/COLOR][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[COLOR=red][COLOR=red][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Evet Ayetü1-Kübra Şuaı otuz üç icma-ı azimi ve külli hüccetleri mevcudatın heyet-i mecmuasında gösterip, her bir hüccet-i külliyede hadsiz bürhanlara işaret ederek, başta semavat yıldızlar kelimeleriyle, arz hayvanat ve nebatat kelamları ve cümleleriyle, git gide ta kâinat mecmuası, müştemilat ve mevcudat ve hudus ve imkan ve tegayyür hakikatlerinin kelimeleriyle Vacibü’l Vücudun mevcudiyetini ve vahdaniyetini güneş zuhurunda ve gündüz katiyetinde ispat ediyor. Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç arayanlar, Ayetü’l Kübraya müracaat etsinler.[/FONT][/SIZE][/COLOR][/COLOR]





[FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]************************************************** **[/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][COLOR=#ff0000][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B][SIZE=5]"Dostum Hafız Ali Benim yerime öldü" - "Rabıta ile Selam Yollarım" inancı [/SIZE][/B][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE][/LEFT]


[IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b865.gif[/IMG]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Aziz, sıddîk kardeşlerim, [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Ben merhum Hâfız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. [U]Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti.[/U] Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde [FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]zatlar yapmasaydı Kur’ân’a, İslâmiyete büyük bir zâyiat olurdu. Ben, onun vârisleri olan sizleri tahattur ettikçe, o acı gidiyor, bir inşirah geliyor. Medar-ı hayrettir ki, ben şimdi onun mânevî, belki maddî hayatıyla âlem-i berzaha gitmesi cihetiyle, o âleme gitmek için bende bir iştiyak zuhur etti ve ruhuma başka bir perde açıldı. Nasıl ki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muarefe, muhabere ile sohbet ediyoruz. Aynen öyle de, Hâfız Ali’nin tavattun ettiği âlem-i berzah, nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş. Hattâ bu gece, mesmuatıma göre, buradan birisi oraya gönderilmiş. On defadan ziyade teessüf ettim. "Niçin Hâfız Ali’ye onunla selâm göndermedim?" Sonra [U]ihtar edildi[/U] ki, [U]selâm göndermek için vasıtalara ihtiyaç yok; kuvvetli rabıtası telefon gibidir[/U]. [U]Hem o gelir, alır[/U]. O büyük şehid Denizli’yi bana sevdiriyor; daha buradan gitmek istemiyorum. [U]O ve Mehmed Zühtü ve Hâfız Mehmed, hayatlarında gördükleri vazife-i imaniye ve nuriyeye devam ediyorlar[/U]. [U]Onlar pek yakından temâşâ ediyorlar, belki de yardım ediyorlar[/U]. Evliya-yı azîmenin dairesinde kıymetli hizmet noktasında mevki almalarından, ben de o ikisinin Hâfız Mehmed’le beraber isimlerini silsilemde aktabların isimleri yanında yâd edip hediyelerimi bağışlıyorum.[/SIZE][/FONT] [/SIZE][/FONT][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=black]Şualar, Sayfa 291 - 292[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]
[/SIZE]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=black][B]Reddiye :[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Eceli gelmemiş olan bir kimse, başka birisi için eceli gelmeden ölmez, öldürülemez! Tabi bu ehli sünnet akidesidir...[/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=blue][B]Her ümmetin bir eceli vardır. O ecel geldiğinde, ne bir ân erteleyebilirler, ne de öne alabilirler[/B][/COLOR]. (A'raf 34; Yunus 49)[/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#0000ff][B]Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri[/B][I] (ecelleri)[/I] [B]geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.[/B][/COLOR] (Nahl 61)[/FONT][/SIZE]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=blue][B]Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez[/B][/COLOR]. (Hicr 5; Muminun 43)[/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=blue]Ki hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez.[/COLOR][/B] (Necm 38; İsra 15; En'am 164)[/SIZE][/FONT]


[LEFT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=6]************************************************** **[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=7][COLOR=#9932cc][B]11_ [IMG]http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:tkOxqHekq5Pa3M:http://4.bp.blogspot.com/_0WqR793NF1I/SPRVeSzs4cI/AAAAAAAAFBI/PnZRbvQwrPU/s400/BEDIUZZAMAN+SAID+NURSI116.jpg[/IMG][/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][COLOR=#ff0000][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B][SIZE=5]"[SIZE=4][COLOR=#ff0000][SIZE=5][COLOR=blue]Ümmetimin alimleri İsrail oğullarının peygamberleri gibidir[/COLOR][/SIZE].[/COLOR][/SIZE]" [COLOR=black][SIZE=4]Uydurma sözüne Hadis demesi[/SIZE]. [/COLOR][/SIZE][/B][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE][/LEFT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Elcevap: [/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Bu sualde üç cihet ve üç suâl var. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Birinci cihet: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm, gerçi Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma yetişmiyor. Fakat onun âli, enbiyadırlar. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın âli, evliyadırlar. Evliya ise, enbiyaya yetişemezler. âl hakkında olan bu duanın parlak bir sûrette kabul olduğuna delil şudur ki: [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Üç yüz elli milyon içinde, âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan yalnız iki zâtın, yani Hasan (r.a.) ve Hüseyin’in (r.a.) neslinden gelen evliya ekser-i mutlak hakikat mesleklerinin ve [U]tarikatlarının pîrleri ve mürşidleri[/U] onlar olmaları [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/sual1/b607.gif[/IMG] [I][COLOR=darkred](Ümmetimin alimleri İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir - (Keşfü’l-Hafâ: 2:64).)[/COLOR] [/I][U]hadisinin mazharları olduklarıdır[/U]. Başta [U]Câfer-i Sâdık (r.a.) ve Gavs-ı Azam (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) olarak herbiri, ümmetin bir kısm-ı âzamını tarik-i hakikate ve hakikat-i İslâmiyete irşad edenler[/U], bu âl hakkındaki duanın makbuliyetinin meyveleridirler. [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Şualar, Sayfa 89[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Mektubunuz Büyük Ali’nin mektubu gibi acip bir hakikati ifade eder. O hakikat, Risale-i Nur hakkında haktır. Fakat benim haddim değil ki, o hududa gireyim. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Verdana][COLOR=red]Evet, [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/kast/b427.gif[/IMG] [FONT=Palatino Linotype][COLOR=#8b0000][I](Ümmetimin alimleri İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir- [SIZE=2][SIZE=4](Keşfü’l-Hafâ: 2:64)[/SIZE].[/SIZE])[/I][/COLOR] [U]fermân etmiş.[B] Gavs-ı Âzam[/B] Şâh-ı Geylânî, İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Rabânî gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve harika zatlar, [B]bu hadisi[/B] kıymettar irşâdatlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler.[/U] O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan, hikmet-i Rabbaniye onlar gibi feridleri ve kudsi dâhileri ümmetin imdadına göndermiş. [/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][U][B]Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilatlı ve dehşetli şerait içinde, bir şahs-ı manevi hükmünde bulunan Risaletü’n-Nur’u ve sırr-ı tesanüdle bir ferd-i ferid manasında olan şakirtlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş. [/B][/U]Bu sırra binaen, [U]benim gibi bir neferin ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak bir dümdarlık vazifesi var[/U].[/FONT][/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT]


[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Kastamonu Lahikası, Sayfa 9[/SIZE][/FONT][/B]
[I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#8b0000]([B]Şuâlar[/B], 80, Altıncı Şua/İkinci Suâl/Birinci Cihet; 486, Onbeşinci Şua/Elhüccetü’z-Zehra/Üçüncü Medrese-i Yûsufiye’nin Tek Bir Dersinin Üçüncü Kısmı/Dokuzuncusu; [B]Kastamonu Lâhikası[/B], 9, Yirmiyedinci Mektubdan/ Azîz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur'aniyede Kuvvetli, Dirayetli Arkadaşlarım; [B]Barla Lâhikası[/B], 385, Yirmiyedinci Mektubdan/Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir şâkirdi olan Yusuf’un bir fıkrasıdır.)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=black][B]Reddiye :[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]
[COLOR=#ff6500][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5]علماء أمتي آأنبياء بني إسرائيل [/SIZE][/FONT][/COLOR]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#ff0000][B]"Ümmetimin alimleri İsrail oğullarının peygamberleri gibidir." [/B][I][COLOR=#8b0000](Keşfu’l-Hafâ: 2:64)[/COLOR][/I][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu hadisin[I] (sözün)[/I] aslı yoktur. Zaten kaynak olarak verilen Keşfu'l Hafa kitabı, Hadis zannedilen uydurma-söz hadislerin tanıtılması için kaleme alınmış bir eser olduğu malumumuzdur. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Günümüzde dahil tasavvuf ehlince oldukça meşhur olan ve önderlerince kullanılan bu uydurma sözün, muridlerini kontrol altına alabilmek ve etrafındaki yığınların uyanıp ayılmamaları için gündemde tuttukları aşikardır. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Akıl melekesini çok çok az sayıda da olsa kullanabilen yeni ağa düşen kişiler, Kur'an ve Sünnet kaynağına itibar edince bu uydurmaların ankebut ağı olduğunu anlayıp uzaklaşmaktadırlar. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Yazdırılan(!) Kitab sahibi de bu söz ve benzerlerini , o karanlık devirlerde ilim ve alime ulaşmanın sıkıntılı olduğu dönemde kullanarak oldukça rant elde etmiştir. Bugün ilim ve alimlerin ispatına rağmen hala körü körüne taasub, şirk çeşitlerinden sevgide şirke düşmeyi hemen aklımaza getirmektedir. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Alimlerin bu hadisin aslının olmadığına dair ittifakları vardır. [/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hadis zannedilen bu söz için [COLOR=darkred]Demirî[/COLOR] ve [COLOR=darkred]Askalânî[/COLOR]; "[B]Aslı yoktur[/B]", dediler. [COLOR=darkred]Zerkeşî [/COLOR]de böyle demiş, [COLOR=darkred]Suyutî[/COLOR] ise sukut etmiştir. [COLOR=darkred][I](Aliyyu’l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a,247; Şevkânî, Fevâidu’l-Mecmû‘a, 286)[/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Dalâlette olan [COLOR=darkred]Kadiyâniyy[/COLOR]e taifesi peygamberliğin hâlâ devam ettiğine delil olarak bu hadisi getirirler. Sahih olsaydı bile onların aleyhine delil oturdu. Biraz düşünen bunu anlar.[/SIZE][/FONT]

---------------






[LEFT]Bitmez....[/LEFT]


[CENTER][B][SIZE=5][FONT=Georgia][COLOR=darkgreen]************[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER]


[SIZE=5][FONT=Georgia][COLOR=darkgreen][FONT=Georgia][SIZE=6][COLOR=#0000ff][B]Ölüden Yardım İstemek[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[B][IMG]http://www.derki.com/images/altinci/ramazanorucbaba.jpg[/IMG] [IMG]http://www.aliaksoy.net/wp-content/hurafe.jpg[/IMG] [IMG]http://img87.imageshack.us/img87/8080/2wx8.jpg[/IMG] [/B]


[FONT=Courier New][SIZE=4][COLOR=red][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#2e2e2e][B]Nurcular şu şiiri, Abdülkadir Geylânî’nin, sekiz asır önce Said Nursi için yazdığını iddia ederler: [/B][/COLOR][/FONT][/COLOR][/SIZE]
[COLOR=red][SIZE=4][SIZE=4][FONT=Courier New][B][COLOR=#2e2e2e]“[/COLOR][COLOR=red]Bizi aracı yap, her korku ve darlıkda.[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Courier New][COLOR=red][B]Her şeyde her zaman, candan koşarım imdada [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Courier New][COLOR=red][B]Ben korurum müridimi korktuğu her şeyde.[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Courier New][COLOR=red][B]Koruyuculuk ederim ona, her şer ve fitnede.[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Courier New][COLOR=red][B]Müridim ister doğuda olsun ister batıda[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][B][COLOR=red][FONT=Courier New]Hangi yerde olursa olsun yetişirim imdada[/FONT] [/COLOR][COLOR=#2e2e2e]”[/COLOR][/B][/SIZE]
[SIZE=4][I][B][COLOR=#2e2e2e]([/COLOR][COLOR=darkred]Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lema, c. II, s. 2083[/COLOR][COLOR=#2e2e2e].)[/COLOR][/B][/I][/SIZE]
[I][SIZE=4][COLOR=#2e2e2e][B]Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 137[/B][/COLOR][/SIZE][/I]
[FONT=Verdana][B][FONT=Courier New][SIZE=3].[/SIZE][/FONT] [/B][/FONT][/SIZE][/COLOR][/FONT][/COLOR][/FONT][/SIZE]

gavs 15. December 2012 09:11 AM

[FONT=Georgia][SIZE=6][COLOR=red][B]ÜMMETİMİN İHTİLÂFI RAHMETTİR[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Georgia][SIZE=5][COLOR=#006400]."

[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=darkred]Mek[/COLOR][COLOR=darkred]tubat, 247, Yirmi ikinci Mektub/Birinci Mebhas/Beşinci Vecih; Rehberler, 218, Uhuvvet Risalesi/ Mektub/Birinci Mebhas/Beşinci Vecih[/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][I][B][COLOR=magenta]Ümmetimin ihtilâfı rahmettir[/COLOR][/B][/I][COLOR=#006400]." [IMG]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/mekt/b607.gif[/IMG] [/COLOR][COLOR=darkred]el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1:64; el-Munâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212[/COLOR][COLOR=#006400].)[/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Ali el-Karî[/B] bu hadis (söz) hakkında diyor ki:[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=brown][COLOR=navy][B]İmamların çoğu bunun aslının olmadığını zannettiler. Fakat, Hattabî bunu Garibu’l-Hadis’te istitraden zikretti ve kendi kanaatına göre aslının olduğunu bildirdi[/B][/COLOR].[/COLOR][/I][COLOR=#006400] [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Suyutî [/B]Camiu’s-Sağir”inde şöyle demiştir: Nasr el-Makdisî Hücce’sinde onu tahriç etti ve Beyhakî Risaletu’l-Eş'ariyye’de senetsiz olarak zikretti, ayrıca Huleymi, Kadı Hüseyin, İmamu’l-Harameyn ve diğerleri de hadisi zikrettiler. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Munavi, suyuti’nin şu sözüne bağlı olarak şöyle demiştir: “Subki şöyle demiştir... (ve ondan zikrettiğimiz sözünü nakletti). Sonra da Münavi şöyle dedi: Hafız el-Iraki, bunun senedinin zayıf olduğunu söylemişdir[/COLOR][COLOR=#006400]([/COLOR][COLOR=darkred]Munavi, Feyzu’l-Kadir I, 212-213[/COLOR][COLOR=#006400]) [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=navy][B]Bu hadis, hafızların bizim ulaşamadığımız bazı kitaplarında olabilir, ALLAHu a‘lem[/B][/COLOR][/I][COLOR=#006400],[/COLOR][COLOR=black] dedi.[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][I]Suyutî’nin bu sözü tartışmalıdır. Nitekim, âlimlerin bu konuda açıklamaları vardır[/I]:[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Hadis alimi Muhammed Nasuruddin el-Elbani [/B]ise şöyle demişdir: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=brown][COLOR=navy][B]Bu hadisin aslı yoktur. ibni Hazm’dan nakledildiğine göre, o bu hadis batıl ve mekzuptur, demiştir[/B][/COLOR] [/COLOR][/I][COLOR=#006400]([/COLOR][COLOR=darkred]Elbani, Silsiletu’l-ahadisu’d-daife ve’l-mevzu’a, 76.[/COLOR][COLOR=#006400]) [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=black]Buna göre, hadis sahih değildir veya çok zayıftır ki bunun gibisiyle delil getirilmez. Delil getirmeye elverişli de değildir.[/COLOR][/I][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Subkî[/B] de:[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][I][COLOR=navy]Bu, muhaddislerce bilinen bir hadis değildir. Ben ne sahih, ne zayıf ve ne de mevzu bir senetle bu hadise rastladım, aslının olduğunu zannetmiyorum[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][/I][COLOR=black]diyor[/COLOR][COLOR=#006400]. ( [/COLOR][COLOR=darkred]Sabbâğ, Tahkīk ve Ta‘lik, 109, 6. dipnot[/COLOR][COLOR=#006400].) [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown][I][COLOR=navy]Ancak bu bir kimsenin sözü olabilir. Belki de birisi “ümmetimin ihtilafı rahmettir” deyip, bazıları da onu alarak, hadis zannetmiş ve peygamberin sözü saymıştır. Hala inanıyorum ki, bu hadisin aslı yoktur. Bunun asılsız olduğuna rahmetin ihtilaf etmemeyi gerektirdiğini bildiren ayet ve sahih hadislerle delil getirilmiştir[/COLOR] [/I][/COLOR][COLOR=#006400]([/COLOR][COLOR=darkred]Alusi,Tefsir, IV, 24[/COLOR][COLOR=#006400])[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]İbn Hazm[/B], İhkâm’da:[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][I][B][COLOR=navy]Bu, hadis değildir; bilâkis o, batıldır, mevzudur. Çünkü, eğer ihtilâf rahmet olsaydı, ittifak gazap olurdu. Bu ise, hiçbir Müslümanın söyleyemeyeceği bir şeydir[/COLOR][/B][/I][COLOR=#006400],[/COLOR][COLOR=black] diyor.[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]( [/COLOR][COLOR=darkred]Muhammed b. Cemil, Fırka-i Nâciye (Kurtulan Toplum), çev. Mehmed Alptekin, Saff Yayınları,1989, 115[/COLOR][COLOR=#006400].)[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[COLOR=black][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Zaten, aslonan da iddianın ispatıdır. Âlimlerce senedi bile bulunamayan bir sözün Hz. Peygambere isnat edilmesi doğru değildir.[/SIZE][/FONT][/COLOR]
[COLOR=black][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]ALLAH, [B]Abdullah b. Müubarek[/B]’e [/SIZE][/FONT][/SIZE][/FONT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]rahmet etsin, şöyle demiştir:[/SIZE][/FONT][/COLOR]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][B][COLOR=red]İsnat dindendir. İsnat olmasaydı, muhakkak ki, her isteyen istediğini söylerdi[/COLOR][/B][COLOR=#006400]." ( [/COLOR][COLOR=darkred]Muslim, Mukaddime, 5[/COLOR][COLOR=#006400].) [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Yine demiştir ki:[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]"[I][B]Bizimle (hadis nakleden) şu kavim arasında ayaklar, yani isnat vardır[/B][/I]."[/COLOR][COLOR=#006400] ( [/COLOR][COLOR=darkred]Muslim, aynı yer[/COLOR][COLOR=#006400].)[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Onun bu sözünü [B]Nevevî[/B] şöyle açıklıyor: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=black]Bunun manası, eğer sahih bir isnat getirirse hadisini kabul ederiz, yoksa terk ederiz, demektir. İsnatsız hadisi ayakta duramayan hayvana benzetti. Nikekim, ayakları olmayan hayvan da ayakta duramaz.[/COLOR][/I][COLOR=#006400] ([/COLOR][I][COLOR=darkred]Mehmed Sofuoğlu, Sahîh-i Muslim ve Tercemesi, İrfan Yayınevi, İstanbul 1972, 1/39[/I][/COLOR][COLOR=#006400].) [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisinin elimizdeki kaynaklarda merfu/sahih bir senedi yoktur[/B]. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]el-Beyhakî[/B], İmam el-Eş'arî'yi müdafaa maksadıyla kaleme aldığı er-Risâletu'l-Eş'ariyye'sinde[/COLOR][COLOR=#006400] [[/COLOR][COLOR=darkred]İbn Asâkir, Tebyînu Kezibi'l-Mufterî, 100 vd[/COLOR][COLOR=#006400].] [/COLOR][I][COLOR=black]bu hadisi senetsiz olarak nakletmiştir[/I].[/COLOR][COLOR=#006400]([/COLOR][COLOR=darkred]İbn Asâkir, Tebyînu Kezibi'l-Mufterî, 106[/COLOR][COLOR=#006400]) [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bu hadisi (sözü)bu lafızla zikreden kaynakların hiç birisinde sened zikredilmemiştir. Hatta es-Subkî, "[I][B]Muhaddisler tarafından bilinmemektedir. Bu rivayetin ne sahih, ne hasen, ne de mevzu bir senedine rastlamadım[/B][/I]" demiştir[/COLOR][COLOR=#006400].[ [/COLOR][COLOR=darkred]el-Munâvî, Feydu'l-Kadîr, I, 212[/COLOR][COLOR=#006400].] [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Yaygın olarak zikredilmesi dolayısıyla es-Süyûtî, "[I][B]Belki önceki Hadis alimlerinin eserlerinde senedli olarak zikredilmiştir de, onların eserleri bizlere ulaşmamıştır[/B][/I]" demiştir[/COLOR][COLOR=#006400].[ [/COLOR][COLOR=darkred]el-Câmi'u's-Sağîr, I, 210[/COLOR][COLOR=#006400].] [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][I][COLOR=black]Bu rivayeti senetsiz olarak veren kaynaklar es-Sehâvî, el-Aclûnî ve daha birçok alim tarafından zikredilmiştir[/COLOR][/I][COLOR=#006400]. [[/COLOR][COLOR=darkred] el-Makâsıdu'l-Hasene, 26-7; Keşfu'l-Hafâ, I, 66-7[/COLOR][COLOR=#006400].] [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]ibni Dibağ eş-Şeybani[/B] de şöyle demiştir:[/COLOR][COLOR=navy][B] [I]Alimlerin çoğu bu hadisin aslının olmadığını söylemiştir. Fakat Hattabi bunu Ğaribü’l-Hadis’inde istidraden (dolaylı olarak) zikrederek [U]kendisine göre [/U]aslının olduğunu hissettirmiştir[/I][/B][/COLOR][COLOR=#006400].( [/COLOR][COLOR=darkred]İbn Dibağ eş-Şeybani, Temyizu’t-tayyib mine’l-hadis, 85[/COLOR][COLOR=#006400].) [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][B][SIZE=4][COLOR=blue]Hasılı "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisinin aslı (senedi) bulunamamıştır. Bu sebeple onu Efendimiz (s.a.v)'e izafe ederek nakletmek doğru değildir.[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Aşağıya yazacağım hadis ihtilaf etmenin zararını bildirecektir ![/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][B][COLOR=brown]ÜMMETİMİN İHTİLÂFI RAHMETTİR[/B][/COLOR][COLOR=#006400]." [/COLOR][I][B][COLOR=black]uyduruk sözünü sahih hadis kabul eden rasul iftiracaılarına aşağıya koyacağım ümmetin ihtilafıyla ilgili hadisi değerlendirmeye davet ediyorum [/B][/I].[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][COLOR=red]Andolsun ki siz, kendinizden önceki milletlerin yoluna kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpatıp uyacaksınız. Hatta onlar daracık bir keler deliğine girseler bile, siz de muhakkak o deliğe gireceksiniz." [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]Ashâb-ı kiram: "Yâ Resulellah! O milletler yahudiler ve hıristiyanlar mı?"[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red]"Bunlar olmayınca başka kimler olur?" [/COLOR][COLOR=black]buyurdu.[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][B][COLOR=#006400]([/COLOR][COLOR=darkred]İbn-i Mâce: 3994[/COLOR][COLOR=#006400])[/COLOR][/B][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]_İbnu Amr İbni'l-As radıyALLAHu anhuma anlatıyor: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][COLOR=blue]Beni İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de gelecektir. Öyle ki onlardan aleni olarak annesine gelen olmuşsa, ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Beni İsrail yetmişiki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi ateştedir[/COLOR][COLOR=#006400]." [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]"Bu fırka hangisidir?"[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][COLOR=black]diye soruldu.[/COLOR][COLOR=#006400] [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][COLOR=blue]Benim ve ashabımın üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır[/COLOR][COLOR=#006400]!" [/COLOR][COLOR=black]buyurdular."[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=darkred]Tirmizi, İman 18, (2643). kutub-i sitte 4743[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]- Hz. Muaviye radıyALLAHu anh anlatıyor: "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#006400]"[/COLOR][COLOR=red]Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i kitap, yetmişiki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmişüç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmişikisi ateşte, sadece biri cennettedir. Bu da (Ehl-i Sünnet ve'l) cemaattir[/COLOR][COLOR=#006400]."[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=darkred][B]Ebu Davud, Sünnet 1, (4597). kutub-i sitte 4742[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]


[CENTER][B][SIZE=5][FONT=Georgia][COLOR=darkgreen]************[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER]

[SIZE=3][B][COLOR=red]BİR ADAMIN SENİNLE ÎMANA GELMESİ (...)[/COLOR][/B]

[/SIZE][IMG]http://www.risalehaber.com/images/other/kare-kare-bediuzzaman-foto_56398_2.jpg[/IMG]

[SIZE=3][FONT=Courier New][SIZE=4][COLOR=black]Hadîs-i Şerif’te vardır ki:[/COLOR] "[I][B][COLOR=green]Bir adamın seninle îmana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır[/COLOR][/B][/I][/SIZE][/FONT]."[/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=brown](Âsâ-yı Mûsa, 218, Hüccetullah-ül Bâliğa Risalesi/Lahika; Emirdağ Lâhikası I, 97, Yirmiyedinci Mektuptan/Aziz,Sıddık Kardeşlerim!/Şimdiye kadar gizli münâfıklar, Risale-i Nura kanunla, adliye ile ve âsâyiş ve idare (...).)[/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3] [/SIZE]

[FONT=Courier New][SIZE=4][COLOR=black]Bir hadîste ferman etmiş A.S.M.:[/COLOR] "[B][COLOR=red]Birtek adam seninle hidâyete gelse, sahra dolusu kırmızı koyun ve keçilerden daha hayırlıdır[/COLOR][/B]."[/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][I][COLOR=brown](Şuâlar, 326, Onüçüncü Şua/Üstadın Talebelerine Gönderdiği, Nurlu Mektuplardır/Aziz, Sıddık Kardeşlerim!)[/COLOR][/I][/SIZE]



[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B]Said Nursî’nin hafızasında bu hadisten kırmızı renk kalmış, ama hayvanın cinsi kalmamıştır. Bir yerde "kırmızı koyun" derken, diğerinde buna "keçi"yi eklemiştir , pardon yazdırılmıştır ...[/B][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Hadisin aslı şöyledir:[/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]"[B][COLOR=green]ALLAH’a yemin ederim ki, senin vasıtanla ALLAH’ın bir tek kişiye hidayet etmesi, senin için birçok kırmızı develerinin olmasından hayırlıdır[/COLOR][/B]."[/SIZE][/FONT]
[I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=brown](Buhārî, Cihâd, 142/214; Muslim, Fezâilu’s-Sahâbe, 4/34; Ebû Dâvud, İlim, 10/3661)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I]


[CENTER][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=#a52a2a]**********[/COLOR][/SIZE][/FONT][/I][/CENTER]



[LEFT][COLOR=#a52a2a][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][B]“[COLOR=red][SIZE=6]Abdulkadir Geylani "Yediği Tavuğu Diriltti[/SIZE]!" Şirki[/COLOR][/B][/SIZE][/FONT][/COLOR]


[IMG]http://t3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRYs6iFcPrpRpF7XGjsuNAvnZ9LdiJHMa4MUF7JP_uUekY4E7C1YA[/IMG] [IMG]http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQSKx9xvXPgjJubKLlcRBVFZLMzWCmVb57gogaeFoOVxXLVzAfV[/IMG] [IMG]http://profile.ak.fbcdn.net/hprofile-ak-snc4/50493_33120390225_189626_n.jpg[/IMG]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=black]"Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!" [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=black]Hazret-i Gavs tavuğa demiş[/COLOR]: "[COLOR=magenta][U][B]Kum biiznillâh!" O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını[/B][/U][/COLOR], [COLOR=black]mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: "Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin." [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=black]İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/LEFT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=red][B]Lemalar | On Dokuzuncu Lem’a | 145[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]





[CENTER][SIZE=4][COLOR=darkred]***************[/COLOR][/SIZE][/CENTER]



[COLOR=red][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=6][COLOR=red][B]Şehidlerin ve Hz. Hamza’nın(r.anha); Rabıta ve Tevessulle Yardım İsteyenlerin İşini Dünyaya Dönerek Görmesi![/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][/FONT][/COLOR]

[IMG]http://images.habervitrini.com/haber_resim/saidi-nursi.jpg[/IMG] [IMG]http://t3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTqPM_RbeCOzP4El_3_6XoKWgIx_YdI-2YWWQ9uCbv8Q55N4Sblzg[/IMG] [IMG]http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRVJqMeV8AIT3xBNNbYeZYgH4XNdTVnjVLnjHMFcnxgsc-2DGS-[/IMG] [IMG]http://t1.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcRunvP9uERerJG1yeniflV4iic5UjDZDSCY-6dCFWKZ0CGT1WVqbA[/IMG]


[COLOR=black][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Evet, şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarik-i hakta feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar, ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. [/SIZE][/FONT][/FONT][/COLOR]
[COLOR=black][FONT=Verdana][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir; fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şühedanın lezzetine yetişmez. [/SIZE][/FONT][/FONT][/COLOR]
[FONT=Verdana][SIZE=4][FONT=Verdana][COLOR=black]Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. "Ben uyansam şu lezzet kaçacak" diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyeden istifadeleri öyle farklıdır. Hadsiz vakıatla ve rivayatla, şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve katîdir. [/COLOR][/FONT][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red][FONT=Verdana][SIZE=4]Hattâ, Seyyidü’ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, mükerrer vakıatla, kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve ispat edilmiş[/SIZE][/FONT][/COLOR][/B][COLOR=black][FONT=Verdana]. [/FONT][/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][SIZE=4][SIZE=4][COLOR=black][FONT=Verdana][SIZE=4]Hattâ[/SIZE], [SIZE=4]ben kendim[/SIZE], [SIZE=4]Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı[/SIZE]. [/FONT][/COLOR][/SIZE][B][COLOR=red][FONT=Verdana][SIZE=4]Benim yanımda ve benim yerime[/SIZE][SIZE=4] şehid olduktan sonra[/SIZE][/FONT][/COLOR][/B][COLOR=black][FONT=Verdana][SIZE=4], üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman, mahall-i defnini bilmediğim halde[/SIZE], [/FONT][/COLOR][/SIZE][B][COLOR=red][FONT=Verdana][SIZE=4]bence bir rüya-yı sadıkada, tahte’l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim. Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm. O beni ölmüş biliyormuş; benim için çok ağladığını söyledi. Kendisini hayatta biliyor. Fakat Rus’un istilâsından çekindiği için, yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış. İşte bu cüz’î rüya, bazı şerâit ve emâratla, geçen hakikate bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir[/SIZE].[/FONT][/COLOR][/B][/SIZE][/FONT]

[B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=#808000]Mektubat, Sayfa 12 - 13[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]




[CENTER][B][SIZE=5][FONT=Georgia][COLOR=darkgreen]************[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B]

[/CENTER]
[B][SIZE=5][FONT=Georgia][COLOR=#9932cc]D(H)iyanet İşleri Başkanlığı Yayınları[/COLOR][COLOR=#ff0000] - RİSALE-İ NUR DEĞERLENDİRMESİ[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B]
[B][SIZE=5][COLOR=#ff0000][FONT=Georgia][IMG]http://tbn0.google.com/images?q=tbn:ovyQsxsJAREpVM:http://www.evinizekitap.com/images/products/637_buyuk.jpg[/IMG][/FONT] [/COLOR][/SIZE][/B]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B](S.5)[/B] [/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Mübarek dinimizin nurlu yolu, insanları gerçek îmana, tevhide götüren îslâm hidayeti Kur'ân-ı Kerim ve Peygamberimiz'in hadîs-i şerifleriyle tesbit ve tâyin edilmiştir. Buna rağmen bu aziz dinin, her asırda bazı aşırı cereyanlar ve Bâtınî hareketlerin tesiri altında gerçek îmana ve esaslarına uymayan alana itildiği de müşahade edilmiştir. İslâm tarihi Haricîlerin, Müşebbihenin, Batınîlerin, Hurufîlerin, imamet fikri ile ortaya çıkanların ve benzerlerinin din adına îslâma yaptıkları zararlar ile doludur. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu aşırı ve yıkıcı ceryanların bir kısmı hakikatte siyasî guruplaşma hareketlerini daha tesirli kılabilmek için dinî bir görünüşle ortaya çıkmış, bir kısmı da Kitab'ın ve Sünnet'in savunucuları olarak görünmüşler, fakat îslâmın tevhid akidesini başka yönlere tevcihe çalışmışlardır. Bütün bu cereyanlar arasında Ehl-i Sünnet âlimleri İslâm'ın doğru yolunu müdafaa babında çalışmışlar, sayılamayacak kadar çok eserler bırakmışlardır. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B](S.6) [/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu durumda, selef. âlimlerinin yaptığı tevcih hareketine uyarak manevi durumumuzun huzura kavuşmasında, İslâm'ın gerçek hüviyetinin gösterilmesini Diyanet İşleri Başkanlığı ön görmüştür. Bu yönden, İslâm'a ve onun tevhit görüşüne zarar veren, itidalini kaybetmiş cereyanların ve maddeci akımların, dinî esaslara uymayan durumlariyle dine karşı olan görüşlerinin efkârı umumiyeye arzını ve bu meselelerde Müslümanları uyarmayı vazife bilmiştir. Bu hususda Misyonerlik, Komünizm, Batınîlik, Biberîlik ele alınacak, esas hüviyetleriyle ortaya konacaktır. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B](S.6-7) [/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu risalemizde ise bu günlerde Müslümanların zihinlerini fazlasiyle işgal eden Nurculuk adı altındaki cereyan dinî bakımdan incelenerek mü'minlerin bu bapta tenvirine çalışılacaktır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Said Nursî tarafından yazılan risaleleri ve hususiyle, talebelerinin kattıkları ifadeler, keramet, velayet ve Mehdî gibi îslâm âleminin mübarek kelimelerinin Said Nursî'ye isnadı, âyet-i kerimelerin tefsirinde mananın tahammül edemiyeceği tarzda batını ve indi manalar verilmeye çalışılması bunların dinî yönden tekrar ele alınmasını ve Nurculuğu gerçek Müslümanlık zannedenleri uyarmayı zaruri kılmıştır. [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][COLOR=blue][B]NUR RİSALELERİ HAKKINDA MÜŞAVERE KURULU KARARLARINDA BİLDİRİLENLER (S.7-9)[/B][/COLOR][/SIZE] [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B]Nur Risaleleri, Said Nursî talebelerinin ilâveleri ve tekrarları ile meydana getirilmiş takriben 130 küsur eserden ibarettir. Bu risaleler hakkında daha önce Başkanlığımız Müşavere Kurulu üyeleri tarafından bilir kişi sıfatiyle ve yahut Kurulun mütalaası olarak bazı görüşler açıklanmıştır. Bu raporların hususiyle dinî yönden üzerinde durdukları meseleler şöyle hülâsa edilebilir:[/B] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5][B]1 —[/B][/SIZE] [B][SIZE=5]Ebcet hesabiyle ve tevafuklarla manalar verildiği, bunların Müslümanlık esaslarına göre dinî ve ilmî kıymeti olmadığı[/SIZE][/B]... (1948/323) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]2 — [B]Risâle-i .Nûr'un ve müellifinin manevî işaretle müjdelendiği ve buna binaen vazife sahasında bulunduğu[/B], muhalefetin doğru olmadığı muhabbetin ise Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazandıracak bir yol olduğu iddiası (1960/156) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]3 — Nur Risalelerini toplu olarak okumak bir nevi hizipçilik olduğu (1960/203 no: ) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]4 — [B]Risâle-i Nur'un dini mukaddesat okumak bir nevi mukaddesat arasına katılmak istendiği; yalnız Nurcular için dua yapılarak, Müslümanlar arasında bir zümre meydana getirildiği ve tefrikaya yol açıldığı[/B] (1962/5) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]5 -Nurculuk propagandası yaptığı (1962/28) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]6 — [B]Said Nursî ve eserlerinin harikuladeliğinden ve kerametlerinden bahsolunduğu. indî teviller ve mübâlâğalı ifadeler kullanıldığı[/B] (1962/526) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]7 — [B]Said Nursî'nin ve eserlerinin harikuladeliği ve kerametleri hakkında indî teviller ve mübalâğalı ifadeler kullanıldığı[/B] (1962/538) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]8 — Mübalâğalar, indî tevil ve mütalâalar (1962/547) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]9 -- Mübalâğalı indî tevil ve mütalâalar (1962/548) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]10-- Birtakım indî tevillerle hizipçiliğe müeddî oluşu (1963/506) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]11 — [B]Kur'ân-ı Kerîm'in harflerinden birtakım manalar i[U]stihracın[/U]a[/B] [B]kalkışmak gibi [U]ulemanın ekserisince benimsenmiyen[/U] bir yol tutulduğu[/B], [B]Asa-yi Musa adlı eserinde bazı âyet ve kelâm-ı kibarı indî olarak tevil ederek bunların Risale-i Nûr'u tebşir ve teyid ettiği[/B] iddiası (1963/520) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]12 - - [B]Nur Risalelerini Kur'ân-ı Kerîm'in manevî mucizesi olarak göstermesi [/B]iddiası (1963/572) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]13 — [B]Nur Risalelerinde Said Nursî'nin tasavvufla karışık şahsî görüşleri, mübalâğalı fikirler, indî teviller ve [SIZE=5][U]hurufilik[/U][/SIZE][/B] (1963/669) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hülâsa, Müşavere Kurulu'nün bazı kararlarında ana hararını verdiğimiz mes'elelerde [B]mübalâğalı fikirler, indî teviller, hurûfîlik, nur risalelerini manevî mucize olarak gösterme, hizipçilik. Millet arasında tefrikaya sebep olma kerametler, [U][SIZE=5]selef ulemasının benimsemediği[/SIZE] [SIZE=5]harflerden manalar çıkarma, Said Nursî'nin manevî işaretle müjdelendiği ve benzeri aşırı, sınırsız iddialar[/SIZE][/U] gerçektekten üzerinde durulması gerekli bir meseledir[/B]. Kararların müttefikan üzerinde durdukları noktalar ve Nur Risalelerindeki bu tutumun mahzurları Müslümanı tehlikeli sonuçlara götürür. Selefin itikât ve ilim görüşüne muhalif o lan, yukarıda işaret edilen "[B]aşırı beyanlar Nur Risalelerinde sayısızdır.[/B] Şimdi bu hususta, tesbit ettiğimiz örnekler üzerinde duracağız. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]NUR RİSALELERİNİN İLÂHÎ BİR İLHAMA DAYANDIĞI İDDİASI (S.11-12) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nur risalelerinin baştanbaşa ilâhî bir ilhama dayandığı intibaı kısmen Said Nursî, bilhassa naşiri olan talebelerince halka telkin edilmek istenmiştir. Meselâ (îşaratu'1-icaz) kitabında (Arap harfleriyle teksir s. 281) nur talebelerinden Mehmed Kayalar : [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]«Risale-i Nur, Kuran'm bu asırda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatleri semavîdir, Kur'ânîdir. O halde Kur'an okundukça o da okunacaktır.» der. Halbuki İşaratu'1-icaz kitabı Kur'ân-ı Kerîm'in tamamına şamil bir tefsir olmadığı gibi bu kitabın içindekilere Kur'ân-ı Kerîm derecesinde bir kudsiyet izafe olunması doğru değildir. Bu asırda en yüksek tefsir, denen bu kitap, Bakara sûresinin 31 âyetinin, tefsir ilmi usulüne uymayan indî bir görüşle yapılan bir açıklamasıdır. Diğer risalelerde de âyet-i kerîmelerden rastgele bazıları her hangi bir va'z risalesi halinde ele alınmıştır. Bu durumda nur risaleleri iddia edildiği gibi Kur'ân-ı Kerimin tefsiri değildir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Meyve Risalesindeki Felâk sûresinin tefsiri, hurûfîlik usuliyle bir tevilden ibarettir. Bu da ötedenberi bilindiği gibi Fıkıh usulündeki tefsir kaide ve şartlarına ve bunca müfessirin (icma) mahiyetindeki görüş ve izahlarina uymaz. Meselâ, bu risalede (Felâk) sûresinin büyücülüğe temas eden 5 inci âyetinde: «Bu ayetin 1328 senesine tevafuk ettiği..» denilerek radyo ile yapılan siyasî telkine hamledilmesi aynı uygunsuz tevillerin bir örneğidir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Zülfikar risalesinin hatimesinde, (Arap harfleriyle teksir, S. 4) «Risale-i Nur'un mescid ve mabedlerde, minber ve kürsilerde okunacağı» yazılmak suretiyle hiç bir dinî esere 14 asırdır verilmemiş olan imtiyaz bu esere kazandırılmak istenir. Bu şekilde hareket yani nur risalelerinin mescid ve mabedlerde cemaata okunmasının gerekliliği hakkındaki tavsiyeler, islâm dininin ibadet uygulamalarına ve formüllerine uymaz. Çünkü bu gibi yerlerde, okunacak ve manası anlatılacak kitap yalnız Kur'ân-ı Kerîm ve Hadîs-i şerifler olup, bunların nasıl okunacağı ve manasının açıklanacağı da sarih usûllere bağlanmış bulunmaktadır. Cenâb-ı Hakk'm emrinde Hz. Peygamber'in fiilinde olmayan bir işi ibâdet haline getirmek din yolunda gitmek isteyene yakışır mı? [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]NUR RİSALELERİNİN İSİMLERİNİ KOYMADA GARİP İDDİALAR : (S.12 -13) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nur risalelerine Hz. Ali'nin, İmam Rabbanî'nin, Abdülkadir Geylânî'nin ad verdikleri iddiası ileri sürülmektedir. Meselâ: Hz. Ali'ye Nisbet edilen Celcelutiye risalesinde (Asayı Musa) tabiri kullanılmış olmasından dolayı, bunu okuyan Said Nursî, bu tabiri bir kitabına advermiş ve onun mukaddimesinde Hz. Ali'nin bu kitabı o sözle haber vermiş olduğunu yazmıştır ki, bu, ciddiyetle ve ilimle telif edilemez. Bu telâkkiler tasavvufi - batıni bir görüş tarzıdır, îlim erbabınca doğru görülemez. Çünkü, gaybı, Allah'tan başka kimse bilemez. Her mü'mine ilham vaki olması mümkündür. Yalnız ilhama mazhar olan kimsenin bunun kendisine mahsus kalması ve başkaları için hiç bir surette itikada ve ibadete delil olmaması üzerine ötedenberi ulemanın ittifakı bulunmaktadır. İlham ve kanaatler şahsîdir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype](Sikkeyi tasdik-i gaybî) adlı kitabında (Arap harfleriyle teksir S. 91-92) de nur talebelerinden Ahmed Nazif, Hz. Ali'nin (Keramet-i gaybiye) sinde Risale-i Nur'a (Sıracü-n-nur) adının verildiğini iddia eder ki, aynı garabettedir. Kur'ân-ı Kerîm'de (Sırâcen münîrâ) yâni: «Aydınlatıcı çerağ» deyimi, Peygamberimiz (S.A.S.) hakkında varid olmuş bir vasıftır. Bunun risale-i nura atfedilmesi yersiz ve indî bir tevcih olur. Bu eserde umumiyetle ifade edilen görüşler bâzı tasavvufî-batınî te'ville. re dayanmaktadır. Bu gibi teviller, âlimîerince hoş karşılanmamış ve âyetlerin böyle usûl dışında tevillere uğratılması da hiç bir zaman doğru görülmemiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Onuncu hicrî asırda gelen ve o asrın müceddidi sayılan İmam Rabbânî'nin (Mektubat) adlı kitabında (Bediûzzaman) deyimi bulunduğu ve bunu Said Nursî'nin benimsediği aynı lâkap dolayısiyle tefe'ül ettiğine istinaden talebeleri bunu bir tefahur vesilesi yapmışlardır ki, gülünç bir iddiadır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]NUR RİSALELERİNİN ARŞ-I A'ZAM'DAN İNDİĞİ İDDİASINDAKİ CÜR'ET VE KİTAB'A, SÜNNET'E DAYANMAYAN AKIL DIŞI TEVİLLERİ : (S.14-15) [/B][/COLOR][/FONT]
[/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Risale-i Nûr'un yüceliği hakkında propaganda o dereceye vardırılmış ki, (Zülfikar) risalesinde: «Bu hüccetler ve talimatın, bu kelimat ve teşbihatın Arş-ı A'zam'dan indiği muhakkak...» gibi ;son derece sınırsız iddialarla semavî kitaplar arasına sokulmak istenmiştir. Bu kitapta, kelimat ve tebligatın Arş-ı A'zam'dan indiği hakkındaki izah, ifadenin ilhama dayandığını açığa vurmak gayesini gütmektedir. Vahyin Kur'ân-ı Kerîme mahsus bulunduğu ve Hz. Peygamber'den başkasına ait ilhamın delil olmayacağı için böylece bir tutum din ilmince doğru görülemez. Bu gibi uygunsuz ifadeler ötedenberi Batınîlerce benimsenmişti. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Böyle aşırı tevillerin bulunduğu (Sikke-i tasdik-i gaybî) eserinin baş tarafında, birinci sayfadan evvel, bizzat kendisi tarafından «Eski medreslerde 5-10 seneye mukabil, inşallah Nur medreseleri 5-10 haftada aynı neticeyi temin edecek ve 20 senedir ediyor.» denilmektedir. Böyle bir şeye imkân var mıdır? Bu zihniyet, Peygamberimiz'in «Beşikten mezara kadar ilim öğrenin» sözüne uymadığı gibi, İslâmî tahsile de bir suikast olmaz mı? Yine aynı eserde «Bu kitabın neşrine çalışılması, dehşetli günahlara kefaret ve gelecek müthiş belâlara ve anarşistliğe bir set olacağı...» yazılmakta, 41. sayfada: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]«Kalp, istiyor ki şu defineleri, gizli olan lem'alan göstereyim. Fakat ne yapayını ki makam kaldırmıyor...» gibi megalomaniye kaçan sözlere rastlanmaktadır. Bu temsiller gerçekle ilgisi olmayan bir takım garip iddialardır. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]SAİD NURSÎ ASR-I SAADETTEN SONRAKİ DEVRİN EN BÜYÜK ÂLİMİ İMİŞ! : (S.15-16) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]([B]Ankara Üniversitesinde konferans) adlı risalenin 9. sayfasında: «Asrı saadet hariç, İslâm Âlemi böyle bir âlim yetiştirmemiştir.» denilmektedir/ İslâm fıkhını derlemiş ve Müslümanlara bu hususta önder olmuş dört büyük mezhep imamiyle İslâm İnancını dağınıklıktan koruyan iki âlim, yani Ehl-i Sünnet'in itikatta iki büyük imanını, Ebû Mansur Mâturîdî ve Ebu'l-Hasen el-Eş'arî'yi bile küçümsemiş olan yazı sahibi, bunlardan sonra asırlar boyunca gelen ve Hüccetü'l-İslâm, Şemsü'l-Eimme, Sadru'ş-Şerîa, Sultânü'l-Ulemâ vesaire gibi şerefli lâkaplarla yüceltilmiş, yahut isimlerini bütün Müslümanların, hatta Batı âlimlerinin hürmetle andığı büyük mütefikkirleri, meşhur âlimleri büsbütün unutmuş bulunmaktadır. Fahruddîn-i Râzî, Sa'deddîn-i Teftâzânî, Seyyid Şerif Cürcânî, Muhyiddin-i Arabi, Zemahşerî, Aliyyülkari, Süyûtî, İbn Kayyım, İbn Teymiye, Âlûsî gibi ölmez eserler meydana getiren bu âlimler bunu yazanın meçhulü müdür? Bunların içinde eserleri 400 ü aşanları vardır. Nur talebelerinin, bu değerli âlimleri hiçe sayması kadar abes bir şey tasavvur olunamaz.[/B] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B]Görülüyor ki bu eserdeki beyanlarda Said Nursi'nin, Asr-ı Saadet'ten sonra yetişen bunca âlim ve müçtehitlerden üstün görülmesi, hakikatlare aykırı bir düşünüş tarzıdır. [/B][/FONT][/SIZE]



[SIZE=3][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]NUR TALEBELERİNİ İSLÂMÎ ESASLARA UYMAYAN TE'VİLLERİ : (S.16-17)[/B][/COLOR] [/FONT]
[/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]İslâmî esaslara uygun düşmeyen sınırsız, aşırı üslûp, hususiyle Nur talebelerinin seçtikleri ifade tarzıdır. Bu yolla Said Nursî'yi en büyük müceddit tanıyan Nur talebeleri (Fihrist) mecmuasının sonundaki takrizde şöyle derler: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]«Ehl-i kalbin lâtîf keşiflerinden birisi de: beklenilen zât bir kitap yazacak, geçmişte hiç kimse ona benzer bir kitap yazmıyacaktır. Elhak, Risale-i Nur, bunun güneş gibi delilidir. Evet onun şakirtleri kat'iyyen îman ediyorlar ki, şimdiye kadar böyle eser görülmemiştir ve kıyamete kadar yazılmıyacaktır. Ehl-i keşif o nur'un tercümanı olan zatı nuranî (mescûnün-nisa) yâni müteehhil bulunmayacak, ihtiyar yaşta olacak... diye bahsediyorlar. Bu tevafukun her halde başka şekilde izah ve tefsirine ihtiyaç yoktur. Maziden, yâni bulundukları zamandan istikbale nazar eden ve bu zamanın halini tarassud eden ehl-i keşfin, keşfe müstenit daha çok beyanları vardır. Kısa keserek sizi onlara bırakıyoruz, îşte Risale-i Nûr'u yalnız ben medh etmiyorum, onu Hz. Kur'an medhediyor, Hz. Ali methediyor. Gavs-i a'zam methediyor, Hz. Murtaza Celcelutiyesinde Risale-i Nur'a (bedî) diyor. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Şu halde elbette ki o (Bedîuzzaman) dır, (Fahrü'd-devran'dır).» [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Görüldüğü gibi (Nur şakirtleri kat'iyyen îman ediyorlar ki) sözü ile Said Nursî ve onun eserlerini Kur'-ân'ın, Hz. Ali'nin ve diğer büyüklerin methine mazhar kılarak yapılan tevcihler, daha da ileri gidilerek, Kur'ân-ı Kerim'deki 100 e yakın âyetin ebcet hesabiyle Said Nur-sî'ye, lâkabına, risalelerine tarih düşürülmesi suretiyle isbat edilmeye çalışılmaktadır. Tılsımlar kitabında 189-190, Sikke-i Tasdik-i Gaybî'de 41-95. Ahmed Fevzi'nin Maidetü'l-Kur'ân'ında 173-191 inci sayfalar, böyle yersiz, sınırsız tevafuklarla doludur. Bunlar Kur'ân-ı Kerîm'in gerçeklerini Said Nursî'ye yönelten zorlamalardır. Hakikatle hiç bir ilgisi olmadığı gibi Kur'ân-ı Kerîm'e ve onun tefsir usulüne bir tecavüzdür ve daha önce de belirtildiği gibi Batınîlerin maksatlarına ulaşmak için yürüdükleri yoldur. Yukarıda gösterilen mecmuada Bedîuzzaman kelimesinin çıkışına ve Said Nursî'nin şahsına dair yazılar, aşırı bir sevgi sonucunda müritlerin şeyhlerine, bazı talebelerin hocalarına gösterdikleri sınırsız ifratçı tazimleri ifade ediyorsa, da, Hurufîlik yoluyla âyetlerden mana çıkarılması da Kur'ân'ı anlamadaki kaide ve usul lere taban tabana aykırıdır. Bilinmiş olmalı ki, âyet-i kerîmeler böyle keyfî tasarruf mevzuu olmak için nazil olmuş değildir. Mahzâ hidayet olan Kitâb-ı Mübîn'i, hakikatlerini böyle bir yolla açıklamak yüce dinin usulüne aykırıdır. [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][B]NETİCE (22-24) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][SIZE=6]Netice olarak[/SIZE][/B]: [B]Nur Risaleleri Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirinden bazı itikat ve îman meselelerini ele almış, yalnız bunlarda tefsir usulüne uymayan indî hatta keyfî bazı tevilllere geçmekle zihinlerde teşevvüşler meydana getirmiştir. [/B]Said Nursî imam Rabbanî, Abdulkadir Geylânî ve diğerleriyle kıyaslanarak hepsinin üstünde sayılmış ve bu bazı garip ifadelerle' belirtilmiştir. [/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nurcuların inanış ve telâkkileri, İslâm Dini'nin Kur-ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyyedeki kaide ve formüllerine uymayan bir akide tarzı olmuştur. [B]Nurculuk dinî meselelerde işi çığırından çıkaran bir istismara ilâveten millî ve içtimaî konularda da birlik fikrini baltalayan bir zihniyeti temsil etmiştir[/B]. Risalelerde gösterilen sırf dinî ifadeler bile [B]yapılan aşın teviller ve keyfî görüşlerle[/B], yukarıda örnekleriyle gösterildiği gibi manevî, millî bütünlüğümüzü bozan, gerçek ittikayı gölgeleyen bir hal almıştır. Bu Risaleleri okuyanlar, kendilerini bütün müslümanlardan üstün görmüşler, yalnız ve yalnız Nurcu olanları cennete ehil, Nur Risalelerini günahlara keffaret saymışlar ve netice olarak da Nur Risalelerini okumayı bir ibadet haline getirmişlerdir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Ey müslüman kardeş! Dine yararlı telif ve irşatta bulunanlar Peygamberimiz'in hizmetkârları durumunda 'oldukları için, Kur'ân-ı Kerim'de Peygamber Efendimiz'e hitap edilmiş âyetleri onların şahsına atfetmek yakışık almaz. Böyle bir telâkkimi benimsemek de Müslüman tevazuuna sığmaz. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B]Said Nursî'ye uyanlar Nurcu ise, diğer müslümanlar zulmetçi midir?[/B] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Esasen Nur, Kur'ân'ın dır. Kur'ân ise bütün Müslümanlarındır. Hatta Kur'ân bütün âleme gelmiştir. Bir Batılı da, bir uzak Doğulu da ondan feyz alacaktır. Nasıl ki vaktiyle Endülüs, Kur'ân sayesinde bütün Avrupaya ilim menbaı olmuştu, îbn-i Rüşd'ün eserlerini okuyan Hıristiyan din adamları Katolikliğe karşı isyan ederek Protestanlığı ihdas etmişlerdi. Bugün bütün dünyada önem verilen içtimaî munâvenetin teşkilâtlandırılması hususunda vaktiyle Batı memleketlerinde yapılmış ilk teklif, Endülüs'teki zekât tatbikatını gören bir İspanyol âlimi tarafından olmuştu. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B]Hülâsa[/B]: Kur'âni-ı |Kerîm bütün insanlığın hidayet rehberidir. Asırlar boyunca îslâm âlimlerinin yazdığı eserlerin toplamı dahi Kur'ân'ın hakkiyle tefsirini başarmış değildir. Her biri kendi istidat ve ihtisası olan cihette bir özellik gösterebilmiştir, diğer taraflarda basit kalmıştır. Hal böyle iken, [B]Nur Risalelerini Kur'ân'ın en mükemmel bir tefsiri addetmek Allah kelâmının kıyamete kadar, ondan sonra olacak şeylere ve bütün ilimlere şümulünü bilememek demektir.[/B] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nurcuların bu gerçeği bilmemelerine imkân yoktur. Onların bizden ayrı kalmasını değil Peygamberimizin (Livâülhamd) adı verilen maneviyât sancağı altındaki birlik ve beraberlik içinde olmalarını dileriz. Livâülhamd = Hamd sancağı, kâinatta mevcut her şeyde Allah'ın yaratıcı sıfat, kudret ve bilgisini görüp takdir edebilen olgun zihniyeti temsil eder. Kur'ân'ın dünyaya hidayet feyzini yaymak için yegâne başarı imkânı, din ve ilmin müstakilen zihinde birbirine refakat edebilmesindedir ki, bu yol Livaülhamd'in altına giden yoldur. Göklerde ve Arz'da her ne varsa, hepsinin insana müsahhar kılındığı Kur'an'da bize bildirilmiştir. Bu muazzam: nimeti kavrıyacak ilmî olgunluğa ancak bu suretle ulaşılabilir. O halde metodumuz bir insanın mahdut idrakini ve mahdut görgüsünü kabullenip onunla yetinmek değil, günden güne zenginleşen ve yükselen ilmî idrak ile Allah Kelâmının manasını değerlendirmek ve böylece dünya münevverlerinin îmanına imkânlar hazırlamaktır. Asıl faydalı olan bu yoldaki hizmettir. Kendi birliğimizi ve dirliğimizi bozan ayırıcılık ve mahdut bir fikre saplanıp kalmak, zararlı bir zihniyettir. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I][B]D(H)iyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1964, Resimli Posta Matbaası[/B][/I] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

gavs 15. December 2012 09:17 AM

[B][FONT=Georgia][SIZE=5][COLOR=#0000ff]İSLAM ADINA BOL KESEDEN SALLAYAN KİTAPLARA 33 MİSAL
[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Georgia][SIZE=3][COLOR=black]( 1. Bölüm)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=red][B]Hazret! - İbrahim Ramazanoğlu Elhac Mahmud Sami - Fatih Gençlik Vakfı Yayınları[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 32[/COLOR]: "... İbrahim aleyhisselâm oğlunu kesmek için hazırlandı ve eline bıçağı alarak şöyle söyledi:

- 'Ey Allah'ım! bu benim oğlumdur. Kalbimin meyvesidir ve bana insanların en sevgilisidir..'

Bu arada Hazret-i İbrahim aleyhisselâm şöyle bir nida işitti:

-" [B]Sen benim kulumun helak olmasını istediğin geceyi hatırlıyor musun? Senin oğluna şefkatli olduğun gibi benim de kullarım için şefkatli ve merhametli olduğumu bilmiyor musun? Sen benden kulumu helak etmemi istemiştin. Şimdi ben de senden oğlunu kesmeni istiyorum. İlk başlayan daha zalimdir[/B]." ([COLOR=brown]Hikem-i Atâî[/COLOR])

Bu eserde buna benzer bir kaydı daha görmek isteyenler baksın ([COLOR=brown]sh. 34[/COLOR]): Güya Cenab-ı Hakk'ın Hz. İbrahim'e sürülerini satıp vakıf kurmasını vahyettiğini yazmış. Vakıf hâlâ o kaynaktan besleniyormuş. İlmî bir kaynak yok.
[COLOR=brown][I]İbrahim Ramazanoğlu Elhac Mahmud Sami Fatih Gençlik Vakfı Yayınları Nu. 2[/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]irfan Sofraları Niyâzî-i Mısrî - Kılıç Kitabevi[/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 150:[/COLOR]
"Allah Teâlâ Muhammed'e (s.a.v.): [I][B]'Ben, [COLOR=red]Bu bölüm uygun görülmemiştir [/COLOR]iyya oğlu Yahya için doksanbeşbin kişi öldürdüm. Senin kızın oğlu Hüseyin için bunun iki mislini öldüreceğim'[/B][/I] diye vahyetti.." [B][COLOR=purple]Kaynak yok, ne büyük iftira[/COLOR][/B].

[I][COLOR=brown]irfan Sofraları Niyâzî-i Mısrî - Çeviren: Dr. Süleyman Ateş İsteme Adresi: Kılıç Kitabevi Baskı: 1971 [/COLOR][/I]


[B][COLOR=red]Tezkiretu'l-Evliya Feriduddîn-i Attar'dan - M. Z. K.- Gümüş Neşriyat [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 80: [/COLOR]
"... Cenab-ı Hak,
• Ya Cüneyd! Uçmağa girer misin? buyurdu.
• Sultanım, ben seni güçle buldum, beni karşına koy, hayran olayım durayım. Hak Teâlâ:
• Ya Cüneyd! Ben seninim, sen benim. Şimdiye değin sen benim dediğimi tutardın, şimdiden sonra ben de senin dediğini tutanm, buyurdu."
[B][COLOR=purple]Kaynak yok. iftira. [/COLOR][/B]


[COLOR=red]Sayfa 128[/COLOR]:
"... Bir zâlim Rabia'yı altı akçaya sattı. Rabia'yı alan kişi ona iş buyurdu. Rabia işe giderken düştü. Elini dayadı. Yüzünü yere koydu:

- Bari Hûda! Atam, anam yoktur, ben esir oldum. Bunun cezasına guşam yoktur amma senin rızanı isterim. Dileğim odur ki sen benden hoşnut olasın, dedi.
Bir ün işitti:
- Ya Rabia! Seni öyle bir mertebeye erdireyim ki gökteki feriştahlar sana gıpta etsinler, dedi..." [B][COLOR=purple]Kaynak yok[/COLOR][/B].
[B][COLOR=purple]Bu kitabta, benzer zulümler eksik değil. Meselâ, 5. sahifede 'Veysel Karanî'nin Allah Teâlâ ile bir pazarlığının' diyalogu var. Tabii ilmi bir kaynağı yoktur. [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Tezkiretu'l-Evliya Feriduddîn-i Attar'dan Hazırlayan: M. Z. K. Gümüş Neşriyat No.1 Baskı: 1959[/I][/COLOR]


[B][COLOR=red]Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn -İmâm-ı Gazali -Aîi Arslan [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Cild 5, Sayfa 8: [/COLOR]
"Rivayet ediliyor ki, Cenab-ı Hak (c.c.) Musa'ya (aleyhisselam) şöyle buyurdu:
-'Ya Musa! Herhangi bir kimse ki, annesine ve babasına karşı iyi davranır, sadece bana isyan ederse, onu mutî kullarımdan yazarım. Ve kim ki, bana itaat eder, babasına ve annesine isyan ederse, onu âsi yazarım.'
Deniliyor ki: Ya'kub (aleyhisselâm), oğlu Yusuf'un (aleyhisselam) huzuruna girdiği zaman, Yusuf (aleyhisselâm) ayağa kalkmadı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak kendisine şu vahyi gönderdi:
- Sen baban için ayağa kalkmayı, kendin için bir küçüklük mü sanıyorsun? izzet ve celâlim hakkı için yemin ederim: Bu hareketinden dolayı senin sulbünden bir tek peygamber bile çıkarmayacağım."
[B][COLOR=purple]Delil yok. Bir de zaif rivayetlerle benzer haksızlıklar yer alıyor bu kitapta. Misal olsun diye (cild 6, sh 10.; cild l, sh. 309.) [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn İmâm-ı Gazali Tercüme Eden: Aîi Arslan Baskı: 1979 Ihyâ-i Ulûmi'd-Dîn İmâm-ı Gazali Tercüme Eden: Aîi Arslan Baskı: 1979 [/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Tam Müzekkin Nüfus - Eşrefoğlu Rumi - Arslan Yayınları [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 283:[/COLOR]
"... Şeytan:
- Yâ Rabbi! Ben de senden birkaç şey dilerim. Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Yâ Mel'un söyle, ne dilersen dile. Şeytan dedi ki:
• Bana asker lâzımdır. Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Sokaklarda gezen kadınlar senin askerin olsun.
Şeytan dedi ki:
• Bana duracak yer lazımdır.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Hamamlar, fıskhaneler sana durak olsun.
Şeytan dedi ki:
• Bana bir yer ver ki benim adamlarım orada bölük bölük dursun. Yalan ve mâlâyanileri varsa o mekânda söylesinler.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Pazarlar senin ehlinin mekânı olsun. Orada mâlâyani konuşsunlar.
Efendimiz buyurdular ki: Çarşı pazar ehli (eğer ihanet ederlerse) cehennem ehlidir'
Şeytan dedi ki:
• Yâ Rabbî! Bana binmek için eşek gerek.
Hak Teâlâ buyurdu ki:
• Emrimi tutmayan ve namaz kılmayanlar senin eşeğin olsunlar.." [B][COLOR=purple]Kaynak yok[/COLOR][/B].



[COLOR=red]Sayfa 269-270 : [/COLOR]
"Hz. Eyyûb inlemekte idi: Şeytan o esnada haykırdı. Ve dedi ki:
- Şimdi tam Eyyûb'u aldatmanın zamanıdır. Rab binden uzaklaştırdım. Aralarını ayırdım. Şikâyet et mesini temin ettim. Hak Teâlâ şiddetle buyurdu:
- Ben şikâyet edilecek miyim ki benden şikâyet edersin? İzzetim ve celâlim hakkı için bir daha âh edersen muhabbetimin yardımım senden keserim."
[B][COLOR=purple]Kaynak yok.[/COLOR][/B]


[COLOR=red]Sayfa 311:[/COLOR]
"Hak Teâlâ nefsi yarattığı zaman sordu:
• Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim? Biliyor musun?
Nefis:
• Sen sensin, ben de benim diye cevap verdi.

İşte, nefis tâ o zamanda Hak Teâlâ'nın huzurunda senlik benlik davasında bulundu. El'an da bu davasını elinden bırakmadı. Hak (celle ve âlâ) bunun üzerine nefse hışım etti. O hışım kıvılcımlarından cehennem yaratıldı. Hakkın emriyle cehennemi üçbin yıl yaktılar. Öylesine karardı ki cehennemin içinde göz gözü görmez hale geldi. Gayet de sıcak. Hak Teâlâ'nın emriyle nefsi getirdiler. Cehennemin içine attılar, îyice yandıktan sonra çıkarıp Allahu Teâlâ'nın huzuruna getirdiler. Tekrar Hak Teâlâ nefse sordu:
• Ey nefis! Sen kimsin, ben kimim? Yine nefis Hak Teâlâ'ya:
• Ben benim, sen sensin, dedi. Hak Teâlâ yine bu yurdu:
• Bunu bin yıl daha cehennemde yakın!. Tekrar çıkardılar ve kendisinden soruldu. Tekrar eskisi gibi cevap verdi. Tekrar Hakk'ın emriyle bin yıl daha cehennemde yakıldı. Böyle toplam olarak nefs-i emmare üçbin yıl cehennemde yandı. Henüz senlik-benlik davasını elden bırakmadı. Tekrar Hak Teâlâ emretti ki:
• Gidin bunun gıdasını kesin..."
[B][COLOR=purple]Daha ne iftiralar, ne asılsız diyaloglar var, meselâ bkz. sh. 301-302. [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Tam Müzekkin Nüfus - Eşrefoğlu Rumi - Arslan Yayınları Baskı: 1976 [/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Fihi Mâfih - Mevlâna -Maarif Vekâleti Yayınları [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 192: [/COLOR]
"...Yine Yüce Tanrı buyurur ki: Eshab zayıf olduğundan, can korkusundan ve kıskançların kötülüğünden senin adını halkın kulağına gizli gizli fısıldıyorlar. " [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Nerede buyurdu? delil yok.[/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 86:[/COLOR]
'Tatarlar, padişahlarının yanına dert yanmağa gittiler ve: 'Mahvolduk' dediler. Padişahlan on günlük izin istedi. Bir mağaranın kovuğuna gitti ve tam bir vecd içinde ibadet etti, Allah'a yalvardı. Ulu Tann'dan: 'Senin dileğini, yalvarışlarını kabul ettim. Dışarı çık. Her nereye gidersen, muzaffer ol' diye bir ses işitti, (İşte böyle) Tanrı'nın buyruğu ile çıktıklarından, karşılarında bulunanları yendiler ve bütün yeryüzünü kapladılar."
[B][COLOR=purple]Geh Allah, geh Tanrı diye verdikleri haberlerin kaynağı yok[/COLOR][/B].

[COLOR=red]Sayfa 237:[/COLOR]
"Bayezid dedi ki: Yarabbi! Ben sana hiç ortak koşmadım.
Tanrı: 'Ey Bayezid süt gecesi de ortak koşmadın mı ve bu süt bana dokundu, demedin mi? Halbuki zarar ve fayda veren benim' buyurdu. Bayezid sebebe baktığı için Tanrı onu müşrik saydı.."
[B][COLOR=purple]Allah Bayezid'i ne zaman müşrik saydı? Kaynak yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 171:[/COLOR]
"Ulu Tanrı, Bayezid'e: 'Ey Bayezid! Ne istiyorsun?' buyurdu.
Bayezid: 'Bir şey istememeyi istiyorum' (K.K.) cevabını verdi."
[B][COLOR=purple]Bu diyalogun da kaynağı görülmüyor. Ve aynı kitap sayfa 33'te bir dostunu görmek isteyen ve bu uğurda Allah ile diyalogda bulunan bir kula güya Allah, "eğer onun sana görünmesini istiyorsan başını feda et.." demiş. Hani kaynak? Yine yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Fihi Mâfih - Mevlâna - Çeviren: Meliha Ülker Tarıkâhya -Maarif Vekâleti Yayınları -Baskı: 1958[/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Sohbetname II- İmam Efendi [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 60:[/COLOR]
"Mansur, fani olduktan sonra hak onun lisanından: 'Enelhak' dediği halde Cenab-ı Hak yine razı olmayarak Mansuru dara çektirmiştir. Ya haksız olarak 'ene' diyen ne olur bilmem! Bu sözümü Vahdetciler duysunlar. Bazı zevat 'ene' dediklerinden Cenab-ı Hak onlara: 'Kulum sözünde doğrusun lâkin bu işi hoş etmedin' diye emir buyurduğu mervidir."
[B][COLOR=purple]Hani kaynak; nereden mervidir? Yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 128: [/COLOR]
"Hz. İsa (a.s.) hasta olduğu zaman, ilâç tavsiye etmişler kabul buyurmamış ve Cenab-ı Hakka arzetmiş ve Cenab-ı Hakk:
'Ya îsâ! Ben senin için sebebleri kaldırmam' diye emir buyurmuştur." [B][COLOR=purple]Kaynak yok. [/COLOR][/B]

[I][COLOR=brown]Sohbetname II- İmam Efendi -Hazırlayan: Cemalettin Emiroğlu Baskı: 1984.[/COLOR][/I]


[COLOR=red][B]Halkadan Pırıltılar- Necip Fazıl Kısakürek- Türk Neşriyat Yurdu -Baskı: 1948 [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 180: [/COLOR]
"Birgün Horasan'daki büyük velinin huzurunda Mansur'un (Hallaç) bahsi geçti. Ahî Ali'nin sualine Horasan büyüğü cevap verdi:
- Birgün murakabede Mansur'u yüksekler yüksekliğinde buldum ve Allah'a yalvardım: 'Ya Rabbi! Bu ne sır ve hikmettir ki, Firavun da, Mansur da Hüdalık davası ettikleri halde birinin ruhunun yükseklerde, öbürünün ki de aşağılıklardadır?' Hitap geldi:
'Firavun, sadece kendisini görerek, kendisine nisbet ederek o lafı söyledi; Mansur ise bizden başka hiçbir şeyi görmeyerek ve kendisine nisbet şuurunu kaybederek... Artık farkı sen anla!.."
[B][COLOR=purple]Kaynak yok. Bu eserde kaynaksız olarak Allah adına konuşturulmuş hayli söz var. Meselâ, bir zâtın bağlılarının "Cehennemden kurtuluşunu" haber alması ( sh. 210) ve meselâ, güya Allah Mansur hakkında, "Kendi sırrımı ona açtım; o herkese gösterdi..." demiş. Bu uydurmayı, insan rüyada da görse söylemekten çekinir. (sh. 61) [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Halkadan Pırıltılar- Necip Fazıl Kısakürek- Türk Neşriyat Yurdu -Baskı: 1948 [/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Mektûbât -İmam-ı Rabbânî Ahmed Farukî Serhendî -Tercüme: Hüseyin Hilmi Işık [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa371:[/COLOR]
".. Çok zaman sonra, AllahuTeâlâ, merhamet ederek, bu mes'elenin (bir çeşit kâfirin ebediyette halinin ne olacağı konusu) hallini ihsan eyledi. Şöyle bildirdi kî, bu (tür) kâfirler, ne Cennette, ne Cehennem'de kalmayacak, âhirette dirildikten sonra, hesaba çekilip, kabahatlari kadar mahşer yerinde azâb çekeceklerdir. Herkesin hakkı verildikten sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da, yok edileceklerdir..."

[B][COLOR=purple]Böyle olacağını, Allah "şöyle bildirdi" deniyor. Hani bu bildirinin kaynağı? Yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=brown][I]Mektûbât -İmam-ı Rabbânî Ahmed Farukî Serhendî -Tercüme: Hüseyin Hilmi Işık [/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Otuz Ramazan Otuz Mev'iza - Yakup Altın -Salah Bilici Kitabevi Yayınları -Baskı: 1968 [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 119:[/COLOR]
"Bir gün îsâ (aleyhisselâm) Cenab-ı Hakk'a ciddi bir şekilde ibadet eden bir kavme uğradı. Baktı ki, çoluk çocuk toplanmış (....) refah içinde yaşadıklarını gördü. Ne iyi diyerek oradan uzaklaştı. Bir zaman sonra Hz. İsa oraya uğradı. İlk gördüğünden hiçbir şey kalmamış, orası bir harabelik olmuştu. Bunun üzerine Hazreti îsâ: Ya Rabbi! Bu ne hal? Ne oldu bunlara? Yoksa bunlar namızımı terketti, neden bunları helak ettin? deyince kendisine şu vahy geldi:
Ey Isâ! Onlar namazlarını terketmediler, bana isyan da etmediler. Fakat onların kullandıkları sudan, bir beynamaz elini yüzünü yıkadı. O suda onların diyanna ulaştı, bunun için ben, onları helak ettim, buyurdu."

[COLOR=blue][B][COLOR=darkorchid]Vaiz efendi namazsızlığın fecaatim söyleyecekse, Allah'a iftira etmesine gerek var mıydı? Kaynak yok.[/COLOR] [/B][/COLOR]

[COLOR=brown][I]Otuz Ramazan Otuz Mev'iza - Yakup Altın -Salah Bilici Kitabevi Yayınları -Baskı: 1968[/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]Rehber ilmihâli -E. Müftü Hasan Yavaş -Hakikat Kitabevi (Türkiye Gazetesi) -Baskı: 1986 [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 345: [/COLOR]
"... Sevgili Peygamberimiz kızı Fatıma'nın evlenme çağına girdiğini müşahede etti. Eğer annesi hayatta olsa idi, şimdi çehizini hazırlardı, diye düşünürken Cebrail aleyhisselâm gelip dedi ki:
- Yâ Rasullallah! Hak Teâlâ hazretleri sana selâm ediyor. Hiç merak etmesin. Kızı Fatıma'nın bütün ihtiyaçlarını, elbiselerini Cennet'ten temin edip, yakında Mü'min ve sadık bir kulumla evlendireceğim, buyurdu.
Rasûlullah Efendimiz, bu sözleri duyunca şükür secdesi yaptı. Cebrail (aleyhisselam) geri döndü. Elinde bohça ile örtülü bir altın tepsi ve yanında bin melek vardı. Arkasından Mikâil, israfil ve Azrail (aleyhisselam), üzeri bohça ile örtülü bir altın tepsi ve ta'zim için herbiri bin melek ile geldi. Peygamber Efendimiz bunlan görünce buyurdu ki:
- Ey kardeşim Cebrail! Hak Teâlâ'nın emri nedir? Bu altın tepsiler nelerdir?

Cebrail (aleyhisselam) cevap verdi:
• Ey Allah'ın Rasûlu! Allahu Teâlâ sana selâm ediyor. Ben Habibimin kızı Fâtıma'yı, Ali'ye verdim. Arş-ı A'zam'da nikâh etsin. Tepsilerin birinde Cennet elbiseleri vardır. Onu Fâtıma'ya giydirsin. Diğer tepsilerde Cennet yemekleri vardır. Onlar ile eshabına ziyafet versin!
Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu müjdeyi işitince Hazret-i Fâtıma'ya müjde götürdüler. Fâtımatu'z-Zehra razı olmadı. Hemen Cebrail (aleyhisselam) gelip buyurdu:
• Yâ Rasûlallah! Allahu Teâlâ buyuruyor ki, Fâtıma dörtyüz akçaya razı olmuyorsa, dörtbin akça olsun!
Hazret-i Fâtıma'ya bunu haber verdi. Yine razı olmadı. Cebrail (aleyşhisselâm) yine geldi. Dörtbin altın emir olunduğunu haber verdi. Hazret-i Fâtıma dörtbin altına da razı olmadı. Rasûllullah Efendimiz, kızının yanına vardı, esas maksadının ne oluğunu sordu. Hazret-i Fâtıma dedi ki:
- Babacığım! Kıyamet günü mü'minlerin günahkâr olarından ne kadar kimseye şefaat edersen, ben de o kadar hanımlara şefaat etmek istiyorum, muradım budur.

Rasûlullah Efendimiz kızının isteğini Cebrail'e (aleyhisselâm) bildirdi. Cebrail (aleyhisselâm) Hak Teâlâ'nın Hazret-i Fâtıma'nın arzusunu kabul etiğini, onun da hesap günü ayrıca şefaat edeceğini söyledi."
[B][COLOR=purple]Kaynak yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=red][B]Sayfa 389:[/B][/COLOR]
"Birgün Hazret-i Ali, sabah namazı için mescide giderken bir ihtiyara rastladı, ihtiyarın aksakalına hürmet edip, önüne geçmedi, ihtiyarın arkasından ağır ağır yürüyordu. Mescid kapısına kadar geldiler, ihtiyar içeri girmeyip gitti. Hazret-i Ali bu ihtiyarın hıristiyan olduğunu anladı. Hazret-i Ali mescide girince Rasûlullah Efendimizi Eshab-ı Kiram ile rukû'da eğilmiş buldu. Namaz bittikten sonra Eshab-ı Kiram Rasûlullah Efendimizden birinci rükûda çok beklediklerinin sebebini sordular. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki:

(Adet olan teşbihi yapıp rükudan kalkacağım zaman Cebrail (aleyhisselâm) Sidretü'l-Münteha'dan süratle geldi. Başımı tutarak rukû'dan kalkmama engel oldu. Bunun hikmetinin ne olduğunu da bilmiyorum.) O sırada, Allahu Teâlâ da Cebrail'e (aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Ey Cebrail! Habibime söyle, rükû'da beklemesinin hikmetini bildir de, Ashabına sırnnı açıklasın!) Hemen Cebrail (aleyhiselâm) Rasûlullah Efendimizin huzuruna gelerek:
- Yâ Rasûlallah! dedi. Siz, rukû'dan kalkacağınız zaman, Allahu Teâlâ, 'Git Habibimin sırtını tut ta rukû'dan kalkmasın. Çünkü sevgili kulum Ali, yolda rastladığı bir ihtiyarın aksakalına hürmet ederek yavaş yürüyor, cemaat sevabından mahrum olmasın! bu yurdu"
[COLOR=purple][B]Nerede buyurdu; tabii bir kaynak yok. Allah'a ve Rasûlü'ne iftira... [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 256: [/COLOR]
"...Cebrail Aleyhiselam isimli melek göründü. Peygamber Efendimize şunları söyledi:
- Ya Rasulallah Hak Teâlâ'nın selamı var. Eğer Pey gamberin Mağara arkadaşı Sıddık; bir kere daha 'Allah' deseydi; 'Yüceliğim' hakkı için bütün şehitleri diriltirdim..."
[B][COLOR=purple]Kaynak yok. [/COLOR][/B]


[COLOR=red]Sayfa 325: [/COLOR]
"Hazret-i Musa Aleyhisselam zamanında kıtlık olmuştu. Kaç defa yağmur duasına çıkılmışsa da duaları kabul olmamıştı. Allahu Teala Musa aleyhisselam'a vahyetti ki: (içinizde bir koğucu vardır. O bulunduğu müddetçe duanızı kabul etmem?) Musa aleyhiselam dedi ki:
- Ya Rabbi, onu bildir, aramızdan çıkaralım. Allahu Teala buyurdu ki:

Ey Musa! Ben sizi koğuculuktan men ederken, kendim koğuculuk yapar mıyım?"

[B][COLOR=purple]İşte böyle delilsiz kaynaksız hikayeleri marifet sanan yeni kitaplar bile, hayırlı buldukları, işleri arasına zulüm karıştırmadan edememişlerdir. Dergilerde, gazetelerde, takvimlerde haksız ifadeler arzı endam eder olmuştur. Mesela ; Yenilerde çıkmaya başlayan HİCRET takvimine; [B]22-2-1986 [/B]yaprağı: "...İbrahim Ethem (k.s) hazretleri diyorlar ki, 'Ben mültezem kapısı önünde durdum ve dedim ki, Ya Rab sana ebediyyen isyan etmemek üzere beni masuminden kıl. Hafiften bir ses kulağıma geldi. ' Ya İbrahim, sen benden ismet istiyorsun, bunu bütün kullarım da istiyor, ben herkesi masum edince kime mağfiret edeceğim?" [/COLOR][/B]
[B][COLOR=purple]Kaynak yok[/COLOR][/B].
[I][COLOR=brown]Rehber ilmihâli -E. Müftü Hasan Yavaş -Hakikat Kitabevi (Türkiye Gazetesi) -Baskı: 1986[/COLOR][/I]


[COLOR=red][B]Din Adamının Din Düşmanlığı - Hüseyin Hilmi Işık- Işık Kitabevi [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 41:[/COLOR]
"... Allahu Teala insanlara Kur'an-ı Kerim'den hüküm çıkarınız diye emretmiyor. Rasûlunün ve esbabının çıkardığı hükümlere uyunuz, bunları kabul ediniz diyor"
[B][COLOR=purple]Nerede diyor? Kaynak yok. [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 14:[/COLOR]
"Halbuki dört mezhebin ayrılmasını Kur'an-ı Kerim emrediyor."
[B][COLOR=purple]Hangi ayette? [/COLOR][/B]

[COLOR=red]Sayfa 69-70:[/COLOR]
"...İbni Abidin'e tâbi' olmak istemeyen ise, Kitab'a ve Sünnet'e tâbi' olmayıp, kendi hevâsına, nefsinin arzulanna tâbi' olan bir kimsedir. Böyle kim senin Cehenneme gideceğini Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerifler haber vermektedir.."
[COLOR=purple][B]Bu ifadelerin Kuran'da olduğu söyleniyor, fakat delil verilmiyor. [/B][/COLOR]
[COLOR=brown][I]Din Adamının Din Düşmanlığı - Hüseyin Hilmi Işık- Işık Kitabevi 1975 Dördüncü Barkı[/I][/COLOR].



[COLOR=darkred]Yeni ictihad Fikri ve Müctehid Taslakları- Enver Baytan - Baytarı Kitabevi[/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 89: [/COLOR]
"İmam-ı Âzam Hazretleri, "Cenab-ı Hak onu ictihad için yaratmış..."
[B][COLOR=purple]İmam Malik, İmam Ahmed ibni Hanbel, İmam Şafii'nin de aynen öyle yaratıldığı iddia ediliyor. Neye dayanarak söylüyor bunları? Kaynak yok. [/COLOR][/B]


[COLOR=brown][I]Yeni ictihad Fikri ve Müctehid Taslakları- Enver Baytan - Baytarı Kitabevi -Baskı: 1975[/I][/COLOR]


[COLOR=red][B]islâm Fıkhında Devlet - Ayetullah Humeyni Çeviren: Hüseyin Hatemi - Düşünce Yayınları [/B][/COLOR]

[COLOR=red]Sayfa 53:[/COLOR]
"Yüce Allah vahy yolu ile Rasûl-i Ekrem'i şunu tebliğ etmeye memur etti. Rasul-i Ekrem de (s.a.v.) Hazret-i Emiru'l-Müminin'i (a.s.) hilafete tayin etti."
[COLOR=purple][B]Hani sözkonusu vahyin ilmi bir kaynağı? Delil yok. Böyle bir vahiy var idiyse, Ensar ve Muhacirin bu vahye karşı gelerek mi Hz. Ebu Bekr'i halife olarak seçtiler? Bu iftira Rasûlullah'ın ashabına da yapılmıştır.[/B][/COLOR]

[I][COLOR=brown]islâm Fıkhında Devlet - Ayetullah Humeyni Çeviren: Hüseyin Matemi Düşünce Yayınları[/COLOR][/I]


[COLOR=red][B]Ertelenen İslâmi Hayat - ibrahim Balcı, M. Balcı - iklim Yayınları [/B][/COLOR]
[COLOR=red]Sayfa 119:[/COLOR]
"Nuh (a.s.) iman etmemiş oğlunu kurtarmak isteyince: 'Ey Nuh! Sen bir oğluna kıyamadın. Bunca insan benim kulum değil mi idi ki onlara beddua ettin' hitabıyla, Allah'ın ikazı, Nuh'u (a.s.) uyandırmış.." [COLOR=purple][B]Kaynak yok. [/B][/COLOR]
[I][COLOR=brown]Ertelenen İslâmi Hayat - ibrahim Balcı, M. Balcı - iklim Yayınları -Baskı: 1986[/COLOR][/I]
(Devam edecek)
[/FONT][/SIZE]

gavs 15. December 2012 09:22 AM

[B][FONT=Georgia][SIZE=5][COLOR=#0000ff]İSLAM ADINA BOL KESEDEN SALLAYAN KİTAPLARA MİSAL33 MİSAL[/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Georgia][SIZE=3][COLOR=black]( 2. Bölüm)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#ff0000][B]Nefahatü'l-Üns -Molla Cami -Bedir Yayınevi[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=#ff0000]Sayfa 123:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Güneyde dediler ki: 'Vatanın nerededir? Arşın altındadır' dedi. Hak Teâlâ, Musa'ya (aleyhisselâm) buyurdular: 'Ya Musa sen garipsin ve senin vatanın benim" [COLOR=purple][B]Nerede kaynak? Hoş olmayan ifadeler de var bu kitapta. Meselâ sh. 42. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][COLOR=brown]Nefahatü'l-Üns -Molla Cami -Çevirenler: Kâmil Candoğan, Sefer Malak -Bedir Yayınevi -Baskı: 1971 [/COLOR][/I][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Nura Doğru - Yazan ve Tercüme Eden: Abdullah Aydın [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 1634:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]".Hz. Musa Tur Dağı'nda Yüce Allah'a şöyle niyazda bulunur: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Ya Rabbi! Kullarının dilinden şikayetçiyim. Beni onların dillerinden kurtar ki, aleyhimde konuşmasınlar! Bunun üzerine yüce Allah şöyle buyurdu: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Ya Musa! Ben alemlerin Rabbi iken, kullarım benim dahi aleyhimde bulunuyor. Ben bile kullarımın dillerinden kurtulamazken, sen nasıl kurtulursun." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 1040:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Arazisi taşlık olan bir köy halkı Hz. Muhammed'e (s.a.v.) başvurarak; 'Ey Allah'ın Elçisi! Köyümüzde bulunan taşlar yüzünden, arazimiz çok dardır, o taşların kaldırılması için sonsuz gücün sahibi ulu Allah'a dua etmez misiniz? diye o NUR'a dilekte bulundular, Peygamberimiz de (s.a.v.) sahabilerden bazılarını alarak o taşlık köye gitti ve taşların kalkması için Yüce Allah'a niyazda bulundu. Dua esnasında ulu Allah Cebrail'e (a.s.), 'Ey Cebrail! Elçime benim selâmım söyle ve taşlara kutsal eliyle işaret etmesini tenbih eyle taşlara işaret eden Peygamberimiz (s.a.v.) ve seçkin sahabiler gördüler ki taşlar tamamen ve tüm olarak toprak oluvermişler." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Görüldüğü gibi burada da Allah'a ve Rasulü'ne atıflar yapılırken kaynak yok. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Nura Doğru - Yazan ve Tercüme Eden: Abdullah Aydın - İlaveli 4. Baskı (Tarihi Görülmedi) [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Büyük Mutasavvıf Abdulkadir Geylani -Mustafa Ertuğrul -Gayret Kitabevi [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 18-19:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Birgün; Şeyh Mehmet Sühreverdi'nin hanımı Hazreti Abdulkadir'in evine geldi. Ve kendisinin hiç çocuğu olmadığından Cenab-ı Allah'a bir erkek evlat ihsan etmesi için niyazda bulunmasını rica etti. Hazreti pir: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ya Rabbi! Bu hatun bir erkek evlat ihsan etmeni istiyor!' deyince Cenabı Allah'tan şu hitabı duydu: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Ya Gavsül Azam, bu kadının kaderinde evlat yoktur!. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hazreti Abdulkadir üç defa Allah'a yalvardı. Ve üçünde aynı cevab karşısında kalınca aşkı muhabbetleri bir derya kabardı ve sırtında hırkai şeriflerim çıkardı attı. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ya Rabbi! Bu hatuna evlat ihsan etmedikçe bu hırkayı giymiyeceğim! dedi. O sırada Sultanı Külli Enbiya, Allah'ın aynası, gönüllerin padişahı Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselam zuhur etti. Ve eliyle hırkayi Pire uzattı: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey benim gözümün nuru oğlum, aşık ile maşuk arasında bu gibi nazlar, cilveler daima olur. Allah, o hatuna bir evlat ihsan buyurdu!. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hazreti pir Allah'a şükretti. Ve hatuna müjdeyi verdi. Bir müddet sonra, hatun bir kız evlat doğurdu. Evladının bir kız evlat olduğunu görünce onu bir kırmızı kundağa sarıp Hazreti Abdulkadir'in yanına vardı. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ya sultam alem, ben Allah'tan bir erkek evlat istemiştim. Halbuki kız oldu. Hazreti Bazül Eşhep: Çocuğu kucağına aldı. Ve kimyayı saadet olan ilahi bakışlarını çocuğun yüzüne dikti. Ve kerametleriyle erkek olan çocuğu validesine uzattı.." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bunların ne bir ilmî kaynağı ve ne de tutarlı bir taran yok! iftira. Tek kelimeyle Oha yanii [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Büyük Mutasavvıf Abdulkadir Geylani -Mustafa Ertuğrul -Gayret Kitabevi -Baskı: 1948 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Ariflerin Menkıbeleri - Demir Kitabevi -Baskı: 1970 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 349[/COLOR]: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Hak Teâlâ Hazretleri otuz yıl Cüneyd diliyle halka hitap buyurdu." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Gerçekten böyle mi oldu? iftira değil mi bu? [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 13-14:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Gavsü'l-A'zam Sultan Şeyh Abdulkadir Hazretleri bir sene kadar ayak üzerinde ibadet ve Batınî ilimlerle meşgul iken Cenab-ı Hak'dan şu merkezde emir ve ferman geldi: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ya Gavsü'l-A'zam! Bunca zamandır meşakkat ve eziyete nefsini alıştırmış, kıyama durmağı âdet haline getirmişsin. Bunun sebebi nedir? Hazret-i Bazül Eşhep Sultan Abdulkadir şu yolda münacaatta bulundu: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Her şeyi bilen ve hacetleri yerine getiren ya Rab bi! Zat-ı ulûhiyetine ne malûm değildir ki: Zat-ı Ecellü Suhaniye'nin mahbub ve aşıklanyla alemin yüzü uzun uzadıya doludur. Buna binaen ayağımı uzatmam edebe aykın olduğundan utanıyorum. Bu hal üzerine Cenab-ı Hak o vakit: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Ya Gavsül A'zam ayağım indir evliya-ı kiram kaddesellah esrarahum hazeratının omuzları üzerine koy! diye kati ferman buyurdu." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bu kat'i ferman hani, nerede? iftira. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][COLOR=brown]Ariflerin Menkıbeleri - Önsöz: Demir Kitabevi - Demir Kitabevi Baskı: 1970 [/COLOR][/I][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Mucizatu'l-Enbiya - Elhac Muzaffer Ozak -Salah Bilici Kitabevi- Baskı: 1965 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 49:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"... Ebi Leheb'in oğlu Utbe ve arkadaşları huzuru saadete gelip, hak peygamber isen filan yerdeki ağaca emirediniz yanınıza gelsin, dediler. Bu teklif üzerine Cebrail nazil olup: Yâ Rasullullâh Cenab-ı Al lah size selâm ediyor. Dua ederse ağaç istediği yere gelecektir."[/FONT][/SIZE]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=purple][B]Kaynak yok. [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 81:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"... Bazıları efendimize gelip halanızın iki koyunundan başka bir şeyi yoktur, dua ediniz, belki Cenab-ı Hak duanız bereketiyle halanızı zengin eder, diye rica ettiler. Derhal Cebrail nazil olup, Yâ Rasulallah! Cenab-ı Hak selam eder, elini koyunların arkasına koysun diye vahy getirdi." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bu vahiy nerede kaynak yok. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Mucizatu'l-Enbiya - Elhac Muzaffer Ozak -Salah Bilici Kitabevi- Baskı: 1965 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Hazret! Muhammed'in Hakikat Olmuş Rüyaları ve istikbali Bildiren İhbarları - Mehmet Fazıl Ressam Kemal -Bakı Yayınevi -Baskı: 1961 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 22:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Hazreti Muhemmed eshabma dedi ki: "Cenab-ı Hak bana şunu bildirip söyledi: Biz Hazreti Yahya'nın intikamını yetmiş bin ile aldık. Senin torununun intikamını yetmiş bin misliyle alacağız." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Öbürlerinde olduğu gibi bunda da kaynak yok. Allah'a ve Rasulüne iftira var. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Hazret! Muhammed'in Hakikat Olmuş Rüyaları ve istikbali Bildiren İhbarları - Mehmet Fazıl Ressam Kemal -Bakı Yayınevi -Baskı: 1961 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Ey Cebrail! Kıyamet günü ümmetim ne olacak? Bunu anlat bana. Cebrail: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• Sana şunu müjdeleyeyim ki, Ulu Allah şöyle buyuruyor: Ey Muhammed! Sen girene kadar cenneti diğer peygamberlere haram kıldım; ümmetin girene kadar da diğer ümmetlere yasakladım. Peygamber: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]• İşte şu an içim rahat etti, tasam dağılıp gitti." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Kaynak yok. İftira. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 499: [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"...îsâ peygamber bu olayın sebebini merak eder. Fakat soracak kimse yoktur. Yalvarıp yakararak ulu Allah'a, 'Ey Rabbim! der. 'Burada eskiden yaşayan o insan topluluğuna ne oldu? Yoksa namaz kılmadılar, sana baş mı kaldırdılar? Ulu Allah Hz. İsâ'ya, 'Ey sevgili Peygamberim! O aklına gelenler yüzünden değil. Onlar gerçekten iyi insanlardı. Fakat aralarına bir beynamaz karıştı, îşte ne olduysa ondan sonra oldu. Birgün bize karşı da isyanında damlayı ta*şıran son bir çirkin harekette bulundu. Biz de birlikte silip süpürdük."[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]-Enisu'l-Mecalis- ilmi bir kaynak verilememiştir. Delil yok.[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - İkinci Baskı: 1976 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 86:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"... İslâm, Allah'ın deyimiyle, onu, insandaki ilahi fıtratın gelişmesi ve olgunlaşmasının bir faktörü olarak görür: 'Ey kulum, bana itaat et ki, seni de kendim gibi yapayım." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Kaynak yok, iftira olmasın, sakın. (Entel görülen Ali Şeriati'nin tenkidi için bakınız: Bu kitabın kişiler bölümüne.) [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Dürretül Vaizin - Ermişlerden Osman Efendi - Tercüme Eden- Abdullah Aydın - İkinci Baskı: 1976[/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Aşıkların Nurları (Envâru'l-Âşıkîn)- Ahmed Bican- Tercüman 1001 Temel Eser[/B][/COLOR]-[/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 222:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Hz. Musa: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]-Ey Rabbim! iblisin tevbesini kabul et, dedi. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hak Teâlâ: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Varsın Adem'in kabrine secde etsin. O zaman secdesini kabul edeyim, buyurdu." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 203-204: [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Musa (A.S.): [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Rabbim! Firavuna mühlet verdin. Bundaki hikmet nedir? dedi. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hak Teâlâ hazretleri: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Firavn'da güzel sıfatlar vardır, ben o sıfatlan severim. Onun için Firavnı hemen helak etmiyorum, buyurdu. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Musa (A.S.): [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]-Ey Rabbim! O sıfatlar nelerdir? dedi. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah Teâlâ hazretleri: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Benim şehirlerimi adaletle imar etti ve kullarım arasında adaletle hükmeyledi. Onun yalan iddialarından bana ne ziyan vardır? buyurdu ."[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Kaynak yok. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 260:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]" Hak Teâla hazretleri buyurdu: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey İlyas muhakkak çok kişileri helak ettin, ölümlerine sebeb oldun. Halbuki onlar bana âsi olmadılar." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Yaratıcısına asi olmayan kişileri Hz îlyas gibi bir nebi nasıl ve neden helak etmiş? Kaynak bile yok. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 47:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"..Kalem: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Rabbim Dervişler için ne yazayım? dedi. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah Teâlâ: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Onlar benimdir, ben onlarla beraberim. Aramızda hiçbir perde ve vasıta yoktur, buyurdu." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 274 ve 275 [/COLOR]:[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]" Davut (A.S.): [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Allah'ım bir kimse kederli kişinin hatırını sormaya varsa onun sevabı nedir? dedi. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hak Teâlâ hazretleri: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ona iman ve takva, dervişlik elbisesini giydiririm, buyurdu" [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 223:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Gene Allah Teâlâ: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Musa! Dilermisin ki, kıyamet gününde hasenatını bütün halkın hasenatı gibi yapayım? buyurdu. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Musa (A.S.): [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Rabbim isterim, dedi.. Hak Teâlâ: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Öyle ise hastaların hatırını sor ve dervişlerin kaftanını bitle."[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Bu kitaptaki iftiralar da kaynaksız ve i zahsız olarak doğrular arasında delilsiz olarak verilip durmuş. Bkz. sh.221, 238, 299, ve 269-271. sayfalarda Hz. Davud Peygamber'e iftiralar, ve Hz. Âdem'in Hz. Davud'a ömründen kırk yıl bağışladığı, yaratıcının da [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]buna melekleri şahit tuttuğu halde, sonradan "Bağışlamadım", dediğini ve buna benzer iftiralar için, sh. 101 ve 113. Hiçbirinde kaynak yok. [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Aşıkların Nurları (Envâru'l-Âşıkîn)- Ahmed Bican- Türkçesi: Fatih Selim- Kitabı Sunan- Ahmed Karaman- Tercüman 1001 Temel Eser:48 Baskı: 1973 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]islâm'da Kur'an -Allâme M.H. Tabatabai --Bir Yayıncılık-[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 51:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Kur'ân'ın 33/33. âyeti için diyor ki Tabatabai, "Bu ayet özellikle Ehl-i Beyt için inmiştir. Ve arınmışlardan oldukları için, onların, Kur'an'ın te'vilini bildiklerini gösterir."[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Rasulullah'ın muhterem hane halkını gözardı ederken ne tutarlı bir izah ve ne de ilmî bir kaynak vermiştir. [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]islâm'da Kur'an -Allâme M.H. Tabatabai Çeviren: Ahmet Erdinç -Bir Yayıncılık -Baskı :1988[/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Mevlit -Süleyman Çelebi - Devlet Kitapları Yayınları [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 117: [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Hakk Teâlâ'dan irişdi bir nida/ Ya Muhammed ben sana kıldum atâ/..Zatuma mir'at idin- düm zâtuni/ Bile yazdum adum ile aduni.../ Gel habî- bum sana aşık olmışam/ Cümle halkı sana bende kıl mışam.." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Hak Teâlâ cümle halkı Rasulullaha bende (kul, köle) mi kılmıştır? Yüce Yaratıcı habîbine aşık mı olmuştur? (Aşk, aşın sevgi. Türkçe Sözlük) Allah Teâlâ'ya aşırılık mı yakıştırılıyor? [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Said Nursi'de " sana âşık oluşum tabiri (...) Vaci-b-ül-Vücudun kutsiyetine ve istığna-i Zatîsine, mânâ-ı örfi ile münesip düşmüyor.." diyor. ( Mektubat. Bediuzzaman Said Nursi, 1958 baskı, Sh.280) [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Aslında Mevlidte geçen bütün ifadeler'in Çelebi'ye ait olduğu görülmüyor. Çünki, "Süleyman Çelebi mevlidi metni bir hayli karışıklığa uğramıştır." ( îslâmî Türk Edebiyatı, Dr. Necla Pekolcay, 1967 bşk, s. 154) [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Prof. Ahmet Ateş'in 'Eski el yazması nüshalara göre bastırılan geniş bir tetkikine bakılınca da mistik edalı Ahmet adlı bir şair gibi "..batini akidesi taşıdığı.." görülenler tarafından mevlide karıştırmalar yapılıp durmuştur. ( Mevlid, Ahmed Ateş, 1954 bşk, s. 61-83) [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Ömer Rıza'nın "..müceddid liyakafında görerek takdim ettiği bir ilim adamı da "Mevlit kitabı namı altında Arapça-Türkçe hususi risaleler de yazılmıştır. [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Her memlekette okunmaktadır, içerisinde doğru sözler olduğu gibi malesef bir takım uydurma ve mübalağalı sözler de vardır.." diyor. (Ana Kaynaklara Göre îslâm Dini, Mehmet Hatiboğlu, 1946 bşk, s. 14 ve 131). [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]Her ne ise konumuz bu değil. Ancak Allah'a atıflarda bulunurken kaynak gerekmez mi? Delil yok. [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Mevlit -Süleyman Çelebi - Hazırlayan: Faruk K. Timurtaş -Devlet Kitapları Yayınları -Basımı :1972[/I][/COLOR] [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Sohbetler -Ahmed Şahin - 29.6.1992 Tarihli Zaman Gazetesi [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Bak, bütün ikram ve ihsanların sahibi olan Rabbi mizin sevgili kulu Bayezid-i Velisi'ne nasıl hitap ediyor: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Bayezid! Benim huzuruma gelirken hazinemde bol bol bulunan ibadetlerle, ikramlarla, ihsanlarla, faziletlerle gelmeyi kâfi bulma. Bunların yanında benim hazinemde olmayanlarla gel!.. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bayezd-i Veli düşünmeye başlar. En sonunda feryad eder: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Ey Rabbim! Senin hazinende olmayan var mı ki, ben o olmayanlarla geleyim? [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Şöyle cevap gelir Sultanulârifin'e: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]- Evet, ey Bayezid! Benim eşsiz zenginlikteki hazinemde olmayanlar da vardır. O olmayanlar, acz, fakr, zaaf ve çaresizliktir! Sen de aczinle, zaannla, fakrın ve [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]çaresizliğinle gel. Kendini bunlarla bil. Bunları giydiğin elbise, sarındığın gömlek, örtündüğün cübbe gibi benimse. İşte o zaman seni haddini bilmiş, durumunu anlamış, makamını tayin ve tesbit etmiş bir kul olarak kabul eder, huzuru izzetime buyur ederim!..." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bayezid, nerede Allah'la böyle konuşmuş? Kaynak yok. Ahmed Şahid Bey'in diğer yazılarına, benzer zulümler karıştırılıyor bazen. Mesela Zaman Gazetesi, 31.3.1991' - deki sütununa bu kitapla 'zulüm karışmış kitap beş'- teki bir iftirayı da almış. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Sohbetler -Ahmed Şahin - 29.6.1992 Tarihli Zaman Gazetesi [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Cennete Kimler Girecek -Süleyman Karagülle -Kitap Dergisi, Sayı: 40,41,42. -Baskı: 1990 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 69:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Allah Kur'an'da Hıristiyanlarla Müslümanların birleşeceğini ve dinsizlik afetini insanlıktan defedeceklerini haber vermektedir." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Nerede bu haber Kur'an'dan bir delil yok. îstedikse de, verdiği kaynakta böyle denmiyordu. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Cennete Kimler Girecek -Süleyman Karagülle -Kitap Dergisi, Sayı: 40,41,42. -Baskı: 1990 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Melekler, 'Yâ Rabbi! Bu kulun, camide dünya kelâmı söylemesinden dolayı ağzından çıkan fena koku, bizleri rahatsız ediyor.' derler. Hak Teâlâ da buyurur ki: 'îzzetim, Celâlim hakkı için, onlara büyük bir bela veririm." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Allah nerede böyle demiş, kaynak yok. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Diriliş - Sahibi ve Yönetmeni: Sezai Karakoç -Sayı: 23, 26 Aralık 1988 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=red]Yazı Başlığı: Risale-i Şeyh Muhyiddin-i Arabi [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 6:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Makaleden cümleler: "Pes Hak Teâlâ kalb-i Muhammediye'de istila etti..." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]"Pes Muhammed Rasulullah, mazharullah ve arşullahdır.." "Hak Teâlâ kemalatına Muhammedi mir'at bıraktı.." "Hak Teâlâ eyitmekle nefyetti Muhammed'den evvel Ve mâ remeyte dedi. Andan sonra isbat etti suret-i Muhammediye'de iz rameyte' dedi..."[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]"Pes Hak Teâlâ kendü zatını görreye anı mir'at kıldı" [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]"Pes Muhammed aleyhisselam evveldir, âhirdir, zahirdir, bâtındır.." Bu sözlerin Kur'-ânî tarafı yok. Delil de yok. Kaynak ta yok. Diriliş'in hemen hemen her sayısında buna benzer, hak batıl karışımı, kaynaksız ve tutarsız rivayetler yer almaktadır. Dergi hiçte yoksa bunlardan teberri etse ya, baktığımız kadarıyla verdiği bu mistik sayfalarda bir kritik göremedik. [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Camide Konuşmak -Ali Güler -23.5.1991 Türkiye Gazetesi [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Cevşenü'l-Kebir - Sözler Yayınevi [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 2:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Hazret-i Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) Cebrail (aleyhisselam) vahy ile getirdiği ve zırhını çıkar bunu oku dediği.." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]bir dua sunuluyor, fakat kaynak bir kitap gösterilmiyor. Detaylı reddiyesini Cevşen isimli Başka bir yazımda ayrı bir başlık olarak izah ettik. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=purple]"Büyük Cevşen' âdı ile, büyütülmüş, 234 sayfalık bir kitabı 'Yeni Asya Neşriyat" tarafından 1991'de neşredilen bir kitabın 49. sh.'da, bu sefer "Said Nursi" imzası konulmuştur. Fakat yukarıdaki ifade aynendi... [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Cevşenü'l-Kebir - Yazar ve Hazırlayan Adı Görülmedi- Neşreden- Sözler Yayınevi Baskı: 1984 [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Said Nursi - Sözler Yayınevi[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 101: [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]([COLOR=purple][B]220 sayfalık bu kitapta Hulusi, Hulus-i Sani, Mehmed Fevzi, Husrev, Ali Ulvi, Ceylan, Şamlı Hafiz, Mustafa Ramazanoğlu gibi 20'yi aşkın kimselerin yanında Said Nursi imzalı yazıların da çokça yer aldığı halde, şimdi aşağıda vereceğimiz cümlelerin yer aldığı 19 sayfalık kısmın altında bir isim görülemedi[/B][/COLOR].) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 101:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Celcelûti'ye vahy ile Peygamber (aleyhissalatu vesselam'a nazil olmuş" [COLOR=purple][B]deniyor. Hani bu vahy nerede imiş? Hüccet olacak bir kaynak yok. Görülemedi[/B][/COLOR]. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 99:[/COLOR] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"...îmam-ı Gazali (r.a.) Hüccetu'l-İslâm diyor ki: 'Onlar vahy ile Peygamber'e (a.s.m.) nazil olduğu vakit îmam-ı Ali'ye (r.a.) emretti, "Yaz" O da yazdı.." [COLOR=purple][B]Hani bu yazının ilmi bir kaynağı nerede? Nazil olduğu iddia edilen bu vahyinde muteber bir deliline rastlanamadı. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bir de Yeni Asya Malatya temsilcisi Ahmet Kurnaz Bey'in (müteşekkirim) 1.9.992 tarihli Zaman Gazetesi'nin "Akademi" başlıklı sayfasından keserek getirdiği bir yazı... buyrun:[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"..Cevşene gelince; bizim kaynaklar da bir tek işaret yok. Ama, imam Gazali, İmam Şazeli ve Bediuzzaman gibi kametlerin tasdik ettikleri bir meselede bizim fikir yürütmemiz kendimizi onlarla kıyas etmek demek olur. Hz. Ali'ye ait meseleleri nakledenlerin çoğunun Şii olması bu rivayetleri reddetmemizi gerektirmez, îbn-i Hadid, Nehcu'l-Belağa şerhinde çok önemli şeyler naklediyor; o söyledi diye kötünün yanında iyi şeyleri de reddedemeyiz ya! Önemli olan sünnet sahihanın kıstas kabul edilmesidir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Evet, önemli olan bu tür şeylerde ehl-i sünnet prensiplerine ters düşülmemesidir. Yani, sünnete muhalif şeyler var mı yok mu ona bakmak lazım." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Evet, gerçekten de mes'ele sünnet ailesinden olmak; ama Allah Rasûlü'nün Sünneti'ni mevzu uydurmalardan arındırmak daha da büyük bir problem olarak karşımızda duruyor. [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][COLOR=brown]Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Said Nursi - Sözler Yayınevi - Baskı: 1988 [/COLOR][/I][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Tam Miftah-ül-Kulub -El-Hac Mehmed Nuri Şemsüddin - Salah Bilici Kitabevi[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Sayfa 37-38:[/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Salik, bu makamda da şevk ve muhabbetini artırarak ve mürşidinin ruhaniyetinden imdat isteyerek murakabesine devam ederken, Allah Tealâ sonsuz lütuf ve ihsaniyle BEKABÎLLAH tecellisini zuhura getirir. Bu, Hak'la baki alametidir ki, âlem-i lâhuta kadar çıkar. Doğudan batıya bütün mevcudat, melekler, ins ve cin, vahşi hayvanlar ve kuşlar, ağaçlar... zerreye varıncaya kadar her şey önünde açılır ve kendisine artık gizli-örtülü bir şey kalmaz. Karanlık gecede, kara taş üzerinde kara karıncanın yürüdüğünü görür, ayağının sesini işitir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu öylesine bir ihsandır ki, anlatmakla anlamağa imkân ve ihtimal yoktur. En küçük zerreye kadar, bütün mevcudat sâlike itaat eder ve boyun eğer. Kendisi: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]-Evveliyn ve âhiriyn ilimlerini sana ihsan eyledim. Var git kullarımı irşat edip bana getir, hitab-i izzetine mazhar olur." [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Yaratıcı hangi kulunu, böylesine bütün güçleri verircesine, "hitab-ı izzetine mazhar kılmıştır? Hiçbir kaynak yok! Cenab-ı Hakk'a ne büyük iftira! Bu kitapta daha ne büyük fecaatlar yer almış. ( Miftahu'l-Kulüb, sh: 48, 71, 100, 121... Ve bu kitap sh. 93'e bakınız.) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=brown][I]Tam Miftah-ül-Kulub -El-Hac Mehmed Nuri Şemsüddin -el-Nakşibendi (Sultan 2. Mahmut Devri Yazarı)-Yayınlayan: Salah Bilici Kitabevi [/I][/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]ibac Oğlan ve Emir Celal - Mim Kemal öke -Türkiye Gazetesi-24.9.1992 [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"...Milliyetçiydi, iki söze kanıverirdi. Bayrağını seviyordu ne yapsın? Al-i İmran Suresi'nin yüzüncü ayeti aklına geldi. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype](Meal-i şerifi: "Ey mü'min! Ahdinde sadık, imanında sabit ol. Dünyada herkes dininden dönse, kâfir olsa, vatanına milletine ihanet etse, sen dininden dönme." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=purple][B]Bunda kaynak verilmiş ama, Kur'an'da bu mealde bir ayet bulunamadı. Büyük zulüm olan iftiralar, kasıtlı veya kasıtsız, böylece devam edip gidiyor İslâm Âleminde...Yazık çok yazık... [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[COLOR=brown][I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]ibac Oğlan ve Emir Celal - Mim Kemal öke -Türkiye Gazetesi-24.9.1992[/SIZE][/FONT][/I][/COLOR]

[I][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black][B]son[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][/I]

gavs 15. December 2012 09:42 AM

[B][I][SIZE=6][COLOR=#006400][FONT=Georgia]Tasavvuf'un Aslı Hakikat Ve Marifethullah İncileri[/FONT][FONT=Palatino Linotype] - [/FONT][/COLOR][/SIZE][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][SIZE=5]Ömer Öngüt[/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR]
[B][I][IMG]http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQpOHB0Qhcv2y92scxUmEDi6oQiyku57G9lzT5wMeeG_NJWDFXp[/IMG][/I][/B]

[B](1. Bölüm)[/B]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]“Allah kendi nurundan Hz. Peygamberi yarattı.” Yalanı (S.22) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"[COLOR=blue][B]Nur üstüne nurdur[/B][/COLOR]." (Nur: 45) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Yani Allah-u Teâlâ kendi nurundan Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin nurunu yarattı. Peygamber Aleyhimüsselâm Hazerâtının hepsini de Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin nurundan yaratmıştır. Onlardaki nur Resulullah Aleyhisselâm'ın nuru idi. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Tâ Âdem Aleyhisselâm'dan beri o nur onların üzerinde döndü durdu. Her birinin alnında parlıyordu. Nihayet nurun sahibine kadar geldi. Zaten onun nuru idi, nur nura kavuştu. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Ömer Öngüt'e göre Nakşi silsilesi ve son veli (S.44)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]1 - Hâtem-i Nebi Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]2 - Hazretti Ebu Bekir Sıddîk -radiyallahu anh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]4 - Selmân-ı Fârisi -radiyallahu anh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]4 - Kasım Bin Muhammed -radiyallahu anh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]5 - Cafer-i Sâdık -radiyallahu anh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]6- Bâyezıd-i bestâmî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]7- Ebu'l Hasan Harkânî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]8- Ebu Ali Farmedî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]9-Yusuf Hemedâni -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]10-Abdülhâlik Gücdüvâni -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]11-Arif Rivegerî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]12-Mahmud Fağnevî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]14-Ali Râmitenî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]14-Muhammed Baba Semmâsî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]15-Seyyid Emir Külâl -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]16- Muhammed Bahaüddin Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]17-Alâeddin Attar -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]18-Yakub Çerhî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]19-Ubeydullah Ahrar -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]20-Muhammed Zâhid -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]21-Derviş Muhammed Semerkandî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]22-Hâcegî Muhammed İmkenegi -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]24-Hace Muhammed Bâkibillâh -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]24-İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârukî Serhendî –kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]25-Muhammed Masum Serhendî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]26-Muhammed Seyfeddin Serhendî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]27-Nur Muhammed Bedâûnî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]28-Mazhar-ı Cân-ı Canan -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]29-Abdullah Dehlevî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]40-Mevlânâ Hâlid Ziyâeddin-i Bağdadi -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]41-Tâhâ'l Hakkâri -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]42-Tâhâ'l Harîrî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]44-Şeyh Muhammed Es'ad Erbilî -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]44-Şeyh Halil Fevzi -kuddise sırruh- [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]45-Hâtem-i Veli [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Gizli ilimler uydurması (S.58)[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Kurmay olmayan bir subayın paşa olamayacağı gibi, zahirî ilimlerin yanında batını ve ledünî ilimleri de tahsil etmeyen, gizli ilimlere vâkıf olmayanlar Fenâfirrasul ve Fenâfillâh'a ulaşamazlar. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Melekut aleminde büyük isim verilen kişi yalanı (S.76)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu zata melekut aleminde Azim yani büyük kişi ismi verilir.Bütün halk onun kalbinin ayakları altınada durur ve onun gölgesinde gölgelenir.Bu hallerden heyecana kapılma. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.” Uydurması (S.79)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"[COLOR=darkgreen][B]Şeyhi Olmayanın Şeyhi Şeytandır[/B][/COLOR]" sözü: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Abdülkadir Geylânî -kuddise sırruh- ve Muhyiddin İbn-ül Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri gibi birçok şeriat ve tarikat büyüklerinin eserlerinde: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır "[/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Maddi ve manevi arş diye ikiye ayırma sapıklığı (S.87)[/B][/COLOR] [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hakk'ın tahini ile vazife verilen kimse, emirle o makama getirilmiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ ona tasarruf vermişse, O'nun izni ile tasarruf eder. Tasarruf vermemişse Allah-u Teâlâ onda tasarruf eder, latifelerini yürütür. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Taksimat bütün kâinata "Maddî Arş'tan gelir. Manevî bütün taksimat da "Manevî Arş "tan gelir. Bu da insan-ı kâmil'dir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O "Rahmeten lil-âlemîn" değildir amma "Rahmeten lil-âlemîn"in vekili olduğu için o nuru saçmaktadır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bilerek veya bilmeyerek manevî hayat suyunu alanlar ondan alırlar. Bütün âlemlerin o kalpten alışı, aslında O'ndan alışıdır. Çünkü o depoya O vermiştir. "Manevî Arş"a müridin nasibini ayırmış ve ona bağlamıştır. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Velilerin Allah'tan emir almaları için bir araya gelmeleri yalanı (S.119) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Muayyen Toplantılar: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ'nın sevdiği ve seçtiği veli kullarından vazifeli olanlar muayyen zamanda toplantılar yaparlar. Bu toplantıların ekserisi Mekke-i Mükerreme'de ve Ravza-i Mutahhara'da olduğu gibi; emrolunduğu çeşitli yerlerde, hatta hiç akla gelmeyecek yerlerde de yapılır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Onlar bu toplantılara emirle iştirak ederler ve çıkacak hükmü, verilecek emri beklerler. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O hüküm Allah-u Teâlâ'dan Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine, Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inden de zamanın kutbuna, naibine gelir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu toplantılara Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz iştirak ettiği zaman kutbun hükmü yoktur, orada Resulullah Aleyhisselâm'ın hükmü vardır, o emir verir. Daha sonra nâib tebligatı yapar ve emrin idrâsına geçilir. Hükme göre hareket ederler, hiç kimse emirsiz kendi başına hareket edemez. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Onlar hizmetçidir, verilen emre bakarlar. Ve yalnız emredileni yapmaya sahib-i salâhiyettirler. Ve fakat umumi salâhiyet olmadan hususi salâhiyetin hiç hükmü yoktur. Şu kadar var ki kendilerine verilen salâhiyet dahilinde müzakere yaparlar. Kendi aralarındaki mevzularda görüşürler, konuşurlar. Ancak emir olan bir hüküm üzerinde istişare yapılmaz. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O emir Allah-u Teâlâ'nın hükmünü taşıdığı için bu hükümlere itiraz olmaz. En küçük bir müdahaleye salâhiyetleri yoktur. Veyahut değiştirilmesi için kalbinden dahi zerre bir arzu geçse nakıstır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Niçin? Hizmetçi olduğu için. Onlar Allah-u Teâlâ'nın ve Resul'ünün -sallallahu aleyhi ve sellem-in hizmetçileridir. Yalnız emre bakar ve emredileni yapar. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]“Velilerin hayırlısı beşyüzdür.” Uydurması (S.120)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]MEVKİ VE MERTEBELER [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Yüzyirmidörtbin peygambere mukabil her asırda yüzyirmidörtbin veli bulunur. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu veliler dört kısımdır: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]1 Kendisinin veli olduğunu bilir, halk da bilir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]2 Kendisi bilir, halk bilmez. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]4 Halk bilir, kendisi bilmez.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]4 Kendisi de bilmez, halk da bilmez. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Niçin kendisi bilmez? Çünkü o onu kendisine yakıştırmaz da onun için. Allah-u Teâlâ onu perdelemiş ve saklamıştır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu velilerin hepsi vazifeli değildir, vazifeli olanların sayısı azdır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bunların en hayırlısı beşyüzdür. Bu beşyüzün içinden kırk kişi süzülür. Kırk kişinin içinden yedi kişi süzülür. Yedi kişinin içinden beş kişi süzülür. Beş kişinin içinden üç kişi süzülür. Üç kişinin içinden de bir kişi süzülür. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O bir kişi ahirete intikal ettiği zaman, onun yerine üçten birisi seçilir ve böylece her boşalan yere bir sonraki mertebeden takviye edilir. Ve nihayet en son olarak vefat eden bir velinin yerine de avamdan bir kimse geçirilir ve bu yüzyirmidörtbin veli her zaman için mevcuttur. Artar eksilmezler. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bunlar vazifelerine göre; "Kutup", "Nücebâ", "Ebdâl", "Evtâd",[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Imâmeyn", "Gavs", "Ümena", "Nükebâ", "Meczûb"... gibi isimler alırlar. Onların hayatları sırdır, Allah bilir, her yerde emniyettedirler. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Evliyaları derecelendirme Allah'a iftiradır. (S.124)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]EVLİYÂULLAH'IN DERECELERİ [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Evliyâullah çeşitli isim ve meslekte tanınırlar. Bazı ulemâ bunları derecelerine göre tarif etmişlerdir: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde bir kişisi vardır, kalbi İsrafil Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Mahlûkatı içinde üç kişisi vardır, kalpleri Mikâil Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Mahlûkatı içinde beş kişisi vardır, kalpleri Cebrail Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Mahlûkatı içinde yedi kişisi vardır, kalpleri İbrahim Aleyhisselâm'ın [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde kırk kişisi vardır, kalpleri Musa Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ'nın mahlûkatı içinde üçyüz kişisi vardır, kalpleri Âdem Aleyhisselâm'ın kalbi üzerindedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nihayet Allah-u Teâlâ'nın beşyüz veli kulu vardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O bir öldüğü zaman üçten birini geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Üçten öldüğü zaman beşten yerine geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Beşten öldüğü zaman yediden yerine geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Yediden öldüğü zaman kırktan yerine geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Kırktan öldüğü zaman üçyüzden yerine geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Üçyüzden öldüğü zaman beşyüzden yerine geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Beşyüzden öldüğü zaman Allah-u Teâlâ dilediğini geçirir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Her asırda yüzyirmidörtbin mevcut vardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Her türlü belâyı Allah-u Teâlâ onlar sebebiyle defeder. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Ebdâl dört şeyle ebdâldır; az konuşmak, az yemek, az uyumak, insanlardan ayrı kalmak. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Onlara ebdâl denmesinin sebebi, kayboldukları zaman yerlerine ruhanî bir suret, bedel olarak bırakıldığı içindir. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Her bir Veli sınıfı ve özelliği uydurması (S.124-124) [/B][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Her Bir Veli Sınıfının Özelliği: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Kutub: Bütün kemâliyeti şahsında toplamış, Gavsul-âzâm bir zattır. Her devirde bir tanedir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nücebâ: Hakk'tan gayrısına bakmayan, yaratıkların yüklerini taşıyıp sıkıntılarını gidermeye çalışan, ibadet ve tâata düşkün, cömert, sabırlı, haya sahibi, her şeylerini Hakka vermekten zevk duyan zatlardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Ebdâl: Kuruntu ve hayalden uzak, itidal ve istikamet üzere olan, az uyuyup erkenden ibadet için kalkan, kemâl ve fazilet ehli zatlardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Aynı bunun gibi; ikinci bir hâtem olan Hâtem-i veli'nin gönderileceğini i veli kullarına bildirmiştir. Allah-u Teâlâ'nın sevdiği, seçtiği birçok veli kullan, Hâtem-i veli'nin âhir son zamanda gönderileceğini Allah-u Teâlâ kendilerine bildirdiği için biliyorlar ve bildiriyorlardı. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Böyle bir kimsenin geleceği halk için meçhul, fakat onlar için açıktı. Eserlerinde bu noktaya parmak basıp izahla bir şekilde ayrı ayrı anlatıyorlardı. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nitekim Hâtem-i veli'nin geleceği mevzusuna bin küsur sene önce yaşamış olan Hakîm-i Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri çok eğilmiş, birçok vasıflarını olduğu gibi bir bir sıralamış, hatta sırf bu mevzuda "Hatm'ül-evliya" isminde bir kitap yazmıştır. İlk ifşaatta bulunan da odur. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de alâmetleri ile l beraber Hazret-i Mehdi'nin geleceğini bildirmiş, onun hakkında birçok Hadis-i şerifler beyan etmiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nitekim Naim bin Hammad'ın Ka'b'dan rivayet ettiği Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"[COLOR=darkgreen][B][I]Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu bayraklıların çık[/I][/B][/COLOR]masıdır." ([COLOR=darkred][I]İmâm-ı Suyûtî, Kitab'ü-1 Arfil Verdi Fî Ahbâr'il Mehdi, sh: 99. Kitabın 7. bölümündeki 14. Hadis-i şeriftir[/I][/COLOR].) [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]“Veliler Allah'ın gelinleridir.”uydurması (S.125)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bayezid-i Bestâmî -kuddise sırruh- Hazretleri: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Veliler Allah-u Teâlâ'nın gelinleridir." buyurmuşlardır. Gerçekten de öyledir. Çünkü o sevdiğini bulmuş, sevdiğine kavuşmuş. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu durum dünyada olduğu gibi mahşerde de, sıratta da böyledir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Musa Aleyhisselâm'a denizi yol yapan Hazret-i Allah, bu sevgili kullan da cehennemin üstüne yol yapar. [/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Hakim-i Tırmızi ve Ömer Öngüt Allah adına yalan söylüyor. (S.127-128)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hâtem-i evlîyâ, âhir son zamanda gelecek velilerin sonuncusu demektir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Nitekim Hakîm-i Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle buyurmuşlardır: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"[I][B]Âhir zamanda Mehdi yokken, henüz yaklaştırılıp seçilmemişken; aradaki boşlukta, Hâtem'ül-velâye'den başka adaleti (hakkaniyeti) ayakta tutacak kimse olmaz. Ve o, bütün veliler üzerine o devirde, Allah'ın hücceti olmaya muvaffak olur. [/B][/I][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][I][B]İşte bu son evliya âhir zamanda; Allah-u Teâlâ'nın bütün peygamberler üzerine hücceti olan ve kendisine Hâtemü'n-nübüvvet verilmiş olan, son peygamber Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- gibi olur[/B][/I]." [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Dikkat edilirse "Ondan başka adaleti ayakta tutacak kimse bulunmaz. " buyuruyor. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu söz sadece Türkiye'yi değil dünyayı kapsıyor. Bu nur, değil Türkiye'ye, bütün dünyaya yayılıyor. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu beyanı ile Hz. Mehdi gelmeden evvel adaleti ayakta tutmakla, her ikisini bitirmiş oluyor. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Çünkü Allah-u Teala adaleti onunla ayakta tutacak.Daha doğrusu Allah-u Teala onu öne sürmüş. Tek kelime ile o robot gibidir, tecelliyat-ı ilahiye Allah-u Teala'nındır. O'nu O öne sürmüş ve onda tecelli etmiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teala öyle murad etmiş,dinini üstünlüğünü ve adaletini onunla ayakta bulundurmayı dilemiş. [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Şeyh Ali Efendi tarikatı adına yalan söylüyor. (S.144)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Bu hususta bir temsil: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Şeyh Es'ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretlerinin büyük mahdumu Şeyh Ali Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Kâbe-i muazzama'nın ön safında bulunuyorduk, sabah namazı kılacaktık. Oturduğumuz yerde beklerken: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]'Acaba bu safta veli var mı?' diye içimden geçti.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Yanımdaki zat kulağıma eğildi ve: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]'Seninle yedidir.' dedi.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Her taraf dolu olmasına rağmen birinci safta boş bir yer vardı. Oraya hiç kimse oturmuyordu. [B][I]'Acaba bu yerin sahibi kim ki oraya kimse oturmuyor?[/I][/B]' dîye merak ettim. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Derken bir ara baktım ki esmerce uzun boylu bir zât geliyor. Herkes ona yol açtı, o da boş yere oturdu. Anladım ki yer onunmuş. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=green]Bu meyanda bir hacı ihtilâm olmuş. Dışarı çıkacak, fakat hem izdiham var, hem de vakit pek yakın. Bir şaşkınlık içinde iken, o zât ona gelmesini işaret etti, o da geldi. Cübbesinin kolunu açtığı zaman, baktım ki içinde gusül ihtiyacını giderecek her şey var. Adam içeriye girdi, temizlendi ve çıktı. Namazdan sonra dağıldık. O zat bir daha oraya gelmedi, kaç gün baktıysam da göremedim. Bir gün: 'Seninle yedidir.' diyen zâtla çarşıda karşılaştım. 'Efendim, o gün o harikulade kerameti gösteren zât bir daha görünmedi.' dedim. 'Evet' dedi, o öldü, hem de imansız olarak öldü. O gün safın başında idi, insanlara tepeden şöyle bir baktı, kalbinden geçti ki burada benden büyüğü var mı? Allah-u Teâlâ da onun bu halinden hoşlanmadı ve imanını selbetti.' dedi." [/COLOR][/B][/FONT][/SIZE]




[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Ömer Öngüt üç sahabeye iftira ediyor. (S.146)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Şöyle ki: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- hilafeti döneminde Medine-i münevvere'de Cuma hutbesi okurken, Suriye taraflarında Nihâvend'de savaş halinde bulunan Sâriye -radiyallahu anh-e: [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]"Yâ Sâriye! Dağa çık dağa!" diye bağırmış, bu sözü gerek o anda mescidde bulunanlar ve gerekse yüzlerce kilometre uzaktaki kumandanı Hazret-i Sâriye -radiyallahu anh- işitmiş, bu ikaz onun savaşı kazanmasına sebep olmuştur. (Keşf'ül- Hafâ. 2, 480) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Attab bin Beşir -radiyallahu anh- ile Usayd bin Hudayr -radiyallahu anh- karanlık bir gecede Resulullah Aleyhisselam'ın huzurundan ayrılmışlar, birisinin bastonunun ucu, evlerine varıncaya kadar önlerini kandil gibi aydınlatmıştı. (Buhârî) [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Halid bin Velid -radiyallahu anh-, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin nübüvvetinin hak olduğunu ispat edebilmek için, kâfirlerin kibir ve inatçılığına karşı, kâmil bir iman ve kalp kuvveti ile okuduğu Besmele-i şerife'nin ardından hiç tereddüt etmeden bir kâse zehir içtiği halde hiç tesir etmemiştir. (Taberânî) [/FONT][/SIZE]



[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][B]Beşer kisvesini bürünen insan-ı kamil uydurması (S.204)[/B] [/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]Allah-u Teâlâ âlemlerde tasarruf ettirdiği kimselere dilediğini duyurur, O'da dünya alemindeki mutasarrıflara bu hakikatları duyurur. Çünkü onların Allah-u Teâlâ ile o nisbette yakınlığı yoktur. Onlar emirle, o tasarrufla. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype]O her an Allah-u Teâlâ iledir. Kendisi istemediği halde emir tahtında döndürülmüştür. İnsanları irşad için beşeriyet kisvesine bürünmüştür. Görünüşte halk ile, fakat bâtını Hakk ile meşguldür. Yeryüzünde Allah-u Teâlâ'nîn emriyle tasarruf eder. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=#ff0000][I][SIZE=6][COLOR=#006400][FONT=Georgia]Tasavvuf'un Aslı Hakikat Ve Marifethullah İncileri[/FONT][FONT=Palatino Linotype] - [/FONT][/COLOR][/SIZE][FONT=Palatino Linotype][COLOR=blue][SIZE=5]Ömer Öngüt[/SIZE][/COLOR][/FONT][/I]

[/COLOR][B][FONT=Trebuchet MS][SIZE=2][COLOR=#2e2e2e](2. Bölüm)[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B][/B][/FONT]

[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=#ff0000]Aziz Mahmud Hüdayi Şahsında bir tasavvuf masalı (S.246-248)

[/COLOR][/B]NUMUNE BİR NEFİS TEZKİYESİ

Aziz Mahmud Hüdâyî: -kuddise sırruh-

Milâdî 1541 yılında Şereflikoçhisar'da dünyaya geldi. Medrese tahsilini İstanbul'da tamamladı. Hocası Nâsırzâde ismindeki zât Edirne'ye müderris, Mısır ve Şam'a kadı tayin edildiği yıllarda onu da yanından ayırmadı. 1574'te Mısır'dan dönüşünde Bursa Ferhâdiye medresesine müderris ve Câmi-i Atik mahkemesi'ne nâib tayin edildi. Üç sene sonra, hocasının vefatı ile Bursa kadılığına getirildi.

Kadılığı esnasında bir gece rüyasında kıyametin koptuğunu, sırat ve mizan kurulduğunu, sâlih kişiler olduklarını zannettiği pek çok kimsenin, hususiyetle çok sevdiği hocası Nâsırzâde'nin de cehennemlikler arasında bulunduğunu gördü.

Bu korkunç rüyanın verdiği dehşet ve teessür içindeki günlerde mahkemeye bir dâva getirildi.

Boşanma dâvası ile huzuruna gelen bir kadın, kocasının her sene Hacc'a niyet ettiği halde gitmediğini ve o sene yine Hacc'a niyet ettiği halde gitmediğini ve o sene yine Hacc'a niyet edip eğer gitmezse kendisini üç talâkla boşayacağını söylediğini, fakat arefe gününe kadar gitmediği halde kurban bayramı günlerinde birkaç gün ortadan kaybolduktan sonra meydana çıkarak Hacc'a gidip geldiğini söylemek suretiyle yalan konuştuğunu, bu itibarla talâkın gerçekleşmesini istedi.

Yanında bulunan kocası ise, arefe gününe kadar memleketinden ayrılmadığını kabul etmekle beraber, Hacc'a gidip geldiğini, hatta orada görüştüğü arkadaşlarından dönüşlerinde şahitlik yapmalarının istenebileceğini söyleyerek talâkın gerçekleşmediğini savundu.

Dâva, kadı Mahmud efendi tarafından hacıların dönüşüne kadar tehir edildi.

Hacılar döndükten sonra ise, kocanın iddiasında doğru olduğu hacı arkadaşlarının şahitlikleri ile anlaşıldı. Bunun üzerine kadı Mahmud efendi talâkın vâki olmayacağına dair hükmü ilân etti.

Kararı açıklamakla beraber bu işin nasıl olduğunu ve gidiş-gelişin ne şekilde gerçekleştiğini adamdan gizlice öğrenmek istedi.

O da eskici Mehmed dede adı ile anılan bir zâtın manevî delaletiyle tayy-i mekâna nail olduğunu söyleyince, Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri Mehmed dedeye başvurarak inabe talebinde bulundu.

Mehmed dede ise: "Nasibin bizden değildir, Hazret-i Üftade'dendir, varın ona müracaat edin." deyince dünyevî meşgalelerini terkederek Üftade -kuddise sırruh- Hazretlerine intisab etti.

Hazret-i Üftade -kuddise sırruh- ondan; önce mal ve mülkten, ikinci olarak memuriyetten feragat etmesini ve üçüncü olarak da nefsini ayaklar altına almasını istedi. O da bütün bunları tereddütsüz kabul ederek şeyhinin irşad halkasına katıldı.

Şeyhine verdiği sözleri yerine getirerek önce mal ve mülkünü fakirlere dağıttı, sonra da memuriyeti terk etti. Arkasından da nefsini ayaklar altına alabilmek için çok sıkı bir riyazete başladı.

Hazret-i Üftade -kuddise sırruh- bir gün müridine:

"[B]Haydi evlâdım! Bir sırık ciğeri omuzuna alarak Bursa sokaklarında dolaşıp satmalısın[/B]."

Diye emretmiş, Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri de hiç tereddüt etmeden sırığı samur kürkün üzerine almış ve Bursa sokaklarında: "Ciğerci... Ciğerci!..." diyerek satmaya başlamıştı.

Bu hâli gören ahâli: "Kadı çıldırmış!" diyerek aleyhinde bir sürü dedikodular uydurdular. Fakat o, bu şekilde nefsini kırıp ruhunu yükseltmek için, bu söylenenlerin hiç birine aldırmadı.

Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri ciğer satma vazifesini kemâl-i ihtimamla yerine getirdikten sonra onu dergahın helalarını temizlemeye memur etti. Bir gün abdesthaneleri yıkarken kulağına davul-zurna ve dümbelek sesleri geldi. Meğer kendisinin yerine, yeni tayin olunan kadı geliyormuş ve halk onu karşılamakla meşgul imişler. Hazret halkın bu âdetini bildiği için, sesleri duyunca kendi kendine:

"Yeni kadı geliyor hâ!... Biçare Mahmud, sen böyle bir mesleği bıraktın, şimdi abdesthanelere hizmetkâr oldun!"

Diyerek nefsinin iğfaline kapıldı. Hatırından bir an bunlar geçince derhal toparlandı ve:

"Mahmud! Sen şeyhine, nefsini ayaklar altına alacağına dair söz vermedin mi?"

Diyerek kalbinden geçen bu hâle tevbekâr olmuş ve elindeki süpürgeyi atarak taşları sakalıyla süpürmeye başlayacağı bir anda şeyhi yetişmiş ve:

"Evlâdım! Sakal mübarek şeydir, onunla böyle bir şey yapılmaz." diyerek omuzundan yakalamış, sonra da:

"Maksat bu mertebeyi atlatmaktı." buyurmuş, sâdık müridini içeriye alıp dergâha götürmüştü.

Kemâliyet lâf ile değil, yaşama iledir. Bunlar bu yolda hep birer vartadır, birer imtihandır. Şeyhine karşı teslimiyet ve merbudiyet sayesinde bu imtihanlar atlatılabilir. Bütün bunlar ilâhî takdirin tecelliyâtıdır. Allah-u Teâlâ bu lütfü ona bahşedecekti, takdirinde vardı, imtihanın neticesinde takdir olunan bu lütfa nail oldu.

Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri şeyhinin taht-ı terbiyesinde her geçen gün manevî tecellilere nail oluyor, ruhu olgunlaşıyordu. Nefsini tezkiye ile kalbini tasfiyeye muvaffak olan Hazret, artık nebatatın bile teşbihini duyar hâle gelmişti. Üç yıl gibi kısa bir zamanda seyr-ü sülûk'unu tamamladı ve irşada mezun oldu.

Şeyhinin vefatından sonra Rumeli'ye gitti. Trakya ve Balkanlarda bir süre kaldıktan sonra İstanbul'a geldi. Bu arada Üsküdar'da kendi dergâhını inşa etti.

Halktan sultanlara kadar uzanan geniş bir tesir sahası meydana getirdi. Dergahı her zümreden insanlarla dolup taştı. Akın akın gelenler, hasta kalplerine şifâ olan sohbetlerine kavuştular. Devrin padişahları ona hürmette kusur etmediler.

Milâdi 1628 yılında seksenyedi yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Cenazesi büyük bir merasimle kaldırılmış ve zaviyesinde bizzat kendisinin yaptırdığı türbeye defnedilmiştir.

Hususiyetle mensupları, sevenleri ve türbesini ziyaret edenler hakkında:

"Denizde boğulmasınlar, âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler ue imanlarını kurtarmadıkça gitmesinler."

Şeklindeki duası, türbesini ziyaretçisi en çok olan türbeler arasına sokmuştur.



[COLOR=red][B]İmam-ı Rabbani yazılarına kudsiyet veriyor. (S.420)[/B] [/COLOR]

Yazılan bu marifetlerin hepsinin Allah-u Teâlâ tarafından ilham edilmiş olduklarını, şeytanî vesveselerin hiç karışmadığını umarım. Bunun doğruluğuna delil olarak şunu da söyleyeyim ki, bu bilgileri yazmak istediğim ve Allah-u Teâlâ'nın mukaddes zâtına sığındığım zaman, melâike-i kiram'ın sanki şeytanları buralardan kovdukları görüldü. Bu mekânın çevresine girmelerine müsaade etmiyorlardı. Her işin hakikatini en iyi bilen Allah-u Teâlâ'dır.



[COLOR=red][B]Ömer Öngüt'e göre Vahdet-i Vücut sapıklığı (S.462)[/B][/COLOR]


Vahdet-i Vücud'a Mazhar Olanlar:

Vahdet-i vücud nedir? Buna mazhar olan kimlerdir?

Vahdet-i vücud, Hazret-i Allah'tan başka hiçbir mevcut olmadığını görene ve bilene mahsustur. Başkası bilemez, göremez, konuşur. Konuşsa da yalan ve yanlış konuşur.

Vahdet-i vücud'dan bahseden kimsenin "İsm-i Azam" ı bilmesi lâzımdır.

İsm-i Azam'ı mı merak edersin? Allah dediğin zaman ve O'ndan başka hiçbir mevcut olmadığını gördüğün zaman, onu söylemiş olursun.

"La ilahe illallah" da İsm-i Âzam'dır ve fakat O'ndan başka bir mevcut olmadığını gördüğün zaman... Demek ki görülüyormuş. İşte o zaman gerçek mânâda Kelime-i Tevhid'i söylemiş olursun. İman-ı kâmil de budur. O'ndan başka bir şey görmediğin zaman iman kemâle erer.

Bu esrar-ı ilâhi'yi ancak marifetullah ehlinden dilediği kimseye bildirmiş, her veli kuluna dahi beyan etmemiştir. Yüz senede bir gönderdiği kullarından bazısına açmıştır. Bunun içindir ki bu, pek az kişinin bilebileceği iştir.

Bildirdiklerinin dahi tecelliyatlan ayrı ayrı olduğu için kişi kendi bilgisini ortaya koymuştur.

Bunlar pek az gelmiştir, fakat bunların dahi tecelliyatlan ayrı ayrıdır.



[COLOR=red][B]Ömer Öngüt Vahdet-i Vücudu kabul ediyor. (S.462)[/B] [/COLOR]


Vahdet-i Vücud'unTecellisi:

Bu gibi esrar-ı ilâhî ne zaman tecelli eder?

Bir insanın gerçekten yaratılışı bir damla kerih sudur. O suya, o pisliğe inmesi lazımdır. Bütün vücudun ifna olup, yok ve hiç olduğu zaman, Allah-u Teâlâ dilerse O'nun göstermesi ile Azâmet-i ilâhî'yi görür. Azâmet-i ilâhî'yi görünce kendisinin bir zerre hakir olduğunu görür ve bilir. Vahdet-i vücud bundan sonra başlar.



[B][COLOR=red]Fenafişşeyh-Fenafirresul-Fenafillah uydurması (S.466[/COLOR]) [/B]


Nasıl ki tasavvufta "Fenâfişşeyh" olmadan "Fenâfirrasul" olmuyorsa,"Fenâfirrasul" olmadan "Fenâfillâh" olmuyorsa, "Fenâfillâh" olmadan da "Vahdet-i vücud"a geçilmiyor. Fenafillâh'ta hiç olur, hiç olduğunu bilir



[COLOR=red][B]Mürid'in şeyhine köleliği (S.480)[/B] [/COLOR]

İmam-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri bir müride lâzım olacak edepler hususunda "Mektubat" adlı eserinde buyurur ki:

"Kâmil ve mükemmel bir şeyhe kavuştuktan sonra, bütün arzuları onun eline bırakmalı, gassalin elinde teneşirdeki meyyit gibi olmalıdır. İlk fena hâli Fenâfişşeyh'te başlar, bu ise Fenâfillâh'a çıkmaya vesiledir."(61. Mektup)

"Bu tarikat-ı aliye'de talibin ilerlemesi, bağlı olduğu şeyhin tasarrufu ile olur. Onun tasarrufu olmadan hiç ilerleyemez. Zira nihayetin başlangıca yerleştirilmesi, onun mübarek teveccühünün eseridir. Anlaşılmayan, bilinmeyen mânâlara kavuşmak, hep onun yüksek tasarrufunun bir neticesidir."

"Bu büyükler birisini bu yola almaya ve sadakatli bir talibe kısa zamanda şuur ve huzur vermeye güçlü oldukları gibi, bunları geri almaya da güçlüdürler. Bir edebin terki sonunda kalplerinin bir incinmesi sâliki müflis bir hâle getirir." (221. Mektup)

"Allah-u Teâlâ'nın lütuf ve ihsanı ile kâmil ve mükemmel bir şeyhe kavuşulursa, onun mümtaz varlığını ganimet bilmeli, her şeyi ile ona teslim olmalı, saadetini onun rızâsına kavuşmakta aramalı, onun razı olmadığı şeyleri kendisi için felâket bilmelidir. Yâni bütün arzusu onun rızâsına kavuşmak olmalıdır.

Tâlib, gönülden her şeyi çıkarıp bütün varlığı ile şeyhine teveccüh etmelidir. Huzurunda ondan izin almadan, o emretmedikçe nafilelerle ve zikirle dahi meşgul olmamalıdır. Onun yanında iken ondan başka kimseye bakmamalı, kimseyle konuşmamalı, kimseye iltifat etmemelidir.



[COLOR=red][B]Hakim-i Tırmızi Son veli Allah adına yalan söylüyor. (S.548)[/B] [/COLOR]

Adalet Kırbacı:

Hakîm-i Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "Sîret-ül evliya" isimli eserinde ise, Hâtem-i veli'nin vazifesini, yapacağı cihadın mâhiyetini ve hakikat ile dalâlet arasında bir berzah olarak gönderileceğini ifşa ederek şöyle buyurmaktadır:

"İşte o evliyanın seyyididir. Arz ehlinin emniyeti, gök ehlinin nazar yeri, Allah'ın has kulu, O'nun nazargâhı ve halk içindeki adalet kırbacıdır. Onları O'nun kırbacı ile terbiye eder. Reddeden halkı O'nun nâmına O'nun yoluna davet eder. Allah'ı birleyenlerin kalplerindeki gizli satırları okur, Hakk ile bâtılın arasını ayırt eder." (Kitâb-u Sîret'il-evliyâ, sh: 94)

Allah-u Teâlâ bu zât-ı muhtereme neler bildirmiş!



[COLOR=red][B]Öngüt ve Davud-ı Kayseri Allah'a ve resulüne iftira ediyor. (S.540)[/B] [/COLOR]


"Haber verme bakımından nübüvvet bitmişse de, velayet ve tasarruf bakımından devam etmektedir. Çünkü Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dan sonra gelen veliler O'nun tasarrufunu taşımaktadırlar.

Hazret-i Muhammed Aleyhissetâm, onlar vasıtasıyla halk içinde tasarruf etmektedir.

Nasıl ki nübüvvet, hariçte peygamberlerden müteşekkil bir dâire meydana getiriyor ve bu dâire Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm ile tamamlanıyorsa, velayet de hâriçte velilerden meydana gelen bir daire teşekkül eder ve bu daire, Son veli ile tamamlanır.

Hâtem'ül-evliyâ, hakikatte Hâtem'ül-enbiyâ'dan başka bir şey değildir. (Yani Hâtem'ül-evliyâ, velayet suretiyle çeşitli vücudlar aracılığı ile tasarrufuna devam etmiş ve onun nübüvveti, nasıl Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm suretinde tamamlanmışsa, velayeti de Son veli'de tamamlanacaktır.)



[COLOR=red][B]“Son veli son resül ile denkleşir.” Yalanı (S.648)[/B] [/COLOR]


Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbü'l-Fukûk"

isimli eserinde Hâtem'ül-evliyâ ile Hâtem'ül-enbiyâ arasındaki şer'î bağlılığın mâhiyetini beyan etmek üzere şöyle buyurmuşlardır:

"Hâtem'ül-evliyâ, Hâtem'ür-rüsul'ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zahirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem'ür-Rüsul'e onu aksettirdiği yerden, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem'ür-rüsul ile denkleşir." (Kitâbü'l- Fukûk fî Müste'nedâti Hikemü'l-Fusûs, sh. 41)
[I][COLOR=darkred]Tasavvuf'un Aslı Hakikat Ve Marifethullah İncileri - Ömer Öngüt, Hakikat Yayıncılık, 2.Baskı, İstanbul-2001 [/COLOR][/I][/FONT][/SIZE]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]son[/COLOR][/SIZE][/FONT] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][/FONT][/SIZE]

gavs 15. December 2012 09:47 AM

[B][I][COLOR=#ff00ff][FONT=Georgia][SIZE=6]Notlar[/SIZE][/FONT][FONT=Palatino Linotype][SIZE=5] - [/SIZE][/FONT][/COLOR][SIZE=5][FONT=Palatino Linotype][COLOR=black]Ömer Öngüt [IMG]http://images.habervitrini.com/haber_resim/omer_ongut.jpg[/IMG][/COLOR][/FONT][/SIZE]

[IMG]http://t3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcT9AHiYhRmwl9w07g7yHQJUzeDuYmcB3z15qAhSqKs44QludgW_Xw[/IMG][/I][/B]
[B](1. Bölüm)[/B]

[B][SIZE=4][FONT=Palatino Linotype][COLOR=red]Beyazıd-ı Bestami'nin “Ben ilmimi haktan aldım.” Yalanı (S.21)[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bu iç ilimler Hakk'tan gelir, bunlar Hazret-i Allah'ın ihsanıdır. Çalışmakla elde edilecek şeyler değildir. Mevlâ dilediğine verir dilerse İhsan eder. Bunu böyle bilelim. Bâyezid-i Bestâmi (k.s) Hazretlerimiz «Ben ilmî Hakk'tan aldım» buyururlar. Arifin kelâmı da ken dinden gelmez. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Batıni tevbe mürşide bağlanmakla kaimdir” yalanı (S.27) [/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Batıni tevbe inâbe ile kâimdir. Hakk'tan gelen feyz-i îlâhi sayesinde kalpteki mâsivâ otları kurutulur. Kalp ekilmeye hazır bir tarla hâline gelir. Kemal bulmuş bir elden kalbe tevhici tohumu düştüğü zaman hemen filiz verir ve ağaç olur. Yerlerin dibine kök salar, dalları ise semâlara yükselir. O tohumu kemal bulmuş bir elden almak şarttır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][B][COLOR=red][SIZE=4]Rüya ile peygamberimizin ölmediğine hüküm vermesi yalanı (S.48) [/SIZE][/COLOR][/B][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Rüya: [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Cenâb-ı Peygamber (s.a) Efendimiz hayatta oluyorlarmış, Mübarek ellerini öpmeye giderken uyanıyorum. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Buyrulduki: [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Bizim ruhumuz ölü olduğu için, O'nları ölü zannediyoruz, öteki âleme gitti, bu âlemden haberleri yokmuş gibi zannediyoruz. Bu da tabliki cehaletimizin eseri ve asandır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Meselâ bir odanın içinde bulunuyoruz. Camdan baktığımız zaman dışarıda olmadığımız halde, dış âlemi olduğu gibi görebiliyoruz. Kabirde incecik bir tül perde gibidir. O perde camdan daha şeffaftırki, her peyi, her tarafı görürler. O perde bize mahsustur, biz içeriyi göremiyoruz. Görenler yine içeriyi de görürler. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Binaenaleyh Cenâb-ı Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimizi ölü zannetmeyelim.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Şeyh Esat efendi ile sapık iddiaları (S.53-54)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şeyh Es'ad Efendi (ks) Hazretlerimiz Onlar hakkında «Eylemiş nesr-i hakikat Bayezid-i rehnüma » bu yürüyor. Bir çok veliler kapalı tutmuşlar, fakat o birçok hakikatleri ifşa etmiştir. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Nitekim bir defasında evlerine gelip seslenen kimseye soruyor. “Kimi arıyorsun.” «Bayezid-i anyonum»' " Kalk git, Allah'dan başka kimse yok burada» diyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bu gibi ifşaatlar vermişlerdir. Bu söz görünüşte bâtıl gibi görünür, ehlince çok mühim bir sözdür. Bir ifşaatdır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Nakşi tarikatı ilim irfan mektebidir.” yalanı (S.63)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Tarikat-ı aliyye ilim - irfan mektebidir. Mektebe girdikten sonra, artık hakikati tahsil etmek gerekiyor. Hakikât tahsili zannettiğimiz gibi değil, icâb ettiği gibidir. Zan insanı aldatır, ancak hakikat insanı kurtarır. Bu ise bilmekle olmaz, Hazret-i Allah'ın duyurması İle olur. Yani Arifin kelâmı hiçbir zaman anlatılan şeylerle husule gelmez. Bir Arife Mevlâ lütfunu akıtmadıkça onda hiçbir şey olmaz. Ona hakikati bildirmedikçe o da hiçbir şey bilemez. Şu halde boş bir kutu olduğumuzu bilelim. Mevlâ bir nesne ihsan ediverir mi diye gözetliyelim. ikram edince de artık onu benimsemeyelim. O'nun lütfü böylece ziyadeleşir. Kendimize mâl edersek, o verdiğini de alır, bomboş kalırız, işlerimiz hep varlıkla olur. Çünkü içerde artık Rahman kalmadı, hep şeytan doldu. Rahman olursa «Var» İte konuşulur, şeytan olursa "ene" ile konuşulur.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Tasavvuf dininde vahdet-i vücut, vahdet-i şuhud inancı ve sapıklığı (S.111)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Meselâ Bayezid-t Bestami (ks) Hazretlerimiz mest halinde [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«—[/COLOR][COLOR=blue] Kendimi teşbih ederim, şanım ne kadar yücedir.[/COLOR][COLOR=black]» buyurmuştur. Bu hâl haber verilince «Şayet bir daha böyle birşey olursa batta ile bıçakla üzerime yürüyün» diye emir veriyor. Ayni hâl zuhur ettiğinde, müridan balta ve bıçaklarla üzerine yürüyorlar, hiçbir şey olmuyor. Asli haline döndüğü zaman «Efendim, yine böyle bir söz söylediniz, üzerinize yürüdük, hiç bir şey olmadı.» diyorlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Eline bir iğne alıp batırıyor ve görüyorlar ki kan çıkıyor. «Bayezid odur ki bir iğnenin acısına tahammül edemez, o Bayezid değildi.» buyuruyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Ömer Öngüt Beyazıd'ın bir küfür sözünü peygamber söyledi diyerek Allah'a, resulüne, kitabına iftira ediyor (S.116) [/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black](Yine Sultan Veled'den nakledilmiştir; Bir gün iler gelen sofiler babam Hüdavendigardan : “Ebu yezid (Tanrı rahmet etsin[/COLOR][COLOR=blue]), Ben tanrımı daha sakalı bitmemiş çocuk suretinde gördüm[/COLOR][COLOR=black], buyuruyor. Bu nasıl olur ?” diye sordular . Babam: Bunun iki hükmü vardır : [/COLOR][COLOR=blue]ya Beyazıd tanrıyı sakalı bitmemiş genç şeklinde görmüş yahut Beyazıd'dın meylinde ötürü Tanrı onun gözüne genç çocuk suretinde görünmüştür[/COLOR][COLOR=black].” Dedi yalanı;[/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=darkred]ŞARK İSLAM KLASİKLERİ ---ARİFLERİN MENKIBALERİ--- AHMET EFLAKİ [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=darkred]İSTANBUL 1989 S. 56 CİLT-2 )[/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Cenâb-ı Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz de «[/COLOR][B][COLOR=blue]Ben Rabbimi güzel bir genç, suretinde gördüm.[/COLOR][/B][COLOR=black]» buyurmuşlardır . [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Yakın kullarına farkında olmadan Allah tecelli eder.”iddiası (S.116-117)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Yakîn olan kullarına Hakk Celle ve Âlâ Hazretleri Kendileri farkında olmayarak, matluptan İçinde tecelli eder. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Hallacı Mansur'un bu tecelli karşısında “Ene'l Hakk” demesi küfrü (S.117)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Ha!lâc-ı Mansûr (k.s), «[/COLOR][B][COLOR=blue]Ene'l-Hakk=Ben Hakk'ım[/COLOR][/B][COLOR=black]» derken [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][B][COLOR=red]Cüneyd-i Bağdadi'nin bu tecelli ile “[/COLOR][COLOR=blue]Sırtımdaki cübbenin içinde Allah'tan gayrısı yok [/COLOR][/B][COLOR=red][B]“ küfrü(S.117)[/B] [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Cüneyd-i Bağdadî (ks) Hazretleri bu tecelli ile karşılaştığı zaman; «[/COLOR][B][COLOR=blue]Sırtımdaki cübbenin içinde Hakk'tarı gayrisi yoktur[/COLOR][/B][COLOR=black].» sözünü söylemiş. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]c)Beyazıd-ı Bestami “Kendimi tesbih ederim . Şanım ne yücedir.”küfrü (S.117) [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bayezid-i Bestâmf (k.s) Hazretleri ise; [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]" [/COLOR][B][COLOR=blue]Kendimi teşbih ederim, fânim ne kadar yücedir[/COLOR][/B][COLOR=black]" [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]buyurmuş. O tecelli o kaba sığmadığı için, taşkınlık alâmetleri zuhur etmiştir. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4]”[B]Resulullah'a tam varis olanlar onu görebilir.” Yalanı (S.117)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Cenâb-ı Fahr-i Kâinat (s.a) Efendinizin görülmesi de aynı şekildedir. Görenin istidadına göre muhtelif şekillerde görülür. O'nu gördüm sanılmasın. Ancak her hâlinde Ona tam vâris olanlar O'nu görebilir. Başka hiç kimse hiçbir zaman aslını göremez. [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Allah dilediği zaman letafetini işletir .Yani mürşid-i kamil olrak görünüyor, fakat hiç alemini kimse bilmez” iftirası(S.117-118)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şunu da çok iyi bilmek gerekiyorki, bu tecellilere mazhar olmak için mutlaka bir Rehber-i Sâdık'a ihti yaç vardır. Çünkü onun Sebeb-i mevcudat (s.a) Efen dimizle münâsebeti var, vekili olduğu için onu bizzat O destekliyor.,Aynı zamanda Mürsid-i Kâmili geçmiş Pirân-ı İzam da destekler. Bilhassa şeyhi dâima ya nında bulunur. Hakk Celle ve Âlâ Hazretleri dilediği zaman letâfâtını işletir. Yani Mürşîd-i kâmil olarak görünüyor, fakat iç âlemini hiçkimse bilmez. Hareketlerinin birçoğundan belki kendisi bile haberdar olmaz. Intisab etmedeki esrar bu olmuş oluyor. Hazret-i Allah ve Habib-i Ekrem'i başka kimsede ' tecelli etmez Onu onlar destekler.Kimse Onları görmez de Mürsid-i Kâmili görür. Halbuki Mürşid-i kâmil latiftin de bir insandır. Hep ordan hep Onlardan geliyor. Cenâb-ı Hakk öyle murad etmiş, müridân da ordan alı yor. Böylece şeyhte terbiye gördükten sonra Fenâ'fir- râsul'e, daha sonra da Fena' fillah'a geçsin. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Geylani'nin nefsi açlığa dayanamayıp burnundan çıkmış bir tası yalamaya başlamış” yalanı (S.152)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Abdülkâdir Geylâni (k.s) Hazretlerimiz o derece aç kalmışlar riyazet yapmışlar ki, nefsi tahammül edem eyerek, sinek şeklinde burnundan çıkmış, bir tası yalamaya başlamış, içeriye gireceği zaman «Koymam içeriye» buyurmuşlar. «Mücadelen kaçtığın için mi beni sokmuyorsun?» deyince «Hayır, lâkin kendini beğenirsin diye çekiniyorum." cevabını vermişler. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Biz seni onunla seviyoruz» hitabı karşısında ise, izin verip içeriye almışlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Nefse zerre kadar paye vermemişler. Ne haddelerden süzülmüşler de tekâmül etmişler.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Şeyh'in eşiğinde kula kul olup , izzetini yitiren Şah-ı Nakşibend (S.160-161)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şah-ı Nakşibend (k.s) Hazretlerimizin bir hâli ve Eyüb aleyhisselâmın da bir hâli gözümün önüne geleli şu ânda. Efendimiz Sultanimiz, şeyhi Emir Külâl Hazretlerinin kapısına yalın ayak, dikenler batmış, yor gun olarak varıp, içeriye girdiği zaman, kim o? buyurdular. Bahaüddin denince-, «Atın dışarıya.» buyurdular. Dışarıya atıldığında, nefsi serkeşlik etmek istedi «Ey nefis, şeyh ne yaparsa haklıdır, ben bu yolu Allah için kabul ettim.» diye kulağını çektiler ve sabaha kadara mübarek başlarını kapının eşiğinden kaldırmadılar. Ertesi günü şeyh hazretleri dışarıya çıkarken ayağını atdılar, boynuna bastılar, «Kim bu?» dediler. «Bahaüddin »denince, elinden tuttular, içeriye aldılar, su ısıtdılar, dikenlerini elleriyle çıkardılar. Sonra hilâtlarını çıkarıp sırtına giydirdiler. «Oğlum bu hilât sana yakışır" buyurdular. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şah-ı Nakşibend Hazretlerimiz buyururlar ki Şeyhi min o hâli ile benim o hâlim hiç gözümün önünden gitmiyor. Şimdi biz de her sabah evden çıkarken, böyle mürid arıyoruz amma. şimdi zaten mürid kalmadı ki, hepsi şeyh hâlife oldu.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Efendi Hz. ölmüş oğlunu eve çağırarak anasına göstermesi yalanı (S.163-164)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hakk'tan gelenin hepsi güzeldir. Nefsimize acı gelir. Yoksa hepsi tatlıdır. Hep takdire dayanıyor bu işler. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Tasavvur, buyurun ki, Efendi Hazretleri rahmetli vâlidanımdan neler çekti de, hiçbir gün hiç kimseye şikâyet etmedi. Vâlidanım çok sertdi, çok celalli idi, ihvan girip çıkarken çok dikkatli olurdu. Bütün müridan vâlidanımdan çok korkardı. Biz yalnız müstesna idik. Bizi çok severdi. Allah'ım nur içinde yatırsın, sevdiği için de ne desek hoş görürdü. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Efendi Hazretlerinin başına gelen ibtilâya bakın ki bir oğlu çok sevdiği diğer oğlunu vurdu. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]İnsan düşünürse, şu ibtilâya bakın efendim. Ve demiş «Onu vurmaya gidiyorum» diye. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Vâlidanım «Efendi, sana onu vurmaya gidiyorum dedi de niçin mâni olmadın?» dediğinde «Hazret-i Allah takdir ettiği işde kişinin basiretini bağlar.» buyurmuş. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]— Efendim, bir kardeşimiz nakletmişdi, oğlunu göstermişler galiba. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Evet birgün de göstermişler. Vâlidanım bize söylemişdi. Kimseye bir şey demezsen sana Ahmed'i gösteririm buyurmuş. Kimseye demem demiş. Efendi Hazretleri sabah namazından sonra geri dönmüş. Ahmed gelmiş, babasının ve annesinin elini öpmüş. Bir müddet oturduktan sonra «Hadi oğlum kalk git» buyurunca kalkıp gitmiş. Daha gider gitmez Vâlidanım komşuya atlamış «Ben Ahmed'i gördüm» demiş. Ondan sonrada bir daha görememiş.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Denizler çeşit çeşittir” yalanı (S.214-215)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Denizler çeşit çeşittir. Mevlânın deryasından Ha bibi'nin deryasına, Habibi'nin deryasından zamanın kutbunun mürşidinin deryasına ve o deryadan da murad ettiği yerlere taksim olunur. Onlara Feyz-i ilâhiye denir ki o depolardan kişinin Hakk'a karşı muhabbeti nisbetinde kalbe akar. Herkesin muhabbeti nisbe tinde borusu genişler, kalbi de o nisbetine vüs'at bu lur. Bu kalp vüs'at bula bula göl haline gelir. Sonra d a derya haline gelir.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Tasavvufun kelime-i tevhidi “la mevcuda ilallah”(Allah'tan başka mevcut yoktur) hurafesi (S.218)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Kelime-i Tevhid'i söyleyebilmek kaide, hâlde, fi lde olur ve çok güçtür. (La mevcûde illallah) merhalesine geçen kimse Hakk'tan başka her şeyin yok olduğunu, varsa O'nun olduğunu görür. Evet görünüşte var, var amma O var etti. Hakk'tan gayri hiçbir şey yok. Şu halde niçin Hakk'tan gayrısına tutunuyonuz? işte o zaman Kelime-i Tevhid'i söyleyemiyoruz denektir. Bu incelikleri söyleyebilmek çözebilmek Cenâb-ı Hakk'ın müyesser ettiği kullar için çok kolaydır, [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Ömer Öngüt vahdet-i vücudu işliyor (S.219)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bazı insanlar da vardır ki, tuzun suda eridiği gibi varlıklarını eritmişlerdir yok olmuşlardır. Bunlar ise Hakk île çekenlerdir. «La mabude illallah. La maksude illallah, La mevcûde illallah...» Tevhitlerine de nâ il olurlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]“Yolumuzun efendisi Şah-ı Nakşibendi (K.S) 'Ben bir kafirden de aşağıyım'” şerefsizliği (S.248)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Yolumuzun Efendisi Şah-ı Nakşibend (k.s) Hazretlerimiz o kadara hâkikata nail olmuşlar ve öyle bin ışık tutmuşlar ki «Ben değersiz bir mahlûkum» buyurmuşlar. Çünkü Herşeyjn O'nun olduğunu Onlar gözleri ile görüyorlar. Hattâ bir defasında müridanla beraber bir balçığa rast geldiklerinde «Ben bu balçıktan da aşağıyım» buyuruyorlar. Bunun aksi iddia edildi ğinde ise «Hayır hayır, ben bir kâfirden de aşağıyım» cevabını veriyorlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Geylani'nin Allah'a iftira ediyor (S.249)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hazret-i Allah, Seyyid Abdülkâdir Geylani (k.s) Hazretlerine murakabada : [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Zâhidler yolu nefis içinde, Arifler yolu kalp içinde. Vâkıflar yolu ruh içinde. Bizim öyle kullarımız var ki, Biz onları sırf kendimiz için yarattık. Onlardan bi ri de sensin yâ Abdülkâdir.» buyurmuşlardır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Ömer Öngüt İbrahim Ethem hakkında yalan bir rüya uyduruyor (S.251)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]"İbrahim Ethem Hazretleri buyuruyorlarki: Rüyada Cebrail Aleyhisselâmı gördüm, gökten iniyordu. Elin de divit kalem vardı. Sordum: [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Yâ Cebrail, Nereye geliyorsun? [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Yeryüzüne geliyorum. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Ne yapacaksın? [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Hazret-i Allah'ın sevgili kullarını yazacağım. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Beni de yazacak mısın? [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Hayır, senin için emir almadım. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]— Evet. ben biliyorum, ben Onlardan değilim, amma Onları çok seviyorum, dedim. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Cebrail aleyhisselâm durakladı, sonra «Evet seni yazacağım, hem de en başa yazacağım» diye cevap verdi. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hazret-i Allah'ın sevgililerini sevmek, bu kadara lutfe mazhar olur. Fakat bu arada sevmediğini sevmek de o derece zararlıdır.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Halkı batıl inançlara sürüklemek için Esat efendi için uydurulan rüyalar (S.256-257)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimizin camii şerifinde imamlık yapan bîr kardeşimiz, ziyaretleri sırasında tanıdığı Efendi Hazretlerine intisap etmek istediğinde istihare yapması buyuruluyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Yaptığı İstiharede şöyle gösteriliyor: [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Çok büyük meyvelik bir bahçe, içersinde çok büyük bir köşk, köşk içinde çok büyük bir zat oturuyor. Yanma gitmek istediğinde kapıda bulunan arabi nöbetçi müsaade etmiyor. Bu zat'a gidebilmeniz için şu zat'a hizmet etmeniz gerekiyor diyerek, ayni bahçe içinde, diğer bir köşkte oturan Efendi Hazretlerini gösteriyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Kardeş nöbetçiye İtiraz ediyor, «Bende şeriatın bir imamıyım, o zat'a hizmet etmeden gitmek istiyorum» diyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Arabî nöbetçi diyor ki: — Burası hususi bir yol dur. Bu Zat'a gitmek için O zat'a hizmet etmeniz lâzımdır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Peki öyleyse bu Zat'ın kim olduğunu söyleyin. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]• Menemende iğne ile şehit edilen Es'ad Efendi Hazretleridir.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Kardeşimiz ertesi gece yine istihare yapıyor. Aynî rüyayı, ayni konuşmalarla, aynen görüyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hayırdır inşaallah diyerek üçüncü gece yine istihare yapıyor. Ayni rüyayı ayni konuşmalarla tekrar görüyor. [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Ömer Öngüt'ün yolu şeyh Esat efendi Hz. çizdiği yoldur.(S.257-258) [/B][/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Yolumuz o yol olduğunu. Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimizin çizdiği yol üzerinde yürüdüğümüzü belirtmek maksadı ile Risale-i Es'adiyyeyi bastırmışızdır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Çünkü görülüyor ki, farz-ı mahal Efendi Hazretle rinin halifesiyim diye ortaya çıkan nice kimselerin ellerindeki derslerin hepsi ayrı ayrıdır. Hepsinin ders kağıtları bir değildir. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bu noktada bizim düsturumuz Efendilerimizin izidir. Biz bu yoldan gidince, bu yolda gitmek istiyenlere de bu yolu gösteriyoruz. Bunu ihvan iyiden iyiye bilsin. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Tek kelime ile Hakikatten ayrılmamak, ayrılanları da Onunla bilmek ve bildirmek için Risale-i Es'adiy yeyi bastırmışızdır. O büyük bir ölçüdür. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hazret-i Allah Efendilerimin yolunu benimsetmiş. Kılı kılına ayrılmamak için, bütün kalıbımızla hareket ediyoruz. Çünkü Ondan fazla birşey bilmiyoruz. Bilmediğimiz için, bilenin izinden yürümeyi kendimize düstur olarak kabul ediyoruz. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Küçücük bir çığır açarsam, kendimi yoldan ayrılmış kabul ederim. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Ve biz bu arada, sırf Onların Yolunun hizmetçisi olarak kabul ediyoruz kendimizi. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Onun için Onlar sahip çıkıyorlar yola. Bütün müridânın üzerindeki himmet ve tasarruf hep Onlarındır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Biz bunu katiyyen benimsemiyoruz, kabul etmiyoruz. Onlarda bütün kanatları ile müridânın üzerine gelmişlerdir. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Maazallah küçücük bir varlık husule gelse, belki onlar çekiliverecekler ve bütün ihvanın feyzi kesilmiş olacak. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Onların deryası olduğu için, ihvanlar deryâlar içersinde rahat rahat yüzebiliyorlar hamdolsun.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Ömer Öngüt şeyh Esat efendiye , İlahlık vasıflarını veriyor (S.258-260)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimiz çok büyük bir zâttır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şöyle arzedelim ki, Hacı Halil Efendi Hazretlerimizın zamanın kutbu olduğunu her haliyle gördüğümüz gibi gözümüzle görmüştük. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Buna rağmen geceleri Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimiz abd-i acizle meşgul oldular. Efendi Haz retleri hayatda idi. Bizzat onların huzur-u saadetlerinde idik, sık sık görüşürdük. Gerçi onlar güneş gibidir. Uzaklık yakınlık diye bir mesafe yoktur. Buna rağmen Şeyh Es'ad Efendi (k.s) hazretlerimiz geceleri meşgul oldular. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hana yatdığımız manevi hastahane dahî Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimize ait idi. Birçok esrar ları bildirirlerdi.. Bir noktada da onları biraz gücen dirdik. Başka sırlar ifşa ederlerdi. «Oğlum bunu kimse ye söyleme» buyurdukları da vaki idi. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Demek istediğimiz, zamanın kutbu ve mutasarrıfı olduğu halde, Onlar ilgi gösterirdi. Tek kelime ile, çok büyük olduklarını anlatabilmek için bunu arz ediyoruz. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimizi biz bilmezdik. Intlsab ettiğimiz anda onlara sonsuz bir muhab betimiz uyandı. Bir hafta sonra tecelli ettiler, ve bir daha da bırakmadılar. O muhabbeti bahşeden de Onlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Ama ne kadara muhabbet. Halen bu an dahi Efendi Hazretleri ile Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerinin ; muhabbetin; bir teraziye koysalar, bir gelir. Hiç eksilmedi. Bu da onların lütfü. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Allah'ımız istifade etmek nimetini bizlere ihsan buyursun. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Bazan Onların yolunda bulunduğumdan da cidden haya ediyorum. Onların âlî hâllerini görünce, kendi halimizi kıyas ediyoruz, kendimizi bu yola bile lâyık görmüyoruz. Kıyas ettiğimiz zaman, bir mahcubiyetden başka birşey göremeyiz. Hazret-i Allah ne büyük kemaliyet bahşetmiş.» [/COLOR][/SIZE][/FONT]


[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]«Efendi Hazretlerinin manevî sehaveti o derece idi ki, bunu size şöyle arzedelîm: Her gördüğüne «Beraber... Beraber...» buyururlardı. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Onlara, kemâliyeti nisbetinde sehavet verilir. Ne büyük bir iütuf... [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Onlarla beraber olmak bîr ihsan-ı ilâhiyedir. Onlar bu kelimeyi herkes için kullanırdı. Fakat Onların bu sözü boşa değildir. «Beraberiz...» dediği kimse ile beraberdir. Onlar. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Çünkü kal ile beraber, hâl ile ve fiil ile de tasarruf altına alırlar. Bu derece sehavetleri vardı. [/COLOR][/SIZE][/FONT]
[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]O bakımdan, Allah'ımız lütuf beraberliğinden ayır masın» [/COLOR][/SIZE][/FONT]



[FONT=Palatino Linotype][COLOR=red][SIZE=4][B]Bu anlatılan olaya inanan Şeyh Esat Efendi ve Ömer Öngüt en büyük zulmü işliyor . (S.261)[/B] [/SIZE][/COLOR][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Şeyh Es'ad Efendi (k.s) Hazretlerimiz o kadara ileriye gitmişler ki, herhangi bir hâl kendilerinde tecelli ederse «Şeyhimin himmet ve tasarruflarıdır» buyururlarmış. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Hatta bir defasında bir zât, Şeyh Taha Hazretlerinin kabrini ziyarete gitmiş, istimdat etmiş, cevap gelmemiş. Yanındaki kabirden bir zât «O burada yok, İstanbul'da Şeyh Es'ad Efendi Hazretlerinin yanında» buyurmuş, Yani burada yok ki sana cevap versin. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

[FONT=Palatino Linotype][SIZE=4][COLOR=black]Pirân-ı izam zamanın mürşidinin muhakkak yanın dadırlar. Onların tasarrufu ile her şey olur. Onu Onlar ihata ederler, bir nevi Onlar idare ederler. Çünkü On lar kınından çıkmış Kılıç gibidirler. Dünyâda iken insan her an nefsinin hile ve desiselerine uyabilir. Nefis insanı anlatılamıyacak kötülüklere duçar eder, hiç umulmayacak yerde maazallah kaydırabilir. Onun için o hilekâr nefsin, tard olunmuş şeytanın şerrinden kurtulmak için, Pirân-ı izam o Mürşidin etrafındadır. Onların tasarrufları bambaşkadır. [/COLOR][/SIZE][/FONT]

Devam edecek


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:49 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam