Talâk Suresi
99 (65). Talâk Suresi
MEDENÎ, 12 ÂYET GİRİŞ Adını 1-7. âyetlerdeki talâk konusundan alan sûrenin, Medîne'de 99. sırada indiği kabul edilir. Bu sûrede, ekserisi Bakara sûresi'nde yer alan boşama-boşanma, iddet ve emzirme, emzirme ücreti ve boşanmış kadının barınması ile ilgili tamamlayıcı hükümler yer almaktadır. “Küçük Nisâ sûresi” de denilen bu sûrenin âyetlerinin neden ayrı bir sûre yapıldığının makul bir açıklaması yoktur. RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA MEAL: 1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'a takvâlı davranın. Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. 2-3. Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları ma‘rûf ile tutun, yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. 4. Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmalarıdır [doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır]. Kim Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], ona işinde bir kolaylık kılar. 5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], onun kötülüklerini örter ve onun için mükâfâtı büyütür. 6. O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla zararlaşmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın [nafaka verin]. Sonra sizin için emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda ma‘rûf ile müşâvere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık onun [babası] için, başka bir kadın emzirecektir. 7. Geniş imkânları olan, geniş imkânlarına göre harcasınlar [nafaka versinler]. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık kılacaktır. 8. Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. 9. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. 10-11. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. 12. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur. TAHLİL: 1. Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'a takvâlı davranın. Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. 2-3. Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları ma‘rûf ile tutun, yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. Bu âyetler, aile hukukunun temel kurallarından birisi olan “boşama/boşanma” konusunun ilkelerini belirler. Burada muhatap, kamu otoritesidir. O dönemde kamu otoritesinin başı olması münasebetiyle hitap Rasûlullah'a yapılmıştır. O nedenle buradaki emirler, kişilere değil kamuya yöneliktir. Boşanma hem erkeği, hem kadını, hem çocukları, hem de onların ailelerini ilgilendiren ciddi bir mesele olup duygusal davranacak kimselerin kontrolüne verilemeyecek kadar önemlidir. Boşama/boşanma konusunda daha önce şu âyetler inmişti: Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hakk sahibidirler. Onların da aleyhlerindeki gibi, ma‘rûf ile kendileri için de vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah azîz'dir, hakîm'dir. Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya ma‘rûf ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah'ın sınırlarını ikâme edememekten korkmaları başkadır. Artık eğer siz bunların, Allah'ın sınırlarını ikâme edememelerinden korktuysanız, kadının fidye vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah'ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, zâlimlerin ta kendisidir. (Bakara/228-229) Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini de bitirdiklerinde, artık onları ya ma‘rûf ile tutun veya ma‘rûf ile salın, hakklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın âyetlerini oyuncak da edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri] hatırlayıp düşünün. Hem Allah'a takvâlı davranın ve şüphesiz Allah'ın her şeyi en iyi bilen olduğunu bilin. Ve siz kadınları boşayıp da onlar, sürelerinin sonuna geldikleri zaman, eşleriyle aralarında ma‘rûf ile [meşru bir şekilde] rızalaştıkları zaman, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu, sizden Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimselerin kendisi ile öğütleneceğidir. İşte bu, sizin için daha uygun ve daha nezihtir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara/231-232) Salâtları ve en hayırlı salâtı muhafaza edin [elbirlik koruyun]. Ve Allah için sürekli saygıda durarak kalkın [işe koyulun; eğitim-öğretim ve sosyal yardım kurumunu işletin]. Ama, eğer korktuysanız, o zaman yaya veya binekli olarak giderken muhafaza edin. Sonra da güvene erdiğinizde bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah'ı hemen zikredin. (Bakara/238-239) Ve eğer ikisinin [karı-kocanın] arasının açılmasından korktuysanız, o zaman bir hakem onun [erkeğin] yakınlarından, bir hakem de onun [kadının] yakınlarından kendilerine gönderin. Bu ikisi [karı-koca] gerçekten düzeltme [barışmak] isterlerse, Allah onların [karı-kocanın] arasında geçim verir. Şüphesiz Allah, alîm'dir, habîr'dir. (Nisâ/35) Yukarıdaki âyetlerdeki hükümleri tamamlayıcı mahiyette olan bu âyetlerde şu hükümler yer almaktadır: • Kadınlar boşandığı zaman, iddetleri için boşanmalı; iddetsiz boşanmamalı ve iddet sayılmalıdır. • Apaçık bir fâhişe yapmaları hâli dışında, kadınlar evlerinden çıkarılmamalı, kendileri de çıkmamalıdır. • Sürelerinin sonuna vardıklarında kadınlar ya ma‘rûf ile tutulmalı [nikâh yenilenmeli], yahut ma‘rûf ile onlardan ayrılınmalıdır. • Bu gelişmelere adalet sahibi iki kişi şâhit tutulmalıdır. • Şâhitlik Allah için ayakta tutulmalı, hiçbir şeyden etkilenilmemelidir. Bu ilkelerin yanısıra insanlara ve kamu otoritesine de birtakım ihtarlarda bulunulmaktadır: Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'a takvâlı davranırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini ulaştırandır [yerine getirip, gerçekleştirendir]. O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir]. 4. Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmalarıdır [doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır]. Kim Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], ona işinde bir kolaylık kılar. 5. İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'a takvâlı davranırsa O [Allah], onun kötülüklerini örter ve onun için mükâfâtı büyütür. Yukarıdaki pasajda, Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın ve O [Allah], kesinlikle her şey için bir ölçü kılmıştır [koymuştur, belirlemiştir] buyurulmuştu. Burada ise iddet ve onun müddeti bildirilmektedir. Şöyle ki: • Yaşlılık sebebiyle hayızdan kesilmiş kadınların iddeti üç aydır. • Henüz hayız görmeyen kadınların iddeti de aybaşından kesilmiş kadınlarınkinin aynısıdır. Âyette geçen ay hâli olmayanlar ifadesiyle, “anormal olarak ay hâli olmayanlar” kastedilmiştir; çocuk yaştaki evlendirmelerle ilgisi yoktur. Rüşd evliliğe bağlandığından, cinsel yönden gelişmemiş çocukların evlendirilmesi İslâmî açıdan cinâyettir. Çünkü bu evlilik ve cinsel birleşme, o çocuğun hem fizikî gelişimi, hem de psikolojik durumu açısından çok sakıncalıdır. • Hamile kadınların bekleme süresi [iddet], doğum ile sona erer. Bu âyetin iniş sebebi ile ilgili kaynaklarda şu bilgiler verilmiştir: Mukâtil dedi ki: Yüce Allah'ın, Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kuru müddeti beklerler (Bakara/228) buyruğu zikredilince, Hallad b. en-Nu‘mân, “Ey Allah'ın Rasûlü! Peki ay hâli görmeyen kadın ile ay hâlinden kesilmiş olan kadının ve hamile kadının iddeti nedir?” diye sordu. Bunun üzerine, Kadınlarınız arasından ay hâlinden kesilmiş olanlarla... (yani, artık ay hâli görmeyen kadınlarla…) âyeti nâzil oldu.[1] Rivâyet olunduğuna göre Mu‘âz b. Cebel, “Ey Allah'ın Rasûlü! Biz hayız gören kadınların iddetinin ne olduğunu öğrendik. Peki, hayız görmeyenlerin iddeti nedir?” deyince, Cenâb-ı Hakk, işbu âyetini indirdi.[2] Daha evvel iddetle ilgili şu âyetler inmiş ve diğer iddet hükümleri bildirilmişti: İçinizden vefat edip ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on (gün) beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında ma‘rûf ile yaptıklarında sizin için bir günah yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Bakara/234) Eğer boşamaya karar vermişlerse de, şüphesiz Allah, en iyi işitendir, en iyi bilendir. Boşanmış kadınlar da, kendi kendilerine üç âdet süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Ve onların kocaları, barışmak isterlerse o süre içersinde onları geri almaya daha çok hakk sahibidirler. Onların da aleyhlerindeki gibi, ma‘rûf ile kendileri için de vardır. Erkekler için de, onların üzerinde bir derece vardır. Ve Allah azîz'dir, hakîm'dir. (Bakara/227-228) Ey iman etmiş kimseler! Mü’min kadınları nikâh edip, sonra onlara dokunmadan boşadığınız zaman, artık sizin için üzerlerinde sayacağınız bir iddet yoktur. Derhal onları kazançlandırın ve onları güzel bir şekilde salıverin. (Ahzâb/49) 6. O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla zararlaşmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın [nafaka verin]. Sonra sizin için emzirirlerse onlara ücretlerini verin ve aranızda ma‘rûf ile müşâvere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık onun [babası] için, başka bir kadın emzirecektir. 7. Geniş imkânları olan, geniş imkânlarına göre harcasınlar [nafaka versinler]. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık kılacaktır. Bu âyetlerde de aile hukukuna dair bazı ilkeler ortaya konulmaktadır. Şöyle ki: • Boşanan kadınlar, imkânlar ölçüsünde ikâmetgâhın bir bölümünde oturtulmalı ve onları sıkıştırmak için onlara zarar verilmemeli onlardan da zarar görülmemelidir. • Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verilmelidir. • Bebeklerini emzirirlerse onlara ücretleri verilmeli ve kendileriyle ma‘rûf ile müşâvere yapılmalıdır. • Eğer güçlük çekerseniz [kadın emzirmek istemezse, ücret konusunda anlaşmazlık olursa], masrafı baba karşılamak sûretiyle çocuk başka bir kadına emzirtilmelidir. Eğer çocuk öz annesinden başkasının memesini kabul etmeyecek olursa, o takdirde anne çocuğunu emzirmekle yükümlüdür. • İmkânı geniş olan geniş imkânlarına göre, rızkı kısıtlı tutulan da Allah'ın kendisine verdiğinden imkânları ölçüsünde harcamalıdır [nafaka vermelidir]. Bakara sûresi'nde boşamada uygulanması gereken ilkelerle ilgili şu âyetler yer almıştı: Anneler çocuklarını, –emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için– tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da onların [emzirenlerin] yiyecekleri ve giyecekleri ma‘rûf üzere bir borçtur. Kişi sadece gücüne göre mükellef olur. Ve çocuğu sebebiyle bir anne, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Vârise de bunun aynı borçtur. Eğer ikisi [ana ve baba] birbirleriyle istişâre edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu sütten ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı emzirtmek isterseniz, vereceğinizi ma‘rûf ile teslim ettiğiniz zaman, bunda da size bir günah yoktur. Ve Allah'a takvâlı davranın ve şüphesiz Allah'ın yaptıklarınızı çok iyi gören olduğunu bilin. İçinizden vefat edip ve geride eşler bırakan kimselerin hanımları da, kendiliklerinden dört ay ve on (gün) beklerler. Sonra süreleri sona erdiği zaman, artık kendileri hakkında ma‘rûf ile yaptıklarında sizin için bir günah yoktur. Ve Allah, yaptıklarınıza haberdardır. Ve bu kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya içinizde tutmanızda size bir günah yoktur. Allah, şüphesiz sizin onları anacağınızı bilir. Fakat ma‘rûf bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan süre sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin [kesin karar vermeyin]. Bilin ki şüphesiz Allah içinizdekini bilir. Öyle ise O'ndan sakının. Yine bilin ki şüphesiz Allah gafûr'dur, halîm'dir. Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız size bir günah yoktur. Ve onları kazançlandırın. Geniş olan hâline göre, eli dar olan da hâline göredir. Ma‘rûfa göre kazanç, muhsinler [iyilik-güzellik üretenler] üzerine bir borçtur. (Bakara/233-236) 8. Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. 9. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. 10-11. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. 12. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur. Bu âyet grubu, Ra‘d/43'de, Sen gönderilmiş elçi değilsin diyen kâfirlere/müşriklere bir ültimatomdur. Onlar, bu âyetlerdeki tehditlerle daha evvel de muhatap olmuşlardı. Burada da onlar ilk önce, Kentlerden niceleri var ki Rabb'lerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik. Böylece onlar işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir hüsran olmuştur. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır şeklinde tehdit edilmiş, ardından da, O hâlde ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'a karşı takvâlı olun. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve sâlihâtı işlemiş kimseleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini [mucizelerini] okuyan bir elçi indirdi. Ve Allah'a inanır ve sâlihi işlerse O [Allah], onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere girdirir. Allah onun için rızkı güzelleştirmiştir. Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yaratandır Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk bunlar arasında iner durur buyurularak kurtuluşa çağrılmışlardır. Allah doğrusunu en iyi bilendir. [1] Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur’ân. [2] Râzî, Mefâtihu'l-Ğayb |
[QUOTE=Taner;6191]99 (65). Talâk Suresi
4.Ve kadinlarinizdan aybasindan kesilenler ve [U]ay hâli olmayanlar[/U]; eger süphe ederseniz, onlarin bekleme süresi üç aydir. Gebe olanlarin da bekleme süresi, yüklerini birakmalaridir [dogum yapmalari veya düsük yapmalaridir]. Kim Allah'a takvâli davranirsa O [Allah], ona isinde bir kolaylik kilar. Âyette geçen [U]ay hâli olmayanlar[/U] ifadesiyle, “[B]anormal olarak[/B] ay hâli olmayanlar” kastedilmistir; çocuk yastaki evlendirmelerle ilgisi yoktur. Rüsd evlilige baglandigindan, cinsel yönden gelismemis çocuklarin evlendirilmesi islâmî açidan [B]cinâyettir[/B]. Çünkü bu evlilik ve cinsel birlesme, o çocugun hem fizikî gelisimi, hem de psikolojik durumu açisindan çok sakincalidir.[/QUOTE] Evlenecek olgunluga erismemis çocuklarin evlendirilmesi yukardaki açiklamayi yapan sayin Hakki Yilmaz'a göre [B]cinayettir[/B] ama Elmalili ve DiB eski baskani Süleyman Ates'e göre caizdir. Nurettin Yildiz'a göre ise 6 yasindaki kizlarla dahi evlenilebilir. Bundan ne anlamaliyiz? |
Son günlerde tartışılan ve küçük kızların evlenebileceğine dair delil gösterilen Talak 4 ayetindeki 'adet görmeyen kadınlar' ifadesinin ne anlama geldiğini fıkhi ve tıbbi açıdan inceleyerk bu tezin çůrütüldůğů Fatih Orum ile birlikte yazdığımız (Ankara Ilahiyat Dergisinde yayımlanan) makaleyi tavsiye ederim. Ilgili makalenin linki; [URL="http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/1936/20288.pdf"]http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/1936/20288.pdf[/URL]
Zeki Bayraktar |
Sayin Zeki Bayraktar,
Makalenizi okumaya çalistim ama o kadar gereksiz sözlerle doldurmussunuz ki SIKILDIM, vaktime yazik oluyor duygusuna kapildim. Oysa ilgili ayette dile getirilen gerçek basittir: [U]Ilk âdet[/U]ini görmemisken [COLOR="Red"]bosamak[/COLOR]ta oldugunuz esinizin bekleme süresi 3 tane 29.5 gündür. Yani ülkemizde yapilan arastirmalarin ortaya koydugu üzere ilk âdet yaşi yaklasik 13 olduguna göre 13'ÜNDEN ÖNCE bosuyorsunuz esinizi. Peki... elmalilarin, mevdudilerin, nurettin yildizlarin, süleyman ateslerin icazetine dayanarak* napmistiniz? 13'ÜNDEN ÖNCE nikahiniza almistiniz onu. Âdet görmesi [B]normal[/B] olan bir kizi ilk âdetini görecegi 13'ünden önce [COLOR="Red"]bosamak[/COLOR] üzere 11'inde nikahiniza alir misiniz? Isleyen AKIL ne der buna? Evlenecek olgunluga ermemis kizlarla evlenme icazeti isleyen aklin geregi degildir, DUMURA UGRAMIS aklin yedigi nanedir. ASIL vurgulanmasi gereken ise sayin Hakki Yilmaz'in [B]anormal âdet[/B] diye andigi gecikmis [U]ilk âdet[/U]tir (delayed menarche). Zira bir kiz eger örnegin bahçedeki hurma agaçlarini sulamak için kuyudan kovayla su çekmek gibi sürekli agir isler yaparsa o kizin ilk âdeti gecikebilir. Makalenizde göremedim onu, var mi? ________________________________ *DUMURA UGRAMIS AKIL Elmalili: Bunlar… [U]henüz büluga ermemis[/U] olduklarindan dolayi hayiz görmemis olanlari da kapsamaktadir. Mevdudi: [U]Büluga ermedigi için[/U] hayiz görmeyen… kadinlar. Nurettin Yildiz: Evlilikle ilgili şeriatimiz islamin yaş haddi yoktur. Bu ne demek? [U]Bülug çagindan önce[/U] de bir çocuk evlenebilir... Süleyman Ates: "وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ, Henüz âdet görmemis olanlar da böyledir" cümlesi [U]âdet çaginin altinda[/U] olan… kadinlari da kapsar. |
Bu site Hakkı Yılmaz'ın mı?
|
[QUOTE=lovesoft;21481]Bu site Hakkı Yılmaz'ın mı?[/QUOTE]
Hakkı Yılmaz'ın sitesi değil. [URL="http://www.hanifler.com/index.php?do=cfrules"]Forum kuralları[/URL] çerçevesinde paylaşım yapan herkesin faydalandığı bir site olması için gayret gösterenler var. |
[QUOTE=Hasan Akçay]*DUMURA UGRAMIS AKIL
Elmalili: Bunlar… henüz büluga ermemis olduklarindan dolayi hayiz görmemis olanlari da kapsamaktadir. Mevdudi: Büluga ermedigi için hayiz görmeyen… kadinlar. Nurettin Yildiz: Evlilikle ilgili şeriatimiz islamin yaş haddi yoktur. Bu ne demek? Bülug çagindan önce de bir çocuk evlenebilir... Süleyman Ates: "وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ, Henüz âdet görmemis olanlar da böyledir" cümlesi âdet çaginin altinda olan… kadinlari da kapsar.[/QUOTE] Lütfen, bir arkadaş "PEDOFİLİ" kelimesinin lügat manasını yazabilir mi? Ki bu adamların Müslümanlığı hangi hale koymaya çalıştıklarını ve insanları nasıl kandırıp Allah'a iftira attıklarını görüp teşhis edelim. Yazık insanlığa. Yazık o minik kızcağızlara. Sitemizin "İndiriliş Sırasına Göre Necm Necm Kuran'ın Türkçe Meali" başlığı altındaki Talak Suresi'nde bazı açıklamalarımız olmuştu. Fakat konu "nesep" konusuna kaydığından gerekli açıklamalar orada yapılamamıştı. Pedofili konusundan sonra yeniden değinmeye çalışacağım. Çünkü Talak Suresinin konusu karı-koca hukuku, evlenme-boşanma değil. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Pedofilinin Cumhurbaşkanı'nın oğlunun başkanı olduğu eğitim vakfının icraatlarından erkek dişi fark etmeden sübyancılık olduğunu öğrenmiştik; hatırlamanız lazım. Hani kafası mafası kapalı, galiba aileden sorumlu, bir kadın bakan vardı da çocuğu değil de vakfı korumuştu ya!
Her ne ise..... Gelelim sure'nin ilk başlangıç kelimesi" Ey Peygamber"e. "İddialara göre erkeklerin kadınları boşamalarını ve bunun devamındaki olayları anlatan bir surenin ilk ayeti acaba neden "Ey Peygamber" diye başlar da "Ey Erkekler" diye başlamaz. Bir bilen lütfen bunu bir izah ediverirse mutlu olurum. Aklım ermiyor. İlişki kuramıyorum. "[COLOR="Red"]Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın[/COLOR]". İddetleri için boşayın ne demek? Ve bir de bunun yanında: İddeti sayın? Kadınlar iddeti sayacaklar, yani eğer bu arada bir çocuk doğarsa neseb karışıklığını önlemek/babanın kimliğini saptayabilmek için bu müddet zarfında cinsel ilişkide bulunmayacaklar. Ya erkekler? Neden? Kadın bu yönden matemde erkek ise başka kadınlarla "vur patlasın, çal oynasın" hakkına sahip. Hangi adalete sığar bu ki hele boşanmaya erkek sebep olmuşsa! Denecek ki "yaratılışa". Ama konu yaratılış değil "adalet". Allah adildir. Ama bu uygulama adil değil! O halde bu deyiş Allah'tan değil. İddeti saymaya ne zaman başlayacağız? Boşandıktan sonra mı. boşanmadan evvel mi? Evvel ise ya kadın "Dün gece beraber olduk. Bana sahip oldu." derse? Öbür yandan ise kadın hür, çekip gitme hakkına sahip. Zorla tutamazsınız. Ne yapabilirsınız? Hiç bir şey. Aksi suç olur. ".......Apaçık bir fâhşa yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar." "fahşa" kelimesi edeple ilgili bir davranış ifadesi değildir. Bu kelime "ekonomik" bir davranışı anlatır ve de "ihtiyaçtan fazlasını hem de aşırı surette tüketmek/harcamak" demektir. Hadi diyelim ki bu ifadeyi bir edep ifadesi olarak kabul edelim: "boşanmalarına rağmen bunlar aynı evde yaşıyorlar" dedikodularına rağmen kadın evden ayrılmadı ve de siz de onu fahşa yaptığı için dışarı çıkartmıyorsunuz! Hangi hakla.... Yahu boşadın artık... Sana ne !... Ne yaparsa yapar. Meali iyi okuyun; ilişkisi fahşaya varmaz ise , kadının dışarı çıkmasına izin vermeye mecbursunuz. Hatta Sayın Taner'in yukarıda verdiği çeviriyi bir daha okursanız "fahşa yapmaları dışında evlerinden çıkarmayın, yani fuhuş yapacaklarsa çıkartın" dediğini fark edeceksiniz. Allah'ın günü üç posta dayak yiyen kadın boşandıktan sonra o kadınlara "kendileri de çıkmasınlar" diyeceksiniz ha! Var mı öyle bir cesur? Daha birinci ayeti şöyle üstünkörü irdelediğimizde görüyoruz ki saçmalıklar ve aykırılıklar dolayısı ile bu ayet ve sure boşanma ile ilgili değildir. Tamamı müteşabih olan bu ayetler indiği zamanki ortama uygun bu günkü iş hukuku ayetleridir. Biz bunu daha önce sitemizin "Nüzül Sırasına Göre Necm Necm Kur'an'ın Türkçe Meali" kısmında verilmiş Talak suresinin analizinde (konu neseb konusuna kaymıştı) analiz etmiştik. Şurada: [url]http://www.hanifler.com/showthread.php?p=20022#post20022[/url] Şöyle: "Nisa-3 ayetini açıklarken ,İslam ekonomik sistemindeki unsurlardan biri olan ve "Beyt Sistemi" içerisinde serbest iş tutanlara, devlete vereceğiniz vergi/zekat karşılığı yerine, yetimlere gerek diğer gerek kendi iş yerlerinizde iş vererek bunlara bir "mehir/maharetlerine göre veya maharet kazanmaları için iş" vermeleri istendiğini yazmıştık. Aynı şekilde böyle bir görev de dini ve kurulmakta olan devleti temsil eden Peygamber'e de verilmiştir. Bilhassa 59.Haşr Suresi:6-7-8-9. ayetleri devleti meydana getirecek toplumun nasıl hareket etmesi gerektiğini anlatır ve 9.Tevbe suresi l03. ayetinde devlet başkanı olarak Peygamber'e şöyle denir:"Onların mallarından bir sadaka al ki, böylece onları temizleyesin, onunla kendilerini arındırasın.........." Evvelki yazılarımızda İslam ekonomik sisteminde merkeziyetçilik ve onun etrafında belli kurallara uyan serbest çalışanlar olduğunu belirtmiştik. Merkezdekilere yani devlete çalışanlara çalışmaları karşılığı olarak geçimlikleri verilir ve geçimlikten fazla olarak ürettikleri de devlete bırakırlırdı. Bu bırakılana/devlete verilene "sadaka" dendiğini yazmıştık. Bazı kişiler 9/103'de "bunların mallarından sadaka/zekat al" diye çeviri yapıyorlar. Yalnıştır. Zekat ile sadakada amaç aynı olabilir ama nitelik olarak aynı imiş gibi gösterilemez. Zekât kendi nam ve hesabına çalışan serbest çalışanlardan alınır. Sadaka ise devlet nam ve hesabına çalışanlardan çalışmalarının karşılığı hak edişlerinden kesilen ihtiyaçtan fazlasıdır. Bu "yetim" diye geçen Mekke'den Medine'ye gelen işsiz-güçsüz kişilerden ve çıplak muhacirlerden "sadaka" nasıl alınır? Benim anlayışıma göre nasıl özel iş sahibi olanlar bu işsiz kısımdan bazılarına iş yaratarak veya işini genişleterek yanında çalıştırıyor ve zekat/vergi vermeleri sağlanıyorsa, din ve devlet başkanı Peygamber'e verilen emir de "bunları kurulmakta olan devlette çalıştır ve istihkaklarından arta kalanı da "sadaka" olarak al ve onları mal mülk sahibi yap" dır. Mesela Peygambere "karı" olarak yamanmak istenen kadınlar da Peygamber'e veya evine yardımcı olsalar da, bu kadınlar, Peygamber din ve devlet başkanı olduğundan Peygamber tarafından gerek şahsi gerek din ve devletin ihtiyacı için sadaka karşılığı çalıştırılmış işçi statüsündedirler ve tümü de yetim kadınlardır. İslamda başlangıçtaki iş hayatını irdeledikten sonra "işveren" ile "işçi" arasındaki "nikah"ta muhtemel uyuşmazlıklara/çekişmelere uygulanacak hükümler de Bakara, Nisa, Ahzab Surelerine serpiştirildiği gibi Talak Suresi de bu uyuşmazlıklara uygulanacak hükümlerdendir. Ben ayette geçen ifadeleri şöyle anlıyorum: "nikâh" ifadesini: İş, iş edinme, görevlendirme "nisa" ifadesini:1-Dişi. 2-fiziki güç, yani bedeni çalışma, efor gerektiren iş ve işi birine veya bir yere bağlı olarak yapan edilgen, talimat alan konumda olan, işçi (çalıştıran değil, çalıştırılan, edilgen) "ünsa" ifadesini: 1-Dişi/edilgen unsurun/bir işi yapmak için emir alanın, bir işin yapılması karşılığı azimle üstün gelip işi bitirme ve karşılığında elde ettiği menfaat/ücret, maaş. "fahşa" ifadesini ekonomik bir ifade olarak, ihtiyacı aşırı şekilde ve devamlı aşacak şekilde harcama. "mehir" ifadesini: maharet, beceri, yetenek. Meselâ ben Talak 1. ayetinin şoyle başladığını zannediyorum:".....Kadınları boşamaya niyetlendiğinizde(=çalışanların işlerine son vermeye niyetlendiğinizde); iddetlerini(=fesih sürelerini) dikkate alarak "ay hallerinden temizlendikten sonra(=ellerindeki işi bitirdikten sonra) onları boşayın(=işlerine son verin) ve iddeti"........." Saygılarımla. Galip Yetkin. |
17 Kasim 2016 tarihinde
alti AKP milletvekili TBMM'ne bir yasa önergesi verdi. Önergenin tam metni şöyle: [I]Türkiye Büyük Millet Meclisi Baskanligina Görüsülmekte olan Kanun Tasarisinin Geçici 1. maddesine asagidaki fikranin eklenmesini arz ve teklif ederiz. (2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen baska bir neden olmaksizin [B]16/11/2016 tarihine[/B] kadar işlenen cinsel istismar suçundan [U]magdurla failin evlenmesi[/U] durumunda ceza açiklamasinin geri birakilmasina, hüküm verilmiş ise cezanin infazinin ertelenmesine karar verilir. Zaman asimi süresi içinde evliligin failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkindaki hüküm açiklanir veya cezanin infazina devam olunur. Bu fikra uyarinca fail hakkindaki hükmün açiklanmasinin geri birakilmasina veya cezanin infazinin ertelenmesine karar verilmesi durumunda suça azmettiren veya suçun islenisine yardim edenler hakkinda kamu davasinin düsmesine veya infazinin ortadan kaldirilmasina karar verilir.[/I] * Adalet Bakani Bekir Bozdag'in açiklamasindan alintilar: Düzenleme sadece evlenmis ama [U]yas sarti nedeniyle nikah yapamamis[/U] olanlarin resmi nikahla evlenmeleri halinde uygulanacaktır. Dügün yapilmis, dernek yapilmis. Gelmisler, hediyeleri takmislar, resmen (fiilen HA) evlenmisler; medeni kanun anlaminda degil, yani halk arasinda kabul seklinde... Yani bu tür evlilikler nedeniyle ortaya çıkan bir durum var. Bunu ortadan kaldirmak... Bu kanunun olusturdugu yeni kültüre daha etkin bir sekilde gelecekte yaşamasini saglamak. Çünkü [B]geçici[/B] konuyor bu. Ileriye dönük bir uygulamasi bunun kesinlikle olmayacak. * Aklima takilan sorular: Bu af 1. potansiyel tecavüzcüleri suça tesvik eder mi? 2. yol olur mu yani tecavüzcülerin bundan sonra da af edilmeleri için örnek teskil eder mi? 3. [U]Yasal evlilik yasi[/U]ndan küçük kizlarla evlenenlere ceza verilmeyecegini gösterir mi? 4. Örnegin 13 yaşindaki kizlarla evlenmeyi din adina (?) caiz gören yaratiklara devletin arka çiktigini gösterir mi? Bkz [url]http://www.cumhuriyet.com.tr/video/video_haber/632285/Tecavuze_kilifi_CNN_de_boyle_savundu__13_yasindaki_cocuk_evlendirilebilir.html[/url] 5. Toplumun resmî [B]nikahsiz[/B] evlenmeleri onaylamasina yol açar mi? |
Korunmasi Gereken Çocuklar Sempozyumu'nda kanusan
Gümüshane Üniversitesi ögretim üyesi bizzat yaşadigi hadiseyi anlatti: [I]Yol kenarinda bir kiz çocugunu, kucaginda bebegiyle, aglarken gördüm.[/I] [I]16 yasindayken evlendirilmis, anne olmus, bebeginin eli yanmis, ne yapacagini bilmiyor, bebegiyle birlikte agliyordu. Aslinda orda bir annne aglamiyordu, iki çocuk agliyordu.[/I] Yilmaz Özdil SÖZCÜ [url]http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/sapiklar-kanuna-uymuyor-diye-kanunu-sapiklara-uyduruyorlar-1517170/[/url] |
[COLOR="Blue"]Nurettin Yildiz:
Evlilikle ilgili [U]şeriatimiz islam[/U]in yaş haddi yoktur. Bu ne demek? [B]Bülug çagindan önce de[/B] bir çocuk evlenebilir[/COLOR]... Nurettin Yildiz'a göre 1. "Şeriatimiz islam" imis.. Iyi ama islama neden [I]şeriatimiz[/I] der bu adam, islama neden iSLAM demez? 2. Bulûg çagindan önce de bir çocukla evlenilebilir imis. O halde bu adamin şeriati çocuklarla bulûg çagindan önce de evlenebilmektir. Iyi ama o şeriati bir sürü müslüman kabul etmiyor, örnegin ben kabul etmiyorum. Bu durumda iSLAMI mi kabul etmemis oluyoruz biz? Nedir nurettin yildizlarin şeriatimiz dedigi bu rezalet? |
buluğ çağından önce yada 3-4 sene sonra ne farkeder ki ?
16-17 yaşında ki bir çocuğu evlendiren zihniyet ile ne farkı var ? Mushaf bunu emrediyorsa uyun mushafa. |
Mushaf
16-17 yaşindaki çocuklari evlendirin demiyor. * Bakin bulug çagi ilk âdet ile baslar, ki 3-4 yil sonrasi 18 yaşidir. Nisâ 6: [I]Gözetin yetimlerinizi onlar [B]bulug[/B] çagina erene kadar (hattâ izâ belagun [B]nikah[/B]), sonra eger onlarin bir kisminda [U]olgunluk[/U] görürseniz (fe in énestum minhum [COLOR="Green"][B][U]rüşd[/U][/B][/COLOR]en) mallarini verin onlara, büyüyüverirler diye hizla tüketmeyin.[/I] "Mushaf"taki evlenme yaşi bulug çagi olmadigi gibi bulug çaginin altindan, üstünden de söz etmez mushaf. "Mushaf"taki evlenme yaşi Nisâ 6'da [COLOR="Green"][B]rüşd[/B][/COLOR] diye geçen annelik babalik ehliyeti hangi yilda edinildiyse o yaştir ki ülkeden ülkeye, kisiden kisiye degistigi için "mushaf"in yaptigi gibi evrensel baglamda konusuldugunda yil olarak belirtmenin lüzumu yoktur. Bunu daha önce müzakere ettik, hatirlatayim: Ayette yetimlerin sahip oldugu MALLAR anildigina göre sözü edilen olgunluk onlarin kendi mallari üzerindeki tasarruf ehliyetidir yani EKONOMiK ehliyet ama annelik ehliyeti ekonomik ehliyet ile birliktedir, ekonomik ehliyetten ayrilamaz. Arti, Nisâ 4'te ayni yetimlerin haklarindan söz edilmesi ve Nisâ 3'te o haklarin korunmasi için ne yapmaniz gerektiginin belirtilmesi maksadi açik ve net olarak gösterir. Nisâ 4: [I]Kadinlara mallarini karsilik beklemeden verin ama o mallarin birazini kendileri size birakirlarsa iste yalnizca onu çekinmeden ve saglikla yiyin.[/I] Nisâ 3: [I]Yetimlerin haklarini gözetemeyeceginizden korkarsaniz size yetki veren kadinlarin ikiserini ve üçerini ve dörderini [U]nikahlayin[/U] ama öyle yaparken adil olamayacaginizdan korkarsaniz yalnizca birini ya da yeminlerinizin yönettiklerini[/I]... [U]Nikahlayin[/U] = EŞ EDiNiN =fenkihû =fe [B]inkihû[/B] |
Nisâ 3'teki[B] inkihû[/B] EVLENiN anlamina geliyor, tamam...
ama bu, Hz Peygamber zamanindaki harekesiz "nkh"nin o anlama gelmesi için [COLOR="Red"]beserin[/COLOR] sonradan yaptigi bir kiraat tercihi olup [COLOR="Red"]Allah'in[/COLOR] hükmü degildir ve müthis bir hatadir. Birilerinin, şeriat da şeriat diye allayip pulladigi "rezalet"in içinde iste beserin o tercihi var. Rezaleti şeriat diye, Allah'in hükmü diye pazarliyorlar. Oysa Kuran gerçekten apaçik bir kitap. Nisâ 3'te "[U]Yeminlerinizin yönettikleri[/U]ni nikahlayin!" da diyor Kuran, fenkihû [U]mâ meleket eymânukum[/U]. Ve peygamber eslerinin de [I]yeminlerinin yönettikleri[/I] var (Ahzâb 55), onlar da nikahlayacak yeminlerinin yönettiklerini. Ama peygamber esleri zaten evli olduguna göre baskalarina nikahlayacaklar yani EVLEN[U]DiR[/U]ECEKLER. Kisacasi Nisâ 3'teki "nkh"nin dogru kiraati, tipki Nûr 32'deki gibi, EVLENDiRiN anlamina gelecek sekilde [B]enkihû[/B] olmak zorundadir. Nûr 32: [I]Evli olmayanlarinizi [U]evlendir[/U]in Ve [U]enkihû[/U]l eyâmé minkum[/I]... |
Nurettin Yildiz: [I]Evlilikle ilgili [U]şeriatimiz islam[/U]in yaş haddi yoktur. Bu ne demek? Bülug çagindan önce de bir çocuk evlenebilir[/I]...
Bu iddiayi bi tek Nurettin Yildiz degil daha niceleri öne sürüp duruyorlar. Örnegin bugün Ingilizce bi forumda gördüm: [I]Müslümanlar (kafadan) "[B]Igrenç[/B]! [B]Ayip[/B]!" derler ama bu tür evlilikleri yasaklayan bi ayetin olmasi sart. Kuran'da öyle bir ayet ben göremiyorum. yoksa... insan kendini zorlasa "Bebeklere kola içirmek haramdir" diyen bi ayet bile kesfedebilir. Muslim (in his mind): It [B]so awful[/B]! it's [B]a shame[/B]! There should be a verse that ban such thing. I have to find one! or... maybe I can force a verse as if it support the opinion of not letting a baby drink coke.[/I] * Nurettin yildizlar "Evlilikle ilgili [U]seriatimiz islam[/U]in yaş haddi yoktur" diyor, forum kalemsörü: "Küçük kizlarla evlenmeyi haram kilan ayet isterim..." Aslinda ikisinin yaptigi da ayni: akarsuyun asagisindaki kuzuyu yemeyi akillarina koymuslar, "Sen benim suyumu bulandirdin!" diye bahane uyduruyorlar. Görenler de sanir ki kizlari bulug çagindan önce nikahlayan sözde müminler o eslerini bulug çagindan önce bosuyorlar. Hayir, onlari bulug çagindan sonra da es olarak tutmayi sürdürüyorlar. Oysa hükmün geçtigi sûre TALÂK sûresidir ve TALÂK "bosamak"tir. Arti, orda "iddet"den söz ediliyor. Iddet sunun bunun degil "BOSANAN kadinlar"in bekleme süresidir. Orda söylenen: [B]Siz kendilerini bosamaktayken[/B] hiç âdet görmemis olanlarin da -[COLOR="DarkGreen"]ellâî lem yahidne[/COLOR]... iddeti 3 kamerî aydir. Bu kadar açik ve net. Bi kizi ancak ilk âdetinden önce BOSAMANIZ sartiyla ilk âdetinden önce nikahlayabilirsiniz. Ilk âdetten önce bosama yoksa ilk âdetten önce evlenme de yok. * Hani AKIL? Dumura ugradi. Hani Kuran? Yandi bitti kül oldu. |
Nisa'ya ""kadın" olarak bakarsanız..
Nikah'a da evlilik derseniz.. Talak'a da boşanma tanımını verirseniz.. Yaşını da gözetmeksizin insanın dişisini, erkeklere cinsel meta yaparsınız. Böyle olunca da mealde "üç aybaşı" olan süreyi, "iddet", "boşanan kadınların" bekleme süresi ve (Bakara-228) üç ay olduğunu söylersiniz, halbuki üç aybaşıdır. Ölenden "geriye kalan kadın" için (Bakara-234) dört ay on'u, dört ay on gündür dersiniz. Bakara 240. ayetini de okuduğunuzda "bir yıl", "ev hapsi" diye bir müddetten bahsedilir ve işler iyice karışır Neden? Mantıklı mıdır? Ölüm ile boşanma niye farklı? Farkı ne? (Eğer konu evlenme ise daha evvel biraz değinmiştik. Nesebin karışmaması için bu müddet ilim yönünden ispatlanmıştır ki hesaplama ay üzerinden değil gün üzerinden yüz yirmi gündür.) Belirtmeliyim ki benim "talak " konusundaki görüşlerim anlatılan ve yazılanlardan çok değişik. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Talâk 4'te anilan kadinlarin "nesebin karismasi"yla ilgileri yok.
Gebeler ([COLOR="DarkGreen"]ulâtul ahmâl[/COLOR]) müstakbel babanin kim oldugunu zaten biliyorlar, âdetten umudunu kesmis olanlar ([COLOR="DarkGreen"]ellâî yeisne minel mahîd[/COLOR]) menopoz geçirdiklerine göre... gebe kalmis olamazlar ve hiç âdet görmemis olanlar ([COLOR="DarkGreen"]ellâî lem yahidne[/COLOR]) gebe olmadiklari kesinlestikten sonra iddet sürecine girmislerdir, ayet 1'deki "Kadinlari iddetlerini gözeterek bosayin"in anlami bu -[COLOR="DarkGreen"]fe tallikûhunne li iddetihinn[/COLOR]. Burdaki "iddet"in gerekçesi bosanmak üzere olanlara bosanma kararlarini bi daha bi daha düsünmek için süre tanimaktir. "Iddet"in süresi o yüzden sabittir, tam olarak 88.5 gün (3 tane 29.5 gün). Oysa bosadiginiz kadinlar gebe midir degil mi bilinmiyorsa iddet "âdet döngüsü"yle ölçülür (2:228). Ve âdet döngüsünün uzunlugu kadindan kadina degisir (21-35 gün), öyle 120 gün gibi sabit bi uzunluktan söz edilemez. Bkz [url]http://www.jinekolognet.com/normal-adet-duzeni.asp[/url] |
[COLOR="Indigo"]Bosamakta oldugunuz kadinlarinizin
vellâî lem yahidne-hiç âdet görmeyenleri[/COLOR] yalnizca BiR durumda söz konusu olabilir: Esleriniz eger iLK ÂDETi GECiKMiS kimseler ise. TIP açisindan ilk âdet ([U]menarche[/U]) [B]18[/B]'ine kadar gecikmis sayilmiyor, 18'inden sonra da yoksa... o zaman gecikmis sayiliyor. Bkz [url]https://en.wikipedia.org/wiki/Delayed_puberty[/url] [I]The normal variation in the age at which adolescent changes occur is so wide that puberty cannot be considered to be pathologically delayed until the [U]menarche[/U] has failed to occur by the age of [B]18[/B][/I]... 18 yasinda bi kiz ilk âdetini görmese bile evlenecek olgunluga normalde erer. Normal ilk âdetten 4-5 yil sonra erisilen bu olgunluga Nisâ 6 [COLOR="DarkGreen"]rüşd[/COLOR] diyor. 18'inde evlenirsiniz o kizla ve örnegin 25'inde... yani esiniz hala ilk âdetini görmemisken siddetli geçimsizlik ya da çocugunuzun olmamasi gibi bi nedenle bosanirsiniz. Olay bu. Ne evlenecek olgunluga ermemis kizlari es alma izni var Kur'an'da ne de ilk âdetten [B]önce[/B] aldiginiz esinizi ilk âdetten [B]sonra[/B] tutmak. Ilk âdetten önce es almanin [U]önsart[/U]idir ilk âdetten önce bosamak yani BOSAMAK yoksa ES ALMAK ta yok o kadinlari. Uygulamayi düsünün simdi. Ilk âdetten sonra bosamiyor adamlar eslerini ve Kur'an'da bulunmayan o hirtligi yapip üstüne üstlük bi de bunu Kur'an'a yamiyorlar. Sonra gelsin ahkam kesmeler. Durum fikihta şöyleymis de [U]seriatimiz islam[/U]da böyleymis, konu hakkinda ulemadan filanca zat ak demismis de fismekanca zat kara demismis... Birakin keyfî durumlar uydurup ak kara lagalugasi yapmayi! Kur'an "BOSAMAKTA OLDUGUNUZ hiç âdet görmemis kadinlariniz"dan söz ediyor. Gerçek durum bu. BOSUYOR mu adamlar eslerini? Kuran onlari normal ilk âdetten önce örn 13'ünden önce bosa[U]ma[/U]manizdan mi söz ediyor ki normal ilk âdetten önce örn 13'ünden önce es almanizdan söz ediyor olsun? Efendim ister bosarim ister bosamam. Hayir beyim, bosamamak diye bi lüksün yok, bosiycaksin. Eger sen o esini normal olarak 13'ünde gördügü ilk âdetinden [B]önce[/B] bosamaz da [B]sonra[/B] bosarsan onun iddeti 29.5 günlük kamerî aylarla degil 21-35 günlük âdet dönemleriyle ölçülür (2:228) ve hiç kimse 13'ünden küçük bi bebe ile evlenmeyi aklindan bile geçiremez tipki nasil simdi 2:228'i okuyan hiç kimse öyle bi evliligi aklindan bile geçiremiyorsa. Sizi gidi "kutsal"i seylerinde sallandiranlar sizi. |
Biz önceki yazımızda belirttiğimiz Bakara ayetleri hakkında bir şeyler beklerken, adet görmemiş doğuştan özürlü kızların kızlığının bozulma metodunun Talak Suresi'ne dayandırılmış anlatısını bulduk.
Bu: anlatılanlara bakarsak bu güne kadar duymadığımız ve Kitapta yazılı, Müslümanlara bir görev. İhmale gelmez. Görev şu: l8 yaş ve üstündeki aybaşı adeti görmemiş kızları bulup onlarla evlenecek ve iğfal edeceksiniz ve adet görme ihtimali olduğundan da derhal boşayacaksınız. Bakın bunun için Sayın Akçay ne diyor: "Ilk âdetten önce es almanin önsartidir ilk âdetten önce bosamak yani BOSAMAK yoksa ES ALMAK ta yok o kadinlari." Evet bu anlatım iğfal et ve boşadır. Burada anlatılan evlenmenin amacı iğfal edip kızlık bozmaktır. Evet düşünce sistemi apış arasından idare edilenlerin anlayabilecekleri ve bu anlayışa göre de anlamlandırmalar da apış arası yönlendirmesinde olur. Çünkü olaya "dişi-erkek" olgusundan değil de "karı-koca" yönünden bakıyorlar. Olaya "erkek-dişi" olgusundan baksalar bir çalışanın işinde istenileni üretip üretemediği yani yetenekleri yönünden kendisi hakkında işveren tarafından yapılması gerekenlerin anlatıldığı anlaşılacak ama apış arası ağır basar. Bakalım daha ne icatlar göreceğiz. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
"Igfal et ve bosa" demis...misim.
Hayir, aklimin ucundan bile geçmedi. Benim söyledigim açik ve net: Bosamazsaniz bosamazsiniz ama bosamazsaniz bosamakta oldugunuz kadinlarin "ellâî lem yahidne-hiç âdet görmemis olanlar"i ifadesindeki [B]bosamakta oldugunuz[/B] ortadan kalkar ve sübyancilar artik şu çikarimda bulunamazlar: [I]Madem ki o eslerimiz biz onlari [U][B]bosadigimiz[/B] an itibariyle[/U] hiç âdet görmemislerdi es aldigimizda da hiç âdet görmemislerdi, o halde henüz âdet görmemis küçük kizlarla evlenmek caizdir.[/I] Galip bey, sizi tekrar uyariyorum bana karismayin. Sizin tavrinizi kötü ve Kuran'a yaklasim tarzinizi tehlikeli buluyorum, sizi kirabilirim. |
Ne yani?
[I]Ilk âdetten önce es almanin önsartidir ilk âdetten önce bosamak yani BOSAMAK yoksa ES ALMAK ta yok o kadinlari. Uygulamayi düsünün simdi. Ilk âdetten sonra bosamiyor adamlar eslerini ve Kur'an'da bulunmayan o hirtligi yapip üstüne üstlük bi de bunu Kur'an'a yamiyorlar. [/I] diye ben mi yazdım? Yanlışları ortaya koyarak doğruların öğrenilmesine çalışmak için gösterdiğimiz çabayı bizi tehdit ederek mi önlemeyi düşünüyorsunuz? Yoksa yanlışlarınızın ortaya çıkacak olması mı sizi tehdide yöneltiyor? Ne yapacaksınız? Bana" ateist" kulpu mu takacaksınız. Geçiniz. "Bana karışmayın!" diyerek hatalarınızı görmez mı olayım? Demişsiniz ki:: [QUOTE=Hasan Akçay]Siz kendilerini bosamaktayken hiç âdet görmemis olanlarin da -ellâî lem yahidne... iddeti 3 kamerî aydir.[/QUOTE] Söylediğiniz şu 3 kameri aylık iddeti başlatın bakalım. Ya bu kişi hiç regl olmazsa.... Regl olsa ne değişir? Şu da Sayın Akçay'dan: [QUOTE=Hasan Akçay]Oysa bosadiginiz kadinlar gebe midir degil mi bilinmiyorsa iddet "âdet döngüsü"yle ölçülür (2:228). Ve âdet döngüsünün uzunlugu kadindan kadina degisir (21-35 gün), öyle 120 gün gibi sabit bi uzunluktan söz edilemez. Bkz [url]http://www.jinekolognet.com/normal-adet-duzeni.asp[/url][/QUOTE] Bkz diye belirtilen notla yukarıdaki yazıya açıklık getirilmiyor. Şimdi Türk Medeni Yasasının "Nesep" bölümüne bakarsak orada çocuğun cinsel ilişkiden en son 300 gün sora doğacağını, en erken ise 180 gün sonra. Dolayısı ile aradaki 120, ilk günü de katarsak 121 gün kadının cinsel ilişkide bulunup hamile kalabileceği süredir. Bu süreler asırlardan beri gözlemlenip hemen hemen bütün dünya milletlerince kanun yapılmışlardır; çünkü ilimdir. Dolayısı ile bu olgu Allah'ın yasalarıdır; en ince teferruatına kadar cinsel ilişkiden doğuma kadar Allah'ın yasalarına tabidir. Böyle olunca Talak Suresini de Sayın Hasan Bey'in anladığı şekilde anlarsak Allah kendi kendisiyle çelişir ki bu imkansız olduğundan fiili ve ilmi hakikatler karşısında Talak Suresinin Sayın Hasan Akçay gibi meallendirilmesi yanlıştır. Konusu boşanma değil, iş hukukudur. İleride açıklamalarını yapacağım. Daha da yazabilirim; şimdilik yeterli. Sayın Akçay benim üzerimden yazma diyor. Olur mu? Belki üslubum alışılmadık. Konu Sayın Akçay'ın açıklamaları üzerinde billurlaşan yanlış anlaşılmaların yanlış ifade edilişleri. Açıklık getirdiğimden teşekkür edilmeli. Sitede yazılarak genelleşen bir yazı herkese her yönden açıktır. Beğenen beğenir, aferin der. Kızan kızar, kızdığını, yanlış bulan yanlışı belirtir. Herkesin şakşakçı olması beklenemez. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Hasan Akçay:
[I]Siz kendilerini bosamaktayken hiç âdet görmemis olanlarin da -ellâî lem yahidne... iddeti 3 kamerî aydir.[/I] [QUOTE=galipyetkin;21663]Söylediginiz su 3 kameri aylik iddeti baslatin bakalim. Ya bu kisi hiç regl olmazsa.... Regl olsa ne degisir?[/QUOTE] Galip Bey, Hiç âdet görmemis olanlar [I]primary amenorrhoea[/I] ve [I]ilk âdetin gecikmesi[/I] gibi sorunlar yüzünden eslerinin onlari bosadigi an itibariyla hiç [B]âdet görmemislerdir[/B], bundan sonra da [B]görmeyecekler[/B]. Onun için "Ya bu kisi regl olmazsa?" diye sormanin lüzumu yok, regl olmayacaklar kardesim, ol-ma-ya-cak-lar. Çünkü örnegin sorunu primary amenorrhoea olanlar HAYATTA regl olmazlar. Yine çünkü örnegin sorunu âdet gecikmesi olanlar "tallikûhunne li iddetihinne-onlari iddetlerini gözeterek bosayin" uyarisinin geregi yerine getirildigi için âdet görmeyecekler. Sizin üzerinde durdugunuz 120 günden bile daha uzun bi süre esleriyle yatmamistir onlar çünkü bosanacaklar. Bosanma arafesinde esler cinsel iliskide bulunmaz. 65:1'deki "li iddetihinne-iddetlerini gözeterek" ifadesinin anlami bu. Çocuk oyunu degildir bosamak. Esini bosayacaksan yatagina almazsin, yatagina aliyorsan bosamazsin. Zaten Talâk 4'te sözü edilen 3 [U]kamerî ay[/U]lik iddet esnasinda âdet gecikmesinin sona ermesi söz konusu olsaydi iddet olarak 3 kamerî ay degil... 2:228'de sözü edilen 3 âdet dönemi uygulanirdi: [COLOR="DarkGreen"]selâsete [U]kurû'[/U][/COLOR]. Arti, 65:4'te "ellâî yeisne minel mahîd-âdet görmekten umudunu kesenler" deniyor. Bakin onlar da örnektir, onlarin iddeti de 3 kamerî ay-[COLOR="DarkGreen"]selâsete [U]eşhûr[/U][/COLOR]. Hala ya bu kisi hiç regl olmazsa demenin lüzumu yok. Regl olmayacaklar, kardesim çünkü menopoz geçirmisler... ellâî yeisne-umudu kesmisler. * Benim konum "bi kiz normal yaşta ilk âdetini görmeden önce es alinabilir, caizdir"in bahanesi idi. Bahane: madem esinizi [U]bosadiginiz an[/U]da esiniz hiç âdet görmemis durumdadir demek ki es aldiginiz anda da hiç âdet görmemistir, o halde 6 yasindaki bi kizla bile evlenmek caizdir (Nurettin Yildiz). Oysa bakin, [U]bosa[/U]maktan söz ediliyor yani eger bosamak varsa o bahane var, bosamak yoksa bahane mahane yok. Peki uygulamada ne oluyor? Bulug çaginin altindaki bebelerle evlenen hergeleler o bebeler büyüyüp ilk âdetlerini normal yaşta örn 13'ünde görmeden önce de gördükten sonra da [B]bosamiyorlar[/B] onlari, es olarak tutuyorlar. Bunlar nerde, Kur'an nerde? Bunlardaki AKIL DUMURA UGRAMIS dememin nedeni o. * Ama siz daldiniz orta yere konuyu darma dagin ettiniz. Bundan sonra yazilarinizi okumayacagim. * [QUOTE=galipyetkin;21663]Sayin Akçay benim üzerimden yazma diyor. Olur mu? [U]Belki üslubum alisilmadik[/U]...[/QUOTE] "Belki"li de olsa bu efendice kabul edis için tesekkür ederim.. |
Ah caaanım Hasan Bey!
[QUOTE]Alıntı: galipyetkin Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster Söylediginiz su 3 kameri aylik iddeti baslatin bakalim. Ya bu kisi hiç regl olmazsa.... Regl olsa ne degisir? diye sormamıza Hiç âdet görmemis olanlar primary amenorrhoea ve ilk âdetin gecikmesi gibi sorunlar yüzünden eslerinin onlari bosadigi an itibariyla hiç âdet görmemislerdir, bundan sonra da görmeyecekler. [/QUOTE] demişsiniz Evet zaten bunlar regl olmayacaklarından hamile kalamazlar. Regl olurlarsa da hamile kalmadıkları anlaşılır. Bu durumda ne değişir. Evet başlatın bunların iddetlerini diye söylememizin nedenini anladınız mı? Bu, işte bu zavallı kadınların hürriyetlerini gasp etmek yani zulümdür. Zulümdür; gerekçesi de sizin yukarıda verdiğiniz şu [QUOTE][url]http://www.jinekolognet.com/normal-adet-duzeni.asp[/url][/QUOTE] dipnotunun "adet gecikmeleri" kısmında yazmaktadır. İddet tanımı da sizin verdiğiniz gibi üç tane bilmem ne toplamı değil, adet kanamasının başladığı ilk günden sonraki kanamanın başladığı ilk günü arasındaki zaman aralığı. Burada gecikmenin de 35 gün olabileceğini aşan sürenin de bir hastalığa işaret sayılmak gerektiği ilmi yönden anlatılmaktadır Bu durum da Talak Suresinin boşanma ile ilgili olmadığını gösterir. Sönra devam edeceğim. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Yukarıda, Allah'ın insanlara asırlar öncesinden verdiği eşeyli üreme neticesi doğumlardaki Allah'ın yasalarına göre normal olarak bir çocuk en geç cinsel ilişkiden 300 gün sonra ve en erken de 180. günde doğmaktadır. Bu iki müddet arasında kalan 120, ilk günü de sayarsak 121 gün kadının hamile kalma müddetleridir.
Eğer "karı-koca" Mahkeme tarafında boşanırlarsa, Mahkeme boşanma sonucu verdiğimiz müddetleri göz önünde bulundurarak kadına "iddet müddeti" denilen ve bu arada doğabilecek çocuğun nesebinin sağlıklı olması için 300 günlük bir evlenme yasağı getirir. Doğum olur veya doğum olanağı olmadığı tıbben mümkün bulunursa, bu müddet, kararı veren mahkemece kaldırılır. Evlilikte "iddet müddeti" bu olup milyonlarca asırdır Allah'ın adet ve sünnetinde bir değişiklik olmadığından, bu müddet de değişmemiştir. Bu nedenle de Talak Suresindeki iddet müddetleri boşanmaya ait olmayıp çalışan ile çalıştıran arasındaki ilişkilerin düzenine aittir. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Ag elime mor ginalar yakdilar
Gaderim yok gurbet ele satdilar [B]12 yasimdi[/B] gelin etdiler Aglar aglar gurbet ele giderin Ooooo...OF Merdimenden endim endim yikildim Mevlam guvvet verdi yine dikildim Her çiçekden aldim aldim dakindim Girmizi gül sende galdi tam ahdim Yüce dag basinda asmali pinar Asmasi yikilmis sulari harlar Galin da galin süpürge sürdügüm evler Aglar aglar göz yasimi silerin * Bu bir agit. Galin da galin her halde hosça kalin demek. Evler ise odalar oluyor. Hosça kalin süpürge sürdügüm odalar. * Agidin degisik sanatçilar tarafindan seslendirilen klipleri var ama en etkilisi National Geographic görüntülerinin esliginde söylenen sekli bence. Görüntülerden biri: Küçük bi kiz, karni burnunda denir ya iste öyle, dogurdu doguracak ama daha KENDiSi bebek. Kocasina bakarsaniz dünyanin en dindar müslümanidir kendisi. Der ki madem Allah hiç âdet görmemisken BOSDADIGINIZ eslerinizden söz ediyor o halde âdet görmesi sorunsuz küçük kizlarla hiç âdet görmeden önce evlenmeniz caizdir. Ama Allah BOSADIGINIZ diyor, o bahaneye siginmaniz için esinizi ilk âdetinden önce bosamaniz sarti var... olsun, o bosamamis... Kizcagiz bebek yapmaya yeterli biyolojik yasa gelince nurettin yildiz misillu "ulema"nin fetvasina uygun bi sekilde gebe birakmis onu. Sözün bittigi yer, aslinda "uydurulan din"in bittigi yer. |
Şimdi yazacaklarım sabah ilk okuduğumda beynimde yer eden söylemler.
Fakat bu yazdıklarımla Sayın Hasan Akçay'ı eleştiriyorum gibi algılanması. Bilakis bu konudaki düşüncelerine destektir. Bu son yazısından: [QUOTE=Hasan Akçay]Kocasina bakarsaniz dünyanin en dindar müslümanidir kendisi. Der ki madem Allah hiç âdet görmemisken BOSADIGINIZ eslerinizden söz ediyor o halde âdet görmesi sorunsuz küçük kizlarla hiç âdet görmeden önce evlenmeniz caizdir. [/QUOTE]: Soru şu: "Adet görmesi sorunsuz kızlarla hiç adet görmeden evlenme" nasıl gerçekleştirilebilir? Yani kızın adet görmelerinde sorunsuz olduğunun tespiti için hiç olmaz ise bu halinin bir kaç kere gözlemlenmiş olması gerekir. Böyle olunca da bu kızla adet görmeden evlenme nasıl olabilir? Zamanda yolculuk mu? Ya da ... Hiç adet görmeden evlenilen bir kızın ileride adet görmede sorunsuz olacağı veya olmayacağı nasıl bilinebilir? Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Istanbul Cumhuriyet Bassavciligi,
Sosyal Doku Vakfi Baskani Nureddin Yildiz hakkindaki "halki kanunlara uymamaya tesvik" ve "suç islemeye alenen tahrik etme" suçlarindan sikayet üzerine açilan sorusturmayi tamamladı. Kararda Nureddin Yildız'in avukati araciligiyla sundugu savunmasina yer verildi: [I]Erken yastaki evlilikler Islam'a mal edilemez ve Islam, bu hususta YAŞ SINIRI koy[U]ma[/U]makla birlikte erken evlilik mefhumuna kerahetle yaklasir.[/I] * Yalan olan iste bu [U]seriatimiz islam[/U]in evlenme konusunda YAŞ SINIRI yoktur iddiasidir ki "uydurulan din"in iddiasidir ve suna dayanir: Madem ki Talâk 4 sizin kendilerini bosamakta oldugunuz an itibariyle hiç âdet görmemis olan eslerinizden söz ediyor, evlendikleri an itibariyle de hiç âdet görmemisti onlar. O halde kizlarin evlenmesi hususunda sertiatimiz islam YAŞ SINIRI belirtmemis olup 6 yasinda bir kizla dahi evlenmek caizdir. Oysa Talâk 4'e göre kizlari hiç âdet görmemislerken es almaniz hiç âdet görmemislerken BOSAMANIZ sartina baglidir. O icazet âdet gecikmesi gibi durumlarda geçerlidir yalnizca normal yaşta âdet görenler için geçerli degildir. [U]Indirilen dinmiz islam[/U]in koydugu YAŞ SINIRIDIR bu: ilk âdet + annelik ehliyeti [U]Indirilen kitabimiz[/U]da ilk âdet [COLOR="DarkGreen"]nikah[/COLOR] diye geçer ehliyet ise [COLOR="DarkGreen"]rüşd[/COLOR] (Nisâ 6). |
Daha önce şuradaki sayfada
[url]http://www.hanifler.com/showthread.php?t=2935&page=6[/url] Tamamı müteşabih Talak Suresinin 1. ayetinden anladığımı şöyle yazmıştım: Ben ayette geçen ifadeleri şöyle anlıyorum: "nikâh" ifadesini: İş, iş edinme, görevlendirme "nisa" ifadesini:1-Dişi. 2-fiziki güç, yani bedeni çalışma, efor gerektiren iş ve işi birine veya bir yere bağlı olarak yapan edilgen, talimat alan konumda olan, işçi (çalıştıran değil, çalıştırılan, edilgen) "ünsa" ifadesini: 1-Dişi/edilgen unsurun/bir işi yapmak için emir alanın, bir işin yapılması karşılığı azimle üstün gelip işi bitirme ve karşılığında elde ettiği menfaat/ücret, maaş. "fahşa" ifadesini ekonomik bir ifade olarak, ihtiyacı aşırı şekilde ve devamlı aşacak şekilde harcama. "mehir" ifadesini: maharet, beceri, yetenek. Meselâ ben Talak 1. ayetinin şoyle başladığını zannediyorum:".....Kadınları boşamaya niyetlendiğinizde(=çalışanların işlerine son vermeye niyetlendiğinizde); iddetlerini(=fesih sürelerini) dikkate alarak "ay hallerinden temizlendikten sonra(=ellerindeki işi bitirdikten sonra) onları boşayın(=işlerine son verin) ve iddeti"........." Şimdi de 4. ayete bakalım: "Verim yeteneğini kaybeden elemanlarınızdan ve bu nedenle onlardan semere almaktan/iş üretmelerinden ümitsizseniz/ümit kestiyseniz/faydalanamıyacağınıza ikna olduysanız işlerine son verin ki ellerinde iş olanları da işin bitirilmesi, işin terki, işin teslimine kadar beklemelisiniz. Benim Talak Suresinden anladıklarım bu meallerde. İsteyen de anlayışına göre ister rahim özürlü kızlarla evlenir; ister aybaşı görmeden evvel, ister sonra onları boşar, ister boşamaz; Allah'ın kurallarına rağmen iddet diye kendilerinin uydurduğu bir zaman süresince kadıncağızları hapis ederek zulüm eder; kendileri bilir. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Önemli olan
bulug çagindan küçük kizlari es almanin [U]bahane[/U]sidir yani [COLOR="Indigo"]onlar kendilerini BOSADIGINIZ anda hiç âdet görmemis olduklarina göre es aldiginiz anda da hiç âdet görmemislerdi, o halde bulug çagindan küçük idiler[/COLOR] iddiasi. 1 Bosa[B]ma[/B]diginiz eslerinizle zerrece ilgisi yoktur [U]bahane[/U]nin çünkü bosa[B]ma[/B]maktasiniz onlari, dolayisiyla bosadiginiz anda hiç âdet görmemis olmalari diye biseyden söz edilemez. Kisacasi ilk âdetten önce bosama yok ise (ki yok...) ilk âdetten önce evlenmis olmanin [U]bahane[/U]si de yok. 2 Kadinlarin ilk âdetlerini 3 kamerî aylik iddet esnasinda görmelerinden söz edilemez ama söz edilseydi bile [U]bahane[/U] ile ilgileri olmazdi çünkü bosama iddetin sonunda gerçeklesen bi olaydir yani ilk âdetlerini gördükleri anda henüz bosa[B]ma[/B]mis durumdasiniz onlari. 3 Gerekçe âdet gecikmesi gibi bi sorun yüzünden [B]evlenme yasinda es alip hiç âdet görmemisken BOSADIGINIZ kadinlar[/B] ile ilgilidir yalnizca. Örnegin 18'inde hiç âdet görmemis iken es alirsiniz onlari 25'inde hiç âdet görmemis iken bosarsiniz. Bu kadar basit, bu kadar açik ve net, bu kadar kesin. Kuran'da bulug çaginin altindaki kizlarla evlenmeye izin yoktur, [U]seriatimiz islam[/U] denen "ilahî + beserî din"in uydurmasidir o izin. |
Talak Suresi bakımından bir hususu açıklamalıyım.
Evet bu sure bu günkü ifadelere göre işçi ile işveren arasındaki ilişkilerdir. Yukarıdaki ayet açıklamalarımızda, gerekli şartlar oluştuğunda işçinin işine son verildiğini belirttik. Fakat burada yazılmayan ve de yazılmasına gerek olmayan bir kural var. İşsizi bir işe yerleştirirsiniz fakat işi beceremiyor diye işsiz bırakamazsınız; MAHARETİNE uygun bir işe kaydırırsınız. Yani işçinin iş güvencesi vardır. İhtiyaç sınırları içerisinde geçimini sağlayabilmesi için uygun bir işte çalışmasını sağlamalısınız. Aksi Bakara 177. ayete aykırılık oluşturur. Emekli olmuş çalışanlar hakkındaki şu ayet de göz önünde bulundurulmalıdır: 24:60 -"Bir nikah ümidi kalmayan, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların ise, zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir". Bu ayeti daha evvel açıklamıştık. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Galip Bey'le aramizda sanki son sözü kim söyleyecek yarismasi varmis gibi
ben yazdiktan sonra onun da yazmasi benim açimdan hos degil. Aramizda hiç biseyin yarismasi olamaz çünkü Galip Bey'in yazddiklarini okumuyorum, yazilari ne hakkindadir bilmiyorum. Bi süre yazmayacagim. |
Çoook üzüldüm.
Ne nane yiyeceğim ben şimdi. Halbuki benim yazılarımdaki harfler Hasan Bey okurken şereflendirildiklerinden yaldızlanıyor, altından harflere dönüşüyorlardı. Demek ki ondandı bizim klavyenin tuşlarının bana Firavun Aziz'in azizlikleri ile yazdıklarımın defalarca tashih gerektirmesi. Sezmişler demek ki Hasan Bey'in bizim yazılara birer vole çektiğini Kaprislerine rağmen bizim veli-nimetimizdir yazdıkları ile Sayın Hasan Bey; ve yazdıkları bize birer ışık. Bizim ateşleyicimiz O. Kendimizi buluyoruz O'nu okur ve cevaplarken. Ondan başka doğru dürüst yazan mı var ki? Yazık bir müddet başı boş kalacağız. Site de sus-pus. Hayrola. Umreye mi? Aman bir sağlık sorunu olmasın da. Sağlıcakla kalın. Arayı uzatmayın; merak ediyorum. İnanmazsanız Dost1'e sorun. Yukarıda bir chatbox var ya; oraya da bakın görürsünüz sizden haber soruşturduğumu uzun zaman haber alamayınca. Saygılarımla. Galip Yetkin. |
Selamun aleykum kardeşlerim
Kuran'da talak konusu Talak Süresi 1-4 ve Bakara 227 -228 -229-230-231 Bu ayetlerden hakkında sorular sormak istiyorum..Allah'ın bildirdiğinden başka bilgimiz yoktur şüphesiz Önce Talak birinci ayetinin içeriğini iyice anlamak için soracağım inşaAllah.Sorularım ilgisiz veya çok basit ya buda sorulurmu diyebilirsiniz.Yazı kuralarında acemi olabilirim belli bir düzen olmayabilir. Talak,65/ 1 Ey Nebi ! Kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah, bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur. يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاء فَطَلِّقُوهُنَّ لِعِدَّتِهِنَّ وَأَحْصُوا الْعِدَّةَ وَاتَّقُوا اللَّهَ رَبَّكُمْ لَا تُخْرِجُوهُنَّ مِن بُيُوتِهِنَّ وَلَا يَخْرُجْنَ إِلَّا أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَتِلْكَ حُدُودُ اللَّهِ وَمَن يَتَعَدَّ حُدُودَ اللَّهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ لَا تَدْرِي لَعَلَّ اللَّهَ يُحْدِثُ بَعْدَ ذَلِكَ أَمْرًا Yâ eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh(iddete), vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ en ye’tîne bi fâhişetin mubeyyineh(mubeyyinetin), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve men yeteadde hudûdallâhi fe kad zaleme nefseh(nefsetu), lâ tedrî leallallâhe yuhdısu ba’de zâlike emr (EHY) 1.Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah’ın koruması altına girin. Apaçık bir aşırılık, iffetsizlik yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Artık kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine haksızlık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir.H.Y Talak Kelimesi hakkında edindiğim bilgi Talak Kelimesi türkçemizde de geleneksel anlamda bilinen boşanma ayrılma gibi anlamlarda bilinen terimdir Talak kelimesi lugatte hissi,manevi olsun bağı çözmek, serbest bırakmak, terk etmek islami luğatte nikah bağının kopartılması anlamlarına gelir .Cahiliye döneminde her cahiliye anlayışına sahip olanlar gibi kadınlar evlilikleri ve kendileri aleyhine ilkel ve haksızlığa sebeb olan pek çok kurallarla hüküm sürdüğü karı kocanın ayrılma hususlarında Talak kelimesi kullanılmış. İslam gelince aynı kelime ile Allah, her şey gibi, talak için de bir ölçü koymuş bu ölçüyü insanlığa veriyorki evlilik müsessesini kızgınlık ,cabuk karar verme incir kabuğunu doldurmayacak mevzuları düşünme tartma fırsatı veriyor. Ayettin başında Ey Nebi ! Kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. ayette iddeti saymakla görevli olan erkektir.diyor Erkekmi iddeti bilir kadınmı acaba bu sadece iddet dışında boşanma için bir zaman dilimi tanıma mı ? Kadının iddet üç adet dönemi ise bu dönemi kocasının yanındamı geçirmesi gerekir.yoksa ikisimi ayrı durabilirmi [COLOR="DarkRed"]evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar; [/COLOR]ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka. Talak 65/ 2-Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan korkup sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir; فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِّنكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmil âhir(âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ(mahrecen). Talak 65/ 2-Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman, artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun, ya da maruf üzere onlardan ayrılın. üç iddet dönemi içinde herhangi bölümünde birleşmeleri mümkün olursa boşanma iptalmi ? üç iddet dönemi içinde birleşme olduğsa boşanma iptal daha sonra tekrar ayrılma konusu olduğunda tekrar üç iddet bekleme süreleri mi var.? üç iddet dönemi adet dönemi olması şartımı var ------------------------- Bakara 229 O boşama iki keredir. Ondan sonrası, ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helal olmaz. Erkek ve kadın Allah'ın yükümlü kıldığı görevleri yerine getiremeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer siz de bunların Allah'ın verdiği yükümlülükleri doğru dürüst yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. Bunlar, işte Allah'ın belirlediği sınırlardır. Sakın bunları aşmayın! Her kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.E.H.Y 229.Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizin için helâl olmaz. Ancak ikisinin de Allah’ın sınırlarını yapamamaktan korkmaları başkadır. Artık eğer siz kamu görevlileri, bunların, Allah’ın sınırlarını yapamayacaklarından korkarsanız, kadının fidye/ayrılma bedeli vermesinde ikisine de vebal yoktur. İşte bunlar, Allah’ın sınırlarıdır. Artık bunları aşmayın. Her kim de Allah’ın sınırlarını aşarsa, artık işte onlar, kendi benliklerine haksızlık edenlerin ta kendisidir.H.Y Bakara 229 ayette boşanma iki defadır.Diyor Gelenekte üç kere boş ol deyince hülle uygulamasıyla kadın kocasına dönmesi gibi rutüeller uygulanır.içsel olarak bu uygulanmada kalben tahmin etmiyordu.doğru bulmuyordum Boşamak iki defadır. Bundan sonrası ya örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekil ile tutmak veya iyileştirmekle salmaktır.Ayette hem Boşanma iki defa hem maruf üzere tutmak hem de iylleşme salmak açarmısınız örnek verirseniz sevinirim Bu ayette kadına erkeği boşama hakkı vermesi hangi ifadelerdir ---------------------- Bakara 230 Eğer boşanmayı üçüncü celsede gerçekleştirirse, ondan sonra kadın bir başkası ile evlenmedikçe, erkeğin onu alması kendisine helâl olmaz. İkinci kocası da onu boşarsa, Allah'ın sınırlarını koruyacaklarına inandıkları takdirde, eski karı-kocanın yeniden evlenmelerinde bir sakınca yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları, öğrenmek isteyenler için açıklıyor.B.B 30.Eğer o, kadını boşarsa, artık bundan sonra o kadın, ondan başka bir koca ile nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Sonra eğer ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın sınırlarını yapabileceklerini zannettilerse, birbirlerine dönmelerinde her ikisine de vebal yoktur. Allah’ın, bilip duran bir toplum için ortaya koyduğu sınırlar, işte bunlardır.H.Y ------------------------------- Bakara 230Eğer boşanmayı üçüncü celsede gerçekleştirirse,üçüncü celse derken iddetin üçüncü aşamasımı kasdediyor.Ne kasdeliyor üç iddet üç adet dönemindeki temizlikte boşanmıyacaklar.Adet dönemi verilmesi rahimde bebek olabileceğni kesinleşmesi ve göre karı koca arasında barışma imkanı için bir zaman verilmiş diyebilirmiyiz.? |
"(Talâk 1-4'teki) iddeti erkek mi bilir kadın mı?" sorusunun bildiğim kadarıyla cevabı:
ikisi de bilir. Çünkü Talâk 1-4'te sözü edilen iddet* ŞEHR denen "kamerî ay"larla ölçülüyor, ki gökteki aylardır, örneğin "dolunay"lardır... Erkek te görebilir onları kadın da. Kaldı ki boşanma mahkemenin verdiği kararla gerçekleşir (Nisâ 35), o halde aslolan, "selasetu e[U]şh[/U]u[U]r[/U]"daki [U]şehr[/U]leri yargıcın bilmesidir. Bu ise onları mahkemenin atadığı "bilirkişi"nin görüp bilmesini gerektirir. Önce BU KONU bi sonuca bağlansın, öteki sorular ondan sonra. Lütfen. __________________________________ *Talâk 4: Âdetten kesilmiş olan kadınlarınız konusunda kuşkuluysanız onların iddeti ve hiç âdet görmemiş olanların iddeti [U]3 kamerî ay[/U]dır, gebeler ise yüklerini bırakana kadar beklerler... . |
Tüm forum ailesi ve size selam esenlikler dilerim
Talak süresi 65/1 Ey Peygamber ! Kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Yâ eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne ve ahsûl iddeh 1-Ayette nebiyyu diyor , meallerde peygamber lafzı kullanılmış. Bazı ayettlerde uyaran ,müjdeleyen tebliğ eden rasul kelimesi geçer neden bazı ayetlerde nebi ile başlar bu ayette nebi kullanmıştır. 2-وَاَحْصُوا ve ahsûl iddeh -İddet süresini erkeğe sayın demesi kadınla ilgi alakasını kesmemesi ve boşama kararını bir daha gözden geçirmesi için süre olabilir 3-Bu iddet süresi diğer ayetlerde bakara 228 üç ay selâsete kurûin bu iddet sürelerine girdiğinde de ilişkiye girmeden ben seni boşadım der ilk temizlikte boşanma işlemi başlamış oluyor ve buna göre ayette 1--hayız temizlik 2-hayız temizlik 3--hayız temizlik...Bu dönemde 1-Birliktelik olmayacak ,2-Onları evlerinden çıkarmayacak ,3 onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka yani kadın sadece bu sürelerde evden ayrılmayacak deniyor buraya kadar doğru anlamışmıyım. Hamileler doğuma kadar diğeri adetli olamayan ve adetli olan üç ay iddet oluyor diyebilirmiyiz. |
[QUOTE=sevginur;22418]Bu ayette (2:229'da) kadına erkeği boşama hakkı vermesi hangi ifadelerdir[/QUOTE]
[I]kocasına fidye vermesi o ikisine caizdir fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bihî[/I] Sevginur kardeşim, ne dediğinizi tam anlayamıyorum. Bir iletinizde yalnızca bir husus üzerinde durursanız belki daha iyi anlarım, rica etsem bunu yapar mısınız. Lütfen. |
Örneğin "ben seni boşadım der" diyorsunuz,
kim kime der bunu? Tamam, desin demesine de... ağırlık açısından neyin nesidir bu yani "boşanmak istiyorum" anlamında yalnızca bir niyet beyanı mıdır ya da "yasal olarak boşandık, bitti gitti" mi? Kadın ya da erkek "Ben seni boşadım" deyince hangi ayete göre boşanma bitmiş gitmiştir? |
[QUOTE=Hasan Akçay;22422][I]kocasına fidye vermesi o ikisine caizdir
fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bihî[/I] Sevginur kardeşim, ne dediğinizi tam anlayamıyorum. Bir iletinizde yalnızca bir husus üzerinde durursanız belki daha iyi anlarım, rica etsem bunu yapar mısınız. Lütfen.[/QUOTE] Sorularımı Kendi bilgi seviyenize göre okursanız anlayamazsınız.Karşısınızda öğrenme niyetiyle Sorularım iddet süresi hakkındaydı, iddet süresinde neler yapılacak,kadının Onları evlerinden çıkarmama konusu açıklayıcı maddeleri irdelemeyi yapmayı denemek istedim. Ayet net anlaşılıyorda yine de iyice sindirme açısından bir ayetten diğer ayetlerle detaylı bilgi sahip olmak. [QUOTE=Hasan Akçay;22423]Örneğin "ben seni boşadım der" diyorsunuz, kim kime der bunu? Tamam, desin demesine de... ağırlık açısından neyin nesidir bu yani "boşanmak istiyorum" anlamında yalnızca bir niyet beyanı mıdır ya da "yasal olarak boşandık, bitti gitti" mi? Kadın ya da erkek "Ben seni boşadım" deyince hangi ayete göre boşanma bitmiş gitmiştir?[/QUOTE] boşanma kararı elbette ikisine aittir .Ancak talak 1. ayette hitab boşanma kararı alacak erkeğe değilmi Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman, iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Sizin söylediğiniz [B]''Kadın ya da erkek "Ben seni boşadım" deyince hangi ayete göre boşanma bitmiş gitmiştir?''[/B] böyle değil elbette iddet dönemine girmek boşanmaya karar vermek değilmi Boşanma bu iddet süre sonunda böyle yazmışım iddet dönemi sonunda beraberlikleri sürdüremiyeceklerse ayrılır demişim |
Soru tarzımla sizlerden öğrenmek istediklerimi ifade edememişimdir.Allah'ın izni ile ayetleri derleyip biraz daha araştırayım inşaAALLAH. Paylaştığınız için teşekür ederim.
|
Sayın sevginur.
"Sorularımdaki ifade tarzım eksik olabilir" diye beyan etmişsin. Hayır! İfade edişlerin tam yerinde. Lütfen bu şekilde devam et. Birinci ayet gayet açık. Ne diyor. "kadınları BOŞADIĞINIZ zaman". Dolayısı ile tek taraflı irade beyanı. Yukarıda şöyle demişsin: "boşanma kararı elbette ikisine aittir. Ancak Talak 1. ayette hitab boşanma kararı veren erkeğe ait değil mi?" Bir de yukarıda şöyle yazılmış: "kadın ya da erkek "Ben seni boşadım" deyince hangi ayete göre boşanma bitmiş gitmiştir." Nisa suresinin birinci ayeti için "ikişer üçer dörder" ifadesi evlenmeye konu yapılırsa kadınlar da "kuma" olur Ben bu ayetlerde geçen ifadelerin yalnızca "evlilik hukunu" anlatmadığını biliyorum ve anlatılan mânâlandırışlara katılmıyorum. Bir an evlilik hukuku olduğunu var saysak bile belirtilen evlenme çeşidi dost tutmak, kumalık ilişkisidir. Böyle ilişkileri bozmak için mahkemeler yetkili olur mu? Olmaz çünkü hukuki değildir. O halde bu şekildeki birlikteliklerin sonlandırılması nasıl olur? Tahakküm altındaki kadına böyle bir hak verilmez ve ERKEĞİN "boşsun" lafıyla kadın hiç güvencesiz tekmeyi yer. (son zamanlarda mahkemeler bu durumda kadına bazı maddi imkanlar sağlamaktadır). Dolayısı ile Nisa-3. ayetini dayanak yaparak yasal gibi gösterilmeye çalışılan dost tutma, kuma getirme gibi olaylarda resmi bir evlilik olmadığından resmi bir boşanma da yoktur. Bu yönde hiç bir hakkı olmayan kadın da ERKEĞİN TEK TARAFLI "boş ol" iradesi ile kapıya konur. Saygılarımla. Galip Yetkin |
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 07:26 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.1
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Hanifler - Kuran odaklı gerçek din islam