hanifler.com Kuran odaklı dindarlık

hanifler.com Kuran odaklı dindarlık (http://www.hanifler.com/index.php)
-   Tasavvuf Araştırmaları (http://www.hanifler.com/forumdisplay.php?f=26)
-   -   Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar (http://www.hanifler.com/showthread.php?t=3025)

sevginur 9. November 2012 09:22 PM

Kur’an Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
 
[CENTER][SIZE=3][COLOR=red][B]ÖNSÖZ[/B][/COLOR][/SIZE][/CENTER]




[CENTER][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]بسم الله الرحمن الرحيم[/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]



[CENTER][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]الحمد لله رب العالمين و الصلاة و السلام على رسولنا محمد و على آله و صحبه أجمعين.[/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]



[CENTER][SIZE=3][B][FONT=Arial]Dinimizin bir kitabı, bir de peygamberi vardır. Kitab’ını korumayı Allah üstlenmiştir. O, şöyle buyurur:

[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“O Zikri (Kurân’ı) biz indirdik. Ne olursa olsun onu koruyacak olan da biziz.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Hicr 15/9)[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Arial]

Peygamber[/FONT][/B][B][FONT=Arial]Kur’ân’a[/FONT][/B][B][FONT=Arial] uymak ve onu tebliğ etmekle görevlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][/B][B][FONT=Arial][B]“[/B][/FONT][/B][B][I][FONT=Arial]Onlara bir ayet getirmediğin zaman “bir yerden derleseydin ya?” derler. De ki :

[COLOR=Red]“Rabbim[/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]tarafından bana ne vahyedilirse ben ona uyarım.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](A’raf 7/203[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT]

[SIZE=3][B][FONT=Arial]Peygamberimiz, Kur’ân[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial]’a[/FONT][/B][B][FONT=Arial] uymak zorunda olduğu için onun söz ve uygulamalarını aktaran Sünnetini, Kur’ân ışığında değerlendirmek gerekir. Bu yol, uydurma veya yanlış rivayetlerden korunmayı sağlar. [/FONT][/B][/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]Akaid[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial], fıkıh[/FONT][/B][B][FONT=Arial], kelam[/FONT][/B][B][FONT=Arial] ve sair konularda oluşmuş mezhepler ve her mezhebe ait kitaplar vardır. Bunları da Kitap[/FONT][/B][B][FONT=Arial] ve Sünnet[/FONT][/B][B][FONT=Arial] ışığında değerlendirerek yanlış görüş ve yorumlardan korunmak gerekir.[/FONT][/B][/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]Bu kitabı inceleyenler, dini kitaplarda yer alan yanlış görüşlerin eskiye dayandığını göreceklerdir. Bunun böyle olacağını Kur’ân haber vermiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][/B][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“O gün Elçidiyecek ki, “Ya Rabbi, be*nim kavmim bu Kur’ân'ı kendi*lerinden uzak tuttu*lar.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B](Furkan 25/30[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B])[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]İbn[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial] Abbâs[/FONT][/B][B][FONT=Arial]’ın[/FONT][/B][B][FONT=Arial] bildirdiğine göre bir gün Peygamberimiz şöyle bir konuşma yaptı: “[/FONT][/B][B][FONT=Arial]Sizler yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak toplanacaksınız. Tıpkı âyette,[/FONT][/B][B][I][FONT=MS Mincho]“

[/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İlkin yaratmaya nasıl başladıysak öylece yeniden yaratacağız. Bu bizim verdiğimiz sözdür; onu yerine getireceğiz.[/FONT][/I][/B][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3] (Enbiya 21/104[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]

)[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Arial]dendiği gibi. Kıyâmet günü ilk giyindirilecek olan İbrahim[/FONT][/B][B][FONT=Arial]’dir. Ashabımdan bir grup sol tarafa alınacak, ben “Ashabım! Ashabım!” diyeceğim. Allah Teâlâ diyecek ki;

[COLOR=Red] “Bunlar, senin ayrılmandan sonra sürekli geriye gittiler.” Ben de salih kul İsa’nın dediği gibi diyeceğim[/COLOR][/FONT][/B][COLOR=Red][B][FONT=Arial]: “[/FONT][/B][B][I][FONT=Arial]... İçlerinde bulunduğum sü*rece onları görüyordum. Beni vefat ettirince gö*ren yalnız sen oldun. Sen her şeyi görüp gözetirsin. Eğer azab edersen, onlar senin kullarındır. Bağışlarsan şüphesiz sen güçlüsün, doğruyu yaparsın.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B](Mâide 5/117-118[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]) [B](Buhari, Enbiya, 8)[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]Dini menfaatlerine alet edenler eksik olmaz. Siyasi, sosyal, maddi vs. her ne suretle olursa olsun, dini menfaatlerine alet edenler, dine zarar verirler. Bunlar eğer ilim sahibi ve etkili kimselerden olurlarsa zararları büyük ve kalıcı olur. Kimin ne niyette olduğu bilinemediğinden, ihtiyatı elden bırakmamak, din adına ortaya konmuş görüş ve uygulamalara şüpheci bir tavırla yaklaşmak gerekir.[/FONT][/B][/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]Bu şüphe yüzünden Kur’ân’ı anlama metodu diyebileceğimiz tefsir usulünü gözden geçirdik ve gördük ki, muhkem[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial], müteşâbih[/FONT][/B][B][FONT=Arial], mesânî[/FONT][/B][B][FONT=Arial] ve nesih[/FONT][/B][B][FONT=Arial] gibi temel kavramlar, ilgili âyetlerden uzak bir biçimde tanımlanmışlar. Bu tespit bizim, Kur’ân’ı açıklama usulünü, Kur’ân’dan bulup çıkarmamızı sağladı. Kitabın son bölümünü oluşturan bu usül, bir çok şeyi düzeltecektir. [/FONT][/B][/SIZE]

[SIZE=3][B][FONT=Arial]Beyaz bir sayfa açmaya çalıştık. Bu sebeple kitap[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial], baştan sona yeniliklerle doludur. Esas yenilik, her konunun Kur’ân-Sünnet bütünlüğü içinde ele alınmasıdır.[/FONT][/B][/SIZE]

[SIZE=3][B][FONT=Arial]Çalışmalarımızı, Süleymaniye Vakfı’ndaki uzmanlarla birlikte yürütmekteyiz. Bunlar arasında Arapça’yı, Kur’ân’ı, Sünneti, tarihi, fıkhı, akaidi, ekonomiyi, felsefe vs.yi iyi bilenler vardır. Çalışmalara esnaf, sanayici, işçi -[/FONT][/B][/SIZE][SIZE=3][B][FONT=Arial]memur ve vasıfsız vatandaşların da katkısı olmuştur. Dünyanın her yerinden Vakfın internet sitelerine akan sorular, insanların sıkıntılarını ve beklentilerini tespit etmemize yaramaktadır. Bu sebeple en zor konuları, her insanın anlayacağı şekilde sunmaya çalıştık. [/FONT][/B][/SIZE]

[SIZE=3][B][FONT=Arial]Hedefimiz, kimliğine bakmadan, Kur’ân’ı her insana ulaştırmak ve tebliğ etmektir. İnsanların yazdığı kitaplardan öğrenilmekte olan dini, Allah’ın kitabından öğrenmenin büyük bir zihniyet değişikliğine sebep olacağına inanıyoruz. [/FONT][/B][/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Arial]Gayret bizden, başarı Allah’tandır. [/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]




[CENTER][SIZE=3][B][FONT=Arial]Abdulaziz[/FONT][/B][B][FONT=Arial] BAYINDIR[/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]



[CENTER][SIZE=3][B][FONT=Arial][B]İSTANBUL [/B][/FONT][/B][B][FONT=Arial]16.03.2006 [/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]

sevginur 9. November 2012 09:23 PM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]GİRİŞ[/COLOR][/SIZE][/B]

[CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][FONT=MS Mincho][B]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/B][/FONT][FONT=Arial][B]:[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]وَمَنْ يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ.[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[CENTER][CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُم مُّهْتَدُونَ .

[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kim Rahman’ın [/FONT][/I][FONT=Times New Roman][B]Zikri[/B][/FONT][/B][B][I][FONT=Arial]’ni ([/FONT][B]Kur’ân[/B][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ı[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]) bulanık görürse başına bir şeytan[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] sararız. O onun arka*daşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Zuhruf 43/36-37[/B][/FONT])
[/COLOR][/SIZE]
[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=MS Mincho]Ayetteki [/FONT][FONT=Times New Roman]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]يعش[/I][/FONT][/B][FONT=MS Mincho])[/FONT][FONT=MS Mincho] = ya’şu, [/FONT][FONT=Times New Roman]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]ذكرالرحمن[/I][/FONT][/B][FONT=MS Mincho])[/FONT][FONT=MS Mincho] = zikr’ur-Rahman[/FONT][FONT=MS Mincho] ve [/FONT][FONT=Times New Roman]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]نقيض[/I][/FONT][/B][FONT=MS Mincho])[/FONT][FONT=MS Mincho] = nukayyid kelimeleri önemlidir. [/FONT][FONT=Times New Roman]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]يعش[/I][/FONT][/B][FONT=Times New Roman])[/FONT][FONT=MS Mincho] aşâ, kökünden, gözün dumanlı olması, iyi görememesi veya kör olması anlamınadır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][1][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/URL][FONT=MS Mincho]. ([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]ذكرالرحمن[/I][/FONT][/B][FONT=MS Mincho]), Rahmân’ın Zikri demektir. Zikir, kafaya yerleştirilip kullanıma hazır tutulan bilgidir. Onu akla ve dile getirmeye de zikir denir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][2][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/URL].Kafalara yerleşip kullanıma hazır tutulacak asıl bilgi Allah’ın Kitabında olandır. Bu sebeple İlâhî kitapların ortak adı Zikir’dir[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][3][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/URL]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

[COLOR=Red] [B][I]“Bilin ki, kalplerin yatışıp rahatlaması Allah[/I][/B][B][I]’ın zikri ile olur.”[/I][/B] (Ra’d 13/28)[/COLOR]

[/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=Arial]Kendini ve çevresini dikkatle gözlemleyenler, Allah’ın Kitabındakine benzer bilgilere ulaşırlar. Çünkü gözlemlenen o şeyler de birer âyettir. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ [/FONT][FONT=Arial]şöyle buyurur: [/FONT][B][I][FONT=Arial]

[COLOR=Red]“Biz onlara âyetlerimizi, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde göstereceğiz; sonunda onun gerçek olduğu onlar açısından iyice anlaşılacaktır[/COLOR][/FONT][/I][/B][FONT=Arial][COLOR=Red].[B]”[/B] [/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Fussilet 41/53[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]

[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=Arial]Bu bilgiler fıtrata, yani yaratılış, değişim ve gelişim kanunlarına tam uyduğu için kişiyi rahatlatır ve tatmine ulaştırır. İşte Allah’ın dini budur. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmış*tır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama in*sanların çoğu bunu bilmez*ler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Rum 30/30[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]

[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=MS Mincho]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]قيض): (نقيض[/FONT][/B][FONT=MS Mincho]= kayd[/FONT][FONT=MS Mincho]) kökündendir. Kayd, yumurtayı saran dış kabuktur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Arial][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=MS Mincho]. Ayette geçen; [/FONT][FONT=MS Mincho]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]نقيض له شيطانا[/FONT][/B][FONT=MS Mincho] = nukayyid lehû şeytânen) ifadesi, “şeytanın onu, yumurta kabuğu gibi sarmasına fırsat veririz” demek olur. [/FONT][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=MS Mincho]D[/FONT][FONT=Arial]oğru yol, şeytanın çalışma sahasıdır. İblis,[/FONT][FONT=Arial] Allah[/FONT][FONT=Arial]’tan Kıyâmete kadar yaşama izni alınca şöyle demişti[/FONT][FONT=Arial]: [B][I]“.

[COLOR=Red].. And [/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red]olsun[/COLOR][/FONT][COLOR=Red], insanlar için senin doğru yolunun üstünde oturacağım. Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağla*rından, sollarından sokulacağım. Göreceksin, çoğu sana teşekkür etmeyecektir.”[/COLOR][/I][/B][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](A’raf 7/16-17[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR]
Allah[FONT=Arial] da şöyle demişti: [/FONT][B][I][FONT=Arial]

[COLOR=Red]“Çık oradan; yerilmiş ve kovulmuş olarak. Hele onlardan biri sana uysun, sizin hepinizi Cehenneme dolduracağım.”[/COLOR][/FONT][/I][/B][FONT=Arial][COLOR=Red](A’raf 7/18[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]

[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=Arial]Şeytan[/FONT][FONT=Arial] insandan ve cinden olur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Cinden olanını kovmak için Allah[/FONT][FONT=Arial]’a sığınmak yeterli olur. Ama insan şeytanı ile mücadele[/FONT][FONT=Arial] zordur. En zoru da dini söylemle karşımıza çıkanlardır. İlahi dinleri[/FONT][FONT=Arial] bozanların tamamı, bu işi, dindar gözükerek yapmışlardır. [/FONT][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][FONT=Arial]Şimdi âyeti tekrar okuyalım[/FONT][B][I][FONT=Arial]:
[COLOR=Red]
“Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) bulanık görürse başına bir şeytan[/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] sararız. O onun arka*daşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red][B](Zuhruf 43/36-37[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Sahabe[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] döneminde, [/B][/FONT][/COLOR][B][FONT=Arial]bilinen[/FONT][/B][COLOR=black][FONT=Arial][B] dünyanın büyük bir bölümü müslümanların hakimiyetine girince yönetimi ve gelirleri paylaşmada ihtilaf çıktı. Üzücü olaylar ve günümüze kadar süren derin ayrılıklar oldu. Peygamberimize yakın kişilerden Ömer[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B], Osman[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] ve Ali[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] (ra), halife[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] iken, torunu Hüseyin[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] de daha sonra, Kerbelâ[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’da[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] şehit edildi.

Cemel[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] ve Sıffin[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] savaşlarında yetmiş bin kadar müslüman birbirini öldürdü. Herkes haklılığına Kur’ân’dan delil getirme ihtiyacı içindeydi. Bu ortamda ilim, siyasetin emrine girdi. Bir taraf, sahabenin önemli bir bölümünü kafirlikle suçlarken diğer taraf onları bir şekilde masum saydı. İslamı anlama ve yayma işi, yeni müslüman olmuş kimselere kaldı. Mevâlî diye adlandırılan bu kişilerin çoğu Arap değildi.

[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Bu ayrışmada inançla ilgili mezhepler[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] oluştu. Arkasından diğer mezhepler geldi. Sonra yapı kemikleşti. Kur’ân ve sünnetle meşgul olanlar hür olamadılar, mezheplerin görüşlerine uydular. Öncekilerin görüşleri, Kitap ve sünnete perde oldu ve yukarıdaki ayetin hükmü gerçekleşti. Yanlış yanlışı doğurdu. Müslümanların hayatı hurafeye boğuldu. Sonunda müslümanlar hem Kur’ân ayetlerine, hem de birer kevnî âyet olan, vücudumuzda ve dış dünyadaki âyetlere ilgisiz kaldılar.

Batılıların kevnî âyetleri okumasına kadar birçok şey fark edilemedi. Ne zaman ki onlar kevnî âyetleri okumaya başladılar, o zaman İslam[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] dünyasının durumu ortaya çıktı. Allah’ın hiçbir âyetini okumayan Müslümanlar, kevnî[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] âyetlerini okuyan Batılılar karşısında şaşkın ve perişan duruma düştüler.

[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Kevnî[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black] âyetleri okumak; insanı, toplumu, toprağı, havayı, suyu, hayvanları, bitkileri ve gökyüzünü araştırıp incelemek ve oralardan bilgi edinmek demektir. Batılılar bu bilgilerle çok şey başardılar ve başarmaya devam ediyorlar.[/COLOR][/SIZE]
[/CENTER]
[CENTER][SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Peygamberimizin yetiştirdiği bir avuç müslümanın gittiği yerlerin hakim rengi hâlâ İslamdır. Fas[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’tan Doğu Türkistan’ın en doğusuna kadar bu böyledir. Sözünü ettiğimiz karışıklıklardan sonra değişen anlayışla gidilen İspanya[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’da ve Osmanlı[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’nın dört asır kaldığı Batı Trakya[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’da ise durum farklı oldu.

Batı Trakya’ya İslam yerine müslüman aileler götürüldü. Dört asır sonra bu aileler geri dönmek zorunda kaldılar. Çünkü Kur’ân dışı engellerle sarılı İslam dünyasında ufuklar daralmış; İslam, insanlığa sunulan din olarak değil, hakimiyetin bir unsuru olarak görülmeye başlanmıştı. Bu şartlar altında müslümanlar kendilerine yol gösteremiyorlardı ki başkalarına göstersinler.

[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[CENTER][SIZE=3]Bu kitabı okuyanlar, İslam’ın ilk hali ile bugünkü hali arasındaki farkı göreceklerdir. Ama önce Hıristiyanların başına gelenleri okumak gerekir. Çünkü onları tenkit, müslümanları tenkitten kolaydır. [/SIZE][/CENTER]

sevginur 9. November 2012 09:24 PM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]1- Bugünkü Hıristiyanlık[/COLOR][/SIZE][/B]

[SIZE=3][FONT=Arial] Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:

[/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]“Sizden öncekilerin izlerini, kuşkusuz karış karış, arşın arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girmiş olsalar, siz de gireceksiniz. [/COLOR][/FONT][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]Dedik ki; Yahûdi [/FONT][FONT=Arial] ve Hıristiyanlar mı?[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]-Ya kim olabilir? [/FONT][FONT=Arial]dedi.[/FONT][FONT=Arial]” [/FONT](Buhari, İ’tisam bi’s-Sünne, 14)[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR]
[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]Hıristiyanlıkta şirk[/FONT][FONT=Arial] en büyük günahtır. “Birinci buyruk şirki yasaklar. Allah’tan başka tanrılara inanılmamasını, Tek olandan başka ilahlara saygı gösterilmemesini ister[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].” İsa şöyle demiştir: “Tanrın olan Rabb’e tap, yalnız ona kulluk et.” [/FONT](İncil/Luka 4:5-8)[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]
[/FONT][/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Havariler[/FONT][FONT=Arial] zamanında İsa[/FONT][FONT=Arial], gerçek anlamda insan sayılırdı[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn7"][FONT=Arial][FONT=Arial][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Zaten elimizdeki [/FONT]İncil’lerin hiçbirinde onun tanrılığından bahsedilmez. Bunun[COLOR=black][FONT=Arial] yolunu açan Pavlus[/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial]’tur[/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial]. [/FONT][/COLOR][FONT=Arial]Milattan sonra 10 yılında doğduğu kabul edilen[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Pavlus, İsa aleyhisselam ile çağdaş olmasına rağmen, Tarsus[/FONT][FONT=Arial]’ta yaşadığı için onu görememişti. Azılı bir Hıristiyan düşmanı iken İsa’nın ölümünden kısa bir süre sonra Hıristiyanolduğunu açıkladı. Havarilerin hayatta olmasına ve bütün engellemelere rağmen o, Şam yolunda ansızın gökten parlayan bir nurun çevresini sardığına, İsa'nın ona seslendiğine[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial], sonra İsa'ya inandığına ve vaftiz edildiğine[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn10"][FONT=Arial][FONT=Arial][10][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] insanları inandırabildi. İsa’nın Elçisi olduğunu da kabul ettirerek kendi sözlerini İncil’e sokmayı başardı. Bugünkü İncil’in önemli bir bölümü Pavlus’un mektuplar[/FONT]ından oluşur.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][I][FONT=Arial]Pavlus[/FONT][/I][I][FONT=Arial], Allah’ın dışında tanrıların varlığını kabul etti ve bunlar arasında İsa’yı, kendilerinin tek Rabbi saydı. Onun, bugünkü İncil’de yer alan ifadeleri şöyledir:[/FONT][/I][/SIZE]

[SIZE=3][I][COLOR=black][FONT=Arial]“Yerde ya da gökte ilah diye adlandırılanlar varsa da - nitekim birçok ilahlar ve rabler vardır - bizim için tek bir Tanrı Baba[/FONT][/COLOR][/I][I][COLOR=black][FONT=Arial] vardır. O her şeyin kaynağıdır ve biz O'nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih'tir. Her şey O'nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O'nun aracılığıyla yaşıyoruz[/FONT][/COLOR][/I][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn11"][I][COLOR=black][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][11][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/COLOR][/I][/URL][I][COLOR=black][FONT=Arial].”
[/FONT][/COLOR][/I][/SIZE]
[SIZE=3][I][COLOR=black][FONT=Arial]
[/FONT][/COLOR][/I][/SIZE]
[SIZE=3]Pavlus Rab kelimesini ustaca kullanmıştır. Rab sahip demektir. Araplar kö*lenin sahi*bine rab derler. Biz de efendi deriz. Yusuf aleyhisselam, köle olarak Mısır’ın bir devlet yetkilisine satılmış, o yetkilinin karısı Züleyhâ ona aşık olmuş ve beraber olmak istemişti. İlgili ayet şöyledir:[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I]"Evinde bulunduğu kadın onu kendine çağırdı, kapı*ları sıkı [/I][/B][B][I][FONT=Arial]sıkı[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] kapadı ve "gelsene" dedi. Yusuf: "Günah işlemek*ten Allah'a sığınırım, doğrusu senin kocan benim rabbimdir; bana iyi bakmıştır. Zalimler iflah olmazlar." dedi[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial].”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yusuf 12/23)[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][I][FONT=Arial]Rab kelimesi daha çok Allah için kullanılır. Allah’tan başkasına köle olmayı reddedenler, bir başka*sına rab demeyi kabul etmezler. [/FONT][/I][I][FONT=Arial]Köle ile sahibi arasındaki ilişki zoraki ilişkidir. Köle, ilk fırsatta hürriyetine kavuşmak ister.[/FONT][/I][I][FONT=Arial] Kul ile[/FONT][/I][I][FONT=Arial] Allah arasındaki ilişki[/FONT][/I][I][FONT=Arial]gönüllü ilişkidir. [/FONT][/I][I][FONT=Arial]Yanlışlar peşinde koşanlar, böyle iki anlama gelen kelimeler seçerler ki kendilerini kolay savunsunlar. Bir Hıristiyan, İsa’yı Rab kabul ederse aradaki ilişkiyi gönüllü ilişki haline getireceğinden onu ilah makamına oturtması kolay olur. Pavlus’un bu tavrı İsa’yı tanrılaştırma sürecinin ilk basamağını oluşturmuştur.
[/FONT][/I][/SIZE]
[SIZE=3][I][FONT=Arial]
[/FONT][/I][/SIZE]
[SIZE=3][I][FONT=Arial]Pavlus[/FONT][/I][I][FONT=Arial] kendini, İsa Mesih’in kulu ve elçisi sayarak şöyle dedi:
[/FONT][/I][/SIZE]
[SIZE=3][I][FONT=Arial]
[/FONT][/I][/SIZE]
[SIZE=3][I][FONT=Arial]“[COLOR=black]İsa Mesih'in kulu, Tanrı'nın müjdesini yaymak için seçilip elçi olmaya çağrılan ben Pavlus'tan selam! Tanrı[/COLOR][/FONT][/I][I][COLOR=black][FONT=Arial], öz Oğlu Rabbimiz İsa Mesih'le ilgili olan bu müjdeyi peygamberleri aracılığıyla Kutsal Yazılarda önceden vaat etti. Bedence Davûd'un soyundan doğan Rabbimiz İsa Mesih'in, kendi kutsal ruhu sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı'nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi. Her ulustan insanların iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih'in aracılığıyla ve O'nun adı uğruna Tanrı'nın lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk[/FONT][/COLOR][/I][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn12"][I][COLOR=black][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][12][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/COLOR][/I][/URL][I][COLOR=black][FONT=Arial]”.[/FONT][/COLOR][/I][I][FONT=Arial] “[COLOR=black]Söylediğiniz ve yaptığınız her şeyi Rab İsa'nın adıyla, O'nun aracılığıyla Baba Tanrı[/COLOR][/FONT][/I][I][COLOR=black][FONT=Arial] 'ya şükrederek yapın[/FONT][/COLOR][/I][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn13"][I][FONT=Arial][B][FONT=Arial][13][/FONT][/B][/FONT][/I][/URL][I][FONT=Arial].” [/FONT][/I][/SIZE]

[SIZE=3][I][FONT=Arial]Pavlus[/FONT][/I][I][FONT=Arial], daha ileri giderek şu sözüyle Mesih İsa’yı Allah’a eşit gibi gösterdi: “[COLOR=black]Mesih[/COLOR][/FONT][/I][I][COLOR=black][FONT=Arial], Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı[/FONT][/COLOR][/I][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn14"][I][COLOR=black][FONT=Arial][B][COLOR=black][FONT=Arial][14][/FONT][/COLOR][/B][/FONT][/COLOR][/I][/URL][I][COLOR=black][FONT=Arial].”[/FONT][/COLOR][/I][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Pavlus’un[/FONT][FONT=Arial] yolundan giden Hıristiyanlar[/FONT][FONT=Arial], 325’te Ökümenik[/FONT][FONT=Arial] İznik konsilinde İsa’nın yaratılmış olmadığına, Baba[/FONT][FONT=Arial]’dan doğduğuna ve onunla aynı özden olduğuna karar verdiler[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL]. 451’de toplanan dördüncü Ökümenik Kadıköy konsilinde ise onun gerçek tanrı olduğu şöyle ilan edildi:
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]“Rabbimiz Mesih[/FONT][FONT=Arial] İsa[/FONT][FONT=Arial]’nın mükemmel Tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip, gerçek Tanrı[/FONT][FONT=Arial] ve gerçek insan olduğunu, akıllı bir ruhtan ve bedenden oluştuğunu, Tanrılık açısından Baba[/FONT][FONT=Arial] ile, insanlık açısından da bizimle aynı özde olduğunu, günah dışında hepimize her şeyde benzer olduğunu, Tanrılık açısından yüzyıllar öncesinden Baba’dan doğduğunu, insanlık açısından bizim esenliğimiz için bakire Meryem[/FONT][FONT=Arial]’den doğduğunu oybirliği ile kabul ettiğimizi resmen beyan ederiz[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn16"][FONT=Arial][FONT=Arial][16][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].”[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bugünkü Hıristiyanlar, şirki iyice özümsedikleri için Pavlus[/FONT][FONT=Arial] öncesi Hıristiyanlığı kabule yanaşmazlar.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah[/FONT][FONT=MS Mincho] Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurur: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho] Meryem[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]’in oğlu Mesih[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]’tir” diyenler tam kâfir oldular. Oysa Mesih şöyle demiştir: “Ey İsrail oğulları[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kul[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho] olun. Şurası bir gerçek ki; kim Allah’a şirk[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho] koşarsa Allah ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir. Zalimlerin yardımcıları da olmaz”.[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Mâide 5/72)[/FONT][/COLOR][/SIZE]
[IMG]http://www.ilimhazinem.com/images/imza2.bmp[/IMG]

sevginur 9. November 2012 09:24 PM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]2- Bugünkü Müslümanlar[/COLOR][/SIZE][/B]

[SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Sahabe[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B] döneminde başlayıp devam eden karmaşa içinde oluşan mezheplerin ihmali yüzünden şirke kapı aralandı. Allah’ın asla affetmeyeceği günah şirk olduğu halde akâidin konusu olarak ele alınıp incelenmedi. Allah’tan başkasına ibadet üzerinde durulmadı. [/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial]Kur’ân’ın[/FONT][FONT=Arial] birçok âye*ti, Allah’tan başka*sına dua edip yardım beklemeyi müşriklerin en belirgin özelliklerinden saydığı halde [COLOR=black][B]akâidin konuları arasına ne dua[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=black][FONT=Arial][B] girdi ne de istiâne[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]. [/B][/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Herkes Allah’ı var ve bir bildiği için hiçbir peygamber Allah’ın varlığını ispatla meşgul olmamış, bütün gayretini Allah’tan başka ilah olmadığı üzerinde yoğunlaştırmıştır. Akâid kitaplarında bunun tam tersi yapıldı, Allah’ın varlığını ve birliğini ispat yani “İspât-ı Vâcib[/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=black][B]” ana konular arasına girdi. Sonunda “lâilahe illallah[/B][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=black][B], yani Allah’tan başka ilah yoktur” inancı, “vücut ve vahdaniyet[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=black][FONT=Arial][B]” yani Allah’ı var ve bir bilme inancına dönüştü. Yeryüzünde Allah’ı var ve bir bilmeyen kimse olmadığı için kafirleri tanıma ve İslam’ın farkını gösterme konusunda zihin karışıklığı ortaya çıktı. [/B][/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]M[/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial]üşrik,[/FONT][FONT=Arial] Allah’ı var ve bir bilir ama onu, yeryüzü krallarına benzetir ve kendinden uzak sa*yar. Krala, bir yakını aracılığı ile ulaşıldığı için Allah’a yakın[/FONT][FONT=Arial] bildiği birini aracı koyar. Hıristiyanların İsa[/FONT][FONT=Arial]’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Al*lah[/FONT][FONT=Arial]h’ın kızları[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL], büyüklerinin ruhlarından yardım umanların da onları, Allah’ın dostu say*maları bundandır.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ, bugünkü Hıristiyanlar hakkında şöyle buyurur:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]"Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho] üçün üçüncüsüdür” diyenler tam kafir oldular. Oysa Tek Tanrı[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]’dan başka tanrı yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse, onlardan kafir olanları, elem verici bir azap elbette çarpacaktır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red](Mâide 5/72-73[/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red]) [/COLOR]

[/FONT][COLOR=black][FONT=Arial][B]Oysa [/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial]onlara göre Allah[/FONT][FONT=Arial] birdir; ondan başka Tanrı[/FONT][FONT=Arial] yoktur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn18"][FONT=Arial][FONT=Arial][18][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. O, gerçeğin kendisidir. Yeri ve göğü tek başına yaratmıştır. Yaratılış düzenini ayarlayan ve dünyayı yöneten odur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn19"][FONT=Arial][FONT=Arial][19][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. O insanlara yakındır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] ve her şeyi bilir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. O her zaman vardır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn22"][FONT=Arial][FONT=Arial][22][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial], varlığının başı ve sonu yoktur. Her şey varlığını ona borçludur. Sahip olduğumuz her şey ondan gelmektedir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn23"][FONT=Arial][FONT=Arial][23][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].O, kendiliğinden var olandır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn24"][FONT=Arial][FONT=Arial][24][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın Baba[/FONT][FONT=Arial] olarak adlandırılması, her şeyin başlangıcı ve aşkın otorite sahibi olmasından ve tüm çocuklarının üstüne titreyen sevgi[/FONT][FONT=Arial] dolu iyiliğinden dolayıdır. Allah ne erkektir, ne kadın; Allah, Allah’tır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn25"][FONT=Arial][FONT=Arial][25][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Böyle demelerine rağmen onların kâfir sayılmalarının sebebi, Allah ile aralarına, Allah’a ait özellikler verdikleri İsa’yı ve Kutsal Ruh[/B][/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial][B]’u koymalarıdır.[/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial]

Hıristiyanlar[/FONT][FONT=Arial] şöyle derler: “İsa, Baba’nın yanında Hıristiyanların avukatlığını yapıyor. Onlar lehine aracılık[/FONT][FONT=Arial] etmek için hep canlıdır. Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın huzurunda daima hazır bulunmaktadır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn26"][FONT=Arial][FONT=Arial][26][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Kendisi aracılığı ile Allah’a yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn27"][FONT=Arial][FONT=Arial][27][/FONT][/FONT][/URL].”
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Kutsal Ruh ile ilgili olarak Pavlus[/FONT][FONT=Arial]’un Romalılara mektubunda şu ifadeler yer alır: “Kutsal Ruh[/FONT][FONT=Arial], bizim zayıflığımıza yardım eder, çünkü nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmiyoruz; ama Ruh[/FONT][FONT=Arial]’un kendisi sözle anlatılama*yan iniltilerle bizim için şefaat[/FONT][FONT=Arial] eder. İnsanların yüreklerini araştıran Allah[/FONT][FONT=Arial], Ruh’un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Allah’ın isteğine göre kutsallar için şefaat eder[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn28"][FONT=Arial][FONT=Arial][28][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Kur’ân[/FONT][FONT=Arial], Mekkeli müşriklerin putları hakkında şöyle dediklerini bildirir:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onlara kul[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] olmamız, başka değil [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece bizi Allah’a iyice yaklaş*tırsınlar diyedir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Zümer 39/3[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][FONT=Arial]

Onlar, ilahlarının Allah’ın yanında kendilerine şefaatçi olacaklarına da inanırlardı. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT]:[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial] [B][I]“[/I][/B][/FONT][B][I][FONT=MS Mincho]Onlar, Allah’tan önce öyle şeye kul olurlar ki, onlara ne faydası olur ne de zararı. Derler ki, ‘Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.’ De ki: “Göklerde ve yerde, Allah’ın bilmediği bir şeyi mi ona haber veriyorsunuz?” Allah, onların şirkinden uzaktır ve yücedir.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Yunus 10/17-18[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=black][FONT=Arial][B]Hıristiyanların ve Mekkeli müşriklerin Allah’ı var ve bir kabul etmedikleri söylenebilir mi? Bunun doğurduğu [/B][/FONT][/COLOR][FONT=Arial]zihin karışıklığı içinde Kur’ân tefsirleri de şirkle ilgili âyetleri anlaşılmaz hale getirmiş ve hurafelere zemin hazırlamışlardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Mesela Kur’ân’da hem ibadet[/FONT][FONT=Arial], hem de dua kelimeleri geçer. İbadet, kulluk etmek; dua, çağrıda bulunmak ve yardım istemektir. Tefsir[/FONT][FONT=Arial] ve meallerin çoğu, duaya “İbadet” anlamı vererek asıl anlamın kaybolmasına yol açmıştır. İbadet, yapılan duanın kabulüne yönelik olacağı için bu iki kelime arasında sıkı bağ vardır. Peygamberimiz; [/FONT][FONT=Arial]“Dua[/FONT][FONT=Arial] İbadetin iliği*dir, özü*dür[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn29"][FONT=Arial][FONT=Arial][29][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]” buyurmuştur. Ama dua, İbadet[/FONT][FONT=Arial] diye tercüme edilince, birini olağan dışı yollarla yardıma çağırmanın İbadet olduğu anlamı kaybolmaktadır.Ahkaf Suresinin 4, 5 ve 6. âyetlerini örnek vererek, duaya İbadet anlamı vermenin, âyetleri nereye taşıdığını görelim:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki, baksanıza, Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ın yakınından neyi çağırıyorsunuz? Gösterin bana, onların yer*yüzünde yaratmış oldukları ne vardır? Yoksa onların göklerde bir payı mı bulunuyor? Bu konuda bana, bundan önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin bakalım. Eğer doğru sözlü kimselerseniz. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ın yakınından Kıyâmet[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] gününe kadar kendi*sine cevap vere*meyecek kimseleri çağı*randan daha sapık kimdir? Oy*saki bunlar on*ların çağrısın*ın farkında değillerdir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İnsanlar, ahirette bir araya getirildiği gün, bunlar onlara düşman olacak ve onların kulluğunu kabul etmeyeceklerdir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ahkaf 46/4, 5,6[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Duâya İbadet anlamı verilince yeni anlam kaymaları kaçınılmaz olmuştur. Hata, hatayı doğurmuş ve ayetlerin asıl anlamı kaybolmuştur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn30"][FONT=Arial][FONT=Arial][30][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Bu farkı, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan ve Türkiye’de en yaygın olan mealden görebiliriz:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][B][I][FONT=Arial]“[COLOR=Red]De ki: Söylesenize, Allah[/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’ı bırakıp taptığı*nız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar, göster*senize bana! Yoksa onların göklere ortaklık*ları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel (size indirilmiş) bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ı bırakıp da Kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapan*dan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İnsanlar bir araya toplandıkları zaman (müşrikler) onlara (tapındıklarına) düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkar ederler.[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ahkaf 46/4,5,6[/FONT][FONT=Arial])”[/FONT][FONT=Arial] [URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn31"][FONT=Arial][31][/FONT][/URL][/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]“Dua[/FONT][FONT=Arial]” yerine İbadet, “kimseler” yerine şeyler denmiş, “şeyler” de “putlar[/FONT][FONT=Arial]” diye açıklanmış ve âyetin anlamı tamamen değişmiştir. “Putlara tapan” nerde, “Kıyâmet[/FONT] gününe kadar kendine cevap veremeyecek kimseleri yardıma çağıran” nerde! Âyetlere bu anlamı verebilmek için beş ciddi hatayı yapmak kaçınılmaz olmuştur. Bu hatalar şunlardır:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]a- Dua[/FONT][FONT=Arial]ya İbadet[/FONT][FONT=Arial] anlamı veril*mesi[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]b- “Men[/FONT][FONT=Arial]“ kelimesine “mâ” anlamı verilmesi[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Arapça’da “men[/FONT][FONT=Arial]“ kimse veya kimseler anlamına gelir ve akıllı varlıklar için kullanılır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn32"][FONT=Arial][FONT=Arial][32][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. “Mâ” ise şey veya şeyler demektir. Ahkâf 5. âyette üç kere “men[/FONT][FONT=Arial]” kelimesi geç*er. Dua’ya İbadet anlamı verenler, onlardan ikisine “men” üçüncüsüne de “mâ” anlamı vermek zorunda kalmışlardır. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]c- “Hum [/FONT][FONT=Arial]هم[/FONT][FONT=Arial]” zamirine “hiye هي”[/FONT][FONT=Arial]anlamı verilmesi[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]“Bunlar” diye tercüme edilen[B] hum[/B], Arapça’da akıllı erkek varlıkları gösterir. Kur’ân’da kadınları da kapsamına alır. Ama “Men”[/FONT][FONT=Arial]e “şeyler” anlamı verildiği için hum zamirine de ya “men[/FONT][FONT=Arial]“in lafzını gösteren “huve” ya da manasını gösteren “hiye” anlamını vermek kaçınılmaz olmuştur. Bu, önemli bir hatadır.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]d- Cem’i müzekker salime yanlış anlam verilmesi[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]“Habersizdirler” diye tercüme edilen “gâfilûn kelimesi cem’i müzekker salimdir; akıllı erkekler için kullanılır. Kur’ân’da kadınları da kapsar. “Men[/FONT]”e “şeyler” anlamı verilmesi bu anlamı da yok etmiştir.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]e- [/FONT][FONT=Arial]Putlar[/FONT][FONT=Arial] cansız varlıklardır. Ahirette yeniden dirilecek ve kendilerini yardıma çağıranlarla konuşacak olanlar ise insanlardır. Dolayısıyla “[B]Kıyâmet[/B][/FONT][FONT=Arial][B] gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeyler…[/B]” sözü yanlıştır. Sonuç olarak bu âyet, savunulması imkansız hatalarla dolu olarak tercüme edilmiştir. Bir çok Arapça tefsirde de durum aynıdır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn33"][FONT=Arial][FONT=Arial][33][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Onlar da bu âyetleri doğru anlamayı imkansız hale getirmişlerdir. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Tefsir ve meallerdeki bu gibi hatalar, türbe ziyareti ile ilgili şu inanca yol açmıştır: “[/FONT][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] bu sevgili kullarına bazı yetkiler, imkanlar, özellikler bahşetmiştir, bunlar şefaatçilerimizdir, bizler günahkar ol*duğumuz için doğrudan Allah’tan istemeye yüzümüz yok, belki bunlar sayesinde Allah dileklerimizi kabul eder[/FONT][FONT=Arial].[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn34"][FONT=Arial][FONT=Arial][I][34][/I][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]”[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bu gibi yanlışlar sebebiyle, ölmüş bir din büyüğünü Allah’ın yakın dostu sayma, ona hayali yetkiler verip Allah[/FONT][FONT=Arial]’a onun aracılığı ile ulaşma hastalığı müslümanlara da bulaşmıştır. [/FONT][/SIZE]

sevginur 9. November 2012 09:25 PM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]3. Peygamberi Tanrılaştırma[/COLOR][/SIZE] [/B]

[SIZE=3][FONT=Arial]Hıristiyanlar İsa aleyhisselamı tanrı yaptılar. Onlara göre İsa olmasaydı kainat yaratılmazdı. Göklerde ve yer yüzünde görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar… Her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratılmıştır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn35"][FONT=Arial][FONT=Arial][35][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Yanlış inanç, bulaşıcı hastalık[/FONT][FONT=Arial] gibidir, çabuk yayılır. Yukarıdaki inançlar müslümanlara da bulaşmıştır. [COLOR=Red]Bir uydurma hadiste Allah Teâlâ’nın Peygamberimiz için şöyle dediği iddia edilmiştir: “Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn36"][FONT=Arial][FONT=Arial][36][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red]”. [/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Kimi tarikatlar[/FONT][FONT=Arial]a göre Muhammed aleyhisselam, var oluşun başlangıcıdır. Allah’tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakîkat-i Muhammediye[/FONT][FONT=Arial] var olmuş, bütün yaratıklar ondan ve onun için yaratılmıştır. Hakîkat-i Muhammediye nur[/FONT][FONT=Arial] olması bakımından âlemi yaratma ilkesi ve onun aslıdır. Bu nur ölümsüz ve ebedi olduğundan Peygamber için “öldü” denmez. … Hakîkat-i Muhammediye bütün peygamberlerin ve velilerin ledünnî[/FONT][FONT=Arial] ve bâtınî bilgileri aldıkları kaynaktır.

Bu [/FONT][FONT=Arial]hakikat[/FONT][FONT=Arial] Hak’tan gelen feyz[/FONT][FONT=Arial]in halka ulaşmasında aracı[/FONT][FONT=Arial] olur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn37"][FONT=Arial][FONT=Arial][37][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Bu inancın tam şirk olduğu açıktır.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Katoliklere göre “Mesih[/FONT][FONT=Arial] İsa[/FONT][FONT=Arial], gerçek Allah[/FONT][FONT=Arial] ve gerçek insandır. İşte bu nedenle insanlarla Allah[/FONT][FONT=Arial] arasında tek aracıdır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn38"][FONT=Arial][FONT=Arial][38][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Bu inanç kimi tarikatçılara da bulaşmıştır. Onlara göre Allah ile hakîkat-i Muhammediye aynı gerçeğin ön ve arka yüzleridir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn39"][FONT=Arial][FONT=Arial][39][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].

Bu konuda şöyle bir şiir söylerler:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial] [COLOR=Red]“Ahad Ahmed’dir,[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]kim mim eder fark, [/COLOR][/FONT][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial] Bütün âlem o mîm içre olur gark[/FONT][FONT=Arial].”[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Şiiri açıklamak için şu ilave de yapılır:[COLOR=Red] “Ahad[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]yani Allah[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]’tır[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn40"][FONT=Arial][FONT=Arial][40][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red].” [/COLOR][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Ahmed[/FONT][FONT=Arial], Muhammed aleyhisselamın Kur’ân’da da geçen isimlerindendir. [COLOR=Red]“Ahad Ahmed’dir” “Ahad Allah’tır” sözünün tabii sonucu, “Allah Ahmed’dir yani Muhammed’tir” olur. [/COLOR]Bu da Hıristiyanların, “Allah, Meryem oğlu Mesih[/FONT][FONT=Arial]’tir” iddialarıyla aynı anlamı taşır. Bu şiire göre, Ahad [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][FONT=Traditional Arabic]أحد[/FONT][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial] ile Ahmed [/FONT][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][FONT=Traditional Arabic]أحمد[/FONT][FONT=Traditional Arabic])[/FONT][FONT=Arial] arasında farklı olarak [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece bir mim harfi vardır. Bu fark yazılıştadır ve Ahmed’in lehinedir. Çünkü onlara göre bütün alem o mimin içindedir!.. Bu inancın İslam ile ilgisi olmadığı açıktır.

Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyuruyor: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Muhammed[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], başka değil, [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece bir elçidir; ondan önce de nice elçiler gelmiştir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Al-i İmran 3/144[/B][/FONT][FONT=Arial][B])[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki: ‘Ben başka değil, tıpkı sizin gibi bir in*sanım. Bana; Tanrınızın bir tek tanrı olduğu bildi*riliyor. Artık ona karşı dürüst olun ve ondan bağış dileyin. Yazık o eş koşanlara.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Fussilet 41/6[/B][/FONT][FONT=Arial][B]) [/B][/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki: “Benim size ne zarar vermeye gücüm yeter, ne de sizi olgunlaştırmaya.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]De ki: “Beni Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ın azabından hiç kimse kurta*ramaz. Ben ondan başka bir sığınak da bula*mam.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Benimkisi yalnız Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’tan olanı, onun gön*der*diklerini tebliğdir, o kadar[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B].” [/B][/FONT][FONT=Arial][B]([/B][/FONT][FONT=Arial]Cin 72/21-23[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial] Müslümanlar[/FONT][FONT=Arial]beyaz bir sayfa açmaya, tefsir[/FONT][FONT=Arial], hadis[/FONT][FONT=Arial], fıkıh[/FONT][FONT=Arial], akaid[/FONT][FONT=Arial] ve diğer ilimleri Kur’ân ışığında gözden geçirmeye mecburdurlar. Yoksa dünya da elden gider, ahiret de.[/FONT][/SIZE]

sevginur 9. November 2012 09:26 PM

[SIZE=3][URL=/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Arial][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mütercim Asım, Kamus Tercümesi (Firuzâbâdî’nin), Bahriye Matbaası, 1305.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Arial][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıb el-İsfahânî, Müfredât, (Tahkik: Safvan Adnan Dâvûdî), Dımışk ve Beyrut, 1412/1992, [/FONT][I][FONT=Traditional Arabic]كر[/FONT][/I][I][FONT=Traditional Arabic]ذ[/FONT][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Arial][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Bkz. Al-i İmran, 3/58, A’raf 7/63, Hicr, 15/6,9; Nahl, 16/44, Enbiya, 21/2,50,105; Furkân, 25/18, Yasin, 36/11, Sad,38/8, Kamer, 54/25. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Arial][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıb el-İsfahânî, Müfredât,[/FONT][I][FONT=Traditional Arabic]قيض[/FONT][/I][FONT=Arial] mad.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial Unicode MS]Bkz[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]. [FONT=Arial]En’am[/FONT][FONT=Arial] 6/112 ve Nas 114/6[/FONT].[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Çev. Dominik Pamir, İstanbul 2000, par. 2112. Bu eser Papa 14. Lui’nin emriyle (bugünkü Papa) Kardinal Joseph Ratzinger başkanlığında kurulan 12 kişilik heyetin altı yıllık çalışmasının ürünüdr. Kilise tarafından kabul edilmiş öğretileri içerir. Kardinal Joseph Ratzinger, Katolik Kilisesi’nin bugünkü Papa’sıdır.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref7"][FONT=Arial][FONT=Arial][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 465.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Şinasi Gündüz, Pavlus Hıristiyanlığın Mimarı, Ankara 2004, s. 32.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / Elçilerin İşleri 9/3-6.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref10"][FONT=Arial][FONT=Arial][10][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / Elçilerin İşleri 9/18 vd.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref11"][FONT=Arial][FONT=Arial][11][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / [COLOR=black]Pavlus’un[/COLOR][COLOR=black] Korintililere [/COLOR]1. Mektubu 8:5-6.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref12"][FONT=Arial][FONT=Arial][12][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / Pavlus’un Romalılara Mektubu 1: 1-6.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref13"][FONT=Arial][FONT=Arial][13][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / Pavlus’un Koloselilere Mektubu 3:17.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref14"][FONT=Arial][FONT=Arial][14][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil / Pavlus’un Filipililere Mektubu 2:6.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 465.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref16"][FONT=Arial][FONT=Arial][16][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 467.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Muhammed[/FONT][FONT=Arial] b. Cerîr et[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]-[FONT=Arial]Taberî[/FONT][FONT=Arial], Camiu’l[/FONT]-b[FONT=Arial]eyân fî [/FONT]t[FONT=Arial]efsîri[/FONT]’[FONT=Arial]l[/FONT]-[FONT=Arial]Kur’ân[/FONT][/FONT][FONT=Arial] (Taberi Tefsiri), Beyrut 1412/1992, c. 11, s[/FONT][FONT=Arial Unicode MS].[FONT=Arial] 519, Necm 19. Ayet. [/FONT][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref18"][COLOR=black][FONT=Arial][COLOR=black][FONT=Arial][18][/FONT][/COLOR][/FONT][/COLOR][/URL][FONT=Arial]Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par.[/FONT][FONT=Arial]200 ve 212. Burada Allah[/FONT][FONT=Arial] yerine Tanrı[/FONT][FONT=Arial] kelimesi kullanılmaktadır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref19"][FONT=Arial][FONT=Arial][19][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 215, 216 ve 222.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 206.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 208.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref22"][FONT=Arial][FONT=Arial][22][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 212.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref23"][FONT=Arial][FONT=Arial][23][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 224.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref24"][FONT=Arial][FONT=Arial][24][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 212.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref25"][FONT=Arial][FONT=Arial][25][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 239.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref26"][FONT=Arial][FONT=Arial][26][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 519.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref27"][FONT=Arial][FONT=Arial][27][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 2634.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref28"][FONT=Arial][FONT=Arial][28][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İncil[/FONT][FONT=Arial], Romalılar 8/26-28. Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 741. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref29"][FONT=Arial][FONT=Arial][29][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]Tirmizî[/FONT][FONT=Arial], Dua[/FONT][FONT=Arial],1, 3371 sayılı hadis.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref30"][FONT=Arial][FONT=Arial][30][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Daha geniş bilgi için bkz: Abdulaziz Bayındır, Duada Evliyayı Aracı Koyma ve Şirk, İstanbul 2001. s. 8-9. (Kitaba [URL="http://www.suleymaniyevakfi.org/"]www.suleymaniyevakfi.org[/URL] adresinden ulaşılabilir.)[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref31"][FONT=Arial][FONT=Arial][31][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Hayrettin Karaman, Ali Ö[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]zek[FONT=Arial], İbrahim[/FONT][/FONT][FONT=Arial] Kâfi Dönmez, Mustafa Çağırıcı, Sadrettin Gümüş, Ali Turgut, Kur’ân[/FONT][FONT=Arial]ı Kerim ve Açıklamalı Meâli, TDV yayınları, Ankara 2005. (B[/FONT][FONT=Arial]u meâl, yıllardır Suudiarabistan krallığı tarafından Türk hacılarına hediye edilmektedir. [/FONT][FONT=Arial]Suudiarabistan[/FONT][FONT=Arial] baskısında öze dokunmayan farklılıklar vardır.)[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref32"][FONT=Arial][FONT=Arial][32][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Cümle içinde akıllı varlıklarla birlikte başka varlıklar da geçerse men kelimesi, akıllı olmayanlar için de kullanılabilir. Buna şu âyet örnek verilir: [B][I]“Allah[/I][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] bütün canlıları sudan yarattı. Onlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimi de dört ayak üzerinde yürür.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Nur 24/45) Bu âyette “kimi” diye tercüme edilen “men[/FONT][FONT=Arial]” kelimesidir. İki ayak üstünde yürüyen insanlar, canlılar kapsamında olduğu için diğer canlılara da “men” denmesi uygun düş*müştür.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref33"][FONT=Arial][FONT=Arial][33][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Örnek olarak şu tefsirlere bakılabilir: Celaleddin el-Mahallî, Tefsîru’l-celâleyn; Abdullah b. Ahmed en-nesefî, Tefsîru’n-nesefî, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-Cami’ li-ahkâmi’l-Kur’ân; Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Tefsîru’t-taberî, Fahru’d-Din er-Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref34"][FONT=Arial][FONT=Arial][34][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Hayrettin Karaman, “Ramazanda Türbe Ziyaretleri” 10. 12. 2000 tarihli Yeni Şafak Gazetesi, Fıkıh Köşesi.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref35"][FONT=Arial][FONT=Arial][35][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 331.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref36"][FONT=Arial][FONT=Arial][36][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfu’l-hafâ [/FONT][FONT=Arial]([/FONT][I][FONT=Traditional Arabic]كشف الخفاء[/FONT][/I][FONT=Arial]),[/FONT][FONT=Arial] Beyrut 1988/1408[/FONT][FONT=Arial], c. II s. 164. Aclûnî bu eserini, halk ara*sında hadis diye bilinen sözleri, eğrisiyle doğrusuyla ortaya çıkarmak için yazmıştır. Bu sebeple o kitapta çok sayıda uydurma ha*dis vardır. Bu hadis de uydurmadır.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref37"][FONT=Arial][FONT=Arial][37][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mehmet Demirci, [/FONT][FONT=Arial Unicode MS]“[FONT=Arial]Hakikati Muhammediye[/FONT]”,Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA) c. XV, s. 179-180.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref38"][FONT=Arial][FONT=Arial][38][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 480.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref39"][FONT=Arial][FONT=Arial][39][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mehmet Demirci, [/FONT][FONT=Arial Unicode MS]“[FONT=Arial]Hakikati Muhammediye[/FONT]”,DİA, c. XV, s. 179-180.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref40"][FONT=Arial][FONT=Arial][40][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ali Ramazan[/FONT][FONT=Arial] Di[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]nç, İk[FONT=Arial]i Cihan Serveri Peygamberi Zîşânımız, Yeni Dünya [/FONT]D[FONT=Arial]ergisi, 58[/FONT]-[FONT=Arial]59[/FONT].[FONT=Arial] sayılar, Ağustos[/FONT]-[FONT=Arial]Eylül 1998, s. 32.[/FONT] [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Bu şahıs, İlahiyat Fakültesi mezunudur ve Nakşibendi tarikatı şeyhlerdendir. Bu yazıyı dergide gördüğüm gün onu, İstanbul Gedikpaşa’da bulunan bir müridinin evinde ziyaret ederek gerekli uyarıyı yaptım. Ancak o, bunun sevgiden kaynaklandığını iddia edip kendini canla başla savundu. İnşaallah ölmeden tevbe eder. Günahı yazılı işlediği için tevbesi de yazılı olmalıdır.[/FONT][/SIZE]

sevginur 9. November 2012 09:28 PM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]1. BESMELE[/COLOR][/SIZE][/B]



[SIZE=3][FONT=Arial] Besmele[/FONT][FONT=Arial] diye bilinen “Bismillahirrahmanirrahim”, Türkçe’ye farklı şekillerde tercüme edilmiştir. Fark, Rahman[/FONT][FONT=Arial]ve Rahim[/FONT][FONT=Arial]kelimelerinden kaynaklanmaktadır. Bunlar rahmet kökünden türetilmiştir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamınadır. Ama bazen yalnız incelik, bazen de yalnız iyilik ve ikram anlamında kullanılır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece iyilik ve ikram anlamı kast edilir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Rahman “rahmeti her şeyi kuşatan” demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmaz. Rahim ise “rahmeti bol” demektir. Rahmet bolluğu Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Bu sebeple rahim sıfatı Kur’ân’da Peygamberimiz için de kullanılmıştır.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:

[/FONT][FONT=Arial] [COLOR=Red]“[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Size kendi içinizden bir elçi geldi. Sizi sıkıntıya sokan her şey onu da sıkar. O size pek düşkündür. Müminlere karşı çok şefkatli ve rahimdir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red] ‏” [/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Tevbe 9/128[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial] “Rahman”ı Türkçe’ye “iyiliği sonsuz” diye çevirdik. Çünkü Allah’tan başka kimsenin iyiliği sonsuz olamaz. “Rahim”i de “ikramı bol” diye çevirdik. Çünkü bu özellik insanlarda da olabilir. Sonunda Besmelenin Türkçe tercümesi şöyle oldu: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]“İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla”[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial][COLOR=Red]Bize göre bu tercüme en doğru tercümedir.
[/COLOR]
[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=3][COLOR=Red]2. HAMD VE ŞÜKÜR[/COLOR][/SIZE][/B]





[SIZE=3][FONT=Arial]Hamd[/FONT][FONT=Arial]; birini, yaptığı iyi bir işten dolayı övmektir. Buna medih[/FONT][FONT=Arial] de denir. O iyi işi, sizin için yaptı diye övmek şükür[/FONT][FONT=Arial] olur. Türkçe’de buna teşekkür denir. Kişinin, kendi katkısı olmadan sahip olduğu şeyle övülmesi, [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece medih yani övgü olur. Hamd şükürden, medih de her ikisinden kapsamlıdır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Birinin size iyi davrandığını söylemeniz hem hamd[/FONT][FONT=Arial], hem şükür[/FONT][FONT=Arial] hem medih[/FONT][FONT=Arial] olur. Size yaptığı iyilikten bahsetmeden “O iyidir” demeniz, hamd ve medihtir ama şükür değildir. “Uzun boylu ve zekidir” demek ise [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece medih olur.

Çünkü zekayı ve uzun boyu, kendi çalışmasıyla elde etmemiştir. Bunlar aşağıda olduğu gibi iç içe övgü halkalarıdır.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Her şükür[/FONT][FONT=Arial], hamd[/FONT][FONT=Arial] ve medihtir. Her hamd medihtir ama şükür değildir. Her medih[/FONT][FONT=Arial] hamd ve şükür olmayabilir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][COLOR=Red]“El-hamd[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]u lillah” sözünün başındaki “el” takısı, “hamd” kelimesine cins anlamı kazandırır ve “bütün hamdler Allah[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]’a aittir” demek olur.[/COLOR]

Hamd[/FONT][FONT=Arial]; birini, yaptığı iyi bir işten dolayı övmek, olduğundan “Yaptığı her şeyi doğru ve güzel yapmak Allah’a mahsustur” anlamı çıkar.

Bütün bu anlamları içine alması ve şiirsel bir yapıda olması sebebiyle biz “El-hamd[/FONT][FONT=Arial]u lillah” sözünü, [B][I]“Allah neylerse güzel eyler” [/I][/B]şeklinde tercüme etmenin uygun olacağı kanaatindeyiz.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Varlıkların sahibi Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], neylerse güzel eyler.[B]”[/B][/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Fatiha 1[/FONT][FONT=Arial]/1[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3]
[/SIZE] [SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıb el-İsfahânî, Müfredât[/FONT][FONT=Traditional Arabic]. [/FONT][I][FONT=Traditional Arabic]حمد[/FONT][/I][FONT=Arial] mad.[/FONT][/SIZE]


[SIZE=3]
[/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:22 AM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]3. HER İNSAN ALLAH’I BİLİR[/COLOR][/SIZE][/B]



[COLOR=Red]
[/COLOR] [CENTER][CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial](“ELESTU Bİ RABBİKUM” OLAYI[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]

[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ kâfirlerle ilgili şöyle buyurur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onlar Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’a verdikleri sözün kesinleşmesinden sonra cayarlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler. Ortalığı karıştırırlar. Onlar büsbütün zarardadırlar.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/27[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial]Her insan, Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın varlığını ve birliğini, gözüyle görmüş ve eliyle dokunmuş gibi kavrar ve bu hususta Allah’a kesin söz verir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden nesillerini aldığında onları kendilerine karşı şöyle şahit tuttu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da: “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” dediler. Artık Kıyâmet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Şunu da diyemezsiniz: “Önceden ortak[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik. O batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] İşte o belgeleri böyle açık açık anlatırız. Belki dönerler.
”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/172-174[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[SIZE=3][FONT=Arial]Halk arasında [/FONT][FONT=Arial]“bezm-i elest[/FONT][FONT=Arial]’te alınan misak[/FONT][FONT=Arial]”[/FONT][FONT=Arial] veya [/FONT][FONT=Arial]“elestu birabbikum[/FONT][FONT=Arial]”[/FONT][FONT=Arial] denen bu olay, insanın, açık ve net olarak, Allah[/FONT]’ın varlığını ve birliğini kabul etmesi olayıdır. Âyet bu işlemin, Adem oğullarının “bellerinden nesillerinin alınması” sırasında kesinleştiğini bildirmektedir.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Neslin belden alınması, nesli devam ettirecek tohumun alınmasıdır. Kişi onunla erginlik çağına girer ve çocuğu olacak yaşa gelir. İnsan, henüz çocuk yaşta iken Allah[/FONT]’ı aramaya başlar. Bu konuda çevresini soru yağmuruna tutar. Sonunda Allah’ın var ve bir olduğunu tam olarak kavrar. Karşısına çıkan delillerle sanki Allah ona, “Ben senin rabbin değil miyim?” diye sorar. O da tam bir kararlılıkla “evet, Rabbimsin, ben buna tanıklık ediyorum” der. Benzeri durumlar, çevresinde Allah’ın ayetlerini gözlemledikçe tekrarlanır durur. Bu sebeple her insan, Allah’ın var ve bir olduğunu, her şeyi onun yarattığını kabul eder.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Müşrik[/FONT][FONT=Arial], ortak[/FONT][FONT=Arial] koşan demektir. Ortaklık için en az iki şey gerekir. Bunlardan birincisi daima Allah[/FONT][FONT=Arial]’tır. Allah’ın var ve bir olduğunu bilen insan, Allah’a ortak saydığı varlık için haklı bir gerekçe bulamayacağı için ahirette şu sözü söyleyemeyecektir: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Önceden ortak[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik. Şimdi o batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/174[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[SIZE=3][FONT=Arial]Erginlik çağı önemlidir. Sorumluluk bu çağda başlar. Babalar veya çevredekiler aksini söylese de erginlik çağına giren insan, Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın varlığına ve birliğine, onun kendinin ve tüm varlıkların sahibi ve efendisi olduğuna kesinkes tanık olur. Kimi bunu açığa vurur. Kimi de önemli olaylar karşısında ortaya çıkarır. Bir çok insan bu kadar bir inancın kendine yeteceğini sanır. Bu bir şeytan[/FONT] aldatmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“O aldatıcı şeytan[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], sakın sizi Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ile aldatmasın.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Lokman 31/33[/FONT])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Kendilerine tanrıtanımaz diyen ateistler[/FONT][FONT=Arial] Allah[/FONT]’ı işlerine karıştırmak istemeyenlerdir. Onlar kendilerini tanrılaştırır ve kendilerinin efendisi olmaya çalışırlar. Diğer müşrikler ise Allah ile beraber başka efendiler bulur, onları Allah’a benzer konuma getirir ve Allah’a verdikleri kesin sözden cayarlar. Ama hepsi de bilir ki, Allah’ın bir benzeri olamaz.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Şirke düşenler;[/FONT][B][I][FONT=Arial] “...Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’a verdikleri sözün kesinleşme-sinden sonra caymış, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi kesmiş olurlar.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial]Çünkü Allah’a karşı aracı[/FONT][FONT=Arial] koymak doğrudan ilişkiyi kesmektir.[/FONT][/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:23 AM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]4. KUR’ÂN’DA DİNDARLIK[/COLOR][/SIZE][/B]


[SIZE=3][FONT=Arial]Din, Arapça deyn kökünden mastar veya isim olarak kabul edilir. Cevherî[/FONT][FONT=Arial] dinin “âdet[/FONT][FONT=Arial], durum; ceza, mükâfât[/FONT][FONT=Arial]; itaat[/FONT][FONT=Arial]” şeklinde üç anlamını verir ve terim olarak dinin bu son anlamdan geldiğini belirtir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Arial][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].

Ragıb[/FONT][FONT=Arial] buna ceza ve itaat anlamlarını vermiş, İbn Manzur[/FONT][FONT=Arial] bunlara hesap ve islam’ı eklemiş, ayrıca deynin mastar, dinin isim olduğu yolunda bir görüş aktarmıştır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][FONT=Arial][2][/FONT][/FONT][/URL].[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial] Zebîdî[/FONT][FONT=Arial] âyet ve hadisler yanında Arap şiirinden aldığı çeşitli örneklere dayanarak din kelimesinin yirminin üzerinde anlamını ve terim olarak iki ayrı anlamını zikretmiştir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Arial][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Mütercim Asım Efendi[/FONT] ise dinin otuzu aşkın anlamından söz etmiştir.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Bunlardan dinin terim anlamını yakından ilgilendirenler şunlardır: Ceza ve karşılık, İslam, örf[/FONT][FONT=Arial] ve âdet[/FONT][FONT=Arial], zül, inkıyad[/FONT][FONT=Arial], hesap, hakimiyet[/FONT][FONT=Arial] ve galibiyet[/FONT][FONT=Arial], saltanat ve mülkiyet[/FONT][FONT=Arial], hüküm ve ferman[/FONT][FONT=Arial], makbul İbadet[/FONT][FONT=Arial], millet, şeriat[/FONT][FONT=Arial], itaat[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Arial][I][4][/I][/FONT][/FONT][/URL].[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Dinin sözlük anlamlarından boyun eğme ve karşılık görme[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL] öne çıkmaktadır. Çeşitli güçlere boyun eğilerek bir karşılık beklenebilir. Dinde boyun eğilen güç, aşkın güç, yani ilahtır. Her dinin ilahı, kendine boyun eğilen kuralları ve o kurallara uyanlara vaat ettiği bir karşılık vardır.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]İlk din, Allah’ın Adem’e öğrettiği, onun da çocuklarına tebliğ ettiği dindir. Bu çizgi, ilk peygamberden son peygambere kadar devam etmiştir.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmış*tır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte doğru din bu dindir. Ama in*sanların çoğu bunu bilmez*ler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Rum 30/30[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]) [/COLOR][/FONT]

Bu ayet, dini; doğru ve yanlış olarak ikiye ayırmakta, doğru dinin fıtratla örtüştüğünü bildirmektedir.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ b[/FONT][FONT=Arial]ir de [/FONT][FONT=MS Mincho]şöyle buyurur:
[COLOR=Red]
[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Allah katında din, İslam dinidir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red] (Al-i İmran 3/19[/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red])) [/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red]“[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]Kim İslam'dan başka din ararsa, bu ondan kabul edilmez. O, ahirette, kaybetmiş olanlardan olur.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red](Al-i İmran 3/85[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]) [/COLOR]
[/SIZE]


[SIZE=3]İnsan, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren Allah’ın âyetlerini görmeye başlar. Âyet; açık işaret, gösterge ve belge demektir. Kur’ân surelerinin birbirinden ayrılmış bölümlerine de âyet denir.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Allah’ın âyetleri Kur’ân’da olanlarla sınırlı değildir. Tüm varlıklarda; göklerde, yerde, hayvanlarda, bitkilerde, kişinin iç dünyasında hâsılı her yerde onun âyetleri vardır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Bunlar fıtrat âyetleridir. Allah Teâlâ şöyle
buyurur:

[COLOR=Red]“[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Biz hem dış çevrede hem de kendi içlerinde olan âyetlerimizi onlara gösterece-ğiz; sonunda onun (Allah’ın) gerçek olduğu onlar açısından iyice ortaya çıkacaktır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Fussilet 41/53[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]İnsanın çevresinde ve içinde var olan âyetler, bir yaratıcının var olduğunu gösterir. Bu sebeple o, henüz çocukken Allah[/FONT][FONT=Arial] ile ilgilenmeye başlar ve çevresini soru yağmuruna tutar. Sonunda varlıkların Rabbini yani sahibini, gözüyle görmüş ve eliyle dokunmuş gibi kavrar.[/FONT]Bu konu [B]“Her İnsan Allah’ı Bilir”[/B] başlığı altında anlatılmıştı.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Allah’ın varlığını herkes anlayıp kavradığı için Kur’ân’da onu ispatla ilgili âyet yoktur. Allah’ın hiçbir elçisi bu konuda bir çaba sarf etmemiştir. Onlar Allah’tan aldıkları emirle çabalarını, ondan başka ilah olmadığı konusunda yoğunlaştırmışlardır.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ Elçisi Muhammed aleyhisselama şöyle buyurur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][B][I][FONT=MS Mincho]“[COLOR=Red]De ki, Allah’a koşun; ben ondan yana sizi açıkça uyarı-yorum.[/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah’ın yanı sıra başka bir Tanrı uydurmayın; [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]ben ondan yana sizi açıkça uyarıyorum.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Bunlardan öncekilere bir elçi gelmeye görsün; hemen ya büyücü dediler ya deli. Bunlar da öyle.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Biri diğerine vasiyette mi bulundu? Yok; onlar taşkınlık eden bir toplumdur.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Onlara bakma. Onlardan dolayı kınanacak değilsin.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Sen yine de görevlerini hatırlat. Hatırlatma inanacak olanlara yarar sağlar.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Cinleri ve insanları yaratmam, başka değil, sırf bana kul olsunlar diyedir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Onlardan ne bir rızk isterim, ne beni doyurmalarını isterim.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial](Ben Allah’ım.) Rızkı, güç ve kuvvet sahibi olan Allah verir. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Yanlış yapanların peşine takılacak vardır; tıpkı arkadaşlarının peşine takılan gibi; acele etmesinler.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Sözü verilen günlerinden dolayı vay o kafirlerin haline!”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]
(Zâriyat 51/50-60[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Dindar, bir dine uyan kişi demektir.[/FONT]Herkesin kendine göre din anlayışı vardır ve herkes kendini, kendi anladığı dinin dindarı sayar. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B]“Ey Ademoğulları! Sakın Şeytan başınızı derde sokma-sın. Nitekim edep yerlerini kendilerine göstermek için ananızın ve babanızın elbiselerini soymuş ve onları o cennetten çıkarmıştı. O ve onun takımından olanlar sizi, sizin onları göremeyeceğiniz yerlerden görürler. Biz şey-tanları, inanmayanlara dost olacak hale soktuk.
[/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Arial][I]Onlar çirkin bir iş işlediler mi, “Atalarımızdan böyle gördük. Allah da bize böyle emretmiştir” derler. De ki: “Allah çirkinlikleri emretmez. Yoksa siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üstüne mi atıyorsunuz?[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I]De ki: “Rabbim adaletli davranmayı emretti. Siz, her secde yerinde ona yönelin. Dini, katkısız, ona has kılarak ona yalvarın. Sizi baştan yarattığı gibi yine ona döneceksiniz.”[/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]
[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah bir takımını doğru yola kabul etti. Bir takımı da sapkınlığı hak etti. Çünkü onlar Allah’tan önce o şeytanları kendilerine dost edindiler. Üstelik kendilerini doğru yolu tutmuş sanırlar.
”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/27-30[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3]İtiraf etsin veya etmesin her insan Allah’ı kabul ettiği için bütün sapıklıklar, Allah ile kendi aralarına başka dostlar, başka ilahlar koyarlar.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Doğru din, fıtrat[/FONT][FONT=Arial] ile örtüştüğü için fıtratı esas alarak değerlendirme yapacak olursak insanların üçe ayrıldığını görürüz; bir bölümü fıtrata uyar, bir bölümü uymaz, bir bölümü de kararsız kalır.
[/FONT][/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:24 AM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]4.1. Fıtrata Uyanlar[/COLOR][/SIZE][/B]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bütün peygamberler insanlara “Allah’tan başkasına İbadet etmemelerini[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn7"][FONT=Arial][FONT=Arial][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]“ söylemişlerdir. “İbadet” sözlükte taat anlamına gelir. Taat boyun eğmek demektir, daha çok “emre uymak ve izinden gitmek.” anla*mında kullanı*lır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL]. Türkçe’de buna kulluk ve kölelik denir.[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial] Allah’tan başkasına İbadet etmemek, ondan başkasına kul ve köle olmamak demektir. Bu da hürriyetin doruk noktasıdır. Fıtrat hür olmayı gerektirir. Ama insanlar, güçlerinin yettiğini kendilerine köle et*meğe, güç yeti*remediklerine de köle olmağa yatkındırlar. Erginlik çağına girmiş kişi imtihan gereği, iç ve dış baskılarla yüz yüze gelir. Kendi iç dünyasından ve dışardan gelen bu baskılar onu zihinsel ve duygusal köleliğe iterler. Bunlar fıtratı bozmaya yönelik baskılardır. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Uyulması gereken fıtrattır. Fıtrat[/FONT], varlıkların temel yapısını ve bu yapıyı oluşturan yaratılış, değişim, gelişim ilke ve kanunlarını ifade eder. İnsanların, hayvanların, bitkilerin, yerin, göğün hasılı her şeyin yapısı ve işleyişi buna göredir. İnsanın içinde ve çevresinde görüp durduğu âyetler fıtrat âyetleridir. Kur’ân ise fıtratın “kelâma” dönüşmüş halidir.[/SIZE]


[SIZE=3]İmtihan hür ortamda yapılır. İnsan, karar alırken de uygularken de hürdür. Fıtrattan edindiği bilgiler sayesinde yaptığının iyi mi kötü mü olduğunu fark eder. Kendine zorla yaptırılan şeylerden de sorumlu tutulmaz. Bu durumda insanın sahip olduğu üç şey ortaya çıkmaktadır.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Birincisi; [B]karar alma hürriyetidir[/B]. İnsanın aklı ve kalbi vardır. Kalp[/FONT][FONT=Arial] karar organı; akıl[/FONT][FONT=Arial] onun yanında, fıtrata uymayan şeyleri ayıklamakla görevli uzmandır. Karar, akla uyarsa fıtrata da uyar. Bir hata yapılırsa kolaylıkla anlaşılır ve düzeltilir.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Akıl ve kalp, kişinin alabildiğine hür olduğu sahadır. Burada verilen karara kimse karışamaz.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:

[/FONT][B][I][FONT=Arial] [COLOR=Red]“Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah[/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]'ındır. İçinizde olanı açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çekecektir. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye yeter.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/284[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]İçinde olan ile içinden geçen aynı değildir. İçinde olan; iman[/FONT][FONT=Arial], küfür, sevgi, nefret[/FONT][FONT=Arial], kin, iyi niyet[/FONT][FONT=Arial] gibi şeylerdir. İçinden geçenler ise şeytan[/FONT][FONT=Arial] vesvesesi, duygular, istekler, beklentiler ve diğerleridir. İçte olana engel olunabilir, ama içinden geçene engel olunamaz. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3]Dinin özü imandır. İmanın temeli de onu içten kabul etmek, yani kalp ile tasdiktir. Kalpteki tas*diki bir o kişi, bir de Allah bilir. Orası in*sanın en hür olduğu yerdir. Bu se*beple hiç kimse bir inancı kabule veya inkara zorlanamaz. Çünkü bu, fıtrata aykırıdır.

Allah Teâlâ şöyle buyu*rur:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Dinde zorlama olmaz; doğru ile eğri birbirinden iyice ay*rıl*mıştır. Kim azgınları tanımaz da Allah'a inanırsa kop*mak bilme*yen sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah işitendir, bilen*dir.”
[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/256[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]İnsan İbadete de zorlana*maz. Çünkü İbadet için ni*yet ge*rekir. Niyet, bir şeye içten karar vermek*tir. “Ameller ni*yetlere gö*redir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL].” Bir İbadetin ne maksatla yapıldığını, tam olarak bir o İbadeti yapan bir de Allah bilir. Niyetsiz İbadet yapı*lamadığından zorla İbadet olmaz. Birisine zorla namaz kıldırılabilir ama niyet et*mezse na*maz kılmamış, bo*şuna yatmış kalkmış olur. Bu da bir şeye yaramaz.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Davranışlara yön veren, insanın içinde olanlardır. Kalbinde iman olduğu halde baskılar sonucu farklı davrananın sorumlu tutulmaması bu yüzdendir. [/FONT]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial] [B]“[/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]Kim inandıktan sonra Allah’ı görmezlikten gelir, kâfir olursa … kalbi iman ile huzur bulmuşken baskı altında bırakılmış başka; ama kim içini küfre açarsa üstüne Allah’ın gazabı çöker. Onların payına düşen büyük bir azaptır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nahl 16/106[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]İkincisi[B]; yaptığı şeyin farkında olmaktır[/B]. Büyüdüğünü ispat için sigara içen çocuk gibi fıtrata uymamak da kişiye cazip gelir. Ama o, bunun yanlış olduğunu bilir.

[/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur,

[/FONT][/SIZE] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“(Nefse) isyankâr*lı*ğını ve takvâsını ilham ede*nin hakkı için, onu arındıran gerçekten um*du*ğuna kavuşmuş, kirle*tip karartan da kaybetmiş olur.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Şems 91/8-10[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial]Fıtrata aykırı davranan, önce irkilir, sonra ya vazgeçer ya da devam eder. Onu irkilten, Al*lah’ın “(Nefse) is*yankârlığını il*ham et*me*si”dir. Bu, ona yapılan uyarı; “yanlış yapıyorsun” uyarısıdır. İsyandan sonra da bir iç sıkıntısı duyar; bu da onu tevbeye teşviktir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Takvâ[/B][/FONT][FONT=Arial][B],[/B][/FONT][FONT=Arial] kendini kötü duruma düşmekten korumak demektir. Bu, iyi bir davranıştır. İyi davranışlar insanın içini rahatlatır. Bu da Allah’tan ona bir ilham yani “(Nefse) takvâsını ilham”dır. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Vabısa[/FONT][FONT=Arial] b. Mabed[/FONT][FONT=Arial] di*yor ki; Muhammed sallal*lahu aleyhi ve selleme gittim; “iyilikten ve günahtan sormaya mı geldin? “ dedi.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Evet, dedim. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Parmaklarını bir araya getirip göğsüne vurdu ve üç[/FONT][FONT=Arial]kere şöyle dedi[/FONT][FONT=Arial]: “Nefsine danış, kalbine danış Va*bısa! İyilik, nefsin yatış*tığı, kalbin yatıştığı şeydir. Günah da içe dokunan ve göğüste te*reddüt do*ğuran şeydir. İsterse in*san*lar sana fetva vermiş, yaptığını uygun bul*muş ol*sunlar[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn10"][FONT=Arial][FONT=Arial][I][10][/I][/FONT][/FONT][/URL]. ”[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Doğru karar veren kişinin içi rahat olur. Kararını uygularken de mutluluk duyar. Yanlış karar ise, hem karar verme süreci içinde hem de uygulama esnasında kişiyi rahatsız eder. Çünkü fıtrata aykırıdır.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[B]:

[/B][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kimler inanır, iyi işler yapar, namazı dosdoğru kılar ve zekatı verirlerse; onlara Rableri katında ödül vardır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/277[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Üçüncüsü; [B]tezekkürdür.[/B] İç ve dış dünyadaki âyetlerden edinilen bilgileri zihne yerleştirmek ve kullanıma hazır halde tutmak gerekir. Bu tür bilgiye zikir denir. Onu kalbe ve dile getirme ve hatırlama da zikirdir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn11"][FONT=Arial][FONT=Arial][11][/FONT][/FONT][/URL]. Bu bilgilerin yanlışları da olur. Aklını kullananlar o yanlışları ayıklayabilirler. Onların doğru olanları ile Allah’ın kitabı arasında tam bir uyum bulunur. Bu sebeple Kur'ân'ı okuyan her insanın içinde ona karşı bir güven ve tatmin duygusu oluşur.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Peygamberler insanları tezekküre çağırmışlardır. Tezekkür[/FONT][FONT=Arial], zihinde var olan bilgiyi harekete geçirmektir. İbrahim[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselam puta tapanlara “tezekkür etmez misiniz[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn12"][FONT=Arial][FONT=Arial][12][/FONT][/FONT][/URL]?” derken “Fıtrattan edindiğiniz bilgilerle benim sözlerimi karşılaştırıp yaptığınız yanlışı görmez misiniz?” demiş olmaktadır. Bu onları, iç muhasebesi yapmaya çağırmadır.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Fıtrattan alınan doğru bilgi zikir olduğu gibi ilâhî kitapların ortak[/FONT][FONT=Arial] adı da zikirdir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn13"][FONT=Arial][FONT=Arial][13][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].

Allah Teâlâ şöyle buyurur:[B][I]

[COLOR=Red]“Bilin ki kalplerin yatışıp rahatlaması Allah[/COLOR][/I][/B][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’ın zikri ile olur.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Ra’d 13/28[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah Teâlâ Kur’ân ile ilgili şöyle buyurur:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“O Zikri biz indirdik. Ne olursa olsun onu koruyacak olan da biziz.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Hicr 15/9[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah’ın elçileri, insanlarda var olan doğru bilgileri harekete geçirdikleri yani evrensel doğruları söyledikleri için etkili olmuşlardır. Herkese Allah’ın bir elçisinin tebliği ulaşmayabilir. Bu açıdan insanlar iki kısımdır. Bir kısmı bir elçinin tebliğini almış, ikinci kısmı ise böyle bir tebliğ ile muhatap olmamış olur. [/FONT][/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:25 AM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]4.1.1. Kendine Tebliğ Ulaşmamış Olanlar[/COLOR][/SIZE] [/B]

[SIZE=3][FONT=Arial]Kendine bir elçinin tebliği ulaşmamış olanın sorumluluğu fıtrata uymakla sınırlıdır. Fıtrata uymak, şirke karşı yani Allah’tan başkasına kul olmaya karşı direnmeyi gerektirir. [/FONT]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışla*maz, bunun dışında olanı dilediği kimse için bağışlar.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/48[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah’ın varlığının ve birliğinin delili her yerde sayısız miktarda olduğu halde ortak koşulanlarla ilgili bir delil yoktur. Bu konuda tek dayanak gelenektir. Allah Teâlâ şöyle buyu*rur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onlara, “Allah ne indirmişse ona ve o Elçi’ye gelin.” denince şöyle derler: “Atalarımızda ne bulmuşsak o bize yeter”. Ya ataları bir şey bil*mez, doğru yolu da tutmaz kimseler idiyse?”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Mâide 5/104[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]


[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Öyleyse Allah’ın yakınından ortaklara yalvaranlar neyin peşindedirler? Onların peşine takıldığı [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece kuruntudur. Onlar [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece yalan söylerler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/66[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Aklını kullanan bu batağa düşmez. [/FONT][FONT=MS Mincho]Çünkü [/FONT][B][I][FONT=Arial]“[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Allah) [/FONT][B][I][FONT=Arial]o pisliği aklını kullan*mayanların üs*tüne bırakır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/100[/FONT][FONT=Arial])[/FONT] Bu sebeple insana tebliğ ulaşsın veya ulaşmasın, onun bağışlanmayacak günahı, şirk günahıdır. Yukarıda geçen ilgili âyetlerden birini burada tekrarlayalım.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Şunu diyemezsiniz: “Önceden ortak[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] koşanlar babalarımızdı. Biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik. O batıla sapanların işlediklerinden ötürü bizi yok mu edeceksin?”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/173[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Kendine peygamber tebliği ulaşmamış olanlar, bir peygamberden öğrenilebilecek şeylerden sorumlu olmazlar. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyu*rur:[/FONT][FONT=Arial]
[COLOR=Red][B][I]“Allah[/I][/B][/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial], kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/286[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3]Bu konu ile ilgili olarak “Cennete Kimler Girer” başlıklı yazının da okunması yararlı olur.[/SIZE]

[B][SIZE=3][COLOR=Red]4.1.2. Kendine Tebliğ Ulaşmış Olanlar[/COLOR][/SIZE][/B]



[SIZE=3][FONT=Arial]Kendine Allah’ın elçisinin tebliği ulaşan kişi önce o elçiyi sorgulamalıdır. Çünkü Allah her elçiye, elçiliğini ispatlayacak belge vermiştir. Taklidi mümkün olmadığı için o belgeye mucize denir. Mucizeyi gören kişi, Allah’ın ona elçilik görevi verdiğini gözüyle görmüş gibi kavrar. “Eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluh.” Yani “Ben şahitlik ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir.” dememiz bundandır. Onun mucizesi olan Kur’ân’ı anlayan herkes bu kanaate varır. [/FONT]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]


[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Doğru yol kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim o elçiden ayrı düşer ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu gittiği yolda bırakır ve cehenneme sokarız. Ne kötü hale gelmedir o!”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/115[/FONT])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Fıtrata uyanlar, benliklerini koruyan, doğru olduğu için dine uyanlardır. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ bunlarla ilgili olarak şöyle buyurur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=DarkRed][B][I][FONT=Arial]“Rabbimiz Allah'tır diyen, sonra doğru davrananlar.. onların üzerlerine melekler iner ve «korkmayın, üzülmeyin, size söz verilmiş cennet ile sevinin» derler.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=DarkRed]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=DarkRed][B][I][FONT=Arial]Biz dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Ahirette sizin için canınızın çektiği her şey vardır. Sizin için orada istediğiniz her şey vardır.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=DarkRed]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=DarkRed][B][I][FONT=Arial]Bu, bağışlaması ve ikramı bol olan Allah tarafından bir ziyafet olarak verilecektir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=DarkRed]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=DarkRed][B][I][FONT=Arial]Allah'a çağıranın, iyi işler yapanın ve «ben müslümanım» diyenin sözünden daha güzeli kimin sözüdür?”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Fussilet 41/30-33[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=DarkRed]
[/COLOR]



[B][SIZE=3][COLOR=Red]4.2. Kararsızlar[/COLOR][/SIZE][/B]



[SIZE=3]Kendi arzularına uygun olarak yaşamak isteyenler, Allah’ın her şeyi vermesini ama emir vermemesini isterler. Bunlardan bazıları da Allah’a kulluğu, isteklerinin kabulüne vasıta sayarlar. İşler iyi giderse sevinir, dine sarılırlar.[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial] Kötü giderse umutsuzluğa kapılır, yoldan çıkarlar. Bunlar dine, doğru olduğu için değil, menfaatlerine uygun düştüğü için uyarlar. Menfaatleri bozuldu mu kararları değişir, çareyi başka kapılarda aramaya başlarlar. Onun için bunlara kararsızlar demek uygun olur. Bununla ilgili olarak “Müşrikin Din Anlayışı” bölümünü okumak gerekir.[/FONT][/SIZE]

[B][SIZE=3][COLOR=Red]4.3. Fıtrata Uymayanlar[/COLOR][/SIZE][/B]



[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur: [B][I]“[/I][/B][/FONT][COLOR=Red][B][I]Sizi yaratmış olan, sonra size rızık veren, sonra canınızı alacak olan, sonra yeniden diriltecek olan Allah’tır. Ortaklarınız içinde bunlardan birini yapan var mıdır? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.[/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]
[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozulmalar ortaya çıktı. Bu, yaptıklarının bir kısmı-nı onlara tattırsın diyedir. Belki vazgeçerler. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]De ki: «Yeryüzünde gezip dolaşın da bakın ki, bundan evvelkilerin sonu nasıl olmuştur?» Onların çoğu müşrik kimselerdi.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Sen yüzünü o doğru dine yönelt. Bunu Allah tarafından gelecek olan ve savma imkanı olmayan bir günden önce yap. İnsanlar o gün bölük bölük bölüneceklerdir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Kim kâfir olursa kâfirliği kendi aleyhinedir. Kim de iyi iş yaparsa kendileri için hazırlık yapmış olurlar.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Rum 30/40-44[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[SIZE=3]İnsanların çoğunun müşrik olması, çoğunun fıtrata uymaması demektir. Müşrik, ortak koşana denir. Ortaklık en az iki şey arasında olur. Bunlardan biri daima Allah’tır; ikincisi değişir.
[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Bazen değer verilen bir varlık, bazen de bir ruhani olur. Allah’a ortak sayılan bu varlıklara, Allah’a ait özellikler yakıştırılır. Allah[/FONT][FONT=Arial] ile bitecek işin, ancak onların araya girmesi ile olacağına inanılır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn14"][FONT=Arial][FONT=Arial][14][/FONT][/FONT][/URL]. Böylece kişi, Allah’tan önce bu aracıya kul olur.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Çünkü aracılar yarı insan, yarı tanrı sayılırlar. Hıristiyanların 451’de Kadıköy’de toplanan dördüncü ökümenik konsil’de İsa aleyhisselamın “.. mükemmel Tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip, gerçek Tanrı[/FONT][FONT=Arial] ve gerçek insan olduğuna[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL] karar vermeleri bundandır.[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3] Bu, aklın ve fıtratın kabul edemeyeceği bir iddiadır. Bu sebeple bu tür inançlara sahip olanlar akıllarını kullanmaya yanaşmaz, uydurma iddialar, telkinler ve manevi baskılarla insanları şartlandırmaya çalışırlar.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]İnsanlardan bir kısmı da kendilerini tanrılaştırarak Allah’tan önce kendilerine kul olurlar. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:26 AM

[B][SIZE=4][COLOR=Red]4.3.1 Kendine Kul Olanlar[/COLOR][/SIZE][/B]

[FONT=Arial][SIZE=3]Kendine kul olanlar, gönüllerince yaşamak isteyenlerdir. Karşılarına Allah’ın bir elçisinin tebliği ile çıkılınca çok rahatsız olurlar. Çünkü Allah’ın her şey vermesini ama emir vermemesini isterler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Allah’ı ve elçilerini görmezlik ederek kâfir olan, Allah’la elçilerinin arasını ayırmak isteyen, birine inanır diğerini tanımayız diyen ve ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler… Onlar hak ederek kâfir olanlardır. O kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3](Nisa 4/150- 151[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Allah’ın Elçisini kabul etmeyen biriyle yaptığımız bir görüşme şöyledir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- Benim Allah’ıma inancım sonsuzdur.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- Allah’a herkes inanır, bu her insan için kaçınılmazdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- Zaman zaman Allah’ıma sığınır, onun yardımını isterim. Böyle yapınca rahatlar, mutlu olurum. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- Bunu herkes yapar. Zor olan Allah’ın emirlerine yani Elçisinin tebliğine uymaktır. Siz Elçiye uymak yerine gönlünüzce yaşamak istiyorsunuz değil mi?[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- Elbette. Hayat benim hayatım; buna kim karışabilir?[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- O hayatı veren Allah karışamaz mı? [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]- … ?![/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bunların bir kısmı Allah’ın emirlerini sınıflara ayı*rır, kimini uygun görür, kimini görmezler. Bazıları kendilerini Tanrıtanımaz saydıkları için onları ikiye ayırarak inceleyeceğiz. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kendine kul olanların bir kısmına [B]tanrıtanımaz yani ateist denir. [/B]Bunların bir kısmı önder kişiler, bir kısmı da onların takipçileridir. Önderler, fıtrata uyma yerine fıtratı kendilerine uydurmaya çalışır, görüş ve teoriler üretirler. Kimileri de itibarını kaybetme korkusuyla ateizme sarılırlar. Bunların ortak yönü, kendi arzu ve heveslerine uygun bir dünya kurmak veya böyle bir dünyada yaşamaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görmedin mi? Bilgili olduğu halde Allah onu sapık saymış, kulağında ve kalbinde izler, gözünün önünde perde oluşturmuştur. Allah sapık saydıktan sonra onu kim yola gelmiş kabul edebilir? Hiç düşünmez misiniz[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]?[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]”
[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3](Câsiye 45/23[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=MS Mincho][SIZE=3]Bunlar kendine aşık, kendini kainatın merkezi gören ve kendi doğrularını evrensel doğru sayan, dünyası dar, çözemediği problemler sebebiyle huzursuz ve hırçın kimselerdir. [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görmedin mi? Ona sen mi vekil[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho] olacaksın?[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]Yoksa sen zannediyor musun ki, onların çoğu söz dinler veya aklını [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]çalıştırır?

[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Onlar; en’âm[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn16"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][B][I][16][/I][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][FONT=Arial][I] gibidirler; hayır, daha düşük seviyededirler.”[/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Furkan 25/43-44[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Koltuğunu kaybetme korkusuyla ateizme sarılanların işi daha da zorlaşır. Bunların karşısına hangi delille çıkılırsa çıkılsın aldırmazlar ve hırçınlıkları artar. Nitekim bunlardan biri olan Firavun, Musa[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’nın Allah’ın elçisi ol*duğundan şüphe duymadığı halde onu kabul etmemişti. Konuyla ilgili âyet şöyledir: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Belgelerimiz bütün açıklığı ile onlara gelince: “Bunlar apaçık büyüdür” dediler.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Belgeleri içten kesin olarak anladıkları halde zalim*likten ve büyüklük taslamadan dolayı, onlara karşı inkarcılık yaptılar.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Neml 27/13-14[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=MS Mincho][SIZE=3]Firavun’un tanrıtanımazlardan olduğunu şu âyetlerden anlıyoruz:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][FONT=Arial]“[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Musa dedi ki, "Bak, Firavun[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]! Ben âlemlerin Rabbinin bir elçisiyim.[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Bana düşen, Allah'a karşı gerçek dışı bir şey söylememektir. Size Rabbinizden bir mucize getirdim, İsrail oğulları[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]nı benimle beraber gönder.[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](A’raf 7/104-105[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi de neyin nesi oluyor?" [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Dedi ki, kesin olarak inanacaksanız, o göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki her şeyin Rabbidir." [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Çevresinde bulunanlara dedi ki, "İşitmiyor musunuz?" [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Musa[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] devam etti: "O sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir."

[/FONT][/I][/B] [B][I][FONT=Arial]Firavun dedi ki, "Size gönderilen elçiniz gerçekten delidir." [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Musa dedi ki: "Eğer aklınızı kullanabilirseniz o, doğunun, batının ve bu ikisinin arasında olanların Rabbidir.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Firavun dedi ki: "Hele benden başkasını tanrı edin, ant olsun seni zindanlıklardan biri yaparım.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] ”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Şuarâ 26/23-29[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=MS Mincho][SIZE=3]Firavun önce akıllı, sabırlı, bilgili ve güçlü görünüp Musa aleyhisselama cevap vermeye çalıştı. Başarılı olamayınca hırçınlaştı ve aşırı tepkiler gösterdi. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[B][I][FONT=Arial]“Firavun'a belgelerimizin hepsini gösterdik. Ama o, yalana saptı ve direndi.[/FONT][/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]
[B][I][FONT=Arial]Dedi ki, “Sen büyünle bizi toprağımızdan çıkarmaya mı geldin, Musa? [/FONT][/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]
[B][I][FONT=Arial]Ne olursa olsun, sana onun dengi bir büyü getireceğiz. Bizimle senin aranda bir buluşma yeri belirle. Düz bir yer olsun ki, ne biz cayalım, ne de sen.” [/FONT][/I][/B][/SIZE] [SIZE=3]

[COLOR=Red][I]Musa dedi ki, “buluşmamız bayram gününüzde, insanların toplandığı kuşluk vaktinde olsun.” [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red](Taha 20/56-59)

[I]Firavun[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I]: “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin” dedi. [/I](Yunus 10/79)

(Büyücüler ve halk toplandı, gösteri başladı.)
[I]“Musa büyücülere: “Ne atacaksanız atın” dedi.[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[I]İplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücü adına üstün gelen biz olacağız” dediler.” [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red](Şuarâ 26/43-44)[/COLOR]

[COLOR=Red][I]“..değnekleri ve ipleri, büyüleri yüzünden, Musa'ya sanki yürüyorlarmış gibi geldi.” [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red](Taha 20/66)

[I]“Musa[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I] da değneğini attı; birden, onların uydurduklarını yutmağa başladı.” [/I](Şuarâ 26/45)

[I]“Hak yerini buldu, onların yaptıkları da boşa gitti. [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[I]Orada yenildiler ve küçük düştüler.” [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red](A’raf 7/ 118-119)
[I]“Büyücüler hemen secdeye kapandılar.[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[I]“Biz âlemlerin Rabbine inandık.[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[I]Musa'nın ve Harun'un Rabbine” dediler. [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[I]Firavun[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I] dedi ki: “Ona inandınız ha? Ben size izin vermeden!.. Muhakkak o sizin büyüğünüzdür; size büyüyü öğreten odur. Yakında iyice öğreneceksiniz. Ellerinizi ayaklarınızı, çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.” [/I](Şuarâ 26/46-49)
[/COLOR]
[COLOR=Red][I]“Büyücüler dediler ki: “Biz seni, ne bize gelen apaçık mucizelere üstün tutarız ne de bizi yaratana. Haydi ne karar vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[I]Biz Rabbimize inandık ki, hem hatalarımızı hem de bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlasın. Allah'ın vereceği daha iyi ve daha kalıcıdır.” [/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red](Taha 20/72-73)

[I] “Firavun dedi: “Bırakın beni Musa'yı öldüreyim; o da Rabbini çağırsın bakalım. Çünkü korkarım o, sizin dininizi değiştirir veya bu toprakta karışıklık çıkarır.”[/I][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]Musa[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] şöyle dedi: “İşte ben, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım. Hesap gününe inanmayan her kibirlinin şerrinden[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B].[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3] ([/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]Mümin 40/26-27[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]Bunlar Allah’ın varlığını bilirler ama açığa vurmak istemezler. Ümitlerinin kaybolduğu, gizlemenin bir anlam taşımadığı zaman bunu açığa vururlar. [/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]“… Firavun boğulmayla yüz yüze gelince dedi ki, “İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Yunus 10/90[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bunların arkasından gidenler de bunlar gibi değerlendirilirler. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Firavun kavmini küçümsedi ama, onlar ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Zuhruf 43/54[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

Kendine kul olanların tamamı Allah’ı bilirler[B].[/B] Yukarıda anlatılan tanrıtanımazlar yani ateistlerin görüntüde bir farkı vardır ama aslında onlar da bu gurupla aynıdır. Kendine kul olanların başında İblis gelir. Allah, Adem’e secde emri verince İblis, kendi şartlarına uygun görmediği için secde etmemişti. Konu ile ilgili âyetler şöyledir:

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Bir gün Rabbin meleklere dedi ki: “Ben, kurumuş çamurdan, değişken kara balçık*tan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğimde ona secde edin.” Bütün melekler hemen topluca secde ettiler; İblis öyle yapmadı, secde edenlere katılmamakta direndi. Allah dedi ki: “İblis! Senin neyin var ki, onlarla birlikte secde etmedin?” Dedi ki, “Kurumuş çamurdan, değişken kara balçıktan yarattığın insana secde edemem.” Allah dedi ki, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Hicr 15/28-34[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[B][I][FONT=Arial]“O, direnmiş, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.”[/FONT][/I][/B][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3](Bakara 2/34[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Adem’e değil, Allah’a karşı büyüklenmişti. Çünkü uygun bulmadığı Allah’ın emriydi. Bu yüzden Allah ona[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]

, [COLOR=Red][B][I]“..İn oradan, orada büyüklenmek sana düşmez; çık, sen alçağın te*kisin” [/I][/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]demişti.[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](A’raf 7/13[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Allah’ın ne varlığını, ne de birliğini inkar etmiştir. Sapık sayıldıktan sonra bile şöyle demiştir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“..Doğrusu ben Allah’tan korkarım, Allah’ın cezası pek ağırdır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Enfâl 8/48[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]) [/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ahirete de inanır. Çünkü kovulunca şöyle demişti[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Arial]:

[COLOR=Red] “Rabbim! Hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.”[/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Hicr 15/36[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis’in kâfirliği, Allah’a şart ileri sürmesi ile başladı ve artarak devam etti. Çünkü Allah’a şart ileri sürmek, kendini o konuda onunla eşit görmektir. Bu da kendini tanrılaştırmaktan başka bir şey değildir. Büyüklenmenin en kötüsü işte budur.[/SIZE][/FONT]

sevginur 10. November 2012 04:28 AM

[B][SIZE=4][COLOR=Red]4.3.2. Büyüklere Kul Olanlar[/COLOR][/SIZE][/B]



[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3]İslam’ın dışına çıkan her insan ya nefsinin ya başkasının kölesi olur. Yanlış yolda olduğu için kendine destekçiler arar. Kendisi gibi düşünenlerle birlik olur. Bunların ortak hatası, ortak değerleri olur. Bu yanlış değerler etrafında kenetleşirler. Putperestlerde de olan bu özelliği, Kur’ân şöyle anlatır:[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial] [B][I]“İbrahim[/I][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] dedi ki; Allah’ın yakınından putlara tutulmanızın sebebi [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece bu dünyada, aranızda bir sevgi bağı oluşsun diyedir...”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ankebut 29/25[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Her insan, yaptığı yanlışın farkındadır.[/FONT][FONT=MS Mincho] Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial] [B][I]“Her millete bir elçi gönderdik; «Allah’a kul olun ve azgınlardan uzak durun!» diye. Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasip etti, bir kısmı da sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezin dolaşın da o yalancıların sonu ne olmuş bir görün.”[/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Nahl 16/36[/FONT])[/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Ya Muhammed, seninle o gerçeği (Kur’ân’ı), müjdeci ve uyarıcı olasın diye gönderdik. Her ümmetin geçmişinde bir uyarıcı, kesin vardır.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Fâtır 35/24[/FONT])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Her millete elçi gönderildiğine göre mevcut dinlerden her birinin temelinde bir elçinin tebliğini bulmak mümkündür. Nitekim Kur’ân’ın müşrik saydığı Mekke[/FONT][FONT=MS Mincho]’nin geçmişinde İbrahim ve İsmail[/FONT][FONT=MS Mincho] peygamberler vardı. Kureyşliler İbrahim soyundan gelmekle övünür[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL], ondan kalma hac ve umre İbadetlerini yerine getirirlerdi.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Geçmişlerinde İbrahim ve İsmail peygamberler olmasına rağmen eski Mekkeliler şirke düşmüşlerdi. Hıristiyanların büyük bir bölümü ise, İsa aleyhisselamı ve Kutsal Ruh[/FONT][FONT=MS Mincho]’u yani Cebrail[/FONT]’i sonradan Allah’a ortak saymaya başlamışlar ve şirke düşmüşlerdir.
[/SIZE]


[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah, dinlerdeki bozulmanın nasıl başladığını, ehl-i kitapa hitaben söylediği şu sözleriyle açıklamaktadır: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Ey ehl-i kitap[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]! Dininizde sınırı aşmayın. Allah’a karşı gerçek dışı şeyler söylemeyin. Meryem oğlu İsa[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] Allah'ın [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece elçisi, Meryem’e yönelttiği sözü[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn18"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][B][I][18][/I][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial] ve onun bir ruhudur[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn19"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][B][I][19][/I][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]. Artık Allah'a ve Elçisi’ne inanın. Tanrı üçtür, demeyin; buna bir son verin, sizin için iyi olur. Allah tek tanrıdır, onun çocuğa ihtiyacı olmaz. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onundur. Vekil olarak Allah yeter.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/171[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Sınırı önce Yahûdiler aşmış, Hıristiyanlar[/FONT][FONT=Arial] onları takip etmiştir. [/FONT]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]


[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki: Ey ehl-i kitâp[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]! Dininizde haksız yere aşırılık yapmayın; daha önce sapmış bir kavmin arzusuna uymayın; onlar çoklarını yoldan çıkardılar. Kendileri zaten doğru yoldan çıkmışlardı. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İsrail oğulları[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] içinden kâfir olan bu kimseler hem Davûd’un hem Meryem oğlu İsâ’nın diliyle lanetlendiler. Bu onların isyan etmeleri ve sınırı aşmaları sebebiyle idi.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Mâide 5/77-78[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial]Yahûdi [/FONT][FONT=Arial]ve Hıristiyanlar[/FONT][FONT=Arial], bu şekilde aşırılıklar yaparak kendi din adamlarına kul olmuşlardır. A[/FONT]llah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]


[SIZE=3][B][I][FONT=MS Mincho] [COLOR=Red]“Alimlerini ve din büyüklerini, Allah ile aralarına rab olarak koydular. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, [/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]ece tek bir Tanrı’ya kul olmaları idi. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, onların şirkinden uzaktır.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red](Tevbe 9/31[/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Adiyy[/B][/FONT][FONT=Arial][B] b. Hatim[/B][/FONT][FONT=Arial][B] diyor ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve seleme geldim, boynumda altın haç vardı; “Adiyy, at o putu” dedi. Ondan yukarıdaki âyeti dinledim.[/B][/FONT][FONT=MS Mincho]Dedi ki, “Onlar bunlara İbadet etmediler, ama bir şeyi helal sayarlarsa helal saydılar, haram sayarlarsa haram saydılar[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=MS Mincho].” Onları rab edinmeleri böyle oldu[/FONT].[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Bir çok müslümanın da bu konuda yukarıdaki duruma düştüğü gözlenmektedir. Bu kitapta yer alan bölümler bunun delilidir. Örnek olarak talak, Nikahın Denetlenmesi ve iftidâ[/B][/FONT] başlıklı yazılar incelenebilir.
[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B][I]Sonuç olarak doğru dindarlık, aklı kullanmayı ve Allah’ın kitabına uymayı gerektirir. Sınırları aşanlar ise dinin akılla anlaşılamayacağını söyler, Allah’ın kitabı yerine büyüklere uymayı tavsiye ve telkin ederler. Mesela üçlü tanrı inancını aklın kabul edemeyeceğini bilen Katolikler[/I][/B][/FONT][FONT=Arial][B][I] şöyle derler:

[/I][/B][/FONT][FONT=Arial]“İmanın nedeni, açıklanan gerçeklerin doğal aklımızla anlaşılmaları ve gerçek olarak görülmeleri değildir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].” İnanmak bir Kilise[/FONT][FONT=Arial] eylemidir. Kilisenin imanı bizim imanımızdan önce gelir, imanımızı taşır ve besler. Kilise tüm inananların anasıdır. Anası Kilise olmayanın Babası Tanrı olamaz[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn22"][FONT=Arial][FONT=Arial][22][/FONT][/FONT][/URL].”
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=MS Mincho][B]Allah Teâlâ Yahûdi [/B][/FONT][FONT=MS Mincho][B]ve Hıristiyanlara şöyle buyurur:[/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki: Ey ehl-i kitap[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]! Siz Tevrat’ı ve İncil’i ve size rabbinizden indirileni uygulamadıkça hiç bir temeliniz olmaz. (Ya Muhammed!) Sana rabbinden indirilen -bu Kur’ân- onlardan bir çoğunun [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece aşırılığını ve kâfirliğini artıracaktır. O kâfirler topluluğuna üzülme.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Mâide 5/68[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah Teâlâ Müslümanlar için de benzer bir uyarıda bulunmuş ve şöyle demiştir:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kim Rahman’ın Zikri’ni (Kur’ân’ı) bulanık görürse başına bir şeytan[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] sararız. O onun arka*daşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını hesap ederler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Zuhruf 43/36-37[/B][/FONT])[/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Kur’ân[/B][/FONT][FONT=Arial][B], fıtratın kelama dönüşmüş şekli olduğu için dili, evrenseldir. Onu açıklayan ve tebliğ eden Muhammed aleyhisselamın dili de evrenseldi. Kur’ân’da anlatılanlar, her insanın kendi içinde ve çevresinde gözlemlediği fıtrat âyetlerinin gereği olduğundan onu anlamak ve kavramak kolay olur. Yorumlar ise yereldir. Hangi mezhep[/B][/FONT][FONT=Arial][B], hangi yorum veya hangi alimin görüşü olursa olsun, yerel unsurlar taşır. İnsanlara, onları hayata bağlayacak olan Kur’ân’ı anlatmak, doğru dini tebliğ etmek gerekir. [/B][/FONT]Allah Teâlâ şöyle buyurur:
[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Bu Kur’ân, insanlara en doğru yolu gösterir. İyi iş yapan müminlere, kendilerini büyük bir karşılığın beklediğini müjdeler. Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için elemli bir azap hazırlamışızdır[/FONT][/I][/B][FONT=Arial].[/FONT][B][I][FONT=Arial]” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](İsrâ 17/9-10[/FONT][FONT=Arial])
[/FONT][/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial][FONT=Arial]el-Cevheri, es-Sıhah, (Tahkik: Ahmed Abdulgafûr Atar), Beyrut 1983, [/FONT][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic](دين[/FONT][/COLOR][/I][I][COLOR=black][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Arial][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Cemalüddin Muhammed b. Manzur, Lisanu’l-arab, Beyrut tarihsiz, [/FONT][I][COLOR=black][FONT=Arial]([/FONT][/COLOR][/I][B][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic]دين[/FONT][/COLOR][/I][/B][I][COLOR=black][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Arial][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Muhammed Murtaza ez-Zebidi, Tacu’l-arus, Mısır 1306/1889, [/FONT][B][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic](دين[/FONT][/COLOR][/I][/B][I][COLOR=black][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Arial][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Kamus Tercümesi [/FONT][I][COLOR=black][FONT=Arial]([/FONT][/COLOR][/I][B][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic]دين[/FONT][/COLOR][/I][/B][I][COLOR=black][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıp el-İsfahânî[/FONT][COLOR=black][FONT=Arial Unicode MS], Müfredât,[/FONT][/COLOR][I][COLOR=black][FONT=Arial]([B]دين[/B])[/FONT][/COLOR][/I][COLOR=black][FONT=Arial]mad[/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial].[/FONT][/COLOR]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İlgi duyanlar şu âyetleri inceleyebilirler: Bakara 2/164; Ali İmrân 3/190; En’âm 6/97, 99; A’raf 7/26, 58; Yunus 10/5, 6, 67, 92, 101; Yusuf 12/7, 35; Ra’d 13/2, 3, 4; Nahl 16/13, 65, 66, 67, 68, 69, 79; İsrâ 17/12; Kehf 18/9; Meryem 19/10; Tâhâ 20/128; Ankebût 29/ 24, 33, 34, 35; Rum 30/21, 22, 23, 24, 28; Lokman 31/31, 32; Secde 32/26; Sebe’ 34/15; Zümer 39/42, 52; Mümin 40/13; Câsiye 45/3, 4, 5, 6; Zâriyât 51/22, 23, 35, 36, 37; Kamer 54/12, 13, 14, 15.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref7"][FONT=Arial][FONT=Arial][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Hûd 11/2,26; Yusuf 12/40; İsrâ 17/23; Yasin 36/60-61; Fussilet 41/14; Ahkâf 46/21.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İbn Manzûr, Lisanu’l-arab, İtaat, Tav’ ([/FONT][B][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic]طوع[/FONT][/COLOR][/I][/B][FONT=Arial]) kökündendir. Tav’ boyun eğmek, istemek demek*tir. Zıddı, kerih görmek ve hoşlanmamaktır. Âyette şöyle buyurulur: [B][I]“Sonra, duman halinde bulunan göğe yöneldi, ona ve yeryüzüne: "İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin" dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.”[/I][/B] (Fussilet 41/11) Taat da aynı köktendir, boyun eğmek anlamına gelir ve daha çok “Emre uymak ve izinden gitmek.” anlamında kullanılır. (Ragıb el-İsfahânî, Müfredât, ([/FONT][B][I][COLOR=black][FONT=Traditional Arabic]طوع[/FONT][/COLOR][/I][/B][FONT=Arial])[/FONT][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Bu hadis-i şerif, Sahih-i Buhârî’nin en başında yer alır. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref10"][FONT=Arial][FONT=Arial][10][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Sünen-i Dârimî, Büyû', 2.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref11"][FONT=Arial][FONT=Arial][11][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıb el-İsfahânî, Müfredât,[/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]كر[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Traditional Arabic]ذ[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref12"][FONT=Arial][FONT=Arial][12][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] En’âm[/FONT][FONT=Arial] 6/80.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref13"][FONT=Arial][FONT=Arial][13][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Bkz. Al-i İmran 3/58, A’raf 7/63, Hicr 15/6,9; Nahl 16/44, Enbiya 21/2,50,105; Furkân 25/18, Yasin 36/11, Sad 38/8, Kamer 54/25. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref14"][FONT=Arial][FONT=Arial][14][/FONT][/FONT][/URL]Muhammed b. Abdullah Hani, Adâb, (Terc: Abdulkadir Akçiçek), İstanbul, 1396/1976, s. 172.

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] [COLOR=black]Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, [/COLOR]par. 467.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref16"][FONT=Arial][FONT=Arial][16][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] En’am Arapça’da koyun, keçi, sığır ve deveye verilen ortak addır.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İbn Hişam, Siretu’n[/FONT][FONT=Arial]-[/FONT][FONT=Arial]Nebî, [/FONT][FONT=Arial Unicode MS]Thk[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]: [FONT=Arial]M. Muhyiddin Abdülhamid[/FONT],[FONT=Arial] Beyrut, 1401/1981, c. I, 216.[/FONT][/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref18"][FONT=Arial][FONT=Arial][18][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] “Meryem’in rahminde ol” dediği için orada babasız olarak bir çocuk oluşmuştur.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref19"][FONT=Arial][FONT=Arial][19][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] “Allah’ın ruhu” terimi İsa aleyhisselama has değildir. Bu terim, Adem için ve her insan için kullanılmıştır. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Adem’i tamamlayıp, içine ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın.”[/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Sad 38/72) İnsanın yaratılışı ile ilgili bir âyet şöyledir: [B][I]“Sonra insanı tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir.”[/I][/B] (Secde 32/9)[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Tirmizî, Tefsîru’l[/FONT][FONT=Arial]-[/FONT][FONT=Arial]Kur’ân[/FONT][FONT=Arial], 10[/FONT][FONT=Arial Unicode MS].[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 156.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref22"][FONT=Arial][FONT=Arial][22][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, par. 181.[/FONT]
[/FONT][/COLOR][/SIZE]

sevginur 10. November 2012 04:31 AM

[B][COLOR=Red]6. TESBİH ve TAKDİS[/COLOR][/B]




[FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“… Melekler: Neylersen, güzel eylersin; biz bu sebeple sana boyun eğeriz. Sen en temizini yaparsın.” dediler. Dedi ki: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/30[/COLOR][/FONT][COLOR=Red])
[/COLOR]

[FONT=Arial]Tesbih[/FONT][FONT=Arial], sebh kökündendir. Sebh, havada veya suda hızla akıp gitme, yüzme, yıldızların kendi yörüngelerinde dönmesi anlamlarına gelir. Hızla işe koşma veya atın hızla koşması anlamına da gelir. Tesbih[/FONT][FONT=Arial], terim olarak, Allah[/FONT][FONT=Arial]’a kul olmada hızlı davranma anlamında kullanılmıştır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL].

[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Buna göre “nusebbihu bi hamdike” cümlesi, “Hamdin sebebiyle sana kul oluruz” demek olur. Hamd[/FONT][FONT=Arial]’in Türkçe[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL] karşılığını katınca anlam şöyle olur: “Neylersen güzel eylersin, biz bu sebeple sana kul oluruz”.

[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Takdis[/FONT][FONT=Arial], kuds kökündendir. Kuds, temiz olma anlamına gelir. Takdis ise, teksir kalıbında tertemiz saymak demektir. Kuddüs[/FONT][FONT=Arial], Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın isimlerinden, lekesiz, tertemiz demektir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Allah’ın lekesiz ve tertemiz olduğunu, yaptığı işlere bakarak görebiliriz. “Nukaddisu lek” (seni takdis ederiz) sözünü, “en temizini yaparsın” diye tercüme etmemiz bundandır.[/FONT]



[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mufredât,[/FONT][I][FONT=Traditional Arabic]سبح[/FONT][/I][FONT=Arial] mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Bkz: "Hamd" başlıklı yazı.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mufredât, [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]قدس[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] mad; Muhammed b. Yakub el-Firuzâbâdi, Besâiru zevi’t-temyiz, Beyrut tarihsiz, [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]قدس[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] mad.[/FONT]

sevginur 11. November 2012 04:44 AM

[B][COLOR=Red]5. İNSAN ALLAH’IN HALİFESİ Mİ ?[/COLOR][/B]


[CENTER][CENTER][COLOR=Red][FONT=Arial][B](HALEF- SELEF[/B][/FONT] OLAYI)[/COLOR]
[/CENTER]
[/CENTER]


[FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Bir gün Rabbin meleklere: “Yeryüzünde bir halifelik oluşturmaktayım” dedi. Melekler: “Orada karıştırıcılık yapacak ve kan dökecek birilerini mi oluşturuyorsun? Ama neylersen, güzel eylersin; biz bu sebeple sana boyun eğeriz. Sen en temizini yaparsın[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][1][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]” dediler. Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] dedi ki: “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/ 30[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Başkasının yerine geçene halife[/B][/FONT] veya halef denir. Her insan, öncelikle aile büyüklerinin yerine geçer. Hayatı boyunca, bir çok kimsenin malını, makamını ve imkanlarını ele geçirebileceği gibi elinde olanı da kaptırabilir.
[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Bütün karışıklıklar, elindekini kaybetme korkusundan veya başkasının yerine geçme arzusundan kaynaklanır. Peygamberlere karşı gelenler de ellerindekini kaybetme korkusu ile hareket etmişlerdir. Buna karşılık her bir peygamber şunu söylemiştir:

[COLOR=Red]“[/COLOR][/B][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]Ben sizden bunun bir karşılığını beklemiyorum. Alacağım karşılığı alemlerin Rabbi verecektir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red](Şuarâ 26/127[/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Melekler; [/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]“Orada karıştırıcılık yapacak ve kan dökecek birilerini mi oluşturuyor*sun?”[/FONT][/I][/B]derken bu sistemden duydukları endişeyi aktarmışlardır. Allah Teâlâ bunun olmayacağını söylememiş ama meleklerin bilmediği şeyler olduğunu belirtmiştir.
[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Bu âyete dayanılarak insanın, Allah’ın halifesi olduğu iddia edilir. Halife, kendinden öncekinin yerine konan ve onun makamına geçen kişidir[/B][/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][2][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL]. Önceki kişi ya orada bulunmamalı veya aciz yahut ölmüş olmalıdır. Bunlar Allah hakkında düşünülemez. Öyle ise insan Allah’ın değil, ancak, bir başka insanın halifesi olabilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Bak Davûd[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]! Biz seni bu toprağa halife yaptık. İnsanlar arasında gerçekçi kararlar ver. Arzuna uyma, bu seni Allah’ın yolundan saptırır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red][B](Sâd 38/26[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=Red]) [/COLOR]
[/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial][B]Çünkü Davûd, kendinden önce o toprağa hakim olan Talut’un yerine geçmişti. Konu ile ilgili âyetlerin tamamı insanların birbirlerine halife olmasını anlatır[/B][/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][3][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial][B]. Onlardan ikisi şöyledir:[/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial][B] [B][I]“Kavmi, Nuh[/I][/B][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]’u yalancı yerine koydu. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Onları ötekilere halifeler yaptık. Âyetlerimizi yalan sayanları da suda boğduk. Bak bakalım, uyarılan o kimselerin sonu nasıl olmuş.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Yunus 10/73[/B][/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR]
[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial][B]İsrail oğulları[/B][/FONT][FONT=Arial][B] Musa[/B][/FONT][FONT=Arial][B] aleyhisselama demişlerdi ki:[/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] "Sen gelmeden önce de işkence gördük, geldikten sonra da." Musa dedi ki: "Belki Rabbiniz düşmanlarınızı yok eder de bu toprakta sizi onların halifesi yapar. Sonra da nasıl davranacağınıza bakar."[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](A’raf 7/129[/B][/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]

[SIZE=3][FONT=Arial][B][I]Bilgisine güvendiğim bir kişi ile aramızda şu konuşma geçti[/I][/B][/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][B][I][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/I][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial][B][I]:[/I][/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Sordum: İnsan Allah’ın vekili olabilir mi?[/B][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3]Dedi ki: Hayır, Allah, peygamberini vekil etmemiştir; bizi eder mi? O, Peygamberine şöyle demiştir:[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]"Allah dile*seydi şirke düşmezlerdi. Biz seni onların üzerinde bir koruyucu yapmadık. Sen onların üzerinde bir vekil de değilsin."[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](En'am 6/107[/B][/FONT][FONT=Arial][B])[/B][/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B] [B][I]"Sen [/I][/B][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece bir uyarıcısın. Her şeye vekil olan Allah'tır."[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B](Hûd 11/12[/B][/FONT][FONT=Arial][B])[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3]Sordum:
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]İnsan Allah’ın halifesi olabilir mi?[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Dedi ki: Evet, çünkü Allah meleklere, “Yeryüzünde bir halife var edeceğim” buyurmuştur.[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Sordum: Halifelik[/B][/FONT][FONT=Arial][B] mi üst görevdir, yoksa vekillik mi?[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Dedi ki: Halifelik. Vekil[/B][/FONT][FONT=Arial][B] bazı konularda temsile yetkili olur ama halifenin yetkisi fazladır. [/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Sordum: Allah’ın vekili olamayan, halifesi olabilir mi?[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3]Dedi ki: Peki sen o âyeti nasıl anlıyorsun?[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Dedim ki; ilgili âyetlere bakınca Bakara 30. âyette, bir kişinin diğerinin yerine geçeceğinden, halef-selef[/B][/FONT][FONT=Arial][B] sisteminden bahsedildiği ortaya çıkar. Yoksa insan Allah’a halife olamaz. Bu, kelimenin hem sözlük anlamına; hem de terim anlamına aykırıdır. Ayrıca çok çirkin bir durumun ortaya çıkmasına da yol açar. Çünkü Melekler; Allah’ın yerine geçecek birinin karıştırıcı ve kan dökücü olacağını söylemekle, Allah’ın karıştırıcı ve kan dökücü olduğunu ima etmiş olurlar. Allah Teâlâ da Melekler de böyle şeylerden uzaktır.[/B][/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial][B]Dedi ki: Beni susturdun.[/B][/FONT][/SIZE]


[SIZE=3]
[/SIZE] [SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Bkz. "Tesbih ve Takdis" başlıklı yazı.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] “[/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]الخليفة من استخلف مكان من قبله و يقوم مقامه[/FONT][/B][FONT=Arial]” el-Halil b. Ahmed (100-175 h.) el-Ayn, Tahkik;: Mehdî el-Mahzûmî, İbrahim es-Sâmrâî, İran 1409 خلف mad., c. IV, s.267.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]Halef kökünden kelimeler şu ayetlerde geçer. Bakara 2/30,66, Al-i İmran 3/170, Nisa 4/9, En’am 6/133,165, A’raf 7/69,74,129,169,Yunus 10/14,73, Hud 11/57, Ra’d 13/11, İsra 17/76 Meryem 19/59, Nur 24/55, Neml 27/62, Fatır 35/39. Sad 38/26. Toplam 20 ayet.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]Bu zat, uzun süre İstanbul Müftülüğü’nde Fetva Kurulu Üyesi olarak çalışmış ve bu görevden emekli olmuş olan Celal Börühan’dır.[/FONT][/SIZE]

sevginur 11. November 2012 04:45 AM

[B][COLOR=Red]7. CENNETE KİMLER GİRER[/COLOR][/B]



[SIZE=3][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İman[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] etmiş olanlar; Yahûdi [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], Hıristiyan ve Sabiî[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] olanlar; bunlardan kim Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]'a ve Ahiret[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] gününe inanır ve iyi işler yaparsa, onların ödülleri Rableri katındadır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/62[/FONT])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3]Kendine peygamber tebliği ulaşmayan kişi, sadece şirkten ve bildiği doğrulardan sorumlu olur. Peygamber tebliği ulaşan ise o peygambere inanmak ve onun gösterdiği gibi yaşamak zorundadır. Tebliğin ulaşması, peygamberin mucizesini, yani peygamberlik belgesini görmekle olur.

Çünkü o zaman Allah’ın elçisini, gözüyle görmüş gibi kesin bilgiye ulaşır. Muhammed aleyhisselamın belgesi Kur’ân’dır. Kur’ân âyetlerini, kendi anlayacağı dille anlayarak okumamış veya dinlememiş kişilere de tebliğ ulaşmış olmaz.[/SIZE]
[SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3]Yukarıdaki âyetin bir benzeri Mâide suresinde geçer. O âyet, öncesi ve sonrasıyla şöyledir:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Arial][I]“De ki: "Ey kitap ehli! Tevrat[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I]'ı, İncil[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I]’i ve Rabbinizden size indirilmiş olanı uygulamadıkça bir değeriniz olmaz. (Ya Muhammed) Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlık ve inkârını kesin artıracaktır. Onun için bu kâfirler topluluğuna üzülme.[/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İman[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] etmiş olanlar; Yahûdi [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], Sabiî[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] veya Hıristiyan olanlar; işte bunlardan kim Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]'a ve Ahiret[/FONT][/I][/B][B][I] gününe inanır ve iyi işler yaparsa üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.
[/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]
[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İsrail oğullarından kesin söz aldık ve elçiler gönderdik. Ama onlar, canlarının istemediği bir şey getiren elçilerden kimini yalanlamışlar, kimini de öldürmüşlerdir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Mâide 5/67-70[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Konu ile ilgili bir âyet de şöyledir:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Yanlarındaki Tevrat[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ta ve İncil[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’de yazılı bulacakları ümmi Peygambere uyanlara; işte onlara o Peygamber iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. İyi şeyleri helal[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], pis şeyleri haram[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] kılar. Sırtlarından ağır yükleri, boyunlarından demir halkaları kaldırır atar. Kim ki ona inanır, onu saygıyla destekler, ona yardım eder, onunla birlikte gönderilen o Nur’a uyarsa; işte onlar umduklarına kavuşurlar.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/157[/FONT])[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Bu üç dinde; Yahûdi [/FONT][FONT=Arial], Sabiî[/FONT][FONT=Arial] ve Hıristiyanlarda Allah[/FONT][FONT=Arial]’ın varlığı ve birliği inancı ile Ahiret[/FONT][FONT=Arial] inancı vardır. Ayette geçen “iyi işler” kavramı, kişilerin bilgisine göre değişir. Yukarıdaki âyetlerin açıkça gösterdiği gibi onlardan kim, son peygamberin tebliği ile karşılaşırsa ona inanmak ve orada belirtilen iyi işleri yapmak zorundadır. Allah, bu konuda peygamberlerden kesin söz almıştır: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]"Size kitap[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ve hikmet[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] veririm de, sonra sizdekini doğru sayan bir elçi gelirse, ona muhakkak inanacaksınız ve yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" demişlerdi. "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Al-i İmran 3/81[/FONT])[/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Sonuç olarak yukarıdaki ayeti şöyle anlamak gerekir.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İman[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] etmiş olanlar; Yahûdi [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], Hıristiyan ve Sabiî[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ([/FONT][/I][/B][I][FONT=Arial][B]olup kendilerine Son Elçi’nin tebliği ulaşmış[/B][/FONT][/I][B][I][FONT=Arial]) olanlar; işte bunlardan kim ([/FONT][/I][/B][I][FONT=Arial][B]şirk koşmadan[/B][/FONT][/I][B][I][FONT=Arial]) Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]'a ve Ahiret[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] gününe inanır ve iyi işler yaparsa, onların ödülleri Rableri katındadır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/62[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]

sevginur 11. November 2012 04:46 AM

[SIZE=4][B][COLOR=Red]8. DİNLER[/COLOR][/B][/SIZE]



[FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“… Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’a [SIZE=3]benzerler uydurmayın. Siz bunu bilirsiniz.”[/SIZE][/FONT][/I][/B][/COLOR][SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial][B](Bakara 2/22[/B][/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Herkes Allah[/FONT]’ın benzerinin olamayacağını bilir. Bu yüzden kimse onun heykelini yapamamıştır. En büyük hastalık, Allah ile ilişkiyi, aracılarla kurmaya çalışmaktır. Allah’a dair sayısız delil olduğu halde aracılarla ilgili delil yoktur. Buna inananların tek dayanağı, atalarına dayandırdıkları haberlerdir.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] tek olduğu halde aracı[/FONT][FONT=Arial] olacağına inanılanlar sayısızdır. Her topluluk, kendi hayaline göre, farklı aracılar uydurur. Bu onları şirke sokar. Çünkü bu aracıların, Allah'a ait bazı özelliklere sahip olduğu var sayılır. Allah'a yakın bilinir ve Allah’tan önce onlara köle[/FONT][FONT=Arial] olunur. Allah kral[/FONT], onlar da onun yakınları gibi görülürler.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial] Allah[/FONT] Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Arial][I]“İyi bil ki, saf din Allah[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I]’ın dinidir. Allah ile kendi aralarına koydukları velilere tutulanlar derler ki: “Biz onlara, başka değil [/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I]sad[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I]ece bizi Allah’a daha çok yaklaş*tırsınlar diye kul[/I][/FONT][/B][B][FONT=Arial][I] oluruz.”[/I][/FONT][/B][FONT=Arial](Zümer 39/3[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Aracıların değişmesi ile dinlerin adı değişir. Hıristiyanlar[/FONT][FONT=Arial] İsa[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselamı, Kutsal Ruh[/FONT][FONT=Arial]’u, Meryem[/FONT][FONT=Arial]’i, havarileri ve kilise babalarını, Taoistler[/FONT][FONT=Arial] Te, Yin[/FONT][FONT=Arial] - Yang[/FONT] vb. yi, Mekkeli müşrikler ise Allah’ın kızları diyerek bazı melekleri aracı sayar, onların putlarını yaparlardı.[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]el-Lât[/FONT][FONT=Arial], el-Uzza[/FONT][FONT=Arial] ve el-Menat[/FONT][FONT=Arial], Mekke’nin meşhur putları idi. Allah’ın kızları saydıkları için isimlerini Allah’ın isimlerine benzetmişlerdi. el-Lât, ellah[/FONT][FONT=Arial]’ın, el-uzza[/FONT][FONT=Arial], el-aziz’in, el-menat da el-mennan[/FONT]’ın benzeridir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Gördünüz değil mi el-Lât’ı ve el-Uzzayı; diğer üçüncüsü el-Menât'ı? Erkek size dişi ona öyle mi? O halde bu haksız bir paylaşımdır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Necm 53/19-22[/FONT]).[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]İslam, aracılığı kesin olarak reddeder. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur

:[COLOR=Red] [B][I]“İnsanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıl*da*dığını biliriz. Biz ona şah dama*rından da yakınız.”[/I][/B] [/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Kaf 50/16[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

Allah şah damarından yakın olduğuna göre araya aracı giremez. Öyle olsa, insanlar önce ona kul olurlar. Çünkü aracı memnun olmazsa işlerini görmez. Mesela biri, belediye başkanı ile olan işlerini bir kişi aracılığı ile yürütse onun için belediye başkanı artık odur. Onunla ilişkilerini iyi yürütür ki, o da belediye ile olan işlerini iyi yürütsün.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Bütün Peygamberler insanları, Allah[/FONT][FONT=Arial]’tan başkasına kul olmamaya çağırmışlardır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Allah’tan başkasına kul olmamak için Allah ile araya kimseyi sokmamak gerekir. [/FONT][FONT=Arial]Müslümanlar yalnız Allah'a kul olur ve hürriyetin doruğuna ulaşırlar. [/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial], yarattığı ve her şeyini temin ettiği insanın başkasına da kul[/FONT] olmasını affetmez. O, şöyle buyurur:
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]"Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] kendisine ortak[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] koşulmasını bağışla*maz, bunun dışında olanı dilediği kimse için bağışlar."[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/48[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]"Hiçbir insanın hakkı yoktur ki, Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ona Kitap, doğru bilgi ve peygamberlik versin, o da tutsun halka, "Allah'tan önce bana kul[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] olun" desin. Onun diyeceği şudur: "Kitabı öğrettiği*nize ve okuduğunuza göre katıksız olarak Rabbe kul olun".[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial](Al-i İmran 3/79[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] ile insan arasına aracı[/FONT][FONT=Arial] koymayı kabul etmeyen tek din İslam’dır. İslam çizgisi dışında olanlar kendilerini aracılara göre isimlendirirler. [/FONT][/SIZE]


[SIZE=3]
[/SIZE] [SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Şu âyetler de konu ile ilgilidir: En’am 6/56, Ra’d 13/36, Zümer 39/11.[/FONT][/SIZE]

sevginur 14. November 2012 04:39 AM

[B][COLOR=Red]9. HAC 11-16. AYETLERİN AÇIKLANMASI[/COLOR] [/B]


[CENTER][CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][B](Şirkle İman Arasında Kararsızlık)[/B][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]

[SIZE=3][FONT=Arial]Arzularını ve menfaatlerini öne alanlar, Allah’ın her şeyi vermesini ama emir vermemesini isterler. Bazıları da Allah’a kulluğu, dünyalık elde etmenin vasıtası sayarlar. İşler iyi giderse sevinir, dine sarılırlar.

Kötü giderse umutsuzluğa kapılır, yoldan çıkarlar. Bunlar dine, doğru olduğu için değil, menfaatlerine uygun düştüğü için uyarlar. Menfaatleri değişti mi kararları da değişir. Onun için bunlara kararsızlar demek uygun olur. [/FONT][FONT=MS Mincho]

Allah Teâlâ bunlarla ilgili olarak şöyle buyurur:[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İnsanlardan kimi Allah'a sınırda kulluk eder. Eline bir imkân geçse rahatlar; başına bir sıkıntı gelse yüz çevirir. Böylesi dünyayı da kaybeder âhireti de. Apaçık kayıp budur işte. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah'ın yakınından, kendisine zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şeyi yardıma çağırır. İşte bu, pek derin bir sapıklıktır. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Zararı yararından yakın olan kişiyi de yardıma çağırır. O ne kötü bir veli ve ne kötü bir yandaştır. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Allah, iman eden ve iyi işler yap
anları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]Kim Allah'ın, dünyada da âhirette de kendine yardım etmeyeceği kanaatine varmışsa bir sebebe tutunup göğe (Allah’a) yönelsin, diğer ilişkiyi derhal kessin ve baksın ki, bu yol kendini bunaltan şeyi gerçekten giderecek mi yoksa gidermeyecek mi?”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Hac 22/11-15[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]Tutunulacak sebep, iman edip iyi işler yapmaktır. Bir âyet şöyledir: [/FONT][B][I][FONT=Arial]“Ey iman edenler! Sabır göstererek ve namaz kılarak yardım isteyin. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/153[/FONT][FONT=Arial]))[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bazıları sıkıntıya düşünce Allah’ın yardımını almak için Allah’a yakın bildikleri kişileri araya koyarlar. Önce Eyüp Sultan[/FONT][FONT=Arial] gibi yatırlara koşar, onun ruhaniyetinden yardım isterler. İstekleri olmazsa Allah’a yakın bildikleri din büyüklerine koşarlar. Onların bir kısmı doğru yolu gösterirler. Bir kısmı ise, gelenlerin kendilerine bağlanmalarını ve cemaatlerinin bir üyesi olmalarını şart koşarlar. Bunlar da Allah ile ilişkileri onlar aracılğıyla yürütmek ve yardım alıp sıkıntıdan kurtulmak için onlara bağlanır; hediyeler sunar, huzurlarında saygıyla eğilirler. Bunların, Allah’tan aldıkları bir yetkiyle kendilerine yardım edecekleri hayalini kurarlar. Böylece ellerine bir şey geçmeden en büyük zarara uğramış, şirke düşmüş olurlar. Allah Teâlâ bunlar hakkında şöyle buyurur: [/FONT][/SIZE]


[CENTER][CENTER][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَـهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ[COLOR=Red]

سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ[/COLOR] [/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho] “Alimlerini ve din büyüklerini, Allah ile aralarına rab olarak koydular. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir Tanrı’ya kul olmaları idi. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, onların şirkinden uzaktır.” [/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Tevbe 9/31[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Ayette geçen [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]أَحْبَار[/FONT][/B][FONT=MS Mincho](ahbâr[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][FONT=MS Mincho][B];[/B][/FONT][FONT=Arial] iz anlamına gelen [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]حبر[/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic](hibr)[/FONT][FONT=Traditional Arabic]’in çoğuludur. [/FONT][FONT=Arial] Bilgileri, insanların gönlünde iz bıraktığı için Alim anlamında kullanılmıştır[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Arial][1][/FONT][/FONT][/URL]. el-Halil b. Ahmed[/FONT][FONT=Arial]’e göre [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]حبر[/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic]; din alimlerinden bir alim demektir; i[/FONT][FONT=MS Mincho]ster zimmi olsun, isterse ehl-i kitaptan iken Müslüman olmuş olsun[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][FONT=Arial][2][/FONT][/FONT][/URL].[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]رُهْبَانَْ[/FONT][/B][FONT=MS Mincho](ruhbân[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][FONT=MS Mincho]:Tekil olabildiği gibi rahib kelimesinin çoğulu da olabilir. Kökü, ruhbanlık yani [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]الرهبانية[/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic](er-Ruhbâniyye)[/FONT][FONT=Traditional Arabic]’dir; “çok İbadet[/FONT][FONT=Traditional Arabic] yükü altına girme” anlamı[/FONT]na gelir[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Arial][3][/FONT][/FONT][/URL].

Bizde bu işi yapanlara sofu, sufi veya derviş, onların başında olanlara da şeyh denir. Halk bunları din büyüğü kabul eder.[/SIZE]
[SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]أرباب[/FONT][/B](erbâb)[B]:[/B] Rab kelimesinin çoğuludur. Rab sahip demektir. Araplar kö*lenin sahi*bine rab derler. Yusuf aleyhisselam hapiste iken hapisten çıkıp krala içki sunma görevi alacak olan köleye şöyle demişti:
[COLOR=Red]
[B][I]“Rabbinin yanında benden bahset.”[/I][/B] (Yusuf 12/42)[/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3]Bizde kölenin sahibine efendi denir. Bir din büyüğünü, Allah ile kendi arasına bir rab, bir efendi olarak yerleştiren kişi ona tanrılık özelliği vermiş olur. Bu da kişiyi şirke sokar. Nitekim Hıristiyanlar da İsa aleyhisselamı araya sokar ve ona Rab derler. Kimi din büyüklerine “Efendi Baba” denmesi boşuna değildir.[/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Yukarıdaki ayet mealine karşı yapılacak en tutarlı itiraz şu olur: “Ahbar ve ruhban kelimeleri, daha çok ehl-i kitapın din adamları için kullanılır. Siz bu mealle Müslüman alimleri ve din adamlarını da bu kapsama sokmuş oluyorsunuz.”[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bu itiraza şöyle cevap verilir: Din alimlerini ve din büyüklerini efendileri kabul edip onların karşısında köle gibi olan ve onlara kayıtsız şartsız itaat edenler, onları Rab edinmiş olacakları için ehl-i kitapla aynı konuma düşmüş olurlar. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]Adiyy b. Hatim diyor ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve seleme geldim, boynumda altın haç vardı; “Adiyy, at o putu” dedi. Ondan yukarıdaki âyeti dinledim.

[/B][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red]Dedi ki, “Onlar bunlara İbadet etmediler, ama bir şeyi helal sayarlarsa helal saydılar, haram sayarlarsa haram saydılar[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Arial][4][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][FONT=MS Mincho][COLOR=Red].” Onları rab edinmeleri böyle oldu[/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red].[/COLOR][/FONT][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Şimdi asıl konuya dönelim. Sıkıntıya düşen kişi, Allah’a yakın bildiği aracılara baş vurarak destek almaya çalışır. Sıkıntıyı bu yolla gidermeye çalışmak, Allah’a ortak koşmak ve çıkmaza girmek olur. Bütün ümitler yok olur gider. Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=MS Mincho]:[/FONT][/SIZE]


[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah'a ortak koşan öyle olur ki, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyordur.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Hac 22/31[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Yapılacak tek şey, derhal aracıları bırakıp doğrudan Allah’a yönelmek ve sabır göstererek onun yardımını beklemektir. Allah, bizi sıkıntılara sokmak suretiyle imtihanını tamamlayacağı için sabır çok önemlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][/SIZE]

[CENTER][CENTER][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاء ثُمَّ لِيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ.[/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I]“Kim Allah'ın kendisine, dünyada ve âhirette yardım etmeyeceği kanaatine varmışsa bir sebebe tutunup göğe (Allah’a) yönelsin, diğer ilişkiyi derhal kessin; baksın ki, bu yol, kendini bunaltan şeyi gerçekten giderecek mi yoksa gidermeyecek mi?”[/I][/B] (Hac 22/15)[/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Bunun hemen arkasından şu âyet gelir:[/FONT][/SIZE]
[CENTER][CENTER][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]
وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يُرِيدُ[/FONT][/B][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İşte böylece biz onu apaçık âyetler olarak indirmişizdir. Şüphesiz Allah, isteyeni yola getirir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Hac 22/16[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]


[SIZE=3][FONT=Arial]Bu âyetin, şimdiye kadar yapılmış bir çok tefsiri vardır. Buna geleneksel yöntem diyoruz. Bir de onu Kur’ân’la açıklama yöntemi vardır. Bu yöntem, Kur’ân’ın açık olmasının ne anlama geldiğini göstermektedir.[/FONT][/SIZE]

sevginur 14. November 2012 04:40 AM

[SIZE=4][B][COLOR=Red]9.1. Geleneksel Yöntem[/COLOR][/B][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]Tefsirlerde ve meallerde bu âyet üç şekilde açıklanmıştır:[/FONT][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]1- Birinci açıklamaya göre,[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] [B][I]“Kim ona, Allah'ın dünyada ve âhirette yardım etmeyeceğini sanıyorsa”[/I][/B] [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]bölümündeki “o” zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem’e işaret edilmektedir. Bu görüşte olanlar kendi aralarında ikiye ayrılırlar. Bir gruba göre âyetteki sebeb [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]السبب[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ip, sema ([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3][B]السماء[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3]) ise evin tavanı anlamındadır. O zaman âyetin meali şöyle olur:


[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Her kim Peygambere, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin tavanına bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Elmalılı[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Muhammed Hamdi Yazır, Hasan Basri Çantay[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Ömer Nasuhi Bilmen[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Bekir Sadak[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Suat Yıldırım[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Muhammed Hamidullah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ile Ali Özek[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Hayrettin Karaman[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve arkadaşları bu anlamı tercih etmişlerdir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
İkinci gruba göre âyetteki semâ gök, sebeb ise bildiğimiz sebeptir. O zaman âyetin meali şöyle olur:
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Her kim Peygambere, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa bir sebeple göğe uzanıversin de ona Allah’tan gelen vahyi kessin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Mustafa Hizmetli[/SIZE][/FONT][SIZE=3] bu anlamı tercih etmiştir.


[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]2- “O” zamiri ayetin başındaki “[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]من[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3](men[/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]) = ki[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]m”i gösterir. Sebeb, ip, sema evin tavanı anlamındadır. Bu durumda meâl şöyle olur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Her kim kendine, Allah’ın dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanıyorsa evinin tavanına bir ip uzatsın, sonra onunla intihar etsin; baksın ki, onun bu hilesi nefret ettiği şeyi giderecek mi?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İsmail Hakkı Baltacıoğlu[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Süleyman Ateş[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Ahmet Ağırakça[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve Beşir Eryarsoy[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] bu anlamı tercih etmişlerdir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Taberî[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Zemahşerî[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve İbn Kesîr[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] bu iki anlamdan birincisini tercih etmişlerdir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3].[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]3- Üçüncü görüş şöyledir: Semâ ile kastedilen bildiğimiz göktür. Sebeb, ip anlamınadır. Yukarıda “ilişkiyi kessin” diye tercüme edilen [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]ليقطع[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3](= liyakta’)[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ise “yol katetsin” demektir. Yani dünya ile ilişkisini kesip göğün yukarısına doğru gitsin, peygambere gelen yardımı engellemeye veya kendi için rızık elde etmeye gayret etsin, demek olur[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. Muhammed Esed[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] bu anlamı tercih etmiş, farklı olarak sebeb kelimesine yol anlamını vermiştir. Onun Türkçe’ye tercüme edilen meali şöyledir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B]“Kim Allah’ın kendisine bu dünyada da, ahirette de yardım etmeyeceğini düşünüyorsa göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin; ve böylece görsün bakalım bu hilesi onu sıkıntısından kurtaracak mı[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn7"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][B][7][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B]?” [/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bunlardan bazıları, bu âyetin, Hac Suresinin 11 ve 12. âyetleriyle ilişkili olduğunu söylemiş ama bunun nasıl bir ilişki olduğunu göstermemiştir. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
Yukarıdaki tefsir ve meâllerin anlaşılamaz olduğu ortadadır. Çünkü âyet bağlantılarından koparılmış ve bir boşluk doğmuştur. Boşluğu gidermek için yeni hatalar yapılmış, bir hata diğerini doğurmuştur.

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]1- Birinci yorum hatalıdır; çünkü “O” zamiri ile Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem’e işaret edilmesi imkansızdır. Zamirler, kendilerinden öncesini gösterirler. Hac Suresinin 1. âyetinden buraya kadar bir tek yerde Allah’ın Elçisinden söz edilmemiştir. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu anlamı verenlerin birinci grubuna göre, Peygamber düşmanı olup Allah’ın ona, dünyada da ahirette de yardım etmeyeceği kanaatinde olan kişi intihar etmelidir. Böyle bir kişi sadece mutlu olur. Hiç ona, “öfkeni gidermek için intihar et”, denir mi?. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu tefsiri yapanlar, satır arasına bazı şeyleri sıkıştırarak düzeltme yapmaya çalışmışlardır. Elmalılı’nın şu sözü, bu konudaki ortak tavrı yansıtmaktadır: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]“Yani onun o zanda bulunması, kin ve kıskançlığından, Peygamberin dünya ve ahirette ilahi yardım görmesini ve başarıya ulaşmasını istememesindendir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL].”

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] “O” zamiri ile Allah’ın Elçisine işaret edildiğini söyleyenlerden ikinci gruba göre bu kişi göğe uzanıp gelen vahyi kesmeliymiş. Böyle bir şeye kimin gücü yetmez. Allah kimseye, gücünün yetmediği yükü yüklemez. Allah Teâlâ’nın, Elçisine yaptığı şu uyarıyı düşünmek gerekir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa gücün yetseydi onlara bir mucize geti*rirdin[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B].[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](En'am 6/35[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Hac Suresinin 15. ayeti şöyle bitiyor:[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] [B]“[/B]....[B][I] baksın ki, tuzağı öfkelendiği şeyi giderecek mi?”[/I][/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3] İntihar edip ölen kişi dönüp neye bakabilir?

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Zemahşerî[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] diyor ki: Tuzak [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]كيد[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]= keyd[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]) [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]denmesi, yapabileceği başka bir şey olmadığı içindir. “.... baksın ki, tuzağı öfkelendiği şeyi giderecek mi? sözü de, “hayal dünyasında böyle bir şeyi tasarlasın da baksın ki, peygambere gelen ve kendini öfkelendiren yardımı kesebilir mi?” anlamınadır[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3].[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

Göğün yukarısına doğru ip uzatılabilir mi? Yahut dünya ile ilişkiyi kesip göğün yukarısına hangi yolla gidilebilir? Bunu bugünkü uzay çalışmalarına delil gösterme imkanı da yoktur. Çünkü bu yorumu yapanlar, Peygamberin hayatında, ona muhatap olan kafirleri hedef almışlardır.

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]2- İkinci yorum da tutarsızdır. Allah’ın kendine dünyada da ahirette de yardım etmeyeceğini sanan kişinin öfkesini giderecek hile, yardım almasını sağlayacak hile olur. Yoksa kimse intihar için hile yapmaz. Allah kendine ahirette de yardım etmeyecekse neden intihar etsin? Allah’ın Kitabında böyle anlamsız bir şey olur mu? [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]3- Üçüncü yorumun da tutarlı yanı yoktur. Dünya[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ile ilişkiyi kesip göğün yukarısına doğru gidiş, peygambere gelen yardımı engellemeye veya kendi için rızık elde etmeye gayret nasıl olabilir? İnsanların göğe zaten ulaştıkları bir yol var mı ki, Muhammed Esed[/SIZE][/FONT][SIZE=3] âyete, “… göğe başka bir yolla ulaşmayı denesin de yol katetsin” şeklinde anlam veriyor?
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu bölümde Hac[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Suresi’nin yalnızca 15. âyeti üzerinde durulmuştur. Aşağıda görüleceği gibi geleneksel yöntemde ayetlerin öncesi ve sonrası ile ve diğer ayetlerle bağlantısı yeteri kadar gösterilmediğinden 15. ayetle bağlantılı olan 11’den 16’ya kadar olan âyetler de anlaşılamaz biçimde yorumlanmıştır. Konunun bu yönü bundan sonraki bölümde ele alınacaktır.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:41 AM

[SIZE=4][B][COLOR=Red]9.2. Kur’ân’ın Yöntemi[/COLOR][/B][/SIZE]

[FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân’ın diğer âyetleri gibi Hac Suresinin 11’den 16’ya kadar olan âyetleri hem birbiriyle hem de diğer âyetlerle ilişkilidir. Şimdi bu ayetleri ve ilişkiler ağını görelim.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]11. Âyet: [/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“İnsanlardan kimi Allah'a sınırda kulluk eder. Eline bir imkân geçse rahatlar; başına bir sıkıntı gelse yüz çevirir. Böylesi dünyayı da kaybeder, âhireti de. Apaçık kayıp budur.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Her müslüman, bu dünyada imtihandan geçirilecektir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[COLOR=Red][B][FONT=Arial]“Sizi, biraz korku, biraz açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltme ile ağır bir imtihandan geçireceğiz; bundan kaçış olmaz. Sen sabır gösterenlere müjde ver.[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Onlar başlarına bir sıkıntı geldiğinde şöyle derler: "Biz zaten Allah'a aidiz; nasıl olsa ona döneceğiz." [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Onlar üzerlerinde Allah’ın verdiği olgunlukları ve bereketi taşırlar. Yola gelmiş olanlar işte onlardır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Bakara 2/155-157[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Başına gelen sıkıntıya katlanamayan kişi, ondan kurtulmak için Allah’a yakın gördüğü birinin ruhâniyetini aracı koymaya çalışır ve yoldan çıkar. 12. âyet onu söylüyor.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]12. Âyet[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Allah'ın yakınından, kendisine zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şeyi yardıma çağırır. İşte bu, pek derin bir sapıklıktır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Çevremizdeki müslümanlar böyle durumlarda Eyüpsultan[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] gibi yatırlara koşar, onları Allah’a yakın gördüklerinden ruhaniyetinden yardım isterler. Halbuki bunlar ölmüş kimselerdir. Bizi duyamaz ve cevap veremezler. Kıyâmetten önce onlarla görüşme imkanımız da yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki, baksanıza, Allah’ın yakınından neyi çağırıyorsunuz? Gösterin bana, onların yer*yüzünde yaratmış oldukları ne vardır? Yoksa onların göklerde bir payı mı bulunuyor? Bu konuda bana, bundan önce gelmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin bakalım. Eğer doğru sözlü kimseler iseniz. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Allah’ın yakınından kıyâmet gününe kadar kendi*sine cevap vere*meyecek kimseleri yardıma çağı*randan daha sapık kimdir? Oy*saki bunlar on*ların çağrısın*ın farkında değillerdir.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Ahkaf 46/4-5[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu şahıs, daha sonra Allah’a yakın bildiği bir din büyüğünü araya koymaya çalışır. Ona bağlanıp manevi yardımını almak ve sıkıntıdan kurtulmak ister. 13. âyet onu gösteriyor.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]13. Âyet[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Zararı yararından yakın olan kişiyi de yardıma çağırır. O ne kötü bir yardımcı ve bu ne kötü bir cemaat üyesidir.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Halbuki yardım istediği kişi de yardıma muhtaçtır. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onun yakınından çağırdıklarınız kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Araf 7/197)[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki, Allah’ın dışında kuruntu*sunu ettikle*ri*nizi çağırın bakalım; onlar, sıkıntınızı ne gi*der*meye, ne de bir başka tarafa çevirmeye güç yeti*rebilirler. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Çağırıp durdukları bu şeyler de Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar, rahme*tini umar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı cidden korkunçtur.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3] (İsrâ 17/56-57[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu şahıs, aracı[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] yaptığı din büyüğünün cemaatine girer; ona kul olur, hediyeler, adaklar sunar, huzurunda saygıyla eğilir ve şirke düşer. Eline bir şey geçmeden en büyük zarara uğrar. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Belki kendilerine yardımları do*ku*nur diye Al*la*h’ın yakınından tanrı*lar edindi*ler. Ama onların yar*dıma güçleri yetmez. Oysa ki kendi*leri onlar için hazır as*kerdirler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Yasin 36/74-75[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İnsanların çoğu, olağan üstü saydıkları bir kısım varlıkları, ata ruhlarını, bir de Allah’a yakın bildikleri kişileri araya koyarak isteklerini Allah’a ulaştırmaya ve kabul ettirmeye çalışırlar. İşte bu, İslam ile batıl inançları ayıran temel farktır. 11, 12 ve 13. âyetler, bu yola giren bir müslümanın pek derin bir sapıklığa düşmüş olacağını, hem dünyayı hem de âhireti kaybedeceğini bildiriyor. İşte apaçık kayıp budur. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]12. âyette yardıma çağrılan [/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]için [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]ما[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]mâ [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]= şey, 13. âyette ise[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic][I]من[/I][/FONT][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]men[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] = kişi kelimeleri kullanılmıştır. Ayrıca 12. âyette yardıma çağrılanın, zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şey olduğu belirtilirken, 13. âyette, zararı yararından yakın olan kişi olduğu ifade edilmektedir. Bunlar, yardıma çağrılan iki farklı şeyi gösterdiğinden meâl ona göre yapılmıştır. Ama geleneksel yöntemde bu farklar görülmemiş, her iki âyette de yardıma çağrılanın putlar olduğu sanılmıştır. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Çağdaş tefsircilerden Muhyiddin ed-Dervîş[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] 13. ayeti, 12. âyetin tekrarı, onun bedeli saymıştır. Büyük tefsir bilgini ez-Zemahşerî’nin aşağıda gelecek olan yorumu, onun da aynı görüşte olduğunu göstermektedir. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bedel[/SIZE][/FONT][SIZE=3], bir kelime veya cümlenin diğerinin yerine geçmesidir. İkinci âyeti birincinin bedeli saymak aradaki farkları görmezlikten gelip birinci âyete de ikinci âyetteki anlamı vermek olur. Yani ikinci âyet, mana olarak birincinin tekrarı sayılmış olur.

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]O zaman birinci âyetteki, “zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şey” ifadesi ikinci âyette; zararı yararından yakın olan kişi olarak değiştirilmiş olur. Bu yorumcular, yardıma çağrılanın put olduğuna karar [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]verdiklerinden; putun zarar verebileceği, yarar da sağlayacağı, ama zararının yararından yakın olduğu ortaya çıkar. Bu, çok sayıda âyetle çelişir. Meşhur müfessir ez-Zemahşerî, hatadan döneceğine şunları söylemiştir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]“Eğer dersen ki, putların zarar vermesi veya fayda sağlaması reddedilmişken bu iki âyette var gösterilmiştir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn10"][FONT=Arial][FONT=Arial][10][/FONT][/FONT][/URL]; bu bir çelişki değil midir? Derim ki; mana kavranırsa bu anlayış ortadan kalkar.

Şöyle ki, Allah Teâlâ, kafiri zavallı duruma sokmuştur. Çünkü o, fayda ve zarar verme gücü olmayan cansız bir maddeye kul olur. Cahilliği ve sapıklığı sebebiyle inanır ki, şefaat isteyeceği zaman puttan yararlanacaktır. Sonra bu kafir, Kıyâmet günü putlar sebebiyle zarar gördüğünü, onlara kul olduğu için cehenneme girdiğini, iddia ettiği şefaatten de bir iz olmadığını görünce bağırıp çağırır ve şöyle der: “Zararı yararından yakın olan kişi!. O ne kötü yardımcı ve ne kötü bir arkadaştır.”
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İkinci âyet birincinin bedeli olduğundan “çağırır” ifadesi tekrarlanmış olur. Sanki Allah Teâlâ şöyle demiştir: “Allah'ın çevresinden, kendisine zarar vermeyecek ve yarar da sağlamayacak şeyi yardıma çağırır da çağırır.” Sonra da sanki Allah, şöyle devam etmiştir: Mabut[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] sayıldığı için “zararı”, şefaatçi sayıldığı için “yararından yakın olan kişi” ne kötü yardımcıdır![/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn11"][FONT=Arial][FONT=Arial][11][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]”[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Zemahşerî’nin birinci yorumu kabul edilemez. Ebedi cehenneme mahkum olmuş kafir o anda, putun hangi yararını bekleyebilir ki “zararı yararından yakın” desin? [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İkincisi hiç kabul edilemez. Çünkü o yorum, putun şefaatçi olacağını kabul etmek olur.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Muhyiddin ed-Dervîş[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] diyor ki; 12. âyetle ilgili yorumların sayısı yediye ulaşır. Ancak onların hepsi mantık dışıdır... Bu âyet, nahiv ve tefsir alimlerini meşgul etmiş ama onlar, susuzluğu giderecek bir yorum getirememişlerdir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn12"][FONT=Arial][FONT=Arial][12][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

İkinci ayeti birincinin tekrarı sayıp da bu işin içinden çıkmak elbette mümkün olamaz. Bunlar, insanların din perdesi altında nasıl sömürüldüğünü görebilselerdi âyetleri doğru yorumlarlardı.



[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]12. [/SIZE][/FONT][FONT=Helvetica][SIZE=3]âyetin sonundaki [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]العشير[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Helvetica][SIZE=3](el-aşîr[/SIZE][/FONT][FONT=Helvetica][SIZE=3]) kelimesi de önemlidir. Aynı soydan gelip birlikte yaşayanlara aşiret [/SIZE][/FONT][FONT=Helvetica][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]العشيرة[/FONT][/B][/SIZE][FONT=Helvetica][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=Helvetica][SIZE=3] denir. Aşîr ise, aynı soydan olan veya birbirini tanıyanlarla birlikte yaşayan kişidir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn13"][FONT=Arial][FONT=Arial][13][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Helvetica][SIZE=3]. Bugün buna parti, grup veya cemaat üyesi denir. Allah’a yakın olduğuna ve manevi yardım yapacağına inanılan kimselerin etrafında bir cemaat oluşur. Onlara sığınanlar cemaate girer ve orada olmanın bazı faydalarını görebilirler. Âyette sözü edilen menfaat bu olmalıdır.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Şu ayet, böyle bir menfaate dikkat çekmektedir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial](İbrahim[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] şöyle) demişti: "Allah ile aranıza koyduğunuz putlara tutulmanız sadece bu hayatta birbirinize karşı bir sevgi ortamı oluşsun diyedir. Sonra, Kıyâmet gününde biriniz diğerini tanımayacak ve biriniz diğerine lanet edecektir. Varacağınız yer o ateştir; size yardım eden de olmayacaktır." [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Ankebut 29/25[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]14. Âyet[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Allah, iman eden ve iyi işler yapanları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bunlar sıkıntılar karşısında yüz üstü geri dönmeyip sabır gösterenlerdir. Bu zor bir iştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial](Bir gün Lokman oğluna demişti ki:) “Yavrum! Namazı sürekli kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır ve başına gelene sabret; çünkü bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Lokman 31/17[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]15. Âyet[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Kim Allah'ın kendisine, dünyada ve âhirette yardım etmeyeceği kanaatine varmışsa bir sebebe tutunup göğe (Allah’a) yönelsin, diğer ilişkiyi derhal kessin; baksın ki, bu yol, kendini bunaltan şeyi gerçekten giderecek mi yoksa gidermeyecek mi?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3]

Yukarıda sözü edilen kişinin aracılarla Allah’ı ikna çabaları başarısızlıkla sonuçlanmış, bu onu bunalıma sokmuş ve korumasız bırakmıştır. Aslında o, her şeyin Allah’ın elinde olduğunu da bilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Desen ki: Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da işitmenin ve gözlerin sahibi kim? Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her işi çekip çeviren kim? Onlar: “Allah’tır” di*yeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sa*kınmaz mısınız? [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]İşte sizin gerçek Rabbiniz Allah budur. Hakkın ötesi sapıklık değildir de ya nedir? Nasıl çevrili*yor*sunuz?” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Yunus 10/31-32[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red])

[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Sıkıntı geçmeyince, Allah’tan kendine dünyada da ahirette de yardım görmeyeceği kanaatine varır. Allah, sonsuz merhameti ile şöyle demiş oluyor: “O yanlış yolları bırak, emrime uy ve doğrudan bana yönel. Bunalımdan çıkıp çıkmayacağını gör.” [/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:41 AM

[SIZE=3][COLOR=Red]Âyette geçen kelimeler:[/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][B]a)[/B][B][FONT=Traditional Arabic]فليمدد[/FONT][/B](fe’l-yemdud)med kökündendir. Med, çekip uzatmak ve bir vasıtayla biriyle dikey ilişki kurmak anlamına gelir[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn14"][FONT=Arial][FONT=Arial][14][/FONT][/FONT][/URL]. [/SIZE]
[SIZE=3][B]b)[/B] [B][FONT=Traditional Arabic]السبب[/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic](es-[/FONT]Sebeb), aracı, vesile, vasıta anlamınadır[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL]. Müslüman Allah ile arasına aracı koymaz, çünkü o kendine, şah damarından daha yakındır. Ama müslümanın da sarılacağı sebep ve vesileler vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE]
[CENTER][CENTER][SIZE=3][FONT=Traditional Arabic]يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ[/FONT][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, ona bir vesile arayın. Onun yolunda gayret gösterin. Belki umduğunuza kavuşursunuz.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Mâide 5/35[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Âyetteki vesile, elif lamlıdır, yani bilinen, Kur’ân’ın bir çok yerinde açıklanmış olan vesiledir. Mesela bir âyet şöyledir: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Ey iman edenler! Sabır göstererek ve namaz kılarak yardım isteyin. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/153[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][COLOR=Red]Bir başka âyette de şöyledir:[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][B][I][FONT=Arial] [COLOR=Red]“Kimler inanmış, iyi işler yapmış, namazı sürekli kılmış, zekatı vermiş olurlarsa onların Rableri katında ücretleri vardır. Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” [/COLOR][/FONT][/I][/B][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/277[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]c)[/B][/FONT][FONT=Traditional Arabic]السماء[/FONT][FONT=Arial]Sema[/FONT][FONT=Arabic Transparent], gök anlamınadır. “Bir sebeple göğe uzansın” ifadesi [/FONT][FONT=Arial]Allah’a duadan kinayedir. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellemin yaptığı dua ile ilgili aynı kelime kullanılmıştır.[/FONT][FONT=Traditional Arabic]قد[/FONT][FONT=Traditional Arabic]نرى[/FONT][FONT=Traditional Arabic]تقلب[/FONT][FONT=Traditional Arabic]وجهك[/FONT][FONT=Traditional Arabic]في[/FONT][FONT=Traditional Arabic]السماء[/FONT][FONT=Arial](Qad nerâ teqallube vechike fi’s-semâi) [B][I]“

[COLOR=Red]Yüzünün, zaman zaman gökte aranıp durduğunu görüyoruz.”[/COLOR][/I][/B][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/144[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][B]d)[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]ليقطع[/FONT][/B]kelimesi, “diğer ilişkiyi kessin” diye tercüme edilmiştir. Çünkü o kişiyi bu hale sokan, Allah ile arasına arabulucu koyma çabasıdır.Arabulucu saydığı kişiye Allah’a benzer özellikler yakıştırması gerektiğinden şirke düşer. Şirk, bağışlanmayacak bir suçtur. Dolayısıyla o ilişki derhal kesilmelidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE]


[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]"Allah kendisine ortak koşulmasını bağışla*maz, bunun dışında olanı dilediği kimse için bağışlar."[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/48[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR]
[SIZE=3][FONT=Arial]Burada[/FONT][FONT=Traditional Arabic]ثم[/FONT][FONT=Arabic Transparent]= sümme [/FONT][FONT=Arial]atıf edatına derhal anlamı verilmiştir. Çünkü bu kelime, aşağıdaki ayette olduğu gibi [/FONT][FONT=Traditional Arabic]مع[/FONT][FONT=Arabic Transparent]=[/FONT][FONT=Arabic Transparent]maa[/FONT][FONT=Arial]beraberlik anlamına gelir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn16"][FONT=Arial][FONT=Arial][I][16][/I][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].[/FONT][/SIZE]
[CENTER][CENTER][SIZE=3][FONT=Traditional Arabic]ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ[/FONT][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“O, aynı zamanda iman edip birbirine sabrı tavsiye eden ve merhametli olmayı tavsiye edenlerden oldu.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Beled 90/17[/FONT])[/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]

[/COLOR]

[SIZE=3][FONT=Arial]e) Âyetin sonunda yer alan [/FONT][FONT=Traditional Arabic]هـل[/FONT][FONT=Arial]=hel soru edatı, somut bir olayla ilgi olumlu cevap almak için kullanılır. Zihinde canlandırılan (tasavvur), yahut olumsuz cevap beklenen bir soruda kullanılmaz[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Geleneksel yöntemde bunun tam tersi bir anlam verilmiştir. Anlamı doğru verebilmek için soru; “... giderecek mi yoksa gidermeyecek mi?” şeklinde tekrarlanmıştır.[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]f)[/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]كيد[/FONT][/B][FONT=Arial], keyd[/FONT][FONT=Arial] bir şeye yaklaşma, çare bulma ve gayret gösterme anlamına gelir. Kişinin kendine keydi, kendine iyilik yapması, yönünü iyi belirlemesi demektir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn18"][FONT=Arial][FONT=Arial][18][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Âyette geçen keyd, kişinin kendine keydi olduğu için “bu yol” diye tercüme edilmiştir[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Keyd, [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]مكر[/FONT][/B][FONT=Arial]mekr[/FONT] anlamına da gelir. Mekr, bir çıkış yolu göstererek birini yöneldiği taraftan çevirmektir. Türkçede buna hile veya aldatma denir.
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Keyd hedefine göre ikiye ayrılır. Biri hainlerin keydidir. Allah Teâlâ şöyle

[COLOR=Red]buyurur:[/COLOR][/FONT][FONT=Traditional Arabic][COLOR=Red]وَأَنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red] “[B][I]Allah hainlerin keydini başarıya ulaştırmaz.[/I][/B]” [/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Yusuf 12/52[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]Diğeri de iyilik yapmak isteyenlerin keydidir.[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]و[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]كذلك[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]كدنا[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]ليوسف[/FONT][/B][/COLOR][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Böylece Yusuf için bir çıkış yolu (keyd) gösterdik.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red] (Yusuf 12/76[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn19"][FONT=Arial][FONT=Arial][19][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]g) [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]غيظ[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent] = ğayz[/FONT][FONT=Arial]kelimesi hışım ve gazab[/FONT][FONT=Arial], tansiyonun yükselmesinden doğan ve giderek artan kızgınlık anlamına gelir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Bu kızgınlık kişiyi bunalıma sokacağı için bunalım diye tercüme edilmiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][COLOR=Red][FONT=Arial]16. Âyet[/FONT][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR] [SIZE=3][B][I][FONT=Arial][COLOR=Red]“İşte böylece biz onu apaçık âyetler olarak indirmişizdir. Şüphesiz Allah, isteyeni yola getirir.[/COLOR]” [/FONT][/I][/B][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial]Âyetleri, öncesi ve sonrasıyla ve diğer âyetlerle birlikte anlamaya çalışınca anlatım, gerçekten apaçık görülmektedir. Geleneksel yöntemde bu yola gidilmediği için o açık âyetler, anlaşılmaz hale getirilmiştir. Bu sebeple gelenekçiler, 16. âyeti farklı açıklamak zorunda kalmışlardır. Mesela Taberî[/FONT][FONT=Arial]’nin açıklaması şöyledir: [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][FONT=Arial][COLOR=Red]“Allah Teâlâ diyor ki: Ey insanlar! Ölen bir kimsenin yok olmasından sonra ona yeniden hayat vermeye gücümün yeteceğini size delilleriyle açıklayıp izah ettiğim gibi aynı şekilde bu Kur’ân’ı, Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme, açık âyetler olarak yani Allah’ın yola gelmesini istediği kişileri doğruya yönelten işaretler olarak indirmişizdir[/COLOR][/FONT][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL].” [/COLOR]
[/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]
[/FONT][/SIZE]
[SIZE=3][FONT=Arial]Yukarıdaki örnek üzerinde düşününce, Kur’ân’ın açık kitap olmasının anlamı ortaya çıkmaktadır. Ama geleneksel yöntemde bu anlam kaybolmaktadır. [/FONT][/SIZE]


[SIZE=3]
[/SIZE] [SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][1][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial] Müfredat [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]حبر[/I][/FONT][/B][FONT=Arial] mad. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][2][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial] el-[/FONT][FONT=Arial]Halil b. Ahmed, el- Ayn, [/FONT][FONT=Traditional Arabic][B][I]حبر[/I][/B][/FONT][FONT=Arial] mad.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][B][FONT=Arial][3][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial] Müfredat [/FONT][FONT=Traditional Arabic][B][I]الرهبة والرهب[/I][/B][/FONT][FONT=Arial]mad.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Arial][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Tirmizî, Tefsîru[/FONT][FONT=Arial Unicode MS]’[FONT=Arial]l[/FONT][/FONT][FONT=Arial]-[/FONT][FONT=Arial]Kur’ân, 10[/FONT][FONT=Arial Unicode MS].[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref5"][FONT=Arial][FONT=Arial][5][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Taberî, Tefsîr’ut-taberî, c. IX, s. 118-121; Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Daru’l-Marife, Beyrut, c. III, s. 8; İsmail b. Ömer b. Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ani’l-azîm, Beyrut 1401/1981, c. II, s. 211.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref6"][FONT=Arial][FONT=Arial][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Kadı Abdullah b. Ömer el-Beydâvî, Envâru’t-tenzîl ve Esrâru’t-tevîl, (Tefsîru’l-Beydâvî), İstanbul tarihsiz., c. II, s. 85. Beydâvî, birinci görüş tercih etmiş, bu son görüşü de [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]قيل[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] = denildi başlığı ile vermiştir. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref7"][FONT=Arial][FONT=Arial][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Muhammed Esed, Kur’ân Mesajı, Çev: Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, İstanbul 2001, c. II, s. 669.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref8"][FONT=Arial][FONT=Arial][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir, İstanbul 1935, c. IV, s. 3389.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref9"][FONT=Arial][FONT=Arial][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Zemahşerî, el-Keşşâf, c. III, s. 8.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref10"][FONT=Arial][FONT=Arial][10][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Zemahşerî, el-Keşşâf, c III, s. 7-8.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref11"][FONT=Arial][FONT=Arial][11][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Zemahşerî, el-Keşşâf, c III, s. 7-8.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref12"][FONT=Arial][FONT=Arial][12][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Muhyiddin ed-Dervîş, İ’rabu’l-Kur’ani’l-Kerîm ve beyânuh, Dımaşk-Beyrut 1412/1992, c. VI, s. 403-404.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref13"][FONT=Arial][FONT=Arial][13][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Traditional Arabic]العشير: المعاشر قريبا كان أو معارف[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] Ragıb el-İsfahânî, [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]عشر[/FONT][/B][FONT=Arial]mad.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref14"][FONT=Arial][FONT=Arial][14][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Traditional Arabic]أصل المد جر الشي في طول وا تصال شيء بشيء في استطالة[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]Firuzabâdî, Besâir, c. IV, s. 488. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref15"][FONT=Arial][FONT=Arial][15][/FONT][/FONT][/URL][I][FONT=Traditional Arabic]ما[/FONT][/I][I][FONT=Traditional Arabic]يتوصل[/FONT][/I][I][FONT=Traditional Arabic]به[/FONT][/I][I][FONT=Traditional Arabic]إلى[/FONT][/I][I][FONT=Traditional Arabic]غيره[/FONT][/I][FONT=Arial]Firuzabâdî, Besâir, c. III, s. 169. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref16"][FONT=Arial][FONT=Arial][16][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Firuzabâdî, Besâir, c.II, s. 344.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref17"][FONT=Arial][FONT=Arial][17][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Firuzabâdî, Besâir, c. V, s. 335-336.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref18"][FONT=Arial][FONT=Arial][18][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] İbn Manzur, Lisanu’l-arab كيد mad.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref19"][FONT=Arial][FONT=Arial][19][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Firuzabâdî, Besâir, c. IV, s.399-400 ve 516. [/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref20"][FONT=Arial][FONT=Arial][20][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mütercim Asım, Kamus Tercümesi.[/FONT][/SIZE]

[SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref21"][FONT=Arial][FONT=Arial][21][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Taberî, Tefisiru’t-Taberi, c. IX, s. 121.[/FONT][/SIZE]

sevginur 14. November 2012 04:42 AM

[B][SIZE=4][COLOR=Red]10. MÜNAFIK = İKİ YÜZLÜ[/COLOR][/SIZE][/B]




[FONT=Arial][SIZE=3]Münafık[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], önce inanan sonra Allah[/SIZE][/FONT][SIZE=3]’ı görmezlik eden ama kendini inançlı gören veya gösteren kişidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=MS Mincho]“O münafıklar sana geldiklerinde şöyle dediler: "Biz tanıklık ederiz ki, sen, gerçekten Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]'ın elçisisin." Allah biliyor ki, sen elbette kendi elçisisin. Ama Allah tanıklık eder ki, o münafıklar kesinlikle yalan söylerler. Yeminlerini kalkan edip Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho] yolundan çekilirler. Ne kötü şey[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] yapıp duruyorlar! Bu, şundandır: Onlar [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]önce inandılar, sonra [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]kâfirlik [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]ettiler, sonra kalplerinde farklı bir yapı oluştu. Artık anlamazlar.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B](Münafikun 63/1-3[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR]
[/SIZE] [SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][B]İnanmadığı halde kendini inançlı gösterenler de vardır. Allah[/B][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B] Teâlâ şöyle buyurur:[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İnsanlardan “Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’a ve Ahiret[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] gününe inandık” diyenler vardır. Oysa onlar inanmış değillerdir. Allah’a ve inanmış kimselere oyun kurarlar. Oysa oyunu sırf kendilerine karşı kurarlar da farkına varmazlar.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3][B](Bakara 2/8-9[/B][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red])
[/COLOR]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bakara 7. âyette, Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ı görmezlikten gelen kâfirlerin, gerçekleri görmeme alışkanlığı kazandığı ve bu yüzden gözlerinde perde oluştuğu bildirilmiştir. Aynı perde, münafıklarda da oluşur. [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/SIZE][/FONT][SIZE=3]:

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onların durumu bir ışık yakmak isteyenin durumuna benzer. Işık çevresini aydınlatınca Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] göz[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] nurlarını gidermiş ve onları karanlıklar içinde bırakmış da göremez hale gelmiş gibidirler. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar vazgeçmezler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Bakara 2/17- 18[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red])
[/COLOR]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Ayet onların başlangıçta ilahi tebliğle aydınlanmaya istekli olduklarını gösterir. O tebliğ, gerçekleri ortaya çıkarınca rahatsız olur, onları görmezlikten gelerek tekrar karanlıklara dalarlar. Kendilerini sağır, dilsiz ve kör konumuna sokarlar. Doğruları; ne duymak, ne görmek, ne konuşmak isterler. Bundan vazgeçme niyetleri de yoktur.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:43 AM

[B][SIZE=5][COLOR=Red]11. KÂFİR = GÖRMEZLİKTEN GELEN[/COLOR][/SIZE][/B]



[FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3]:[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“O kâfirlere, gerçekleri görmezlik edenlere gelince, onlar için fark etmez, ister uyar, ister uyarma; inanacak değillerdir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Bakara 2/6[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]“[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Kâfir[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]” kelimesinin kökü küfr ve küfûr’dur, örtme anlamına gelir. Örtmek, göstermemek içindir. Peygamber tebliği gibi herkesin görüp duyabileceği bir şeyi örtmeye çalışmak onu görmezlikten gelmek olur. Bir kişinin yaptığı iyiliği görmemek de öyledir. Böylelerine de nankör anlamında kâfir denir. Çünkü yapılan iş küfrân-ı nimettir. Bazen de bir kötülük, görmezlikten gelinerek örtülür. Bunu iyi kimseler yapar. Dolaysıyla örtülen şey, iyi ya da kötü olabilir. İyiyi örtmek kötü, kötüyü örtmek iyidir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[B][COLOR=Red]11.1. İyi ve Doğru Şeyleri Görmeme[/COLOR][/B][/SIZE] [SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İyi ve doğru şeyleri örtüp gizleyen, onların görülmesine engel olur. Arapça’da buna küfûr veya küfrân denir. Bir çok kimse, kendine yapılan iyilikleri görmek istemez. Bu, kötü bir şeydir. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Denizde başınıza bir sıkıntı gelse, yardıma çağırdığınız herkes kaybolur; yalnız Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] kalır. Allah sizi kurtarıp karaya çıkardı mı, yüz çevirirsiniz. İnsan, yapılan iyiliği görmez.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](İsrâ 17/67[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial], hain olan ve yapılan iyiliği görmezlik edenlerin hiçbirini sevmez.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Hac 22/38[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Birçok insan bu hale düşer. En kötüsü Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ı, peygamberini ve Kitabını görmezlikten gelmektir. İşte kâfirlik budur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Biz bu Kur’ân[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’da her örneği, gerçekten, türlü biçimlerde verdik. Ama insanların çoğu, kolayca bunları görmezlik eder.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](İsrâ 17/89[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kâfirlik şuurlu bir eylemdir[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], her kâfir kendi konumunun farkındadır. Bu sebeple hiçbiri sağlam bir gerekçeye dayanmaz. Kendini savunmak zorunda kaldı mı, gerçekleri saptırır. İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’in yoldan çıkması ile ilgili âyetler bunun için iyi bir örnektir. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sizi yaratmıştık, sonra şekil vermiştik; sonra meleklere: "Adem'e secde[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] edin" demiştik. Hemen secde ettiler, İblis[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] öyle yapmadı. O secde edenler arasında yoktu.[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] dedi ki: [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]"Emrettiğim zaman seni secdeden alıkoyan neydi?" "Beni ateşten, onu çamurdan yarattın. Ben ondan üstünüm" diye cevap verdi.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](A’raf 7/11-12[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], Adem’e secde etme emrinden hoşlanmamıştı. Emri verenin Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] olduğunu görmezlikten gelerek Adem’e karşıymış gibi davrandı. Doğrudan Allah’a karşı çıkma cesaretini gösteremedi. Çünkü her şeyi Allah’a borçlu[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] olduğunu ve kendini onun yarattığını biliyordu. Bunlar, İblis’in şu sözlerinde gizlidir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Sâd 38/76[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]“Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] edemem.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Hicr 15/33[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Hak ettiği ceza[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] gecikmedi. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ona şöyle dedi:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İn oradan! Orada büyüklenmeye hakkın yok. Defol! Sen alçağın tekisin.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](A’raf 7/13[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] böyle kâfir olmuştu. Halbuki Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ın varlığından ve birliğinden şüphe etmiyordu. Ahiretin varlığını da kabul ediyordu. Çünkü kovulmasından sonra şöyle yalvarmıştı: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Rabbim! İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Sâd 38/79[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ın bir tek emrini görmezlikten gelmesi, İblis[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’in kâfir olması için yetmişti. İnsan da öyledir; bilmediği için değil, Allah’ın emirlerini görmek istemediği için kâfir olur. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

Bu çalışmada küfür kelimesine “görmezlikten gelme”, “tanımama bazen de “kâfirlik” anlamı verilmiştir.


[B][COLOR=Red]11.2. Kötü ve Yanlış Şeyleri Görmeme[/COLOR][/B][/SIZE] [SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kötü ve yanlış şeyleri örtüp gizlemek, bir iyiliktir. Onları Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] da gizler. O şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız, öbür günahlarınızı örteriz. Sizi güzel bir konuma sokarız.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Nisa 4/31[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“İnanıp iyi işler yapanların; evet işte onların kötülüklerini örter, ve onları işlediklerinin en güzeliyle ödüllendiririz.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Ankebut 29/7[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Müminler! Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’tan sakınırsanız, o size doğruyu eğriden ayırma gücü verir. Suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah büyük ikram sahibidir.[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Enfâl 8/29[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]


[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Keffera [/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][I][FONT=Traditional Arabic]كفر[/FONT][/I][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]) kelimesi de küfr kökünden gelir. Teksir yani çokluk ifade eder. Bu ayetlerde Allah Teâla günahları çokça bağışladığını, örttüğünü ve onları görmezden geldiğini bu kelime ile bildirmektedir.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:43 AM

[B][SIZE=5][COLOR=Red]12. KALBİN MÜHÜRLENMESİ[/COLOR][/SIZE][/B]



[FONT=MS Mincho][SIZE=3]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] kalplerinin ve kulaklarının üstünde izler oluşturmuştur. Gözlerinde de bir perde olur. Onlara büyük bir azap vardır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Bakara 2/7[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu gibi âyetler, kötü davranışlardan doğan kötü sonuçları gösterir. İhmal sonucu demirin paslanması, ağacın çürümesi, aynanın islenmesine benzer. Çünkü insandaki bozulma, tabiattaki bozulmaya benzer. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] fıtratı anlatır. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]'ın fıtratına çevir. O, insanları ona göre yaratmış*tır. Allah'ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din bu dindir. Ama in*sanların çoğu bunu bilmez*ler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Rum 30/30[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Fıtrat[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], varlıkların temel yapısını ve onu oluşturan yaratılış, değişim ve gelişimin ilke ve kanunlarını ifade eder. Göklerin, yerin, insanların, hayvanların, bitkilerin yani her şeyin yapısı ve işleyişi buna göredir. [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]'a uyanlar, bu yapıya uygun davranır, göklerden ve yer yüzünden en iyi şekilde yararlanırlar. Öldükten sonra da cennete gider, sonsuz mutluluğa ererler. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] fıtratı anlattığı için ona aykırı davranan, gerçeğe aykırı davranmış olur ve dengeleri bozar. Bozulma, önce insanın kendisinde başlar. Onu bu davranışa iten; menfaatleri, beklentileri veya özentileridir. Bundan vazgeçmezse, demirin paslanması gibi paslanır ve yeni bir yapı kazanır.

Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Yok, yok, öyle değil; yapıp ettikleri şeyler kalpleri üstünde pas tabakası oluşturmuştur.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Mutaffifîn 83/14[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İnsan böylece kötü davranışlara alışır ve onlardan zevk almaya başlar. Mesela sigara içenin ağzı, ilk sigarada leş gibi olur. İkinciyi de nefretle içer. İçmeye devam edince vücudunda yeni bir yapı oluşur ve sigaradan zevk almaya başlar. Yalancı da öyledir. Söylediği yalanlar başlangıçta onu rahatsız eder. Yalana devam edince yeni bir yapı kazanır ve onu bir ihtiyaç saymaya başlar. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kişinin ana kumanda merkezi kalbidir. Akıl[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] doğruları tespit eder. Kalp[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], menfaatlerin, beklentilerin ve özentilerin etkisiyle onları ya kabul, ya reddeder. Çünkü aklın kararlarına uymak, bedel[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ödemeyi gerektirir. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bedel ödemek istemeyen, doğru gördüğü bir çok şeyi yapamaz. Bozulma orada başlar. Bundan sonra göz[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bazı şeyleri görmez, kulak[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], bazı şeyleri işitmez olur. Evrensel doğrular, kişinin kendi doğrularıyla yer değiştirir. Yeni bir dünya oluşur. O orada kendine yeni arkadaşlar bulur. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâla şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kendi arzusunu kendine ilah edineni görmen gerekmez mi? Bunu bilerek yaptığı için, Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] onu sapık saymış, kulağının ve kalbinin üstünde izler oluşturmuştur. Gözünün üstünde de perde vardır. Allah'ın bu kararından sonra onu kim yola gelmiş sayabilir? Kafanızı çalıştırmaz mısınız?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Câsiye 45/23[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kulakta ve kalpte izler oluşması ve gözün önüne perde inmesi, oluşan yeni yapıyı gösterir. İşte Bakara’nın 7. âyeti bunu anlatmaktadır. Şu âyet de konuya biraz daha açıklık getirmektedir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[B][I][FONT=Arial]“[COLOR=Red]Kim inandıktan sonra kâfirlik eder, Allah[/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]'ı görmezlikten gelirse… Kalbi inançla dolu iken zorlanmış başka, ama kim kâfirliğe gönlünü açarsa, böyleleri Allah'ın gazabına çarpılır. Onlara büyük bir azap vardır. [/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Bu, onların dünya yaşayışını öbür dünya yaşayışından çok sevdikleri içindir. Çünkü Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial], kâfirlik eden, gerçekleri görmezlikten gelenleri yola getirmez. [/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Onlar Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’ın kalpleri, kulakları ve gözleri üzerinde izler oluşturduğu kimselerdir. Onlar, kendi kurdukları dünyada yaşayanlardır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3](Nahl 16/106-108[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu gibi âyetlerde geçen hatm[/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]الختم[/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve tab’ [/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]الطبع[/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]);[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] sözlükte, hem mühür gibi bir şeyin iz bırakması, hem de bıraktığı iz anlamına gelir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. Bir çok mealde bunlara verilen anlam “mühürleme”dir. Bakara 7. âyete şu meâl verilmiştir: [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir...[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][I][2][/I][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bize göre bu şekildeki meâl, [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]'ın bütünlüğüne aykırıdır. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], kâfirlerin kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine perde çekmişse, onların ellerinden bir şey gelmez. Bu durumda onları cezalandırmak haksızlık olur. Halbuki, Allah haksızlık yapmaz. [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]Allah

Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“… onlar yamukluk yapınca, Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho] da onların kalplerini yamulttu. Allah, yoldan çıkan bir toplumu yola getirmez.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3](Sâff 61/5[/SIZE][/COLOR][/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red][SIZE=3])[/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu gibi âyetler de kötü davranışların kazandırdığı kötü huylardan söz edilir. Bu, Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]'ın kanunudur. Bu imtihan dünyasında oluşum ile bozulma yan yanadır. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]



[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Mufredât,[/SIZE][/FONT][SIZE=3][I][FONT=Traditional Arabic]ختم[/FONT][/I][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] ve [/SIZE][/FONT][SIZE=3][I][FONT=Traditional Arabic]طبع[/FONT][/I][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] mad. Hatm ve tab[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ kelimeleri mecaz olarak bazen güven anlamı verir; “elinde mührü var” denir. Bazen engel anlamı verir; “kapısı mühürlü” denir. Bazen bir şeyin izini yakalama, bazen de bir şeyin sonuna ulaşma anlamına gelir; “Kur’ân'ı hatmetti” denir. Tab’ ayrıca yaratılıştan veya alışkanlıklardan dolayı vücutta oluşan tabiat, huy anlamına gelir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Ali Özek[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve arkadaşları, [/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3]ı Kerim ve Açıklamalı Meâli[/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3].[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:45 AM

[B][SIZE=4][COLOR=Red]13. İNSANI İNSAN YAPAN ÖZELLİKLER[/COLOR][/SIZE] [/B]


[CENTER][CENTER][COLOR=Red][FONT=Arial][B](KALP - İŞİTME – GÖRME[/B][/FONT][FONT=Arial][B])[/B][/FONT][/COLOR][/CENTER]
[/CENTER]

[FONT=MS Mincho][SIZE=3][B]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3]:
[/SIZE] [SIZE=3]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Yarattığı her şeyi güzel yaratan odur. İnsanı yaratmaya sulanmış topraktan (tîn) başlamıştır. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial] Sonra onun soyunu süzülmüş bir özden, dayanıksız bir sudan yaratmıştır.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Sonra onu düzenli bir şekle sokmuş ve içine ruhundan üflemiştir. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Secde 32/7-9[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İnsan genellikle, düşünen veya konuşan canlı diye tarif edilir. Buna bağlı olarak akıl[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], insan ile hayvanı ayıran en önemli varlık sayılır. Halbuki [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’da kuşların ve karıncaların konuşmalarına ve akıllarını kullanarak yaptıkları değerlendirmelere yer verilir. Yukarıdaki âyetler, insanı diğer canlılardan ayıran temel farkın, kulaklar, gözler ve gönüllerde aranması gerektiğini bildirir.

Karıncalar ve kuşlarla ilgili âyetler şunlardır: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Süleyman[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] için cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı. Düzenli bir halde idiler.[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Karınca[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] deresine kadar geldiler. Bir karınca şöyle dedi: “Karıncalar, yuvalarınıza girin! Süleyman[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ve askerleri sakın sizi ezmesin! Onlar farkına varmazlar.”

[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]“Süleyman[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] dişleri gözükecek şekilde gülümsedi. “Rabbim!” dedi. “Beni bana bırakma ki ettiğin iyiliğin kıymetini bileyim. Anama, babama ettiklerinin de. Senin isteğine uygun iş yapayım.
Beni, ikramınla, iyi kulların arasına kat.”[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Süleyman[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] kuşlar ordusunu teftiş etti. Sonra şöyle dedi:[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]“[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Ne oldu, neden Hüdhüd’ü (çavuş kuşunu) göremiyorum. Yoksa kayıplara mı karıştı?

[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Ne olursa olsun ona ağır bir ceza[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] vereceğim, ya da onu keseceğim. Bana apaçık bir kanıt getirirse başka!”[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Fazla beklemedi. (Hüdhüd çıka geldi.) Dedi ki; “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Sana Seba’dan doğru bir haber getirdim.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]Orada hükümdarlık yapan bir kadın gördüm. Her şeyi var, bir de koskoca tahtı. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Baktım ki, hem o, hem toplumu, Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’ı bırakmış güneşe secde[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ediyorlar. Şeytan[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] yaptıkları kötülükleri onlara güzel göstermiş, onları yoldan çıkarmış; doğruyu göremiyorlar.

[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]’a secde[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] etseler ya! Yerlerin ve göklerin bütün gizlilerini açığa çıkaran, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilen odur.[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]... Ondan başka tanrı yoktur. O büyük arşın sahibidir.”[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Süleyman[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] dedi ki: “Bakacağız, doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancının teki misin?

[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Şu mektubumu götür, onlara at. Sonra biraz kenara çekil. Bak bakalım ne diyecekler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I]Kraliçe[/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I][B]. [B] dedi ki:[/B][/B][/I] [B][I]“Ey ileri gelenler! Bakın, bana değerli bir mektup atıldı; [/I][/B]
[B]Süleyman tarafından[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I][B].. [/B][/I][B]“[/B][B][FONT=Arial]Bismillahirrahmanirrahim” diye başlıyor,

[/FONT][/B][B][FONT=Arial]“Bana karşı çıkmayın. Gelin teslim olun.” diyor.[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][FONT=Arial]Dedi ki: Ey ileri gelenler! Bu işte bana doğru bir çözüm getirin. Sizlerle görüşmeden bir işi kesip atamam.”[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][COLOR=Red]
[/COLOR][SIZE=3][COLOR=Red][I][FONT=Arial](Neml 27/17-32[/FONT][/I][I][FONT=Arial])

[/FONT][/I][/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Black]Bu âyetlerde, kuşun ve karıncanın akıllıca yaptıkları konuşmalar ve değerlendirmeler vardır. Bütün âyetler incelenince [/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red][COLOR=Black] insanı hayvandan ayıran temel farkın akıl olmadığı anlaşılır. İlgili âyetlerden biri şudur:[/COLOR] [/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]“Cinlerden ve insanlardan bir çoğunu gerçekten Cehennem için yaratmış olduk. Onların da kalpleri vardır, onunla kavramazlar. Onların da gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların da kulakları vardır, onlarla işitmezler. Onlar; en’âm (koyun, sığır[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] ve deve)[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] gibidirler; hayır, daha da düşüktürler. Gafiller işte onlardır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](A’raf 7/179[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Karşılaştırmanın bütün hayvan çeşitleriyle değil de en’âm denen koyun, sığır[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve deveyle yapılması ve görmezlik edip kâfir olanların daha düşük durumda olduklarının bildirilmesi önemlidir. En’âm’dan düşüğü kargadır. Bu gibi insanlar, esasen kargaya benzetilmişlerdir.

[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]Allah[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kâfirlik edip gerçekleri görmezlikten gelenler, kavramadığı sese karşı öten karga gibidirler; kavradığı sadece bağırtı ve çağırtıdır[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar akıllarını kullanmazlar.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red] (Bakara 2/171[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]En’âmın da kalbi vardır ama kanı vücuda pompalama dışında bir iş yapmaz. İnsanın kalbi, aynı zamanda bir karar organı, vücudun ana kumanda merkezidir. Akıl[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], doğruları tespit eder. Kalp[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], menfaatlerin, beklentilerin ve özentilerin etkisiyle onları ya kabul veya reddeder. Akıl, kalbin yanında bir danışman gibidir.

Kalp, akla uygun karar vermeyince onu kullanmamış olur. İmanın, kalp[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ile tasdik şartına bağlanması bunu gösterir. Yoksa peygamberlerin söylediklerinin doğru olduğunu hiçbir akıl inkar edemez. Kur’ân’ın sürekli akla vurgu yapması bundandır. Nitekim Firavun, Musa[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’nın elçiliğini kabul etmemişti ama aklı, onun Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ın elçisi ol*duğundan emindi.

İlgili âyetler şöyledir: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Belgelerimiz bütün açıklığı ile onlara gelince: “Bunlar apaçık büyüdür” dediler. [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Onları, içten kanasıya, anlamışken zalim*likten ve büyüklük taslamadan dolayı, onlara karşı inkarcılık yaptılar”.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Neml 27/13-14[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Cehennemlikleri anlatan aşağıdaki âyetler, onların bu suçu, bile bile işlediklerini gösterir.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Rablerini görmezlikten gelip kâfir olanlara Cehennem azabı vardır. Ne kötü hale düşmedir o![/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]İçine atılınca homurtusunu işitirler. O, kaynıyor olacaktır.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Öfkeden sanki çatlayacak gibi olur. Her bir bölük içine atıldı mı cehennem bekçileri sorarlar: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial] “Evet” derler, bize uyarıcı geldi; ama biz yalana sarıldık. Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] hiç bir şey indirmiş değildir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik. [/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Şöyle devam ederler: “Keşke onu dinlemiş olsaydık, ya da aklımızı çalıştırsaydık şimdi bu kızgın ateşe arkadaş olanlar arasında olmazdık.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Suçlarını itiraf ettiler. Def olsunlar, o kızgın ateşe arkadaş olanlar!”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Mülk 67/6-11[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]En’âmda göz[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] vardır, ama basiret yoktur. Âyetler basirete vurgu yapar. Basiret, baktığı şeyi kavramadır. Eğer en’âm yani koyun sığır ve deve, elinde bıçakla gelen kişinin kendini keseceğini kavrasaydı neler olurdu? Yanındaki ineğin kesildiğini gören bir boğa[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], hiçbir şey olmamış gibi otlamaya devam eder miydi? Ama insanlar, bir katilin elini kolunu sallayarak dolaşmasına razı olmazlar.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İşitme, duyduğu sesleri sınıflandırıp anlamını kavramadır. En’âmda bu da yoktur. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Yukarıda ana karıncanın uyarısı ve hüdhüd kuşunun değerlendirmesi, onların insan gibi işitme ve basiret sahibi olduklarını gösterir. Ama onlarda hayatlarına yön çizecek karar merkezi durumundaki kalp yoktur. Bu açıdan en’âm ile aynı konumdadırlar.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İnsan farklıdır; o, duyularıyla elde ettiği bilgilere göre hayatına yön verir. Önünde iki yol vardır; ya doğrulara uyacak, ya da doğruları kendine uyduracaktır. Eğer[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] bir düşünce ve anlayışa esir olmuşsa hür karar veremez. Evrensel doğruların yerini kendi doğruları veya bağlı olduğu cemaatin doğruları alır. Asıl körlük[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve sağırlık budur.

Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Onlar yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki kalpleri olsun, onunla düşünsünler; ya da kulakları olsun, onunla duysunlar. Aslında kör olan gözler değildir. Kör olan, göğüslerdeki kalplerdir.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Hac 22/46[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][B]Gözler ve kulaklar kalbin danışmanıdır. Göz doğruları görür, kulak doğruları işitir ama, kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman görmenin ve iştimenin bir faydası olmaz. Hatta kalp, doğruları görmeye ve işitmeye tahammül edemez hale de gelebilir. Asıl vurgunun, işitmeye ve görmeye değil kalbe yapılması ve imanın kalp ile tasdik olması bundandır.

[/B][/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3][B]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/B][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B]:[/B][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Eski halkının çekilmesinden sonra o toprağa yerleşenler için şu gerçek belli olmadı mı? Eğer istesek günahlarına karşılık onları da çarpardık. Ama kalpleri üstünde yeni bir tabiat oluştururuz, artık işitmezler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](A’raf 7/100[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:46 AM

[SIZE=4][COLOR=Red][B]14. AKLINI KULLANMAYANIN HALİ[/B][/COLOR][/SIZE]

[SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE] [CENTER][CENTER][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ .[/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][/CENTER]
[/CENTER]
[SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] “Kâfirlik edip gerçekleri görmezlikten gelenler, kavramadığı sese karşı öten karga gibidirler; kavradığı [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]sad[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ece bağırtı ve çağırtıdır. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar akıllarını kullanmazlar.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red] (Bakara 2/171[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Ayette geçen na’q [/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]نعق ينعِق[/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]; hem karganın ötmesi; hem de çobanın davara bağırması ve onu engellemesi anlamına gelir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. Tefsirler kelimeye ikinci anlamı vererek âyeti anlaşılamaz hale getirmişler sonra kendilerini, metne uygun olmayan anlamlara zorlamışlardır. Türkçe meallerden örnekler verelim: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]Diyanet Vakfı’nın meali:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red] (Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, [/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]sad[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]ece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red].[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu mealde [/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]نعق[/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]’ye çobanın davara bağırması anlamı verilmiştir. O zaman kafirleri çobana benzetmek gerekir, o bağırtıyı işiten hayvana değil. Bu sebeple tercüme Arap dili bakımından kabul edilemez.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]“O kâfirlerin meseli [/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]sad[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]e bir çağırma veya bağırmadan başkasını duymaz bir kulakla haykıranın hâline benzer, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red].”[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Hiçbir varlık kulak ile haykıramayacağından bu tercüme de doğru değildir.
[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] [COLOR=Red]Ömer Nasuhi BİLMEN[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]“Ve kâfirlerin meseli, o hayvanların meseli gibidir ki, çağırmadan, bağırmadan başka bir şey işitmeksizin haykırır durur; sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar düşünemezler[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][4][/I][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red].”[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR][/SIZE] [FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red] cümlesi,[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاًءً وَنِدَاءً[/FONT][/B][/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] “…çağırmadan, bağırmadan başka bir şey işitmeksizin haykırır durur;” [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]şeklinde tercüme edilemez.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]Suat YILDIRIM[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]“İnkârcıları hakka çağıranın durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvanlara haykıran kimsenin durumu gibidir. Sağır, dilsiz ve kördür onlar. Bundan ötürü akledip anlayamazlar[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn5"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][5][/I][/FONT][/FONT][/URL][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red].”[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bu mealde yukarıdaki hatalara düşülmemiş ama daha büyük bir hata yapılmış; [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3](ve mesel’ullezîne keferû)[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]ibaresi, “[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]İnkârcıları hakka çağıranın [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]durumu” şeklinde tamıtamına ters bir anlama çekilmiştir. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Meallerin her biri, eski tefsirlerdeki hataları günümüze taşımışlardır. Bu yanlışların sebebi, ayetler arası ilişkilere dikkat edilmemesidir. Eğer dikkat edilseydi aşağıdaki ayette yer alan benzetmeden hareketle doğru
anlama ulaşılırdı. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâla, şöyle buyurur:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Cinlerden ve insanlardan bir çoğunu gerçekten Cehennem için yaratmış olduk. Onların kalpleri vardır, onunla kavramazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla işitmezler. Onlar en’am gibidirler; hayır, daha da düşüktürler[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn6"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][6][/I][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]. Gafiller işte onlardır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](A’raf 7/179[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]En’âm, koyun, sığır[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve deve[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] demektir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn7"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][7][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. Türkçe’de bunun tek bir karşılığı yoktur. Bir çok meâl, “dört ayaklı” diye tercüme etmiştir. Dört ayaklı tanımına kedi, köpek, vahşi hayvanlar vs. de gireceğinden bu tercüme doğru olmaz. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Koyun, sığır[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] ve deve[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] faydalı hayvanlardır. Kâfirler bunlardan da düşük sayıldığına göre âyette en’âmdan düşük bir hayvana işaret aranmalıdır. Bakara 171’deki [/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][FONT=Traditional Arabic][SIZE=3]ينعِق[/SIZE][/FONT][FONT=Arabic Transparent][SIZE=3]= yen’iqu)[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] karganın ötmesi anlamına geldiğine göre aranan hayvan bulunmuş olur. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Gerçekten de karga en’âm’dan düşüktür. Çünkü[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] leşle beslenir. Küçük kuşları, yumurtaları ve civcivleri yer. Yiyecek aramak için çöplükleri karıştırır. Tahıl bitkilerine, meyve ağaçlarına, sebzelere ve bağlara büyük zarar verir. Gelişmiş psişik yetenekleri vardır, kolayca evcilleştirilebilir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn8"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][8][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kâfirleri tanımlayan şu âyet onlarda, kargaya benzer özellikler görür: [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Arial]“…

[COLOR=Red]İş başına geçti mi, ortalığı karıştırmak, kaynakları tahrip etmek ve nesilleri bozmak için gayret gösterir.”[/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Bakara 2/205[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Âyetler arası ilişkiye dikkat etmeyenler, yukarıda geçen, A’raf 179. âyete; [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]“Onlar; bunlardan da sapıktırlar”[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] veya [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]“Onlar; bunlardan da şaşkındırlar”[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] şeklinde anlam vermişlerdir. Koyun, sığır ve deveye, sapık veya şaşkın demenin haklı gerekçesi olamayacağı için o meâl de yanlış olmuştur. [/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Kâfir[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] – karga ilişkisi, Habil[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] – Kabil[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] olayında da vardır. Yoldan çıkarak kardeşi Habil’i öldürmüş olan Kabil kendini, karga kadar olamamakla suçlamıştır. Bu olayı anlatan âyetler şöyledir:[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][FONT=MS Mincho][I]“Onlara, Adem'in iki oğlunun olayını anlat: Bir gün birer kurban[/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=MS Mincho][I] sundular; birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Kabul edilmeyen, "Ne olursa olsun, seni öldüreceğim" dedi. Öteki: "Allah[/I][/FONT][/B][B][FONT=MS Mincho][I], [/I][/FONT][/B][B][FONT=MS Mincho][I]sad[/I][/FONT][/B][B][FONT=MS Mincho][I]ece sakınanlarınkini kabul eder" dedi.

[/I][/FONT][/B][B][FONT=MS Mincho][I]“İnan ki, beni öldürmek için elini kaldırsan, ben seni öldürmek için el kaldırmam. Ben Allah[/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][FONT=MS Mincho][I]’tan, varlıkların sahibinden korkarım".

[/I][/FONT][/B][B][FONT=MS Mincho][I]İsterim ki, hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip o cehennem ateşinin arkadaşlarından olasın. Zalimlerin cezası budur". [/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][FONT=MS Mincho][I]Sonra ötekisi nefsine uydu ve kardeşini öldürdü… Kaybedenlere karıştı gitti. [/I][/FONT][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=MS Mincho]Derken Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho], yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Bu ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi içindi. "Yazık bana!” dedi. “Şu karga kadar da mı olamadım ki, kardeşimin cesedini gömeyim?" Nihâyet ettiğine pişman oldu.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red](Mâide 5/27-31[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] İbn Manzur, Lisanu’l-arab [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Traditional Arabic]نعق[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] mad.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3]Ali Ö[/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3]zek ve arkadaşları[/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3], Kur’ân[/SIZE][/FONT][FONT=Arial Unicode MS][SIZE=3]ı Kerim ve Açıklamalı Meâli.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, c. I, s. 582-583.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı Kerim ve Meâl-i Âlisi, Ankara 1997.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref5"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][5][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meâli, İstanbul 1998.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref6"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][6][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Daha düşük diye tercüme edilen ([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Traditional Arabic]الأضل[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3])’in kökü olan dalâlet, Arapça’da, yoldan çıkma ve düşük seviyede olma anlamınadır. (Lisanu’l-arab[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Traditional Arabic]ضلل[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]mad.)[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref7"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][7][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Müfredât,[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Traditional Arabic]نعم[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] mad.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref8"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][8][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Büyük Larousse Sözlük Ve Ansiklopedisi, İstanbul 1986, c. XI, s. 6423.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:47 AM

[SIZE=4][COLOR=Red][B]15. İÇİNDE OLANDAN SORUMLU OLMA[/B][/COLOR][/SIZE]



[FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial] “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]'ındır. İçinizde olanı açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çekecektir. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye yeter.[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Bakara 2/284[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]“Bakın, vücutta bir et parçası vardır. O iyi olursa vücudun tamamı iyi olur, o bozulursa vücudun tamamı bozulur. İşte o kalptir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][1][/I][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3].”[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]İçinde olan ile içinden geçen aynı değildir. İçinde olan; iman[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], küfür[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], sevgi[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], nefret[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3], kin, iyi niyet[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] gibi hayata yön veren şeylerdir. İçinden geçen ise genellikle şeytan[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] vesvesesidir. Bazen içinize öyle şeyler gelir ki [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]“acaba kafir mi oldum?” dersiniz.[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Bu, doğru yolda olduğunuzu gösterir. Çünkü şeytan, Kıyâmete kadar süre alınca şöyle demişti: [/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“... And olsun onlar için, senin doğru yolunun üstünde oturacağım.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağla*rından, sollarından sokulacağım. Onların çoğunu sana şükreder bulamayacaksın.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Araf 7/16-17[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][I]Şeytana izin verildiği için ves*vesesine engel olunamaz. Bundan peygamberler de kurtulamazlar. Allah[/I][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][I] Teâlâ şöyle buyurur:[/I][/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Senden önce gönderdiğimiz bir tek nebi ve elçi yoktur ki, bir şeyi kursun da şeytan[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] onun kurgusuna vesvese karıştırmış olmasın. Al*[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]la[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]h şey*tanın karıştırdığını giderir, sonra âyetlerini pekiştirir. Allah bilendir, hakîm*dir.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Hac 22/52[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Şeytan[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] vesvesesinden kurtulmaya güç yetmeyeceği için onun sorumluluğu olmaz. Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] Teâlâ şöyle buyurur: [/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Arial]

[COLOR=Red]“Allah, kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemez.”[/COLOR][/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Bakara 2/286[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[/COLOR]


[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Müslim, Müsakât, 107.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:48 AM

[SIZE=4][COLOR=Red][B]16. CUMARTESİ YASAĞI[/B][/COLOR][/SIZE]



[FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“İçinizden cumartesi[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Bu sebeple onlara "aşağılık maymunlar olun!" demiştik. Bunu yaptık ki, hem orada olanlar ve olmayan*lar için caydırıcı bir ceza[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], hem de sakınanlar için bir öğüt[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] olsun.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](Bakara 2/65–66[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Yahûdi lerde cumartesi[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] günü av yasağı vardı. Davûd[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] (a.s.) zamanında sahil kenti olan Eyle'de[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] Yahûdi ler[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] yaşardı. Yılın bir ayında her taraftan oraya balıklar akın eder, neredeyse su görün*mez olurdu. O ayın dışında ise [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]sad[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]ece cumartesi günleri balık gelirdi. Derken deniz kenarında havuzlar kazıp arklar açtılar. cumartesi havuzlar balıkla dolar, pazar günü avlar güya yasağı çiğneme[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]miş [/SIZE][/FONT]
[FONT=Arial][SIZE=3] olurlar ama yine de cezalandırılacaklarından korka korka balıklardan yararlanırlardı. Zamanla evlatlar babaların yolundan gitti,

zengin oldular. Bunu hoş karşılamayanlar vazgeçirmeye çalıştılarsa da vazgeçmediler. "Çoktandır bunu yapıyoruz, Allah[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3]'tan bir ceza[/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3] gelmedi." Dediler. "Aldanmayın, belki bir azap gelir, yok olursu*nuz." dendi. Bir sabah alçak maymunlar haline geldiler. Üç gün böyle yaşadılar, sonra yok olup gittiler[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3].[/SIZE][/FONT][SIZE=3]
[/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3]Bir bölük mücadeleyi sürdürdü[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Arial].

“Aralarından bir (başka) bölük şöyle di*yordu: "Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]'ın yok edeceği veya şid*detli azaba uğratacağı bir topluma niçin öğüt[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] veriyorsunuz?" Öğüt verenlerin buna cevabı şöyle olmuştu: "Bu, Rabbinize, hiç değilse bir özür beyan edebilme*miz içindir, belki Allah'a karşı gelmekten sakınırlar.”[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3]

Âyetler şöyle devam ediyor

[/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, biz fe*nalıktan men edenleri kurtardık ve zalimleri, Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]'a karşı gelmelerinden ötürü şiddetli azaba uğrattık. Konan yasakları aşınca, onlara: [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]"Aşağılık maymunlar olun" dedik.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red](A’raf 7/165-166[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red])[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]

[/COLOR]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Kutsal Kitap’ın Türkçe baskısına (Kitab-ı Mukaddes Şirketi, İst. 2001) eklenen haritaya göre bu yerin adı Eylat’tır.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Fahrüddin er-Râzî, Tefsir-i kebîr, Bakara 64-65’in tefsiri.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:49 AM

[SIZE=4][COLOR=Red][B]17. BAKARA (Kurbanlık Boğa) OLAYI[/B][/COLOR][/SIZE]



[FONT=MS Mincho][SIZE=3][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red]:[/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial] “Bir gün Musa[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] ulusuna dedi ki: “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor”. "Sen bizimle eğleniyor musun?" dediler. "Kendini bilmez biri olmaktan, Allah'a sığınırım" dedi.[/FONT][/I][/B]
[B][I][FONT=Arial]Dediler ki: "Bizim için Rabbine sor, o nasıl bir şeydir, bize açıklasın". Dedi ki: "O bir sığırdır, diyor. Ne yaşlı, ne körpe. İkisinin ortası bir şey”. “Haydi, emri yerine getirin!"[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]"Bizim için Rabbine sor, o ne renktir, bize açıklasın" dediler. Dedi ki: "O, sarı bir sığırdır, diyor. Sapsarı renkte. Görenlere zevk verir”.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]"Bizim için Rabbine sor, o nasıl bir şeydir, bize açıklasın! Bize göre, sığır sığıra benzer. Allah dilerse, hedefi tam tuttururuz" dediler.[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]Dedi ki: “O bir boğadır” diyor. "Ne koşulup toprağı sürmüş, ne de ekin sulamıştır. Sapasağlam, alacası da yok”. "Tamam! Şimdi doğru açıklamayı getirdin, dediler”. Nihâyet onu kestiler. Neredeyse yapmayacaklardı.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red][B](Bakara 2/67-71[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][COLOR=Red][B])[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT][SIZE=3]


[B][FONT=Traditional Arabic]بَقَرَةٌ[/FONT][/B][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3][B](bakara)[/B][/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3],[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]بَقَر[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3]= bakar‘ın tekilidir, sığır[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]demektir. Erkeğine [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]ثور[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3] = sevr[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3])[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] denir[/SIZE][/FONT][SIZE=3][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=MS Mincho][FONT=MS Mincho][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3]. Âyetteki [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]تُثِيرُ الأَرْضَ[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3] = tusîru’l-arda) [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]ifadesi bu sığırın erkek olduğunu gösterir. Çünkü [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]ثور[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3] = sevr)[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] ile [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]تُثِيرُ[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3]= tusîru)[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] aynı köktendir. [/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]([/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][FONT=Traditional Arabic]وَلاَ تَسْقِي الْحَرْثَ[/FONT][/B][/SIZE][FONT=MS Mincho][SIZE=3]= velâ tesqi’l-hars)[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] ikinci kanıttır. Yani öyle bir sığır ki; [/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B]"Ne koşulup toprağı sürmüş, ne de ekin sulamıştır.” [/B][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B]Bunları yapacak kabiliyette ama yapmamıştır[/B][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B]. [/B][/SIZE][/FONT][FONT=Arial][SIZE=3][B]Bu bir boğadan başkası olamaz. Fiillerin müennes olması [/B][/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3]بَقَرَةٌ[/SIZE][/FONT][FONT=MS Mincho][SIZE=3] nın müennes-i lafzî olmasından dolayıdır.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3]Memfis[/SIZE][/FONT][FONT=Times New Roman][SIZE=3]’te Apis[/SIZE][/FONT][FONT=Times New Roman][SIZE=3] adı verilen boğaya tapılırdı. Memfis, Kahi[/SIZE][/FONT][SIZE=3]re[I][B]. [/B][/I]’nin 35 km. güneyinde, Nil üzerinde yer alan eski Mısırkentidir. Bu inanç daha sonra Mısır’ın diğer bölgelerine yayılmıştı. Apis bir tane olur ve ölen Apis’in başka bir boğanın bedeninde yeniden dünyaya geldiğine inanılırdı. Yeni boğayı rahipler otlaklarda arar, belirgin özellikleriyle diğerlerinden ayırır, bulurlardı[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][2][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL]. Tevrat'ta konu ile ilgili şu ifadeler vardır:

"Mısır'da bildirin, Migdol'da duyurun, Nof'ta[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][3][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL], Tahpanhes'te duyurun: Yerini al, hazırlan, çünkü çevrendekileri yiyip bitiriyor kılıç!

İlahın Apis neden kaçtı? Boğan neden ayakta kalamadı? Çünkü Rab onu yere serdi." (Yeremya 46/14)
Bakara’nın âyetleri Apis özelliğinde bir boğanın kesilmesini emretmektedir. Böylece o batıl inanç ortadan kalkacaktı. Çünkü Musa aleyhisselam, 40 günlüğüne Tur’a gidince İsrail oğulları, Harun aleyhisselama rağmen buzağı heykeli yapıp tapmışlardı. [B]
[COLOR=Red]“...buzağı tutkusu onların içlerine işlemişti...”[/COLOR][/B][COLOR=Red] (Bakara 2/93) [/COLOR]

Böyle olmasa, o sığırı kesmemek için bahane aramazlardı.
Hindular, ineğe saygı gösterirler. Bir inek camiye girse çıkarılması sıkıntı doğurur. Hindistan’da 250 milyon kadar inek olduğu belirtiliyor. Hint yönetiminin, ineği asıl konumuna getirmek için uğraştığı ama başarılı olamadığı bildiriliyor[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][4][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL].

Müslümanların her yıl kutladığı kurban bayramı bu bakımdan önemlidir. İnsanların bir kesimi tarafından kutsanan hayvanları kurban kesen Müslümanlar bu tür inançlardan sürekli uzak kalmaktadır. Kurbanla ilgili şu âyet pek anlamlıdır:

[COLOR=Red][B]“O kurbanların ne etleri, ne de kanları Allah’a erişecektir. Ona erişecek olan, sizin (şirkten) korunmanızdır.”[/B][/COLOR][/SIZE][SIZE=3][COLOR=Red][I](Hac 22/37[/I][/COLOR][I][COLOR=Red])[/COLOR]

[/I] Kurban bayramı kurbanında önemli olan hayvanın kanını akıtmaktır. Etin yenmesi veya fakirlere dağıtılması şart değildir. Bu sebeple kurbanı kesip etini kendi yiyen veya öylece bırakıp kimseye yedirmeyen kişi de kurban kesmiş olur. Ama kurban kesmeden tonlarca eti fakir fukaraya ve eşe dosta dağıtan kişi kurban kesme görevini yerine getirmiş olmaz.



[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Müfredât,[/SIZE][/FONT][SIZE=3][B][I][FONT=Traditional Arabic]بقر[/FONT][/I][/B][/SIZE][FONT=Arial][SIZE=3] mad.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Büyük Larousse Sözlük Ve Ansiklopedisi, c. II, s. 712.[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Nof, Memfis'in diğer adıdır. Bu husus, Tevrat'ın dipnotlarında ve ekindeki haritada yer almaktadır. (Kutsal Kitap, Yeni Çeviri, İstanbul, 2001)[/SIZE][/FONT][SIZE=3]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/FONT][/URL][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=3] Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ankara 2002, s. 145.[/SIZE][/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:50 AM

[B][COLOR=Red]18. UYKU ÖLÜM İLİŞKİSİ[/COLOR][/B]





[FONT=MS Mincho][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]:[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]

[B][I][FONT=Arial]“Sığırın bir parçası ile o ölüye vurun, dedik. İşte Allah[/FONT][/I][/B][/COLOR] [COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] ölüleri böyle diriltir. Size belgelerini gösterir. Belki aklınızı kullanırsınız.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/73[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]“… İşte Allah[/FONT][FONT=Arial] ölüleri böyle diriltir.”[/FONT][FONT=Arial][B]hükmü önemlidir.[/B][/FONT][FONT=Arial][B]Ahirette ölüler, bir sığır parçasının vurulması ile diriltilmeyeceklerdir. [/B][/FONT][FONT=Arial]Onunla olsa olsa, uyuyan bir ikişi uyandırılabilir. Öyleyse ölülerin diriltilmesi, uyuyanın uyanması gibi olabilir. Çünkü âyetlere göre ölüm bir uyku, kabir[/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial] uyuma yeri, öldükten sonra dirilme de uykudan kalkma gibidir. Bir âyet şöyledir:[/FONT]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Geceleyin sizi öldüren ve gündüzün ne yap*tığınızı bilen odur. Sonra belirli süre doluncaya kadar gündüzün sizi kaldırır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](En'am 6/60[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]Kıyâmetin anlamı kalkıştır. Öldükten sonra dirilme yataktan kalkış, sura üfleme de kalk borusunun çalması gibidir. [/FONT]
[FONT=Arial]Yukarıdaki âyet, yeni öldürülmüş ve vücudu henüz bozulmamış kişinin diriltilmesinden bahsediyor. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ kudretiyle onun tahrip olmuş organını düzeltmiş ve ruhu vücuda göndermiştir. İşte ölülerin yeniden dirilmesi böyle olacaktır. Önce kişinin vücudu canlı hale getirilecek, sonra ruhu, uykudan uyanır gibi bedene döndürülecektir. [/FONT]
[FONT=Arial]İnsan, sulanmış topraktan (tîn) yaratılmıştır. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:

[/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Yarattığı her şeyi güzel yaratan odur. İnsanı yaratmaya tînden başlamıştır. Sonra onun soyunu süzülmüş bir özden, dayanıksız bir sudan yaratmıştır.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red][B](Secde 32/7-8[/B][/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red][B])[/B][/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]Tîn[/FONT][FONT=Arial], su ile toprağın karışmış halidir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Su toprağa karışmazsa hayat olmaz. Bütün yiyecekler bu şekilde oluşur. Dolayısıyla sadece Adem değil, her insan topraktan yaratılmıştır. Gıdalardan süzülen bir öz, insan tohumunu oluşturur. Tohum[/FONT][FONT=Arial] ana rahminde, topraktan gelen gıdalarla gelişir. Vücut ölünceye kadar toprak ve su ile beslenir. Ondan ayrılan her şey, tekrar toprak olur. Yeniden yaratılma da topraktan olacak ve insan bitkilerin çıkması gibi yeryüzüne çıkacaktır.

[/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]: [/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sizi topraktan yarattık, ona iade edeceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” [/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Taha 20/55[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]

[/COLOR]
[COLOR=Red][B]18.1. İnsan Ruhu[/B][/COLOR]

[FONT=Arial]Vücut, ana rahminde belli bir kıvama geldikten sonra Allah[/FONT][FONT=Arial] ona ruh[/FONT][FONT=Arial] üfler. Yukarıdaki âyetlerin devamı şöyledir: [/FONT]

[B][I][FONT=Arial]“[COLOR=Red]Sonra onu düzenli bir şekle sokmuş ve içine ruhundan üflemiştir. Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etmiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!”[/COLOR][/FONT][/I][/B][FONT=Arial][COLOR=Red](Secde 32/9[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[COLOR=Red][B]18.2. Ölüm ve Uyku[/B][/COLOR]

[FONT=Arial]Ruh[/FONT][FONT=Arial], vücudu ev gibi kullanır. Uykuya dalınca çıkar gider. Uyanma sırasında tekrar gelir. Ölen vücut, yıkılan ev gibidir. Yeniden yaratılıncaya kadar ruh oraya dönmez. Şu âyet bunu anlatmaktadır:[/FONT]

[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyen*lerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red].[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Zümer 39/42[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]Âyete, daha açık olarak şu meâl verilebilir:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ölümü esnasında nefsleri vefat et
tirir, ölmeyen* nefsin vefatı uykudadır. Ölümüne hükmettiği nefsi tutar, ötekini belli bir vakte kadar salıverir.”[/FONT][/I][/B]

[FONT=Arial]Âyette hem mevt, hem vefat kelimeleri geçer. “Nefisler” hem [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]يتوفي[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent] = [/FONT][FONT=Arial]yeteveffa[/FONT][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial] fiilinin mef’ûlü hem, mevtin [/FONT][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]موت[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial] ve [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]منام[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent] = menam)ın yani[/FONT][FONT=Arial] uykunun fâilidir. Buna göre bir kişide iki nefis vardır. Biri vefat ettirilen nefis, diğeri de uyuyan ve ölen nefistir. Ayetler arası ilişkiler iyi kurulursa görülür ki, uyuyan veya ölen beden, vefat ettirilen ise ruhtur.[/FONT]
[FONT=Arial]Vefat’ın kökü vefâ [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]وفى[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial]‘dır. Vefâ Arapça’da bir şeyin tamamına ulaşma anlamınadır. Vefat ettirmek yani teveffi = [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]توفي[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial]; işini tamamlatmaktır. Ölüm veya uyku sırasında ruhun yapacağı bir iş kalmadığı için Allah onu bedenden çekip alır. [/FONT]
[FONT=Arial]Mevt [/FONT][FONT=Arabic Transparent]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]موت[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent])[/FONT][FONT=Arial], canlılığın kaybolması yani ölüm demektir. [/FONT]

[FONT=Arial]Uyuyan ve ölen bedendir. Ruh[/FONT][FONT=Arial] ne ölür, ne de uyur. İnsan, ruh[/FONT][FONT=Arial] ile bedenin birleşimidir. Bunların her ikisine de nefs denir.

[/FONT][FONT=MS Mincho][COLOR=Red]Kur’ân bize, ölmüş bedenden ayrılan bir ruhun yapacağı şu konuşmayı bildirir[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]:[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]

[B][I]“Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söylediği sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar berzah (engel) vardır.[/I][/B]”[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Müminun 23/99-100[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]Ruh ile vücudun ilk birleşmesi ana rahminde olur. [/FONT][FONT=MS Mincho]

[COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red] [B][I]“Allah sizi topraktan, sonra bir meni parçasından yarattı. Sonra eşleşmiş hale getirdi.”[/I][/B] [/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red](Fâtır 35/11[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial]Ahirette beden tekrar yaratılınca eşleşme de tekrarlanacaktır. Bu, [/FONT][B][I][FONT=Arial]Nefisler eşleştiği an[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]…[B][I]”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](Tekvir 81/7[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][FONT=Arial]diye bildirilen andır.[/FONT]

[FONT=Arial]Uyku, dinlenmek için zorunludur. Ölüm de bozulmayan, ihtiyarlamayan ve hasta olmayan ölümsüz yani Ahiret[/FONT][FONT=Arial] hayatına uygun bir vücuda sahip olmak için zorunludur. Kişi, bu işin göz[/FONT][FONT=Arial] açıp kapayıncaya kadar bittiğini sanır.

[COLOR=Red]Allah[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red] Teâlâ şöyle buyurur: [B]“[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]O saatin oluşu ancak bir göz kırpması kadardır, belki ondan da az. Çünkü Allah’ın gücü her şeye yeter.”[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Nahl 16/77[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR]
[FONT=Arial]Yeniden dirilme bu dünyada olur ve ruh o zaman bedenle eşleşir. O zaman kişi kendini, uykudan uyanmış gibi hissedecektir.

[COLOR=Red]Allah[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red] Teâlâ şöyle buyurur:[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[B][I][FONT=Arial]“Sura üflenmiştir. İşte o zaman kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. Yazık oldu bize! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? derler.”[/FONT][/I][/B][/COLOR] [FONT=Arial][COLOR=Red](Yasin 36/51-52[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR]

[FONT=Arial]Kişinin algılaması açısından uyku ne ise ölüm de odur. Yukarıdaki âyetler bunu anlatmaktadır.[/FONT]



[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıp el-İstafahani, Müfredât [/FONT][I][FONT=Arial]طين[/FONT][/I][FONT=Arial] mad.[/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:53 AM

[B][COLOR=Red]20.YAHÛDİLER İSYAN SÖZÜ MÜ VERDİLER ?[/COLOR][/B]



[FONT=MS Mincho][COLOR=Red]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red]:[/COLOR][/FONT][COLOR=Red]
[/COLOR] [CENTER][CENTER][COLOR=Red][B][FONT=Traditional Arabic]وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواْ قَالُواْ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُواْ فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ قُلْ

بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهِ إِيمَانُكُمْ إِن كُنتُمْ مُّؤْمِنِينَ

[/FONT][/B][/COLOR][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial] “Bir gün sizden kesin söz almıştık. Tur’u da tepenize kaldırmıştık. “Size verdiğimiz şeye sıkı sarılın; dinleyin!” demiştik. “Dinledik ve sıkı sarıldık” demiştiniz[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][1][/I][/FONT][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial]. Oysa kâfirlik etmeniz sebebiyle o buzağı tutkusu içinize işlemişti. De ki: “İmanınız size ne kötü emir veriyor!.. Eğer inanmış kimselerseniz”.[/FONT][/I][/B][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red](Bakara 2/93[/COLOR][/FONT][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]

[FONT=Arial][B]Ayette geçen [/B][/FONT][FONT=Traditional Arabic][B]“[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا[/FONT][/B][FONT=Arial][B]= semi’nâ ve aseynâ” cümlesine, “Dinledik ve sıkı sarıldık” şeklinde anlam verdik. Ancak bütün meâl ve tefsirler ona; “Dinledik ve isyan ettik” şeklinde anlam vermişlerdir. [/B][/FONT]

[FONT=Arial][B]Sahneyi göz önüne getirelim; Allah Tur’u, o koskoca dağı İsrail oğulları’nın üstüne kaldırmış, onlardan kesin söz alıyor; “Size verdiğimiz şeye sıkı sarılın” diyor. Böyle bir anda kim “işittik ve isyan ettik” diyebilir? [/B][/FONT]
[FONT=Arial][B]Şu âyet, dağın durumunu daha açık olarak bildiriyor:[/B][/FONT]

[B][I][FONT=Arial]“Bir gün o dağı yerinden koparıp tepelerine kaldırdık, sanki bir gölgelik gibi oldu. Üstlerine düşecek sandılar. «Size verdiğimize sıkı sarılın, onda olanı aklınızdan çıkarmayın, belki sakınırsınız.» dedik[/FONT][/I][/B][FONT=Arial].[B][I]”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](A’raf 7/171[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]

[FONT=Arial][B]Bir an için "İsyan ettik" dediklerini düşünelim. Böyle söyleyen birinden söz alınmış olur mu? Halbuki Allah, “Bir gün sizden kesin söz aldık” diyor. [/B][/FONT]
[FONT=Arial][B]Ayetin son bölümü şöyledir:[/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] “… Oysa kâfirlik etmeniz sebebiyle o buzağı tutkusu içinize işlemişti. De ki: “İmanınız size ne kötü emir veriyor!.. Eğer inanmış kimselerseniz.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] [B]“İşittik ve isyan ettik” diyenler için böyle bir ifade kullanılmaz. [/B][/FONT]

[FONT=Arial][B]Bütün bunlara göre “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا[/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic][B]”[/B][/FONT][FONT=Arial][B] cümlesine anlam verirken [/B][/FONT][FONT=Arabic Transparent][B] “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]عَصَيْنَا[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent][B]=aseyna” [/B][/FONT][FONT=Arial][B]kelimesine özel önem vermek gerekir. el-Asa [/B][/FONT][FONT=Arabic Transparent][B]([/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]العصا[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent][B])[/B][/FONT][FONT=Arial][B] değnek demektir.[/B][/FONT][FONT=Arabic Transparent][B] “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]عصى[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent][B] = asâ”[/B][/FONT][FONT=Arial][B] ise değneği tutar gibi tuttu veya değnekle döver gibi dövdü anlamınadır. Esmaî[/B][/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial][B], bazı Basralıların şu sözünü nakleder: Değneğe asa denmesi elin ve parmakların, üzerinde birleşmesinden dolayıdır. Ebû Abîd[/B][/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial][B]’e göre asa’nın kök anlamı, birleşme ve anlaşmadır. [/B][/FONT][FONT=Arabic Transparent][B]([/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]عصى[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent][B])[/B][/FONT][FONT=Arial][B]: İsyan etti, emre karşı çıktı anlamına da gelir[/B][/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][2][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial][B]. Her iki anlam da değnekte saklıdır. Onu bir iş için kullanırsanız, sıkı sarılırsınız. Ama değneği bir başkasının kafasına da indirebilirsiniz. Bu da onun “isyan” anlamı ile ilgilidir.[/B][/FONT]

[FONT=Arial][B]Buna göre “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]َعَصَيْنَا و سَمِعْنَا[/FONT][/B][FONT=Arial][B]” cümlesi, [/B][/FONT][FONT=Arial][B]“işittik ve sıkı sarıldık”[/B][/FONT][FONT=Arial][B] anlamına gelebileceği gibi [/B][/FONT][FONT=Arial][B]“işittik ve isyan ettik”[/B][/FONT][FONT=Arial][B] anlamına da gelebilir. Kötü niyetliler, böyle ifadeleri seçerler ki, her yöne çekebilsinler. Bu tür kullanıma cinas denir. “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent][B]”[/B][/FONT][FONT=Arial][B] Nisa 46. âyette bu şekilde kullanılmıştır. Bu sebeple o âyette Yahûdi lerin “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا[/FONT][/B][FONT=Arial][B]=semina ve aseyna”yerine [/B][/FONT][FONT=Traditional Arabic][B]“[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا[/FONT][/B][FONT=Arial][B] = semi’nâ ve ata’nâ” [/B][/FONT][FONT=Arial]“Dinledik ve boyun eğdik[/FONT][FONT=Arial]”[/FONT][FONT=Arial] demelerinin daha iyi olacağı bildirilmiştir. “Daha iyi” “iyi”nin karşılığıdır. Demek ki, [B]Yahûdi lerin “[/B][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا[/FONT][/B][B][FONT=Arial]ا[/FONT][/B][FONT=Arial][B]” demeleri de iyidir, ama onu başka tarafa yani “işittik ve isyan ettik” anlamına çekme imkanı olduğu için Allah, ikinci cümleyi söylemelerini tavsiye emiştir. Bu âyetle ilgili açıklama "Kitabı Tahrîf" başlığı altında geçmişti.[/B][/FONT]

[FONT=Arial][COLOR=Red][B]Tevrat’ın konu ile ilgili bölümü şöyledir:[/B][/COLOR][/FONT][COLOR=Red]

[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho]“Musa[/FONT][/COLOR][COLOR=Red][FONT=MS Mincho] gidip RABB'in bütün buyruklarını, ilkelerini halka anlattı. Herkes bir ağızdan, «RABB'in her söylediğini yapacağız» diye karşılık verdi.[/FONT]
[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho]Musa RABB'in bütün buyruklarını yazdı. Sabah erkenden kalkıp dağın eteğinde bir sunak kurdu, İsrail'in on iki oymağını simgeleyen on iki taş sütun dikti.[/FONT]
[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho] Sonra İsrailli gençleri gönderdi. Onlar da RABB'e yakmalık sunular sundular, esenlik kurbanları olarak boğalar kestiler.[/FONT]
[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho]Musa kanın yarısını leğenlere doldurdu, öbür yarısını sunağın üzerine döktü.[/FONT]
[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho] Sonra antlaşma kitabını alıp halka okudu. Halk, «[B]RABB'in[/B][B] her söylediğini yapacağız, O'nu dinleyeceğiz[/B]» dedi.” [/FONT][/COLOR][COLOR=Red][FONT=MS Mincho](Tevrat, Çıkış 24/3-7)[/FONT]
[/COLOR] [COLOR=Red][FONT=MS Mincho]Kur’ân’daki[/FONT][/COLOR][COLOR=Red][FONT=MS Mincho] bilgi ile Tevrat’taki bilginin birbirini tamamladığı görülmektedir. Bu da Kur’ân’ı açıklamada önceki ilahi kitaplarından yararlanılabileceğini gösterir.[/FONT]

[/COLOR]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Burada iltifat sanatı vardır; “demiştiniz” yerine “dediler” yazmak gerekir. Ancak Türkçe’de iltifat sanatı olmadığından, böyle yapmak cümlenin güzelliğini ve akışkanlığını bozar. Bu sebeple yukarıdaki anlam tercih edilmiştir. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] es-Sıhah, Tacu’l-arus, Lisanu’l-arab. [/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:54 AM

[B][SIZE=4][COLOR=Red]21. KUR’ÂN’DAKİ MEŞÎET VE İRÂDE KAVRAMLARI[/COLOR][/SIZE] [/B]


[B]Kur’ân’da meşiet[/B][I][B]. [/B][/I][B] ([/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]المشيئة[/I][/FONT][/B][B]) ve irade[/B][I][B]. [/B][/I][B] ([/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]الإرادة[/I][/FONT][/B][B]) kökünden türemiş kelimeler geçer. Bunlar arasında anlam farkı vardır. İrade bir şeyi istemek, meşiet ise isteyip yapmaktır. Meşiet[/B][I][B]. [/B][/I][B], Allah için kullanılırsa bir şeyi isteyip var etmesi anlamına gelir[/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial Unicode MS][B][FONT=Arial Unicode MS][B][I][1][/I][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B]. İnsanın meşieti için şartlar uygun olmalıdır. Uygun şartları yaratacak olan Allah’tır. Bu sebeple hadiste, [/B][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]ما شاء الله كان وما لم يشأ لم يكن[/I][/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic]) [/FONT][FONT=Traditional Arabic]“Bir şey, Allah’ın meşieti varsa olur, yoksa olmaz[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial Unicode MS][FONT=Arial Unicode MS][I][2][/I][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Traditional Arabic]” buyrulmuştur. [/FONT][B]İrade ([/B][FONT=Traditional Arabic][B][I]الإرادة[/I][/B][/FONT][B])[/B][FONT=Arial][B]sadece,[/B][/FONT][FONT=Arial][B]isteme anlamında olduğu için gerçekleşmeyebilir. [/B][/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:
[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah sizin tevbe[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] ederek affa uğramanızı irade eder; şehvetlerinin peşinde olanlar ise büyük bir yamuklukla yamulmanızı irade ederler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/27[/FONT][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]
[B]Allah’ın iradesi “ol [/B][B]([/B][B][FONT=Traditional Arabic]كن[/FONT][/B][B] = [/B][B]kün”[/B][B]emri ile gerçekleşir. Bu, iradenin meşiete dönüşmesidir. [/B][B]Bir ayet şöyledir:[/B][COLOR=Red][B][I]“Bir şeyi irade ettiği zaman onun yaptığı "ol" demekten ibarettir; hemen oluverir.”[/I][/B] [/COLOR][COLOR=Red](Yasin 36/82[/COLOR]) Bu sebeple Allah’ın iradesi tekvînî [FONT=Traditional Arabic]([/FONT][FONT=Traditional Arabic]الإرادة [B]التكوينية[/B][/FONT][FONT=Traditional Arabic])[/FONT]ve teşriî irade ([B][FONT=Traditional Arabic]الإرادة التشريعية[/FONT][/B])olmak üzere ikiye ayrılır. Tekvînî irade [B]“ol[/B][B]” emri ile ortaya çıkar. Her şey bu şekilde yaratılır. Teşriî iradede “ol[/B][B]” [/B][B]emri yoktur. Allah insanların Müslüman olmasını ister ama kimseyi buna zorlamaz.[/B] Yani bu konuda iradesi vardır ama meşieti yoktur. Yoksa herkes, zorunlu olarak Müslüman olurdu. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][/FONT][/B]
[B][FONT=Traditional Arabic][I]أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُواْ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]أَن لَّوْ يَشَاء اللّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا [/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İmân edenler; “Allah’ın meşieti olsa da bütün insanları yola getirse” diye hâlâ ümit mi besliyorlar?[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Ra’d 13/31[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[FONT=Arial]Kişinin yola gelme iradesi meşiete dönüşünce Allah onu kabul eder. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]وَلَوْ شَاء اللّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلكِن يُضِلُّ مَن[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ [/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah’ın meşieti olsaydı sizi bir tek ümmet yapardı. Ama o, sapma meşietinde olanı sapıklıkta bırakır, yola gelme meşietinde olanı da yola getirir. Yapmış olduğunuz şeyler size elbette sorulacaktır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Nahl 16/93[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[FONT=Arial]Sonuç olarak Allah’ın meşieti olmadan hiçbir şey olmaz. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Hiç bir şey için «ben bunu yarın yaparım» deme; Allahın meşieti olursa yaparım de[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial Unicode MS][B][FONT=Arial Unicode MS][B][3][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][I][FONT=Arial].[B]”[/B][/FONT][/I][FONT=Arial](Kehf 18/23–24[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[FONT=Arial]Zamanla meşiet[/FONT][FONT=Arial] ve irade kavramları arasındaki fark kaybolmuştur. Mesela Ehl-i sünnet[/FONT][FONT=Arial]’in iki büyük kolu olan Maturidî[/FONT][FONT=Arial] ve Eş’ârî[/FONT][FONT=Arial]mezhepleri, görüşlerini bu farkın kaybolduğu bir temel üzerine kurmuşlardır. [/FONT][FONT=Arial]Nuruddin es-Sabûnî[/FONT][FONT=Arial](öl. 580 h./1184 m.) bu konuda şöyle der:[/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]و لا فرق بين المشيئة و الإرادة عند أهل السنة[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[FONT=Arial]“Ehl-i Sünnet’e göre meşiet ile irade arasında fark yoktur[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].”[/FONT]
[FONT=Arial]Bu anlayış insanları kaderciliğe sürüklemiş ve birçok âyetin yanlış yorumlanmasına yol açmıştır. Kur’ân’da geçen [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]مَن يَشَاء[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic] (men yeş[/FONT][/B][B][FONT=Arial]â[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]) [/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic]ifadelerinin bundan gördüğü zarar oldukça fazladır.
[/FONT]
[FONT=Traditional Arabic]
[/FONT]
[COLOR=Red]“Yeş[/COLOR][COLOR=Red][FONT=Arial]â[/FONT][/COLOR]”nın faili “o” zamiridir. Zamir, men’i gösterir sayılsa anlam “[B]isteyen kişiyi[/B]” olur. Allah lafzını gösterir sayılsa “[B]Allah’ın istediği kişiyi[/B]” şeklinde olur. Bunlardan hangisinin fail olacağı, karinelere göre belirlenir. Sonradan ortaya çıkan gelişmelerin etkisiyle t[FONT=Traditional Arabic]efsir ve meallerin çoğu, karinelere bakmadan faili, Allah olarak kabul etmiş ve aşağıda görüleceği gibi birçok [/FONT][FONT=Arial]â[/FONT][FONT=Traditional Arabic]yetin eksik veya yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. H[/FONT][FONT=Arial]â[/FONT][FONT=Traditional Arabic]lbuki bazı ayetlerde fail yalnızca [/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]مَن[/I][/FONT][/B][FONT=Traditional Arabic](men), bazılarında yalnızca Allah lafzı, bazılarında da her ikisidir. [/FONT]

[COLOR=Red][B]21.1. [/B][B][FONT=Traditional Arabic]Failin [/FONT][/B][B][FONT=Arial]Yalnızca[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]Men Olması[/FONT][/B][/COLOR]
[B][FONT=Traditional Arabic]
[/FONT][/B]
[FONT=MS Mincho]Allah[/FONT][FONT=MS Mincho] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]وَمَا أَرْسَلْنَا[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara iyice açıklasın. Bundan sonra Allah dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de yola getirir. Güçlü olan o, doğru karar veren odur.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](İbrahim 14/4[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][/COLOR]


[FONT=Arial]Tefsir[/FONT][FONT=Arial] ve meallerin çoğunda âyete şu şekilde anlam verilmiştir:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[I][FONT=MS Mincho][B]“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara iyice açıklasın. Bundan sonra Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de yola getirir. Güçlü olan o, doğru karar veren odur.”[/B][/FONT][/I]



[FONT=MS Mincho]Ayete bu şekilde anlam verenler şunları düşünmeliydiler: Allah[/FONT][FONT=MS Mincho] dilediğini yola getirecek ve dilediğini saptıracaksa neden elçi gönderir? Bu durumda elçinin, o toplumun dili ile açıklama yapmasının ne anlamı olur? Böyle anlamsız bir iş “doğru karar veren” Allah’a yakıştırılır mı? İçinde ciddi çelişkiler olan ifadeler, Allah’ın sözü olabilir mi?
[/FONT]
[FONT=MS Mincho]
[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Çelişkiler [/FONT][COLOR=Red]“[/COLOR][COLOR=Red][B][I]yeş[/I][/B][/COLOR][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]â[/FONT][/I][/B]”[/COLOR]nın faili olan “o” zamirinin Allah lafzını gösterir sayılmasından kaynaklanmıştır. Hâlbuki burada zamir, yalnız [B]“[/B]men= kim”i gösterir. Uzağında olan Allah lafzını göstermesi için karine gerekir. Burada böyle bir karine yoktur. Üstelik konu ile ilgili [FONT=Arial]â[/FONT]yetler, yola gelmeyi ve sapmayı kişinin fiili olarak göstermektedir. Allah Te[FONT=Arial]â[/FONT]l[FONT=Arial]â[/FONT] şöyle buyurur:
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]منِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]رَسُولاً[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[B][I][FONT=Arial][COLOR=Red]“Kim yola gelirse, kendi için gelmiş olur; kim yoldan çıkarsa, kendi aleyhine çıkmış olur. Kimse kimsenin yükünü yüklenmez. Bir elçi gönderinceye kadar da azap etmeyiz[/COLOR][/FONT][/I][/B][COLOR=Red][B][FONT=Arial].”[/FONT][/B][FONT=Arial](İsrâ 17/15[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]



[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَن[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ
[/I][/FONT][/B]
[B][FONT=Traditional Arabic][I]عَلَيْهَا وَمَا أَنَاْ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I]“De ki, ey insanlar! Size Rabbinizden bu gerçek geldi. Artık kim yola gelirse kendi için gelmiş olur. Kim de yoldan çıkarsa kendi aleyhine çıkmış olur. Ben sizin vekiliniz değilim[/I].”[/B] (Yunus 10/108) [/COLOR]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][/FONT][/B]
[B][FONT=Traditional Arabic][I]وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن وَمَن[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]شَاء فَلْيَكْفُرْ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“De ki; bu gerçek sizin Rabbinizdendir; isteyen inansın, isteyen kâfir olsun[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]…[/FONT][B][I][FONT=Arial]”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Kehf 18/29[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]
[COLOR=Red][FONT=Arial]
[/FONT][/COLOR]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]وَيَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ ءَايَةٌ مِنْ رَبِّهِ قُلْ إِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kâfir olanlar derler ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki: Allah dileyeni saptırır, kendisine yöneleni de yola getirir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ra’d 13/27[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]شَرَعَ لَكُمْ مِنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ يُنِيبُ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] Nuh[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]'a ne buyurmuşsa onu, sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Sana vahyettiğimiz, İbrahim[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’e, Musa[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ya ve İsa[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]’ya emrettiğimiz şudur: Dini ayakta tutun ve o konuda ayrı düşmeyin. Senin çağırdığın şey müşriklere ağır geldi. Allah isteyen kimseyi kendi tarafına alır ve doğruya yöneleni de kendine yönlendirir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial] (Şurâ 42/13[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[FONT=Arial]Elimizdeki mealler içinde [/FONT][FONT=Arial]Muhammed ESED[/FONT][FONT=Arial]’in yaptığı doğrudur. Onun meali şöyledir:[/FONT]


[COLOR=Red][FONT=Arial]“[/FONT][I][FONT=Arial]Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle [vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik ki, [hakkı] onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah [sapmayı] dileyeni sapıklık içinde bırakır, [doğru yolu tutmayı] dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O'dur.” [/FONT][/I][FONT=Arial](İbrahim 14/4)[/FONT][/COLOR]

sevginur 14. November 2012 04:55 AM

[COLOR=Red][B]21.2. [/B][B][FONT=Traditional Arabic]Failin [/FONT][/B][B][FONT=Arial]Yalnızca[/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic]Allah Lafzı Olması[/FONT][/B][/COLOR]


[FONT=Arial]İçerisinde [/FONT][FONT=Traditional Arabic][I]مَن يَشَاء[/I][/FONT][FONT=Traditional Arabic](men yeş[/FONT][FONT=Arial]â[/FONT][FONT=Traditional Arabic]) ifadesi geçen ayetlerden bir kısmında “o” zamiri, yalnızca Allah lafzını gösterir. Çünkü men’i göstermesine engel bulunur. Bunun örneği şu ayettir: [/FONT]
[B][FONT=Traditional Arabic][I]إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاء[/I][/FONT][/B]
[B][I][COLOR=Red]“Allah, kendine ortak koşulmasını bağışlamaz; bunun dışındakini dilediği kimse için bağışlar.”[/COLOR][/I][/B][COLOR=Red](Nisa 4/48)[/COLOR]
[COLOR=Red]
[/COLOR]
Ayette tevbe şartı yoktur. Öyleyse tevbe edilmediği taktirde bağışlanmayacak tek günah şirktir. Bu konudaki kararı verecek olan yalnız Allah olduğu için âyetteki yeşâ’nın faili Allah’tır. Yani ayetin anlamı “…bunun dışındakini dileyen kimse için bağışlar.” şeklinde olamaz. Çünkü günahının bağışlanmasını dileyen tevbe eder. Tevbe edenin bağışlanmayacak günahı yokur.


[FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][FONT=Arial]“Rahmân’ın kulları Allah ile beraber bir başka tanrı çağırmazlar, Allahın dokunulmaz kıldığı canı haklı bir sebep olmadan öldürmezler. Zina[/FONT][FONT=Arial] etmezler. Kim bunları yaparsa cezasını bulur. Kıyâmet günü onun azâbı katlanır ve alçaltılmış bir şekilde ebedi olarak azap içinde kalır. Ama tevbe eder, inanır ve iyi iş yaparsa başka; Allah bu gibilerin kötülüklerini iyilikle değiştirir. Allah bağışlar, ikramı boldur. Kim tevbe eder, iyi iş yaparsa o Allah’a tevbesi onanmış olarak döner. ” [/FONT][FONT=Arial](Furkan 25/68-71)[/FONT]
[B][COLOR=Red]21.3. [/COLOR][COLOR=Red][FONT=Traditional Arabic]Failin [/FONT]Hem Allah Lafzı Hem [FONT=Traditional Arabic]Men Olması[/FONT][/COLOR][/B]



Kur’[FONT=Arial]â[/FONT]n’daki [B][FONT=Traditional Arabic][I]مَن يَشَاء[/I][/FONT][/B] ifadelerinin büyük bir bölümünde “[B]yeş[/B][B][FONT=Arial]â[/FONT][/B]”nın faili olan “o” zamirinin, hem Allahlafzını, hem de men’i gösterebileceğinin karineleri vardır. Şu [FONT=Arial]â[/FONT]yet buna örnektir:
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic]إِنَّ رَبَّكَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَاءُ وَيَقْدِرُ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا[/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]


[B][COLOR=Red]21.3.1. Failin Allah Lafzı Olması[/COLOR] [/B]

[FONT=Arial]Zamir, Allah lafzını gösterir sayılırsa rızkı verenin Allah olduğu anlaşılır. Bu takdirde âyetin anlamı şöyle olur.[/FONT]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Senin Rabbin rızkı, istediğine bol, istediğine ölçülü verir…”[/FONT][/I][/B][/COLOR]
[FONT=Arial]Birçok âyet bu anlamı destekler. Onlardan biri şöyledir: [/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]قُلْ مَن يَرْزُقُكُم[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ أَمَّن يَمْلِكُ السَّمْعَ والأَبْصَارَ وَمَن يُخْرِجُ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ الأَمْرَ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]فَسَيَقُولُونَ اللّهُ فَقُلْ أَفَلاَ تَتَّقُونَ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I]“Desen ki: Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da işitmenin ve gözlerin sahibi kim? Kimdir, diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her işi çekip çeviren kim? Onlar: “Allah’tır” di*yeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sakınmaz mısınız?” [/I][/B](Yunus 10/31)[/COLOR]

[B][COLOR=Red]21.3.2. Failin ([FONT=Traditional Arabic]مَن[/FONT][FONT=Traditional Arabic]) [/FONT]Men Lafzı Olması [/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Â[/FONT]yetteki[B][FONT=Traditional Arabic][I]مَن يَشَاء[/I][/FONT][/B] ifadesinde yeşâ’nın faili olan o zamiri[I], [/I][FONT=Traditional Arabic][I]مَن[/I][/FONT][FONT=Traditional Arabic](men) lafzını [/FONT]gösterir sayılırsa rızık elde etmek için istekli ve donanımlı olmanın şart olduğu anlaşılır. Bu durumda âyetin anlamı şöyle olur.
[COLOR=Red][B]“[/B][B][I][FONT=Arial]Senin Rabbin rızkı, isteyen ve gücü yeten için yayar…”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](İsrâ 17/30[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]Birçok âyet bu anlamı destekler. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][/FONT][/B]
[B][FONT=Traditional Arabic][I]وَقَدَّرَ فِيهَا أَقْوَاتَهَا فِي أَرْبَعَةِ أَيَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِينَ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] yeryüzünde yiyecekleri, dört günde, araştıranlar için eşit olarak belirlemiştir. ”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Fussilet 41/10[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]


[COLOR=Red][FONT=Arial]
[/FONT][/COLOR]

[CENTER][CENTER][B][I][FONT=Traditional Arabic]مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَزِينَتَهَا نُوَفِّ إِلَيْهِمْ أَعْمَالَهُمْ فِيهَا وَهُمْ فِيهَا لَا يُبْخَسُونَ[/FONT][/I][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B]“Kim, bu hayatı ve onun süsünü isterse, onlara burada işlerinin karşılığını tam olarak veririz; hiçbir zarara uğratılmazlar.”[/B][I](Hûd 11/15[/I][I])[/I][/COLOR]

[FONT=Arial]Sabırlı olan fazlasını hak ederler. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]: [/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ [/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“İman eden kullarıma de ki: Rabbinizden çekinin; bu dünyada iyi davranan iyilikle karşılanır. Allahın toprağı geniştir, sadece sabır gösterenlere hesapsız karşılık verilecektir[/FONT][/I][/B][B][FONT=Arial].”[/FONT][/B][FONT=Arial] (Zümer 39/10[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]



Baştaki âyetin her iki anlamına vurgu yapan çok sayıda âyet vardır.[FONT=Arial] Onlardan bazıları şunlardır:[/FONT]
[CENTER][CENTER][B][FONT=Traditional Arabic][I]فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ .َو مِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا ءَاتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّار .ِأُولَئِكَ لَهُمْ نَصِيبٌ مِمَّا كَسَبُوا وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ[/I][/FONT][/B][B][I][FONT=Traditional Arabic].[/FONT][/I][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kimi insanlar der ki: "Rabbimiz! İsteklerimizi bu dünyada ver!" Onun Ahirette bir alacağı kalmaz. Kimi de; "Rabbimiz! Bu dünyada bize bir güzellik ver, Ahirette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru!" derler. Onlardan her birine kazandıklarından pay vardır. Allah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] hesabı çabuk görür.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/[/FONT][FONT=Arial]200–202[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Her birinin payı kazandıkları ile ilişkili olduğuna göre Allah’tan istekte bulunmak yetmez, çalışmak da gerekir. [/FONT]
[FONT=Arial]Sonuç olarak hiç kimse Allah’ın verdiğinden fazlasını elde edemeyeceği için hem bütün gayretini göstermeli hem de Allah’ın yardım ve desteğini almaya çalışmalıdır. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[CENTER][CENTER][FONT=Arabic Transparent][I]إ[/I][/FONT][B][FONT=Traditional Arabic][I]ِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ .لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن[/I][/FONT][/B][B][FONT=Traditional Arabic][I]يَسْتَقِيمَ .وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ[/I][/FONT][/B][/CENTER]
[/CENTER]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Kur’ân, âlemler için sadece bir hatırlatmadır.[/FONT][/I][/B][/COLOR]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]İçinizden doğru yaşama meşietinde olanlar için.[/FONT][/I][/B][/COLOR]
[COLOR=Red][B][I][FONT=MS Mincho]Sizin meşietiniz ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’ın meşieti ile gerçekleşir.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Tekv[/FONT][FONT=MS Mincho]î[/FONT][FONT=MS Mincho]r 81/27–29[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT][/COLOR]




[LEFT][LEFT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial Unicode MS][FONT=Arial Unicode MS][1][/FONT][/FONT][/URL]er-Ragıb el-İsfahânî, Müfredât, [FONT=Traditional Arabic][I]شيء[/I][/FONT] ve [FONT=Traditional Arabic][I]صوب[/I][/FONT] maddeleri[FONT=Times New Roman].[/FONT][/LEFT]
[/LEFT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial Unicode MS][B][FONT=Arial Unicode MS][2][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial]Ebû Davûd, Edeb 110[/FONT][FONT=Times New Roman].[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial Unicode MS][B][FONT=Arial Unicode MS][3][/FONT][/B][/FONT][/URL][FONT=Arial]Bu ayetten dolayı Müslümanlar, ilerisine yönelik bir sözü “inşaallah” demeden vermezler. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][B][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/B][/URL] [FONT=Arial]Nuruddin es-Sabûnî , el-Bidâye fî usûl’id-dîn, Ankara 1995, s. 72. Eş’ârîlerin aynı mealde ibareleri için bkz. İbrahim b. Muhammed el-Beycûrî (öl. 1277 h./1860 m.), Şerhu cevhereti’t-tevhîd, Beyrut 1403/1983, s. 65.[/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:56 AM

[B][SIZE=5][COLOR=Red]22. ECELİN KISALMASI[/COLOR][/SIZE][/B]







[FONT=MS Mincho]Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Biz gökleri, yeri ve o ikisi arasında olanları ecel-i müsemmâsı olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ahkaf 46/3[/FONT][FONT=Arial]) [/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]İnsanlar hakkında da [/FONT][FONT=MS Mincho]şöyle buyurulur:[/FONT][FONT=MS Mincho]
[/FONT]
[COLOR=Red][FONT=MS Mincho] [B][I]“[/I][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]Sizi tînden yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Onun katında bir de ecel-i müsemmâ vardır.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](En’âm 6/2[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]Göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsedilmesi önemlidir. Bunlardan biri, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir. Tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir. Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur. Tabipler ömür biçerken ona bakarlar. Ecel-i müsemmâ[/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial] ise kişinin yaşayacağı süredir. Bu süre sonunda insan, dalından koparılmış çiçek gibi ölür. Tabii eceli 100 sene olanın ecel-i müsemmâsı 60 sene olabilir. Bu süreyi yalnız Allah bilir.
[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Tîn[/FONT][FONT=Arial], su ile toprağın karışmış halidir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Su toprağa karışmazsa hayat olmaz. İnsan tohumu, topraktan gelen gıdalardan süzülen bir özden oluşur. Ana rahminde, yine topraktan gelen gıdalarla gelişir. İnsan ölünceye kadar topraktan beslenir. Ondan ayrılan her şey toprak olur. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sizi önce topraktan sonra meni parçasından, sonra rahime yapışık kan pıhtısından[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][2][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial] yaratan odur. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır, sonra kuvvetli çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye yaşatır. Bundan önce vefat edeniniz de olur. Bunlar ecel-i müsemmâya ulaşmanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B].[/B][/FONT][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][FONT=Arial](Mümin 40/67[/FONT][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]


[FONT=Arial]Sonsuz hayat için yaratılan ve ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre onun ecel-i müsemmâsıdır. Bu süre içinde ruh, vücudu bir ev gibi kullanır. Vücut uykuya dalınca çıkar gider; uyanınca geri döner. Ölen vücut, yıkılan ev gibi olduğundan yeniden yaratılıncaya kadar ruh ona dönmez. [/FONT]
[FONT=Arial]Kıyâmet günü yaratılacak yeni vücut, ihtiyarlamayan, yaşlanmayan, hastalanmayan ve ölmeyen bir vücut olacaktır. Bunu âyetlerdeki ([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]خالدين[/FONT][/B][FONT=Arial]) = hâlidîn kelimesinden anlıyoruz. Kelimenin kökü olan [/FONT][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]الخلود[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent]) = el-hulûd[/FONT][FONT=Arial]; bir şeyin bozulmayacak özellikte olması ve bulunduğu hal üzere kalması anlamınadır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial] [B][I]“İman etmiş ve iyi iş yapmış olanlar cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâliddirler.”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](Bakara 2/82[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Cehennemlikler de aynıdır. Onlarla ilgili olarak da şöyle buyurulur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Görmezlik edip kâfir olan ve ayetlerimiz karşısında yalan söyleyenler cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâlidirler.” [/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Bakara 2/39[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Cehennemliklerin [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece derileri değişir. Bunu şu âyetten öğreniyoruz[B]:[/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] “[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]Ayetlerimizi görmezlikten gelenleri ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho].[/FONT][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][FONT=Arial](Nisa 4/56[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre, vücudun canlı kaldığı süredir. İnsan bazen kendi eliyle, bazen başkasının eliyle hayatını kaybedebilir. Bu, ona verilen sürenin, yani ecel-i müsemmasının bitmesinden önce olur. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][B][I][FONT=Arial]“Her ecelin yazıldığı bir belge (bir Kitap) vardır. Allah dilediğini siler (kısaltır), dilediğini sabitleştirir. Ana Kitap onun yanındadır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ra’d 13/38-39[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması bir deftere kesin olarak kayıtlıdır. Bu Allah’a kolaydır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Fâtır 35/11[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Ayetlere bakılanca iki şeyin eceli kısalttığı görülür; biri yanlış davranışlar, diğeri kendini Allah yolunda feda etmektir. [/FONT]

[B][COLOR=Red]22.1. Yanlış Davranışlar[/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Kişi, yanlış davranışlarla kendi ecelini kısalttığı gibi suçsuz birinin ecelinin kısalmasına da yol açabilir. [/FONT]

[B][COLOR=Red]22.1.1. Kişinin Kendi Ecelini Kısaltması[/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Yapılan yanlışların eceli kısaltacağı konusunda en iyi örnek, Yunus aleyhisselam ve kavmidir. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Yunus da elçilerden biridir. Bir gün dolu bir gemiye kaçtı. Diğer yolcularla kur’a çekti ve kaybetti. Sonra onu bir balık yutuverdi, o kendini kınayıp duruyordu. Eğer tesbih etmeseydi yeniden dirilecekleri güne kadar balığın karnında eriyip gidecekti. Tesbih edince onu boş bir yere attık; hasta bir haldeydi. Yanıbaşında kabakgillerden bir bitki bitirdik. Halbuki onu yüz binlere, daha da çok kimselere elçi göndermiştik. Nihayet onlar ona inandılar. Biz de onları bir süreye dek nimetlendirdik.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Sâffât 37/139-148[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Sonra Yunus aleyhisselam kavmine döndü. Daha önce ona inanmayan kavmi bu defa inandı ve helaktan kurtuldu. Bunu da şu âyetler haber vermektedir:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Azap gelip çatmadan imana gelip de imanı kendine fayda vermiş bir tek kavim olsaydı keşke; Yunus kavmi başka, onlar iman ettiler; biz de kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/98[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Elçiler, toplumlarına dediler ki: “Allah hakkında şüphe mi olur; göklerin ve yerin yaratıcısı hakkında? O, günahlarınızı bağışlamak ve ecel-i müsemmânıza kadar yaşatmak için size çağrıda bulunmaktadır.”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](İbrahim 14/10[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Ben onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona dönün ki sizi ecel-i müsemmâ gelinceye kadar güzel bir şekilde yaşatsın. Fazlasını yapana, kendi katından daha fazlasını versin. Eğer yüz çevirecek olursanız, o büyük günün azabına uğramanızdan korkarım.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]([/FONT][FONT=Arial]Hûd 11/1-3[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Biz Nuh[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B][I]’u kavmine elçi gönderdik; kendilerini acıklı bir azap çarpmadan önce onları uyar diye. Nuh[/I][/B][/FONT][FONT=Arial] [B][I] dedi ki: “Kavmim! Ben sizi açıkça uyaran bir kişiyim; Allah’a kul olun; ondan sakının, sözlerimi dinleyin ki Allah günahlarınızı bağışlasın, sizi ecel-i müsemmânıza kadar yaşatsın. Çünkü Allah’ın belirlediği ecel gelince artık geri bırakılmaz. Bunu bir bilseydiniz.”[/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Nuh 71/1-4[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Tevbe[/FONT][FONT=Arial], hem Yunus aleyhisselamın hem de kavminin kurtuluşunu sağlamıştı. Firavun da tevbe etmişti ama boğulmaktan ve kâfir olarak ölmekten kurtulamamıştı. Bu sebeple burada bu konuya değinmek gerekir.[/FONT]

[B][SIZE=3][COLOR=Red]22.1.1.1. Tevbenin Kabul Zamanı[/COLOR][/SIZE] [/B]

[FONT=Arial]Hem Yunus[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselam hem kavmi, ölümle yüzyüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=Arial]“Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: “İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/17-18[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe etmiş, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu âyetlerden öğreniyoruz[/FONT][FONT=Arial]:
[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: “Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Enbiya 21/87-88[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kafirlerle beraber olma" dedi. "Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur" diye karşılık verdi: Nuh ise: "İkram ettikleri bir yana, bugün Allah'ın bu işinden koruyacak biri yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Hûd 11/42-43[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Firavun[/FONT][FONT=Arial] da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüzyüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=Arial]“İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takibettiler. Firavun boğulmayla yüzyüze gelince dedi ki, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/90-92[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar? Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]De ki: “Bekleyin; biz de bekliyoruz.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](En’âm 6/158[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Firavun[/FONT][FONT=MS Mincho] da tıpkı Yunus[/FONT][FONT=MS Mincho] aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. [/FONT][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=MS Mincho]“Firavun’u ve [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Zâriyat 51/40[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Kendini kınama, kafir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial] “Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]) vardır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Müminun 23/99-100[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Peygamberimiz şöyle demiştir: “Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][4][/I][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].”[/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:57 AM

[B][SIZE=3][COLOR=Red]22.1.1.2. Cezanın Gelişi[/COLOR][/SIZE][/B]

[FONT=Arial]Allah, cezayı hemen vermez. Yoksa yer yüzünde kimse kalmazdı. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Senden azabı çarçabuk getirmeni isterler. Eğer ecel-i müsemmâ olmasaydı, ne olursa olsun, bu azap gelip onları yakalardı. Yine de bu azap farkında olmadan, onlara birdenbire gelecektir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ankebut 29/53[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Eğer Allah insanları yaptıkları yanlışlardan dolayı hemen sorumlu tutsaydı, yeryüyüzünde tek bir canlı bırakmazdı. Ama Allah onları ecel-i müsemmâya kadar ertelemektedir. Ecelleri gelince ne bir an geri kalabilirler, ne de bir an ileri geçebilirler.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nahl 16/61[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Her ecelin yazıldığı bir belge (bir Kitap) vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini sabitleştirir. Ana Kitap Onun yanındadır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ra’d 13/38-39[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması bir deftere kaydedilmesin olmaz. Bu, Allah’a göre kolaydır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Fâtır 35/11[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Helvetica]İnsanlar ve toplumlar, yaptıkları davranışlarla ecellerinin kısaltılmasına, ecel-i müsemmâ[/FONT][FONT=Helvetica]larının bir kısmının silinmesine sebep olurlar. Mesela bir kişinin veya toplumun ecel-i müsemmâsı 100 yıl olsa, yaptığı davranışlarla bu eceli 80 yıla indirilmiş bulunsa 80 yıl dolduğu an ömür biter. Artık bu anda onlar, ne bunun önüne geçebilir, ne de Firavun[/FONT][FONT=Helvetica] gibi kendilerine süre tanınmasını isteme hakkına sahip olabilirler. Ama 80 yıl dolmadan kısa bir süre önce hatalarını anlayıp tevbe etse, ömrü 100 yıla çıkabilir.[/FONT]

[B][SIZE=3][COLOR=Red][FONT=MS Mincho]22.1.1.3. Musibetlerin Yazılma Zamanı[/FONT][/COLOR][/SIZE] [/B]

[FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Yeryüzünde veya kendinizde meydana gelen bir tek olay yoktur ki, onu yaratmamızdan evvel bir deftere yazılmış olmasın. Bu, Allaha göre kolaydır.”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](Hadid 57/22[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Olayın olması, bir kararın uygulanması gibidir. Mesela mahkemenin yazılı kararı olmadan bir ceza infaz edilemeyeceği gibi Allah’ın yazılı kararı olmadan da bir olay meydana gelmez. Bunu bir başka şekilde açıklayan âyet şudur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Allah'ın izni olmadıkça hiçbir olay meydana gelmez.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Teğâbün 64/11[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Tevbe[/FONT][FONT=Arial] ile ilgili âyetlerden, Nuh[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselamın oğlunun ve Firavun[/FONT][FONT=Arial]’un başına gelenlerden, bir de Yunus[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselam ile kavminin ikrama mazhar olmalarından anlıyoruz ki, bir olayın yazılması, meydana gelmesinin öncesine rastlamaktadır. Yukarıdaki âyette geçen; [/FONT][FONT=Arial]“onu (yani olayı) yaratmamızdan evvel[/FONT][FONT=Arial]” ifadesi, bunu desteklemektedir. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“Allah'ın izni olmadan hiç kimseye ölüm yoktur. Onun eceli yazılı olarak belirlenmiştir. Kim dünyalık isterse ona ondan veririz. Kim ahiret nimeti isterse ona da ondan veririz. Biz teşekkür edenleri ödüllendireceğiz.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Al-i İmran 3/145[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Allah’tan onay çıkar, yazı yazılırsa yapılacak bir şey kalmaz. Şu âyet bunu gösterir.[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“ [/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho][B]([/B][/FONT][FONT=MS Mincho]Uhud[/FONT][FONT=MS Mincho] savaşında içine düştüğünüz[B])[B][I] o kederden sonra sizi güven duygusu sardı, üzerinize tatlı bir uyku çöktü. İçinizden bir takımı böyleydi. Bir takımı ise kendi derdine düşmüş, Allah hakkında, gerçek dışı kuruntuya, cahiliye kuruntusuna kapılmıştı. Şöyle diyorlardı: "Bu işten elimize ne geçti?" De ki: "Bu iş, tamamıyla Allah rızası içindir". Onlar, sana açmadıkları bir şeyi içlerinde gizliyor "bu işte bir faydamız olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlardı. De ki: "Siz evlerinizde bile olsaydınız, öldürülecekleri yazılmış olanlar çıkar, yatacakları yere kadar giderlerdi". Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalplerinizde olanı iyice temizlemesi içindir. Allah içinizde ne olduğunu bilir.”[/I][/B][/B] [/FONT][FONT=MS Mincho](Al-i İmran 3/154[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT]

[B][COLOR=Red]22.2. Toplumların Eceli[/COLOR][/B]

[FONT=MS Mincho]Toplumların da eceli vardır. [/FONT][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Her topluluk için bir ecel vardır. Ecelleri gelince, ne bir an geri bırakılmalarını isteyebilirler, ne önüne geçebilirler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](A’raf 7/34[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“De ki : Allah dilemedikçe benim kendime ne bir zararım ne de bir yararım olabilir. Her topluluk için bir ecel vardır. Ecelleri gelince, ne bir an geri bırakılmalarını isteyebilirler, ne önüne geçebilirler.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/49[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Yunus[/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial] kavmi gibi, ecel gelmeden hatasını anlayıp dönüş yapan toplumlar, kalan süreyi tamamlarlar. Mesela 200 yıllık ömrü 150 yıla düşürülse, süre dolmadan hatasını anlayıp dönüş yapsa 200 yıllı tamamlamayı hak etmiş olur. [B][I]“Bu şundandır: Bir toplum kendinde olanı değiştirmedikçe Allah ona verdiği nimeti değiştirmez. Allah işitir, bilir.”[/I][/B][/FONT][FONT=Verdana]([/FONT][COLOR=black][FONT=Arial]Enfâl 8/53[/FONT][/COLOR][COLOR=black][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]Buraya kadar kişinin ve toplumun kendi ecelini kısaltması ile ilgili âyetleri gördük. Şimdi de kişinin başkasının ecelini nasıl kısaltabileceği ile ilgili âyetleri göreceğiz. [/FONT]

[B][COLOR=Red]22.1.2. Başkasının Ömrünü Kısaltmak[/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Musa[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselam ile Hızır[/FONT][FONT=Arial], bir erkek çocuğun, arka*daş*larıyla oynadığını görürler. Hızır, çocuğu öldürür. Musa hemen: “Bir cana karşılık ol*madan suçsuz bir canı öldürdün ha? Çok kötü bir şey yaptın” diye çıkışır. Hızır bunun sebebini şöyle[/FONT][FONT=MS Mincho] açıklar:[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“Oğlanın ana babası inanmış kimselerdir. Onun onları azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korktuk. İstedik ki Rableri onlara, daha temiz ve daha merhametli birini versin. Bunları kendiliğimden yapmış değilim...”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Bkz. Kehf 18/65-82[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Çocuğun eceli gelmiş olsaydı [/FONT][FONT=Arial]Musa aleyhisselam Hızır’a karşı çıkamaz, o da böyle bir[/FONT][FONT=MS Mincho] gerekçe ileri süremezdi.[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Bu konuda Peygamberimizden gelen bir nakil vardır. Sahabeden Cabir başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştır: “Yolculuktaydık, bir kişiye taş vurdu, başı yarıldı. Sonra ihtilam oldu ve arkadaşlarına “benim teyemmüm etmeme ruhsat var mı” diye sordu. Dediler ki, senin için bir ruhsat göremiyoruz; su kullanabilirsin.” Adam yıkandı ve öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin yanına vardık. Durum ona haber verilince dedi ki:[/FONT]
[FONT=MS Mincho]“Allah canlarını alsın, adamı öldürdüler. Bilgisizliğin ilacı sorup öğrenmektir. Teyemmüm etmesi veya yarasına bez bağlayıp meshetmesi ve bedeninin geri kalanını yıkaması yeterdi.”[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn5"][FONT=MS Mincho][FONT=MS Mincho][I][5][/I][/FONT][/FONT][/URL]
[FONT=Arial]Adam öldürmelerde de durum aynıdır. Mesela bir mümini kasten öldürene kısas uygulanır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Ey iman[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] edenler! Adam öldürmelerde size kısas farz[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] kılındı. Hüre hür, köleye köle[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial], kadına kadın. Kim öldürülenin kardeşi[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn6"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][6][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial] tarafından bir bedel[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] karşılığı bağışlanırsa, Mârufa[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn7"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][7][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial] uysun ve bedeli güzelce ödesin. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir ikramdır. Kim düşmanlığı bundan sonra da sürdürürse, ona acı bir azap vardır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/178[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Kısas, öldüreni öldürme ve yaralayanı yaralama anlamına gelir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn8"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].[/FONT][FONT=Arial] O tıpkı kırdığı camı taktırmak gibi, suçlunun verdiği zararı gidermektir. Öleni diriltmek mümkün olmadığından suçluya kısas uygulanır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Biz onlara Tevrat'ta şunu yazdık: «Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar, işte bunların hepsi kısastır. Kim hakkından vazgeçerse, bu onun için keffaret olur. Kimler de Allah Teâlâ'nın indirdiği ile hükmetmezlerse işte onlar yanlış yapmış olurlar.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Mâide 5/45[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Yaşatan ve öldüren Allah’tır. Onun verdiği hayata kasten son veren kişi suçu Allah’a karşı işlemiş olur. Birinin camını kasten kıran, camı taktırmakla cezadan kurtulamayacağı gibi kasten adam öldüren de kısasla kurtulamaz. Allah, bu suçun asıl cezasını ebedi cehennem olarak belirlemiş ve şöyle buyurmuştur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası Cehennemde sürekli kalmaktır. Allah ona gazap etmiş; onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/93[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Öldürülenin ömrü bitmiş olsaydı katili cezalandırmak anlamsız olurdu. O zaman, adam öldürmeyi yasaklamanın da bir anlamı olmazdı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Allah’ın dokunulmaz kıldığı kimseyi öldürmeyin, hukuka uygunsa başka. Haksız yere kim öldürülürse onun velisine yetki verdik o da öldürme işinde taşkınlık etmesin. Çünkü o, yardım görmüştür.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](İsrâ 17/33[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Bunlar, öldürülen kişinin eceli ile ölmediğini gösterir. [/FONT]

sevginur 14. November 2012 04:58 AM

[B][COLOR=Red]22.2. Allah Yolunda Kendini Feda Etmek[/COLOR][/B]

[FONT=MS Mincho]İnsanlar, canlarını Allah yolunda feda ederek de ecel-i müsemmâlarının kısalmasına yol açabilirler. Allah, bunun karşılığını kat kat verir. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“Hele Allah yolunda öldürülün veya ölün; görürsünüz ki, Allah’ın bağışı ve ikramı dünyada kalıp biriktireceğiniz şeylerden daha iyi olacaktır.”[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho](Al-i İmran 3/157[/FONT][FONT=MS Mincho])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Ölen kişi, ecel-i müsemmasının dolmasıyla ölür. Ama Allah yolunda öldürülen, canını Allah için feda ettiğinden canına karşılık Allah ona yeni can verir. [/FONT][FONT=Arial]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]Allah yolunda öldürülenlere [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Times New Roman][FONT=Times New Roman]«[/FONT][/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ölüler[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Times New Roman][FONT=Times New Roman]»[/FONT][/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial] demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ama siz bunu fark edemezsiniz.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/154[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]“[/FONT][B][I][FONT=MS Mincho]Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Onlar Rableri katında diridirler; kendilerine rızık verilir. Allah'ın onlara yaptığı ikram ile mutlu olurlar. Henüz aralarına katılmamış olanlara şu müjdeyi vermek isterler: “Üstlerinde ne bir korku olur, ne de üzülürler.” Allah'ın nimetini ve ikramını da müjdelemek isterler. Allah, müminlerin alacağı karşılığı azaltmayacaktır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Al-i imran 3/169-171[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Allah yolunda öldürülenler, verdikleri ömrün kat kat fazlasını alırlar. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Kim bir iyilikle gelirse ona onun on katı vardır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](En’âm 6/160[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Bu iyilik, Allah yolunda malını harcama şeklinde olursa 700 katına, hatta daha fazlasına çıkar. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial] “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren bir taneye benzer. Her başakta yüz tane vardır. Allah, dilediğine kat kat verir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Bakara 2/261[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Allah yolunda öldürülenin ömrü ise Kıyâmete kadar uzar. Onun ömrü bitmiş olsaydı fedakarlık yapmış ve böyle bir karşılığı hak etmiş olmazdı. Bu da Allah yolunda ölen ile öldürülenin farkıdır.[/FONT]
[FONT=Arial]İbnu Mes'ud[/FONT][FONT=Arial]’un bildirdiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yere bir dörtgen çizdi. Sonra, onun ortasını boydanboya keserek dışarı çıkan bir hat çizdi. Bu hattın içte kalan kısmına doğru bir çok küçük hatlar çizdi ve dedi ki:[/FONT][FONT=Arial] “[/FONT][FONT=Arial]Şu hat insandır. Şu onun ecelidir; kendini çepeçevre sarmıştır. Şu dışarı uzanan bölüm onun emelidir. [/FONT][FONT=Arial]Şu küçük hatlar da başa gelenlerdir. Şu hat onu alt etmezse bu eder. Bu da alt etmezse bu eder[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn9"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].[/FONT][FONT=Arial]”[/FONT]

[FONT=Arial]Peygamberimizin çizdiği çizgiyi şu şekilde gösterebiliriz. [/FONT]

[FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ, sağdan ve soldan gelen bela oklarına karşı insanları korumaktadır. Bir âyet şöyledir:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Kişinin önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, onlarda olanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilmesi diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ra’d 13/11[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]



[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ragıp el-İsfahani, Müfredât [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]طين[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]mad.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref2"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][2][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Alak [/FONT][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]علق[/FONT][/I][/B][FONT=Traditional Arabic])[/FONT][FONT=Arial] bulaşan ve yapışan nesne anlamına gelir. Bulaşıp yapıştığı için kızıl kana, koyu kana veya pıhtılaşmış kana da alak [/FONT][FONT=Arial]ya da alaka denir. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Müfredat [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]خلد [/FONT][/I][/B][FONT=Arial]mad. [/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][4][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Tirmizi, Daavat 98; İbn Mace, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, 2/132, 153.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref5"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][5][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Ebû Davûd, Taharet, 127.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref6"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][6][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Mirasçı yakınları.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref7"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][7][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Maruf; kısaca güzelliği akıl veya din yoluyla anlaşılan şey şeklinde tarif edilmiştir.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref8"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][8][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Lisan’ul-arab [/FONT][B][I][FONT=Traditional Arabic]قصص[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]mad.[/FONT]

[URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftnref9"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][9][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial] Buharî, Rikâk, 4.[/FONT]

aorskaya 14. November 2012 08:24 AM

[QUOTE=sevginur;14459][B][SIZE=5][COLOR=Red]22. ECELİN KISALMASI[/COLOR][/SIZE][/B]







[FONT=MS Mincho]Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT][COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Biz gökleri, yeri ve o ikisi arasında olanları ecel-i müsemmâsı olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ahkaf 46/3[/FONT][FONT=Arial]) [/FONT][/COLOR]
[FONT=Arial]İnsanlar hakkında da [/FONT][FONT=MS Mincho]şöyle buyurulur:[/FONT][FONT=MS Mincho]
[/FONT]
[COLOR=Red][FONT=MS Mincho] [B][I]“[/I][/B][/FONT][B][I][FONT=Arial]Sizi tînden yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Onun katında bir de ecel-i müsemmâ vardır.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](En’âm 6/2[/FONT][FONT=Arial])[/FONT][/COLOR]

[FONT=Arial]Göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsedilmesi önemlidir. Bunlardan biri, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir. Tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir. Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur. Tabipler ömür biçerken ona bakarlar. Ecel-i müsemmâ[/FONT][I][B]. [/B][/I][FONT=Arial] ise kişinin yaşayacağı süredir. Bu süre sonunda insan, dalından koparılmış çiçek gibi ölür. Tabii eceli 100 sene olanın ecel-i müsemmâsı 60 sene olabilir. Bu süreyi yalnız Allah bilir.
[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Tîn[/FONT][FONT=Arial], su ile toprağın karışmış halidir[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn1"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][1][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Su toprağa karışmazsa hayat olmaz. İnsan tohumu, topraktan gelen gıdalardan süzülen bir özden oluşur. Ana rahminde, yine topraktan gelen gıdalarla gelişir. İnsan ölünceye kadar topraktan beslenir. Ondan ayrılan her şey toprak olur. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[COLOR=Red][B][I][FONT=Arial]“Sizi önce topraktan sonra meni parçasından, sonra rahime yapışık kan pıhtısından[/FONT][/I][/B][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn2"][FONT=Arial][B][FONT=Times New Roman][B][2][/B][/FONT][/B][/FONT][/URL][B][I][FONT=Arial] yaratan odur. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarır, sonra kuvvetli çağınıza eresiniz, sonra da ihtiyarlar olasınız diye yaşatır. Bundan önce vefat edeniniz de olur. Bunlar ecel-i müsemmâya ulaşmanız içindir. Belki aklınızı kullanırsınız[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B].[/B][/FONT][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][FONT=Arial](Mümin 40/67[/FONT][/COLOR][FONT=Arial][COLOR=Red])[/COLOR][/FONT]


[FONT=Arial]Sonsuz hayat için yaratılan ve ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre onun ecel-i müsemmâsıdır. Bu süre içinde ruh, vücudu bir ev gibi kullanır. Vücut uykuya dalınca çıkar gider; uyanınca geri döner. Ölen vücut, yıkılan ev gibi olduğundan yeniden yaratılıncaya kadar ruh ona dönmez. [/FONT]
[FONT=Arial]Kıyâmet günü yaratılacak yeni vücut, ihtiyarlamayan, yaşlanmayan, hastalanmayan ve ölmeyen bir vücut olacaktır. Bunu âyetlerdeki ([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]خالدين[/FONT][/B][FONT=Arial]) = hâlidîn kelimesinden anlıyoruz. Kelimenin kökü olan [/FONT][FONT=Traditional Arabic]([/FONT][B][FONT=Traditional Arabic]الخلود[/FONT][/B][FONT=Arabic Transparent]) = el-hulûd[/FONT][FONT=Arial]; bir şeyin bozulmayacak özellikte olması ve bulunduğu hal üzere kalması anlamınadır[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn3"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][3][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial]. Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial] [B][I]“İman etmiş ve iyi iş yapmış olanlar cennetin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâliddirler.”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](Bakara 2/82[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Cehennemlikler de aynıdır. Onlarla ilgili olarak da şöyle buyurulur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Görmezlik edip kâfir olan ve ayetlerimiz karşısında yalan söyleyenler cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada hâlidirler.” [/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Bakara 2/39[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Cehennemliklerin [/FONT][FONT=Arial]sad[/FONT][FONT=Arial]ece derileri değişir. Bunu şu âyetten öğreniyoruz[B]:[/B][/FONT][B][I][FONT=Arial] “[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=MS Mincho]Ayetlerimizi görmezlikten gelenleri ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar[/FONT][/I][/B][FONT=MS Mincho].[/FONT][B][FONT=Arial]”[/FONT][/B][FONT=Arial](Nisa 4/56[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Ölümsüz bir ruh taşıyan insanın dünyada geçireceği süre, vücudun canlı kaldığı süredir. İnsan bazen kendi eliyle, bazen başkasının eliyle hayatını kaybedebilir. Bu, ona verilen sürenin, yani ecel-i müsemmasının bitmesinden önce olur. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][B][I][FONT=Arial]“Her ecelin yazıldığı bir belge (bir Kitap) vardır. Allah dilediğini siler (kısaltır), dilediğini sabitleştirir. Ana Kitap onun yanındadır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Ra’d 13/38-39[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Yaşayanın yaşatılması ve ömrünün kısaltılması bir deftere kesin olarak kayıtlıdır. Bu Allah’a kolaydır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Fâtır 35/11[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Ayetlere bakılanca iki şeyin eceli kısalttığı görülür; biri yanlış davranışlar, diğeri kendini Allah yolunda feda etmektir. [/FONT]

[B][COLOR=Red]22.1. Yanlış Davranışlar[/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Kişi, yanlış davranışlarla kendi ecelini kısalttığı gibi suçsuz birinin ecelinin kısalmasına da yol açabilir. [/FONT]

[B][COLOR=Red]22.1.1. Kişinin Kendi Ecelini Kısaltması[/COLOR][/B]

[FONT=Arial]Yapılan yanlışların eceli kısaltacağı konusunda en iyi örnek, Yunus aleyhisselam ve kavmidir. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur: [/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Yunus da elçilerden biridir. Bir gün dolu bir gemiye kaçtı. Diğer yolcularla kur’a çekti ve kaybetti. Sonra onu bir balık yutuverdi, o kendini kınayıp duruyordu. Eğer tesbih etmeseydi yeniden dirilecekleri güne kadar balığın karnında eriyip gidecekti. Tesbih edince onu boş bir yere attık; hasta bir haldeydi. Yanıbaşında kabakgillerden bir bitki bitirdik. Halbuki onu yüz binlere, daha da çok kimselere elçi göndermiştik. Nihayet onlar ona inandılar. Biz de onları bir süreye dek nimetlendirdik.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Sâffât 37/139-148[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Sonra Yunus aleyhisselam kavmine döndü. Daha önce ona inanmayan kavmi bu defa inandı ve helaktan kurtuldu. Bunu da şu âyetler haber vermektedir:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Azap gelip çatmadan imana gelip de imanı kendine fayda vermiş bir tek kavim olsaydı keşke; Yunus kavmi başka, onlar iman ettiler; biz de kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik ve onları bir süre daha yaşattık.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/98[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT][FONT=Arial] [B][I]“Elçiler, toplumlarına dediler ki: “Allah hakkında şüphe mi olur; göklerin ve yerin yaratıcısı hakkında? O, günahlarınızı bağışlamak ve ecel-i müsemmânıza kadar yaşatmak için size çağrıda bulunmaktadır.”[/I][/B] [/FONT][FONT=Arial](İbrahim 14/10[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra hakîm olan ve her şeyin iç yüzünü bilen Allah tarafından açıklanmıştır. Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Ben onun tarafından bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona dönün ki sizi ecel-i müsemmâ gelinceye kadar güzel bir şekilde yaşatsın. Fazlasını yapana, kendi katından daha fazlasını versin. Eğer yüz çevirecek olursanız, o büyük günün azabına uğramanızdan korkarım.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial]([/FONT][FONT=Arial]Hûd 11/1-3[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Biz Nuh[/FONT][/I][/B][FONT=Arial][B][I]’u kavmine elçi gönderdik; kendilerini acıklı bir azap çarpmadan önce onları uyar diye. Nuh[/I][/B][/FONT][FONT=Arial] [B][I] dedi ki: “Kavmim! Ben sizi açıkça uyaran bir kişiyim; Allah’a kul olun; ondan sakının, sözlerimi dinleyin ki Allah günahlarınızı bağışlasın, sizi ecel-i müsemmânıza kadar yaşatsın. Çünkü Allah’ın belirlediği ecel gelince artık geri bırakılmaz. Bunu bir bilseydiniz.”[/I][/B][/FONT][FONT=Arial](Nuh 71/1-4[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Tevbe[/FONT][FONT=Arial], hem Yunus aleyhisselamın hem de kavminin kurtuluşunu sağlamıştı. Firavun da tevbe etmişti ama boğulmaktan ve kâfir olarak ölmekten kurtulamamıştı. Bu sebeple burada bu konuya değinmek gerekir.[/FONT]

[B][SIZE=3][COLOR=Red]22.1.1.1. Tevbenin Kabul Zamanı[/COLOR][/SIZE] [/B]

[FONT=Arial]Hem Yunus[/FONT][FONT=Arial] aleyhisselam hem kavmi, ölümle yüzyüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=Arial]“Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: “İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Nisa 4/17-18[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[FONT=Arial]Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe etmiş, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu âyetlerden öğreniyoruz[/FONT][FONT=Arial]:
[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: “Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Enbiya 21/87-88[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur[/FONT][FONT=Arial]:[/FONT]
[FONT=Arial]
[/FONT]
[B][I][FONT=Arial]“Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kafirlerle beraber olma" dedi. "Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur" diye karşılık verdi: Nuh ise: "İkram ettikleri bir yana, bugün Allah'ın bu işinden koruyacak biri yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Hûd 11/42-43[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]


[FONT=Arial]Firavun[/FONT][FONT=Arial] da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüzyüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=Arial]“İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takibettiler. Firavun boğulmayla yüzyüze gelince dedi ki, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım." "Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Yunus 10/90-92[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[B][I][FONT=MS Mincho]“Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar? Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]De ki: “Bekleyin; biz de bekliyoruz.” [/FONT][/I][/B][FONT=Arial](En’âm 6/158[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=MS Mincho]Firavun[/FONT][FONT=MS Mincho] da tıpkı Yunus[/FONT][FONT=MS Mincho] aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. [/FONT][FONT=Arial]Allah[/FONT][FONT=Arial] Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]



[B][I][FONT=MS Mincho]“Firavun’u ve [/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Zâriyat 51/40[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Kendini kınama, kafir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. [/FONT][FONT=MS Mincho]Allah Teâlâ şöyle buyurur:[/FONT]
[B][I][FONT=Arial] “Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terkettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah[/FONT][/I][/B][B][I][FONT=Arial]) vardır.”[/FONT][/I][/B][FONT=Arial](Müminun 23/99-100[/FONT][FONT=Arial])[/FONT]
[FONT=Arial]Peygamberimiz şöyle demiştir: “Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder[/FONT][URL="http://www.ilimhazinem.com/#_ftn4"][FONT=Arial][FONT=Times New Roman][I][4][/I][/FONT][/FONT][/URL][FONT=Arial].”[/FONT][/QUOTE]

Sevgili Sevginur kardeşim,

Bu başlığa alıntıladığınız yazıları, alıntıladığınız yerde buna ilişkin itirazlar varsa onlarıda görüp anlayarak alıntılamanız herkes için çok önemlidir. Alıntıladığınız yeri bilemediğimden, belki, alıntıladığınız yerde bu kısma ilişkin aksi yazılarda olmayabileceğinden, bu kısımdaki anlatımlar size mantıklı geldiği için buraya alıntılamış olabilirsiniz.

Ancak; ecel nedir, müsemma ecel nedir, insan yada toplumların eceli uzayıp kısalırmı, hatta katil maktülün ecelini kılatmışmıdır, katil öldürmeseydi maktül yaşarmıydı, maktül zaten ölecekse katil neden ceza alırdı vb. soruların cevaplarını da kapsayacak şekilde bu yazıdaki kabulün tersine; "ECELİN TEK OLDUĞU, UZAYIP KISALMAYACAĞI VE BU TEK ECELE MÜSEMMA ECEL DENDİĞİ" ni anlatan itiraz yazılarım vardır.

Aslında bu forumda da bu konuyu bir başlık altında ele almıştım. Şimdi, bu yazınızı o başlık altına taşıyarak, sizin ve diğer kardeşlerimin bu yazdıklarınızı oradaki anlatımlarla karşılaştırmasını ve hangisi akıllarına yatıyorsa onu kabul etmelerini öneriyorum.

Not: bu yazınız; "Ecel tekmidir, eceli kaza ve eceli müsemma nedir, maktul öldürülmeseydi yaşarmıydı" başlığına ([url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2860[/url]) alıntılanmıştır.

selamlarımla...
aorskaya

sevginur 14. November 2012 04:55 PM

ve aleykum degerli kardeşim aorskaya..


Bir süre vaktim oldugunca Süleymaniye vakfının derslerini izledim izleyici olarak internetten merak ettiklerimi sordum verdikleri bilgileri araştırdım.Kimisi kafama yattı kimisi yatmadı..Ecel konusunu tam izlemedim bilgim yok ..Bu kitapı netten araştıranlar için ekledim üzerinde konuşulur diye düşündüm nitekim konuşulmuş..
Alıntı yaptığım yerde sürekli güncelledim katılım hiç yoktu.. Rabıta konusu ve şefaat konusunda bir kaç tartışma yaşandıgsada itiraz edenler elleri boş döndüler yada kafaları karıştı..sizleri çok takdir ediyorum..elinizden geldiğinizce karşı tarafı bilgiye davet ediyorsunuz soruyor ögreniyor öğretiyor bilgiyi sağlamlaştırmaya çalışıyorsunuz..Aslında hepsine katılmak istiyorum şu an yogunum telafi edeceğim inşALLAH

Selametle

sevginur 17. November 2012 08:18 AM

Konu için sudeka kardeşimden Allah razı olsun..:)
sayfa sayfa kitabı eklemişti..Paylaşmak güzeldir istifade edenlerden olalım duasıyla

aorskaya 17. November 2012 09:15 AM

[QUOTE=sevginur;14603]Konu için sudeka kardeşimden Allah razı olsun..:)
sayfa sayfa kitabı eklemişti..Paylaşmak güzeldir istifade edenlerden olalım duasıyla[/QUOTE]

Sevgili sevginur,

[COLOR="Blue"][I]Sayfa sayfa kitap eklemek, bunlarda katılıp katılmadığınız yerleri belirtmeden olursa, onlardakini doğru bulduğunuz, onayladığınız ve tavsiye ettiğiniz anlamına gelir.
[/I][/COLOR]
[COLOR="Red"][I]Bu da içeriğini bilmeden yaptığınız şeylerle faydalanan kimseler olabileceği gibi yanlışa düşenleri de doğurabilecektir. Bu durumda, yanlışa düşmesinde sizin de sorumlu olduğunuzu atlamadan, içeriğini anlamadan, bilmeden aktarmaryınız.[/I][/COLOR]

[B]Bu yazıları tenzih ederim, ama; "Dine bir şeyler sokmak isteyen kimselerin; önce dinle ilgili bir çok doğruyu konu edinirken, araya yanlış sokup tekrar doğrularla devam ederek, aradaki yanlışında doğru sanılmasını, doğru kabul edilip ona göre yaşanmasını sağlamaya çalıştıklarını" bilmiyor olabilirsiniz.[/B]

[COLOR="Red"]Ama, bunlar oluyor ve müslüman bunlara karşı uyanık olmalı, aktardığı her cümleyi anlayarak, kabul ederek aktarmalı, yada çekimser, bilmediği notlarıyla aktarmalıdır.
[/COLOR]
Biraz sert gibi gelen ifadelerim, konunun ciddiyetini anlatabilmek ve daha önceki tecrübelerim nedeniyle yanlışa düşülmesini engellemek adına, konuyu yumuşatmadan katı gerçekler olarak sunulması gerektiğindendir.

Aksi anlamalar olursa üzülürüm, sadece din ciddi iştir, hafife almaya gelmez, beni de bunu bilen ve bu konuda hassasiyetleri olan biri olarak dikkate alın lütfen...

selamlarımla,
aorskaya


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:12 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam