hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   92.Nisa Suresi (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=531)
-   -   Nisa Suresi (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=1710)

kuman 30. October 2016 01:47 PM

Benim merak ettiğim bir konu var, sure uygun diye burada soruyorum;

Kimler ile cinsel ilişkiye girebiliriz ? Örneğin param yok evlenemiyorum yada evliliği devam ettirebilecek durumda değilim bir çıkıyorum evden 6 -7 ay yada 1 sene yokkum.
Yada çok zenginim tek eş de bana yeterli gelmiyor
yada eşiniz sizi tatmin etmiyor
(Kadın erkek ayrımı yapmadan soruyorum)

Kur an a göre ne yapabiliriz ?

Daha doğrusu zina ya düşmeden herhangi bir şekilde cinselliği nasıl yaşarım ?

Hasan Akçay 9. December 2017 07:07 AM

[SIZE="3"]وا نكحوا ,فا نكحوا
harekesizken de farklı yazılmıştır itirazı yapılabilir
ve şuna dikkat çekilebilir:

" وا نكحوا"daki و (vav) ve ا (elif) harfleri birbirlerinden ayrı yani وا şeklinde yazıldığı halde
"فا نكحوا"da ف (fe) ve ا (elif) harfleri birleştirilerek فا şeklinde yazılmıştır.
Bu, okuma esnasında "فا"deki "elif"in es geçildiğini ama aslında i olduğunu gösterir,
o halde fenkihû aslında fe[COLOR="Red"][B]i[/B][/COLOR]nkihu olup KENDiNiZE nikahlayın yani evlenin anlamını taşımaktadır.

Bkz
[url]http://oi66.tinypic.com/2mcglj6.jpg[/url]

Bu itirazı Nisâ 6'daki (el yazmasında alttan 8. satırdaki)
فا شهدوا kelimesi çürütüyor
çünkü bu kelimenin kıraati feişhidu değil "fe [COLOR="Red"]e[/COLOR]şhidu"dur
ve tıpkı nasıl fe [COLOR="Red"]e[/COLOR]nkihu BAŞKALARINA nikahlayın yani evlen[U]dir[/U]in anlamını taşıyorsa
fe [B]e[/B]şhidu da Nisâ 6'da şahidlen[U]dir[/U]in anlamını taşımaktadır, KENDiNiZ şahidlik edin değil.[/SIZE]

Hasan Akçay 10. December 2017 02:47 AM

[QUOTE=dost1;21504]KURANDA [B]ÇOK EŞLİLİK YOKTUR[/B].
NİSA İLK 10 AYETİ YETİM HUKUKU İLE İLGİLİDİR.[/QUOTE]

Sevgili Halil hocam, benim eleştirim size değil.

Kur'an'da çok eşlilik
elbet yoktur,
YOKTUR diyen sizi niye eleştireyim.

Ama bakar mısınız:


[QUOTE=Taner;6167]3. Ve eğer ki yetimleriniz konusunda hakkaniyetsizlikten korktuysanız; o takdirde sizin için hoş olan, o kadınlardan [yetimlerin kadınlarından] ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder [U]nikâhlayın[/U]. Şâyet o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, bir tanesini ya da yeminlerinizin sahip olduğunu nikâhlayın. Bu, hakksızlığa sapmamanız için en uygunudur.[/QUOTE]

Kime [U]nikahlayın[/U]?

Sayın Hakkı Yılmaz'a göre
KENDiNiZE nikahlayın:

...toplanacaksınız ve yetimlere bakmakla mükellef olan kadınları ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlamak üzere bir kampanya düzenleyeceksiniz. Böylece yetimler üvey çocuklarınız, yetimlere bakmakla mükellef [U]kadınlar da [B]eşleriniz[/B] olacak[/U].

Hasan Akçay 10. December 2017 03:56 AM

Sayın Hakkı Yılmaz'a
ve onun gibi
Kuran'da çok eşlilik var diyenlere sorular:

1
ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder demek
ikisini aynı anda, üçünü aynı anda, dördünü AYNI ANDA demek (Bkz Fâtır 1)
yani bir adam örneğin DÖRT kadını aynı anda nikahlayıp zifaf odasına alacak.

Buna
islamî [B]ahlak[/B] izin verir mi
ve güç kuvvet yeter mi?

Ama adam örneğin 4 kadının her birini kendi talibine nikahladığında
o yapılan iş ahlak ve güç kuvvet dahilindedir.


2
"Nûr 33'te belirtildiği üzere
"yeminlerinizin sahip olduğu" kimselerin ERKEK olanları var,
erkek inanırlar onları KENDiLERiNE mi nikahlayacak?


3
Nisâ 3'te sizin deyiminizle "yeminlerinizin sahip olduğu"nu nikahlayın deniyor
ama Ahzâb 55'te görüldüğü üzere peygamber eşlerinin de var yeminlerinin sahip olduğu,
peygamber eşleri "yeminlerinin sahip olduğu"nu
KENDiLERİNE mi nikahlayacak, başkalarına mı?


4
Nisâ 3'teki "mâ TÂBE lekum"a sizin için HOŞ OLAN diyorsunuz,
ama Nisâ 4'teki "in TIBNE lekum"a size [U]ikramda bulun[/U]an...
Oysa ikiside AYNI fiil.

Neden Nisâ 3'te de
size kendilerini taliplerine nikahlama yetkisi verip
sizin için [B]sevap[/B] kazanma imkanı yaratmak suretiyle
size [U]ikramda bulun[/U]an (kadınlar) demiyorsunuz?

Asıl önemlisi, size HOŞ OLAN ifadesi abes gelmiyor mu size
yani ya siz onlar için... HOŞ OLMAYAN biriyseniz nolacak?

Hasan Akçay 11. December 2017 04:11 AM

[SIZE="3"]Bir de şu itiraz yapıldı:

4:3'teki "فا نكحوا" kelimesini
diyelim ki dediğiniz gibi "evlendirin" olarak ele aldık,
4:25'deki "فَا نْكِحُوهُنَّ" kelimemizi ne olarak ele alacaz?

Cevap:

[U]Nikahlayın[/U] olarak alacağız,
bırakacağız öyle kalacak!

Kimse karışmayacak,
manipüle etmeyecek.

Akıl sağlığı yerinde olanlar
sözün gelişine, ayetin içeriğine... bakarak
doğru anlamı görürler.

فا شهدوا: Öyleyse şahidlendirin (4:6)
فا نكحوا: Öyleyse nikahlayın (4:25)
فا نكحوا: Öyleyse nikahlayın (4:3)
وا نكحوا: Ve nikahlayın (24:32)

Nisâ 25: Öyleyse [U]onları nikahlayın[/U] ailelerinin izniyle -[U]فا نكحوهن[/U] بإذن أهلهن

Nisâ 1: Ey insanlar,
Nisâ 3: öyleyse [B]nikahlayın[/B]... o kadınları -[B]فا نكحوا[/B]... النساء[/SIZE]

Hasan Akçay 11. December 2017 05:29 AM

Nisâ 25:

Bağımsız iffetli müminelerle evlenmeye güç yetiremeyenleriniz için
yeminlerinizin size bağladığı mümin genç kızlarınız var.

Sizin imanınızı Allah bilir,
hepiniz birbirinizdensiniz.

Onları ailelerinin izniyle [U]nikahlayın[/U] -[U]فا نكحو[/U]هن بإذن أهلهن
ve mehirlerini güzelce kendilerine verin.

Onlar da iffetlerini korusunlar,
uygunsuz davranmasınlar
ve gizli dost edinmesinler.

Koruma altında uygunsuz davrandıklarında ise
cezaları
bağımsız müminelere verilenin yarısıdır.

Darlananlarınız içindir bu
ama dayanmanız daha hayırlıdır.
Koruyandır Allah, bağışlayandır.

Hasan Akçay 12. December 2017 03:34 AM

[QUOTE=dost1;21504]Nisa üçdeki "[U]Ma tabe Leküm[/U]" oldukça EVLENDiRiNiZ türündeki okumaya gidilemez.[/QUOTE]

Merhaba Halil hocam.

Nisâ üçte EVLENDiRiNiZ türündeki okumaya
sahiden gidilemez mi ya da gidilmek zorunda mı
buyurun birlikte bakalım.

Kendilerini evlendirme yetkisini size vererek sevap kazanma imkanı sağlamak suretiyle
(sayın Hakkı Yılmaz'ın deyimiyle) [I]size [U]ikramda bulunan[/U] kadınları ([U]mâ tâbe lekum[/U] min en nisâ')
ikişer, üçer, dörder nikahlayın. [/I]

"Nikahlayın"ın ayette 3 tane "Nesne"si var:

1."mâ meleket eymân"ınızı yani "yeminlerinizin sahip olduğu [COLOR="Red"]insanlar[/COLOR]"ı nikahlayın
2.kadınların ikişerini, üçerini, dörderini nikahlayın -[B]mesné ve sülése ve rubâa[/B]
3.yalnızca birini nikahlayın

1.1
Nikahlayacağınız o [COLOR="Red"]insanlar[/COLOR]ın ERKEK olanları var (Bkz Nûr 33)
ve siz erkeksiniz...
ERKEKLERi erkekler KENDiLERiNE nikahlayıp onlarla evlenmezler hocam,
onları talibi oldukları kadınlarla evlen[U]dir[/U]irler. Ayette söylenen bu.

1.2
O devrin bazı kadınları,
örneğin peygamberin eşleri de sahip o [COLOR="Red"]insanlar[/COLOR]a (Bkz Ahzâb 55).
Peygamberin eşleri eş edinmiycek onları hocam, evlen[U]dir[/U]ecekler.

2
[B]İkişer, üçer, dörder[/B] demek
ikisini aynı anda, üçünü aynı anda, dördünü AYNI ANDA demek.

Kanıt için Fâtır 1'e bakar mısınız,
orada şöyle deniyor:

[I]Övgüler olsun gökleri ve yeri yaratana
ve melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapana
câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin [B]mesné ve sulése ve rubâa[/B][/I]

Allah
örneğin 4 kanatlı bir meleği yaratırken
meleğin önce 1. kanadını ve üç beş yıl sonra 2. kanadını ve altı yedi yıl sonra 3. kanadını ve daha sonra 4. kanadını yaratmadı değil mi,
"Ol!" dedi, meleğin 4 kanadı AYNI ANDA oluverdi.

Şimdi düşünün.
Allah'ın "O kadınları [B]ikişer, üçer, dörder[/B] nikahlayın!" buyruğuna muhatap olanlar,
örneğin 1 adam 4 kadını aynı anda kendisine nikahlayıp gerdeğe girecek 4 kadınla.

Olacak şey mi hocam,
"hulukin azîm" üzerindeki resulun ilettiği islam
kaldırır mı bu iğrenç ahlaksızlığı?

Elbet kaldırmaz ve mütercimler de bunun ayırdındadır ki kendi çevirilerinde
"ikişer ikişer ve üçer üçer ve dörder dörder"i [B]dörde kadar[/B] diye çarpıtıyorlar -örneğin B Sadak, C Külünkoğlu, Diyanet (eski), Elmalılı.
4 eşe sahip olmak isteyen 1 adam ilk eşini şimdi alacak mış mış, 2. eşini üç yıl sonra, 3. eşini daha sonra, 4. eşini daha daha sonra...

Elleri mahkum çarpıtmaya
çünkü "Evlen[U]dir[/U]in!" buyuran Allah'ın sözü "Evlenin!" diye çarpıtılmış bir kere,
öteki kelimeler ona uydurulmak zorunda.
.

Hasan Akçay 13. December 2017 01:05 PM

Nisâ 4:

[I]Ve âtûn nisâe "[B]sadukâ[/B]t"ihinne NIHLATEN
O kadınlara sadakalarını KARŞILIKSIZ verin[/I]

Buradaki [B]sadakalar[/B] kelimesinin
[U]mehirler[/U] olarak çarpıtılmasının nedeni de
herkesin
aklını evlenmek ile bozmuş olmasıdır.

Ali Ünal: Evleneceğiniz kadınlara [U]mehirler[/U]ini gönül hoşluğu ile verin.
C Yıldırım: (Evlendiğiniz) kadınlara [U]mehirler[/U]ini güçlük çıkarmadan gönül rızasıyla verin.
Elmalılı: ve aldığınız kadınlara [U]mihirler[/U]ini efendicesine verin
H B Çantay: (Aldığınız) kadınların [U]mehirler[/U]ini yürekden isteyerek ve (Allahın) bir atiyye(si) olarak verin.
Ö Öngüt: (Nikâhınıza aldığınız) kadınların [U]mehirler[/U]ini bir hak olarak seve seve verin.
S Yıldırım: (Nikâhınıza aldığınız) kadınların [U]mehirler[/U]ini bir hak olarak seve seve verin.
Hakkı Yılmaz: Ve o kadınlara [yetimlerin kadınlarına] [U]mehirler[/U]ini seve seve veriniz .

Oysa Arapça metinde
[COLOR="DarkRed"]ve o kadınlara "[B]sadakalar[/B]"ını karşılık beklemeden verin[/COLOR] deniyor, o kadar.
Evlenmenin esamesi bile yok Allah'ın ayetinde.

Kısacası 4. ayet yetimlerin malları hakkındadır
tıpkı 2. ayet gibi.

Şu farkla ki
2. ayet yetimlerin kadın olanlarını da kapsamakla birlikte erkeklerin malları hakkında uyarıda bulunuyordu,
4. ayet yalnızca kadınların malları hakkında uyarıda bulunuyor.

[I]Yetimlere mallarını verin ([U]emval[/U]eHUM), pisi temizin yerine koyup değiştirmeyin (2).
Kadınların [U]mallar[/U]ını hiç bir karşılık beklemeden verin (4). [/I]

Belli ki
korumanız altındaki yetim kızlardı onlar,
kendilerine sadakalar verildi ve böylece [U]mallar[/U]a sahip oldular
ve büyüyüp kadın olduklarında mallarını istiyorlar sizden.

Vereceksiniz, hem de hiç bir karşılık beklemeden.

NIHLATEN karşılık beklemeden demek,
hani bal arıları ayılar için ağaç kovuklarına ve kaya girintilerine bal yaparlar ya, karşılığında hiç bir şey beklemeden
tıpkı onlar gibi.

Niçin karşılık bekleyesiniz ki?
Kendi mallarını istiyorlar sizden,
mehir değil.
.

galipyetkin 13. December 2017 04:47 PM

Daha sonra itirazlarımı yazacağım, ama önce bitmez tükenmez kurguların, tasarların bitmesini, "miz-an-sen"lerin sona ersini bekliyorum; ama Hasan Bey de durmadan üretiyor. Fazla bekleyemedim çünkü şu soru beni zorladı.

[QUOTE=Hasan Akçay]ve o kadınlara "sadakalar"ını karşılık beklemeden verin deniyor, o kadar.[/QUOTE]
[QUOTE=Hasan Akçay]korumanız altındaki yetim kızlardı onlar; kendilerine sadakalar verildi ve böylece mallara sahip oldular [/QUOTE]
Evet.
Bir yerde "kadınlar"a verin
Diğer yerde "yetim kızlar"a verildi.

Ne?
-Sadaka.
-Neden Sadaka?
-Sadaka ne ki?
-Niye Onlara verilsin ki?
-Hem de karşılıksız.

Şimdilik.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay 14. December 2017 12:12 AM

[QUOTE=galipyetkin;22398]Daha sonra itirazlarımı yazacağım, ama önce bitmez tükenmez kurguların, tasarların bitmesini, "miz-an-sen"lerin sona ersini bekliyorum; ama [U]Hasan Bey de durmadan üretiyor[/U].[/QUOTE]


Merhaba Galip bey.

Önünüzdeki yazıyı dikkatli okuyun önce, doğru anlayın
ki ona dair ettiğiniz sözün bi gerçekliği olsun.

Örneğin

[I]-Sadaka ne ki?
-Niye Onlara verilsin ki?
-Hem de karşılıksız[/I].

Güzel kardeşim, orada geçen "sadukâtihinne"nin o kadınlara onlar henüz küçük iken [B]verilmiş[/B] [U]sadakalar[/U] olduğu, dolayısıyla tıpkı 2. ayetteki [U]emval[/U]eHUM gibi onların kendi [U]mallar[/U]ı olduğu, "Kadınlara [U]sadukât[/U]ını verin" emrinin muhatapları tarafından hem de karşılıksız (?) olarak [B]verilecek[/B] sadakalar olmadığı, kadınların kendi malları olduğu yazıda belirtilmiş.

Sağır duymaz, uydurur derler benim köyümde.

Sadukâtihinne
mevcut çeviri sahiplerinin uydurduğu gibi verilecek mehirler değildir,
sizin uydurduğunuz gibi verilecek sadakalar da değildir;
kadınların kendi mallarıdır ki eskiden edinilmiştir.

Kişilerin [B]kendi malları[/B]
onlara zevcelik karşılığı mehir olarak ya da sevap karşılığı sadaka olarak verilmez,
bal arılarının yaptığı gibi karşılıksız verilir ki bakın ayette NIHLATEN deniyor - [SIZE="3"]نحلة[/SIZE].

"Benim yazılarıma lütfen karışmayın, size izin vermiyorum!" dedim,
onu da anlamadınız.
Sizin tasallutunuza uğramamak için daha ne yapayım, bu forumda yazmayı mı bırakayım?
.

galipyetkin 14. December 2017 06:52 AM

Canım, Ciğerim Hasan Bey.

Açıklama, izah ve tatmin etme ötesinde
tehdidiniz para etti.

Yazın be canım ciğerim dostum; yaza bildiğiniz kadar esintilerinizi yazın

Biz mi?
Boş verin.
Başımızın çaresine bakar, başka bir çıkış yolu buluruz.
Gerekirse gönlümüze taş basar, çenemizi çivileriz.
Yeter ki Sayın Hasan Bey sıkılmasın.

Buyurun Hasan Akçay.
Sahne sizin.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

Hasan Akçay 14. December 2017 09:23 AM

[QUOTE=galipyetkin;22398]Daha sonra itirazlarımı yazacağım, ama önce bitmez tükenmez [U]kurgu[/U]ların, [U]tasar[/U]ların bitmesini, "[U]miz-an-sen[/U]"lerin sona ersini bekliyorum; ama Hasan Bey de durmadan [U]üretiyor[/U]. Fazla bekleyemedim çünkü şu soru beni zorladı.

Evet.
Bir yerde "kadınlar"a verin
Diğer yerde "yetim kızlar"a verildi.

Ne?
-Sadaka.[/QUOTE]


Anlayın diye
şu açıklamayı ayaptım:

[I]Nisâ 4'teki [B][U]sadukât[/U]ihinne[/B]
mevcut çeviri sahiplerinin uydurduğu gibi VERiLECEK [U]mehirler[/U] değildir,
sizin uydurduğunuz gibi VERiLECEK [U]sadakalar[/U] değildir;
kadınların [B]kendi mallarıdır[/B] ki eskiden EDiNiLMiŞTiR.[/I]

Bu açıklama da işe yaramadı,
yine anlamadınız.


*

Peki,
bi daha:

"Ve étun nisâe [U]sadukât[/U]ihinde"deki SADUKÂT [U]sadakalar[/U]dır
ki o kadınlar henüz küçük kızlar iken verilmiştir kendilerine.
Ama o sadakaların verilmesi bitti gitti.
O kadınlara sadaka verin denmiyor artık,
geçmişte başkalarının onlara verdiği sadakalar iken şimdi kendilerinin olan [U]mallar[/U]ını verin deniyor NIHLATEN.

NIHLATEN kelimesini büyük harflerle yazıp vurgulamamın nedeni
kanıttır o.

Kadınlara
mehirlerini verdiğinizde bunun karşılığı onların sunacağı zevceliktir,
sadaka verdiğinizde bunun karşılığı cennetteki bi köşktür
ama kendi mallarını verdiğinizde bunun karşılığı olmaz, bunu NIHLATEN yapacaksınız
tıpkı ayılara bal veren ARILAR gibi.

Bi daha:

Nisâ 4'te kadınlara [U]sadukât[/U]ını KARŞILIK BEKLEMEDEN ([SIZE="3"]نحلة[/SIZE]) verin deniyor;
o halde Nisâ 4'teki sadukât kadınların [U]kendi malları[/U]dır.


*

BU KEZ anladınız mı
ya da hâlâ anlamadığınız için [U]kurgu[/U], [U]mi-zan-sen[/U], "Hasan Bey durmadan [U]üretiyor[/U]" diyerek
hakaretler etmeye devam mı?

Sizin tehdit diye çarpıttığınız
"...ya da bu forumda yazmayı mı bırakayım?" sorusu
sizin tasallutunuzdan kurtulmamın yollarından biridir.

Kardeşim, buna ihtiyaç duymamı istemiyorsanız
karışmayın yazılarıma.
Hakaret etmenize izin vermiyorum.
.

galipyetkin 14. December 2017 11:16 AM

Biz sahneyi terk etmiştik. Ama zorla bize rol verildi.
Biz de bu son görevimizi yapıp tekrar sahnesinden çekileceğiz. Sahne tamamen Sayın Akçay'a kalacak. Dilediği gibi oynasın.

Allem ediyor, kallem ediyor, kendi kurgusuna uygun uydurmalarla her şeyi saptırıyor;
sadaka'yı da "eskiden edinilmiş mallar" deyip uyduruyor Sayın Hasan Akçay.
Halbuki "Eskileri de dahil "hak edişlerini" verin" anlamındadır. Çünkü eşek gibi karın yokluğuna çalıştırıldılar; bu çalışmalarının karşılığını iç ettiniz, gasp ettiniz, geri verin deniliyor

Ayette kadın-madın da yok. Ayette geçen "nisa" kelimesi "çalışma/faaliyet/iş/işi yapan/işçi" demektir

Bu ayeti de surenin üçüncü ayetinin ayrılmaz bir parçası/devamı olarak okumanız gereklidir.
Bu durumda da: [B]" yanınızda karın tokluğuna çalıştırdığınız "beslemeyi"/hizmetliyi/yanaşmayı/hizmetçiyi (kadın veya erkek) ücretlendirin ve çalışmalarına ait eski haklarını da verin . Eğer çalışan "hak ediş"lerinin bir kısmını rızaen almaz da size bırakır ise siz de onu afiyetle yiyin."[/B] anlamı çıkar

Ayetlerin anlamı bu kadar basit ve net iken dolandırmak niye.

Çünkü birinci ayetin anlatımında basit bir hata yapılmış ve bu hata bulaşıcı hastalık gibi diğer ayetlere de sirayet ediyor.

Evet Sayın Akçay.
Siz de bundan sonra benim yazdıklarımı dile getirerek ve benim adımı anarak bir şey yazmayın lütfen.
Çünkü sizin hayal gücünüzde bir figüranlik veya oyunculuk istemiyorum.

Buyurun.
Sahne tekrar sizin.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

yolcu42 15. December 2017 05:14 AM

Hasan bey,
Nisa 2 den itibaren nisa 11 e kadar bölüm kopuk değil kanaatindeyim.

Yani bu ayetler,annesi ve babası ölüp,yetim kalan,mirastan hak elde edip küçük olduğu için miras payının, velayetinin verildiği kişide bulunan yetimleri ifade ediyor olabilir.
Açıklama yazmıyorum çünkü nisa 12 ye kadar okursanız anlam bütünlüğü var görünüyor.
Nisa 2 deki durum,evlenme çağına kadar evlerinde baktıkları yetimlere harcamaları,
Nisa 3, evlilik çağına gelmiş kişileri evlendirmeleri,
Nisa 4, evlenen bu kadınların,sadakalarını(söz verilmiş olan miras paylarını) verilmesini
Nisa 6,evlilik çağına kadar nasıl harcama yapmak gerektiğini,
Nisa7,miras payını,

Kasdediyor gibi.

Hasan Akçay 15. December 2017 05:54 AM

[QUOTE=yolcu42;22405]Hasan bey,
Nisa 2 den itibaren nisa 11 e kadar bölüm kopuk değil kanaatindeyim.

Yani bu ayetler,annesi ve babası ölüp,yetim kalan,mirastan hak elde edip küçük olduğu için miras payının, velayetinin verildiği kişide bulunan yetimleri ifade ediyor olabilir.
Açıklama yazmıyorum çünkü nisa 12 ye kadar okursanız anlam bütünlüğü var görünüyor.
Nisa 2 deki durum,evlenme çağına kadar evlerinde baktıkları yetimlere harcamaları,
Nisa 3, evlilik çağına gelmiş kişileri evlendirmeleri,
Nisa 4, evlenen bu kadınların,sadakalarını(söz verilmiş olan miras paylarını) verilmesini
Nisa 6,evlilik çağına kadar nasıl harcama yapmak gerektiğini,
Nisa7,miras payını,

Kasdediyor gibi.[/QUOTE]

POLYGAMY başlıklı şu makaleye göz atar mısınız,
ana dili Arapça olan Brother Yaseen tarafından yazılmış
ve Yaseen sizinle nerdeyse AYNI görüşte:

[url]http://www.sistersinislam.org.my/news.php?item.1033.119[/url]

İngilizce bilmiyorsanız,
makaledeki ilgili ifadeleri
tercüme edeyim, inşallah.

Hasan Akçay 15. December 2017 12:59 PM

Nisâ sûresinin başında sözü edilen konu açısından
ayet 1-2 ile ayet 7 ve sonrasını da bütünün içine aldığımızda
ortaya çıkan anlam örgüsünü incelemek için
3-6'daki resmin bütününe bakalım.

Ayete ve resme bağlı olarak vurgu
ya "miras"ın üzerindedir
ya da "mehir"in üzerinde.

Resim 1
evlenDiRme ve yetim kadınların "miraslar"ı ([U]sadukât[/U]ihinne):

Nisâ
1 (insanın var edilişi)
2 (miras)
3 (evlenDiRme)
4 (miras)
5 (miras)
6 (miras)
7 ve sonrası (miras)


Resim 2
evlenme ve "mehirler" ([U]sadukât[/U]ihinne)

Nisâ
1 (insanın var edilişi)
2 (miras)
3 ([COLOR="Red"]evlenme[/COLOR])
4 ([COLOR="Red"]mehir[/COLOR])
5 (miras)
6 (miras)
7 ve sonrası (miras)

İyot gibi neyin açığa çıktığı görülüyor.

"[U]Sadukât[/U]ihinne"nin [U]miras[/U] anlamına geldiğini kabul ettiğimizde (ki kabul edilmesi gereken odur)
2-6 ile 7 ve sonrasındaki [B]konu birliği[/B] mükemmel olup
2-6'nın muhatapları ile onların görevleri de açık ve nettir
yani muhataplar yetimlerin "hâmiler"idir, görevleri ise yetimlerin malî işlerini kotarmak.

Gel gör ki kabulümüz [COLOR="Red"]evlenme[/COLOR] ve [COLOR="Red"]mehir[/COLOR] olduğunda
muhataplık 2'deki "hâmiler"den 3-4'teki "kocalar/güveyler"e atlayıveriyor,
sonra 5-6'da "hâmiler"e yeniden dönüş yapıyor!


___________________________________________

Let us look at the overall picture of verses 3-6
in relation to the verses before 1-2 and the verses after 7 and onwards
from the topic in question.

I put emphasis on inheritance or dowers depending on the verse and the scenario:


Scenario 1
Marrying off and orphaned women's inheritance (sadduqatihina):

Nisâ
1 (humanity origins)
2 (inheritance)
3 (marrying off)
4 (inheritance)
5 (inheritance)
6 (inheritance)
7 onwards (inheritance)


Scenario 2
Marrying and dowers (sadduqatihina)

Nisâ
1 (humanity origins)
2 (inheritance)
3 ([COLOR="Red"]marrying[/COLOR])
4 ([COLOR="Red"]dowers[/COLOR])
5 (inheritance)
6 (inheritance)
7 onwards (inheritance)

The odd one out can easily be spotted.

When "sadduqatihina" is taken as inheritance (as it should),
there is [B]consistency of topics[/B] in verses 2-6 and the following verses from 7 onwards.
The audience and its role in verses 2-6 is also the same;
that is, carers responsible for the welfare and the financial affairs of the orphans.

However when the meanings [COLOR="Red"]marry[/COLOR] and [COLOR="Red"]dowers[/COLOR] are taken,
we find that the audience switches from carers in 2 to husbands/grooms in 3-4,
then it switches back again to carers in 5-6!
.

galipyetkin 15. December 2017 06:21 PM

Sizlere şöyle demiştim:

-Çünkü birinci ayetin anlatımında, tercümesinde basit bir hata yapılmış ve bu hata bulaşıcı hastalık gibi diğer ayetlere de sirayet ediyor , bulaşıyor.

Bakın hiç kimseyi suçlamadan (bu bazılarınca irade dışı hata olup bazılarınca kasttır.) yukarıda anlattığım hataları ortaya koyalım

Esasında burada benim herhangi bir ekstra çabam yok. Hatta hiç çabam yok. Çünkü dışarıdan anlatılan sihirlerden kendinizi kurtarıp da Kitaba olması gibi, yani kendisinin anlattıklarının has olduğunu bilerek baktığınızda/okuduğunuzda onun özüne ulaşıyorsunuz.

Deneyelim mi?

Ayet açılımı şu:

Nisa:-1
1. yâ eyyuhâ : ey
2. en nâsu : insanlar
3. ittekû : takva sahibi olun
4. rabbe-kum(u) : Rabbinize karşı
5. ellezî : o ki
6. halaka-kum : sizi yarattı
7. min : ... den, ...dan
8. nefsin : bir nefs
9. vâhidetin : bir tek
10. ve halaka : yarattı
11. min-hâ : ondan
12. zevce-hâ : onun eşini, hanımını (Havva anamızı)
13. ve besse : yaydı, türetti
14. min-humâ : onlardan
15. ricâlen : erkekler
16. kesîran : birçok, çok sayıda
17. ve nisâen : kadınlar
18. ve ittekû : takva sahibi olun
19. allâhe : Allah
20. ellezî : o ki
21. tesâelûne : istersiniz, dilekte bulunursunuz
22. bihi : onunla
23. ve el erhâme : rahimler, akrabalıklar, yakınlar
24. inne : muhakkak
25. allâhe : Allah
26. kâne : oldu, ... idi, ...dır
27. aleykum : sizin üzerinize
28. rakîben : murakabe eden, kontrol eden


Şimdi sizden ilk ricam havva anamız filan diyen zıpırları kaale almayın.

Ve okumanızı ikiye ayırarak ilk kısmı 13. ifade ile bitirin.
Ne diyor birinci kısım?
-Bir tek nefisten eşini yaratıp da, bunlardan da türetip bu türettiklerini, bu yaratılanları/türetılenleri dünya yüzünde yaydığını anlatıyor.

Anlaşılmayan bir şey var mı?

Evet bundan sonrası ve bazılarının anlayamadığı Ayetin vurucu kısmı.

İşte şimdi anlaşılamayan ikinci kısım olan 14 ve 17. ve arasındaki ifadeler:
Ne diyor:
-ONLARDAN (yani yaymış olduklarından, yani yayılmış dişi ve erkeklerden)
Bir çok, çok sayıda RİCÂLEN (ki mealde ERKEKLER diyorlar) YARATTI.
Yayılırken, çoğalırken erkek yok mu idi? Tabii ki vardı: olmasa çoğalamazlardı ki. O halde buradaki bu (erkek denen) RİCAL ne ola ki?
Erkek demekse niye tekrarlansın?

Ve birçok, çok sayıda NİSAEN (ki KADINLAR diyorlar) YARATTI.
onlara erkeğin karısı olarak baktığınız zaman 12. sırada belirtildiği gibi -ZEVCE-HA- olarak zaten yazılıydı, varlardı. O halde Nisa - nisaen ne ola ki?
Bunlar zaten vardı,yazılıydı da niye tekrarlanıyor? Allah tekrar yapar mı?

Acaba başka bir mânâ mı taşıyorlar?
Empoze edilmeye çalışılandan değişik bir anlamları mı var rical-in veya ricalen-in, ve -nisa veya nisaen-in?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

yolcu42 15. December 2017 08:30 PM

Bu 1. Ayet diğer ayetleri nasıl etkiliyor açıklayabilir misiniz.

galipyetkin 16. December 2017 06:20 AM

Sayın yolcu 42.

Biz burada ne yapmaya çalışıyoruz ki?
Lütfen biraz sabırlı olur musunuz?
Ya da yazdıklarım üzerinde biraz düşünür müsünüz?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 16. December 2017 10:51 PM

Kaldığımız yerden ayetin devamını getirirsek birinci kısımda 10. sıradaki "yarattı" ifadesini kullanmalıyız.

Evet ne diyor ayetin bizi ilgilendiren kısmı?:
a:-) "Onlardan/türetilenlerden çok sayıda ricalen/işin yöneticilerini/işe yönlendiricilerini;
ve de
b:-) fiziksel performansları ile "nisaen/işi oluşturacakların-yapacakların faaliyetlerini"
yarattı.

Yani Ayet, Kitab'a apış arasından bakan zihniyet aksine "çalışan ile çalıştıran" ve bu ilişkinin sebebi "iş"ten, "çalışma hayatının adil yönetimi" ile "çalışanın ve de çalıştıranın alması gereken tutumu"ndan, adaletinden bahsetmekte

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 17. December 2017 03:24 PM

Yukarıda yaptığım gibi ayeti uygun bir şekilde analiz ettiğinizde ve ayette geçen kelimelere doğru mânâlarını verdiğinizde düzgün bir anlama ulaşıp ayete takla attırmıyor ve anlatmak istediğini saptırmıyorsunuz.
Bakın birkaç sayfa önce/10. sayfada şöyle yazmışız.

NİSA kelimesi kadın anlamında değil, iş/işi yapan/işçi anlamında;
NİKAH kelimesi birleştirmak, buluşturmak anlamında kullanılmıştır.
MEHİR de maharettir.

-İkişer, üçer, dörder- ifadesi 35/1. ayette de müteşabih olarak yazılıdır: ve ikişer= genel olarak yardımlaşarak; üçer= içe sinecek şekilde; dörder= fayda sağlayacak oranda kanat germe anlamına gelir.
Bu anlayışla 4/3 ayetini tercüme etmek, (Nisa Suresinin ilk 10 ve 127. ayetlerine de) konu birliği içerisinde ona bir anlam yüklüyor. Buyurun:

[B]Eğer yetimler konusunda haklarını vermede (bireysel)korkunuz yoksa(işiniz, durumunuz müsait ise, yani altından kalkabilecek iseniz), o zaman sizin için temiz/uygun olan işlerinizle bunları ikişer, üçer, dörder (toplumsal olarak da yardımlaşmayla, yardımlarınız içe sinerek ve fayda sağlayarak), maharet edinecekleri (veya maharetlerine uygun) şekilde nikahlayın/iş sahibi yapın/iş ile buluşturun/meslek öğrenmek üzere çalıştırın. Bu şekilde(çalışılmasından, yani her birinin iş sahibi olmasında) adil olamamaktan çekinir seniz o zaman bir tanesi ile ilgilenin; ya da evinizdeki/elinizin altındaki erkek veya dişi beslemeyi (hizmetliyi, hizmetçiyi maharetine uygun) bir işin sahibi yapın/meslek edindirin.
(Küçükler yönünden meslek edinmeye yönelik okumak veya okutmak da iş kapsamı içinde düşünülmelidir. Esasen ayetin amacı bu kişilerin maharet sahibi, meslek sahibi olmaları.)[/B]

4/4 ayetin ilk cümlesi ile de [B]ücretlerinin(sadukati hinne)[/B] yerleştirilecekleri işlerindeki becerilerine/yeteneklerine/maharetlerine(mehir) uygun olması istenir.

4/127. ayetin mealini de uyduruk olarak -yetimlerin kadınları- diye çeviriliyor. Ne özelliği var yetimin kadını olmanın? Yetimlerin erkekleri olamaz mı? Cinsiyet harici ikisi arasında ne fark var? Dolayısı ile ayeti tefekkür yerine hatalı akıl yürüterek hatalı/uyduruk mânâlandırma.
Yetimlerin kadınları diye çevrildiğinde ne yaparsanız yapın düzgün bir mânâ elde edemiyor, ayette eklemeler-çıkarmalar yapıp Allah çılık oynanıyor. Cilbab konusundaki AHZAB-59 da, kurucu devlet başkanı olarak Peygambere -Ey Nebi! Müminlerin karılarına, kızlarına ve işçilerine söyle....- diye doğrusunu yazdığım, meali yalnış yazılmış ayette bir hitap vardır ve ayeti iyi okursanız -kadınlar=işçiler- ifadesinin anlamı ile kişilerin cinsiyetleri orada (kadın ve erkek işçi) çerçevelenmiştir.

nisa ile nisai aynı anlamda değillerdir. Nisai iş, performans anlamındadır.

Bu nedenle de Nisa-127.ayette geçen -yetamen nisaillatiy- ifadesini -yetimlerin kadınları- olarak değil, [B]-yetimlerin işleri- [/B] diye çevirmek gerekiyor.

Belirttiğim anlamlara sahip olarak çeviri yapıldığında da kızların küçük yaşta evlendirilmeleri ve çok eşlilik ortadan kalkıyor.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay 18. December 2017 07:09 AM

4:3'ü çarpıtanların izlediği yol:

Ayete
önce
kendi "heva"larına uyan bir anlam yüklerler,
örneğin aslında evlen[U]dir[/U]in* demek olan "fe [COLOR="Red"]e[/COLOR]nkihû"yu
fe [COLOR="Red"][B]i[/B][/COLOR]nkihû yaparlar, ayette evlenin deniyor olur böylece.
Kısacası minareyi çalarlar.

Sonra
ayetin öteki kelimelerini çarpıtıp
minareye kılıf uydururlar.

Çarpıttıkları ifadelerden biri "mâ TÂBE lekum"dur.

Aslında öznesi üçüncü tekil kişi olan bi yüklemdir tâbe,
dolayısıyla mâ TÂBE lekum "hangi kadın size iKRAMDA BULUNDU ise" demektir
yani[B] hangi kadın[/B] size yetki verdiyse o kadınları nikahlayacaksınız.

Ayette söylenen budur.

Ama lütfen o çarpık çevirilere bakar mısınız
kimleri nikahlayacakmış mışsınız;
size hangi kadın yetki verdiyse onları mı
ya da SiZiN "işiniz"e uyan, SiZiN "hoşunuz"a giden kadınları mı?

Peki,
ya sizin uygun bulduğunuz iş o KADINLARA uygun değilse,
ya siz o KADINLARIN hoşuna gitmezseniz?
Bunu sormak akıllarının ucundan bile geçmez.

Allah'ın gerçeği:
sizin o kadınları nikahlama yetkiniz
onların size vereceği izin şartına bağlıdır ve SÖZ HAKKI kadınların kendilerindedir
ama çarpıtmacılar kadınların o hakkını gaspederler.

_______________________________

*Lütfen karşılaştırın

فا نكحوا (üstten ilk satır)
فا سهدوا (alttan 8. satır)

[url]http://oi66.tinypic.com/2mcglj6.jpg[/url]

galipyetkin 18. December 2017 03:29 PM

Ben Allahın yetimleri evlendirin veya yetim kadınlarını evlendirin ki yetimler de onların yanında rahat etsin dediğini hiç zannetmiyorum. Yetim olmanın yaş sınırı ve cinsiyeti var mı? Verdiğim tanımlara göre yok. O halde yetimin kadını onun karısıdır ve eylem evli kadını evlendirmek olur
Diyelim ki bu eylem yapıldı ve adam malları yeyip boşsun deyip yetimin kadınını kapı önüne koydu?
Ya da adam beş parasız öldü.
Ne olacak?
Pezevenk kadına yeni bir koca mı arayacak?
Aklınız alıyor mu. Bu Allahın çözüm olarak sunusu olabilir mi?
İşte dinimizi böyle yozlaştırıyor ve........

Bakın şu ayette Allah yetimler hakkında ne diyor:
[B]Fecr:17-20:- Kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi değil! Doğrusu siz, YETİMİ, ÜSTÜN-SAYGIN BİR ŞEKİLDE YETİŞTİRMİYORSUNUZ. Yoksulun yiyeceği üzerine birbirinizi özendirmiyorsunuz. Oysa mirası yağmalarcasına öyle bir yiyişle yiyorsunuz ki! Malı öyle bir sevişle seviyorsunuz ki, yığmacasına![/B]

Yetimlere önerilen Nisa ayetindeki evlendirilmeleri, ne idüğü belirsiz heriflerin koynuna sokulması mı? Ya da evlenen kadını yanında sığıntı olması mı? Bu anlatıma göre erkek yetimler ölsün mü?
Yoksa Fecr suresindeki gibi özgün bir şekilde yetiştirilmeleri mi?

Bizce Nisa Suresinin başlangıcındaki evlendirin ifadesi, yetimleri iş ile birleştirip iş-güç sahibi yaparak ve de çalışmalarını da sağlayarak üstün, saygın bir kişiliğe ulaşmalarının ferden ve toplumca sağlanmasını kastetmektedir.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay 20. December 2017 10:00 AM

Nisâ
127'de [I][U]o kadınlar[/U]ın yetimleri[/I] diye bir ifade var (yetâmen nisâ)
3'te ise "Nikahlayın... [U]o kadınlar[/U]ı" deniyor (fenkihû... en-nisâ).
İşte 3'teki o kadınlar aslında 127'deki kadınlar olup yani yetimlerin anneleri olup...
Allah şunu buyuruyormuş: Eş alın yetimlerin annelerini ikişer, üçer, dörder.

Bunu öne sürenler
ciddi insanlar,
örneğin Hakkı Yılmaz, Edip Yüksel*...

__________________________________

*[url]http://www.islamawakened.com/quran/4/3/default.htm[/url]

4:3'teki ilgili bölümün
Edip Yüksel'in de aralarında bulunduğu Monotheist Group tarafından yapılan
2011 çevirisi:

Yetimlere adil olamıycanızdan endişeliyseniz
[U]onların anneleri[/U]nden size uygun olanlarla evlenin.

And if you fear that you cannot be just to the orphans,
then marry those whom you see fit from [U]their mothers[/U].


*

Ama yetimlerin anneleri ifadesi
kitabın 2013 baskısından atılmış
ve çeviri şöyle olmuş:

Yetimlere adil olamıycanızdan endişeliyseniz
o kadınların size onay verenleriyle evlenin.

And if you fear that you cannot be just to the orphans,
then you may marry those who are agreeable to you of the women...

Neden ki?
Ve Hakkı Yılmaz düşünüyor mu
yanlışını düzeltmeyi?

Hasan Akçay 20. December 2017 10:50 AM

"KENDiNiZE nikahlayın, eş alın, evlenin"deki yanlışı göstermeye
4:3'te şöyle deniyor olması yeter:

Nikahlayın "yeminlerinizin malik oldukları"nı
Fenkihû... mâ meleket eymânukum

Ahzâb 55'te belirtildiği üzere
peygamber eşleri de sahip "yeminlerinin malik oldukları"na,
peygamber eşleri de nikahlayacak onları.

Ama peygamber eşleri "yeminlerinin malik oldukları"nı
KENDiLERiNE nikahlayamazlar,
BAŞKALARINA nikahlayacakar.

Ayette söylenen bu.

Hasan Akçay 20. December 2017 02:42 PM

Yani o kadınlar
ister yetim iken büyümüş kadınlar olsunlar
ister [U]yetimlerin anneleri[/U]
ayette
onları kendinize nikahlayın denmiyor,
her birini KENDi TALiBiNE nikahlayın deniyor.

Bir çok kanıtı var bunun,
örneğin mesné ve sülése ve rubâa demek
ikişerli, üçerli, dörderli GRUPLAR HALiNDE* demek,
yani örneğin 4'ünü AYNI ANDA nikahlayacaksınız.

Bu
onların her birini KENDi TALiBiNE nikahlayın demektir,
yoksa... siz kendinize nikahlarsanız
4 kadınla AYNI ANDA gerdeğe girersiniz.
Allah'ın dini bu iğrenç ahlaksızlığı kaldırmaz.

__________________________________

*[url]http://www.sistersinislam.org.my/news.php?item.1033.119[/url]

[B]Mathna wa thulatha wa rubaa[/B] (also used in 35:1) means
by two, by three and by four;
in other words in [B]groups of two, three or four[/B]...

Hasan Akçay 20. December 2017 11:32 PM

Mushafı birileri harekelemeden önce
4:6'da فا سهدوا var,
4:3'te فا نكحوا.

Görüldüğü gibi
iki yüklemin de (sağdan sola) başındaki ف ve ا harfleri
harekesiz mushafta birleşiktir: فا
yani ikisi de AYNI, tıpkısının aynısı.

Ama harekelemeyi yapan o birileri
4:6'da "ا"in [B]yukarısına[/B] kısa bi çizgi çekmişler ki yüklem ŞAHiD TUTUN anlamında [I]fe [U]e[/U]şhidû[/I] olsun,
4:3'teyse kısa çizgiyi "ا"in [B]altına[/B] çekmişler ki yüklem kendinize nikahlayın anlamında [I]fe [B][U]i[/U][/B]nkihû[/I] olsun.

O kısa çizginin
"ا"in yukarısı mı ya da altına mı çekileceği "birileri"nin tercihidir
ama Allah'ın hükmü diye dayatılıyor.

Aynı beşerî tercih 24:32'deki وا نكحوا için de yapılmış
yani kısa çizgi [COLOR="Blue"][B]e[/B][/COLOR] sesi versin diye "ا"in yukarısına çekilmiş,
böylece yüklem "ve enkihû" olmuş. Anlam: evlen[U]dir[/U]in.

Özetle
hare-
kesiz--harekeli
وا [COLOR="Red"]نكح[/COLOR]وا-ve enkihû: başkalarına NiKaHlayın (24:32)
فا [COLOR="Red"]نكح[/COLOR]وا -fe inkihû: kendinize NiKaHlayın (4:3)
فا [COLOR="Red"]سهد[/COLOR]وا -fe eşhidû: ŞaHiDlendirin (4:6)

"ا"in yukarısına mı ya da altına mı çizileceği
birilerinin tercihine bırakılmış kısacık bi çizgi
Allah'ın hükmü olup çıkmış.

"Allah'ın dini"ne yapılan
ihanetlerden biri işte bu.
Çok eşli ZULÜM.
.

galipyetkin 23. December 2017 07:19 AM

Yüz küsur sayfa süren "evlendirin mi?, evlenin mi?" için yetimler ve 127. madde için
son defa yazıyorum.

1-: Yetimlerin kadınlarını evlendirin ki yetimler de bu şekilde muhtaç olmaktan kurtulsunlar diyorlar.
Bu anlatım doğru değildir. Çünkü İslam'da zekat ve sadaka toplayan devlet fertlerini aç ve açıkta bırakmaz; "mizanda vezin, Nahl-:71 ayeti" kuralı gereği muhtaç hale düşenin durumu her hangi bir vatandaşının ekonomik durumuna yükseltilir. Bu nedenle de "yetimin kadını" ve dolayısı ile yetim asla muhtaç durumuna düşmez. Kaldı ki ayette "yetimin kadını" diye bir ifade yok; uydurma; "yetimlerin işleri" var.

2-: "Yetimlerin kadınlarını evlendirin" anlatımı rahim ve rahman Allah'ı ayrımcılıkla suçlamaktır.
Çünkü gösterilen çare, çareyi öneren kişilerce, bu kişileri feraha çıkartmakta diğerlerini, mesela yalnızca babası olan veya hiç kimsesi olmayan yetimleri muhtaç bırakmaya devam etmekte, bunlara çare olmamaktadır. Karısı olmayan yetim de "pezevenklik" payesine ulaşamamakta.

3-: Yetimlerin kadınlarını evlendirin derken bir de evlenecek erkek bir kişinin olması gerekmektedir.
Evlendirecek kişi ne yapacak?
Gidecek bu kişiye elimde eli yüzü düzgün bir çocuklu bir dul var. İster misin diyecek, yani ne yapacak? Kimse kusura bakmasın, yapılan bir menfaat karşılığı olmasa bile kelimenin tam karşılığı "pezevenklik" yapacak.

Daha da uzatılabilir ama gerek yoktur ve mealcilerin düşünmeden ayet meali diye yazmaları ve diretmeleri "yetimlerin kadınlarını evlendirin" anlayışının yanlışlığını ortaya koymaktadır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay 23. December 2017 07:38 AM

Güzel kardeşim,

Size "Karışmayın!" dedim,
"Benim yazdıklarıma karışıp hakaret etmenize izin vermiyorum!" dedim.
Artık bi laf anlayın, nolur.

Yüz küsur sayfa
yok daha başka sayıda sayfa azarlamalarıyla
insanların kafasına kafasına vurmayın.

[U]Kadınlar[/U]dan kastın [U]yetimlerin anneleri[/U] olduğunu
ve 4:3'te "Yetimlerin anneleriyle [B]evlenin[/B]!" dendiğini öne sürenler sayın Hakkı Yılmaz ve Edip Yüksel'dir,
ben ise 4:3'te evlenin değil [B]evlen[U]dir[/U]in[/B] denmekte olduğuna insanların dikkatini çekmeye çalışıyorum.

Sizinle ilgilenmiyorum.
Rahat olun,
insanları da rahat bırakın.
.

kuman 23. December 2017 10:05 AM

147 cevaba göre ; Kur an değiştirilmiş.

Hasan Akçay 23. December 2017 10:35 AM

[QUOTE=kuman;22438]147 cevaba göre ; Kur an değiştirilmiş.[/QUOTE]

Elbette değiştirilmiş
ve yalnızca 4:3'te değil örneğin 21:4'te de değiştirilmiş.

Mevcut çevirilere göre: "Peygamber [B]dedi[/B] ki - Kâle..."
Süleyman Ateş'e göre: "[B]De ki[/B] - Kul..."

[I]4 ncü ayetteki [SIZE="3"]قَالَ[/SIZE] fiilini
Medine ve Basra karilerinin tamamı ve Kufelilerin de bazıları
emir kipinde [SIZE="3"]قُلْ[/SIZE] şeklinde okumuşlardır.
Söz gelişine daha uygun olduğu için tercümede biz bu kıraati esas aldık[/I].

Sevgili kuman,

Böyle pek çok konuda kıraat ihtilafları var
ama 21:4'teki gibi kâle okunmuş ya da kul okunmuş zerre önemi olmayan ihtilaflar abartılıp dururken
çok eşlilik denen acımasız zulme neden olan kıraat sorununa neden kütük gibi duyarsız olunur?

galipyetkin 23. December 2017 01:48 PM

Hayret bir şey!......

Biz diğer sahifede 3 şıkta da "yetimlerin kadınlarını evlendirin" başlıkları ile bir şeyler yazarak bazı hataları gösterdik; kıyamet koptu.
Ne oluyor?

"Kadınlardan kastın yetimlerin anneleri olduğunu
ve 4:3'te "Yetimlerin anneleriyle evlenin!" dendiğini öne sürenler sayın Hakkı Yılmaz ve Edip Yüksel'dir,
ben ise 4:3'te evlenin değil evlendirin denmekte olduğuna insanların dikkatini çekmeye çalışıyorum."
diyerek diğerlerinin de ana konusu içinde kalıp da tek bir hatayı düzeltmeyi kendine mubah sayan Sayın Hasan Akçay,
bizim bir hatayı göstermemiz sonrası kıyameti koparıyor.

Kendisi başkasına karışabiliyor; biz başkalarına karışırsak kıyamet.

Babam sağlığında "insanlar ihtiyarladıkça pimpirikleşir" demişti de ........

Bana karışma imiş.
Bilginize evet ama böbürlenmenize/büyüklenmenize hayır.

Yanıltıcı anlamlandırmanın nedenlerini göstermek birilerine karışmak değil ki. Sitenin takipçilerinin doğru bilgi edinmesi için bir görev, bir işlev.

Becerebiliyorsanız siz bana karışın da geçen sayfada sıraladığım üç şıkkın hatalı olduğunu söyleyip ve hataları ve gerekçelerini gösterin, hatta tashih edin Sayın Hasan Bey.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

yolcu42 23. December 2017 11:16 PM

Hasan bey,
Dediğiniz "de veya dedi" ifadeleri kuranın verdiği mesajı değiştirmez.
Yani peygamber dedi ise sana "de" diye emir vermek pek farklı değil.
Zaten anlam bütünlüğünde "dedi" olması daha uygun.

Fakat bir kıraatten tek eşlilik,başka bir kıraatten çok eşlilik çıkacak şekilde bir ifade olamaz.
Zikir korunmuştur.

4/3 de unuttuğunuz şeyler,
1."me tabe leküm" ifadesi(gönül rızasını ifafe edebilir bilmiyorum)
2."nikahlayın"demek bir topluma itaf ediliyor.yani evlenecek kişi,onu büyüten kişi değil,bu kuranı muhatap alanlardır.
3.bu durumda"evlendirin veya evlenin" ifadesini aramak zaten yersiz olmuyor mu.

4. Galip bey, kuranda nisa ve rical kelimelerinin karşılığına( işveren,işçi her neyse) iddia ettiğiniz kelimeleri hiç yazmayı ve oluyor mu diye karşılaştırmayı denediniz mi.
Veya eğerki nikah iş sözleşmesi ise bizim bildiğimiz evlilik nerde kuranda.

5. Çok eşlilik vardır yoktur diyemem fakat,
Siz sadece günümüz koşullarında bunun uygun veya etik olmadığını düşünerek tefsir yapıyorsunuz.
(sonuçta ya nisae kelimesine farklı anlam yüklemek ya da kuran değiştirilmiştir demek zorunda kalıyorsunuz)
Allah çokeşliliğe izin vermişse dahi,
İllaki böyle olacak demiyor.(adil olmaktan korkarsanız bir tane) diyor.
Bu durum günümüzde belki tuhaf gelebilir fakat savaşın olduğu zamanları düşünün.
Tarihte öyle zorlu savaşlar yaşandı ki erkek nüfus çok azaldığı zaman evlenemeyen kadınların çaresiz kalması daha mı uygun olurdu.

Şimdi bir an 300- 500 yıl öncesine gidelim.
Savaş çıkmış.köyde genç nüfus askere gitmiş.zorlu yllar.

İnsanlar babalarını,kardeşlerini kaybetmiş.

Şimdi ayete bakalım.
1. Yetimlere adil olmaktan korkarsanız
(yetim kalan kadınlara toplum olarak sahip çıkamadığınız, onların zor durumda kaldığı zaman diye daha geniş çerçevede düşünebilir miyiz bilmiyorum)

(yetim kalmış çocukların anneleriyle evlenmek belki de. Böylece onlara sahip çıkmak)
2."me tabe leküm" ( burda bir gönül rızalığı var sanırsam)(belki evdeki eşin rızası ve evlenecek kızın rızası)


Elbette normal şartlarda bir kadın ikinci,üçüncü eş olmak istemez.

Fakat,evlenecek kimse kalmayınca,
dahası evde babasını veya kocasını kaybetmiş YETİM kalmışsa buna razı gelmez mi.
Mutlu bir yuva,kucağına çocuğunu almak istemez mi.

(ayrıca nüfusun tekrar artması için bu gerekli değilmidir)

Burda keyfilik değil,bir zaruriyet var sanki.
Ayette çok eşlilik ifadesinin yetim ifadesiyle birlikte gelmesi bu yüzden olabilir belki.

Şimdi çıkıpta çok eşliliği mi savunuyorsun demeyin.
Ayeti analiz etmeye çalışıyorum.

Elbette en Doğrusunu allah bilir.

galipyetkin 25. December 2017 09:52 AM

Sayın yolcu42

Bir zaman önce şurada: [url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3744&page=5[/url]

Şöyle yazmıştım:
[B]4/NİSÂ-82: E fe lâ yetedebberünel kur’ân(kur’âne).Ve lev kâne min indi gayrillâhi le vecedû fîhihtilâfen kesîrâ(kesîran).
Onlar hâlâ Kur'ân'ı tedebbür etmezler (düşünmezler) mi? Ve eğer Allah'tan başkasının katından olsaydı, onun içinde mutlaka pekçok ihtilâf bulurlardı.

38/SÂD-29: Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlul elbâb(elbâbi).
Bu Mübarek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ulûl’elbab tezekkür etsin diye.

47/MUHAMMED-24: E fe lâ yetedebberünel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.
Hâlâ Kur’ân’ı tefekkür etmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?

****************

56/VÂKIA-77: İnnehu le kur’ânun kerîm(kerîmun).
Muhakkak ki O, gerçekten Kerim olan Kur’ân’dır (Kur’ân-ı Kerim’dir).

56/VÂKIA-78: Fî kitâbin meknûn(meknûnin).
Mahfuz (ezberlenmiş) olan bir Kitap’tadır (levhi mahfuz’dadır).

56/VÂKIA-79: Lâ yemessuhû illel mutahherûn(mutahherûne).
O’na, tahir olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunamaz(ulaşamaz/algılayamaz).

56/Vakıa-77,78,79'u birleştirelim :
(Muhakkak ki O; Rabbilaleminin bölüm bölüm indirdiği ve iyi/uygun düşüncelere sahip olmayanların anlayamayacağı ve ezberlenerek akıllarda tutulan "kitabın içindeki" Kur'an'ı Kerim'dir)

[B](Mealcilerin meallerine sadık kalınıp üzerilerinde oynama yapılmamıştır. Yalnızca, parantez içinde "Ulaşamaz/algılayamaz" ifadesi tarafımızdan eklenmiştir.)[/B]


39/Zümer-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâhi, zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Allah sözün/hadisin en güzelini BİRBİRİNE BENZER, İÇ İÇE, İKİLİ MÂNÂLAR ifade eden BİR KİTAP halinde indirmiştir. .........

Şu ayeti de unutmayın:
Zümer-23: "Allah, sözün en güzelini, benzetme yolu ile(müteşabih), aynı cümlede veya kelimede iki ayri anlatımla(mesani) bir bilgiyi tafsilatlı/detaylı olarak indirdi. ....."[/B]

Buradan da anlaşılıyor ki bir ayet iki türlü mânâ içermektedir,
Bunlar da:
1-: Meali Mânâ ki Lisani Arabi Mânâ da denilir
2-: Kur'ani Mânâ ki Lisani Arabi Mânâ içerisinde bulunur.

Bizim için asıl olan Kur'ani Mânâ'dır.
Kur'ani Mânâ bütün insanlığa ortak olarak, kadın erkek ayrımı yapmadan insanların ortak fıtratını tasvir ve tefsir ederek gayet net, herkesin anlayacağı şekilde açıklar; yani evrenseldir. Geleceğe hitap ettiği gibi kendinden önceki zamana da açıklık getirir.

Fakat buna erişebilmek için ayetteki kelimelerin Lisani Arabi'deki anlamlarına sadık kalınmalı ve ayrıca ayet içerisinde kalınmalı, kelime geçtiği her ayette aynı mânâda kullanılmış olmalı, eklemeler çıkartmalar yapılmadan ayet dışına taşılmadan ayet üzerinde tefekkür edilmelidir.

Misal olarak Bakara-223. ayet verilebilir:
[B]"Kadınlarınız sizin için tarladır. O halde tarlanıza nasıl dilerseniz öyle yaklaşın. Ve kendiniz için (derecelerinizi arttıracak ameller) takdim edin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na mülâki olacağınızı (kavuşacağınızı) bilin. Ve mü’minleri müjdele."[/B]

Bu ayette 'nisa'ya "kadın" anlamı verilerek otomatik olarak bu ayetin hitabında kadınlar düşülmüş, onlar bu ayetin getirdiği faydalardan mahrum bırakılmış; ayet "erkeklere özel/zata mahsus hale getirilmiş olup Kur'an'ın prensiplerine aykırı olduğundan bu anlamlandırma Kur'ani olamaz; bu nedenle de "nisa" kelimesi Kur'ani Mânâ olarak "kadın" anlamında kullanılamaz..

Düşünün bakalım ey Kadınlar! Kadınları "tarla" gibi kullandığınızda ifadesi, ayete göre bu tür yaklaşım siz kadınlara nasıl, ne gibi "derecelerinizi artiracak" ameller getirebilir?

Meselâ Nisa 3. ayetinin tefsirinde "yetimlerin kadınları" diye bir ifade kullanıyorlar. Yetimlerin kadınları dediğiniz anda o ifade "yetim adamların karılarını" anlatır. Ama... yutarsanız herhangi bir mealcinin uydurduğu "yetim kızların anneleri" oluverir. Onların da hakları onların anlatımlarına göre yok olmakta.
Bir de bu kelimeye "iş" manasını verin bakalım. Ne olacak?....... "Yetimlerin işleri"

Evet Sayın yolcu42.
Bir de iyi bir sözlüğünüz var ise, bu gün dahi Türkçe'de kullanılan "Rical " kelimesinin anlamına bir bakın ve kadınların şahitliği konusundaki ayetlerde geçen "rical" kelimesi ile Nisa 1 ve 32. ve bilhassa Araf-46 ayetindeki "rical" kelimesini ve diğer ayetlerde geçen "rical" kelimesini karşılaştırın bakalım hala aynı düşüncede mi kalacaksınız?

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 26. December 2017 02:41 PM

Sayın yolcu42.

Bu konuda son defa yazıyorum dememe rağmen şartlar ve anlayışlar bu konuda bir kere daha yazmamamı gerektiriyor.

Yukarıda yaptığım açıklamalar bu üçüncü ayetin(Nisa-3) toplumsal bir kötü gidişe/kaosa düşülmemesi, düşüldü ise düzeltilmesinde gerek kişisel, gerekse toplumca sonlandırılması yolları anlatılip, gösteriyor.

Esasen "İslâm"ın kendisi toplumsal iyileştirmedir. Burada da ekonominin kötü olması ve bölüşümün aksaması bakımından "toplumca bir kötüye gidiş/karmaşa/kaos" gösteriliyor ki bu da "yetim" kelimesi ile "yetimler/işsizler" geçimlerini bizzat sağlayamayanlar üzerinden anlatılıyor. Buradaki anlamdan da kişisel ve toplumsal ekonomik bir işsizlik krizi olduğu anlaşılıyor. Ve bunun kaldırılması için toplumun her kesimi göreve çağrılıyor.

Yetim kelimesinin anlamına baktığımız zaman "işsiz kalmış ve muhtaç duruma düşmüş/gariban" mânâlarını da vermekte olup kadın veya erkek olmak fark yaratmamaktadır. Eğer konu çocuklar olsa idi "evlatlık" ve "çocuk esirgeme" gibi kurumlarla, yaşlılar olsa "bakım evleri", normal yaştakiler için "iş bulma kurumları" gibi kurumlarla üstesinden gelinebilirdi.
Demek ki işaret edilen daha daha vahim. Yani olgu yaygın ve genel olmaya aday. Bu kişisel ve toplumsal durumu İslam Devleti ortadan kaldırmaya muktedirdir. Fakat bu ayet ile bu fedakarlığın yalnızca "devlet eliyle" yani yalnızca "devletin iş vermesi" ile değil, "toplum eliyle" yani "özel teşebbüsün de iş vermesiyle", iş sahiplerinin yetimlere ikişer, üçer, dörder iş yaratmaları ve fedakarlıkları ile anlatılıyor.

Buradaki rakamlar müteşabih ifadeler olup ayrıca şunları anlatır:
İkişer : birbirlerinizle yardımlaşarak.
Üçer : içlerinize sinecek ve sizleri ve yetimi tatmin edecek şekilde.
Dörder: hem yetime, hem topluma fayda sağlayacak derecede.
Eğer bu kadarına gücünüz ferden yetmiyorsa birine iş sağlayın ve geçimini sağlamasına yardım edin............

Tahmin ederim amacım anlaşılmıştır.

Saygılarımla.
Galip Yetkin.

galipyetkin 10. January 2018 09:33 PM

On beş gündür bu yazıyı yazmakta kararsızdım. Kararsız olmamın sebebi Tevbe Suresinin 103. ayeti.
Konumuz Nisa suresi iken, Nisa Suresi sayfalarına Tevbe Suresi'nden yazmak biraz aykırı gibi. Fakat bu ayetin bir özellliği de Nisa-3 ayeti ile paralellik taşıması.
Şimdi bütünlüğü sağlamak için Tevbe :101-102-103. ayet meallerini alıntılayıp açıklamayı yapayım.
Alıntılar Hakkı Yılmaz'ın İşte Kur'an adlı eserinden.

[QUOTE]101.Ve yanınızda bedevi Araplardan münâfıklar var. Medîne halkından da münâfıklığa iyice alışmış olanlar var. Onları sen bilmezsin. Biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba döndürüleceklerdir.

102.Diğerleri de günahlarını itiraf ettiler. Sâlih bir amelle diğer kötüyü karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Şüphesiz Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.

103.Onların mallarından sadaka al ki, sadaka ile kendilerini temizlersin ve arındırırsın. Bir de onlara destek ol. Şüphesiz senin desteğin onlar için bir huzurdur. Allah en iyi işitendir, en iyi bilendir.[/QUOTE]

Meallerden anlaşıldığına göre Medine'ye göç edenler var ki, bunlar göçerken mallarını mülklerini zoraki terk etmektedirler.
Ayrıca herkesin iş, mal mülk sahibi olduğu da iddia edilemez. Bunların içinde, yetimler, fakirler ve de mustazaaflar/zayıf düşürülmüşler de var.
Mekke'de yerleşik, aynı durumda olan Bedeviler, Araplar da var. Bunların içinde İslamı bilmediklerinden salih amelle kötüyü karıştırdıklarını fark eden ve haram yoldan elde ettikleri mallarını elden çıkartıp da(Afv-Bakara-216) tevbe ederek İslam'a geçmek isteyenler var ki işte bunlardan sadaka alınması istenmekte.
Müslüman olmak isteyen fakat malı mülkü olmayan, işsiz, fakir ve zaaf içindeki bu yetim insanlardan 103. ayete göre Peygamber nasıl sadaka alacaktır.

Tevbe edip, İslam'a girmek isteyen fakir ya da zengin kişilerden sadaka adı altında böyle bir haraç alınması adetten midir?
Bu haracı veremeyenler dine giremeyecekler mi?
Müslümanlık zengin, mal mülk sahiplerine has bir din mi?
Tabii ki değil.
Tam tersine İslam zayıfların, fakir düşürülmüşlerin dinidir.
Bu nedenle mealler izaha muhtaç

Evet yukarıda Peygamber nasıl "sadaka alacaktır diye sormuştuk.
HERŞEYDEN EVVEL "SADAKA"NIN NE OLDUĞUNUN BELİRLENMESİ GEREKİR.
İşte Sadaka, devlette çalışan kişilere çalışmalarının karşılığı olan, mizanda vezin kuralına göre geçimlik olarak verilenden arta kalıp da devlete bırakılan çalışmasının maddi karşılığıdır.
Yani serbest çalışanların kazançlarından verdiği vergi:"zekât", devlette çalışanların kazançlarından kesilen vergi:"sadaka".

Nisa-3 ayetinde gördük ki "yetimler" devlet dışındaki iş sahiplerinin bunlara iş sağlamaları ile toplumda eşit duruma getiriliyorlar.
İşte burada da/Tevbe-103'te de Peygamber din başkanı görevinin yanında aynı zamanda kurulmakta olan İslam Devleti'nin de başkanıdır ve bu sıfatı nedeniyle de devlette de "yetimlerden" görevlendirmeler yapıyor ve bu görevlendirilen kişilerden kazançları karşılığı "vergi/sadaka" alıyor. Yani Peygamberin sadaka alabilmesi için o kişileri devlette personel olarak çalıştırıp, onlara çalışmalarının karşılığı bir bedel ödüyor, ve sahibine ödenmeden önce de bu bedelden yani kaynağından devlet vergiyi peşin kesip vergi/SADAKA alıp, vergiden arındırılmış "net" ödeme yapıyor. İşte 103. ayette alınması istenen sadaka bu.
Böylece devlet de özel teşebbüs yanında "yetimlere" iş ve işsizlikten doğması muhtemel kaosun önlenmesini de sağlıyor.
İşte iki ayet arasındaki paralellik de bu: Yetimleri iş sahibi yaparak muhtaçlıktan kurtarmak ve işsizlikten doğacak kaosu önlemek.
Ve
Peygamberimize "karı" diye yamanarak çok eşli peygamber algısı yaratmak ve İslam'ı dejenere etmek isteyenler "çalışan/işçi" diye tercüme etmeleri gereken Arapça kelimeyi "karı" diye tercüme ediyorlar.
Maalesef Peygamberimizi evlatlığının karısına göz koymuş gibi anlatanları Allah Kahretsin. Anlaşılıyor ki tutmasını söylediği eşini boşadıktan/işçisinin işine son verdikten sonra, Peygamber devletin ihtiyacı olan maharetlere sahip evlatlığının eşini/işçisini, boşandıkları/iş yönünden ayrıldıkları takdirde devlette çalıştıracak, iş verecek. Kadının çalışmasının önünü açan şahane bir ayet . Ama apış aracılar kadının şerefiyle çalışması yerine "namuslu" olarak, yanlış bir ifade olarak kullanılmış "mehir/satış parası" karşılığı ile "mal olarak" yatağa atarlar.

İki tür nikâh vardır:
a)ZEVCELENME İÇERİKLİ NİKÂH-33/37: "Hani sen, Allah'ın üzerine in'amda bulunduğu ve senin de kendisine in'amda bulunduğun kimseye: "Eşini nikâhında tut ve Allah'tan korun" diyordun. Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi düşüncende gizliyordun ve insanlardan endişeliydin Allah, kendisinden endişe etmene daha lâyıktır! Zeyt ondan boşanınca, onu seninle biz evlendirdik ki; evlatlıklarının eşlerinde, onlarla ilişkiyi bitirdiklerinde, iman edenler için bir zorluk-engel olmasın.... Allah'ın hükmü yerine gelmiştir".

Zevcelenme içerikli(33/37) nikâhta sorumluluğu üzerine alınan eşya, nesne ya da canlının (kadın-erkek dahil) giderlerini, ihtiyaçlarını karşılamak zorunludur.
Örnek: Şu anda iş yerine 4 kalifiye bayan elemen gerekli ve aldın. Bahçenin bakımı için bir bahçevana ihtiyaç var; onu da aldın. Ayrıca evinde yatılı bir bayan yardımcıya ihtiyacın var, onu da aldın. Bütün bunların sorumluluğu (maaş, sigorta,yemek vs...) senin üzerindedir.
Peygamber de 33/37'de Zeyd'in eşi ile zevcelenme şeklinde nikâhlanır; amaç bu kadınla "cinsel ilişki" kurmak değildir. Normal bir insan olarak, veya din başkanı peygamber olarak veyahut da devlet başkanı olarak ilişkili bazı işlerinde kullanmak içindir.

b)HİCEC (HACC) İÇERİKLİ NİKÂH-28/27: "(Şuayb Musa'ya) dedi ki "Ben, sekiz (sene) hacc bana çalışman karşılığında şu iki kızımdan birini sana nikâhlamayı diliyorum... Eğer on (seneye) hacca tamamlarsan, senin derûnunun getirisidir. Sana zorluk vermek istemem... İnşallah beni salihlerden bulacaksın."

Eğer bir kadınla ya da kızla "cinsel amaçlı" nikâhlanmak istiyorsan bunun adı 28/27'de geçen "hicec içerikli" nikâhtır. Bu da "TEK EŞLİLİĞİN" göstergesidir.

Açıklamalar da gösteriyor ki ayetlerde geçen nikah kelime veya fiili yalnızca kişinin karı veya koca olması için yapılan nikâh akdi değil, aynı zamanda karı-koca ilişkisi olmaksızın kişilerin kişisel işlerinin görülmesi veya gördürülmesi için yapılan bir hukuki sözleşmedir ki bu günkü karşılığı iş aktidir.


Tetkik edin , göreceksiniz; Peygamber'imize yamanmak istenen kadınların hepsi yetim. Bu yetim kadınlar devlette devletin ve peygamberin devlete ait işlerini yapmaktadırlar. Bu kadınlar yani Peygamberin "eşleri" diye adlandırılan kadınlar, Peygamberin düşkünlükten kurtarmak veya maharetlerinden faydalanmak için devlette görev verdiği, Peygamber devleti temsil ettiğinden ve İslam Devleti de tam olarak daha kurulmadığından "[B]PEYGAMBER'İN İŞÇİLERİ[/B]"diye anılmalıdırlar.

Saygılarımla.
Galip Yetkin

Hasan Akçay 4. February 2018 01:03 AM

[QUOTE=Taner;6167]4:24.

yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [NiKAHLI kadınlar] da [COLOR="Red"]haram kılındı[/COLOR]. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında iffetlerinizi koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla, muhsanlaşacak [evlenecek] kadın aramanız size helâl kılındı. Öyleyse onlardan ne ile faydalandıysanız, farz bir görev olarak ücretlerini ödeyiniz. Zorunlu ödemenizden sonra, rızalaştığınız şeyde size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah en iyi bilen ve hikmet sahibi olandır.[/QUOTE]


4:23'ün konusu size haram olan kadınlardır,
4:24'ün konusu ise size helal olan kadınlar (Sonia Cihangir).
[url]https://www.youtube.com/watch?v=-sgYKHfI-Xg[/url]

Buna rağmen sayın Hakkı Yılmaz
genele uyup
sanki 24'ün konusu da size haram olan kadınlarmış gibi yaparak
NiKAHLI kadınları eş almanızın caiz olduğuna hükmetmiş.

Yani sayın Yılmaz'ın hükmü o ki
yeminlerinizin size bağladığı NiKAHLI kadınlar size [COLOR="Red"]helal[/COLOR] kılınmıştır (mâ meleket eymânukum),
haram kılınanlar iffeti korunan NiKAHLI bağımsız kadınlardır yalnızca (muhsenât).

Oysa Allah'ın öyle bir hükmü yok, Allah'ın hükmü şundan ibaret:

[I]Ve iffeti korunan kadınların bağımsız olanları...
ama [U]yeminleriniz tarafından onların size bağlananlar[/U]ı hariç.

Vel muhsanâtu minen nisâi...
illâ [U]mâ meleket eymânukum[/U].[/I]

Açık ve net, iffeti korunan kadınların
BAĞIMSIZ olanları da
sizin dışınızdaki kimselerin yeminleri tarafından onlara BAĞLI kılınanları da size helaldır.

Size haram olan kadınlar 4:23'te listelenmiş
ve konu kapanmıştır.

4:24'te ise
helal kılındı size bütün ötekiler deniyor,
uhille lekum mâ verâe zâlikum.

24'e göre
sizin yeminleriniz tarafından
size bağlı kılınanları
SiZ eş almayacaksınız yalnızca.

Onların NiKAHLI olduğundan ise
ayette söz edilmiyor.

Onları eş almayacaksınız
çünkü siz onların bakımını üstlenmişsiniz, durumunuz ta o kadar iyidir;
o halde bağımsız mümineleri eş alacaksınız, siz buna [B]güç yetirirsiniz[/B].

Artı, siz
bakımını üstlendiğiniz garibelerin aileleri konumundasınız -ehlihinn,
izin vermek suretiyle evlen[U]dir[/U]eceksiniz onları.

Onlarla
bağımsız müminelerle evlenmeye güç yetiremeyen
başkaları evlenecek (Nisâ 25):

[I]Ve iman etmiş iffeti korunan kadınların
bağımsız olanlarını eş almaya [B]güç yetiremiyenleriniz[/B]
yeminlerinizin size bağladığı genç kızlarınız konumunda olanlarını alsınlar.

Ve [B]men lem yestetı’[/B] minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti
fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât.[/I]

Ama siz de ille [U]yeminlerin malik olduğu[/U] kadınlarla evlenmek istiyorsanız
sizin dışınızdaki kimselerin yeminlerinin malik olduğu garibeleri eş alabilirsiniz.

Kısacası
yeminlerin malik olduğu kadınlar size haram kılınmıştır diye bişey de söz konusu değil.

Haram kılınanlar NiKAHLI kadınlardır
onlar ister bağımsız olsunlar ister yeminlerin bağladığı kimseler...
herkese haramdır. NiKAHLI kadınlarla evlenilemez.

BAĞIMSIZ olanlar demek evlenirken kararlarını kendileri verenler demek
yani onların talipleri onların hiç bir yakınından izin almak zorunda değildir.
Onların, taliplerine kendilerinin evet demesi yeter.

İffeti korunan kadınların [U]yeminleriniz tarafından size bağlı kılınanlar[/U]i ise,
tıpkı 18'in altındaki öz kızlarınız gibi, evlenirken sizden izin almak zorundadır
yani talipleri SiZ ailelerinin izni ile eş alabilir onları -bi izni ehlihinn (4:25).


Sayın Hakkı Yılmaz
kendi beşerî hükmünü Allah'ın kitabına uydurmak için
çeviriye Arapça metinde bulunmayan ifadeler de boca etmiş.
Zaten eli mahkum: minareyi çalan kılıfını uyduracak.

Örneğin
24'ün çevirisinde yer alan NiKAHLI kadınlar ve [COLOR="Red"]haram kılındı[/COLOR] ifadeleri
24'ün Arapçasında yok.

Hakkı Yılmaz'ın
çevirisi: yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [NiKAHLI kadınlar] da [COLOR="Red"]haram kılındı[/COLOR].
Arapça: Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum.
...

Hasan Akçay 6. February 2018 03:22 AM

[QUOTE=Taner;6170]• Yeminlerinizin sahip olduğu evli kadınlar ile evlenilebilir. (Bunların Müslümanlara [U]iltica etmeden evvelki evlilikleri hükümsüzdür[/U].)[/QUOTE]


Nasıl?!

Karı koca BiRLiKTE
ufacık bebeleri, yaşlı anne babaları ile...
"kafir esed"den kaçan Suriyeliler misali
Müslümansınız diye SiZE iltica etmişler.

Ailedir onlar, "karı koca"dır.
[U]iltica etmeden evvelki evlilikleri hükümsüz[/U] nasıl olur?

Kadını ben onun bakımını üstleniyorum diye yeminler ederek "himaye"ne alacaksın
ama onun yalnızca bakımını üstlendiğini unutup o EVLi kadını
kocasının patlarcasına büyüyen gözleri onunde zevcen yapacaksın.

Nedir bu iğrenç ahlaksız hükmün dayanağı,
"hiç AKIL etmez misiniz siz?!" diyen Kuran mı?
Hangi ayet?
.

Hasan Akçay 6. February 2018 04:07 AM

[QUOTE=Taner;6170]• Suç işlemeleri hâlinde, yeminlerin sahip olduğu [[COLOR="Red"]himâye[/COLOR] altındaki] kadınlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir.[/QUOTE]


Demek neymiş?
[U]Yeminlerin sahip olduğu kadınlar[/U]
"[[COLOR="Red"]himâye[/COLOR] altındaki] kadınlar"mış... yani
"[[COLOR="Red"]muhsan[/COLOR] olan] kadınlar"mış.

İyi ama nasıl olur bu?!

[NiKAHLI] [U]muhsan[/U] kadınlar hariç, [NiKAHLI] muhsan kadınlar da haram kılındı
nasıl olur?!

Hasan Akçay 10. February 2018 08:56 AM

Nisâ 24:

Ve kadınların korunanları... ama yeminleriniz kime malikse onlar hariç.
Vel muhsanâtu minen nisâi... illâ mâ meleket eymânukum.

Allah size yazdı
kitâb allâhi aleykum.

Neyi yazdı?

4:23'teki kadınların size haram olduğunu yazdı -hurrimet aleykum,
bütün ötekilerin ise helal olduğunu -uhille lekum mâ verâe zâlikum.

Ve madem "yeminleriniz kime malikse onlar"ın bakımını üstlenecek kadar varlıklısınız
siz "muhsenât"ı eş almaya güç yetirirsiniz, siz "muhsenât"ı eş alın.
Kendi "meleket eymânınız"ı siz eş almayın çünkü onlar [B]sizin genç kızlarınız[/B] artık -feteyâtikum.

Onları
sizin toplumunuzdan olan yoksullar eş alsınlar
o kızların aileleri olan sizin izninizle.

Nisâ 25:

Sizin toplumunuzdan olup ta iman etmiş "muhsenât"ı eş almaya güç yetiremiyenler
yeminlerinizin malik olduğu imanlı genç kızlarınızı eş alsınlar... o kızların ailelerinin izni ile
fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât... biz izni ehlihinn.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:10 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam