![]() |
[QUOTE=hiiic;14005]pramid, senin ile arkadaşın tartışması şuna benzedi biraz :)
bu sayfaları tekrar tekrar okuyorum, okudukça gülüyorum. canım sıkkın oldukça okuyacağım.[/QUOTE] Benim kızım kilim dokur, döner döner yine dokur... Kendi yalanlarına inananların psikolojilerini okşamamak gerekir. Bunu atlamışım, sen yazışma değil dalaşma peşindesin... selam, aorskaya |
[QUOTE] rabbim şahit, unutma... hesap günü kesin, hesaplaşma çetin...
Baldırların açığa çıktığı günü anlayın ve kul hakkı yemeyin... [/QUOTE] eyvallah bilmukabele |
Sevgili arkadaşlar,
Forum kuran ve ayetlere dayalı bir forum olmasına rağmen, görüşüm odur ki arkadaşların çoğu farklı perspektiferede duyarsız kalmıyorlar ve aşırı uçlarda olmadıkça saygı ile yaklaşıyorlar. Umarım bu yazacaklarıma da bu mihvalde yaklaşırsınız. burada melek ve şeytan olgusunun varlık olduğunu ve olmadığını savunan iki uç var... ve bu savlarını ayetler ile desteklemeye çalışıyorlar... ama ne tuhaftır ki iki uç ta ayetlerle konuştuğu halde uzlaşamıyorlar... bir an için değişiklik yapalım... ayetleri bırakalım... insanlık tarihine hatta dinler tarihine bakalım... hatta dinlerden de öncesine bakalım... her çağda insanlık iyi ve kötüyü, melek ve şeytanı bir figür olarak resmetmiş ve teşbihte bulunmuştur... ilk insan döneminden, mitolojiler ve yunan paganizmine...uzakdoğu mistizmine kadar... sizce insanlık tarihi kadar eski olan bu iki olgu (melek-ler ve şeytan-lar) neden figürleştirilmeye ihtiyaç duyulmuş olabilir? [COLOR="Blue"]Bir makaleden alıntıdır. Takyonlar hayali parçacıklar... Standart modelin denklemlerinden böyle parçacıklar çıkıyor... Higgs bozonu gibi henüz gözlenemediler, belki de hiç gözlenemeyecekler... Işık hızından hızlı hareket ediyorlar çünkü mesaj iletemiyorlar ve diğer parçacıkların üstünde herhangi bir etkileri yok...Bozonik sicim kuramına göre; ''Bir sicimin en düşük enerjili titreşimleri, içinde belli sayıda parçacık bulunan bir kuantum alan kuramıyla tanımlanabilir. Bozonik sicim kuramı 26-boyutludur ve düşük enerjide içerdiği parçacıklardan birinin kütlesinin karesi negatiftir. Böyle parçacıklara takyon denir. Özel görelilik açısından bakıldığında bunların imajiner durgun zamanları (proper time) vardır. Bu yüzden genelde popüler olarak "Tepkimeye girmeden çıkan parçacıklar" diye nitelendiriliyorlar. Yani bir çeşit zamanda yolculuk gibi... Yine özel görelilikten devam edersek, özel göreliliğe uyması açısından bu parçacıkların imajiner kütlesi olması gerekiyor. Her ne kadar değişken dönüşümü ile imajiner kütleden kurtulunabilse de, bradyonlar (yani gerçel kütleye sahip parçacıklar. Elektron, proton, vs.) ile -teorik anlamda- etkileşmeleri esnasında yine bu sorun ortaya çıkmaktadır. Özel görelilik, parçacıkların hızına bir engel koyar. Bu engel ışık hızıdır. Kütlesi sıfırdan farklı bir parçacığın ışık hızında gitmesi için sonsuz enerjiye sahip olması gerekir. Bu açıdan, nasıl bradyonlar ışık hızına erişip onun üzerine çıkamıyorlarsa, takyonların hızı da ışık hızının altına düşemez; ışık hızı yine aynı bariyeri tam ortaya koyar. Işık hızından yüksek bir hıza sahip olmalarına rağmen görelilikteki nedensellik ilkesi sebebiyle bilgi transferine imkan vermezler. Bradyonlara benzer şekilde enerjileri ışık hızına yaklaştıkça artar. Tek fark, hızları ışık hızından yüksek olduğu için hızları düştükçe enerjilerinin artmasıdır. [/COLOR] [COLOR="Red"][B]AKIL ETMEZMİSİNİZ... DÜŞÜNMEZMİSİNİZ... BİLEN İLE BİLMEYEN AYNI MIDIR?[/B][/COLOR] |
bart aynı mantıkla baktığında, tarihten beri insanlar çeşitli yaratıkların figürlerini de çizmişlerdir. Hele mitolojide çeşitli tanrılar, çağlar boyu anlatıla gelen doğa üstü varlıkları resmetmiş, edebiyata aktarmış, heykelini çıkarmıştır.
Sonuçta hepsi insan hayal gücü ve yaratıcılığının bir parçasıdır... Olaya bilimsel gözle baktığında ise durum farklı değil, melek ve şeytan figürlerine uyan herhangi bir canlının varlığı söz konusu bile değildir. Ancak bilimin evreni incelediği günümüzde, bırakın dünyayı, çevresini bile göremeyen (kör) insanlar için mitoloji ve hurafe halen devam etmektedir. Onların varlığını kabul ettiği canlılığın sonu yok. |
aslında alıntı yaptığım makalede bir noktaya temas etmek istedim.
bugünün bilimi 26. boyutu konuşurken biz hala kafa gözü ile bakıyoruz. bence genel olarak islam dünyasının sorunu da bu. dikkat ettiysen anlamlandıramadığını şekilselleştiren bir insanlık tarihinden bahsettim. kafa gözü ile bakarsan böyle oluyor, akıl gözü ile bakarsan başka. belkide bilimin bu hızla ilerleyişi karşısında yarın meleklerle(?) konuşur duruma geleceğiz. (16 yüzyıl avrupasına elinde telsiz ile git birbirini görmeyen iki insanı konuştur sana tanrı diye taparlar) demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir. [YOUTUBE]uSwvgzQg0BI[/YOUTUBE] Sevgilerle :) |
bart ;
belkide bilimin bu hızla ilerleyişi karşısında yarın meleklerle(?) konuşur duruma geleceğiz. belkide... |
[B][FONT="Comic Sans MS"][QUOTE=bartsimpson;14040]
belkide bilimin bu hızla ilerleyişi karşısında yarın [COLOR="Red"]meleklerle(?)[/COLOR] konuşur duruma geleceğiz. (16 yüzyıl avrupasına elinde telsiz ile git birbirini görmeyen iki insanı konuştur sana tanrı diye taparlar) [COLOR="Red"]demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir. [/COLOR] Sevgilerle :)[/QUOTE] 1- [COLOR="Red"]meleklerle(?)[/COLOR] Soru işareti koymuşsunuz? Varlığı yada yokluğu konusunda çekimser veya fikir sahibi olmadığınızdanmı koydunuz bart kardeşim? 2- [COLOR="Red"]demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir. [/COLOR] Bu da yanlış bir tespit olmuş bart kardeşim, üzerinde yeterince düşünmeden yazmışsınız. Bakmak başka, görmek başkadır. Bazıları bakar göremez, bazılarıda görür ama kabul edemez. Bu kendini bir şeylere inandıran insanların aynı konuda başka bilgilere kendini kilitlemesi kompleksinden kaynaklanır. (derinlere girmeyeceğim.) [U]Önermenizin yanlışlığını örnekle de anlatmaya çalışalım: [/U] [I]Hemen yan odada bulunan bir yakınınızı, görecek açıda değilseniz, baktığınızda göremezsiniz. Ama aslında siz göremesenizde o vardır. Şimdi, bir şekilde görme engeli nedeniyle, göremediğin için odada kimse yok dersen bu gerçek olmaz. Ancak, odada kimseyi göremiyorum, yada odada kimse yok galiba, veyahut oda da olduğunu sanmıyorum diyebilirsiniz. Bakınız olay, nereden nereye geldi. Göremediğimiz, anlayamadığımız, test edemediğimiz, deneye tabi tutamadığımız şeyleri yok sayamayız.[/I] Melekte vardır, İblis te vardır, [COLOR="Red"]Herkesin özel bir yanı olduğu (örneğin nefis, kötü huy, ego vb.) iddia edilen İblis kıyamete kadar insanları dosdoğru yoldan çevirmek için rabbimizden izin aldığına göre kıyamete kadar yaşayan bir varlıktır ve insanlar ölse bile, "kalan sağlar bizimdir" diyerek, iman edenleri yoldan çıkarmaya çalışacaktır. [/COLOR] [COLOR="Green"]Bize düşen, bunları algılayamadığımız için yok saymak yerine, sembol, mecaz saymak yerine; kurandaki kıssaların ne olduğunu iyi anlayabilmek, İblisin itiraflarından faydalanarak ona göre tedbirler alabilmek olmalıdır. [/COLOR] ŞİMDİ DE KURANDA DAĞLAR, YER VE GÖK GİBİ (BİZİM KONUŞAMAZ SANDIĞIMIZ) ŞEYLERLE RABBİMİZİN NASIL KELAM ETTİĞİNİ ANLATMAYA ÇALIŞARAK, KURANDAKİ HER KONUŞMANIN ÖRNEKLEME OLMADIĞINI, GERÇEK OLDUĞUNU, BUNA GÖRE KENDİMİZİ AYARLAMAK GEREKTİĞİNİ GÖSTERELİM: İnsan, kelam edebilmek için ses tellerine, tellerin titreşimlerine, dil ve dudak hareketlerine vb. muhtaç olurken, kelamının işitilebilmesi içinde, sesten daha baskın; gürültü, rüzgar vb. etkenlerin olmaması gerekir. İşte bu kısıtlımaya maruz kalan insan, ancak öğrenebildiği kadarıyla kelam edebilir, kelamını anlatabilir, kelamı anlayabilir. Halbuki rabbimizin bu tür ihtiyaçları ve kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmadığı gibi, rabbimiz yarattığı her şeyle yine onlarda kendisinin düzenlediği mekanizma sayesinde onlara kelamını anlatır, onların kelamını anlamasını sağlar. İşte bu nedenle, bizim örnekleme yöntemi sandığımız, dağın imtihanı kabul etmemesini söylemesi, yer ve gökün rabbimizin emrine karşı "isteyerek geldik" demesi rabbimizin bunlarla olan kelamını anlayamadığımız için örnekleme kabul edilmektedir. Rabbimiz, yarattıklarına görevler verirken, onların anlayacağı, bildiği dilden ( bu iletişim şekli bizi ilgilendirmediğinden bilmemize gerek yoktur, bu nedenle kuranda bunun bilgisi verilmemiştir, iletişim vardır, ama nasıl sağlandığı anlatımı yoktur.) emrini iletir. Bu emri alan dağlar, bitkiler, hayvanlar, yer ve gök emri tatbik eder, bu şekilde de rabbimizi tespih ederler. Selamlar, aorskaya [/FONT][/B] |
[QUOTE=aorskaya;14049][B][FONT="Comic Sans MS"]
1- [COLOR="Red"]meleklerle(?)[/COLOR] Soru işareti koymuşsunuz? Varlığı yada yokluğu konusunda çekimser veya fikir sahibi olmadığınızdanmı koydunuz bart kardeşim? 2- [COLOR="Red"]demem o ki varlık ile yokluk bakış açısına göre görecelidir. [/COLOR] Bu da yanlış bir tespit olmuş bart kardeşim, üzerinde yeterince düşünmeden yazmışsınız. Bakmak başka, görmek başkadır. Bazıları bakar göremez, bazılarıda görür ama kabul edemez. Bu kendini bir şeylere inandıran insanların aynı konuda başka bilgilere kendini kilitlemesi kompleksinden kaynaklanır. (derinlere girmeyeceğim.) [U]Önermenizin yanlışlığını örnekle de anlatmaya çalışalım: [/U] [I]Hemen yan odada bulunan bir yakınınızı, görecek açıda değilseniz, baktığınızda göremezsiniz. Ama aslında siz göremesenizde o vardır. Şimdi, bir şekilde görme engeli nedeniyle, göremediğin için odada kimse yok dersen bu gerçek olmaz. Ancak, odada kimseyi göremiyorum, yada odada kimse yok galiba, veyahut oda da olduğunu sanmıyorum diyebilirsiniz. Bakınız olay, nereden nereye geldi. Göremediğimiz, anlayamadığımız, test edemediğimiz, deneye tabi tutamadığımız şeyleri yok sayamayız.[/I] Melekte vardır, İblis te vardır, [COLOR="Red"]Herkesin özel bir yanı olduğu (örneğin nefis, kötü huy, ego vb.) iddia edilen İblis kıyamete kadar insanları dosdoğru yoldan çevirmek için rabbimizden izin aldığına göre kıyamete kadar yaşayan bir varlıktır ve insanlar ölse bile, "kalan sağlar bizimdir" diyerek, iman edenleri yoldan çıkarmaya çalışacaktır. [/COLOR] [COLOR="Green"]Bize düşen, bunları algılayamadığımız için yok saymak yerine, sembol, mecaz saymak yerine; kurandaki kıssaların ne olduğunu iyi anlayabilmek, İblisin itiraflarından faydalanarak ona göre tedbirler alabilmek olmalıdır. [/COLOR] ŞİMDİ DE KURANDA DAĞLAR, YER VE GÖK GİBİ (BİZİM KONUŞAMAZ SANDIĞIMIZ) ŞEYLERLE RABBİMİZİN NASIL KELAM ETTİĞİNİ ANLATMAYA ÇALIŞARAK, KURANDAKİ HER KONUŞMANIN ÖRNEKLEME OLMADIĞINI, GERÇEK OLDUĞUNU, BUNA GÖRE KENDİMİZİ AYARLAMAK GEREKTİĞİNİ GÖSTERELİM: İnsan, kelam edebilmek için ses tellerine, tellerin titreşimlerine, dil ve dudak hareketlerine vb. muhtaç olurken, kelamının işitilebilmesi içinde, sesten daha baskın; gürültü, rüzgar vb. etkenlerin olmaması gerekir. İşte bu kısıtlımaya maruz kalan insan, ancak öğrenebildiği kadarıyla kelam edebilir, kelamını anlatabilir, kelamı anlayabilir. Halbuki rabbimizin bu tür ihtiyaçları ve kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmadığı gibi, rabbimiz yarattığı her şeyle yine onlarda kendisinin düzenlediği mekanizma sayesinde onlara kelamını anlatır, onların kelamını anlamasını sağlar. İşte bu nedenle, bizim örnekleme yöntemi sandığımız, dağın imtihanı kabul etmemesini söylemesi, yer ve gökün rabbimizin emrine karşı "isteyerek geldik" demesi rabbimizin bunlarla olan kelamını anlayamadığımız için örnekleme kabul edilmektedir. Rabbimiz, yarattıklarına görevler verirken, onların anlayacağı, bildiği dilden ( bu iletişim şekli bizi ilgilendirmediğinden bilmemize gerek yoktur, bu nedenle kuranda bunun bilgisi verilmemiştir, iletişim vardır, ama nasıl sağlandığı anlatımı yoktur.) emrini iletir. Bu emri alan dağlar, bitkiler, hayvanlar, yer ve gök emri tatbik eder, bu şekilde de rabbimizi tespih ederler. Selamlar, aorskaya [/FONT][/B][/QUOTE] meleklerle (?) = melekler dediğiniz her ne ise anlamındaydı. yazıdaki videoyu seyret varlık ve yokluğun nasıl ve kime göre göreceli olduğunu anlarsın ben sana başka birşey sorayım. ALLAH'ın varlığını hangi bakış açısına göre kabul ediyorsun??? |
[QUOTE=bartsimpson;14051]meleklerle (?) = melekler dediğiniz her ne ise anlamındaydı.
yazıdaki videoyu seyret varlık ve yokluğun nasıl ve kime göre göreceli olduğunu anlarsın ben sana başka birşey sorayım. ALLAH'ın varlığını hangi bakış açısına göre kabul ediyorsun???[/QUOTE] Bart kardeşim, özür dilerim. Youtube linkini görmemiştim ve bakışla varlık veya yokluğun değişme yazınızı, gerçek anlamda var olma yada yok olma olmayacağına göre yorumlamıştım. Ancak, videoyuyu izleyince, bu bağlamda yazmadığınız anlaşılıyor. Videoyu izlemeden yazma hatam nedeniye, özür dilerim kardeşim. selamlar, aorskaya |
Yap güzel kardeşim. bizler bilgiçlik taslamıyoruz. Kurandan çıkardığımız dersleri eğrisi ile doğrusu ile yazıyoruz.
|
[QUOTE=pramid;14066]Yap güzel kardeşim. bizler bilgiçlik taslamıyoruz. [COLOR="Red"][B]Kurandan çıkardığımız dersleri eğrisi ile doğrusu ile yazıyoruz[/B][/COLOR].[/QUOTE]
Keşke hep kurandan yazışabilsek... Yanlışta olsa sadece din konuşabilsek, anlatabilsek, aktarabilsek... İnşallah bundan böyle "keşke" demeyecek ortamlar yaratarak, dini fikir paylaşımını sağlayabiliriz. selam, aorskaya |
[QUOTE=pramid;14066]Yap güzel kardeşim. bizler bilgiçlik taslamıyoruz. Kurandan çıkardığımız dersleri eğrisi ile doğrusu ile yazıyoruz.[/QUOTE]
[COLOR="Red"][U]Forum kuran ve ayetlere dayalı bir forum olmasına rağmen, görüşüm odur ki arkadaşların çoğu farklı perspektiferede duyarsız kalmıyorlar ve aşırı uçlarda olmadıkça saygı ile yaklaşıyorlar. Umarım bu yazacaklarıma da bu mihvalde yaklaşırsınız. [/U][/COLOR] Piramidin zoruna gitti galiba... Saygı buraya kadarmış... Zaatı alinizin çamurlarından nasiplenmek için forumdaki diğer arkadaşlardan sıra anca bana geldi herhalde. Allah'ın kelamını konuştuğunu ve kuran dayanağı ile hüküm verdiğini söyleyenin ömrü buraya kadarmış? Görünen o ki sen ve senin gibi düşünenlerde hoş görünün zerresi yok. Bence oturup HANİFLİĞİNİ ciddi olarak sorgulamalısın... Sen benim ilmimin yada bilgimin ne olduğunu biliyomusun da bilgiçlik taslamakla itham ediyorsun? Sen önce kendini doğrultta, daha anlamaya vakıf olamadığın kurandan hasbel kader çıkardığın dersleri eğri büğrü yazma... Bende seni birşey sanıp görüşlerine değer vermiştim. Çeneni secdeden bu aralar çok kaldırmışsın, bence secdeye devam etmelisin. [U]Benim fikirlerimi istediğin gibi eleştirebilirsin, yerden yere vurabilirsin, rezil edebilirsin, özür dilemeye dahi mecbur bırakabilirsin ki gocunmam. Fakat şahsımla ilgili asla ama asla bir yorumda bulunamazsın. Çünkü beni tanımıyorsun ve kim olduğumu bilmiyorsun.[/U] (Altını çizdim ki iyi anlayasın diye) Tanımadığı ve bilmediği bir konuda ahkam kesenlere de UKALA derler. Burası nezih bir forum ki olumsuzluklara rağmen hala öyle olduğuna inanıyorum. Seviyeyi düşürme, basitleşme, adam ol, fikirlerin konuşsun. Bana da bulaşma. Hadi selametle... |
[QUOTE=bartsimpson;14110][COLOR="Red"][U]Forum kuran ve ayetlere dayalı bir forum olmasına rağmen, görüşüm odur ki arkadaşların çoğu farklı perspektiferede duyarsız kalmıyorlar ve aşırı uçlarda olmadıkça saygı ile yaklaşıyorlar.
Umarım bu yazacaklarıma da bu mihvalde yaklaşırsınız. [/U][/COLOR] Piramidin zoruna gitti galiba... Saygı buraya kadarmış... [COLOR="Red"]Zaatı alinizin çamurlarından nasiplenmek için forumdaki diğer arkadaşlardan sıra anca bana geldi herhalde. Allah'ın kelamını konuştuğunu ve kuran dayanağı ile hüküm verdiğini söyleyenin ömrü buraya kadarmış? Görünen o ki sen ve senin gibi düşünenlerde hoş görünün zerresi yok. [/COLOR] [SIZE="4"][FONT="Comic Sans MS"][B]Bence oturup HANİFLİĞİNİ ciddi olarak sorgulamalısın... [/B][/FONT][/SIZE] Sen benim ilmimin yada bilgimin ne olduğunu biliyomusun da bilgiçlik taslamakla itham ediyorsun? Sen önce kendini doğrultta, daha anlamaya vakıf olamadığın kurandan hasbel kader çıkardığın dersleri eğri büğrü yazma... Bende seni birşey sanıp görüşlerine değer vermiştim. Çeneni secdeden bu aralar çok kaldırmışsın, bence secdeye devam etmelisin. [U]Benim fikirlerimi istediğin gibi eleştirebilirsin, yerden yere vurabilirsin, rezil edebilirsin, özür dilemeye dahi mecbur bırakabilirsin ki gocunmam. Fakat şahsımla ilgili asla ama asla bir yorumda bulunamazsın. Çünkü beni tanımıyorsun ve kim olduğumu bilmiyorsun.[/U] (Altını çizdim ki iyi anlayasın diye) Tanımadığı ve bilmediği bir konuda ahkam kesenlere de UKALA derler. Burası nezih bir forum ki olumsuzluklara rağmen hala öyle olduğuna inanıyorum. Seviyeyi düşürme, basitleşme, adam ol, fikirlerin konuşsun. Bana da bulaşma. Hadi selametle...[/QUOTE] Aman, bart kardeşim, tamda düştüğümüz durumları dikkate alıp, özeleştiri yapıp, sadece dinden yazışmak için sulha davet ettiğim bir anda yeniden kavga ortamı doğmasın... yeterince dini fikir paylaşmaktan uzaklaşıldı, şeytanın vesvesine kapılındı... [COLOR="Blue"][B][U]Piramid kardeşim, gelinen noktayı lütfen sakin bir kafayla anlamaya, hatalarıo görmeye çalışın...[/U][/B][/COLOR] Lütfen büyümesin... Sakin ve sabırlı olalım, hataları giderelim... selamlar, aorskaya |
[QUOTE=aorskaya;14112]Aman, bart kardeşim, tamda düştüğümüz durumları dikkate alıp, özeleştiri yapıp, sadece dinden yazışmak için sulha davet ettiğim bir anda yeniden kavga ortamı doğmasın... yeterince dini fikir paylaşmaktan uzaklaşıldı, şeytanın vesvesine kapılındı...
[COLOR="Blue"][B][U]Piramid kardeşim, gelinen noktayı lütfen sakin bir kafayla anlamaya, hatalarıo görmeye çalışın...[/U][/B][/COLOR] Lütfen büyümesin... Sakin ve sabırlı olalım, hataları giderelim... selamlar, aorskaya[/QUOTE] Sen de az değilsin ha... O kadar lafımın içinden; "Bence oturup HANİFLİĞİNİ ciddi olarak sorgulamalısın..." lafını, bold, italik ve büyük punto ile yazmışsın. [COLOR="Red"][U]Enbiya (23) O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. [/U][/COLOR] |
[QUOTE=bartsimpson;14114]Sen de az değilsin ha...
O kadar lafımın içinden; "Bence oturup HANİFLİĞİNİ ciddi olarak sorgulamalısın..." lafını, bold, italik ve büyük punto ile yazmışsın. [COLOR="Red"][U]Enbiya (23) O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. [/U][/COLOR][/QUOTE] Bart kardeşim, ifadenin ayeti ilgilendiren kısmını yanlış yorumlamakta ve bu nedenle "az değilsiniz" diyebilmektesin. Öncelikle şunu unutmaki, bu alıntı sana aitti ve eğer sen ayete uygun olmadığını düşünüyorsan neden yazdığını sorgulamalısın. Ben, burada kendisini hanif ilan ettiği halde; namazın islamda olmadığını, putperest ibadeti olduğunu iddia ettikten sonra bu kabulünün büyük hata olduğunu, kurandan delillerle gösterip tövbe etmesi gerektiğini de hatırlatmamıza rağmen, ısrarla inadına devam ederek, aynı şeyi şiddetle savunup, birde bizi zihin problemli, akılsız, gelenekçi ilan edenleri biliyorum. Aslında sen de tanık olmuşsundur, ama fikrini yazmamış (tanık olunan durumlarda, müslümanlar adil olarak taraflara hatasını belirtmesi gerekir ayrı) olabilirsin. Sonra "namazın putperset ibadeti olduğunu" dillendiren kendisi değilmiş gibi kurandaki namazın rekatı şöyle olmalıdır, namaz rekat değil zaman bakımından kısa tutulmalıdır" gibi konulara yazabilen kimselerle karşılaştım. Bu nedenle, senin alıntıladığım yazının, kendine hanif dedikleri halde, hanif olmadıklarını görüp, düzeltmeleri için dikkatlerini çekmeye yöneliktir. Çünkü, artık hanifler forumunda, gerçekten hanifler, hanifçe yazışabilsinler, diğerleri ise izleyebilsinler... selamlar, aorskaya |
[QUOTE=aorskaya;14118]Bart kardeşim, ifadenin ayeti ilgilendiren kısmını yanlış yorumlamakta ve bu nedenle "az değilsiniz" diyebilmektesin. Öncelikle şunu unutmaki, bu alıntı sana aitti ve eğer sen ayete uygun olmadığını düşünüyorsan neden yazdığını sorgulamalısın.
Ben, burada kendisini hanif ilan ettiği halde; namazın islamda olmadığını, putperest ibadeti olduğunu iddia ettikten sonra bu kabulünün büyük hata olduğunu, kurandan delillerle gösterip tövbe etmesi gerektiğini de hatırlatmamıza rağmen, ısrarla inadına devam ederek, aynı şeyi şiddetle savunup, birde bizi zihin problemli, akılsız, gelenekçi ilan edenleri biliyorum. Aslında sen de tanık olmuşsundur, ama fikrini yazmamış (tanık olunan durumlarda, müslümanlar adil olarak taraflara hatasını belirtmesi gerekir ayrı) olabilirsin. Sonra "namazın putperset ibadeti olduğunu" dillendiren kendisi değilmiş gibi kurandaki namazın rekatı şöyle olmalıdır, namaz rekat değil zaman bakımından kısa tutulmalıdır" gibi konulara yazabilen kimselerle karşılaştım. Bu nedenle, senin alıntıladığım yazının, kendine hanif dedikleri halde, hanif olmadıklarını görüp, düzeltmeleri için dikkatlerini çekmeye yöneliktir. Çünkü, artık hanifler forumunda, gerçekten hanifler, hanifçe yazışabilsinler, diğerleri ise izleyebilsinler... selamlar, aorskaya[/QUOTE] Ben burada kendim ile ilgili şahsi bir konudan bahsediyorum. Benim ile ilgili bir konudan prim yapıp kendini haklı çıkarmaya, kendine pay biçmeye kalkışma. Bu yaptığın hoş değil. Kavgan varsa erkekçe adam gibi teke tek hallet kişilerle. Benim senin savunmana veya arka çıkmana ihtiyacım yok. Bu konu ile ilgili başka biryerde veya başka bir şekilde beni kullanıp yazı da yazma. Her koyun kendi bacağından.... |
[QUOTE=bartsimpson;14129]Ben burada kendim ile ilgili şahsi bir konudan bahsediyorum.
Benim ile ilgili bir konudan prim yapıp kendini haklı çıkarmaya, kendine pay biçmeye kalkışma. Bu yaptığın hoş değil. Kavgan varsa erkekçe adam gibi teke tek hallet kişilerle. Benim senin savunmana veya arka çıkmana ihtiyacım yok. Bu konu ile ilgili başka biryerde veya başka bir şekilde beni kullanıp yazı da yazma. Her koyun kendi bacağından....[/QUOTE] Az önce, müslümanlar arasındaki yanlış gelişmelere şahit olanların, adaletle yanlışı ve doğruyu gösterecek tanıklıklarını yapmaları gerektiğini belirterek yazımı yazmıştım. Ancak, görüyorumki; sen de bunu anlayamamış, ve kavgama ortak etmeye çalışmamla suçlamışsın. Sana yazımdan önce, kavga ettiği söylediğin kardeşlerime, bu ortamı yaratmanın ne kadar hata olduğunu ve son vermemiz gerektiğini yazan yazılarımı göstererek bir şey ispatlamaya çalışmayacağım. Sizin, alınganlıklarınız, kaprisleriniz, fikirlerinizin önüne geçsin ve kavga etmeye devam edin. O zaman, sana da şunu söyleyeyim bart, Sen de tanımadığın bir kimse için, niyetinden emin olmadığın halde zanla yanılgıya düştüğünü göremeden sakın bir daha "erkek gibi" lafları falan etme... Buradaki çoğu kimsenin, aynı ortamda bulunmamız halinde, gözümün içine bakarak bu sözlerinin hiç birini edemeyeceğini bir şeyleri anlaman için sana ve kavgaya devam etmek isteyenlere yazayım o halde... [COLOR="Red"]"Benim senin savunmana veya arka çıkmana ihtiyacım yok."[/COLOR] senin ihtiyacın olduğunu söyleyen olmadı zaten erkek... Ben hamdolsun müslümanım, ve yanlışa tanıklık ta hakça konuşmam gerektiğine olan inancım nedeniyle yazdım. Senin şahsın beni ilgilendirmez, ben şahıslara göre değil, haklı haksıza göre yazdım. Şimdi, bildiğiniz yolda devam edin... Herkes layık olduğunu bulsun... selam, aorskaya |
[QUOTE=aorskaya;14131]Az önce, müslümanlar arasındaki yanlış gelişmelere şahit olanların, adaletle yanlışı ve doğruyu gösterecek tanıklıklarını yapmaları gerektiğini belirterek yazımı yazmıştım.
Ancak, görüyorumki; sen de bunu anlayamamış, ve kavgama ortak etmeye çalışmamla suçlamışsın. Sana yazımdan önce, kavga ettiği söylediğin kardeşlerime, bu ortamı yaratmanın ne kadar hata olduğunu ve son vermemiz gerektiğini yazan yazılarımı göstererek bir şey ispatlamaya çalışmayacağım. Sizin, alınganlıklarınız, kaprisleriniz, fikirlerinizin önüne geçsin ve kavga etmeye devam edin. O zaman, sana da şunu söyleyeyim bart, Sen de tanımadığın bir kimse için, niyetinden emin olmadığın halde zanla yanılgıya düştüğünü göremeden sakın bir daha "erkek gibi" lafları falan etme... Buradaki çoğu kimsenin, aynı ortamda bulunmamız halinde, gözümün içine bakarak bu sözlerinin hiç birini edemeyeceğini bir şeyleri anlaman için sana ve kavgaya devam etmek isteyenlere yazayım o halde... [COLOR="Red"]"Benim senin savunmana veya arka çıkmana ihtiyacım yok."[/COLOR] senin ihtiyacın olduğunu söyleyen olmadı zaten erkek... Ben hamdolsun müslümanım, ve yanlışa tanıklıkta hakça konuşmam gerektiğine olan inancım nedeniyle yazdım. Senin şahsın beni ilgilendirmez, ben şahıslara göre değil, haklı haksıza göre yazdım. Şimdi, bildiğiniz yolda devam edin... Herkes latık olduğunu bulsun... selam, aorskaya[/QUOTE] aorskaya saçmalıyorsun... daha da batıyosun... halbuki sen akıllı adamdın... haksızsan çekilmeyi bilirdin... özür de dilerdin... ne oldu...??? Ben erkek gibi demedim... Erkekçe dedim... Allaha şükür ne dediğimi biliyorum. Anlamadığın kelimenin anlamı neymiş bak öğren; Erkekçe: Zarf, Erkek gibi, erkeğe yakışır bir biçimde, yiğitçe, mertçe Cümle içinde örnek : "Ölürken başucundaydı; sağ kalırsa gidip babasını göreceğine, vuruşurken erkekçe şehit olduğunu anlatacağına söz vermişti." A. İlhan Ayrıca ben senin niyetinden yada emin olmadığım şeylerden değil yaptığın şeyden bahsettim. Bu da şahsım ile alakalıdır. Ayrıcaaaa, ben burada ettiğim lafların ve tavırların her zaman arkasında dururum. Burada söylememle yüzüne söylemem arasında fark yoktur. İsteyene yazarım özelden adımı telefonumu adresimi gelir burada yüzüne de söylerim... Ben ne sen ile ne de başkası ile kavga etmem burası fikir platformu. Fikir söylemek yerine haddini aşıp işi kişiselliğe döken olursa bende haddini bildiririm. Gerisi abes ile iştigaldir. Sende abes ile fazla iştigal etme... İstersen kişisel bilgilerimi sana da özelden verebilirim "erkek"... |
....
|
:)
Aynı zihnin farklı yansımaları. Batı cephesinde değişen birşey yok. |
***** gereksiz bulunduğundan tarafımca silinmiştir******
|
[QUOTE=bartsimpson;14134]aorskaya saçmalıyorsun... daha da batıyosun... halbuki sen akıllı adamdın... haksızsan çekilmeyi bilirdin... özür de dilerdin... ne oldu...???
[COLOR="Red"]Ben erkek gibi demedim... Erkekçe dedim[/COLOR]... Allaha şükür ne dediğimi biliyorum. Anlamadığın kelimenin anlamı neymiş bak öğren; [COLOR="Red"]Erkekçe[/COLOR]: Zarf, [COLOR="Red"]Erkek gibi[/COLOR], erkeğe yakışır bir biçimde, yiğitçe, mertçe Cümle içinde örnek : "Ölürken başucundaydı; sağ kalırsa gidip babasını göreceğine, vuruşurken erkekçe şehit olduğunu anlatacağına söz vermişti." A. İlhan Ayrıca ben senin niyetinden yada emin olmadığım şeylerden değil yaptığın şeyden bahsettim. Bu da şahsım ile alakalıdır. Ayrıcaaaa, ben burada ettiğim lafların ve tavırların her zaman arkasında dururum. Burada söylememle yüzüne söylemem arasında fark yoktur. İsteyene yazarım özelden adımı telefonumu adresimi gelir burada yüzüne de söylerim... Ben ne sen ile ne de başkası ile kavga etmem burası fikir platformu. Fikir söylemek yerine haddini aşıp işi kişiselliğe döken olursa bende haddini bildiririm. Gerisi abes ile iştigaldir. Sende abes ile fazla iştigal etme... İstersen kişisel bilgilerimi sana da özelden verebilirim "erkek"...[/QUOTE] Bu tür saçmalıklara ayırcak zamanım olmamasına rağmen, kardeşçe herkese, "aman kişisel sataşmalara girmeyelim, fikirleri paylaşalım, onların doğrusunu bulmaya çalışalım dedikçe, birileri tarafından mütemadiyen kışkırtılmaya, kavgaya, şahsileştirilmenin içine çekilmeye çalışıldım. Müslümanın mütevazi olması, şahsınayapılan yanlışalara selam deyip geçmesi gerektiği için, selam ile, kardeşim hitabı yazılarımı yazdım. Ayrıca, başkalarınında aynı şekilde kavga içine çekilmeye çalışıldığını gördüğümden, şahitliğimi adil olarak, hakkı gözeterek yapmaya çalıştım. Haksız olduğumu gördüğüm, yada anlatıldığı zaman gerçekten haksızsam, kibire, büyüklenmeye kaçmadan özür dilemesini de becerebilirim. Ama, canı yanan eşeğin atı geçmesi durumuna düşsem de eşek olmaya, geri kalmaya çalıştım, anlaşılmadı... Seninde yaklaşımın çok farklı olmadı. Aman kardeşim, kavga yanlış, fazla uzamasın diyen yazıma "erkek" falan filan diye haksız, anlamsız cevap yazdın. Sonra erkekçe dedim, erkek gibi değil diye açıklama yapıyorsun. Erkekçe, yada erkek gibi çokmu farkeder de bu mazeret olsun. Halbuki erkeklik kavga etmekte değil, aslında sulh olabilmekte de gizlidir. Bunları bile anlayamayacak, öfke nöbetlerine girilebiliyormuş demekki... Ancak, bu yazında bile hata ettiğini görebilirsen, ister hatanı kabul edersin, istersen başka kimselerde devam edersin. Ben özünde, kötü niyetli olduğunu düşünmediğimden, erkeklik, korkaklık konusuna takılmayacağım. [QUOTE=bartsimpson;14134] [COLOR="Red"]Ben erkek gibi demedim... Erkekçe dedim[/COLOR]. [COLOR="Red"]Erkekçe[/COLOR]: Zarf, [COLOR="Red"]Erkek gibi[/COLOR], [/QUOTE] Neyse, dediğim gibi bu kısım fazla uzasın istemiyorum. Kimsenin hakkını yemek, günahına ortak olmak istemem. Ama, iyi niyet yaramıyor bazen. Artık, şahsi konularda ne yazmak, ne de bana yazılmasını kesinlikle istemiyorum. Herkes, din paylaşacaksa, fikirlerini yazar, sonra katılımcıları bekler, gerekirse yine yazar. Bundan böyle, kavgalar çıkarmaya, fikir yerine şahsi yazılara giren olursa, kalbini kırarım. Bu nedenle, şahsi kinlerim olmadığından; senin ismini, cismini, bilgini falan istemiyorum. Benim ise, zaten her yerde soyadım ile yazdığımdan, fazla zorlanmadan ulaşılabilir. Geçmişi, bu şekilde kapatmak, hanif forumdan, gerçekten hanif yazılar görmek istiyorum. Selam, selam. aorskaya |
[QUOTE=aorskaya;14157]
Neyse, bu kısım fazla uzasın istemiyorum. Kimsenin hakkını yemek, günahına ortak olmak istemem. Ama, iyi niyet yaramıyor bazen. Artık, şahsi konularda ne yazmak, ne de bana yazılmasını kesinlikle istemiyorum. Herkes, din paylaşacaksa, fikirlerini yazar, sonra katılımcıları bekler, gerekirse yine yazar. Bundan böyle, kavgalar çıkarmaya, fikir yerine şahsi yazılara giren olursa, kalbini kırarım. Geçmişi, bu şekilde kapatmak, hanif forumdan, gerçekten hanif yazılar görmek istiyorum.[/QUOTE] Katılıyorum ve destekliyorum... |
[QUOTE=hiiic;14138]Bart...
arkadaşı fazla ciddiye almana gerek yok, biz nasıl kışkırttığını, hangi kelimelerle seni kendi seviyesine çekmek istediğini görüyoruz. İyi niyetle yapmaya çalıştığı şeyleri de görüyoruz, kötüsünü de. Sakın bana laf attı da ben altında ezildim sanma... Kişi kendisini sözüyle belli eder... Kişi uslubuyla kendi kişiliğini yansıtır. Heleki olayları kişisel tartışmalar haline getiriyorsa...... Unutma o sürekli seni yargılıyor ve eleştiriyor... [B]Ama işaret parmağı seni gösterirken, diğer 3 parmağı kendisini gösteriyor... [/B][/QUOTE] Hiic, artık son defa uyarıyorum: Kişisel sataşmalar istemiyorum. Fikirlerimi yanlış bulursan en acımasız şekilde eleştir, haklı olduğunu görürsem, sana teşekkür ederim. Ama, şahsileştirme çabalarını atlamam, kalbini fena kırarım. Burası eğlence yerini, sirki geçti son olaylarla... [COLOR="Blue"][B][U]Şahsen, ben de (hiç istemesemde) olayların içinde yer aldığımdan, fikir alış verişini kesintiye uğrattığım kardeşlerimden özür diler, haklarını helal etmelerini beklerim. [/U][/B][/COLOR] saygılarımla... aorskaya |
....
|
[QUOTE=hiiic;14166]hazır maymun varken biraz cambazlık yapayım dedim.[/QUOTE]
Bu lafına benzer karşılık verirsem, müslümanlığıma yakışırmı? hayır. Ama, sabırları zorlama... selametle, aorskaya |
[QUOTE=hiiic;14166]katılıyorum... birkaç tane maymunumuz vaar.[/QUOTE]
Bak, yazının karşılığında duyabileceğin şeyleri akıl edebiliyorsun ve tek maymun yerine çok maymun yapıyorsun... son defa uyarıyorum, bana sataşma artık... selametle, selamlar... |
Çok ayıp,
Sünnet ahlakı olmamasından kaynaklanıyor. Tevazulu olun. Hem kuranı savunuyorsunuz, hemde ona göre hareket etmiyorsunuz. |
[QUOTE=seckin;14190]Çok ayıp,
Sünnet ahlakı olmamasından kaynaklanıyor. Tevazulu olun. Hem kuranı savunuyorsunuz, hemde ona göre hareket etmiyorsunuz.[/QUOTE] Selamlar, [COLOR="Blue"]Bak bu konuda çok haklısın, ikazın için teşekkürler... [/COLOR] Müslüman olarak, fikir alışverişi dışındaki şahsileştirme yazılarını hemen terkedelim, yazıları sadece bilgilenme ve bilgilendirme için yazabilelim. Şahsi yazışmalarla meşgul olduğumuz ve meşguıl ettiğimiz zamanlarda kuranı bizimde terk ettiğimizi görebilelim, şeytanın vesvesesini kavrayıp, bunlardan hemen uzaklaşmayı ve kurandan anlatmayı becerebilelim. saygılarımla, aorskaya |
[QUOTE=seckin;14573]Dikkatli birisin. Bazı kelimeleri alıp muhatabının sözleri ile vuruyorsun. Bu konuyu başlatan yazını okudum. Bana hayli ilginç geldi. Eğer siz doğru iseniz birileri çok büyük yalan söylüyor. Eğer siz yanlış iseniz bir fitne gibi toplumda yayılır ve milleti rahatsız edersiniz. Vebali zordur.[/QUOTE]
Bir kardeşimiz, yukarıda; "Eğer siz doğru iseniz birileri çok büyük yalan söylüyor. Eğer siz yanlış iseniz bir fitne gibi toplumda yayılır ve milleti rahatsız edersiniz. Vebali zordur." diye aksi görüşte yazıları olan tarafların dikkatini çekiyor, ama taraflardan biri, aşağıdaki gibi cevap veriyor: [QUOTE=pramid;14678][COLOR="Red"] 1- Karar senin. [/COLOR] Arabi bakış açısı ve medeni bakış açısı ... 2- Muhammed nebi şahit olduktan sonra gerisin geri eski dinlerine dönenleri hatırlayın. [B][COLOR="Red"]Muhammed ölür yada öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz?[/COLOR][/B][/QUOTE] [FONT="Comic Sans MS"]Sevgii kardeşim; 1- [I]Karar senin demişsin, cümleyi bitirmişsin. Cümleyi bitirmişsin ama yine de için rahat etmemiş ve kararı ona bırakmak yerine, kibirine, nefsine yenik düşerek, kendi görüşüne meylettirmek için de ardından;[/I] a- "Melekler vardır, insandan ayrı yaratıklardır" diyen karşı tarafın görüşünü arabi bakış açısı diye küçümseyebilmişsin, b- "Melekler; insanın iyi tarafıdır, insanın kendine has özellikleridir, dağlar, taşlar, ovalar vb. her şey melektir" diyen sen ise kendi görüşünü medeni bulmuşsun! [I][B][COLOR="Teal"]Sen, kurandan anladıklarını yazsan ve başkalarının yazıları ile karşılaştıranların yani okuyucuların seçimine karışmasan olmazmı? [/COLOR][/B][/I] c- [COLOR="Red"][B]Sen, medeni görüş sahibi olmak için özel çabamı harcamaktasın ve kuranı da bu şartlanmayla medeni bulacağın şekildemi anlamaya, yorumlamaya çalışmaktasın acaba?[/B][/COLOR] d- Medeni bulursun yada medeni bulmazsın, ama; rabbimizin kuranda anlattıklarını ortaya koyman gerekmezmi? 2- Bütün bu medeni açıklamalarının tarafına çekmeye yetmeyeceğini de düşünüyor olmalısınki, bir de peygamber üzerinden örnek vermişsin. [B][COLOR="Red"]Muhammed ölür yada öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz?[/COLOR][/B] Melekler vardır diyen bizlerin, dinimizden döneceğini ima eden bu sözü sana hangi üstün yanın ettiriyor acaba? [COLOR="Red"][B]Sana gelen vahiymi vardır, başka kitapmı? [/B][/COLOR] Burada, yazıştıklarını yanlış bulsan dahi, onların müslümanlar olduğunu ve bu sözünün haksız olduğunu, iftira boyutlarında amacını aşan söz olduğunu gör... Dileyebilirsen, hata ettiğini belirterek özür dile... Ama, yapamazsanda anlarım şahsen... Kurtul artık şu karmaşalardan! Rabbimizin kitabından yazacaksan, bırak medeni hükümler çıkarmayı falanda, onda olanları samimi olarak ortaya koy, alan alsın almayan almasın. (değilmi?) selamlar, aorskaya[/FONT] |
[QUOTE]Ama, yanılabileceğini de kabul ediyorsan, yada anlayamadığın yerler olacağını da kabul ediyorsan seninde bizlerden bu açıdan farkın yok.
Benim tek kaynağım, değişmez, doğru, korunan kaynak olarak kurandır[/QUOTE] Sevgili kaya, Melekleri varlık kabul etmen gibi ayrıldığımız hususlar sizi adaletli olmaktan, iyilik yapmaktan, yakınlara bakmaktan ayırmıyor ise sorun yok. İstersen kaşar peynirine tap. Ben bu Allahın emrettiklerine bakıyorum. Eğer dini bu şekilde iyi anlıyor isen Kuran müşriklerin anladığı biçimde inzal etmiştir. Müşriklerin değer yargıları üzerinden mesajlar vermiştir. Örneğin, Doğrudan şefaat yok dememiş, Şefaat benim iznime bağlı, [COLOR="rgb(139, 0, 0)"][I][B](O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır. O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler. Göklerde nice[COLOR="Red"] melek [/COLOR]var ki Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz. [/B][/I][/COLOR] gibi geçiş ayetleri ile müşrik zihnini yoğurmuş ve sonunda [I][COLOR="DarkRed"]Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz. Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler. Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir. [/COLOR][/I] gibi ayetler ile silme ve süpürme yapmıştır. O müşrikler ki melekleri varlık kabul edip dişi isimlendirme yapmakta idiler. Bu nedenle onların ön kabulleri üzerinden ayetler inzal edilmiş. Bu kişinin şefaat etmesi, varlık olarak melek kabulü gibi müşrik inanışlarını kuran yoğurmuş ve bu inanç üzerinden mesaj vermiştir. |
Sevgili pramid,
Önceki yazında ne denli hatalı pozisyonlara düşen tavırlar sergileyerek yazdığına ilişkin görüşlerime hiç değinmeyen, başka bir yazı yazmışsın. Bu yazında da, yine benzer hatalar yer almakta ise de bunları göstermeden önce, konunun önemine dayanarak bir kere daha kısaca size hatırlatmada bulunmak istiyorum. Burada yazışan taraflar, eğer müslümanlarsa; herkes kurandan görüşünü ortaya koyar ve okuyucularda bunu kendi akıllarıyla değerlendirip, kabul ve red hususunda kendi iradelerini kullanırlar. Yazarlara düşen, görüşlerini aktarıp, kenara çekilmektir. Aksi halde, kişiyi etkilemek için, onun aklını kullanmasını engelleyecek küçük de olsa empozelerde bulunmak, kendine ve kişiye zararlı sonuçlar doğurur. Hatalı iseniz, diğer kimseyide akıl etmeden onu kabule yönlendirdiğiniz ve kabulunü sağladığınızda onunda hata yapmasına sebep olursunuz. Bu nedenlerle; 1- Yazışmadaki karşı taraf için; "[COLOR="Red"][B][U][I]medeniyetsiz, arabi kafalı, dinden dönenler"[/I][/U][/B][/COLOR] şeklinde ithamlarda bulunma gibi yanlış huyları acilen terketmeniz, 2- Eğer doğruysanız, ortaya koyduğunuzla yetinip, bunu kabul için başkaca ek çabalara girmemek zorunda olduğunuzu bilmeniz, 3- Peygamberin tebliğ ve açıklama pratiğini kurandan anlamaya çalışarak, tebliğ edip, uyarıp, başkaca bir şey yapmamamız gerektiğini anlayabilmeyi, becermeniz gerekiyor. Bu yazılarımı, sizin yatıklarınızın açıklaması olarak söylediğimi iyi kavramanızı ve bundan böyle bu bilinçte yazılarınızı beklediğimi belirtmek isterim. selamlar, aorskaya |
[QUOTE=pramid;14696]MELEK NEDİR
Melek, malik, mülk, melik, melekut, malikane, mülkiyet vb kavramlar hep aynı kökten türeyen ve benzer şeyleri vurgulayan ifadeler... MLK sözcüğünün benim Kuran'dan izlediğim anlamı "yet(mek)" yükleminden türeyen, yetki, yetke, yetişmek, yetişen gibi ifadeler... Klasik anlamda meleğin bir insan, cin gibi bir varlık olarak düşünülmesinin temelinde * ikişer, üçer, dörder kanatlı(cenah)olmalarından bahseden ayet. İsra-24 Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat(cehah) ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et. * "O'nun arşını sekiz yüklenmiştir" anlatımında "meleklerin" montajlanmış olması * Adem olayında konuşmaları, itiraz etmeleri, akıl yürütmeleri vb ifadeler Özellikle Adem olayında meleklerin konuşması, itirazı, akıl yürütmesi, secde etmeleri tipik eylemler olarak görülmüştür ve meleklerin insan gibi başka bir tür varlık olmaları sonucunu doğurmuştur. Oysa dağlara ve taşlara emanet teklif edildiğinde onlarda ölçmüş, tartmış, itiraz etmiş, yükü almamış fakat secdelerine devam ederek koşulsuz kendilerine bildirileni yapmaya devam etmişlerdi ve ediyorlarda... Yer ve gökte insan gibi bir tür varlık mı? Kuran'da karıncadan göklere kadar konuşmayan bir şey var mı? Yani Adem olayında kafalara kazınmış olan klasik cematin ortasındaki ademe secde sahnesi melek anlayışının önündeki en büyük tabudur. Melek "OL emri yerine gelirken kullanılan her türlü materyal, malzeme, emir, olgudur" Yani Allah'ın "OL" emri ile olan herşeyin temelinde "MLK" vardır. Kaba bir tabirle yaratıcının yaratma vasfının işleme/işlenme olgusu MLK'tir... Bu anlamda, Ademe edilen secde üzerinde dikkatle bir kere daha düşünmek gerekiyor ki melek kavramı açılabilsin... Kur’an melek diye güç sahibi olmayı kastediyor. Allah’ın melekleri, Allah’ın güçleri demektir. Rüzgar, fırtına, gök gürültüsü, yağmur gibi tabiatta varolan kuvvetler… Tabiatta varolan bir takım işlevsel fonksiyonlar… Hatta insanın bir takım ruhi ve psikolojik durumları… “ Gök gürültüsü (ra’d) meleklerden bir melektir. Dolayısıyla Kur’an’da bu kökten gelen kavramları tasnif edersek: Mülk güç, melik güç sahibi (özne), meleke güç fiili (yüklem), melek fiilin mef’ulu (yüklemin nesnesi), melekut da fiil/yüklem alanı veya sahası oluyor. Yani “el-melik”, “melekelerini” kullanarak “melaikeyi” ortaya çıkarıyor, bunların tezahür ettiği sahaya (alem) de “melekut” diyor. Bunu için de “mülk” O’nun oluyor. Bütün bunların mihverinde Allah var ve hepsi O’nunla ilgili… Kur’an der ki: “Rabbiniz gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra görkemli egemenliği ile iş ve oluşu çekip çeviren Allah’tır. Bu yaratma İKİNCİSİ OLMADAN yalnızca kendisinin iradesi iledir. İşte Rabbiniz Allah budur. Şu halde O’na ibadet ediniz. Bu zihin tutulması neden?” (Yunus; 10/3) Yani: Allah gökleri ve yeri, O’nunla birlikte/O’na yardım eden ikinci bir aracı (şefi’) olmaksızın, tek başına yaratmıştır… Ayetteki şefi’ bu bağlamda “ikinci” anlamına geliyor. Çünkü ahirette günahkârlara şefaatçi bulunup bulunmayacağı değil; göklerin ve yerin yaratılışı anlatılmaktadır. “Allah bu yaratmayı yaparken (halen de yaratıyorken çünkü yaratma sürüyor) yanında ikinciler veya yardımcılar, aracı tanrılar, yarı tanrılar, tanrısal melekler vs. var mıydı?” gibi bir soruya cevap verilmektedir. Çünkü eski dünya dinleri bir yüce tanrıdan başka ikinci, üçüncü alt tanrılar, yarı tanrılar, cinler, ifritler, tanrının yaratmada yardımcısı melekler anlayışı ile doluydu. Tanrı yaratmayı direk kendisi yapmaz, onlara havale ederdi. Bir kralın ülkesini oğulları arasında taksim etmesi ve bir çok yetkisini onlara devretmesi gibi Yahudi muhayyilesindeki “dört büyük melek” anlayışı da buradan geliyordu. Daha önceki dinlerde yüzlerceyken bunlarda dörde indirilmişti. Kur’an’ın tevhid ilkesi gereği bu, bir tek Allah’ın doksandokuz, bin, üç bin, beş bin, binlerce ismi, niteliği, melekesi, fonksiyonu, kuvveti haline getirildi. Çünkü Allah birdir (ehad) ve isimleri, sıfatları ve melekeleri ile bölünmez bir bütündür (samed)… Yani Tanrı bir tanedir ve Tanrılık sadece O’nda toplanmış olup O’ndan kimseye geçmez. Yaratmada, iş ve oluşta kimseyi vekil tayin etmez, bütün her şeyi doğrudan kendisi yapar. Örneğin Yahudi muhayyilesinde geçtiği gibi bitkileri ve mevsim işlerini Mikail’e, ölüm işlerini Azrail’e, vahiy işlerini Cebrail’e, kıyametin kopuşunu İsrafil’e havale etmiş değildir. O’nun “şefi”i yoktur. Bütün bunları direk kendisi yapar… Bu isimler (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil vb.) Allah’ın iş ve oluşu (şe’n/emr) meydana getiriyorken ki melekeleridir. O’ndan gayrı birer ikinci (şefi’) değil. İnsanlar zamanla Allah’ın yapıp edişini, edip eyleyişini (melekelerini) bu isimlerle ifadelendirmişler. Cebr-El: Tanrı’nın gücü… Azra-El: Tanrı’nın durduruşu/engelleyişi… Mika-El: Tanrı’nın övülüşü, tesbihi… İsraf-El: Tanrı’nın soluğu, nefesi… Samu-El: Tanrı’nın işitişi/Tanrı’yı duyan… İsra-El: Tanrı’nın yürüyüşü/Tanrı ile yürüyen… Rafe-El: Tanrı’nın yüceliği/Tanrı’ya yükselen… Bunların hepsi İbranice… Böyle yüzlerce isim var. Yahudi isimleri genellikle böyledir. Adı üzerinde Cebrail Allah’ın konuşma/vayhetme gücünü, Mikail mevsimleri yaratma gücünü, Ezrail ölüm, İsrafil hayat ve yaşam verme gücünü ifade eden özellikleri/melekeleridir. Bu isimlerin zamanla Tanrı’dan ayrı (alem dışı) ontolojik varlıklarmış gibi algılandığını görüyoruz. Kur’an yer yer bu muhayyileye hitap etmekle birlikte dönüştürmüş ve hepsini “tek bir Allah’ın” güzel isimlerinde toplayarak “Esmau’l-Hüsna”yı getirmiştir. Bu kültürden hareketle Abdullah (Allah’ın kulu), Seyfullah (Allah’ın kılıcı), Nurullah (Allah’ın ışığı), Nimetullah (Allah’ın nimeti), Lutfullah (Allah’ın nimeti) vb. Müslüman isimleri doğmuştur. Demek ki bu isim ve sıfatlar Allah’ın “melekeleri” oluyor. O’ndan ayrı (alem dışı) ontolojik varlıklar değil; O’nun kendisi de değil; alemde yani tarihte, hayatta, tabiatta ve insanda tecelli eden iş ve oluşu, yapıp edişi, edip eyleyişi… Kur’an’ın ilk muhataplarına sorsan bir Allah’a inanırlar ve fakat O’nun “samed” olduğunu kabul etmezlerdi. Gökte bir tanrıya inanmakla birlikte, O’nun, tanrılığı alt tanrılarla (min dunillah) bölüştüğünü, paylaştığını düşünürlerdi. İşte samed ilkesi bunu reddediyor. Allah’ın tanrılıkta bölünmez, paylaşma ve ortaklık kabul etmez bir bütün olduğunu ilan ediyor. Bunun içindir ki özellikle ilk sureler Allah isminden ziyade O’nun “melekelerine” vurgu yapar. Şunu demek ister: Bir Allah’a inanmak yetmez, O’nun alemle; tarihle, hayatla, insanla, tabiatla dinamik ilişki içinde olduğuna, güçleri, isimleri, melekeleri ile aramızda olduğuna da inanacaksınız… Şu halde “Her kim Allah’ın alemdeki tasarrufunun bin bir çeşit görünümlerine yani “melekelerine” düşman olursa Allah’a düşmanlık göstermiş olur” ne demek anlaşılıyor olmalı… Keza “Kim Allah’a; meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına ve ahiret gününe iman ederse…” de şu oluyor: “Kim insanla, tarihle, hayatla ve tabiatla iletişim içinde olan Allah’a; alemde tecelli eden güçlerine (melaiketihi), tarih boyunca gelen elçilerine (rusulihi), kitaplarına/hitaplarına (kutubihi), gelecekte de (yevmu’l-ahir) hesap soracağına iman ederse… İşte böyle insanlıkla canlı ve dinamik ilişki içinde olan (hayyu gayyum) Allah’a iman ederse, bilsin ki, kopmayan bir kulpa yapışmış olur ki asıl iman da budur. Yoksa müşriklerin gökte oturup duran, yarattıkları ile iletişimsiz, yetkilerini alt tanrılara (dunillah) devretmiş, vurdumduymaz tanrısı o “Gökteki”ne (Mülk; 67/16-17) değil… Ayrıca mülk, melik, malik, mülkiyet, melek, melekut kavramlarının en detaylı açıklamasını Süleyman kıssalarında bulabilirsiniz. * Süleyman'ın duasında kimseye yaraşmayacak "mülk" vardır. * Süleyman'a herşeyden verilir (min külli şey'in (bu ifadeye dikkat)) * Süleyman'ın muhatabı olan Melike'nin danıştığı kişilere (melei eftun) * Hüdhüd'ün getirdiği haberde Melike'yi tanımlamasına dikkat "Ona herşeyden verilmiş" (min külli şey'in)[/QUOTE] Bu yazının içeriğine bir değil bir kaç yerde yeterli cevaplar verilmesine rağmen, (yine aynı yazıları hiç cevaplanmamış gibi, onlara verilen cevapları göstermeden) yeniden yazmanız, aslında görüşünüzde hatalı olduğunuz ve ancak bunu kabul edemediğinizi gösterir. Size kısaca sorayım: "Melekler ayrı varlık olarak yoktur, onlar insanların iyi taraflarıdır" diyen siz kardeşlerim, doğal olarak; "şeytana da ayrı bir varlık değildir, o da insanın nefsi vb. kötü taraflarıdır" diyerek, melek ve şeytanları yanlış anlama, dolayısıyla şeytanın itiraflarını atlayarak onları doğru değerlendirip tedbir almama tehlikesine düşmektesiniz. 1- Size göre, İblis, insanın kötü yönü, nefsi vb. bir özelliği ise, yani insanın kendine ait bir olgu ise, [COLOR="Red"][I][B]insanlar vefat ettirildiğinde, iblis neden ettirilmemektedir? [/B][/I][/COLOR] 2- İnsan vefat etmesine rağmen, İblis kıyamete kadar "kalan sağlar benimdir" kabulüyle kıyamete kadar yaşıyorsa, [COLOR="Red"][I][B]o zaman bu iblis nasıl oluyorda her insanın kendine ait bir özelliği, nefsi olabiliyor?[/B][/I][/COLOR] 3- Şeytanı (ve meleği) ayrı varlık olarak reddeden kardeşlerimden sadece bu soruların cevaıbını bekliyorum. Lütfen, herkes samimi olarak cevaplamaya çalışsın... Ama, kurandaki cevabı bile bile, yani akıllarının anladığının aksine kabule devam edenler de olabilirse, onlarda "hesap gününü" hatırlasınlar... selamlar, aorskaya |
[QUOTE]1- Size göre, İblis, insanın kötü yönü, nefsi vb. bir özelliği ise, yani insanın kendine ait bir olgu ise, insanlar vefat ettirildiğinde, iblis neden ettirilmemektedir? [/QUOTE]
İNSANIN İBLİSİ DİYE BİR TABİR KURANDA BULAMAZSINIZ. ASLINDA BU SORUNUN MUHATABI SİZSİNİZ. iBLİS İNSANIN ÜMİTSİZLİK MELEKESİDİR. bU MELEKE İNSANLIK VAR OLDUĞU SÜRECE YAŞAYACAKTIR. ÇÜNKÜ ALLAHDAN İZİNLİDİR. |
[QUOTE=pramid;14698]Sevgili kaya,
Melekleri varlık kabul etmen gibi ayrıldığımız hususlar sizi [COLOR="Red"][B][I]adaletli olmaktan, iyilik yapmaktan, yakınlara bakmaktan ayırmıyor ise sorun yok.[/I][/B][/COLOR] İstersen kaşar peynirine tap. [COLOR="Red"][I][B]Ben bu Allahın emrettiklerine bakıyorum.[/B][/I][/COLOR] [/QUOTE] Aslında şu yazı bile kendi içinde o kadar büyük yanlış barındıryorki! Ama, tabi yine senin egon baskın gelmiş ve seni esir almış... Şimdi bu yazında başkasına hitabın bunu kabul eden sen ve senin gibiler için ne anlama geldiğini gösterelim: 1- Bir insanın adaletli olması, iyilikler yapması, yakınlarına bakması, size göre kurtuluş için yeterli olduğundan, Allah dışındaki şeylere tapabilmesinde sakınca yoktur öylemi? 2- [COLOR="Red"][I][B]Ben bu Allahın emrettiklerine bakıyorum.[/B][/I][/COLOR] diyen sen, Allah'ın müslüman olmanın şartı olarak istediği [COLOR="Red"][B][I]"LA İLAHE" emrine de bakmıyormusun?[/I][/B][/COLOR] 3- Sen gerçekten, bu dediklerini yaparak, başka şeylere taparak, yada hiç bir şeye tapmayarak yaşarsan, ahiretinin iyi olacağınımı kabul ediyorsun? Bu nasıl müslümanlık anlayışıdır, bu nasıl hanifliktir? Bana kısaca anlatabilen olursa sevinirim... selamlar, aorskaya |
[QUOTE]2- İnsan vefat etmesine rağmen, İblis kıyamete kadar "kalan sağlar benimdir" kabulüyle kıyamete kadar yaşıyorsa, o zaman bu iblis nasıl oluyorda her insanın kendine ait bir özelliği, nefsi olabiliyor?[/QUOTE]
Bunu arabi bakış açısı ile anlamanızı beklemiyorum. Vefat ile ölme kelimelerini karıştırıyorsunuz. Lütfen şu yazıyı kurandan teyit ediniz [QUOTE]VEFAT " وفاةVefat" sözcüğünün kökü " وفىvfy [vefa]" sözcüğüdür. "Vfy" sözcüğü; " غدر ğadr" sözcüğünün zıddı olup "tastamam verme, eksiltmeden yerine getirme" demektir. Bu sözcükten türemiş olan "vefat" sözcüğü ise "ölüm" demektir. "Ölüm"e "vefat" denmesi, Allah'ın kişiye verdiği ömrü senesi, ayı, günü, saati, dakikası ve saniyesiyle eksiksiz yaşatmasındandır. (Lisanü'l-Arab; c: 9, s: 362-364) Bu bilgiler doğrultusunda Kur'an'a bakıldığında, "vfy" sözcüğünün gerek sülasi [üçlü] gerekse mezidatı [eklentili kalıpları] dâhil, Kur'an'da toplam 66 kez yer aldığı görülmektedir. Ancak sözcük Kur'an'ın her yerinde aynı anlamda kullanılmamıştır. Şöyle ki: * Üç ve dört harften oluşan kalıpları "tastamam verme, eksiltmeden yerine getirme" anlamında: Necm/37, 41, Nur/25, 39, Hud/15, 109, 111, Al-i Imran/25, 57, 76, 161, 185, Nisa/173, Fatır/30, Ahkaf/19, Zümer/10, 70, Bakara/40, 177, 272, 281, Nahl/91, 111, Enfal/60, Fetih/10, Yusuf/59, 88, Hacc/29, Ra'd/20, İnsan/7, Maide/1, En'am/152, A'raf/85, Hud/85, İsra/34, 35, Muttaffifin/2, Tövbe/111; *Beş harfli " تفعّل Tefe'ul" kalıbından olanları ise "vefat" anlamında kullanılmıştır: Al-i Imran/55, 193, Nisa/15, 97, En'am/60, 61, Zümer/42, Muhammed/27, Nahl/28, 32, 70, Yusuf/101, Secde/11, A'raf/37, 126, Enfal/50, 51, Hacc/5, Mü'min/67, 77, Maide/117, Yunus/46, 104, Ra'd/40, Bakara/234, 240. Sırf "vefat" sözcüğünün geçtiği ayetlere bakıldığında, sözcüğün "ölüm" anlamına gelmediği, "ölüm" ile "vefat"ın birbirinden farklı iki ayrı şey olduğu görülmektedir. Ve O, sizi geceleyin vefat ettiren, gündüzün elde ettiğiniz şeyleri bilen, sonra adı konmuş ecelin [vadenin] gerçekleşmesi için sizi kaldırandır. Sonra dönüşünüz yalnızca O'nadır. Sonra O, yaptıklarınızı size haber verecektir. Ve O [Allah], kulları üzerinde Kahir'dir [hükümranlığı sürdürür] ve O, sizin üzerinize koruyucular gönderir. Sonra da sizden birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz, hiç eksik-fazla yapmadan, onu vefat ettirirler. (En'am;/60, 61) Allah, o nefisleri ölmeleri sırasında vefat ettirir. Ölmeyenleri de uyuduklarında; artık haklarında ölüm gerçekleştirdiklerini alıkoyar, diğerlerini de adı konmuş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir kavim için nice ayetler vardır. (Zümer/42) Dikkat edilirse, ayetlerdeki "ölüm geldiği vakit elçilerimiz ... vefat ettirirler" ve "ölmeleri sırasında vefat ettirir" ifadelerinde "vefat" sözcüğünün "Allah'ın kişiye verdiği ömrü senesiyle, ayıyla, günüyle, saatiyle, dakikasıyla ve saniyesiyle eksiksiz yaşatması" anlamına karşılık olmadığı; "vefat"ın ölüm anından hemen önce yaşanan bir süreç olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Rabbimiz "vefat"ın ölümden başka bir süreç olduğunu ve değişik şekillerde tezahür ettiğini şu ayetlerde beyan etmiştir: De ki: "Size görevlendirilmiş ölüm meleği sizi vefat ettirecek, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz." (Secde/11) Şu, kesinlikle meleklerin, kendilerine zulmederlerken vefat ettirdikleri kimseler; Onlar [melekler]: "Ne işte idiniz?" derler. Onlar: "Biz yeryüzünde güçsüzleştirilmiş kimselerdik" derler. Onlar [Melekler]: "Allah`ın yeryüzü geniş değil miydi, siz orada hicret etseydiniz ya?" derler. Artık, işte bunların varacakları yer cehennemdir. Ve o ne kötü gidiş yeridir. (Nisa/97) (O kâfirler) Kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, vefat ettirdikleri kimselerdir. Artık teslimiyeti bırakırlar: "Biz, hiç bir kötülükten yapmıyorduk." Bilakis, Şüphesiz Allah sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilendir. (Nahl/28) Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak "Tadın bakalım kızgın ateşin azabını- diye onları vefat ettirirken bir görseydin." İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz şeyler sebebiyledir. Ve şüphesiz Allah, kullara hiçbir şekilde zulmeden biri değildir. (Enfal/50, 51) Artık melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak onları vefat ettirirken nasıl olacak! (Muhammed/27) (Takva sahipleri) O kimselerdir ki, melekler, onları hoş ve rahat ettirerek vefat ettirirler. "Selam size, yapmış olduğunuz işlerin karşılığı olarak girin cennete..." derler. (Nahl/32) Yüzler var ki o gün apaydınlıktır. Rabblerine nazar edicidirler. Ve yüzler de var ki o gün asıktırlar. Zannederler ki kendilerine belkıran yapılır. Hayır... Hayır... Köprücük kemiklerine dayandığı zaman, ve "Kim tedavi edicidir! [Çare bulan kimdir!]" denildiği [zaman], ve o [can çekişen kişi] bunun o ayrılık anı olduğunu anladığı [zaman], ve bacak bacağa dolaştığı [zaman], işte o gün sevk [sürülüp götürülmek], sadece Rabbinedir. (Kıyamet/ 22-30) Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, "vefat" iki şekilde gerçekleşmekte, bu süreci takva sahipleri mutluluk ve rahatlık içinde geçirirken, suçlular ise mutsuz ve işkence içinde geçirmektedirler. Demek oluyor ki, "vefat", Allah'ın insanlara, ölecekleri andan hemen önce yaşatacağı, herkese yaptıklarının ve yapması gerekirken ötelediklerinin hepsini eksiksiz fazlasız göstereceği, haber vereceği bir süreçtir. Başka bir ifade ile "vefat", Rabbimizin, insanın hayatındaki tüm kayıtları en ince ayrıntısı ile tıpkı bir yazarkasanın "Z raporu" gibi, ölüm anından kısa bir süre önce hiç eksiksiz fazlasız ortaya koyuvermesidir. Bu "ortaya konuş" ise insanın yapısına yaratılıştan yerleştirilmiş olan "koruyucular, bellekler, elçiler [hafıza hücreleri]" ile sağlanmaktadır. Vefat süreci, Kıyamet suresinde şöyle bildirilmiştir: O gün, o insan, önden yolladığı şeyler ve geriye bıraktığı şeyler ile haberlenir. Aslında insan kendi aleyhine iyi bir gözetmendir. Tüm mazeretlerini koysa da bile / Tüm perdelerini koysa da bile... Onu çabuklaştırman için dilini ona hareket ettirme! Kuşkusuz onun [yaptıklarının-yapmadıklarının] birleştirilmesi ve toplanması yalnızca Bizim üzerimizedir. O halde Biz onu [yaptıklarını - yapmadıklarını] topladığımız zaman sen onun toplanmasını izle! Sonra, onun [yaptıklarının - yapmadıklarının] beyanı [kanıtlarıyla ortaya konması] da sadece Bizim üzerimizedir. (Kıyamet/13-19) "Vefat" konusunda iki husus dikkat çekmektedir: 1- Vefat ettiren mutlak surette Allah'tır. Hâlbuki bazı ayetlerde buna uygun olarak Allah'ın vefat ettirdiği söylenmiş [Maide/117, Yunus/46, Ra'd/40, Mü'min/77, Zümer/42, En'am/60, Yunus/104, Nahl/70, Al-i Iımran/193, A'raf/126, Yusuf/101], bazı ayetlerde ise vefatı elçilerin veya meleklerin gerçekleştirdiği bildirilmiştir [Nisa/97, En'am/61, Muhammed/27, Nahl/28, 32, Enfal/50, Secde/11, A'raf/37]. Bunun sebebi, Allah'ın "vefat" işlemini elçiler, melekler vasıtası ile yapmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumun bir başka örneği de, aslında kılavuz olan, karanlıklardan aydınlığa çıkaranın kendisi olmasına rağmen, Rabbimizin bu eylemi, tıpkı vefatı meleklere, elçilere izafe ettiği gibi elçiye izafe etmesidir: Allah, inananların Veliysidir [yakın kimsesidir]; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Küfre sapanlara gelince, onların yakın kimseleri tağuttur ki, kendilerini nurdan karanlığa çıkarır. Bunlar cehennem ashabıdır. Onlar orada sürekli kalıcıdırlar. (Bakara/257) Elif, Lâm, Râ. Bu, Bizim sana, insanları Rabblerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa; Azîz'in [Güçlü Olan'ın], Hamîd'in yoluna çıkarman için indirdiğimiz bir kitaptır. (İbrahim/1) Dolayısıyla, "vefat" konusunu değerlendirirken "öldüren" ve "dirilten"in Allah olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. 2- Bazı ayetlerde ölümden bahsedilirken "ölüm" değil, ölümden önceki "vefat" zikredilmiştir. Bu ayetlerde Rabbimiz "hiç olma" anlamındaki "ölümü" zikretmeyerek iyi insanlar için hiçliğin, korkunun, dehşetin olmayacağını ve dünya hayatlarının hoş ve rahat bir vefat süreci ile biteceğini vurgulanmış olmaktadır. Böylece iyi insanlar ölümle korkutulmamakta, ölümden nefret ettirilmemekte, ayrıca bu üslup ile olayın en önemli noktasına dikkat çekilmiş olmaktadır. Bazı ayetlerde "vefat" için görevlendirilen elçilerin [meleklerin] çoğul olarak belirtilmesine karşılık, Secde/11'deki ifade tekildir. Bu uygulama, "ölüm meleği" tanımının vefat ettiren meleklerin genel adı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu, yüzlerce askerin yaptığı bir iş ifade edilirken "bunu asker yaptı" diye tekil zamir kullanılmasına benzemektedir. En'am suresinden alıntıdır.[/QUOTE] |
[QUOTE=pramid;14703]İNSANIN İBLİSİ DİYE BİR TABİR KURANDA BULAMAZSINIZ. ASLINDA BU SORUNUN MUHATABI SİZSİNİZ.
iBLİS İNSANIN ÜMİTSİZLİK MELEKESİDİR. bU MELEKE İNSANLIK VAR OLDUĞU SÜRECE YAŞAYACAKTIR. ÇÜNKÜ ALLAHDAN İZİNLİDİR.[/QUOTE] Tabiki kuranda bulamazsın çünkü yok... Çünkü İblis, sizin dediğiniz gibi insanların kötü tarafı, yada insanların nefisleri değildir. Şimdi de, İnsana ait nefis gibi bir husus olduğu görüşünü terk ederek, yeni bir çarpıtmayamı başvuracaksınız sevgili pramid! 1-İnsanın ümitsizlik melekesi ne demektir yahu? İnsanın her ne melekesi olursa olsun, insana ait bir yeti, bir husus ise insanla beraber nasıl ölmüyor da kıyamete kadar yaşayabiliyor? 2- Senin ümitsizlik meleken, benim ümitsizlik melekem, onunki vb. nasıl bizler ölünce ölmezler? 3- Tek bir cevabı var! [SIZE="3"][COLOR="Red"]Nasıl tanımlarsan tanımla, "İblis; insanın parçası yada özelliği değildir. Ayrı bir varlık olarak iblis, kıyamete kadar izinlidir. "[/COLOR][/SIZE] Bunun için kuranda itirafları bize anlatılmakta ve tedbir almamız istenmektedir. Daha fazla aksini kabul etmeye çalışmaya zorlamak, insanı mahveder... Ama, hala bu seçimde bulunmak isteyenler olabilecekse, yapılabilecek şey kalmıyor... Herkes seçimlerinin sonuçlarına katlanır. Selamlar, aorskaya |
[QUOTE=pramid;14705]Bunu arabi bakış açısı ile anlamanızı beklemiyorum. Vefat ile ölme kelimelerini karıştırıyorsunuz.
Lütfen şu yazıyı kurandan teyit ediniz[/QUOTE] Harikasın ya! [B][COLOR="Red"][I]Herşeyi kendisinin anlayabileceğini, ama başkasının anlayamayacağını kabul eden bir kafaya; ne anlatılabilirki?[/I][/COLOR][/B] Gerçekten, bu sözden de ibret alınacak çok şey vardır. Şimdide konuyu meleklerin varlığını inkardan, bunların varlığını kabul edenlerin, medeniyetsiz oluşundan, dinden dönenler olduğundan bahseden sen, bana kalkıp "vefat" ı anlatmaya çalışma... "İnsan, yaşam, vefat, kabir, kıyamet, hesap günü ve sonrası" başlığındaki yazılarıma bakarsan vefattan ne anladığımı görürsün. Ama, sen şu yukarıdaki hataların gösterilmesine rağmen görmezden gelmeye ve bunlara değinmemeye devam edebilirsin. Ancak, rabbimizin şahit olduğunu hatırla! Yada zaten biliyorsun, buna rağmen devam ediyorsun.(değilmi?) Selametle, aorskaya |
Aorskaya selamet, bizim zihni yapımız ile senin zihni yapın farklı. Üslüp sıkıntılı olduğu için tartışmanın bir anlamı yok.
Bilgileni sun. Ama lütfen dayatma. Çünkü senin sunduğun verileri bizler bir süre savunmuştuk. O bilgilerimiz bizim cehaletimizdendi. |
[QUOTE=pramid;14717]Aorskaya selamet, bizim zihni yapımız ile senin zihni yapın farklı. Üslüp sıkıntılı olduğu için tartışmanın bir anlamı yok.
[COLOR="Red"][SIZE="3"]Bilgileni sun. Ama lütfen dayatma[/SIZE][/COLOR]. Çünkü senin sunduğun verileri bizler bir süre savunmuştuk. O bilgilerimiz bizim cehaletimizdendi.[/QUOTE] Pes artık, Sen; 1- ya ne yazdığını bilmiyor, 2- ya yazdığın şeylerin ne anlama geldiğini bilmiyor, 3- yada ne yazılırsa yazılsın, ille de benim dediğim gibi şartlanmalara sahip ve seninle aynı düşünmeyenleri de cahil, medeniyetsiz ve dinden dönen yani mürted görebilen sağlıksız bir mantığın var. Yukarıda hiç bir şey yapmamış edasıyla yazan kardeşim, bak bu söylediklerini ben senden önce en son ne zaman söylemişim! [QUOTE=aorskaya;14700]Sevgili pramid, Önceki yazında ne denli hatalı pozisyonlara düşen tavırlar sergileyerek yazdığına ilişkin görüşlerime hiç değinmeyen, başka bir yazı yazmışsın. Bu yazında da, yine benzer hatalar yer almakta ise de bunları göstermeden önce, konunun önemine dayanarak bir kere daha kısaca size hatırlatmada bulunmak istiyorum. Burada yazışan taraflar, eğer müslümanlarsa; herkes kurandan görüşünü ortaya koyar ve okuyucularda bunu kendi akıllarıyla değerlendirip, kabul ve red hususunda kendi iradelerini kullanırlar. Yazarlara düşen, görüşlerini aktarıp, kenara çekilmektir. Aksi halde, kişiyi etkilemek için, onun aklını kullanmasını engelleyecek küçük de olsa empozelerde bulunmak, kendine ve kişiye zararlı sonuçlar doğurur. Hatalı iseniz, diğer kimseyide akıl etmeden onu kabule yönlendirdiğiniz ve kabulunü sağladığınızda onunda hata yapmasına sebep olursunuz. Bu nedenlerle; 1- Yazışmadaki karşı taraf için; "[COLOR="Red"][B][U][I]medeniyetsiz, arabi kafalı, dinden dönenler"[/I][/U][/B][/COLOR] şeklinde ithamlarda bulunma gibi yanlış huyları acilen terketmeniz, 2- Eğer doğruysanız, ortaya koyduğunuzla yetinip, bunu kabul için başkaca ek çabalara girmemek zorunda olduğunuzu bilmeniz, 3- Peygamberin tebliğ ve açıklama pratiğini kurandan anlamaya çalışarak, tebliğ edip, uyarıp, başkaca bir şey yapmamamız gerektiğini anlayabilmeyi, becermeniz gerekiyor. Bu yazılarımı, sizin yatıklarınızın açıklaması olarak söylediğimi iyi kavramanızı ve bundan böyle bu bilinçte yazılarınızı beklediğimi belirtmek isterim. selamlar, aorskaya[/QUOTE] Ama, galiba bu huylarınız hiç değişemeyecek değilmi? Rabbim şahittir, bana o yeter... selamlar, aorskaya |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:32 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam