![]() |
Karşılaştırmak
için [QUOTE=Hasan Akçay;22473] Nisâ 24: Ve kadınların korunanları... ama yeminleriniz kime malikse onlar hariç. Vel muhsanâtu minen nisâi... illâ mâ meleket eymânukum. Allah size yazdı kitâb allâhi aleykum. Neyi yazdı? 4:23'teki kadınların size haram olduğunu yazdı -hurrimet aleykum, bütün ötekilerin ise helal olduğunu -uhille lekum mâ verâe zâlikum. Ve madem "yeminleriniz kime malikse onlar"ın bakımını üstlenecek kadar varlıklısınız siz "muhsenât"ı eş almaya güç yetirirsiniz, o halde "muhsenât"ı eş alın. Kendi "yeminlerinizin malik oldukları"nı SiZ eş almayın çünkü onların ailelerisiniz siz ve onlar sizin genç kızlarınız -feteyâtikum. Onları sizin toplumunuzdan olan yoksullar eş alsınlar o kızların aileleri olan sizin izninizle. Tıpkı 18'in altındaki biyolojik kızlarınız gibi evenirken size BAĞLI kimselerdir onlar. Sırf sizin izninizle evleniyorlar diye 18'in altındaki öz kızlarınız [COLOR="Blue"]cariye[/COLOR] midir ki "meleket eymân"ınız cariye olsun?! Nisâ 25: İman etmiş BAĞIMSIZ "muhsenât"ı eş almaya güç yetiremiyenleriniz yeminlerinizin malik olup size BAĞLI kıldığı imanlı genç kızlarınızı eş alsınlar... kız ailelerinin izni ile fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât... bi izni ehlihinn.[/QUOTE] Nisâ 24: Diyanet: (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, [COLOR="Red"]evli[/COLOR] kadınlar (da) size haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise... size helâl kılındı. H Yılmaz: yeminlerinizin sahip oldukları hariç, [U]muhsan kadınlar[/U] [[COLOR="Red"]nikahlı[/COLOR][B]*[/B] kadınlar] da [B]haram[/B] kılındı. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında... muhsanlaşacak [evlenecek] kadın aramanız size helâl kılındı. Nisâ 25: Diyanet: Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan ("[COLOR="Blue"]cariye[/COLOR]"lerinizden) alsın... sahiplerinin izniyle onlarla evlenin. H Yılmaz: Ve sizden her kim [COLOR="Blue"]hür[/COLOR] mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin mâlik olduğu, mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var... yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin mâlik olduklarını] nikâhlayın. __________________________________________________ [B]*[/B]Görüldüğü üzere... Hakkı Yılmaz'a göre muhsan kadınlar [COLOR="Red"]nikahlı[/COLOR] kadınlar olup müminlere [B]haram[/B] kılınmışlardır, ama Kuran dışıdır bu iddia yani muhsan kadınlar pek âlâ bekar olabilirler ve müminlere [B]helal[/B] kılınmışlardır, örneğin ehli kitabın muhsan kadınları -[U]muhsenât[/U]u min ellezîne ûtûl kitâb (5:5). . |
Vel muhsenâtu minen nisâi illa [U]mâ meleklet eymânukum[/U].
AKIL ve vicdan şunu reddeder: Nisâ 24'teki bu ifade yani [U]yeminlerinizin malik olduğu kadınlar[/U] [COLOR="Blue"][B]hür[/B][/COLOR] olmayan EVLi kadınlardır ve inanan erkeklere helal kılınmışlardır çünkü savaşta esir aldığınız kadınların önceki evlilikleri geçersizdir. Kuran'da bu iddiayı haklı kıldığı öne sürülebilecek tek ayet var: mu’minâtu muhâcirât (göçmen mümineler) hakkındaki Mümtehine 10. O ayet ise bırakın iddiaya bahane edilmeyi, iddianın kendisini reddediyor çünkü o ayete göre anılan kadınların siz inanan erkeklere helal olması için kafir ailelerinden [B]hukuken[/B] koparılmaları yani boşanmaları şarttır: ve harcadıklarını geri verin ve âtûhum mâ enfekû Açık ve net, hukuken anlaşıyorsunuz o kadınların kocaları ile ki kocalık hakları kalmasın kadınların üzerinde. Kısacası boşanmıştır o göçmen mümineler, BEKAR kadınlardır. Kuran'da evli kadınları eş almaya bahane yapılabilecek hiç ama hiç bir ayet yok. . |
Allah'ım.
Ne olursun benim aklımı, fikrimi, dinimi korumama yardımcı oluverir misin?!!!! "Benim yazdıklarıma karışma!!!!!" Nasıl karışmayacakmışım? Saptırmalara göz mü yumacağız??!! [QUOTE=Hasan Akçay]anılan kadınların siz inanan erkeklere helal olması için kafir ailelerinden hukuken koparılmaları yani boşanmaları şarttır: ve harcadıklarını geri verin ve âtûhum mâ enfekû Açık ve net, hukuken anlaşıyorsunuz o kadınların kocaları ile ki kocalık hakları kalmasın kadınların üzerinde.[/QUOTE] Bundan daha açık olarak "kadının evliliğini para ile satın alıp, kocasından para karşılığı transfer etmek" başka nasıl olur? 1. etap: herifin harcadıklarını geri veriyorsunuz; (..ve harcadıklarını geri verin...) 2. etap: böylece kocalık hakları kalmıyor; (...ki kocalık hakları kalmasın kadınların üzerinde...) Sizler ne yaparsanız yapın ama, sizlerin mal olarak nitelediği kadınların "satım bedeli" olarak nitelediğiniz mehirlerini verirken, biz işçinin maharetlerine karşı uygun bir ödeme(sadukat) yapılması gerektiğinin ayetlerde geçtiği kanaatını taşıyoruz. Sizler, 'nisa'yı 'karı' bilenler bu anlayışları ile 'karı'ları alıp satılan mal gibi görüp, değer biçiyor, heriflere sattırdığınızdan söz hakkı olmayan karıları kocasından satın alıyorsunuz Bizler ise ayet anlayışlarımızda; 'nisa'yı işçi, 'mehir'i de maharet bilip, bir işçinin maharetine bir işveren olarak ihtiyaç bulunduğunda değerini kararlaştırarak, önceki sahibinden/işvereninden, ona yapıp da tahsil edemediği masraflarını vererek işçilik maharetleri sebebiyle transfer ediyoruz. Ne yaparsın işte... Anlayış farkı...... Saygılarımla. Galip Yetkin |
Mümtehine 10 (Yaşar Nuri Öztürk):
Ey iman sahipleri! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere döndürmeyin. Ne bu mümin kadınlar o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir. [B]Bu kadınlar için harcadıklarını o kâfirlere geri verin[/B]. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde, bu kadınları nikâhlamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kâfir(e)lerin iffet ve nikâhlarına yapışmayın. [U]Kâfirlere gitmeyi yeğleyen kadınlar için harcadıklarınızı onlardan geri isteyin[/U]; [U]onlar da (kafirler de) size gelen mümin kadınlar için harcadıklarını geri istesinler[/U]. Bu, Allah'ın hepinize buyruğudur. Aranızda hüküm veriyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. |
[B]Bu kadınlar için harcadıklarını o kâfirlere geri verin.[/B]
Bunu kara kara, insanın gözüne sokmak için yazmanın manası ne ki? Heriflerin "kafir" diye haklarını yemeyin, işçiye kalifiye hale gelinceye kadar yaptıkları masrafları varsa ödeyin denmekte. Yaşar Nuri Öztürk; tabii ki değerli idi ama her dediği doğru değildi ki; aynı buradaki gibi. Ne yani, O öyle dedi diye "nisa" kelinesine işçi değil de kadın mı diyeceğiz. Allah... Allah... Temmuz ayında futbol piyasasında neler olduğunu biraz gözlemleyin isterseniz. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisini alıntıladım
çünkü onun çevirisindeki şu ifadeler ASLI GiBiDiR yani Arapça metinde ne deniyorsa o: Ne [U]bu mümin kadınlar[/U] o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir. Arapça: lâ hunne hıllun lehum ve lâ hum yehıllûne lehunn Diyanet: [U]müslüman hanımlar[/U] kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Karşılaştırınca görüyorsunuz: Diyanet "müslüman kadınlar" deyip genelleme hatasına düştüğü halde Y N Öztürk genelleme yapmamış, "Bu mümin kadınlar" demiş. Konu elbet "o göçmen mümineler"dir ve onların kafir aileleridir. |
[COLOR="Green"]VE el muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn. Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah. Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah. İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ[/COLOR].
Nisâ 24 (benim yapmaya çalıştığım çeviri denemesi): [I]VE kadınların korunanları… ama yeminlerinizin malik oldukları hariç. Allah’ın size yazdığı budur. Bütün ötekiler size helal kılındı ki iffetinizi koruyup uygunsuz davranmaktan uzak durarak onlara mallarınızla ulaşmaya çalışın. Ve eşleriniz olarak kendilerinden yararlanmanıza karşılık mehir onların hakkıdır, mehirlerini verin. Ama mehiri belirlemenizden sonra rızalaşmanız da caizdir. Bilendir Allah, bilgedir. [/I] Arapça metnin başındaki VE üsluba güzellik katıyor, bir önceki ayete atıf yapmıyor. Zaten VE bağlacı [B]zorunlu olarak[/B] atıf yapar diye bir kural yok. Örneğin Nûr 32’nin başında da var VE… ama Nûr 31’in konusu ziynetler olduğu halde Nûr 32’nin konusu evlendirmek… Alâkası yok. Nûr 32’nin başındaki VE 31’e atıf yapmıyor. Nûr 32'nin konusu 31’in devamı değil. Tıpkı bunun gibi Nisâ 24'ün konusu 23’ün devamı değil. Nisâ 23’ün konusu size haram kılınmış olan kadınlardır –[COLOR="Green"]hurrimet aleykum[/COLOR], 24’ün konusu ise size helal kılınmış olanlar –[COLOR="Green"]uhille lekum[/COLOR]. Ama yeminlerinizin malik oldukları hariç... onlar SiZE haram çünkü siz onların ailelerisiniz, onlar SiZiN genç kızlarınız –[COLOR="Green"]feteyâtikum[/COLOR] (Nisâ 25). Sayın Hakkı Yılmaz dahil birilerinin iddiasının aksine, yeminlerinizin malik olduğu EVLi kadınlar size helal değildir. İffeti korunan kadınlar ister BAĞIMSIZ (muhsan) olsunlar ister size BAĞLI (mâ meleket eymânukum) eğer EVLi iseler size haram kılınmışlardır, EVLi kadınlarla evlenemezsiniz. |
Hanım Efendiler, Bey Efendiler.
İster kelimeleri benzer mânâlıları/sinonimleri ile değiştirin, ister cümle kurulumunu yeniden düzenleyin "nisa"ya karı, "mehir'e" bilmem ne parası deyin; ister onlara para, ister mallarınızla ulaşmaya çalışın; konu "karı" ve "kendilerinden yararlanma" olunca........ hiçbir değişikliğe uğratamazsınız meallerdeki böyle yanlış ifadeleri. Para ile satın alınan veya "kendilerinden yararlanma amaçlı olarak yaklaşılan "nisa olarak nitelenen karı"lar her zaman "mal" olup, hiç bir zaman hayat arkadaşı, eş, zevce değildır. Bir de: "nisa"ya emek/emekçi/iş/işçi; "mehir"e maharet anlamını yükleyin. Merak etmeyin dinden çıkmaz, bilakis düzgün bir anlam elde edersiniz. Artık yeter. Dilimde "tüy bitti". Saygılarımla. Galip Yetkin |
[COLOR="Green"]Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât. Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d, fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân, fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb. Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm.[/COLOR]
Nisâ 25: [I]İffeti korunan müminelerin bağımsız olanlarını eş almaya güç yetiremeyenleriniz için yeminlerinizin size bağladığı genç kızlarınız var. İmanınızı Allah bilir ama birbirinizdensiniz siz. Onları ailelerinin izni ile eş alın ve örfe uyan mehirlerini kendilerine verin. Onlar da iffetlerini korusunlar, uygunsuz davranmasın ve gizli dost edinmesinler. Korunmaktalarken eğer uygunsuz davranırlarsa onların cezası bağımsız olanların yarı cezasıdır. Darlanıp endişeye kapılanlarınız içindir bu. Ama iyiliğinize olan, dayanmanızdır. Esirgeyip bağışlayandır Allah.[/I] |
Bu:
Nisa-25. ayet'in açılımı: 1. ve men : ve kim, kimin 2. lem yestetı' : gücü yetmez 3. min-kum : sizden, içinizden 4. tavlen : güç, bolluk, zenginlik 5. en yenkıha : nikâh yapmak 6. el muhsanâti : iffetli, namuslu, hür kadınlar 7. el mu'minâti : mü'min kadınlar 8. fe : o zaman 9. min mâ meleket : sahip olunanlardan 10. eymânu-kum : elinizin altında olan (cariyeleriniz) 11. min feteyâti-kum : sizin genç cariyelerinizden 12. el mu'minâti : mü'min kadınlar 13. ve allâhu : ve Allah 14. a'lemu : en iyi bilen 15. bi îmâni-kum : sizin imânınızı 16. ba'du-kum : sizin bazınız, bir kısmınız 17. min ba'dın : bazısından, bir kısmından (birbirinizden) 18. fenkihûhunne (fe inkihû-hunne) : öyle ise onları nikâhlayın 19. bi izni : izni ile 20. ehli-hinne : onların sahipleri, aileleri 21. ve âtû-hunne : ve onlara verin 22. ucûre-hunne : onların ücretlerini (mehirlerini) 23. bi el ma'rûfi : ma'rufla, iyilikle, örf ve adete uygun olarak 24. muhsanâtin : iffetliler, namuslu kadınlar 25. gayra : olmaksızın 26. musâfihâtin : zina etmek 27. ve lâ muttehızâti : ittehaz etmeyenler, edinmeyenler 28. ahdânin : gizli dostlar, metresler 29. fe : fakat 30. izâ uhsinne : evlendirildiği zaman 31. fe : öyle, olduğu halde 32. in eteyne : eğer gelirlerse (yaparlarsa) 33. bi fâhışetin : zina, fuhuş, kötülük 34. fe aleyhinne : o taktirde onlara 35. nısfu : yarısını 36. mâ alâ : ...'a olan şey 37. el muhsanâti : evli kadınlar 38. min el azâbi : azaptan 39. zâlike : işte bu 40. li men haşiye : korkan kimse için 41. el anete : sıkıntı, fücur, günah 42. min-kum : sizden, içinizden 43. ve : ve 44. en tasbirû : sabretmeniz 45. hayrun : daha hayırlı 46. lekum : sizin için 47. ve allâhu : ve Allah 48. gafûrun : gafûrdur, mağfiret edendir 49. rahîmun : rahîmdir Bu: Yaşar Nuri Öztürk'ün anlayışı: " İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir." Yukarıda da Sayın Akçay'ın anlatımı var. "iffeti koruyanıyla", " müminelerin bağımsız olanlarını eş almaya güç yetirmesiyle" "kölesiyle", "inanmış hür kadınıyla", "ellerinizin altındaki mümin köle kızıyla" ifadeleri ile meallerde ne anlatılıyor? Lütfen bir dost açıklaya bilir mi? Diyelim ki askerden gelmiş ve iş sahibi bir oğlum var ve bir yuva kurmak, evlenmek istiyor. Kitap bu günüme, bana hitap ettiğine göre şimdi ben ona na diyeyim? -"Oğlum. Bizim kölemiz yok ki", yahut "elimizin altında bir stepnemiz yok ki" mi diyeyim? Bir de o kız evlendikten sonra yabancılarla aşırı cinsel ilişkiyi alışkanlık haline getirmedi de iki kere uygunsuz davrandı. Yutacak mıyız? Yaşar Nuri Öztürk "...bir fuhuş yaparlarsa..." diye yazmış. "bir fuhuş" ne demek. Niye imtiyazlı (yarı yarıya) ceza. Bu tek başına işlenen bir eylem değil. Ortağına niye ceza yok Fahşa/fuhuş kelimesinin mânâsı aşırı hukuksuz cinsel ilişki mi? Lütfen bir bilen açıklayabilir mi? Teşekkürler. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Nisâ 24'ün ve 25'in "meal"lerinde
öyle ifadeler var ki Arapça metinlerinde yok, YOK, [B]yok[/B]. Örneğin Diyanet Vakfı'nın 24 "meal"i: [I](Harp esiri olarak) sahip olduğu[U]nuz[/U] [COLOR="Red"]cariyeler[/COLOR] müstesna, [COLOR="Red"]evli [/COLOR]kadınlar da size [COLOR="Red"]haram kılındı[/COLOR]. Allah'ın size emri budur. [U]Bunlar[/U]dan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar [COLOR="Red"]indirim[/COLOR] için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.[/I] Ne yapmak gerektiğini kısa kısa belirtmeye çalışayım. * (Harp esiri olarak)... iptal. * sahip olduğu[U]nuz[/U]... Arapça metindeki "mâ meleket eymânukum"un bu sözde mealine göre ÖZNE [U]siz[/U] imişsiniz yani çoğul ikinci şahıs. Oysa Arapça metinde YÜKLEM [B]melik olup yönetti[/B] anlamını taşıyan "meleket"tir ve ÖZNE üçüncü şahıstır yani ettiğiniz yeminler ne ise [U]o[/U]. Buna göre mâ meleket eymânukum: yeminlerinizin melik olup yönettikleri. Bu ham bir konu olup nerdeyse hiç sorgulanmamış, ön tekerler tıngır mıngır izlenmekle yetinilmiştir. Onun için söylenmesi gerekenin bundan ibaret olduğu sanilmasın. * Arapça metinde [COLOR="Red"]cariyeler[/COLOR] lafzen geçmediği gibi cariye anlamına gelebilecek hiç ama hiç bir ifade yok. Allah aşkına iptal edin. * Arapça metinde [COLOR="Red"]evli[/COLOR] kadınlar da denmiyor, söylenen şudur: Ve iffeti korunan kadınlar... ama yeminlerinizin melik olup yönettikleri hariç Vel muhsenâtu minen nisâi... illâ mâ meleket eymân ukum * [U]Bunlar[/U]dan başkası... Sibakta [COLOR="Green"]uhille lekum min verâe zâlikum[/COLOR] bunların ötesi size helal kılındı dendiğine göre [U]bunlar[/U]dan kasıt "yeminlerinizin melik olup yönettikleri"dir. Size haram olanlar işte [U]bunlar[/U]dır yani yeminleriniz tarafından size BAĞLI kılınan genç kızlarınız. Bunların ötesinde iffeti korunan bütün kadınlar size helal kılınmıştır, evlenirlerken ailelerinden BAĞIMSIZ olanlar dahil. Kısacası Arapça metinde 1.[COLOR="Red"]evli[/COLOR] mevli yok, 2.muhsenât size [B]helal[/B] kılındı deniyor. * Bir daha: yeminlerinizin melik olup yönettikleri SiZE [B]haram[/B] kılınmıştır çünkü siz varlıklısınız, onların bakımını üstlenip aileleri olmuşsunuz; SiZ [B]ailelerinin izniyle[/B] sizin toplumunuzdaki yoksullar eş alacak onları tıpkı 18'den küçük biyolojik kızlarınız evlenirken yapıldığı gibi. Sırf evlenmede size BAĞLI davranıyorlar diye 18'den küçük öz kızlarınız [COLOR="Red"]cariye[/COLOR] midir ki yeminlerinizin size bağladığı genç kızlarınız cariye olsun? * Mehir kesiminden sonra (bir miktar [COLOR="Red"]indirim[/COLOR] için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur... İyi ama neden hiç [B]artırım[/B] değil, neden ille indirim, neden indirim de indirim? Nalıncı keseri misiniz siz neden hep kendinizden yana hep kendinizden yana yontarsınız? * Gerekiyorsa devam etmek üzere şimdilik sevgiyle. . |
Nisa-24. ayette şöyle başlar:
"ve el muhsanâtu : ve evli kadınlar min en nisâi : kadınlardan Ne demektir bu iki satırda anlatılan ifade? "nisa" kelimesine "kadın" anlamını verirseniz, hiçbir mânâ ifade etmez Evli kadınlarla zaten evlenemezsiniz. AMA EVLİ ERKEKLERLE DE EVLENEMEZSİNİZ. Evliliği veya teklifini yalnızca erkek yapmaz. Sakın evli kadınlara askıntı olarak onları kocalarından ayırıp kendinize karı yapmaya çalışmayın. Karı boşanmaya teşebbüs etse bile ne olur biliyor musunuz? Ortada ne karı kalır, ne koca adayı olarak sen kalırsın ne de koca. Bizim toplumumuz bu işi kolay ve kısa yoldan hallediveriyor. 3'er paralık birer kurşun yeterli oluyor. İki tane toprağa misafir, bir kodeslik ve iki taraftan da sefil çocuklar, ve rezalet. Eğer "nisa" kelimesine "işçi/çalışan" manasını verirseniz "bir iş yerine bağlı olarak çalışan(evli) işçi" mânâsını yakalarsınız. Bir deneyin de bakın: [B]Kurulu bir iş yerinin çalışan işçisini/ustasını sizinle çalışması için ayartmaya kalkmayın. ............[/B] Çünkü o iş yerinin işini bozduğunuz gibi, iş verenini satan usta/işçi kendisini ayartan iş vereni de satar. Nisa 24. ayet acaba kısaca hangisini anlatıyor dersiniz. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Karşılaştırmak için
Nisâ 25: Arapça metin: Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal [COLOR="Green"]muhsenât[/COLOR]il mu’minâti fe min [U]mâ meleket eymânukum min feteyâtikum[/U]ul mu’minât. Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d, fenkihûhunne bi izni ehlihinne... [I]İçinizden, imanlı [COLOR="Red"]hür[/COLOR] kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, [U]ellerinizin altında bulunan[/U] imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise... sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikâhlayıp alın...[/I] (Diyanet Vakfı) [I]Ve sizden her kim [COLOR="Red"]hür[/COLOR] mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, [U]yeminlerinizin mâlik olduğu[/U], mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. Ve Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizin bazınız, bazınızdandır. O hâlde... yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin mâlik olduklarını] nikâhlayın...[/I] (Hakkı Yılmaz) [I]İffeti korunan müminelerin BAĞIMSIZ olanlarını eş almaya güç yetiremeyenleriniz için [U]yeminlerinizin BAĞLI kıldığı[/U] mümin genç kızlarınız var. İmanınızı Allah bilir ama birbirinizdensiniz siz. Onları ailelerinin izni ile eş alın...[/I] (Benim çeviri denemem) 2 soru: 1. [COLOR="Green"]Muhsenât[/COLOR] BAĞIMSIZ kadınlar mıdır, [COLOR="Red"]hür[/COLOR] kadınlar mı? 2. [U]Mâ meleket eymânukum min feteyâtikum[/U] yeminlerinizin size BAĞLI kıldığı genç kızlarınız mıdır, [U]ellerinizin altında bulunan[/U] cariyeleriniz mi? Bir sonraki iletimde kendi görüşümü açıklamaya çalışacağım inşallah ama açıklamam yalnızca bir görüştür, bunun göz önünde bulundurulması gerekir. . |
Muhsenât
BAĞIMSIZ kadınlar mıdır, hür kadınlar mı? Hür = köle değil "Muhsenât hürdür yani köle değildir" denilebilmesi için köleliğin helal kılınmış olması yani köleliğin islamda var olması gerekir. Oysa köle edinmek haram kılınmıştır (47:4), islamda kölelik yoktur. Bkz Prof Abdülaziz Bayındır, [url]https://www.youtube.com/watch?v=mF5h-h1YZUI[/url] * [COLOR="Green"]Mu[U]hs[/U]a[U]n[/U][/COLOR]: iffeti koruyan (66:12) "Yeminlerinizin malik olduğu genç kızlarınız"ın iffeti de "muhsenât"ın iffeti de koruma altındadır. Şu farkla: "Yeminlerinizin malik olduğu genç kızlarınız"ın iffeti islam tarafından korunur (Bkz 4:25'teki [COLOR="Green"]u[U]hs[/U]i[U]n[/U]n[/COLOR]), yeminlerinizin malik ol[U]ma[/U]dığı muhsenât ise BAĞIMSIZ kadınlardır. Onlar iffetlerini kendileri korurular (Bkz 5:5'teki kitab ehlinin gayrimüslim "muhsenât"ı) . |
Nisâ 25'in Arapçasındaki "mâ meleket eymân ukum"a
Diyanet Vakfı'nın mealinde cariyeleriniz denmiş: [I]İçinizden, imanlı [COLOR="Red"]hür[/COLOR] kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) [U]cariye[/U]lerinizden alsın.[/I] Hakkı Yılmaz ise her ne kadar "muhsenât"a [B]hür[/B] kadınlar demişse de "mâ meleket eymân"a cariye diyememiş, çekinmiş: [I]Ve sizden her kim [COLOR="Red"]hür[/COLOR] mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin mâlik olduğu, mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var.[/I] Oysa bu çekingenlik hiç bir işe yaramıyor çünkü hür olan, köle ol[U]ma[/U]yan demektir. Siz toplumdaki bazı kadınlara hür dediğiniz anda ötekilere [I]hür olmayan[/I] diyorsunuz zaten. Hür ol[U]ma[/U]yan kadınlar = cariyeler Sorun belki kullandığınız dilde, belki Türkçeyi yeteri kadar iyi bilmiyorsunuz . |
Biz lügatten yaptığımız bir araştırmada Nisa-25. ayette geçen "min feteyâti-kum" diye geçen ve " sizin genç cariyelerinizden",
"Sayın Akçay tarafından ise 'genç kızlarınız' olarak çevirisi yapılan ifadenin "fetat" kelimesinin ikili çoğulunu, yani erkek ve dişiden oluşan ikilinin çoğulunu yani "dişili-erkekli" anlamını verdiğini tespit ettik. "cariye" ifadesi kabul görmeyeceğine ve kelime de lügat anlamına göre yalnızca "kızlar" diye çevrilemeyeceğine ve de (biz evlenme ifadesini karı-koca oluşumu olarak anlamıyoruz) sizlerin anlayışlarına göre Nisa-25. ayetin o kısmı ne anlatıyor? Saygılarımla. Galip Yetkin. |
FETEYÂT
"fetat"ın [U]2'den çok[/U] anlamındaki çoğuludur, [U]2 (iki)[/U] anlamındaki çoğulu değil. Bkz 1 The Arabic English Lexicon* by E W Lane [url]http://www.studyquran.co.uk/PRLonline.htm[/url] fata n.m. (pl. fityan) 12:30, 12:36, 12:62, 18:10, 18:13, 18:60, 18:62, 21:60 fatayat n.f. (pl. of fatat) 4:25, 24:33 Bkz 2 The Quranic Arabic Corpus ([url]http://corpus.quran.com/wordbyword.jsp?chapter=4&verse=25):[/url] [SIZE="6"][COLOR="Blue"]فتيا[/COLOR]تكم[/SIZE] -feminine plural noun ___________________________________ *"The Arabic English Lexicon"ın kaynak edindiği kadîm sözlükler: Al-Mufradaat fi Ghariib al-Qur'aan, Lisaan al-Arab, Taaj al-Aruus min Jawaahir al-Qaamuus |
Bilgilendirilme için teşekkürler.
Bir de şu araştırmayı tavsiye ederim: [url]http://www.alirizademircan.net/dokuman/Ali-Riza-DEMIRCAN-TURKCE-cariyeler-ve-somurulen-cinsellikleri.pdf[/url] Alıntılanan şu kısım bile bu yazının muhakkak okunması gerektiğini gösteriyor; çünkü mealcilerin mealleştimelerindeki etkisi altında kaldıkları aykırı algı ve bilgilerini belirliyor. [B]"............. İslâm öncesi dönemde başta savaşlar, baskınlar, işlenen cinayetler ve ödenmeyen borçlar sebebiyle insanlar önce esîr edilir sonra da köleleştirilerek alınıp satılır ve köle edilen kadınlarla da nikah akdi yapılmaksızın cinsel ilişkiye girilirdi. İslâm bu uygulamayı dondurdu; mevcut kölelerin salıverilmesini sürece bıraktı. (Bize göre "yetimler olarak" Nisa -3'e tabi tutuldular.) İslâm meşru savaş sonucu insanların esîr edilmesini onayladıysa da esirlerin köleleştirilmelerini ve nikahsız olarak cinsel partner edinilmelerini onaylamadı. Kur’ân hükmü olarak onların karşılıksız veya fidye/tazminat karşılığı özgürleştirilmeleri görevleştirildi. İlişki için evlilik şartı getirildi Hz. Peygamberimiz de Kur’an hü- kümlerini uyguladı. Peygamberimiz ve ilk büyük dört halife döneminden sonra yönetimde babadan oğula intikal sistemiyle birlikte kölelik uygulamasına dönüldü ve savaş esirleri köleleştirildi ve odalık kılındı............... "[/B] Saygılarımla. Galip Yetkin. |
FETEYÂT
erkek + dişi değil yalnızca dişilerdir: Prof Süleyman Ateş (Kur'ânı Kerîm Tefsîri, Nisâ 25): [I]İnanmış [U]feteyât[/U]ınızdan[/I]... ifadesindeki el-feteyât "el-FETÂT"ın çoğulu olup [I]fetâ[/I] genç delikanlı, yiğit cömert erkek anlamına gelir, FETÂT ise genç, güzel, cömert [B]kız[/B] demektir. |
Selamun aleyküm,
Değerli kardeşlerim. Tefekkürlerimize ışık olması dileğiyle. Nisa Suresi 22-25 ayetlerindeki pasajda yer alan muhsanât-muhsınîn sözcüklerindeki anlam farklılığı dikkat çekmektedir. Sözcüğün doğru anlaşılabilmesi için asıl anlamının tesbit edilmesi gerekir: Sözcüğün türediği [B]ح ص ن [h-s-n][/B] kökünün anlamı, “[B]engel olma, koruma altına alma[/B]” demektir. Şehri koruyan sûr'a ve kaleye, حصن [hısn] denir. Konumuz olan [B]المحصنات [muhsanât][/B] sözcüğünün anlamı ise, [B]“koruma altına alınmış kadın” [/B]demektir. Arap toplumunda kadın, iki yolla koruma altında olurdu: [B]A) Hürriyet.[/B] O günkü toplumda hür kadınlar zinayı kendilerine yakıştırmazlardı. [B]B) Evlilik akdi.[/B] Buna göre muhsanât kelimesinin anlamı, “[B]kocası tarafından korunan kadın”[/B] demek olur. O günkü toplumda evli kadın da zina etmez ve zina etmeyi çok büyük bir vebal sayardı. O nedenle zina ve fâhişelik, genellikle câriyeler tarafından yapılırdı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات[el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” 25. âyetteki el-muhsanât ile de “hür kadınlar” kastedilmiştir. 24. âyette, Yeminlerinizin sahip oldukları hariç, muhsan kadınlar [nikâhlı/evli kadınlar] da haram kılındı buyurulmuştur. Müslümanlara iltica edip de himâyeye verilmiş kadınların diyar-ı küfürdeki kocalarının varlığı önemli değildir. İltica ile iş bitmiştir. Mümtehine sûresi'ndeki, Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınlar göçmenler olarak size geldiği zaman, hemen onları imtihan edin. –Allah onların imanlarını daha iyi bilir.– Artık, eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz artık onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar [göç eden mü’min kadınlar], onlara helâl değildir, onlar da bunlara helâl olmazlar. Onlara [kâfir kocalarına] sarfettiklerini verin. Ücretlerini [mehirlerini] kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. İşte bu, Allah'ın hükmüdür, ki aranızda O hükmeder. Allah çok bilendir, çok iyi yasa koyandır ifadesine dikkat edilmelidir. Bir diğer önemli konu da [B]MÂ MELEKET'İN MEHİRİ[/B] konusudur. Burada üzerinde durulması gereken bir husus da, Ve sizden her kim hür mü’min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yeminlerinizin mâlik olduğu mü’min genç kızlarınızdan nikâhlamak var. (…) Ve örfe uygun bir şekilde ücretlerini [mehirlerini] verin buyruğudur. Bundan anlaşıldığına göre, yasalar çerçevesinde himâye altında bulunan kadınlarla evlenmek, hür kadınlarla evlenmekten daha kolay ve daha masrafsızdır. Zira sosyal konumları gereği bunların mehiri, günlük ihtiyaçları ve hayat standartları hür kadınlara göre daha az ve düşüktür. Çünkü bunlar sosyal konum itibariyle düşük, ahlâkî değer ve soy-sop itibariyle de meçhuldür. Bu nedenle de evlilik tercihinde ikinci planda kalmaktadırlar. Âyetteki, O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle onları [yeminlerinizin mâlik olduklarını] nikâhlayın ifadesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, himâyeye tevdi edilmiş kadınlarla da ancak nikâhlanmak sûretiyle cinsel ilişki kurulabilir. Onlarla da nikâhsız ilişki kurmak, zinadır ve haramdır. Kusursuzluk sadece Allah'a mahsusdur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz. |
Selamun aleyküm,
[QUOTE=Hasan Akçay;22492]FETEYÂT erkek + dişi değil yalnızca dişilerdir: Prof Süleyman Ateş (Kur'ânı Kerîm Tefsîri, Nisâ 25): [I]İnanmış [U]feteyât[/U]ınızdan[/I]... ifadesindeki el-feteyât "el-FETÂT"ın çoğulu olup [I]fetâ[/I] genç delikanlı, yiğit cömert erkek anlamına gelir, FETÂT ise genç, güzel, cömert [B]kız[/B] demektir.[/QUOTE] Fetat sözcüğüne bir ekleme yapmak istiyorum. Kuvvetli,genç avrat/korunmasız Kusursuzluk sadece Allah'a mahsustur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Sevgi,saygı ve muhabbetle. Allah'a emanet olunuz. |
[QUOTE=dost1;22493]Arap toplumunda kadın, iki yolla koruma altında olurdu:
[B]A) Hürriyet.[/B] O günkü toplumda [COLOR="Red"]hür[/COLOR] kadınlar zinayı kendilerine yakıştırmazlardı. ...[/QUOTE] Sevgili Halil hocam, 47:4'ü vahyederek köleliğe son veren Yüce Allah'a inat* "cariyeler"den yani [COLOR="Red"]hür ol[U]ma[/U]yan[/COLOR] kadınlar"dan nasıl dem vurulabilir ki "[B]hür[/B] kadınlar"dan dem vurulabiliyor? _________________________________________ *Prof Abdülaziz Bayındır ([url]https://www.youtube.com/watch?v=mF5h-h1YZUI):[/url] Batılılar köleliği cariyeliği kaldırdılar, bizimkiler de mecbur kaldılar kaldırmaya. Ondan sonra, şimdi diyorlar ki: [I]Aslında islam köleliği kaldırmayı hedefledi ama o devirde ne yapsın şunlar bunlar vardı, onun için kaldıramadı ama hedefi buydu[/I]... Hani, özürü kabahatinden büyük derler ya işte bu da öyle bişey... Yani Allahu Teâlâ kaldıracaksa kaldırır, insanlardan mı çekinecek hâşâ? Peki işin gerçeği nedir? İslam köleliği kaldırmayı hedeflemiş falan değildir, köleliği kaldırmıştır. ... |
Hasan bey ve halil hocam selam.sizden yorum bekliyorum.
Öncelikle "ma meleket eyman" ifadesi neyi kasdeder Bu ifadeyle ilgili ayetlere baktığımda, "eş,çocuk,evde yaşayan bireyler hatta köle cariye olarak bir üst başlık olarak " bakmakla yükümlü olduğu kimseler" diye düşünüyorum Ne dersiniz. Şayet aksi takdirde nisa 36nın kapsamında sanki eş ve çocuklar yokmuş da cariyeler varmış anlamı çıkmıyor mu. Veya müminun 6 da cariyelere karşı furucunu korumaya gerek yok anlamı verilirken nur58 de cariyeler odanıza girerken izin istesin anlamı çıkıyor. Müminun 6: eşleriniz veya(yani,) yeminleriniz altıdakiler... Tıpkı başka bir ayette "işitseydik veya(yani) akıl etseydik... Dediği gibi. Yani burdaki "veya" bağlacı aynı öznenin farklı anlatımlarını betimliyor sanki. Örneğin türkçede, "epilepsi veya halk dilinde sara hastalığı. Nur58:yemininiz altında olan(bakmakla yükümlü olduğunuz,evinizde yaşayan) ve ergeliğe girmemiş olanlar... Burda da "ve" ifadesi aynı özneyi betimliyor Yani hem bakmakla yükümlü olduğun hem de küçük olanlar.bunlar iki ayrı kişi değil bir bireyin iki özelliği. Diye düşünüyorum. Doğrusunu allah bilir Sizin fikriniz ne yöndedir. |
Ayrıca nisa25-26 dahilinde muhsanat kavramında şöyle bir kanı doğru olur mu
"namusunu koruyan kadın" Çünkü nisa26 da fuhuş cezası olarak yarısı öngörülüyor.hani bir ayette zina yapan kadını evde tutun deniyordu yanlış değilsem. Nisa25 namuslu kadınlar yeminlerinize bağlamadıkça veya yöntiminizdeki eşiniz hariç haramdır. Nisa26 namuslu kadına gücü yetmeyen(dilerse) zina suçundan evde tutulan kadını alabilir? Tabi ki başka bir ayette diyor ki" zina eden bir erkek zina eden bir kadınla veya müşrkle evlenebilir" Acaba buradaki namuslu kadına güç yetirememe sadece maddi açıdan mı yoksa bu kişi daha önceden zina suçu işlemişte o yüzden kız vermiyorlar mı? Burayı da düşünmek lazım. Bu ayet bu durumda olanları kasdediyor olabilir mi çünkü bu kişilerin ne yapacağı başka ayetlerde konu edilmemiş sanırım Kuranda her durum açıklandığına göre.. Ayrıca şu açıdan da düşünüyorum Eğer mana şöyleyse "namuslu kadına güç yetiremeyen elinizin altındaki MÜMİN CARİYELERLE nikahlansın.ücretlerini verin." Zaten başka ayetlerde mümin cariyelerle evlenme yasak değil.26. Ayette mehirde veriyorsun zaten. Yani bir kişinin maddi gücü yetmeyince yapacağı zaten maddi gücünün yettiğiyle evlemek değil mi. Ayette MÜMİN ifadesi olmasaydı şunu anlardık. Demekki mümin kadına güç yetirememe durumunda müşrikle evlenmeye onay veriyor bu ayet.derdik. Kısacası ayet farklı bi durum anlatıyor bence. Yani "zina suçu işleyen kadınların durumu olabilir diye düşünüyorum. Muhsanat kadına gücü yetmeyen(daha önce zina ettiği için kimse kız vermiyor olması muhtemeldir,veya maddi durumu kötü?) Muhsanat olmayan yemininiz altında bulunan(bakmakla yükümlü olduğunuz) kadınlardan alsın... Meali bana mantıklı geliyor. Tabi ki hükmün bana mantıklı gelmesi değil,allahın ne dediği önemli. Bu sadece zannımdır . En doğrusunu allah bilir. |
[I]Öncelikle "mâ meleket eymân" ifadesi neyi kasteder?[/I]
Bildiğim kadarıyla "mâ meleket eymân"ın lafzî çevirisi: yeminler kimi yönettiyse o Yüklem: meliklik edip yönetti anlamındaki meleket, Özne: yeminler anlamındaki eymân. Yani Özne yemin eden kişiler değil, onların ettiği yeminlerdir; dolayısıyla önemli olan, kişiler değil yemin edilerek üstlenilen yükümlülüklerdir. O kadar ki "o"nun konumunu yeminler belirler. Örneğin eğer yeminler "Vallahi ben ona iyi bakacağım" şeklinde ise bakımı üstlenilen kimsedir o, bir bakıma bizim toplumumuzdaki BESLEME gibi (4:3, 4:24-25, [U]24:58[/U], 24:33, 33:55...) Eğer yeminler "Vallahi ben onu eşim olarak kabul ediyorum" şeklinde ise eştir o yani zevcedir ya da koca ([U]23:6[/U], 33:50, 33:52, 70:30). 23:6'daki mâ meleket eymân ZEVCE veya KOCA konumundadır, 24:58'deki mâ meleket eymân ise BAKIMI ÜSTLENiLENLER. Ta bu kadar farklı... ama AYNI imişler gibi mukayese edilip birbirlerine emsal gösterildikleri oluyor, [B]2 elma + 2 armut = 4 elma[/B] dercesine. Hem de bu abes emsal gösterme işini koca koca ilahiyat profesörleri yapıyor, örneğin Abdülaziz Bayındır. Sevgili yolcu42 kardeşim, bu da gösterir ki, mâ meleket eymân yeteri kadar incelenmemiş bir konudur . |
[QUOTE=dost1;22493]Konumuz olan [B]المحصنات [muhsanât][/B] sözcüğünün anlamı ise, [B]“koruma altına alınmış kadın” [/B]demektir.
Arap toplumunda kadın, iki yolla koruma altında olurdu: [B]B) Evlilik akdi.[/B] Buna göre muhsanât kelimesinin anlamı, “[B]kocası tarafından korunan kadın”[/B] demek olur. [U]O günkü toplum[/U]da [COLOR="Red"]evli[/COLOR] kadın da zina etmez ve zina etmeyi çok büyük bir vebal sayardı.[/QUOTE] Hayır, Hz Meryem [COLOR="Red"]bekar[/COLOR]dı ve korunan kadınlardan biriydi (66:12). O halde Hz Meryem örneğinde görüldüğü üzere muhsanât kelimesinin anlamı "[B]Allah tarafından korunan kadın[/B]" demek olur. [U]O günkü toplum[/U]da bolca vardı kendilerini Allah'a adadıkları için Allah tarafından korunan bu tür kadınlar ki aralarında 47:4'ten önce cariye yapılmış olanlar vardı. Zina etmezdi onlar, zina etmeyi çok büyük vebal sayarlardı. Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, Allah tarafından korunan “bekar kadınlar” kastedilmiştir. Ne kadar keyfî bir iddia değil mi, tıpkı şunun gibi: Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” kastedilmiştir. Bırakalım kardeşim, Allah'a şunu kastettirmeyi bunu kastettirmeyi de "Allah ne diyorsa o!" diyelim. 4:24'te O'nun dediği şudur: Ve kadınların korunanları ama yeminlerinizin yönettikleri hariç -Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum... |
[QUOTE=Hasan Akçay]muhsanât kelimesinin anlamı "Allah tarafından korunan kadın"
demek olur.[/QUOTE] Niye bunlar Allah Tarafından torpilli de, niye bizim komşu kızcağız günde iki posta dayak yemekte? Ve geçimini sağlamak için çalışmak mecburiyetinde olan kadıncağız hem iş yerinde hem de yolda "mal bu" diye niye taciz edilmekte? Bi anlatıverin de nasıl gireceklerse hem bu kadıncağızlar hem de Nisa-127'de bahsettiğiniz "yetimlerin kadınları" "Allah koruması altına" girsinler de rahatlasınlar. Allah...!!! Allah.....!!! Hem kadınları "mehir" dediğiniz para karşılığı, artırana satacaksınız; sonra da "mal" haline koyduğunuz bu kadınlar "Allah'ın koruması altında" diye fetva vereceksiniz. Geçiniz...... Eh hakkınızı verelim: İyi pazarlayıcısınız. Allah'ın koruması altında olan ile olmayan kadınlar!!!!!!!?????? Allah ne zamandan beri böyle ayırım yapıyor, sonra da adil oluyor. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Galip bey,hasan bey diyor ki bunun anlamı "namusunu koruyan kadın"
Yukarıdaki alıntınız hasan beyin böyle düşünenlere eleştirisi yanlış anlamadıysam. Hasan bey tam olarak muhsanat kavramı hakkında ne düşünüyor bişey demek haddim olmaz da, Ben yukarıda anlattığım gibi"namusunu koruyan kadın" yani zina suçu işlememiş olarak anlıyorum. Nisa25 ve 26 da da anlam budur bence. Evli veya hür anlamları yok kanaatindeyim Galip bey bi sorum olcak. Eğer bunlar medeni hukukla ilgili değil,iş hukukunu anlatıyorsa O zaman kuranda medeni hukuktan bahsetmez mi. Evlilik bir müşrik adeti mi? Ukalaca sormuyorum yanlış anlamayın düşüncenizi merak ettim |
[QUOTE=yolcu42]HASAN BEY tam olarak muhsanat kavramı hakkında NE DÜŞÜNÜYOR BİR ŞEY DEMEK HADDİM OLMAZ DA....
Galip bey, HASAN BEY DİYOR Kİ bunun anlamı "namusunu koruyan kadın"[/QUOTE] Sayın yolcu42. İlk önce bunu, alıntıyı anlat bana. "Bir şey demek haddim değil" derken, "Hasan Bey diyor ki" demen ne anlatıyor; ne demek? Sonra: "Ben yukarıda anlattığım gibi"namusunu koruyan kadın" yani zina suçu işlememiş olarak anlıyorum." dediğinde ben de senin gibi anlarsam diğerleri zina suçunu işlemiş mi oluyor? Yani kadınlar iki kategori olup zaniyeler ve zina işlemiyenler mi oluyor? Ve "evliliğin müşrik adeti" olduğunu nereden yumurtladın? En son olarak da "dubur" kelimesi ne anlatır onu araştır ve "kitap"tan "kur'an"a nasıl ulaşılır, anlattım, onları bir daha oku veya araştır. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Tek bişey sorayım
Kuranda evlenme-boşanma hükümleri var mı. (sizin nisae,nikah kelimelerine verdiğiniz anlamı kabul edince evlenme boşanma konularını hangi ayetler açıklıyor merak ettim sadece) |
[QUOTE=yolcu42;22501]Yukarıdaki alıntınız hasan beyin böyle düşünenlere eleştirisi yanlış anlamadıysam.[/QUOTE]
Evet, eleştirimdir ve bunu "Ne kadar [B]keyfî[/B] bir iddia!" diyerek açık ve net olarak dile getirdim: Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, Allah tarafından korunan “bekar kadınlar” kastedilmiştir. Ne kadar keyfî bir iddia değil mi, tıpkı şunun gibi: Öyleyse, 24. âyetteki المحصنات [el-muhsanât] ile, “evli kadınlar” kastedilmiştir. Bırakalım kardeşim, Allah'a şunu kastettirmeyi bunu kastettirmeyi de "Allah ne diyorsa o!" diyelim. |
Sayın yolcu 42.
Bu sitede yeniden yazmaya başladığında aklımda kaldığınca "kitap"ı birkaç kere hatim ettiğini ve Arapça öğrendiğini yazmıştın. Bu durumda sorduğunun cevabını benden iyi bilmen gerekir; dolayısı ile benim bilgilendirmeme ihtiyacın olmamana rağmen beni buna sorumluymuşum gibi göstermeye çalışmanın altında başka şeylerin varlığına düşüncelerim beni itekliyor. Yalnız şunu söyleyeyim. Allah koyduğu ana ilkelerin uygulamalarını ve uygulama şekillerini insanların aralarında istişare ederek alacakları karara bırakmıştır. Kadınlı erkekli olarak büyük veya küçük topluluklar halinde yaşayan toplumlarda aile hayatı ve evlilik,yani cinselliğin o toıpolumun kurallarına uydurulması o toplumların kendilerinin örf, adet ve kanunlarına göre kurdukları düzene göre işleyip, bazı yerlerde, mesela Brezilya Kuzey Amazon bölgesinde Zo'e kabilesinde, Nepal-Tibet arasındaki Nigma kabilesinde ve Hindistan\'ın güneyinde Toda Topluluğunda çok kocalı yaşam/poliandri varken, bazı toplumlarda, meselâ Arab'larda kadını mal olarak gördüklerinden, çok karılı/poligami, bazı toplumlarda tek eşli evlilik/monogami yaşamı var olup Allah o toplumların kendi örf ve adetine dayalı yaşantılarına karışmamakta, bazı toplumlar da meselâ İtalya, boşanmayı kabul etmemekte; Eskimo da gece yatısına gelen erkek misafire de karısını geceleyin ikram etmekte. Örf ve adetler o toplumların bir birlik, bir bütünlük halinde oluşmasını sağlayan en büyük kültürel yapılardır. Örf ve adetler kendi toplumlarının sosyal hayatlarını da düzenleyen kurallar sistemidir. O toplum için gayet doğal ve geçerli olarak kabul edilmiş bu kuralların asıl maksatlarının dışına çıkılarak, [U]o topluma göre [/U] yalan yanlış kurallar getirmeye çalışmak en büyük hatadır. Çünkü konu özü itibariyle yöreseldir. [B]HUCURAT /13 Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve ÖRFLER YOLUYLA TANIŞIP KAYNAŞASANIZ DİYE sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. [/B] KUR'AN'da da "karı-koca/zevc-zevce edinme/evlenme hukuku" hakkında düzenleme Nisa Suresinde bulunmayıp, Nisa Suresi ile düzenlenmiş ayetler "iş hukuku"nu, iş, işçi ve işveren yönünden uyumluluğun oluru, aksaklıkların giderilmesi vs. anlatılmaktadır. Çünkü KİTAP'ı iyice tetkik ederseniz "evlenme izahı" denilen ayetlerin hem birbirleriyle, hem de İslam\'ın ana prensipleri ile (meselâ kadınları dövme) çeliştiğini; Nuh Peygamber'den beri çalıştırılanların sömürüldüğünün anlatılmış olduğunu fark edeceğiniz gibi, konunun, yani çalışma hayatının sömürüye en açık ve zulüm içerdiğini ve de konunun evrenselliğini bu nedenle Allah'ın bizzat kendisinin, yönlendirici yönde emredici kurallar getirmiş olduğunu anlayacaksınız. [B]Zuhruf-32 "Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, BAZISI BAZISINI TUTUP ÇALIŞTIRSIN. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır."[/B] Yaşar Nuri Öztürk Eğer karı koca hukuku yani evlilik bakımından yasa çıkartılmasına ihtiyaç duyulursa, istenirse o toplumun meclisince o topluma uygun kurallar getirilerek ihtiyaç giderilir. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
[QUOTE=yolcu42;22501]Hasan bey tam olarak muhsanat kavramı hakkında ne düşünüyor bişey demek haddim olmaz... [/QUOTE]
[I]Vel muhsanatu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum. [/I] Nisâ 24'ün başındaki bu ifadenin Türkçesi bana göre şöyle olabilir: [I]Ve korunan kadınların bağımsız olanları ama yeminlerinizin yönettikleri hariç.[/I] Bu ifadeden benim anladığım konu islam ve evlilik olduğunda kadınların tümü korunmaktadır. Sizin onları eş almanızın helal olması ya da olmaması korunup korunmamaları yüzünden değil evlenirlerken sizden bağımsız olup olmamaları yüzündendir. Evlenirlerken hiç kimsenin iznine ihtiyaç duymayan, dolayısıyla BAĞIMSIZ olan kadınlar size helaldır ama yeminleriniz tarafından size BAĞLI kılınanlar haram. Onları başkaları eş alacak, siz ailelerinin izniyle -bi izni ehlihinn (4:25) 4:25'teki [COLOR="Green"][B]izâ uhsinne[/B][/COLOR] anahtar ifadedir, ki [I]korunmaktalarken[/I] anlamına gelir ve yüklem olarak koru[U]n[/U]mak edilgendir. Bunun anlamı: Yeminlerinizin yönettiği genç kızlarınız, tamam, kendi iffetlerini kendileri korurlar ama korumaya bir de dış etken katılıyor. Yüklemin telaffuz edilmeyen [U]Özne[/U]si odur. Edilgen: onlar iffetçe korunmakta iken Etken..: [U]islam[/U] onları korumakta iken Peki ne yapılacak islam onları koruyup dururken onlar [U]uygunsuz davran[/U]ırsa? Nisâ 25: bağımsız müminelerin yarı cezasına çarpılacaklar fe aleyhinne nısfu mâ alel muhsanâti minel azâb Sevgili yolcu42, Bu tür uzun iletilerde dikkat dağılabiliyor. Bu söylediklerimle ilgili kısa bir anı anlatayım. Belki dikati dağılmaktan kurtarır. Bir akşam işten evlerimize dağılırken aniden yağmur bastırdı. Yürümek imkansız. Bir arkadaşın arabasına doluştuk. En son içeriye Amerikalı genç bir kız daldı ama yer yok. Bir erkeğin kucağına oturuverdi. Hareket ettik. Şimdi düşünün. Bunu islam hoş görmez, [U]uygunsuz davranış[/U] sayar -[COLOR="Green"]fâhişeh[/COLOR] (Ahzâb 30) ama o kızımızın toplumu hoş görüyor. İleti gerçekten uzadı, daha sonra devam etmek üzere burada keseyim. Hem geribildirim de alırım belki, iyi olur. . |
İlginç bişey söyliyeyim,
şaşıracaksınız: Ahzâb sûresinde belirtildiği üzere Muhammed nebiyle [COLOR="Red"]evli[/COLOR] bazı kadınlar onun "yemininin yönettiği"dir -"mâ meleket yemîn"uke (50, 52) ve bunlar eğer uygunsuz davranırlarsa cezaları [B]iki katı[/B]na çıkarılır -[COLOR="Green"]yudâaf lehâl azâbu [B]dı’feyn[/B][/COLOR] (30). Oysa bakın Nisâ 25'in mevcut "meal"lerinde ne deniyor: [U]Evli[/U]liğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezanın [B]yarısı[/B] uygulanacaktır. (Yaşar Nuri Öztürk) Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının [B]yarısı[/B] uygulanır. (Diyanet) [COLOR="Green"]fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne [B]nısfu[/B] mâ alâl muhsanâti minel azâb[/COLOR] Gördük mü? Allah diyor evlendikten sonra [B]iki kat[/B] ceza, onlar diyor evlendikten sonra [B]yarım[/B] ceza. Abdülaziz Bayındır'ın deyimiyle, peki gerçek nedir? Nisâ 25'teki [COLOR="Green"]izâ uhsinne[/COLOR] islam tarafından [I]korunur olmalarından sonra[/I] anlamına geliyor, [I]evliliğe geçtiklerinden sonra[/I] anlamına gel-mi-yor. Gayrimüslimken yeminlerle bakımı üstlenilen genç kızlara islama girmelerinden sonra yeni ortama alışma süresi tanıyor Allah, onların henüz tam uyum sağlayamamış olmasını cezada indirim nedeni yapıyor yani bir tür ARTI AYRIMCILIK olayıdır bu ve yalnızca geçici bir süre içindir, en geç evlenir evlenmez sona eriyor. Hiç düşünmüyor ulema(?!)mız yazık ki... Benim eşim başka bir erkeğin kucağına oturacak, başka bir erkekle öpüşecek, hatta meallerde öne sürüldüğü üzere zina yapacak ama sırf onu benim yeminim yönetiyor diye yarı ceza ile yırtacak. Ne yarı cezası Allah aşkına, tabancamı kaptığım gibi alın çatından fururum o şırfıntıyı, fururum! Onunla öpüşen ırz düşmanını da fururum. Kesmez, o yasayı çıkaranları da fururum. Evlilikte zinaya teşviktir o, ceza değil... . |
Nisâ 25'teki "izâ uhsinne"yi
sayın Hakkı Yılmaz Türkçeye [U]sahiplenildiklerinde[/U] diye çevirmiş. [QUOTE=Taner;6167][U]Sahiplenildiklerinde[/U] fâhişe işlerlerse, o zaman onlara hür kadınlara verilen azabın yarısı verilir.[/QUOTE] "İzâ uhsinne"yı [I]onlar islama girip te islam tarafından korunur olduklarında[/I] diye okumak [I]evlendiklerinde[/I] diye okumaktan elbet daha isabetlidir ama Sayın Hakkı Ylımaz'ın [I]sahiplenildiklerinde[/I] diye okuması çok daha isabetli. Fakat en isabetlisi "Allah ne diyorsa o"dur yani lafzî çeviri. Yorumsuz, eksiltmesiz, artırmasız. O'nun dediği: izâ uhsinne yani [U]korunmaktalarken[/U]. Evliliğe girdiklerinde demiyor Allah, sahiplenildiklerinde demiyor... Korunmaktalarken diyor. "Allah ne dediyse o"na razı olun, Allah'ın dediğini deyin yalnızca: [U]Korunmaktalarken[/U] uygunsuz davranırlarsa onların cezası bağımsız olanların yarı cezasıdır fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb . |
Hasan bey galiba sizden farklı düşünerek muhsanat kelimesinin anlamını "zina sıçu işlememiş kadın" olarak anlatmıştım.ve nisa25-26bu durumda olanları kapsıyor demiştim.
Şimdi muhsanat kelimesi geçen diğer ayetleri inceledim. Aşağıda verceğim ayetler sanki benim iddiamı doğruluyor gibi. (24/4) (24/23)(24/33) |
Açıklarsanız sevinirim.
Örneğin 24:4 "muhsanât"ın iffetli kadınlar olduğundan hareketle onlara iftira etmeyi cezayı gerektiren suç sayıyor. Bu anılan iftira size göre niçin uygunsuz davranış değildir de zinadır? Şu videoya bakar mısınız [url]https://video.uludagsozluk.com/v/sahilde-sevgilisiyle-%C3%B6p%C3%BC%C5%9Fen-t%C3%BCrbanl%C4%B1-k%C4%B1z-15679/[/url] Zina yapmıyor tesettürlü bu bekar kızımız öpüşüyor. Bekar başka bir mümineye zina etti diye değil de sahilde öpüştü diye iftira edilirse muhsanât kavramına ne olur? |
Teşekkürler.
(24/4) ün zina suçu olduğuna dair sanırım aklıma gelen tek kanıt (24/2-3) deki akışın 24/4 ile bağlatılı olması. Şu noktayı da ilave etmem lazım "muhsanat-zina suçunu işlediği dört şahit tarafından onaylanmamış kadın" demek daha doğru aslında. Ayrıca24/33 de "ellerinizin altındaki (tehassunen)olmak isteyenleri bağye"? zorlamayın Bu da bize muhsanatın aslında basit bir sıfat olmayacağını gösteriyor sanki. Ayrıca ma meleket için eş ve çocukları da dahil edersek. 24/33 de Kişinin cariyesini(hizmetçisini) veya öz veya üvey kendi kızını zengin birine veya başlık parası karşılığı kızın rızası olmadan vermesini,onu bağye(taşkınlığa?) zorlamak sayıldığı kasdediliyor olabilir Ayrıca hasan bey,sizin verdiğiniz anlam sanki 24/4 e uymuyor gibi.yani yeni müslüman olmuş kadınları önemsemiyor gibi. İyi günler Aslında 24/33 de fuhuş değil de bağy kelimesinin kullanılması aklıma şunu getirdi. Acaba kızıistemediği biriyle evlndirerek onun ilerde taşkınlık -gözü dışarda olma potansiyelini artırıldığını mı kasdediyor ayet? |
Açıklamanız çok güzel,
ben teşekkür ederim. Diyorsunuz ki muhsanât "zina suçunu işlediği dört şahit tarafından onaylan[U]ma[/U]mış kadın"lardır. Peki zina suçu işlediği dört şahit tarafından onaylandıktan sonra tövbe edenler nedir; muhsanât mı değil mi? Bakınız Mümtehine 12. O ayeti kerimede zina eden kadınlar için Allah'dan mağfiret dile deniyor nebiye -vestağfir lehunne allahe ve devam ediliyor: inne allahe gafûrur rahîm. Demek ki Allah affedecek. Kadınların durumu sonra ne olacak sizin bu muhsanât tanımınıza göre? |
Affetmesi ahiret içindir diye düşünüyorum.zaten önemliolannodur dünyada çektğimiz sıkıntılar ahiret yanında bişey değildir
O kadın bulabilirse zina etmemiş bir erkek bulsun. Veya zina eden bir erkek muhsanat bir kadın bulabilir mi acaba. Bulamaz demiyorum da ona bi kolaylıktır bu ayet aslında 24/3 de de zaten müşrk bir erkekle evlenir diyor. Zaten bu hükümlerden haberi olmayan veya ona uymayan müşrklerdir. (yalnız şunu bilmiyorum,zina eden kadının hükmü 24/3 e göre bir emirmidir yoksa olacak olan böyledir mi diyor ayet?) Doğrusunu allah bilir. |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:20 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam