hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Melekler'e İman (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=179)
-   -   Melekler vardır, ayrı yaratıklardır. Rabbimizin yada insanın kendi melekesi değildir! (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2967)

aorskaya 3. November 2012 11:49 PM

[QUOTE=hiiic;13557]aors :) hani inancının derecesini bilmiyorum ama, sağ ve solunda yaşadıklarını yazan, sağ ve sol omuz meleklerini nasıl algılıyorsun bilmiyorum ama, belki hidayetine yardımcı olur diye ufak bir bilgi vereyim istedim; *beynin sağ ve sol lobu yaşamın boyunca tüm yaptıklarını kayıt ediyor ve zamanı geldiğinde insanın kendi kendisini hesaba çekmesini sağlayacağı bir hizmet görüyor...

nereden örnek verirsek, nereden açıklama getirirsek hep boş olacak. çünkü senin kabın dolu, üstelik suyu da çok bulanık...[/QUOTE]

1- Önce "aors" değil, "aorskaya" olacak.

2- Eğer hala melek, iblis yok, onlar bana ait özelliklerdir diyorsan, sana daha önce sorduğum ve hala cevaplamadığın bir soruyu yeniden sorayım, onu cevaplamanı isteyeyim. Belki cevabı verirken, ayrı varlıklar olduğunu görebilirsin, ama yine göremezsen cevabın üzerinden sana iddialarımın doğruluğunu delillerle kanıtlarım.

soru:

[COLOR="Red"][B][I][U]İblis, senin nefsin yada başka bir özeliğin ise, sen vefat ettirildiğinde İblis'in de vefat etmesi gerekir değilmi? [/U][/I][/B][/COLOR]

Bunu cevaplayabilirmisin? Buna cevabından sonra hala akıl oyunlarına devam etmek istersen, kuran orijinli açıklamalarımı yapayım.

selamlar,
aorskaya

hiiic 3. November 2012 11:56 PM

Her insanda vardır iblis. Benimki ben ölünce ölür, ama kalanlarınki devam eder.

....

aorskaya 4. November 2012 12:05 AM

[QUOTE=hiiic;13564]Her insanda vardır iblis. Benimki ben ölünce ölür, ama kalanlarınki devam eder.

anlaman için bir Örnek: Beyin bedava...
Beyin ben ölünce ölüyor mu? ama ben öldükten sonra insanların hala beyinleri var? hani ben ölünce beyin ölüyorsa neden diğer insanlarda var...
Belki yardımcı olur.[/QUOTE]

Sen hala, kibir kokan yazılarınla, bir kardeş olarak uyarıları dikkate almadan ukala yazılara devam et bakalım. Ama, rabbimizin her şeyi gördüğünü, ona gizli kalmadığını ve düştüğün durumu bir kez daha hatırlatayım.

Önce" beyin bedava" demişsinde,hiç bir şeyin bedava, yani karşılıksız olmayacağını bile düşünemiyorsun!

Rabbim sana beyini, akıl edebilmen için verdi, Akıl edebilmek nedir peki, iman edebilmek tabiki...

Rabbimiz, sana ve bizlere sadece beyin yada başka şeyleri değil, bütün olarak bizleri bile karşılık bekleyerek vermiştir, bunu da anlamanı beklerim.

Beyinin karşılığı akıl edebilmek, bedenin karşılığı da kulluk, yani kurana göre yaşabilmektir.

Şimdi önce bunları düşün, sonra İblisin de seninle vefat edip etmediğini bir kere daha düşün. Bunun için kurandan İblisle ilgili daha önce yazdıklarımı hatırlaman sana yardımcı olacaktır, ama hatırlayamazsan, kısaca göz attıktan sonra yeniden yazmanı dilerim.

Çünkü, vereceğin cevabı bu defa kesin kabul edip ona göre sözlerimi delillendireceğim.

selamlar,
aorskaya

pramid 5. November 2012 06:04 AM

[QUOTE]Şimdi, insanların islam fıtratı üzerine yaratıldığını, insanların doğru yola koyulduğunu bu ayetten görebiliyormusun?[/QUOTE]

ayetin başını ve sonunu okur musun

Çaresizlik ne kötü şey.

Bir daha söylediğin lafı Kurandan bak sonra söyle ...

Seni itham ettiğim müşriklerden olmayın. Lafınızı bilin öyle konuşun. Bana her türlü hakareti yapabilirsin. Ama Allaha Kuran adına iftira atma.

28- Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.

29- Fakat zulmedenler, [COLOR="Red"]bilgisizce hevalarına uydular.[/COLOR] Artık Allah'ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.

30- O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

31- Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının. Salata devam edin ve [B][COLOR="Purple"]müşriklerden olmayın[/COLOR].[/B]

pramid 5. November 2012 06:17 AM

[QUOTE]Burada, sizin mealcileri itham ettiğiniz, melek yerine melekler demeleri konusuna ana fikirde değişiklik yapmadığından değinmiyorum[/QUOTE]

Asıl konuya hep pas geçiyorsunuz. Korkularınızın üstüne gidin. Rab edindiğiniz Alimleriniz fena halde çuvalladılar.


[QUOTE]"fevkahum" [/QUOTE]

Bu kelimenin geçtiği ayetler aşağıda verildi. Bir inceleyin bakalım. Özellikle ahiret sahneleri ayetlerine dikkat ediniz.


Bakara 212 زين للذين كفروا الحياة الدنيا ويسخرون من الذين آمنوا ۘ والذين اتقوا فوقهم يوم القيامة ۗ والله يرزق من يشاء بغير حساب

Nisâ 154 ورفعنا فوقهم الطور بميثاقهم وقلنا لهم ادخلوا الباب سجدا وقلنا لهم لا تعدوا في السبت وأخذنا منهم ميثاقا غليظا

Mâide 66 ولو أنهم أقاموا التوراة والإنجيل وما أنزل إليهم من ربهم لأكلوا من فوقهم ومن تحت أرجلهم ۚ منهم أمة مقتصدة ۖ وكثير منهم ساء ما يعملون

A’râf 41 لهم من جهنم مهاد ومن فوقهم غواش ۚ وكذلك نجزي الظالمين

A’râf 127 وقال الملأ من قوم فرعون أتذر موسى وقومه ليفسدوا في الأرض ويذرك وآلهتك ۚ قال سنقتل أبناءهم ونستحيي نساءهم وإنا فوقهم قاهرون

A’râf 171 وإذ نتقنا الجبل فوقهم كأنه ظلة وظنوا أنه واقع بهم خذوا ما آتيناكم بقوة واذكروا ما فيه لعلكم تتقون

Ankebût 55 يوم يغشاهم العذاب من فوقهم ومن تحت أرجلهم ويقول ذوقوا ما كنتم تعملون

Nahl 26 قد مكر الذين من قبلهم فأتى الله بنيانهم من القواعد فخر عليهم السقف من فوقهم وأتاهم العذاب من حيث لا يشعرون

Nahl 50 يخافون ربهم من فوقهم ويفعلون ما يؤمرون ۩

Zümer 16 لهم من فوقهم ظلل من النار ومن تحتهم ظلل ۚ ذلك يخوف الله به عباده ۚ يا عباد فاتقون

Kâf 6 أفلم ينظروا إلى السماء فوقهم كيف بنيناها وزيناها وما لها من فروج

Mülk 19 أولم يروا إلى الطير فوقهم صافات ويقبضن ۚ ما يمسكهن إلا الرحمن ۚ إنه بكل شيء بصير

Hâkka 17 والملك على أرجائها ۚ ويحمل عرش ربك فوقهم يومئذ ثمانية


Göğün direksiz yaratıldığını görmedik mi? Rabbindir hamd.

aorskaya 5. November 2012 01:40 PM

[QUOTE=pramid;13692]ayetin başını ve sonunu okur musun

Çaresizlik ne kötü şey.

Bir daha söylediğin lafı Kurandan bak sonra söyle ...

Seni itham ettiğim müşriklerden olmayın. Lafınızı bilin öyle konuşun. Bana her türlü hakareti yapabilirsin. Ama Allaha Kuran adına iftira atma.

28- Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz, düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.

29- Fakat zulmedenler, [COLOR="Red"]bilgisizce hevalarına uydular.[/COLOR] Artık Allah'ın şaşırttığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları da yoktur.

30- O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

31- Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan sakının. Salata devam edin ve [B][COLOR="Purple"]müşriklerden olmayın[/COLOR].[/B][/QUOTE]

Ayetin başınıda devamınıda bilerek yazdığım bir şeyi güya eleştirmeye çalışmışsın.

Neye itirazın varsa, yazımdan yanlış kısmı alıntıla, altına doğrusu sana göre neyse onu yaz.

Senin neyi anlatmak istediğinle ilgili de bizler bir şeyler bulmayalım. Alıntıla, yanlışı anlat, doğrusunu yaz.

Biz de varsa hatamızı görüp düzeltelim...

selamlar,
aorskaya

aorskaya 5. November 2012 02:16 PM

[QUOTE=pramid;13693]Asıl konuya hep pas geçiyorsunuz. Korkularınızın üstüne gidin. [COLOR="Red"]Rab edindiğiniz Alimleriniz fena halde çuvalladılar.[/COLOR][/QUOTE]

[COLOR="Red"]Rab edindiğiniz Alimleriniz fena halde çuvalladılar.[/COLOR]

Bu iddiana delil olacak yazımdan bir tanesinden ilgili kısmı alıntılaman mümkünmüdür?

Bir müslüman olarak bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz, nasıl böyle bilmediğin şeylerin peşinden gidip, sonra da buna kendinizi inandırabiliyorsunuz?

Kuran dışında, her hangi bir kişi yada kaynak kullandığımı yazılarımdan gösterebilirmisin?

Aksi halde, gösteremeyeceğin için (çünkü yazılarımda bunlar yoktur, çünkü kuran dışı kaynağım, Allah dışında rab edindiğim yoktur) özür dileyebilirmisin?

selamlar,
aorskaya

hiiic 5. November 2012 02:40 PM

yani pramid, arkadaş diyor ki;

"[I]ben ayetin başını okusam burda niye laklak yapayım. doğru inşallah der gecerim.
Sen ayetin başını yaz, ben oradan bir açık kapı bulur, konuyu da eğirir cevirir bir şekilde sabun gibi haklı çıkarım" :)
[/I]

ayetin başını oku demişsin de, ayetin başı sonu çok karışmış bu taraflarda :)

aorskaya 5. November 2012 02:51 PM

[QUOTE=hiiic;13749]yani pramid diyor ki;

[I]ben ayetin başını okusam burda niye laklak yapayım. doğru inşallah der gecerim.
Sen ayetin başını yaz, ben oradan bir açık kapı bulur, konuyu da eğirir cevirir bir şekilde sabun gibi haklı çıkarım :)
[/I]

ayetin başını oku demişsin de, ayetin başı sonu çok karışmış bu taraflarda :)[/QUOTE]

Yine karıştırmışsın... Okuma yada algıma sorunun olmalı, buna dikkat et...

"Ayetin başını oku" diyen ben değilim, pramid kardeşim bunu söylemiştir.

selamlar,
aorskaya

ates demir 5. November 2012 04:36 PM

Aslında sayın Pramid yukarıda çok ama çok önemli bir yerin altını çizdi.
Müşriklerden olmayın. (Rum 31)
nasıl müşrik olunur?
Salatını ikame etmeyen.
O na karşı takva sahibi olmayan.
O na yönelmeyen kişi müşriklik yapıyor deniliyor. (Rum 31)
İkame etmek bir önceki ayettede geçiyor. (Rum 30)
Konu aynı konu.
İkame et yüzünü din için hanif olarak Allah ın fıtratına.

Selamlar

aorskaya 5. November 2012 11:44 PM

[QUOTE=ates demir;13763]Aslında sayın Pramid yukarıda çok ama çok önemli bir yerin altını çizdi.
Müşriklerden olmayın. (Rum 31)
nasıl müşrik olunur?
Salatını ikame etmeyen.
O na karşı takva sahibi olmayan.
O na yönelmeyen kişi müşriklik yapıyor deniliyor. (Rum 31)
İkame etmek bir önceki ayettede geçiyor. (Rum 30)
Konu aynı konu.
İkame et yüzünü din için hanif olarak Allah ın fıtratına.

Selamlar[/QUOTE]

Müşriklikle ilgili ikazlar elbette birinci dereceden önemlidir ve pramid'e katılmamak mümkün olmamalıdır.

Ama, aynı pramidin yazısından bir alıntı yapayım ve bu kısma ilişkin bir şey demeyen sen kardeşime görüşünü sorayım:

[QUOTE=pramid;13693]Asıl konuya hep pas geçiyorsunuz. Korkularınızın üstüne gidin. [COLOR="Red"]Rab edindiğiniz Alimleriniz fena halde çuvalladılar.[/COLOR][/QUOTE]

PRAMİDE YAZDIĞIM KISIM
[COLOR="Red"]Rab edindiğiniz Alimleriniz fena halde çuvalladılar.[/COLOR]

[QUOTE=aorskaya] Bu iddiana delil olacak yazımdan bir tanesinden ilgili kısmı alıntılaman mümkünmüdür?

Bir müslüman olarak bunu nasıl söyleyebiliyorsunuz, nasıl böyle bilmediğin şeylerin peşinden gidip, sonra da buna kendinizi inandırabiliyorsunuz?

Kuran dışında, her hangi bir kişi yada kaynak kullandığımı yazılarımdan gösterebilirmisin?

Aksi halde, gösteremeyeceğin için (çünkü yazılarımda bunlar yoktur, çünkü kuran dışı kaynağım, Allah dışında rab edindiğim yoktur) özür dileyebilirmisin?

selamlar,
aorskaya
[/QUOTE]

Ne dersin sevgili ateş,

Pramid kardeşimizin iki seçeneği var. Ya rab edindiğimi yazılarımdan kanıtlayacak, bana özür diletecek, yada bu haksız ithamından dolayı kendisi özür dilemelidir değilmi?

Sen, aynı iddiaları benim yazılarıma dayanarak yapabilirmiydin?

selamlar...
aorskaya

pramid 6. November 2012 06:08 AM

rab edinmek nedir?

erbab edinmek nedir?

Kuran neden rab kavramı üzerinde çokça durmaktadır.

Rahman niye kuranı öğretmiştir.

Rabbimiz olarak kuran dışı koşmamamızı istediği için mi ? Nebi de dahil bizler de dahil.

Dini zihin dünyamızı şeytanlardan korumak için mi?

Peki rab neden [B][COLOR="Red"]müteşabih ayetler [/COLOR][/B]ile gaybı anlatmaya çalışmaktadır.

Neden [B]benzetme ve sanatsal diyaloglar[/B] içine girmektedir.

[I]Melekleri görmüş gibi konuşmamak için mi?[/I]

Kuranda delil inzal edilmeyen ve çarptırılan konuları neden [COLOR="Blue"]müşriklerin zihin dünyası ile anlatmaktadır[/COLOR] ki?

Onlar daha iyi anlasın ve bu iddialarından vazgeçsinler diye mi?

Nede olsa kuran anlaşılır[COLOR="Purple"]. Müşriklerin anladığı dilden mi konuşmaktadır ![/COLOR]!!!!!!!!!! Ama öyle bir güzel anlatım ki doğruluktan da ayrılmıyor. [COLOR="SeaGreen"]Yani sözün en güzeli.[/COLOR]

Örneğin şefaat konusu.

Müşrikler derler ki şefaat var. Niye?

Ayet var. izin ifadeleri var.

Müslümanlar derler ki şefaat yok. Niye

Ayet var. Kesin dille şefaat ayeti yok.

Böyle bir çok konu var?

Bu zihin dünyasının inşası ilgili bir konu olsa gerek.

Bizlerin günümüz zihin dünyasını oluşturan olgular ne yazıkki halen hadis ve rivayet kaynaklı. Bazılar ıda bu kaynakları terk etmiş olmakla beraber zihin dünyalarını değiştirmiş olmuyorlar. Halen zihin farklı yorum farklı. Ama ayetler aynı.

[COLOR="DarkOrchid"]Bir gariplik yok mu?[/COLOR]

aorskaya 6. November 2012 10:18 AM

[QUOTE=pramid;13831]
[COLOR="DarkOrchid"]Bir gariplik yok mu?[/COLOR][/QUOTE]

Bir değil oldukça fazla gariplik var.

Bunlardan bir tanesi, bir müslüman olarak, hatta hanif olduğunu iddia eden bir müslüman olarak senin, gerçekten tanımadığın, yazılarında ise en ufak bir belirtisini bile göremediğin halde başka bir müslümanı, şahısları rab edilmekle suçlayabilmendir.

Sen zanla hareket ederken, bir müslüman olarak zannın peşinden gitmemen gerektiğini, hakkında bilgi sahibi olmadığın şeylerin peşine düşmemen gerektiğini bilmiyormusun?

Daha önce de dediğim gibi, benim alimleri yada herhangi birini rableştirdiğimi buyur ispatla kardeşim? İspatlayamazsan hak yediğin için özür dile...

Biliyorsun ama nefsine yenik düşüp, fikirleri paylaşmak, eleştirmek yerine bunlara yöneliyorsun değilmi? O zaman kendini biraz incele, hatanı gör...

selamlar,
aorskaya

seckin 6. November 2012 10:22 AM

Bak tek kuran diyenler anlaşmıyor ve saçmalıyorlar. Çünkü dini terk etmişler. Kavga ediyorlar.

seckin 6. November 2012 10:37 AM

Girdim ilim meclisine, eyledim ilm-i talep; Meğer ilim gerideymiş, illâ edep illâ edep!

pramid 6. November 2012 10:42 AM

[QUOTE]Girdim ilim meclisine, eyledim ilm-i talep; Meğer ilim gerideymiş, illâ edep illâ edep! [/QUOTE]

eyvallah.

seckin 6. November 2012 10:53 AM

benden de eyvallah.

aorskaya 6. November 2012 11:04 AM

[QUOTE=seckin;13853]Bak tek kuran diyenler anlaşmıyor ve saçmalıyorlar. Çünkü dini terk etmişler. Kavga ediyorlar.[/QUOTE]

Din önemli, hataya yer yok, bu nedenle bunun önemini bilen akıllılar zaman zaman yanlış yöneltmeler yüzünden gerilebiliyor.

Ancak, akıllarını kullandıkça, hatalar görülüp, özürler dilenir ve dinin doğrusu kabul edilir.

Peki daha baştan teslim olunan rivayetler, atalar, alimler dini yaşamayı kabul eden kardeşlerimiz, kendilerini nasıl kurtaracaklardır acaba?

"ya ataları yanlış yolda iseler" uyarısını bile akıl edemeyenler dini hep başkalarından öğrenmeyi ve ne derlerse onu yaşamayı tercih edileceklerinden, hesap gününde kurandan sorulunca ne cevap verebileceklerdir?"

Siz bakmayın akıllı insanların kavgalarına, geç te olsa akıl birlikteliği sağlar. Ama, aklını bir yerlerde unutan yada kiralayanların nasıl toparlanacağına kafa yorun...

selamlar,
aorskaya

hiiic 6. November 2012 11:18 AM

[QUOTE]Girdim ilim meclisine, eyledim ilm-i talep; Meğer ilim gerideymiş, illâ edep illâ edep![/QUOTE]


benden de eyvallah...

Müzakereye arkasını önünü bilmeden girmeme edebi ilimden öte gelir.

aorskaya 6. November 2012 02:29 PM

[QUOTE=seckin;13854]

Siz en iyisi bir bilene sorun.

Her nefis ölümü tadacaktır. İblis de bir nefisse eğer ölecektir.[/QUOTE]

İbliste bir nefisse, bağlı olduğu kişinin vefatıyla birlikte ölmelidir.

Ama, kıyamete kadar süre verildiğini bildiğimize göre, insana bağlı değilmiş değilmi, her insanın nefsi değilmiş değilmi?

İnsanlar vefat ettirilse bile İblis'e kıyamete kadar yaşam var değilmi?

şimdi, kovulmuş şeytandan rabbimize sığınma emrini anlayabilirmiyiz acaba?

İblisi yok sayıp, kurana bakarsak, İblisin bizi nasıl yanıltıp, kurandan bile yanlışlara sokabileceğini görebilirmiyiz acaba?

selamlar,
aorskaya

aorskaya 6. November 2012 02:30 PM

[QUOTE=pramid;13860]Eğitimli olan ile eğitimsiz olan bir olmaz. Bilenle bilmeyen hiç eşit olur mu ?

[COLOR="Red"]İblis arapça ümitsizlik umutsuzluk anlamalarına gelir. [/COLOR]

İnsanlık var oldukça ibliste yaşayacaktır.

Ayrı bir varklı olduğuna Kurandan bir ibare yok.

Gaybı bilen de Allahdır.[/QUOTE]

Şimdide insanın nefsi olmaktan çıkıp, insanla bağı sadece düşünce, hissi boyutlaramı geçirildi iblis...


İblis umutsuzluk olsaydı, insana secde etmesi istenilmezdi değilmi?

Her insan sırası geldikçe ölürken, İblis kıyamete kadar yaşamasına izin verilen şey olarak, ayrı bir varlıktır, işte kuranda bu bilgi bize verilmekte, itirafları aktarılmakta ve tedbir almamız istenilmektedir.

daha fazlasına gerek yok...

selamlar,
aorskaya

aorskaya 6. November 2012 02:30 PM

[QUOTE=hiiic;13866]secde ne demek? sen önce secdenin ne olduğunu biliyor musun?[/QUOTE]

Sen iblisi öğrendinmi? Biz ölünce ölmeyen, kalan sağlar benimdir diye kıyamete kadar insanı dosdoğru yoldan çevirme izni alan ayrı varlık olduğunu şimdi bildinmi?

Önce bunu cevapla da ,sonra secdeyi anlat lütfen, bilgilenelim...

teşekkür ederim...

selamlar,
aorskaya

aorskaya 6. November 2012 02:31 PM

[QUOTE=pramid;13881]aorskaya Rabbimiz melekler ile nasıl konuşuyor. Haşa ağzıyla mı?

Ses telleri de mi var. Kelimelerle mi yoksa telapatilerle. Mleklerin de mi ağızlar var ki cevap veriyorlar.

Bu saçmalamalar uzar gider.

Senin meleklere imanında problemler var. Kuranı açalım ve tekrar hepimiz değerlendirelim.[/QUOTE]

Rabbimizin yarattıkları ile nasıl konuştuklarını, kısaca onun kelamı ile ilgili başlıkta yazmıştım. Ancak hala anlaşılmayan yerler olursa yeniden anlatabilirim.

Sanırım, kelam etmeden sadece insanların ihtiyaçları olabileceğini, ancak, rabbimizin dağlarla, gökle, yerle onların anlayacağı şekilde kelam ettiğini de herhalde anlayabilirsiniz değilmi?

Yoksa, bal arısına nasıl vahiy ettiğini, haşa arı gibi vızıldadığını söylemeyeceksiniz değilmi?

selamlar,
aorskaya

aorskaya 6. November 2012 02:31 PM

[QUOTE=pramid;13885]Tamam gök nasıl konuştu, yer, dağ ....

Sorunlu bir konu melekler konusu. Sen kurana edebi değil vahhabi/selefiler gibi katı dogmatik bakıyorsun.

Bu anlayış sakat ve ilme aykırı. Buradaki arkadaşların tepkisini çeken de bu. Bizim senle bir sorunumuz yok, Senin dogma zihninle sorunumuz var.[/QUOTE]

Edebi baktığınızı sanırken, ondaki gerçekleri yok ettiğinizi de görebiliyormusunuz?

Benim tarafımdan da sizler," kurandaki kıssaları gerçekliğinden çıkaran mecazlara dönüştürmekle, doğaüstü şeylerin anlatımlarının bize faydası olmaz, o halde kuranda anlatılan doğaüstü şeyde olamaz, bu semboliktir" diyerek hemen o sembole taşıyacağı bir şeyler bulmaya çalışan, yanlışa düşen kimselersiniz.

Ama, ben sizi, taşkafa, beyinsiz, münafık vb. olarak nitelemiyorum, çünkü öyle görmüyorum.

Yanlışlarınız, eksikleriniz, kendi aklınızı öne geçirme çabalarınız, kendinizin kurandan anladıkları yerine, iyi anladığını düşündüğünüz başkasının görüşlerine sahip çıkma çabalarınız olsa da görüşleriniz yüzünden şahsınızı kategorize edemem.

Çünkü, sonrasında görüşler değişebilir, görüşlerde yanlışa düşülebilir, halbuki sırf bu görüşleri için kategori eden ben o zaman zanla hareket etmiş olur, bilmediğimin peşinden gitmiş olurum ki bu suç olur.

selamlar,
aorskaya

pramid 6. November 2012 02:37 PM

[QUOTE]Benim tarafımdan da sizler," kurandaki kıssaları gerçekliğinden çıkaran mecazlara dönüştürmekle, doğaüstü şeylerin anlatımlarının bize faydası olmaz, o halde kuranda anlatılan doğaüstü şeyde olamaz, bu semboliktir" diyerek hemen o sembole taşıyacağı bir şeyler bulmaya çalışan, yanlışa düşen kimselersiniz.[/QUOTE]

[B]Sorun zihni demiştim. [COLOR="Blue"]Zihniyet değişmeden asla.[/COLOR] Bir arkadaşın yazısını asıyorum. Lütfen iyi irdeleyelim.[/B]
[B]
İslamı Yıkan Üç Şey (3 M)[/B]

Yeryüzünde 1 milyar Müslüman…

Mağripten maşrika saraylar, hanlar, hamamlar…

Mavi göğe yükselen minareler…

Susmayan ezanlar, inmeyen bayraklar…

Namazlar, cumalar, bayramlar, kurbanlar…

Kabirler, türbeler, fatihalar, yasinler…

Bütün bunlar İslam’ın yeryüzünde gürül gürül yaşandığı, dimdik ayakta durduğu anlamına mı geliyor?

Eğer öyleyse “Geçip giden varsa İslam’ın şu çiğnenmiş diyarından”, “ümmet-i merhume” (ölü ümmet) haline gelmiş ve “felç-i iradiye mübtela olmuş” hal-i pür melalimize (yerlerde sürünen acınak halimize) ne diyeceğiz?

Akif’in dizeleriyle;

“Zulme tapmak, adaleti tepmek, hakka hiç aldırmamak

Kendi asudeyse, dünya yansa baş kaldırmamak…

Sözünde durmamak, yalan sözden çekinmemek

Kuvvetin meddahı olmak, acizi hiç söyletmemek…

Mübtezel bir çok merasim; eğilip bükülmeler, yatmalar

Şaklabanlıklar, gösterişler, ardı ardına aldatmalar…

Fırka, milliyet, lisan namıyla daim ayrılık

En samimi kimseler arasında ciddi açık…

Enseden arslan kesilmek , cepheden yaltak kedi

Müslümanlık bizden evvel böyle bir zillet görmedi…”

Peki bu ümmet bu zillete neden düştü?

Müslüman dünya neden “Ehl-i kitaplaşma süreci” yaşadı, yaşıyor?

Önceki Ehl-i kitaplaşmalara bakın, hiç ders almadan aynısını neden biz de yaşıyoruz?

***

Kiliseler, havralar, sinegoglar, camiler, ezanlar, çan sesleri…

Aslında hepsi hayattan çekilmiş.

Şehirlerin meydanlarına yapılmış olmalarına rağmen hayatın atardamarlarında yok bunlar.

Onlar eski dünyanın kalıntıları, anıtları, müzeleri olmuş; hemen yanı başında yeni bir dünya kurulmuş.

İbn Haldun’un tabiriyle “ümran rüzgarı” yön değiştirmiş.

İnsanlık “bir de din olmadan” yükselmenin yollarını aramış.

Böyle bir arayışı yekten suçlamak ne derece doğru?

Her dinin insanlığın yararına olduğunu söyleyebilir miyiz?

Dinler, insanoğlunun bizzat insana, tarihe, hayata ve doğaya yabancılaşmasının nedeni olamaz mı?

“Dinin afyon yüzü” bu yüzden insanlığın gerçekten karanlık tarafı belki de.

“Belki de” diyorum, “dinin afyon yüzü” diyorum. Çünkü tam da burada İslam hakkında söyleyeceklerim var.

***

M. İkbal’in tesbiti ile İslam, aslında eski dünya ile yeni dünya arasında durmaktadır.

Yani insanlık tarihinde yeni (modern) dünya “bir de din olmadan” yükselebilmenin yollarını arama ise, İslam aynı yükselme arayışını “dini dünyanın içinden” yapmanın adıdır.

İslam’a “bir insanlık hamlesi olarak” baktığımızda bu böyledir.

Gerçekten de İslam eski dünyadan yeni dünyaya bir geçiştir.

Kendini din formu içinde ifade etmiş yeni dünyanın adıdır.

“Büsbütün dini dünya” ile “büsbütün dinden arınmış dünya” arasında durmaktadır.

Onun için İslam “dinlerden bir din” değildir.

Daha doğrusu “değildi.”

***

Kanımca aşağıdaki üç şey İslam’ı tekrar o eski “büsbütün dini dünyaya” geri döndürdü ve dinlerden bir din haline getirdi.

Bu, aynı zamanda İslam’ın özgün içeriğinin boşaltılması, dinler dünyasına getirdiği re-formun de-forma uğraması; tapınaklarda, minarelerde, ezanlarda, mezarlarda, riüellerde yaşıyor görünmesine rağmen gerçekte kütür kütür yıkılışıydı.

Dinlerden bir dine dönüşerek yaşaması onun gerçekte yaşadığı anlamına gelmiyor. Bilakis “Ehl-i kitaplaşma sürecine girerek” ve kendisisine “büyük saygı duyularak” hayattan çekildiği anlamına geliyor.

İslam’ı yıkan bu üç şeye akılda kalması için “3M” dedim.

Yani M harfi ile başlayan üç kelime: Mülk, Mucize ve Mevzu…

Bu üç kelimenin İslam’a ettikleri sanıldığından çok fazladır. Bunlar İslam’ın özgün içeriğini boşaltmış, dini dünyaya ve insanlığa getirdiği yenilikleri mahvetmiştir.

Ve bu kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden olmuştur.

Akif’in dizeleri ile;

“Gökten gelen bela sözünün manası yoktur herzedir

En beyinsizler bile istikbali zira kestirir

Gökten inmez bir de hiçbir şey… Bütün yerden taşar

Kendi ahlakıyle bir millet ölür, yahut yaşar…”

Bakın nasıl…

***

1- MÜLK: İslam’ın ilk ve esas mesajı mülk üzerineydi. “Lehu’l-mülk” (Mülk Allah/Halk’ındır.) diyerek başlanmıştı. Her şeyden önce Müslümanın mülk ile kurduğu ilişki düzelmeliydi. Mülk yığıcılık ve mülksüzlük daima sorunludur. Yapılan araştırmalarda mülkten şımarmış mühitlerde yaşayanlarla varoşlarda mülksüzlükten/mesleksizlikten sefalet hayatı yaşayanların ahlaki davranışlarının birbirine benzer çıkması boşuna değil. Her ikisinde de ahlaki kayıtsızlık gözlenmiş. Çünkü toplumların temel ahlaki değerlerini koruyan ve sürdürenler genellikle orta sınıflardır. Bu nedenle orta sınıflaşmış bir toplum en iyisidir. Aşırı mülkçülük ve aşırı mülksüzlük daima hastalık üreten bataklık gibidir.

Defalarca söylediğim gibi Kur’an’ın ilk 23 suresini tekrar tekrar okumalıyız. Bu bize neyin ilk ve esas mesele olduğunu, işe nereden başlamak gerektiğini gösterecektir. Baktığımızda 23. sureye kadar putların ismi hiç anılmamakta, daha ilk sure (Alak) zenginliği kendine yeterli görme (istiğna) ile azgınlık/yabancılaşma (tuğyan) arasında ilişki kurarak başlamakta… İlk eleştiriler hep Mekkeli mülk sahiplerine yönelik… İlk kıssa mülk (zenginlik-yoksulluk) meselesinin ele alındığı “Bahçe sahipleri” kısası… Allah’ın isim ve sıfatlarından ilk öne çıkarılan daha çok iktisadi yönü ifade eden “Rabb” kavramı…

Peki neden?

Kur’an neden ilk buradan başlıyor?

Çünkü bir yanda tüm toprakların sahibi “ağalar”, diğer yanda o topraklarda karın tokluğuna çalışan “marabalar”… Ve her geçen gün aralarında büyüyen uçurumlar…

Buradan ne çıkar? “İnsan mı tabut mu?”

Böylesi bir mülk düzeninde Allah’ın “dini” tutar mı? “Tevhid” olur mu?

Buradan çıksa çıksa efendi-köle ilişkisi çıkar.

Kurulsa kurulsa Firavun-köle düzeni kurulur.

Böylesi bir mülk düzeninden “insanca, pek insanca” bir ilişki çıkmaz, çıkamaz, çıkabilemez.

Bu nedenledir ki mülk paylaşım düzenine dokunmayan, en önce buradan başlamayan, tıpkı Kur’an’ın başlayışı gibi işe ilk buradan başlamayan din söylemleri afyondur.

İlk istiğna-tuğyan ilişkisini işlemeyen din dersleri afyondur.

İlk mülk sahibi zümreleri hedef almayan din söylemleri afyondur.

İlk “bahçe sahiplerini” anlatmayan din vaazları afyondur.

İlk ekmek verenin, aş verenin, yedirenin, doyuranın “Rabb” olduğunu söylemeyen din teolojileri afyondur.

Eğer Kur’an ise elinizdeki kitap bu böyle…

“İlkleri boşver, onlar nesh oldu, sonraya gel” derseniz sonrası da öyle… Sözü uzatmayayım.

***

İşte İslam’ı içeriden ilk yıkan şey eski cahiliye mülk ilişkilerine geri dönüş (irtica!) olmuştur. İslam ilk buradan yıkıldı. Daha başlamadan otuz yıl içinde bitti…

Dinden dönenler (mürtedler) ilk bundan döndü. “Zekat vermeyeceğiz, böylesi bir mülk düzenini kabul etmiyoruz” dediler. Bunun için mürted aslında yeni mülk düzeninden dönen demektir.

Cahiliye döneminin vahşi kapitalizmi, İslam’ın paylaşımcı mülk düzenini, yeni kardeşlik iktisadını kabullenemedi. Tarihin akışı içinde gayet esastan bir çıkış olduğu için belki de “içerisi” dahi bunu benimseyemedi.

Hedeflerini gerçekleştiremeden tarihten çekildi. Halbuki peygamber zamanındaki ideallerin hedefine tam ulaşması ve insanlıkta kalıcı bir tarihsel dönüşüme neden olması için en az yüz yıla ihtiyaç vardı.

Topu topu otuz yıl kadar sürdü.

“Benden sonra birbirinizin boynunu vurmayın, Müslümana kardeşinin canı, malı, ırzı haramdır” denmesine rağmen canlar heder edildi, mallar yağmalandı, ırzlar çiğnendi.

“Mülk” (mal, iktidar) yüzünden iç savaşlarda dünyanın gözü önünde 90 bin kişi birbirini kesti. “Muhammed’in adamları birbirini yiyor” dedirttiler.

İslam o günkü dünya kamuoyunda “Çölde yeni bir din (peygamber) çıkmış kölelere özgürlük (fekku raqabe) diyormuş” diyerek duyulmuştu… Bu sese kulak kabartan Sasani ve Bizans’ın köleleri, ezilenleri, mahrumları, çaresizleri, İslam’ın içindeki mülk kavgasını görünce “Bu da diğerleri gibi” dediler ve umutsuzluğa gark oldular.

İşte o an “çölde haykıranın sesi” duyulmaz oldu. Dünya kamuoyunda estirdiği o muazzam rüzgar hızını kaybetti.

Ebuzer’in çöle gömülmesiyle yıldızı söndü.

Ali’nin yenilmesiyle rüzgarı dindi.

Kanımca sonrası Sasani ve Roma mülk/devlet/imparatorluk düzeninin kılıf değiştirmiş tekrarından başka bir şey değildir…

Tekrar köle ve cariye sahibi olma yarışına girdiler.

Uçsuz bucaksız mal (mâlen memdûd) sahibi olma üstünlük ölçüsü ve fütuhat hırsı haline geldi.

Zenginler ile yoksullar arasındaki uçurum büyüdükçe büyüdü. “Son hak din” dahi buna engel olamadı…

Peki, dinin teorisinde mi bir sorun vardı yoksa onu anlayan zihin mi sorunluydu?

Tabi ki ikincisi…

Bugün BM verilerine göre yeryüzünde 1 milyar insan sokaklarda aç dolaşıyor. Allah bugün peygamber gönderse ilk ve esas mesele olarak yine buradan başlayacaktı. “1 milyar insan hangi suçundan dolayı aç?” diye soracaktı. “Tevhid ve şirk bununla ilgili değilse nedir?

Özellikle ilk 23 sure başta olmak üzere tüm Kur’an’ın mülke bakışı bunun apaçık kanıtıdır. Sürekli olarak verme (infak) emrediliyor, biriktirme, yığma (kenz) yeriliyor. Kur’an’ın tek bir yerinde bile mülk biriktirmenin övüldüğünü görmedim. Dinin teorik içeriğinde bir sorun yok.

Öyleyse hal-i pür melalimiz şu: Bu Kitap ezberlenerek, aynlar patlatılarak mehcur bırakıldı! Duvarlara asılarak, tapınaklarda inletilerek, duvarlara, sütunlara, mezar taşlarına okunarak terk edildi. Kitabın ilk ve esas konusu olan mülk meselesi neredeyse bütün dini guruplar, cemaatler, mezhepler, tarikatlar tarafından unutuldu, yok hükmünde sayıldı. Hala öyle… Onun için ta Ebuzer’den beridir fena bozulmaktalar… Gayet sevimsiz, sıkıcı ve çuvaldız gibi içe batıcı bulmaktalar.

Eh, siz Kitap’ı terk ederseniz o da sizi terk eder!

Bakınız, cennetle müjdelenen on sahabe (Aşere-i Mubeşşere) içinde ilk üçü hariç (Ebubekr, Ömer, Ali) hepsi toprak ağası oldu. Öldüklerinde geride en küçüğünün binlerce dinar mülkü vardı. Sadece birisine 700 köyden haraç geliyordu. Din-u devlet faaliyetinin sonucu böyle mi olmalıydı? Nasıl Harun gelip Karun oldular? Neden Peygamberimiz olmadı, Ebubekr, Ömer, Ali olmadı da onlar oldu? Öteden beri hep merak ederim neden cennetle müjdelenen on sahabe içinde tek bir yoksul sahabe yok? Ebuzer nerede? Ammar? Bilal nerede? (Çünkü o liste uydurma; “Mevzu”)

Demek ki en önce din-u devlet tefessüh etti, mülk-i millet bozuldu!

İslam işte ilk buradan yıkıldı!

Mülkten kaybettik ilk mülkten!

***

2- MUCİZE: Mülkte cahiliye anlayışına geri dönüş Müslümanın eşya ile ilişkisini yani ontolojisini bozduğu gibi, mucize zihniyeti de epistemolojisini bozdu. Yani bilgi kaynakları dumura uğradı. Gözler, kulaklar, kalpler mucizeye, kehanete, keramete ve intizara (bekleyişe) alıştırıldı. İnsana, tarihe, hayata ve tabiata yabancılaşıldı. O eski “büsbütün dini dünyaya” geri dönüldü. Yahudilerin mucize, Hristıyanların kehanet, Mecusilerin bekleyiş (intizar), Şamanların gök tanrı, ruhlar, mezarlar ve atalar zihniyeti her yanı sardı. Dini dünya bunlardan ibaret hale geldi.

Mucizeleştirmeler aklı örten bir afyona dönüştü. Araştırma ve inceleme gereği duymayan, “Allah” deyince her şeye inanan, yaşayan apaçık ayetleri (insan, tarih, hayat ve tabiat) mucize saymayan bir zihniyet sardı her yanı.

Kur’an kutsandı, mucizeler kitabı haline geldi. Esas büyük el-Kitab’ı (Kainat Kitabı’nı) işaret eden bir işaret parmağı olarak görüleceği yerde bizzat kendisi en büyük kitap haline geldi. Kafasını küçük Kitab’a (Kur’an) sokan ve bir türlü büyük el-Kitab’ı (kainat, evren) göremeyen zihinler türedi.

Müslüman ümmet elindeki Kitap’ın her şey olduğunu sandı. Bütün her şeyi orada vardı. Çalkaladıkça kendinden yağ çıkan kap gibi sıkışınca çalkalamak yeterliydi. Okuyanlar, üfürenler, muska yapanlar, şifre arayanlar, cifr hesapları gırla gitti, gidiyor.

Elin oğlu el-Kitap’ı (kainat, evren, doğa) okuyarak bir bilimsel buluş mu yapmış, hiç telaşa gerek yok. Elimizdeki mucizevî kitapta kesin haber verilmiştir!

Denizleri yaran Musa, ölüleri dirilten İsa, ateşte yanmayan İbrahim, kayadan deve çıkaran Salih, üçyüz yıl uykuya dalan Ashab-ı Kehf, karıncayla konuşan Süleyman ve göğe çıkan İsa vs. vaazlarıyla uyuşan kitleler, “Bunlar bugün niye olmuyor? Filistinli çocuklara, Iraklı annelere neden mucize inmiyor?, Kuşlar, karıncalar şimdi neden bizimle konuşmuyor? Yaşayan el-Kitap’da bunlar niye yok?” sorularıyla karşılaşınca şüphe vadilerinde dolanmaya başladılar. Ya da “vardır bir hikmeti, töbe töbe” diyerek içlerine attılar.

Halbuki bunları eski dünya dinlerinin etkisinden kurtularak, zaten Kur’an’da geçmeyen ve asla bir Kur’an kavramı olmayan “mucize” kelimesine başvurulmadan açıklamak gayet kolaydır, anlaşılabilirdir, apaçıktır. Biraz karşılaştırmalı dinler tarihi, biraz eski uygarlıklar, Kur’an’ın işaret ettiği gibi biraz yol kenarlarında duran eski çağlara ait kanıtlar, biraz arkeolojik kazılar, biraz tabiat tarihi, biraz bu formda gelen ve bütün kutsal kitaplarda görülen sembolik dil üzerinde çalışılsa gayet güzel anlaşılacak.

Fakat mucizeleştirmeler bütün bunları yok ediyor.

Müslüman zihni tarihe, hayata ve tabiata yabancılaştırıyor.

Kafa konforu rahat, insanlık acısı ve varoluş sancısı çekmeyen, beyninde hiç merak uyanmayan, soru sormayan, sormayı şeytan işi sayan, teslimiyetin sorular sordukça değil; sormadıkça gerçekleşeceğini sanan, akletmeyi, deneyi, gözlemi kör itikatla örten, gayet kolay olup bitenleri, başına “Allah”, ortasına “Kadir-i Mutlak”, sonuna “mucize” getirerek açıklayıveren bir zihnin oluşmasına neden oluyor.

Oysa ne olup bittiğine nüfuz edemiyor. Gerçekliğin içinde değil; gerçekliğe paralel kurgusal bir dünyada yaşıyor. A. Şeriati’nin dediği gibi alinasyon (yabancılaşma) içinde…

Bu zihnin insanlıkta sıçrama yapması mümkün değildir.

Yeryüzünün öğretmeni, öncüsü, önderi, Kur’an’ın tabiri ile “şahidi” olması mümkün değildir.

Gassilin elindeki meyyit gibi Hint gurularının ayağını yalamak ya da şeyhlerinin haremine girmek için sıra bekleyen akılsızlar işte bu narkozlanmış dinî zihnin ürünüdür.

Böyle olunca peygamberler harikalar diyarında dolaştırılır. Gerçek hayata paralel halisinasyonik bir dünya kurulur. Halbuki varolan hayat ve yaşayan tabiata paralel cinlerden, meleklerden, şeytanlardan, ruhlardan, ifritlerden, nuranî varlılardan oluşan ayrıca bir dünya yoktur. Allah melekelerini (gücünü, kudretini) bu paralel ruhani dünyada değil; gözümüzün önünde yaşayan gerçeklikte; yerlerde ve göklerde gösterir. Güneşle, ayla, yıldızlarla, denizlerle, ırmaklarla, geceyle, gündüzle, ağaçlarla, kıtalarla, bitkilerle, 1 milyon canlı türüyle vs. gösterir, gösteriyor. Kur’an işte buna “göklerin ve yerin melekûtu” diyor. Cinler (daha göremediğimiz türler, varlıklar), şeytanlar (kötülük hırsları, dürtüler) ve melekler (tabiat güçleri) hepsi buradadır.

Keza Allah yepyeni alemler yaratmaya kadir olduğu için ileride ölüleri diriltecek, kıyameti koparacak, cenneti ve cehennemi kuracak, defterler açılacak, hesap günü gelecek ve ahiret hayatı yaşanacaktır. Buna da Kur’an yeniden yaratılış (halk-ı cedid) diyor. Biz buna iman ederiz, ispatı ile uğraşmayız, bilimin konusu yapmayız. İslam imanı, maneviyatı ve ruhaniyatı yalnızca bu olmak icap eder.

Bunun dışında Yahudi mucizeleştirmelerinin, Hristıyan kehanetlerinin, Mecusi bekleyişlerin bu dinde yeri yoktur. Onlar o eski “büsbütün dini dünyada” kaldı. İslam’ın dini dünyaya getirdiği reformun ve eski dünya ile yeni dünya arasında duran misyonunun asıl burada ortaya çıktığını artık görmeliyiz…

3- MEVZU: Vazolunmuş/uydurulmuş rivayetler demektir. Bununla şu an tefsir, fıkıh, siyer, tasavvuf, kelam özellikle de hadis kitaplarına sızmış, medreselerde, dergahlarda, cemaat mahfillerinde, şeyhlerin sohbetinde, vaizlerin dilinde anlatılıp durulan ve asla sorgulanmayan Diyanet’in mevzu hadisler kitabına göre de mevzu (uydurulmuş) 200 bin küsur hadisi kastediyoruz.

Mülk anlayışıyla eşya ile, mucizeleştirmelerle bilgi ile ilişkisi dumura uğrayan Müslümanın, bu uydurmalarla da peygamberle ve sosyal hayatla ilişkisi mahvolmuştur.

İslam üçüncü olarak da buradan yıkılmıştır.

Öyle ki “Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun/ Yıktın da dini mübini yeni bir din kurdun.” diyen Akif bile, görüldüğü gibi bu yolla “yeni bir din kurulduğundan” bahsetmektedir.

İş bu kadar vahimdir.

Demek ki “Gâle Rasulullah” (Allah’ın elçisi dedi ki) diyerek kurulan bir “herze-i din” den rahatlıkla bahsedebiliriz. Farsça’dan dilimize geçen herze boş laf, lakırdı, saçmalık, saçma söz, uyduruk manasındadır. Bu durumda “herze-i din” peygamberin ağzından uydurulmuş, akıl dışı, absürd, saçmalıklar dini demek oluyor. Bunlarla dinin yüzü “çehre-i memsuh” (çirkin bir yüz) halini almıştır.

“200 bin uydurulmuş hadis” fazla abartılı gelmesin. İmam Buhari’nin kitabına aldığı 7145 hadisi 600 bin (tekrarları ile beraber olmalı) hadis arasından seçmiş olması herzeliğin ne boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından çarpıcıdır. Demek ki Buhari söylentiler halinde dolanan 592. 855 hadisi inkar etmiş! Çok da iyi etmiş. Kanımca Buhari böyle yapmakla kurulmaya çalışılan yeni herze-i dine ağır bir darbe vurmuştur. Ancak yetersizdir, daha fazlasını da yapmalıydı. Çeşitli yollardan kitabına herzelerin girmesine tam da mani olamadığı görülüyor. Şimdi bunu da çağımızın alimlerinin yapması gerekiyor.

Düşünelim… Buhari’nin inkar ettiği 592.855 hadis şu an nerede? Toprağa mı gümüldü? Tamam Buhari’nin kitabına girmedi diyelim ya diğerlerine? Kaldı ki kitaba girmese bile dillerde dolaşıyor. Bu uydurma hadislerin çoğunu din vaazlarında, yazılarında, söylemlerinde, derslerinde, kurslarında, proğramlarında vs. duyup durmaktasınız. Uydurma (mevzu) rivayetler yaşıyor, aramızda! Hatta öyle ki sırf bu uydurmalar üzerine dini cemaatler kurulmuş, guruplar oluşmuş. (İsa dönecek, mehdi çıkacak, mesih gelecek, deccal zuhur edecek vs.).

Baktığımızda namaz kılmayana sopa, hapis veya ölüm cezasından zina edenin taşlanmasına… Zekatın kırkta bir olduğundan ‘ben müslümanın zengin olanını severim’ söylemine… Köle ve cariye edinmenin caiz olduğundan müzik aletlerinin kırılması gerektiğine… İmamların Kureyş’ten olması gerektiğinden mehdinin çıkacağına… İsa’nın kıyamete yakın geri gelip mehdinin arkasında namaz kılacağından zamanın imamına biat etmeden ölenin cahiliye ölümü üzere ölmüş olacağına… Dinden dönenin öldürülmesi gerektiğinden dördüncü kez içki içenlerin öldürülmesi gerektiğine… Peygamberimizin Medine’de Yahudi kabilelerini soykırım uygulayarak katlettiğinden savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesine izin verdiğine… 9 yaşındaki Aişe ile evlendiğinden hayızlı iken kadınların namaz kılamayacağı, Kur’an’a dokunamayacağı, camiye gelemeyeceğine… Kadınların zeka ve din bakımından eksik olduğundan önünden eşek, köpek veya kadın geçerse namazın boşa gideceğine… Erkeğin kadını ‘boş ol’ demekle boşayacağı fakat kadının erkeği boşama hakkı olmadığına… Sakalın, çarşafın, sarığın, cübbenin, sünnet olmanın dini vecibe olduğundan hidayete erenlerin Arap isimleri almaları gerektiğine… Altın ve ipek giymenin erkeklere yasak olduğundan resimli eve girmenin haram olduğuna (halbuki anlatılmak istenen lüksten kaçınmak sade yaşamaya özendir)… Peygamberimizin okuma yazma bilmediğinden kainatın onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığına… İşaret parmağı ile ayı yardığından def-i hacet yaparken ağaçların koşup gelerek üzerini örttüğüne… Salavat getirmenin dini bir vecibe olduğundan terinden ve idrarından insanların şifa bulduğuna kadar “binlerce” rivayet işbu uydurma, yarı uydurma veya ne söylendiğini anlayamama yüzünden, Müslüman dindarın sosyal hayatla ilişkisi, daha önceki Ehl-i kitaplaşmaların (Yahudi/Hristiyan dindarlığı) neredeyse tıpkısını aynısı bir süreçle tuhaf bir dini şizofreni halini almıştır.

Bu, dindarın insana, hayata ve tabiata yabancılaşmasından başka bir şey değildir. Ve bu dinlerin afyon yüzü sayesinde olmuştur.

Bu noktada Akif’in dediği gibi gerçekten de ‘yeni bir din’ kurulduğunu söylemek hiç de abartı görünmüyor.

Oysa İslam’da hadisler itikatta delil olmazlar. Amelde ise bir Kur’an ayetine dayanıyor ve onu açıklıyor olmaları gerekir. Bu noktada hadisler dini bir değer ifade etmekten ziyade sosyolojik bir değer ifade ederler. Dönemi anlamamıza, Kur’an’ın nüzul ortamına ve arka planına inmemize, dil, tarih ve kültür evrenini kavramamıza yardımcı olurlar. Şahsen ben uydurma hadisleri bile okurum; Arap zihni nasıl uydurur, uydurma havsalası nereye kadardır, hangi saikle uydurur onu anlamak için!

Esasında en güzel hadis (ahsenu’l-hadis) Kur’an’dır. (39; 23) Kur’an’ın “hadis” kelimesini kullanışı da ilginçtir. Yusuf suresi şu ayetle biter: “Açın kulağınızı! Peygamberlerin yaşam öykülerinde akıl ve vicdan sahipleri içir dersler vardır. Bu uydurma bir söz (hadis) değil. Bilakis önceki çağlardan doğru namına ne kalmışsa sürdüren, her şeyi açık açık dile getiren ve iman edecek halklara yol gösteren sevgi ve merhamet kaynağıdır.” (Yusuf; 12/111). Başka bir yerde de sorar: “Allah’tan ve ayetlerinden başka hangi söze (hadise) inanıyorlar? (45/6).

Demek ki “Muhammed’in hadisleri” esasında Kur’an olmaktadır. Çünkü Kur’an hem “şerefli bir peygamberin sözü” (kavlu resulin kerim) hem de “Alemlerin Rabbi’nden indirilme” (kelamullah) tır. (Fecr; 40, 43).

Anlaşılmış oluyor ki İslam’ın teorik olarak değil; pratik olarak yıkılışı üç yolla olmuştur. Önce eşyayla kurulması gereken ontolojik ilişki mülk anlayışı ile çökmüş, sonra bilgi ile kurulması gereken epistemolojik ilişki mucizeleştirmeler ile dumura uğramış, sonunda da peygamberin örnekliği üzerinden sosyal hayatla kurulması gereken gerçekçi, makul, dengeli ve sürdürülebilir ilişki şizofrenik (gerçeklikle ilişkisi kopmuş, kurgusal paralel bir dünyada yaşayan) ve manik depresif (aşırı iyimser dışavurum ve aşırı kötümser içe kapanma) bir hal almıştır.

Yani bu mevzu (uydurma) rivayetler dindarı hasta etmiştir hasta!

***

İşte Mülk, Mucize ve Mevzu sözcüklerinin bende ifade ettiği mana budur.

İslam’ı yıkan üç şey (tersinden) İslam’ı yeniden kuran üç şey de olabilir. İslam’ın misyonu, vizyonu ve orijinalitesinin burada olduğunu düşünüyorum. Aksi halde İslam “dinlerden bir din” olarak insanlıkta devam da edebilir, ediyor da zeten.

Mülkle ilişkisi bozulmuş, mucizeleştirilmiş ve mevzu rivayetlere boğulmuş bir sürü din vardı, hala da var.

Düşünün: İslam neden var?

Recep İhsan ELİAÇIK

hiiic 6. November 2012 02:50 PM

sen iblis ile şeytan arasındaki farkı biliyor musun?

İblis ne? şeytan ne?

yav aorskaya, kendini muhataba aldırmak için sadece hakaretvari uslup kullanarak karşı tarafı kızdırıyorsun. Başka bir ilgi alanın yok. Senin anlatageldiğin din rivayet bazlı din.

ne deyimden anladığın var, ne teşbihten ne benzetmeden. Bu konular daha önce çok konuşuldu ama bi bitmediniz...
sen ikna olunca yerine başkaları gelecek, kadrolu mu çalışıyorsunuz ne yapıyorsunuz :)

Kaç 1000 (yazıyla; bin) defa söylememeiz gerekli, Kuranda Allah cansız varlıkları konuşturma sanatı uygulamıştır, en azından anlayabileceğin örnekler paylaşıldı, Gökler ve yer konuşuyor, dağlar taşlar emanet almaktan korkuyor, bunlar canlı varlıklar mı? değil... Bu ayetlerinasıl anlıyorsun, dağın taşın toprağın ağzı dili mi var, korkacak kalbi mi var?

Meleklerle, iblisle ve diğerleriyle olan şey de konuşturma sanatıdır. Sanatı yaratan Allahın bizlere Kuranda bildirdiği uslubudur.

aorskaya 6. November 2012 03:17 PM

[QUOTE=hiiic;13906]sen iblis ile şeytan arasındaki farkı biliyor musun?

İblis ne? şeytan ne?

yav aorskaya, kendini muhataba aldırmak için sadece hakaretvari uslup kullanarak karşı tarafı kızdırıyorsun. Başka bir ilgi alanın yok. Senin anlatageldiğin din rivayet bazlı din.

ne deyimden anladığın var, ne teşbihten ne benzetmeden. Bu konular daha önce çok konuşuldu ama bi bitmediniz a
sen ikna olunca yerine başkaları gelecek, kadrolu mu çalışıyorsunuz ne yapıyorsunuz :)

Kaç 1000 (yazıyla; bin) defa söylememeiz gerekli, Kuranda Allah cansız varlıkları konuşturma sanatı uygulamıştır, en azından anlayabileceğin örnekler paylaşıldı, Gökler ve yer konuşuyor, dağlar taşlar emanet almaktan korkuyor, bunlar canlı varlıklar mı? değil... Bu ayetlerinasıl anlıyorsun, dağın taşın toprağın ağzı dili mi var, korkacak kalbi mi var?

Meleklerle, iblisle ve diğerleriyle olan şey de konuşturma sanatıdır. Sanatı yaratan Allahın bizlere Kuranda bildirdiği uslubudur.[/QUOTE]

Yeter artık yahu,

İblisle şeytanın farkını daha önce de sordun yazmıştım... Başka başka yerlerde yeniden sorarak ne yaptığını sanıyorsun?

Sen, Allah'ı kendin gibi kelam edenmi sanıyorsunda dağların, taşların, kuşların konuşmasından bahsedebiliyorsun.

Az önce pramid kardeşte aynı şeyi sormuştu ve ona cevabımı vermiştim.

Önce Allah'ın kelamının ağaçlar kalem, deniz ve daha yedi katı olsa tükenmeyeceğini anlayabilirmisin? Sen, Allah'ın yarattıkları biz bilemesekte anlayacağı düzeneği kurup, anlayacağı dilden kelam ettiğini anlayabilirmisin?

Rabbimiz, bal arısına nasıl vahiy etti? Şimdi sen kalkıp, vızıldamadı, vahiyde yokturmu diyeceksin...

Önce, rabbin ne olduğunu ve kelam gücünü idrak etmeye çalış, sonra yarattıkları ile iletişim kurmasının çok basit olduğunu kavra...

Size de bunlar defalarca anlatıldı. Anlamak istemezseniz kendiniz bilirsiniz. Bunun aksine kimseyi zorlayacak halim yok. Ama, sen de 1000 kere anlatıldı diye senin anlayışının anlaşılacağını bekleme...

Sana da defalarca, iblis kişilere özel, yani onlarda olan nefis, kötü huy, ego olamaz, melek de insana bağlı iyi yönler, güçler değildir dendi.

Sen ölünce iblisin ayrı varlık olduğu için ölmediği, kıyamete kadar "kalan sağlar benimdir" diyerek iman edenleri dosdoğru yoldan çevirmeye çalıştığı, işte bu nedenle rabbimizin kuran okumadan önce "kovulmuş şeytandan bana sığının" dediği sana defalarca anlatıldı.

Ama, sen hala rabbimizin bu sözü niye söylediğini bile anlamadan, İblisin kurandaki itiraflarının bize aktarılmasını kavrayamadan, İblisi yok saymaya devam ederek yaşadıkça, okuduğun ayeleri de, kuranı da iblisin tesiriyle anlayamaman normal oluyor. Kurandan anlatılanı sen kafandaki yanlışla örtüşmeyince, hemen saldırılar başlıyor.

Sen, kafandakini karşı taraftan da duymayı bekliyorsun, farklı şey duyunca depresif hareketlere giriyorsun. Burada, kurandan anladıklarımızı konuşacaksak, herkes anladığını ortaya koyar, kişiler de bunlara göre hareket eder...

Ama, bunu bırakıp, fikirini yazanlara, sana uymadıkça saldırmakta, ikaz edildikçe, yanlış olduğun anlatıldıkça da inadına artırmaktasın.

Sen kabul etmiyorsan, istediğin gibi yaşamaya devam edersin, ben de öyle... Ama, artık germe ortamı...

selamlar,
aorskaya

hiiic 6. November 2012 07:31 PM

[QUOTE]aroskaya'dan yazıma cevap...

[B]Rabbimiz, bal arısına nasıl vahiy etti? Şimdi sen kalkıp, vızıldamadı, vahiyde yokturmu diyeceksin...

Önce, rabbin ne olduğunu ve kelam gücünü idrak etmeye çalış, sonra yarattıkları ile iletişim kurmasının çok basit olduğunu kavra...[/B][/QUOTE]

yazıma çok güzel cevap vermişsin teşekkürler. tam sorduğum soruyu cevaplamışsın, konudan ayrılmamış ve kısa ve öz bir cevap. teşekkür ederim... hadi sana selam olsun..

Viktor olsa ağlardı :)
[B]40 yıllık Victor Hugo'yum böyle sefillik görmedim[/B]

aorskaya 7. November 2012 12:26 AM

[QUOTE=aorskaya]Rabbimiz, bal arısına nasıl vahiy etti? Şimdi sen kalkıp, vızıldamadı, vahiyde yokturmu diyeceksin...

Önce, rabbin ne olduğunu ve kelam gücünü idrak etmeye çalış, sonra yarattıkları ile iletişim kurmasının çok basit olduğunu kavra...[/QUOTE]


[QUOTE=hiiic;13926]yazıma çok güzel cevap vermişsin teşekkürler. tam sorduğum soruyu cevaplamışsın, konudan ayrılmamış ve kısa ve öz bir cevap. teşekkür ederim... hadi sana selam olsun..

Viktor olsa ağlardı :)
[B]40 yıllık Victor Hugo'yum böyle sefillik görmedim[/B][/QUOTE]

Verecek cevabın olmayınca, böyle saçmalarsın, din yerine Victor Hugo gibi kurtuluş çareleri ararsın.

Her yazında bir başka küfürlerine alıştım artık. Bu tarz söylemlerin seni rezil ediyor, küçük düşürüyor... Ha belki de küçük düşürmüyor, zaten küçüksündür, büyük gösteriyorsundur...

Ama, takke düştü kel göründü hiiic efendi, sen şimdi oldun hiç!

Adam gibi, rabbimizin insandan başkalarına nasıl vahiy ettiğini, onlara emirlerini nasıl ilettiğini ukalalık yapacağına anlatandan öğrensene...

Ama, senin böyle derdin yokki! Senin ne namaza, ne kurana göre yaşamaya ihtiyacın yokki değilmi? Sözde Allah'ı ağzından düşürmeyen sen, onun kelamını anlayamayan, kabul edemeyen yine sen...

Ama, anladığında yolun sonu görünecek ve her şey için geç olacak, her şey hiç olacak, hiiiiic...

selametle,
aorskaya

hiiic 7. November 2012 06:49 AM

[QUOTE]Verecek cevabın olmayınca, böyle saçmalarsın, din yerine Victor Hugo gibi kurtuluş çareleri ararsın.

Her yazında bir başka küfürlerine alıştım artık. Bu tarz söylemlerin seni rezil ediyor, küçük düşürüyor... Ha belki de küçük düşürmüyor, zaten küçüksündür, büyük gösteriyorsundur...

Ama, takke düştü kel göründü hiiic efendi, sen şimdi oldun hiç!

Adam gibi, rabbimizin insandan başkalarına nasıl vahiy ettiğini, onlara emirlerini nasıl ilettiğini ukalalık yapacağına anlatandan öğrensene...

Ama, senin böyle derdin yokki! Senin ne namaza, ne kurana göre yaşamaya ihtiyacın yokki değilmi? Sözde Allah'ı ağzından düşürmeyen sen, onun kelamını anlayamayan, kabul edemeyen yine sen...

Ama, anladığında yolun sonu görünecek ve her şey için geç olacak, her şey hiç olacak, hiiiiic...

selametle,
aorskaya[/QUOTE]

size bir insanın anlayıp utanacağı gerekli her sözü söyledim.
Bilimin sınırı vardır ama cahilliğin sınırı yoktur, demiş Einstein.. sizde ben bir sınır hudut bulamadım.

**
bu saatten sonra bana hoş görüp affetmek düşer.

Allah ıslah etsin...

pramid 7. November 2012 07:17 AM

[QUOTE]Senin anlatageldiğin din rivayet bazlı din.[/QUOTE]

Tespitin güzel kardeşim. Uslübü da gerçekten hoş değil aorskaya'nın ...

Aorskaya için şunu demiştim tekrarlıyalım.

[B][COLOR="Red"]Ak olana kara demez ak da demez, kara olana ak demez kara da demez.[/COLOR][/B]

Kısacası sorunlu bir tip. Kurulmuş saat gibi ata taklitcisi. Melek, mucize, had, ibadet vb bütün konularda hadis tesiri altında.

Kuranı anlaması gerekmekte, ama hiç tedebbür yok.

pramid 7. November 2012 07:32 AM

[QUOTE]Yeter artık yahu,[/QUOTE]

[QUOTE]Sana da defalarca,[/QUOTE]

[QUOTE]sordun yazmıştım...[/QUOTE]

[QUOTE]ona cevabımı vermiştim.[/QUOTE]

[QUOTE]kelam ettiğini anlayabilirmisin?[/QUOTE]

[QUOTE]Size de bunlar defalarca anlatıldı[/QUOTE]

[QUOTE]dediği sana defalarca anlatıldı[/QUOTE]

[QUOTE] söylediğini bile anlamadan[/QUOTE]

[QUOTE]aktarılmasını kavrayamadan, [/QUOTE]

[QUOTE]Sen kabul etmiyorsan, [/QUOTE]

Bu arkadaşın yazılarını dikkat ile okuyun. Bakalım ne tespiti yapacaksınız. Durum çok vahim. Kibir akıyor her yanından. Ben bildim havasında.

hiiic 7. November 2012 08:06 AM

Rahatsızadam ;)

ates demir 7. November 2012 11:42 AM

Saglikli biri doğru ile yanlışı net ayırt edebilir. Nasıl?
Burada sAyın hiiic in daha önce farkLı bir başlıkta farkLı bir iletisini hatırladım.
FıtrAtıyla demişti.
Sorun şuki bu durum çoklarının işine gelmiyor.
Çokları dindar gözüküp egolarına uyuyorlar, Rablerine uymuyorlar.

Aslında bu başlıkta çok kişi tartışıyor gibi gözüküyor. İnsanın kendi kendine konuşmasından mütevellit, farklı maHlas ve ideolojilerle sanki Aynı kişinin bilinç yansımalarını okuyorum.
Farklı bir tartısma platformunda bile bir insanın beni ortaya alıp farklı 3 kişiymiş gibi nasıl kandırDığını biliyorum. Elbettekİ kendime göre kanıtLarım var. Bu forumdada benzer arkadaşlar olabilir.
Bir sataşma yada sizden alıntı yapıldıgında sizi davet ediyordur. Ben bazı arkadaşların davetlerine bu yuzden icabet etmiyorum. Güvenmiyorum fikirlerine ve fikirler arasında farklılıklar görüyorum. Böyle yazanlar birden bire çok çok iyi yakalanmış bir temayı sunabiliyorlar. Şaşırıyorum.

Her yerde tek nickle yazDım ve bununla da övünüyorum, çünkü dürüstüm ve adilim. Bir ateist sitesinde ateist, bir hanif sitesinde hanif, bir hadisleri sevenlerin sitelerinde hadisçi değilim. Öz ve öz hanifim, aklımla bilgimle ve vahiyle yol alıyorum. Müjdeleyip sakındıranı, insanı, evreni, dogayı okumak en büyük keyfim. Okuyorum ve okudukça bilgileniyorum. Bilgim en degerli hazinem. Olmak yada olmamak iste butun mesele demisti Sheskspir. Ben bilmek yada bilmemek diyorum.

BİZler, selama uyan bizlerdir mirasçılar. Ve arz ın varisleri sadece islam olanlardır. Vaad budur ve hakk olacaktır.
Ya İslam olursun ya örten. Var mıki başka dİn? Hepsi uydurulmuş, mesajın içi boşaltılmış, dindar gözükmek adına sözde Allaha iman ettigini saniyorlar ama aslında vahyi örttüklerinden bihaberler. Aslında dedim ya biliyorlar egriyi ve dogruyu lakin zordur dogruya uymak.
Allah adildiR kimseye zerre haksızlık yapmaz.
Herkese resulleri ile dogru yolu gösterir.
Uymak yada uymamak işte bütün mesele :)
Görecek göz olduktan sonra görülen sadece izlenebilenlerden ibaretken, görecek gönül gözü oldugunda görülenler sadece izlenebilenlerden ibaret olmuyor.
Bir kişi hiçkimseye zarar vermeden günah işleyebilir mi? Evet. İllaki tanıyacaksın iblisini. O da seni tartacak, sen de onu :) Belki birgun iblisinin kendine secde etmesini sağlarsın, kimbilir?

Kelime kendini ve haddini bilmeli. Kendinizi keşfedin ve Rabbinizden tam emin olun. Sonra Rabbinize/vahye uyun. Gerçek din budur. Lakin pek çoğu bihaber.

pramid 7. November 2012 12:07 PM

Çoğu insan, ekmeğini yediği yerin kılıcını sallıyor.

Ne eğitimi aldı ise doğru o sanıyor.

Bilgi var olagelen bir olgu. Doğrusu var yanlışı var.

Yanlış bilgi sahibi olunur. Savunulur hatta savaşılır bile uğruna.

Bilgisi ile övünür insan; Çünkü ona sahiptir. Gurur duyar savunur. Maksadı karşısındakine iktidar olabilmektir. Kıskanır; kıskançlığını örtmeye çalışır. Sesleri kısamassa, bastırmaya çalışır. Gürültü yapar, hedef saptırtır.

Yanlış bilgi ile bir kıble yol alınabilir; ama hedeflere varılamaz. Gittiğin, ilerlediğin kıble doğru sanırsın?

Bizler doğru yolda değiliz, doğru yolda olmayı uman ve dua edenleriz. Böyle konuşur böyle hareket ederiz.

ates demir 7. November 2012 01:11 PM

Çiftçi hep başağı görür, elektrikçi ise tel. Buna algıda seçicilik diyorlar. Bir nevi neysen onu görürsün, ona dikkat edersin.
Bir yazılımcı hayatı bir program olarak algılayabilir, bir çiftçi büyüyen baş veren sonra olgun olunca toplanan bir başağının hayat döngüsü olarak. Yadırganamaz.
Meyve tadı güzelse yenir, tadı çirkin meyve tükürülür ama çirkin olup olmadığının bilgisine ulaşılır. İşte bu zıtlıklar öğrenme için. Tadı çirkin meyveyi hayatında yemediğini söyleyen hata eder. Elbet yemiştir.
Bizler; selama uyanlardır, selam olanlardır, bir çiftçinin deyimiyle tarla sahibini memnun eden başağılardır. Ben/sen/o değildir bizlerden kasıt. Ben/sen/o olan bizler ise sadece umarız. Gayretimiz/misaka bağlılığımız/andımızı tutmamız emin olduğumuz içindir. Doğru yol tamda içindeyken ve kodlanmışken nasıl olurda sapar insan?
Bilgi ve vicdan ölçüttür yoksa tek başına bilgi/akıl vicdan olmadan egonun ipini tutamaz. Suyla temizlenenlerde vardır vahiyle temizlenenlerde. Gerçek temizlik hangisi vicdanlarınıza bırakıyorum.
Sanal ortamı bir oyun gibi görüp, her türlü üçkağıtla gerçek kimliğini saklayıp sahte benlerle istediği gibi at koşturanlara/kendi kendine konuşanlaradır uyarım. Çünkü ne olduğundan emin olamıyorsunuz.

ates demir 7. November 2012 01:25 PM

Bir iletimde de söylemiştim. Denizyıldızlarını denize atan adam değiliz. Denize atılmayı uman denizyıldızlarıyız hepimiz.
Denize denizyıldızı atan adam olma isteği derindeki egonun yansımasıdır.
Selam dua ve muhabbetle

hiiic 7. November 2012 03:56 PM

pramid, senin ile arkadaşın tartışması şuna benzedi biraz :)

[IMG]http://sphotos-f.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/536806_339938412769980_1554246607_n.jpg[/IMG]

bu sayfaları tekrar tekrar okuyorum, okudukça gülüyorum. canım sıkkın oldukça okuyacağım.

aorskaya 7. November 2012 06:38 PM

[QUOTE=pramid;13989]Bu arkadaşın yazılarını dikkat ile okuyun. Bakalım ne tespiti yapacaksınız. Durum çok vahim. Kibir akıyor her yanından. Ben bildim havasında.[/QUOTE]

Sizlerin yazılarını aynı şekilde alıntılarsam, utanıp, hakkı teslim edebilirmisiniz?

"Yoksa, kork korkmazdan, utan utanmazdan" diye tarif edilen kimse olarak mı yaklaşalım.

selam,
aorskaya

aorskaya 7. November 2012 06:41 PM

[QUOTE=hiiic;13992]Rahatsızadam ;)[/QUOTE]

Rahat adamsın vesselam, ama rabbim şahit, unutma... hesap günü kesin, hesaplaşma çetin...

Baldırların açığa çıktığı günü anlayın ve kul hakkı yemeyin...

Hala, rahat adam olacaksanız, rahatınızı bozmayalım...

selam,
aorskaya


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:35 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam